Geez : Geniz
Geğ : Yeni, taze, yıpranmamış
Geğersime : Ekşime, tadı bozulma, kokma
Geğme : Diş etleriyle çiğnemeye uğraşma, gevme
Geğüş : Geviş
Gejgere : Ağaçtan yapılmış sedye benzeri iki kollu taşıma aleti, teskere
Gelberi : Körük
Gelee : Büyük fare, tarla sıçanı, keleni, kelengi
Gem : Atın ağızına takılan ve onu idare etmeye yarayan alet
Gemirti : Döven ile boyunduruk arasındaki bağlantıyı sağlayan ağaç, çeki çubuğu
Gene : Kene
Gerine gerine : Övünerek
Gerinme : Uyuşukluğu atmak için kolları yana açarak vücudu gergin hale getirme
Gerröğlenme : Büyüklenme
Gever : Sulama sularındaki bir ölçü
Gez : Duvar taşları arasına konulan harç
Gezin : Bir yaşındaki keçi, çebiş
Gı : Bayanlara seslenme hitabı
Gıcıh : Hal, hareket ve sözleriyle karşısındakini kızdıran kimse
Gıcılatma : Zorlama, saldırma, tahrik etme, gıcılama
Gıcır gıcır : Tertemiz, yepyeni
Gıcırtma : Alay etme, dalga geçme
Gıçın gıçın : Geri geri
Gıdi gıdi : Keçi çağırma ünlemi
Gıdik : Keçi yavrusu, oğlak
Gığırma : Eğme, kıvırma
Gıjgırma : Ekşime, kabarma
Gıldik : Küçük
Gıldik köfte : Küçük köfte
Gıldirik : Küçük ve yuvarlak
Gılıbıh : Karısının etkisinde kalıp onun sözünden çıkamayan erkek, geçim ehli
Gıncıhlama : Gıdıklama
Gındırı : Bataklık bitkisi, hasır otu
Gıngacıgıy : Gıngırgıç, tahtaravelli
Gır : 1- Verimi düşük eğimli arazı, 2-kirli beyaz
Gıraa : Kırağı
Gıraç : Verimsiz arazi, kıraç
Gırağ : Kenar
Gıramısa : Bir altın çeşidi, gremse
Gırat : 16 kg ağırlığındaki tahıl ölçü birimi ( bir teneke )
Gırça : Kene yavrusu, gırşa
Gırçıl : Kır renkli, kırçıl
Gırf : Ekin biçildikten sonra tarlada kalan buğday, arpa sapları
Gırfacan : Kırıp geçirme, parçalama
Gırfacan etme : Kırıp geçirme
Gırh : Kırk
Gırh parasız kalma : Bütün mal varlığını kaybetme, iflas etme
Gırhım : Küçükbaş hayvanların tıraş edilmesi
Gırhlıh : Davar kırkılan makas, kırklık
Gırma : 1- Tek atan tüfek, 2- melez
Gırnap : Kaba şeyler dilmeye yarayan kalın iplik
Gırpığom : Kırkboğum otu
Gırşa/gırca : Kene yavrusu
Gırt : Ebeleme
Gısır : Yavrulamayan dişi hayvan
Gıymıh : Ufak odun parçası
Gıyyıh : Büyük iğne, çuvaldız
Gızdırma : Isıtma
Gızıl : Kavgacı
Gızılcıh : Kuşburnu, kızılcık
Gızıllaşma : Öfkeli duruma gelme, kavgacılık
Gızma : 1) Sinirlenme, kızma 2) Isınma
Giğişme : Kaşınma
Gocuh : İçi yünlü kışlık giyecek
Gocunma : Alınma, huylanma, rahatsız olma
Godafa : Sepet
Goğ : Dedikodu
Goğcu : Gıybet eden, dedikoducu
Goğdurma : Dört nala gitme, hızlı yürütme, koşturma
Gohuşma : Su kaynaklarının kuruması, hayvanların sütten kesilmesi
Golağ : Eğer ya da semerin hayvanın sırtından düşmemesi için karın altından geçirilen ip
Gollik : Yuvarlak taş
Gopca : Bir giysinin iki yanını birleştirmeye yarayan ve metal bir halka ile bir çengelden oluşan araç
Gopma : Koşma
Gor : Duvardaki taş ya da tuğla sırası
Gorlama : Tahıl tanelerinin ya da samanın çuval, tay ya da telisin alt kısmına elle doldurulması
