TÜRK HALK EDEBİYATI
Yazı dili olmayan toplumlarda sözle aktarılan kültür birikimi halk edebiyatını oluşturur. Bütün toplumlar belli dönemlerde bu tür ürünler vermiştir. Halk edebiyatı gelişmiş toplumlarda da yazılı edebiyatla birlikte varlığını sürdürür. Halk edebiyatının başlıca biçimleri halk şarkısı, halk türküsü, halk öyküsü, söylenceler, atasözü, bilmeceler ve büyülerdir.
Türklerin İslam dinini kabul etmelerinden sonra, halk arasında İslam öncesi Türk edebiyatı geleneğinin sürdürülmesiyle gelişen edebiyat türüne halk edebiyatı denir.Türklerin İslam öncesi toplumsal yaşamlarında yönetenler ve yönetilenler arasında anlayış, düşünce ve ideal bakımından büyük farklılıklar yoktu. Ozanların sazla çalarak söyledikleri aşk ve doğa şiirleri, destan ve sagular bütün Türklerin duygularına sesleniyordu. İslamiyet'in kabulünden sonra bu birlik bozuldu. Kentlerde kurulan medreselerde yetişenler kendilerini halktan ayrı tutmaya başladılar. Ayrıca yönetim, siyaset ve askerlik alanındaki etkinlikleri nedeniyle bazen devlet ve saray korumasında olan bir sınıf ortaya çıktı. Divan Edebiyatı bu kesimden insanların duygu, düşünce ve zevklerini yansıtırken, Halk Edebiyatı bunların dışındaki kitlelerin beğeni, düşünce ve ideallerini yansıtma aracı oldu. Ama gerçek anlamda halk edebiyatı kavramı ancak 2'nci Meşrutiyet'ten sonra yerleşti ve halk geleneklerinin ürünleri olan yapıtlar bu dönemden sonra "Halk Edebiyatı" olarak adlandırılmaya başlandı.
Bu yapıtlar, genellikle öğrenim görmemiş köylüler, kasabalılar ya da kentliler ile yeniçeri ve tekke çevreleri gibi yine halktan kopmamış zümreler arasında, zaman içinde dinin, tasavvufun, tarikatların ve Divan Edebiyatı'nın etkisiyle değişikliklere uğramış eserlerdir. İslamiyet'in kabulünden sonra anonim halk edebiyatının temel ürünleri kabul edilen atasözü, destan, masal, bilmece, mani, türkü, ağıt, mesnevi gibi türlerde büyük gelişme görüldü. Türk Halk Edebiyatı'nın ilk gerçek örnekleri Karahanlılar döneminde ortaya çıktı.
Kaşgarlı Mahmud'un "Divanü Lügati't Türk" adlı eserindeki manzum örnekler Türk halk şiirinin temel biçimi olan dörtlüklerle söylenmiş ve genellikle yedili, sekizli ve on ikili hece ölçüleriyle düzenlenmişti. Bu eserde atasözleri de bulunuyordu. Yine Karahanlılar döneminde oluşmuş "Satuk Buğra Halk Destanı" ve 11 ve 12'nci yüzyıllarda Türkistan'da Yedisu bölgesinde doğduğu sanılan eski Türk destanlarından motifler taşıyan Manas Destanı da bu dönem halk edebiyatının önemli eserleri arasındadır.
Halk Edebiyatı, sözlü edebiyatın uzantısıdır. Halkın yarattığı sözlü eserlerden oluşur. Dil, biçim, konular duyarlıklar bakımından halk kültürüne sıkı sıkıya bağlıdır.
Halk Edebiyatının Genel Özellikleri
1. Bu edebiyat, halk diline bağlıdır.
2. Dil ve anlatımda süslü söyleyişe yöneliş yoktur. Genellikle yalın anlatım kullanılır.
3. Halkın içinden doğan eserler, konu, tema ve duyarlık bakımından halkın hayatına sıkı sıkıya bağlıdır.
4. Şairler, genellikle okumamış kişilerdir.
