Dünya İnsanlarının Maneviyat Yatağında Dine Yönelişi
“Olaylardan ve kazalardan arınmış, doğal ve toplumsal her türlü olayın arkasında bir anlam ve kavramın olduğu ve her olayın bir hedef ve amacının bulunduğu bir dünyada yaşamak, en azından teorik olarak din, dini öğretiler ve ilahiyatın insana armağan ettiği bir hediye olduğundan”1 insan sürekli olarak dine ve dinin yüce öğretilerine doğru yönelerek, gerçek hayatın anlam ve kavramını aramaktadır. Hakikatte çağdaş insanın manevi istekleri, dinin hakikatine yani irfan ve Allah’a ibadete olan fıtri ihtiyacının bir tercümanıdır. Gerçi bugün beşer, bu manevi isteklerini dindirmek için kendi eliyle ürettiği bir takım fırkaların ve grupların eteğine sarılmış bulunmaktadır. Ama insanın manevi yönelişinde üstün olan akım, insanın din ve Allah arayışlarıdır.
Şüphesiz uluslararası alanda, beşerin manevi uyanış trendini hızlandırmakla birlikte, insanın manevi susuzluğunun ortaya çıkışı ile İmam Humeyni’nin (Allah’ın rahmeti üzerine olsun) kutsal düşüncelerinin etkisinin yakınlığının, insanın dini isteklerinin zuhurunda büyük etkileri olmuştur. İmam Humeyni (Allah’ın rahmeti üzerine olsun) bunu “beşeri toplumların vahiy değerlerine yönelişi” olarak adlandırmıştır. 2 Çağdaş insan üçüncü milenyumun eşiğinde, insan yapımı ekollerin maddi ve inkarcı öğretilerinden uzak durarak tevhit cevherine ulaşma ve ilahi dinlerin öğretileriyle yeniden ilişki kurma amacıyla yorgunluk nedir bilmeyen çabalarını hızla artırmıştır. Bu yüzden “çağdaş insanın maneviyata yönelişi, insanın yeniden vahyani inançlara ve ilahi dinlere dönüşünün göstergesi değildir” teorisinin delilsiz bir iddia ve mevcut gerçeklerden uzak bir söz olduğunu ortaya koymaktadır.”3
Amerikalı yazar ve araştırmacı Bill Mayers bu ülkenin genel PBS televizyon kanalında yaptığı on bölümlük bir dizi programda şöyle demiştir: “Bütün dünyada insanlar, maddecilikten bıkmış ve süratle maneviyata doğru yönelmektedir.” Söz konusu şahıs şöyle ilave etmiştir.” Yeniden din ve salt dine yöneliş dünya halklarının teveccüh ettiği şeylerden biri haline gelmiştir.” 1
Washington Times gazetesi de bu konuda şöyle yazmaktadır: “Milletlerin dine dönüş hareketi, bir sel gibi harekete geçmiştir ve sekularizmin dünyayı kuşatacağı düşüncesi artık sona ermiş bulunmaktadır.”2
Hakeza düşünceleri değerlendirme merkezinin (Uluslararası Gallop) müdürü George Gallop da çağdaş dünyada, özellikle de batı dünyasında maneviyata yöneliş akımının hakikat ve cevherini yorumlarken şu açıklamada bulunmuştur: “Günümüz neslinin şaşkınlığı, onları Allah’a geri döndürmüştür ve bu da büyük bir değişimin göstergesidir.”3
Batının Din Önderleri ve Batılıların Manevi Susuzluğu
Batılı din önderleri, mevcut manevi susuzluğu ve batılı toplumların eşsiz bir şekilde dini mesajlara ilgi göstermesini ciddi bir şekilde derk ederek, “Yeni teknoloji ürünü insan, kimliksizlik tehlikesiyle karşı karşıyadır”4 ve de “insanın makine hayatından kaynaklanan kimliksizlikten yegane kurtuluş yolu imandır”5 gerçeğine vurguda bulunarak, faaliyetlerini ve dini çalışmalarını hızlandırmışlardır ve de açık bir şekilde dini öğretilerin artırılmasının batılı insanın manevi ve ruhi boşluktan kurtuluşu için yegane yol olduğunu ifade etmişlerdir.