Gosgocu : Yumrusu yenilen yabani bitki
Gossah : Koç isteyen koyun, koçsak
Goşam : Bir miktar, iki avuç dolusu
Goşum : Traktörün arka kısmındaki düzenek
Goyah : Üç tarafı yüksek bir yöne doğru eğimli uzunluğuna çukurluk
Goynu yüklü : Hamile
Göbek : Mantar
Göcen : Tavşan yavrusu
Göğ : 1) Gök, gökyüzü 2) Olgunlaşmamış 3) Yeşil ya da mavi renk
Göğce . Gök rengi, mavi
Göğce : Yeşile çalan renk, olgunlaşmamış ürün
Göğköpüç : Yeşil renkli kertenkele
Göl : Havuz
Gölek : Ağaçları sulamak için köklerine açılan çukur
Gölük : Yük taşıyan ve binilen hayvanlar
Gömgöğ : Yemyeşil, olgunlaşmamış
Gömü : Define
Gön : Deri
Gönneme : Hayvan derisini yüzme işi
Görnek : Görünen yer
Görpe : Koyun keçi yavrusu, körpe
Görsetme : Gösterme
Görüm : Kocanın kız kardeşi
Göze : Kaynak
Gözeme : Kumaşta meydana gelen deliği örerek tamir etme
Gubar : Kabarma. gabari
Gubarma : 1) Kabarma, kızma, böbürlenme 2) Toprağın gevşeyip kabarması
Gudurgun : Laf söz dinlemeyen, bela arayan
Guğat : Güç, kuvvet
Guğatlanma : Bir özelliği abartarak söyleme, kuvvetlendirme
Gulah küşşüklendirme : Dikkat kesilme
Gulunç : Sırtta iki omuz arası bölge ve buradaki ağrı durumu
Guma : Aynı erkekle evlenen kadınların birbirlerine göre adı
Gunduru : Buğday çeşidi, genellikle bulgur yapılan sert buğday
Gunnacı : Hamile olan hayvan
Gurbaa : Kurbağa
Gurh : Kuluçka
Guruluh : Davar gübresi
Gurum : Ocak bacalarındaki kalın is, kurum
Guşah : Bele bağlanan uzun ve enli kumaş
Guşgana . Küçük tencere
Guyma : Doldurma, koyma
Guyum : Gügüm
Guz : Gölgede kalan, güneş görmeyen ( kuz yer: kuzey )
Guzlacı : Hamile hayvan, kuzulayıcı
Guzlama : Kuzulama, süt veren hayvanın doğum yapması
Gübür : Kuru ağaç yaprakları
Güdük : Köpek, Köpek cinsi
Güğermek : 1- Küflenmek ( yiyecekler için kullanılır ), 2- Morarmak, yeşillenmek
Güğerti : Yeşillik
Güğönme : Kumaşların yüksek sıcaklık etkisiyle renk değiştirmesi
Güğönük : Yanık
Gümrah : Gürleşmiş, sepilmiş
Gündüğöş : Ayçiçeği
Gürneş : Sıcağın etlisiyle koyunların bir araya toplanıp başlarını birbirinin altına sokarak dinlenme durumu
Gürük : Kulakları küçük ya da kesik hayvan
Güz : Sonbahar
Güz kuşu : Son baharda sürülerle görülen ve birkaç günde giden göçmen kuşlar
Güzlük : Sonbaharda ekilen bir buğday çeşidi
Habbe : Yuvarlak ve dolgun
Hacat : Alet edavat
Haf : Cevizlerin kabuğunu saran ve olgunlaşınca dökülen yeşil tabaka
Haflama : Hafın temizlenmesi
Hala : Annenin kız kardeşi ( Önceden teyze yerine kullanılırdı. Kullanımı azalmakla birlikte devam ediyor.)
Haldır huldur : Ayak kayması sonucunda düşmemek için ileriye doğru hızlıca hareket etme ve yuvarlanma
Haliyet : Düğün armağanı
Hampaya galhma: Kavgaya tutuşma, düşmanlık yapma
Hanger : İki ya da daha büyük erkek sığır
Hapalanma : Yüzüstü düşme, kapaklanma
Hapek : Kapak
Harar : Kıldan dokunmuş büyük çuval. ( Saman taşımada kullanılır.)