5. Dörtlük birimi esastır.
6. Şairlerde , milli ölçü olan hece ölçüsü kullanılır.
7. Aşk, doğa, ayrılık, özlem, dil, tasavvuf konularının yanı sıra toplum hayatını ilgilendiren sorunlara da sık sık eğilen şairler, bunlarla ilgili eleştiriler getirirler.
HALK EDEBİYATI’NIN BÖLÜMLERİ
Halk edebiyatı kaynağını geleneklerden, halkın kültüründen alan bir edebiyattır. Halk Edebiyatı üç bölümde incelenir: a) Aşık Edebiyatı b) Tekke Edebiyatı (Tasavvuf Edebiyatı) c)
1-Aşık Edebiyatı
Aşık edebiyatının kaynağı, İslamiyet'in kabulünden önceki Sözlü Edebiyat'tır. O günden bu güne devam etmektedir. Önemli özellikleri şunlardır:
1) Nesirden çok şiirin görüldüğü sözlü bir edebiyattır. (Nesir : Düz yazı)
2) Aşık veya ozan denilen kişilerin, saz eşliğinde söyledikleri şiirlerden oluşur.
3) Genelde sözlü olmasına rağmen şairler, şiirlerini "cönk" dedikleri yassı defterlerde toplamışlardır.
4) Şairler, sazlarını omuzlarına alarak köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir dolaşmışlardır.
5) Şiirlerde anlatım içten, canlı ve yalındır.
6) Şairler, halkın içinden çıktığından halk dilini kullanmışlardır. Bu sade dil 18. ve 19. yüzyıllarda bazı şairler tarafından Divan Edebiyatı'nın etkisinde kalmasıyla eski arılığını kaybetmiştir.
7) Nazım birimi dörtlüktür.
8) Koşma, semai, varsağı gibi nazım şekilleri kullanılmıştır.
9) Hece ölçüsünün 7'li, 8'li ve 11'li kalıplarına ağırlık verilmiştir.
10) Aşk, tabiat, gurbet, ayrılık, ölüm, özlem, kıskançlık, yiğitlik, toplumun sorunları, insan davranışları, bunlarla ilgili eleştiriler konu olarak işlenmiştir.
11) Şiirlerin son dörtlüğünde şairin adı veya mahlası geçer.
12) Göz kafiyesi anlayışı yerine, kulak kafiyesine ağırlık verilmiştir. Yani kafiye için aynı sesin kullanılmasına gerek yoktur. Buna göre p/b , ç/ş, t/d, l/ n gibi seslerle de kafiye yapılmıştır.
13) Genellikle yarım ve cinaslı kafiye kullanılmıştır.
14) Benzetme (teşbih) ve kişileştirme (teşhis) dışında edebi sanatlara fazla yer verilmemiştir.
15) Bazı ürünlerde yöresel özellikler görülür.
16) Şiirler genellikle hazırlık olmaksızın irticalen yani içe doğduğu gibi söylenir.
17) Divan Edebiyatı'nda görülün kalışlaşmış benzetmeler (mazmun) Halk Edebiyatı'nda da vardır. Buna göre sevgili anlatılırken yeşil başlı ördek, inci diş, elma yanak, badem göz, kiraz dudak, keman kaş, sırma saç, selvi boy gibi benzetmeler kullanılmıştır.
18) Divan Edebiyatı daha çok düşünceye önem verdiği için soyut bir edebiyattır. Halk Edebiyatı'nda ise şair gördüğünü, yaşadığını anlatır. Bu nedenle Aşık Edebiyatı, somut bir edebiyattır. Ayrıca Divan Edebiyatı'nda sevgilinin tipi çizilir, adı söylenmez. Halk Edebiyatı'nda ise sevgilinin adı (Elif, Ayşe...) vardır.
19) Şiirler, işlenen konulara göre "koçaklama, güzelleme, taşlama, ağıt" gibi adlar alır.
20) Aşık Edebiyatı hayali olaylardan çok, gerçekçiliğin ön plana çıktığı bir edebiyattır.