İngiltere Counter Berry kilisesinin baş piskoposu George Carry bu konuda şöyle diyor: “İngiltere vatandaşları, bir tür ruhi boşluğa düşmüşlerdir. Bu boşluktan kurtuluşun tek yolu ise, dini öğretilere yönelmektir.”1
Almanya baskısı De Volte gazetesi ise Hıristiyan grupların göz alıcı başarısı hakkında şöyle yazmaktadır: “Dini gruplar, insanlara derin bir güvenlik sağlamaktadırlar. Dini öğretilere susayan halk için incilin her bir kelimesi, pluralizm okyanusunda bir kurtuluş gemisi mesabesindedir. Bu yüzden Hıristiyan fanatik grupların batılı ülkelerde büyük bir ilgi görmesi, şaşılacak bir husus değildir. 2
Yeni Müslüman Olmuş Batılı Şahsiyetlere Göre İslam ve Manevi Doyum
Şüphesiz insanı manevi açıdan doyurma gücüne sahip olan ve de insanı manevi boşluktan kurtarabilecek olan tek din İslam’dır. İslam dini mantıklı bir yorum, varlık hakkında ruhani bir izah, düşüncelerde devrim icad etmesiyle ve insana evren hakkında verdiği bakış açısı vasıtasıyla insanı tümüyle kökten değiştirebilecek güce sahiptir. Bu gerçek, batılı yeni müslüman olmuş şahsiyetlerin görüşünde de açık bir şekilde yer almıştır.
1- Mesleğini terk ederek İslam’a yönelen meşhur İngiliz şarkıcısı Cat Stevens, İslama yönelişinin sebeplerini açıklarken kendisini bunalıma sokan manevi boşluğa işaret ederek şöyle demektedir: “Ben, televizyon, uzay yolculukları ve sanayi açısından yıldırım hızıyla ilerleyen Londra şehrinde büyüdüm ve batının gelişmiş dünyasında yaşadım. Ben yıllarca bir insanın arzu edebileceği her şeye sahiptim, ama sürekli olarak hayatımda bir boşluk hissediyordum.”
Cat Stevens daha sonra şöyle demektedir: “Ben sürekli olarak alkol ve sigarayla kendime teselli vermeye çalışıyordum, ama başarılı olamadım. Dolayısıyla da doğu felsefesine, Buda dinine, meditasyon ve yogaya yöneldim. Bu hakikati bulmak için attığım ilk adımdı. Bu yolculuğumun sonunda İslam dinine ulaştım.”1
Cat Stevens daha sonra şöyle demektedir: “İslam’a girdiğim zaman tabiat, insan ve bilinmez evren hakkındaki tüm korkularım itminan ve güvene dönüştü. Bu itminan, “gökte ve yerde olan herşey Allah’ındır” ayetinden kaynaklanıyordu.”2
2- Avrupalı yeni müslüman olmuş bayan Brigitte Cemile ise İslam’ı kabul etmeden önce ruhsal boşluk açısından karşı karşıya kaldığı sıkıntılara işaret ederek şöyle demiştir: “Ben yirmialtı yıllık ömrüm boyunca dindar bir insan olmadım. Hayatım diğer Avrupalı insanlar gibi lezzet ve eğlence içinde geçti, ama sürekli olarak hayatımda bir eksiklik ve boşluk hissettim. Bütün gücümle, hayatımdaki bu boşluğu ortadan kaldırmak istediysem de her gün durumum biraz daha kötüleşiyordu. Elbette zahirde çok mutlu bir kimseydim.