Hargele : Kaba ve görgüsüz kişi, hergele
Harık : Küçük kanal, ark
Harik : 1) Eski ayakkabı 2) Küçük taşlar
Harman : Tahıl tanelerinin samandan ayrılması işi. ( Eskiden döven sonra patos ile)
Harmanlık : Biçilen tahılın toplandığı ve tane ile sapın ayrıştırıldığı düz alanlar, harman yeri
Hasa : Pamuktan sık dokunmuş bez.
Hasım : Düşman
Hasi : Altı aylıktan büyük teke
Hasit : Kıskanç, çekemeyen
Hat : Demiryolu
Hava yaprağı : Sulak yerlerde kendiliğinden yetişen ve yaraların iyileşmes,nde kullanılan bir bitki
Havan : İçinde bir şey dövüp ufaltmaya yarayan tahta ya da metalden kap
Havas : Heves
Havas etme : Heveslenme
Havuç : Sebze bahçesi
Havuz : Olgunlaşmamış dut meyvesi
Hay eyleme : 1) Güçlü şekilde vurma, 2) İleriye doğru sürme
Haydiğ : Acele edin, haydi
Hayıf : İntikam
Hayıflanma : İntikam alma duygusu
Hayın : 1)Tembel, 2) İhanet eden
Hayınlıh etme : Tembellik yapma, iş görmeme
Hayma : Ağaç direklerin üstünün çalı, çırpı ile örtülmesiyle yapılan gölgelik, çardak
Hazetme : Hoşlanma
Heç : Hiç
Hedik : Haşlanmış buğday, nohut vs
Hee : Evet
Heğbe : Binek hayvanlarının sırtına konulan iki gözlü torba, heybe
Heğüke : Kol değneği
Heke : Erişkin, büyük
Hekiğe : Genellikle bahar aylarında tarlalardaki suyu tahliye için yapılan bazen üstü kapalı drenaj kanalı
Hela : Tuvalet
Helbe : Elbette
Helle : Undan yapılan yemek.
Helleme : Fırlatıp atma
Herçi : Yükleri sarmak için yapılan örmelerin ( kalın ve uzun ip ) ucundaki bir karış büyüklüğünde çatal ağaç
Herg etme : Tarlayı sürüp nadasa bırakma
Hergimet : Üç çatallı tahta dirgen
Herk : Sürülüp dinlendirilmeye bırakılan tarla, nadas
Hers : Öfke, sinir, hırs
Herslenme : Hırslanma, öfkelenme
Hevşe : Etrafı çevrili üstü açık hayvan barınağı, yazlık ahır
Heyheylenme : Çabuk sinirlenme, bağırıp çağırma
Hezen : Kerpiç evlerin tavanlarında duvardan duvara konulan kalın ve büyük ağaç, kiriş
Hıc : Mil
Hıdimillik : Yeni doğum yapan kadınları boğmaya gelen hayali yaratık
Hıla : Sofra bezi
Hılt : Hile, düzen ( Bu işte bir hıltlık var.)
Hımhışirik : Yorgun olma, çok yorulma, hış olma
Hınzır : Domuz, kötü yürekli
Hırçik : Kurutulmuş patlıcan, biber, domates vs.
Hırik : Sümük
Hırt : Haksız, kaba, incelikten anlamayan kimse
Hırtik : Geçimsiz, hırçın
Hısım : Evlilik yoluyla oluşan akraba
Hış : Ezilme, ufalanma
Hış olma : Ezilme, çok yorulma
Hışım : öfke ve kızgınlık ile hızlıca yapılan hareket, baskın
Hışım etme : Şiddetli yağmur ve dolu yağması
Hışnama : Hışıltılı ses çıkartarak çiğneme, basma
Hıt : Oyunu kazanmak için geçilmesi gereken çizgi, sınır
Hıt geçme : Oyunu kazanmak için belirlenen çizgiyi geçme
Hıtış : Dağınık, düzensiz
Hıyar : Salatalık
Hıyer : İyilik, hayır
Hıyerde galma : İyilik yapma, sevap kazanma
Hızım : Yıkanan buğdayın su üstünden toplanan artıkları
Him : Temel
Hin değil : Dur bekle, başlama
Hingildenme : Koşma
Hinlik : Kurnazlık, dalaverecilik
Hodayı : Adi kayısı, aşısız
Hoğ günüdür ( hoğdur ) : İmdat, çabuk yetişin, yardım edin
Holduruk : Oluk, üstü açık sac boru
Hon : Ekin biçilirken sıralanan işçilerin önünde tarlanın sonuna kadar ki yer
Hor : Taşları uzaktan görünecek şekilde üst üste koyma
Horanta : Çoluk çocuk, bütün aile fertleri
Horata : Masal
Horlu : Başkaları tarafından otlatılmaya yasaklanmış bölge, koruma altına alınmış alan
Horsunma : Küçümseme, hor bakma
Hortlak : Mezardan çıkarak insanları korkuttuğuna inanılan yaratık.
