7. Herşeyden önce önemle belirtmek gerekir ki Raporda III/A başlığı altında belirtilen hususların tamamı gerçek bile olsa Türk Ceza Kanununa (TCK) veya TTK’ya göre adli para cezası veya hapis cezasını gerektiren bir suçun oluşması söz konusu değildir. Ancak bilirkişi o kadar artniyetlidir ki, var olduğunu iddia ettiği eylemlerin hukuki karşılığının TTK m. 562 gereğince sadece idari para cezası olabileceği gerçeğini saklayarak, adli ceza verilebilecekmiş gibi raporlarına yazmış bulunmaktadırlar. Bu başlık altında örneklendirilen ve şüpheli olduğu iddia edilen yönetim kurulu kararları bakımından;
- bazılarında noter tasdiki bulunmadığı (her yönetim kurulu kararında noter tasdiki bulunma zorunluluğu yoktur);
- bazılarında oybirliği ile karar alındığı söylenmesine rağmen yönetim kurulu üyesinin imzasının olmadığı (TTK m.390/4 hükmü gereği toplantısız da karar alınması mümkün olup, bu imza sonradan da tamamlanabilecek bir husustur. Suç teşkil etmez.);
- bir diğer kararda, karardaki yönetim kurulu üyesinin imzasının başkaca kararlardaki imzasına benzemediği (bilirkişi uzmanlığı olmadığı, ancak grafolojik bir inceleme ile tespit edilecebilecek bir konuda hangi bilgi ile bu değerlendirmeyi yapmıştır).
- yönetim kurulu karar defterlerinde bazı sayfaların boş olduğu, atlandığı (birçok şirkette zaman zaman bu tür atlamaların yapılması son derece olağan ve normal olup bunların hiçbiri biri bir suç teşkil etmez);
söylenerek yönetim kurulu üyeleri ile yöneticilerin TCK ve ilgili kanunlar çerçevesinde sorumlu tutulmalarından bahsedilmekle birlikte bu fiillerin nasıl bir suç oluşturduğu bilirkişilerce ifade edilememiştir. Salt bu bölümdeki yorumlar ve fahiş hatalar dahi bilirkişilerin, konudan ne kadar habersiz veya ne kadar artniyetli olduklarının bir göstergesidir.
Dostları ilə paylaş: |