21) Aşık Edebiyatı'nın yüzyıllara göre en önemli temsilcileri şunlardır:
16. yüzyıl: Köroğlu, Kul Mehmet, Aşık Garip, Aşık Kerem
17.yüzyıl: Karacaoğlan, Kayıkçı Kul Mustafa, Aşık Ömer, Kuloğlu, Ercişli Emrah
18.yüzyıl: G evheri
19.yüzyıl: Dertli, Dadaloğlu, Erzurumlu Emrah, Bayburtlu Zihni, Seyrani, Ruhsati
20.yüzyıl: Aşık Veysel, Aşık Ali İzzet, Aşık Murat Çobanoğlu, Aşık Reyhani, Aşık Şeref Taşlıova.
NOT : 19. yüzyıl halk şairlerinden Dadaloğlu, Divan şiirinden etkilenmemiş, böylece aynı yüzyıldaki Halk şairlerinden ayrı yol izlemiştir.
2-Tekke (Tasavvuf) Edebiyatı
Halk edebiyatının "tasavvufi halk edebiyatı" ya da "tekke edebiyatı" denilen türü 12'nci yüzyılda Ahmed Yesevi ile başladı. Ama Anadolu'nun bu alandaki ilk ve en büyük şairi Yunus Emre'dir. Anadolu'da 19'uncu yüzyıla değin çeşitli tarikatlarla gelişen bu edebiyat geleneğinin sürmesinde en önemli rolü Alevi-Bektaşi ve Melami-Hamzavi şairler oynadı.
Tekke edebiyatı şairleri, yalın bir dille, hece ölçüsüyle ya da aruzun heceye yakın yalın kalıplarıyla şiirler yazdılar. Tekke şiirinin genel adı, özel bestelerle okunan ve tarikatlara göre değişik isimlerle anılan ilahilerdi. Nazım birimi dörtlüktü. Ama gazel biçimde yazılmış ilahiler de vardır. Bu edebiyatın düzyazı biçimini ise evliya menkıbeleri, efsaneler, masallar, fıkralar ve tarikat büyüklerinin yaşamlarını konu alan yapıtlar oluşturur.
Tekke edebiyatının belirgin özellikleri şunlardır:
1) Kurucusu 12. yüzyılda Doğu Türkistan'da yetişen Hoca Ahmet Yesevi'dir.
2) Tekke Edb., Anadolu'da 13. y.y.'dan itibaren gelişmiştir.
3) Bu edebiyat şairleri tarikat merkezi olan tekkelerde yetişmiştir.
4) Nazım birimi genellikle dörtlüktür.
5) Allah, insan, felsefe, doğruluk, ibadet gibi konular işlenmiştir.
6) İlahi, nefes, nutuk, devriye, şathiye, deme gibi nazım şekilleri kullanılmıştır.
7) Dili Aşık Edebiyatı'na göre ağır, Divan Edb.'na göre sadedir.
8) Yüzyıllara göre bu edebiyatın en önemli temsilcileri şunlardır:
12.yy.: Hoca Ahmet Yesevi
13.yy.:Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli
14.yy.:Kaygusuz Abdal
15.yy.: Hacı Bayram-ı Veli, Eşrefoğlu Rumi
16.yy.: Pir Sultan Abdal
17.yy.: Niyaz-ı Mısrî, Sinân-ı Ümmî, Hüdâi
18.yy.: Sezai
19.yy.: Kuddusi, Turâbi
3-Anonim Halk Edebiyatı
Söyleyeni belli olmayan, ağızdan ağıza, kulaktan kulağa yayılan, halkın ortak malı olan ürünlerin oluşturduğu edebiyattır. Özellikleri şunlardır:
1) Belli bir sahibi yoktur. Halkın ortak malı olan ürünlerden oluşur.
2) Dili sade, akıcı bir halk Türkçesidir.
3) Şiirlerde hece ölçüsünün 7'li, 8'li, 11'li kalıpları ağırlıklı olarak kullanılır.
4) Somut ve gerçeklerle iç içe bir edebiyattır.
5) Şiirlerinin nazım birimi dörtlüktür.