Hoşaf : Kurutulmuş ya da taze meyvelerin şekerli su ile kaynatılmasıyla yapılan yiyecek, komposto
Hoşbeş : Hal hatır sorma, hasbihal
Hot : Kalça
Hotlama : Atlama, zıplama
Hottik çıhma : Büyük bir yaranın çıkması
Hotu çıhma : Bacağın gövdeye bağlandığı yerden sakatlanma, kalça çıkıklığı
Hozan : Ekini yeni biçilmiş tarla
Hörüleme : Üzerine yürüme, dayılanma
Höt : Yumurtadan yeni çıkmış kuş yavrusu
Hudut : Sınır
Hurç : Büyük çuval
Hurma : İğde
Huylanma : Şüphelenme, kuşku duyma, pirelenme
Hüngüç : Kambur
Hüngüçü çıhma : Kamburu çıkma
Hüs : Sus
Hüsme : Susma
Içcah : Sıcak
Ilıcak : Az sıcak, ılıkça
Ilıncah : Salıncak
Ilıştırma : Sıcak suya soğuk ya da soğuk suya sıcak su katarak ılık duruma getirme
Ingılıp : Sağlam olmayan, zayıf
Irbıh : İbrik
Irgalamak : Hafifçe sallamak
Irgat : Tarım ya da inşaat işçisi, gündelikçi
Irıt : İştahsız
Isgarta : Ürünün düşük kaliteli önemsiz kısmı
Isıcah . Sıcak
Isılgan : Çok ısıran, ısırgan
Işgın : ağaçların taze filizleri
İbobop : İbibik kuşu
İcar : Kira
İğ : 1) Çatılarda eşit aralıklarla ve birbirine paralel olarak konulan ağaçlar. 2) Yün, pamuk gibi şeyleri eğirmekte kullanılan ağaçtan eşya, eğirmen
İğ eğirme : Koyun yününü ince şekilde bükerek ip yapma
İğe : Sert cisimleri sürterek düzeltmeye yarayan çelik alet, törpü, eğe
İğim : Çuval, tay, harar vs dokumaya yarayan tezgah
İlenme : Razı olmama, içten içe kızma
İmircek : Kura
İmircek atma: Kura çekme
İnme : Felç
İsgarpin : Deri ya da benzeri malzemeden yapılmış, topuklu klasik ayakkabı
İslim damı : İçerisine kasalarla kayısı konulan sonrada kükürt yakılan ve hava almayan odacık.
İstanbul eriği : Erik
İşlik : Gömlek
İşmar : El, göz ya da baş ile işaret etme
İt gibi çemkirme : Köpeğin ısıracakmış gibi havlamasına benzer şekilde yüze karşı ileri geri konuşma
İtee : Un elerken yere dökülmemesi için altına serilen koyun derisinden örtü, iteği
Kah : Ağaç göleklerinin kenarlarındaki yüksekçe kısım
Keççik etme : Başörtüsünün başın kulaktan üst tarafına sarılarak tepede bağlanması, keççik
Keçe : Koyun yününden yapılan kaba bir sergi
Keçeşme : Uyuşma
Kef : Tehdit
Kefleme : Tehdit etme
Keğgür : Delikli kepçe
Kehan : Çapa yapma, çapalama
Kekeş : Kekeme
Kekeşme : Uyuşma
Kekiç : 1) Çekiç, 2 ) Gaga
Kekik : Güzel kokulu bir bitki
Kekme : Gagalama
Kelamıgadim : Kuranı kerim
Kelekesten : Kertenkele
Kelep : Yumak
Kelep olma : Yumak haline gelme, dolaşma
Kelik : Naylon ayakkabı
Kelleme : Taş atarken eli aşağı indirerek koltuk altından atmak
Kem : Kötü
Kemis : Bakır ya da kromdan yapılmış geniş süzgeç
Kemlik düşünme : Art niyet, kötülük düşünme
Kendini guğaltma : Kendini övme, yaptıklarını abartarak konuşma
Kendirik : Kenevir
Kenger : Sütünden sakız elde edilen dikenli bir bitki
Kenkil : Kakül
Kennea : Güya
Kepenek : Kelebek
Kepez : Tavuk ve kuşların ibiği
Kepir : Kolay kazılabilen yumuşak taş
Kepir : Verimsiz kıraç toprak
Kepkepi : Küçük çivi
Kerme : 1) Sürülen tarladaki iri toprak parçaları, kesek, parça 2) Hayvan pisliğinden yapılan bir nevi tezek
Kerpiç : Saman ve balçık karışımı ilkel tuğla
Kersen : İçinde çamaşır, yün vb yıkanan ağaç tekne
Kert : Çentik
Kertik : Ağaçta açılan kert, çentik
Kes : Dikenlerin toplanıp ezilmesiyle elde edilen hayvan yemi
Kese : Kestirme yol
Kesim : Önceden yapılan anlaşma, kesim kesme
Kesim kesme : Anlaşma yapma
Keş : Peynir ve çökeliğin karışımından elde edilen bir süt ürünü
Keşik : Nöbet, sıra
Keşke : Pişmanlık ce temenni belirtir.