Ben bir şirkette sekreter olarak çalışıyordum. Maddi açıdan da bir insanın arzuladığı her şeye sahiptim. Ama bütün bunlar benim şaşkın ruhuma güven ve huzur vermiyordu. Çeşitli dinler hakkında bir şeyler okumuştum ama hiç birisi kaybettiğim şeyi bulmama yardımcı olmuyordu. İşte bu ortamda sonunda İslam’la tanıştım. . .
Örtülü kadınları seyretmek ve cami minarelerindeki ezan sesleri adeta ruhumu sarsıyordu. Sonunda Kur’an-ı Kerim’i incelemeye koyuldum. Kur’an okudukça ruh haletimin günden güne iyileştiğini hissediyordum ve yirmialtı yaşında İslam’ı kabul ettim.”1
3- Yirmiüç yaşındaki yeni müslüman olmuş Hamburg doğumlu Alman bayan Tania Pauling’in bu konudaki sözleri de okunacak türden sözlerdir. Tania hanım, gazetecilerin, “Sizler İslam’ı kabul etmek için bir çok şeyleri feda ettiniz, onca özgürlüğünüzden ve dostlarınızdan yüz çevirdiniz. Bu fedakarlık karşısında ne elde ettiniz?” sorusuna şöyle cevap vermiştir: “Ben her şeyimi kaybettiysem de buna karşılık kendimi elde ettim. Ben sürekli olarak bir boşluk, çıkmaz ve çaresizlik içindeydim. Bugün hem yirmi yıl önce kaybettiğim kendimi ve hem de asla tanıyamadığım Allah’ı buldum. Her şeyi ve herkesi yeniden İslam’da elde ettim: Manevi özgürlük, ruhsal huzur, iyi bir imam, iyi, soylu ve sevimli bir önder (Hz. Ayetullah Uzma Hamenei) ve Hamburg, Almanya, Avrupa ve hatta bütün dünyada dini kardeşler edindim.
Ben yirmi yıllık uzun bir gecenin ardından aydınlık güneşin doğduğu şafağa eriştim. İslam güneşi, beni yemyeşil bir bahar ağacına dönüştürdü. Yirmi yıllık kış uykusundan uyandırdı.”2
4- Yeni müslüman olan Alman vatandaşı Leyla hanım ise açık bir şekilde şöyle demektedir: “İslam, insana huzur ve kendiyle barışıklık haleti vermektedir, bu da Avrupalı ve batılı insanların ıstırap ve stres dolayısıyla nasipsiz oldukları şeydir.”3
5- Almanyalı yeni müslüman olmuş ve de Almanya’nın Duisburg şehrinde ikamet etmekte olan Jutta Moschen, “İslam’a karşı bakışım oldukça olumsuz, kötümser ve bazen de nefret doluydu. Ama hakikati bilme arzum, sürekli olarak vücudumda alevleniyordu ve bu ilahi dine karşı kalbimde açılan pencereleri görüyordum” gerçeğini ifade ettikten sonra şu açıklamada bulunmuştur: “İslam, benim hayatımı kökten değiştirdi, hem içimi, hem de dışımı köklü bir değişime uğrattı. İslam sayesinde hayatım bir hedefe sahip oldu, daha önce düçar olduğum ruhsal şaşkınlıktan kurtulmuş oldum. Ümitsizlik ve kararsızlık hayatımdan tümüyle ayrıldı. Yerini fikri ve ruhsal kalıcılığa, ruhsal dengeye, gelecek hakkında ümitli olmaya ve Allah’ın rahmetine güvenmeye bıraktı.”
Jutta Moschen hanım, daha sonra önemle şöyle belirtmektedir: “Ben Almanya’da bir çok insanla karşılaştım. Bunların tümü de hayatın anlamını ve hedefini bulmaya çalışan kimselerdi. Ama ne yazık ki çoğu da kitle haberleşme araçları vasıtasıyla hiçbir aydın hedef elde edememişlerdi.