6) En çok yarım kafiye kullanılmıştır.. Bazı manilerde cinaslı kafiye görülür.
7) Mecazlara ve edebi sanatlara fazla yer verilmez.
8) Ölüm, aşk, tabiat sevgisi, ayrılık acısı, özlem, yiğitlik, toplumsal aksaklıklar gibi konular işlenir.
HALK EDEBİYATI
NAZIM ŞEKİLLERİ
1)AŞIK EDEBİYATI NAZIM ŞEKİLLERİ
A)KOŞMA
Halk edebiyatımızda doğa, aşk, ölüm, ayrılık, yiğitlik, toplumsal olaylar gibi konuların işlendiği en sık kullanılan şiir türüne koşma denir. Dörder dizelik bendlerden oluşur. Bend sayısı genellikle 3-5 arasındadır.Dörtlük sayısı 6-4-8-9-10 hatta 12 olan koşmalar da vardır. Hece ölçüsünün 6+5 veya 4+4+3 duraklı 11'li kalıbıyla yazılır. Hece ölçüsünün 5-6-7-8’li kalıbıyla da koşmalar olabilir.Hecenin 11’li kalıbı dışındaki parçalara koşma diyebilmek için ezgisini, yani o şiirin koşma havasıyla söylenip söylenmediğini bilmek zorundayız.Şair koşmanın son bendinde ismini ya da mahlasını söyler. Uyak düzeni birinci dörtlük dışında aynıdır.Birinci dörtlüğün dört çeşit kafiye şeması vardır:
I II III IV
b c d x b c b c d a b c
a c d a b c b c d a b c
b c d x b c b c d a b c
a a a a a a a a a a a a
Saz şairlerince koşma, belli biçimdeki şiirlerin değil özel bir ezgiyle söylenen şiirlerin adıdır.
Koşma, halk şiiri türlerinin en sevilen, en çok işlenmiş, en yaygın dalıdır.Saz şairlerinin en güzel ve en güçlü eserleri bu türdedir. Saz şairleri ünlerini koşma tipinde şiirlerine borçludur.Aşık edebiyatı denince akla ilk gelen şey, koşma’dır.Destan ya da semai söylememiş saz şairi bulunabilir ama, sazının tellerini koşma’nın dizelerine bağlamayan âşık yoktur.
Halk şiirindeki koşma, Divan şiirindeki gazel’in karşılığı sayılabilir.Divan şiirinin ağıryık noktası gazel olduğu gibi, âşık edebiyatının temeli de koşma’lardır.Bu nitelik yönünden de böyledir: Gazel de koşma da lirik duyguların aracıdır.Öğüt veren, bilgece söylenmiş koşmalar da vardır; fakat koşmanın asıl amacı, sevgiyi, doğa güzelliklerini, gurbet acısını, özlemleri, lirik duyguları dile getirmektir.
Koşma, saz şairlerince özel bir ezgiyle söylenir.Ezginin değişmesi, koşma’yı, koşma tipindeki türkü’lerden, varsağı’lardan ve benzeri halk şiiri ürünlerinden ayırır.Âşık edebiyatına ait şiirler, varsağı’lar, koşma’lar, türkü’ler şekil itibariyle birbirine çok yakındır.Bunları ayıran hususiyet besteleridir.Çünkü bu edebiyatın eserleri terennüm edilmek üzere vücuda getirilmiştir.Güfte besteden, beste güfteden ayrılamaz.Mesela bir varsağı ile bir koşma’dan veyahut bir türkü’den en ziyade bestesiyle ayırt edilebilir.
Koşmalar genellikle lirik konularda yazılır.Aşk duyguları, üzüntüleri, acıları, sevgiliye kavuşma isteği, ayrılıktan yakınma, ayrılık ve doğa ile ilgili duygular hep koşma ile anlatılmıştır.Atasözleriyle işlenmiş öğüt veren, talihten, kaderden yakınan konularda yazılmış koşmalar da vardır.
Koşmalar dile gitirilen duygular ve söylenişlerine göre koçaklama, güzelleme, taşlama, ağıt gibi isimler alır.