Keven : Dikenli, top görünümlü bir bitki, geven
Kezbi : Aaçlardan dökülen yapışkan bir sıvı, Karıncadan ufak siyah bir böcek
Kezzek : Tezek, büyükbaş hayvan gübresinden yapılan yakacak
Kır : 1)İşlenmemiş hafif eğimli boş arazi 2) Kül rengine çalan hafif kirli beyaz renk
Kırtik : Küçücük bir parça
Killik : Kil bulunan yer
Kiloğ : Kilo
Kilöğ döğme : Ağır gelme
Kirkit : El dokumacılığında ipliği sıkıştırmak için kullanılan ucu taraklı demir alet
Kirtik : Kullanılmış küçük sabun parçaları
Kiya . Hizmet eden, muhtarlık yapan
Kizirik : Kurumuş lif halindeki ağaç kabuğu
Kocaözü : Dağ sıraları arasındaki dere ve çevresindeki geniş alan
Koloğ : Koç çağırma hitabı
Köcek : Ekinin yeşillenip büyümeye başladığı ilk dönemi
Köççe : Küçük, ufak
Kölük : Boynuzların çıkmamış ya da körelmiş hayvan
Kömbe : İki ya da daha fazla kattan yapılan bir hamur yemeği, sac böreği
Köme : Küme, bir arada bulunan şeylerin tümü
Kömesini yapma : Yapılan bir işi azımsamadan dolayı kullanılan alaycı bir ifade
Köpü : Kaba dikiş
Köpüç : Çamaşır tokacı
Köpüme : Yorgan, döşek içindeki yünü dengeli dağıtarak dikme
Kör yılan vurasıca : Çok zehirli bir yılanın vurmasını isteme, bir beddua
Körleme : Üzerini kapatma, örtme
Körmen : Nemli toprakta yetişen sarımsak tadında bitki
Körük : Deriden ateşi alevlendirmede kullanılan alet
Kös : Basit hayvan barınağı
Kösleme : Kapı arkasına destek verme, dayanak
Köslü : Köstebek
Kössee : Az yanmış odun parçası, Kösseğe
Kösüre : Bileme taşı
Köşger : Ayakkabı imar ve tamir eden kimse
Kötek : Dayak
Köteleme : İleriye doğru hızla atma, öteleme
Köynek : Atlet, gömlek
Kullap : Kapı, pencere kolu
Küflet : Hane halkı
Küğre : Kirve
Külek : tere yağı, bal vs konulan tahta kova
Külleme : Külde pişirilen çörek
Küllük : Kadınların kullandığı başlık
Külük : Boynuzsuz hayvan
Külünk : Küçük balyoz
Küp : İçine su ya da değerli eşya konulan topraktan yapılmış kap
Kürtük : Rüzgar etkisiyle kuytu yerlerde toplanmış kar yığını
Kürük : Sıpa, eşek yavrusu
Kürüme : Kürekle atıp temizleme, küreme
Kürün : Hayvanların su içtiği çeşme yalağı, yem yedikleri yerler
Kürütme : Vücudun yan tarafı ile hızlı şekilde çarpma
Küşne : Hayvan yemi olarak ekilen bir birki
Küşşüklenme : Kulak kesilme, kulak kabartma
La : Erkeklere seslenme hitabı
Lağlama : Dalga geçme, şaka yapma
Lavgar : Geveze, alaycı, gayrı ciddi kişi
Laz : Dili tutulmuş, lal
Lec : Sözlü kavga, münakaşa
Lec etme : Sözle kavga etme, tartışma
Lenger : Fötr şapka
Lezzek : Destek
Lobat . Nöbet
Loğ : Toprak damlı evlerde toprağı sıkıştırmak için gezdirilen silindir biçimli ağır taş
Lor : Peynir suyundan yapılan tuzsuz çökelek
Löküs : Lüx
Maallim : Öğretmen
Mabal : Vebal
Madımah : Madımak otu
Mafacan çıhasıca : Canı çıkasıca
Mahna : Bahane
Mahnıya bahma : Vazgeçmek için bahane arama
Makat : Tahta divan, üzerine oturulan oda sekisi, oturak
Mal : Büyük ve küçükbaş hayvanların tümüne birden verilen ad.
Malamat : Rezil
Malamat olma : El aleme rezil olma
Malamga : Taneleri ayrılmamış, samanla karışık tahıl
Malız : Fazla olgunlaşan kayısının yumuşaması ve renginin koyulaşması durumu
Malniye : Kaldıraç olarak kullanılan demir
Manıh : Kedi yavrusu
Mapus : Hapis, mahpus
Mapushana : Hapishane
Marah : Merak
Mart dokuzu : 21 mart tarihi, gece gündüz eşitliği, bahar başlangıcı, nevruz
Martava : Palavra, martaval
Martin : Tek kurşun atan bir cins tüfek
Masta : çift sürerken öküzleri hızlandırmak için kullanılan ucu çivili uzun değnek
Maşalama : Ateşi alevlendirme, meşale
Mayasıl : Hemoroid
Mayhoş : Ekşimsi
Mayıl mayıl bahma : Gözlerini açarak ve de kıskanarak bakma
Mayıs . Büyükbaş hayvan gübresi
Mazı : Meşe palamudu
Mehrican : Sonbaharın ortasında görülen ve ürünlere zarar veren bir soğuk hava akımı. ( Mihrican mı değdi, gülün mü soldu.)
Mektep : Okul
Menç : İçi boş, yeni olgunlaşmaya başlamış fakat içini dolduramamış nohut tanesi
Menik : Köpek yavrusu, enik
Menik çelik : Uzun ve kısa iki çubukla oynanan oyun. Çelik kısa olanı, menik büyük olanı, çelik çomak
Merem : Madem
Meret : Lanet
Meri : Dişi keklik
Mertek : Kalın kereste
Mesel : Örnek, misal
Meselleme . Örneklendirme
Meşrefe : Bakırdan yapılan küçük su kabı, maşrafa
Meymenetsiz : Uğursuz
Mıdara : Etki altında kalma, eyvallah etme
Mıdara etmeme : Boyun eğmeme, eyvallah etmeme
Mığrıbı : Atik, çevik
Mıh : Büyük çivi
Mıhdıç : Cimri, pinti
Mıhlama : Menemen
Mılla . Molla
Mıncırıh : Ezilme
Mıncırıh etme : Ezme
Mındar : İslami esaslara göre kesilmemiş hayvan, murdar
Mındar olma : Hayvanların kesilmeden kendiliğinden ölmesi
Mırıh : Hastalıklı
Mıymıntı : İnsanın sabrını tüketecek derece yavaş ve kararsız davranan
Mızganma : Uyku ile uyanıklık arası bir durumda olma
Minik : Küçük köpek
Mintan : Uzun kollu erkek gömleği
Mismil : Şeri hükümlere uygun olarak kesilen hayvan
Mitil : İki yüzü beyaz kaplanmamış yorgan.
Miyat : Emanete alma, gözetleme, bakma
Miyat olma : Sahip çıkma
Motor : Traktör
Möhlet : Mühlet
Muğal : Kök
Muhanet : Namert, yardıma gönülsüz. O an ki müşkülden faydalanmak isteyen.