Koşmalar ezgilerine göre ve yapılarına göre olmak üzere ikiye ayrılır.
A) EZGİLERİNE GÖRE KOŞMALAR:
Hece sayısı ne olursa olsun özel bir ezgiyle okunan parçalar halk arasında koşma diye anılır.Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde, değişik ezgilere bağlı parçalar sonlarına koşma kelimesi eklenerek adlandırılırlar.Bu ezgilerle söylenen şiirlerin bir kısmı tür olarak koşma’dır; ama bir kısmı başka türdendir.Hatta kimi oyun havaları da koşma kelimesine bağlanmıştır.Koşmalar ezgiyle okunuşlarına göre çeşitli adlar alır: Acem koşması, Kerem, Kesik kerem, Gevherî, Ankara koşması, Bayındır koşması, Bülbül koşması, Cem koşması…gibi.
B) YAPISINA GÖRE KOŞMA ÇEŞİTLERİ
1.Düz (Asıl) Koşma
Asgârî koşma özelliklerini içinde bulunduran, hiçbir özelliği olmayan koşmalara asıl koşma denir.Düz koşma on bir heceli ve kafiye düzeni xaxa – bbba – ccca ya da abab – cccb – çççb şemalarına uyan koşmalardır.Âşık edebiyatında en çok kullanlan, en çok rastlanan, saz şairlerinin en çok kullandıkları biçim budur.
Düz (Asıl) koşma örneği:
Bir sabah uğradım göl kenarına
Sunam beni gördü yüzmeye durdu
Çalındı çırpındı çıktı kenara
Elâ gözlerini süzmeye durdu.
İstedim kendimi bu göle atam
Elimi uzatıp yavruyu tutam
Bir hayal eyledim sarılıp yatam
Vefasız, gönlümü üzmeye durdu.
Emrah şahin almış bu gün yalçını
Yel estikçe döker bele saçını
Arz-ı hal eyledim visal bacını
İnci dişlerini dizmeye durdu.
Emrah
2.Dedim Dedi”li Koşmalar
Önceki dizede şair sevgiliye hitap ederek bir soru sorar.Bundan sonraki dizedi ya da aynı dize içinde bu sorunun cevabını verir.Kafiye şeması şöyledir: xaxa – bbba – ccca
Dedim dedili koşma örneği:
Uykudan uyanmış şahin bakışlım
Dedim sarhoş musun söyledi yok yok
Al ellerin elvan elvan kınalım
Dedim bayram mıdır söyledi yok yok
Dedim ne gülersin dedi nazımdır
Dedim kaşın mıdır dedi gözümdür
Dedim ay mı doğdu dedi yüzümdür
Dedim ver öpeyim söyledi yok yok
Dedim aydınlık var dedi aynımdır
Dedim günahım çok dedi boynumdur
Dedim mehtap nedir dedi koynumdur
Dedim ki göreyim söyledi yok yok
Dedim vatanın mı dedi ilimdir
Dedim bülbül müdür dedi dilimdir
Dedim Nesimî Şah dedi kulumdur
Dedim satar mısın dedi yok yok
Kul Nesimî
3.Tecnis (Tinaslı) Koşma
Bütün kafiyeleri cinaslı olan koşmalardır.
Tecnis koşma örneği:
Derd-i dilim arttı yârimin derdim
Seksende doksanda yüzde seyr eyle
Gonca güllerini yârimin derdim
Gerdanda dudakta yüzde seyr eyle
Sel gelince yıkılırmış yar dedim
Al hançeri vur sineye yâr dedim
Yeter cevr ü cefa etme yâr dedim
Cism ü bedenimi yüz de seyr eyle
Çeşmîyâ bin gazel yazdım dîvâne
El bağladım yâre durdum dîvâne
Dedi var yıkıl git behey dîvâne
Aşkın deryasında yüz de seyr eyle
Çeşmi
4.Şarkı Koşma
İlk dörtlüğün ikinci ve dördüncü dizeleri öteki dörtlüklerin sonunda kavuştak (Nakarat) olarak tekrarlanan koşmalardır.Bu tip koşmalar, kuruluşça şarkı’ya benzerler.Türkü’lerde dördüncü dizeler kavuştak halinde olduğundan, koşma şarkı’ya türkü de denir.Kafiye şeması şöyledir: ababn – cccbn – çççbn
Şarkı koşka örneği:
Görüp cemalini âşık olduğum
Hakk’ı bir bilirsen ağlatma beni
Uğruna serimi feda kıldığım
Hakk’ı bir bilirsen ağlatma beni
Bu gezilik baki kalmaz sevdiğim
Âşıkın ağlatan gülmez sevdiğim
İyilerden kemlik gelmez sevdiğim
Hakk’ı bir bilirsen ağlatma beni
İltifat etmeğe gelsen yanıma
Müddeîler sitem eder canıma
Bed-duâ alırsın girme kanıma
Hakk’ı bir bilirsen ağlatma beni
Gevherî der dil-ber öğüt tutmaz mı
Âşıkın dediği yola girmez mi
Kara bağrım hûn ettiği yetmez mi
Hakk’ı bir bilirsen ağlatma beni
Gevheri
5.Musammat Koşma
Dizelerinde iç kafiye bulunan koşmalara musammat koşma denir.Her dizenin sonundaki kafiye, dize içinde belirli duraklarda yinelenir.6 – 5 duraklı kalıpla yazılan musammat koşmalarda iç kafiye genellikle altınca hece üzerinde bulunur.Şiirin dizeleri sonundaki kafiye dışında, her dizenin içinde de sonrakilere uyan ikinci bir kafiye bulunur.Böylece her dize aynı kafiyede iki parçaya bölünmüş olur.
Musammat koşmalarda her dizenin birinci ve ikinci kısımları birbiriyle kafiyelidir.Ancak kimi zaman dizelerin hece sayısı birbirine eşit düşmeyebilir.Yani kimi dizelerde hece sayısı 11’den eksik ya da fazla olabilir.
Kafiye şeması şöyledir:
----a----a -----c----c
----a----b ----c----c
----a----a ----c-----c
----a----b ----c----b
Musammat koşma örneği:
Ey cemâli parlak / kadi toparlak
Lebleri bal kaymak / sükker misin sen
Boynuma lâle tak / hele bir yol bak
Bu kadar yalvarmak / ister misin sen
Lebler kırmızı la'l / kaşları hilâl
Gözler âhû misâl / bulunmaz emsâl
Bilmem bu ne hayâ /l bilmem bu ne hâl
Bu ne parlak cemâl / ülker misin sen
Mir'âtî hem-vâre / yanıktır yâre
Yüreğimde yâre / oldu bin pâre
Gönül başka yere / düşmez ne çâre
Bir başka nigâre / benzer misin sen
Mir'âtî
6.Ayaklı Koşma
Koşmanın ilk dörtlüğünün birinci ve ikinci beyitleriyle, öteki dörtlüklerin sonlarına beş heceli ziyade eklenmesiyle meydana gelen koşmalardır.
Ziyade müstezatlardaki kısa dizeye denir.
Ziyade beş heceli bir söz olarak koşmaya eklenince ayaklı koşma ortaya çıkar.Ayaklı koşmalar genellik musammat koşma’lardan oluştuğu ve ziyadeleriyle müstezat’ı andırdığı için bunlara musammat ayaklı koşma ya da musammat müstezat koşma da denir.