Muhanete muhtaç olmama : Namert, değersiz kişilere el açmama
Murç : Ağaçların filizleri
Murç atma : Ağaçların genellikle budanan yerlerinden çıkan yeni küçük dallar
Murul : Yeni yapılan pekmezin dinlendikten sonra kap dibinde biriken tortusu, sıvıların dibe çöken tortusu
Muştu : Müjde
Muzla : Damak
Müyöm : Mühim
Müzeğür : İspiyon
Müzeğür : Söz taşıyan, müzevir
Nacah : Küçük balta, nacak
Nafaat : Ne vakit, ne zaman
Nahna : Lahana
Nal : At, eşek gibi hayvanların ayağına çakılan demir
Nalbant : Nal çakan kimse
Nallama : Nal çakma
Narpız : Yaban nanesi, yarpuz
Naşat : Keyif, iştah
Naşatı açılma : Sıkıntıdan kurtulma, keyfi yerine gelme
Naylon : Romörk
Neyniyek : Neyimize lazım, gerek yok
Neyniyiğ : Ne işine lazım, ne gereği var
Nezelme : Hassas hale gelme, nazikleşme
Nıkıs : Cimri, nekes
Nişe : Nişasta
Niyedek : Ne yapalım
Niyediyiğ : Ne yapıyorsun
Oğrun oğrun : Gizli gizli
Oğruncah : Gizlice
Oh : İnce ve uzun tarla, ok
Oha : Büyükbaş hayvanları durdurmak için kullanılan seslenme
Ohlaa : Hamur açmakta kullanılan silindir biçimli ince uzun değnek
Okuntu : Davetiye
Ossaat : O saat, o anda
Oşt : Köpek kovalama ünlemi
Oynaş : İlişkileri hoş karşılanmayan karşı cinsten kişi
Oyum : Ağaç kümesi
Öğ : Burdayım, buyur, efendim
Öğkelenme : Ağlamaklı hale gelme, çok üzülme
Öjbe : İnat, ısrar
Öjbeleme : Israr etme, inatlaşma
Ökseme : Özleme
Öllük : Kundak çocuklarının altına konulan ince toprak
Öllümüğ körü : Bıktırıcı durum karşısında sana ne anlamında azarlama ifadesi, elinin körü
Öndüç : İleride geri alınan ya da verilen, ödünç
Örkünme : Taklit etme, öykünme
Örme : Kıldan örülmüş kalın yük bağlama ipi
Örs : Dökme demir ya da çelikten yapılan ve üzerinde dövülme işlemi yapılan düz parça
Örselenme : Hırpalama ( örs üzerinde ezilen madde gibi )
Örtme : İki tarafı açık, üstü kapalı yapı, kamelya, evlerin önünde üstü kapalı yer
Örtü serme : Yatak yorgan serme
Öz : İki dağ arasında kalan dere
Özeme : Sulandırılmış yoğurt
Özü yuha olma : Yufka yürekli, acıma duygusu fazla olma
Paarç : poğaça, pağarç
Pahıl : İstemeyerek
Pahıllığınan olma : Yanlışlıkla, kazaen olma
Palağ : Eşeklere ve katırlara vurulan yayvan semer, palan
Palavar : Kapı ve pencerenin üzerine konulan kalas
Palaz : Keçi kılından yapılmış sergi
Pangınot : Kağıt para
Papah : Kaba tüylü başlık, Kalpak
Papaz : Dişleri dökülmüş
Papıhlama : Sırtı sıvazlama
Papır : Vapur
Parça pirik : Paramparça
Parılama : Sinirlenme, bağırma, parlama
Parpazlama : Umutsuzca çırpınma ( genellikle tavuklar için kullanılır )
Pasah : Kir
Patah : Dayak, kötek
Pazin : Bir tür pamuklu kumaş, pazen
Peçik : Köşe
Peğ : Yıkılmış ev kalıntısı
Pehlül : Saf
Pelit : Meşe palamudu
Pendek : Ağaç dallarının ( genellikle meşe ) uygun şekilde üst üste dizilmesiyle oluşturulan taşınabilecek miktardaki yük.
Pendir : Peynir
Perdah etme : Kerpiç evlerin duvar ve tabanlarını beyaz toprakla sıvama
Peydah olma : Ortaya çıkma, oluşma
Pılını pırtısını toplama : Eski, yeni bütün eşyasını toplama
Pırtı : Eskimiş giysi, kumaş
Pırtlatma : Kayısıyı sıkarak çekirdeğini çıkarma
Pıskırma : Aksırma, hapşırma
Dostları ilə paylaş: |