Kafiye düzeni şöyledir:
---------a -----------c
---------b ---------- c
----b -----------c
---------a -----------b
---------b ---- b
----b
Ayaklı koşma örneği:
Ey benim cânânım / can içre canım
Şûh nev-civânım / olma bî-vefa
Rahm eyle bana
Ben sana kurbanım / gel kes gerdanım
Dök yerlere kanım / tek ol aşina
Olma bî-vefa
Nâr-ı aşkın serde / düştüm yek derde
Şeklin perilerde / yoktur kişverde
Ellerin hançerde / zerrin kemerde
Her gördüğün yerde / gel bakma kıya
Can sana feda
Sevdim sen dil-beri / hûblar serveri
Gördüm şeklin peri / oldum müşteri
Çeksen de hançeri / kessen bu seri
Gayri şimden geri / sen şah ben Gedâ
Kul oldum sana
Gedavî
7.Yedekli koşma
Koşma beyitlerinin arasına, aynı kafiyede mani kıtası ya da yedi heceli kıtalar, 5’likler, 6’lıkların girdiği koşmalardır.Kafiye örgüsü şöyledir:
---------a ----------- c
---------a ---------- c
----a ---- c
----a ---- c
----a ---- c
----a ---- c
----a ---- c
.---------a ----------- c
.---------b ---------- b
Yedekli Koşma örneği:
Hâb-ı nazda yatar iken uyandım
Bir bâde verdiler nûş edip kandım
İçtim bâdeyi kandım
Ab-ı hayattır sandım
Ben bir ateşe yandım
Aşkın atına bindim
Yeri göğü dolandım
Bu yerde de avlandım
Seni buldum bir çobana efendim
Kudret kanadımı çalsam el kınar
Uyanmıştım hâb-ı nazdan havf ilen
Kırklar dolu verdi tabla raf ilen
Dolu tabla raf ilen
Divan durdum saf ilen
Öğüt almam laf ilen
Erenler taraf ilen
Yedi deryaları kûh-ı Kaf ilen
Gavvazam kaynağa dalsam el kınar
Siftah yalvarırım Gani Subhana
Sonradan dönerim bir aç aslana
Dönerem aç aslana
Saldırıram cihana
Kâh o yana bu yana
Diyeceksin daha ne
Nece ki bir serçe geçer şahana
Kırsam kanadını yolsam el kınar
Zülâlî çağırır ben bir nökerim
Heyya gibi dilden zeher tökerim
Zeher meher tökerim
Aşk kılıcın çekerim
Tunçtan beden sökerim
Ey benim bal şekerim
Hiç deme Mevlâ kerim
Haçan ki meydanda pençe çekerim
Her âşık sazını alsam el kınar
Zülâlî
8.Zincirbend Koşma
Her dizenin sonundaki kelime ya da kelime öbeği ondan sonraki dizenin başında yinelenir.Yinelenen bu kelimeler arasında ziyadelerin bütünü ya da son kelimesi de vardır.Bu tür koşmalara zincirbend koşma denir.Kafiye şeması şöyledir:
---------x ----------- b
---------a ---------- b
----a -----------b
--------x ----------- a
---------a --- a
----a
Zincirbend koşma örneği:
Gani Mevlam düştüm aşkın oduna
Aşk oduna düştüm ciğerim kebâb
Söyündürmez âb
Âb akıyor benim iki gözümden
Gözümden akan yaş hep olur şarâb
Kerem et Yârâb
Kerem et Yârâbbi halim yamandır
Yaman oldu halim sana iyandır
İyan oldubeyan ahir zamandır
Âhir zaman oldu oku dört kitâb
Bulasın sevâb
Sevâb ister isen seherde uyan
Uyan seher vakti olasın meydan
Meydana girmişim bu sînem uryan
Uryan olur sînem ey âlicenâb
Eyledim hicâb
Hicâbtan başladım güzel feryada
Feryat eyliyorum dilim diada
Duadan ayrılmam dâr-i dünyada
Dünyada yok imiş Zahmiya sahab
Olmuşum türâb
Zahmiya
9.Zincirleme koşma: Bendlerinin dördüncü dizesinin kafiyesi bir sonraki bendin ilk dizesinin başında tekrarlanan koşmalardır. Genellikle destanlarda kullanılır.
Zincirleme koşma örneği:
O ki yaratıldık turab-ı Tûr'dan
Perverdigâr Hak Subhan'ı biliriz
Turabın aslını yarattın nurdan
Nurdan evvel bir mekânı biliriz
Mekanda var iken nice bin şeher
Anı ziynet kıldı murg-u meher
Günde yetmiş kere eyledi teher
Ekl ettiği rızk u nânı biliriz
Rısk-u nâne visâl eyledi Hûdan
Yoktan var edildi o zaman Âdem
Cinandan cihana bassan da kadem
Anı nisbet dü cihanı biliriz
Du cihanda yer gök çarh u felekler
Hesaba muntazır suda semekler
Arş-I Alâ Mühteha'da melekler
Ne zikirde kelâm kânı biliriz
Kelâm kânı zikir ederler gayet
Yalan değil günü bugün bir hayat
Altı bin altı yüz altmış âyât
Emr-i haktan biz Furkan'ı biliriz
Furkan'da nice âyet yerince
Nice sinek nice murg u karınca
Mağrip meşrik kûh-I Kaf'a varınca
Hükmeyleyen Süleyman biliriz
Zülâlî şevketten ummaz hiç bac'ı
İzhar eder günahkara ilacı
Başına örterler mürüvvet tacı
Fahr-î âlem şah sultanı biliriz
Zulâlî
KOŞMA ÇEŞİTLERİ
1.Koçaklama
Konusu savaş, yiğitlik, kahramanlık olan koşmalara koçaklama dener. Coşkun ve yüksek tempolu söyleyişleri vardır. Koçaklama ile destan’ı birbirinden ayıran özellik şudur:Destan’da belli bir kişi ve olay anlatılır koçalama’da her dörtlük müstakildir.Destanda ise bir bütünün parçasıdır.Halk edebiyatımızda bu türün en güzel örneklerini Köroğlu ile Dadaloğlu vermiştir.
Koçaklama örneği:
Benden selam olsun Bolu Beyi'ne
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
Ok gıcırtısından kalkan sesinden
Dağlar seda verip seslenmelidir
Düşman geldi bölük bölük dizildi
Alnımıza kara yazı yazıldı
Tüfek icad oldu mertlik bozuldu
Eğri kılıç kında paslanmalıdır
Köroğlu düşer mi hele şanından
Çoğunu ayırır er meydanından
Kırat köpüğünden düşman kanından
Çevrem dolup şalvar ıslanmalıdır
Köroğlu
2.Ağıt
Doğal afetler, ölüm, hastalık vb. çaresizlikler karşısında korku, heyecan, üzüntü, isyan gibi duyguları ifade eden ezgili ürünlerdir. Ağıt söyleme işine ağıt yakma, ağıt söyleyenlere ise ağıtçı denilmektedir.Ölümden duyulan üzüntüyle birlikte ölenin iyilikleri de anlatılır. Ölüm konulu şiirlere Sözlü Türk Edebiyatı'nda Sagu, Divan Edebiyatı'nda Mersiye adı verilir.
Ağıt örneği:
Yurt yuva kıldığın tenli mereği
Düzüp koşmak idin tepir eleği
Şu kavdan yaptığın tecir tereği
Divan-ı Bâri'ye yadigâr götür
Elinde ördüğün çöpür ağını
Kâhan eylediğin kelem bağını
Şu kabal biçtiğin sap orağını
Al ulu Tanrı'ya bergüzar götür
Yetim gömleğini diken iğneyi
Her gün yal verdiğin topal ineği
Ayran topladığın şu ak küleği
Mahşer yığnağına sakla, sar götür
Üç kot arpa, beş kot çavdar ekerdik
Kesmik ekmeğine hasret çekerdik
Namertlere ağı merde şekerdik
Sözünü tekrar et iftihar götür
İle kısmet balsa bize pay taştı
Yokluktan derdimiz deryalar aştı
Açlıkla uğraşmak hayli savaştı
Çektiğin mihnetten ah ü zâr götür
Yetim kalmış idin emzik tavında
Gamınla kardeştin gençlik çağında
Bir gül yeşertmedi vuslat bağında
Gönül yaraların hep berat götür
De ki Kadir Mevlâm bize ilişme
Dünyada sızıyan çıbanı deşme
Celâli Baba'dan sorma, söyleşme
Bu dertli çobandan bir selam götür
Celâlî
Dostları ilə paylaş: |