İnsanlardan bir çoğu bu hedefsizlik sebebiyle, sinirsel, ruhsal ve bedensel rahatsızlıklara düçardır. Bu hedefsizlik ve ümitsizlik, toplumun bütün yaş kesitlerinde göze çarpmaktadır.
Almanya toplumu gösteriş, iş başarısı, tüketim ve benzeri maddi değerlere bağımlıdır ve bunlar, batı hayatının en büyük hedefleri ve değerleri konumundadır. Oysa bu zahiri ve maddi hedefler, insanı başı boşluğa itmektedir.”1
6- Amerikalı yeni müslüman olmuş biri olan Ahmet Hanif Kevasi ise İslam’ın Amerika ve batı toplumları arasında hızla yayılmasının sebeplerini beyan ederek şöyle buyurmaktadır: “Ben, insani fıtratımıza geri dönmemiz gerektiğini düşünüyorum. Zira insanların fıtratı, insanın fıtratına aykırı olan bir çevrede yaşamasını kabul etmemektedir. . .
Batılılar her şeye sahiptirler, çeşit çeşit cep telefonları, televizyon, araba. . . ama güvenlikleri yoktur. Sadece toplumsal güvenlik değil, batıni ve deruni güvenlikten de yoksundurlar.”
Ahmet Hanif Kevasi daha sonra şu eklemede bulunmaktadır: “Bir insan kendisini yorumlamak ve de “ben kimim” sorusuna cevap vermek istediğinde, “benim şu işim var, eşim var, çocuğum var, falan muhitte yaşıyorum” demektedir. Çevre hakkında görüş belirtmekte ama kendi kimliğine ulaşamamaktadır. Dolayısıyla vücudunda bir tür Nihilizm oluşmaktadır. Bu esas üzere de intiharlar sürekli artmaktadır. İnsanlardan bir çoğu ise Satanist olmuş durumdadır. Batı insanı bu tür bir hayattan bıkmış haldedir, onlar manevi bir sisteme iştiyak duymaktadır.”
Ahmet Hanif Kevasi daha sonra şöyle devam etmektedir: “Doğuda yaşadığım müddetçe, farkına vardığım ilginç bir husus da şudur ki doğuda bir tür dışsal ve sosyal bir sistem daha az bulunmaktadır. Örneğin sürücülüğünüz çok korkunçtu! “
“Ama ilim açısından sizler daha düzenli bizler ise daha dağınığız. Bizim nefsimizin kontrolü yoktur ve her gün yeni bir ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. İnsanlar ihtiyaçlarının peşinde koşmaktadırlar, ama burada dindar olmayan kimselerde bile bir tür deruni düzen mevcuttur.
“Sizler ülkenizde dışsal sistem peşinde koşuşturduğunuz gibi biz de batıda deruni/içsel bir sistem peşindeyiz. Dolayısıyla da biz çok çabuk Müslüman olmaktayız.”1
7- İsveç radyosunun yorumcusu ve gazeteci bayan Monica Malem Strom ise Avrupa’da İslam’ın yayılışı hakkında bir rapor yayımlayarak, Fransalı yeni Müslüman bir gençle tanışmasını şöyle ifade etmektedir: “Paris’in caddelerinin birinde üzerinde kot pantolon, sırtında bir çanta olan 21 yaşındaki Serge adında yeni Müslüman olmuş biriyle karşılaştım. 6 ay önce müslüman olan Serge şu açıklamada bulundu: “Ben, çağdaş modern hayatın anlamsızlığından ve yüzeyselliğinden, sınır tanımayan seks ilişkilerinden, diskoteklerin dans pistlerinden ve alkol tüketiminden yüz çevirdim ve İslam’a yönelerek, çok anlamlı ve huzur dolu bir hayata başladım. Sabahleyin erkenden uykudan kalkmakta ve de günlük ibadetlerime başlamaktayım.”
Monica hanım daha sonra şu eklemede bulunmaktadır: “Bireysel ve toplumsal hayatta kanun ve düzene duyulan ihtiyacın, Fransalı gençlerin İslam’a yönelmesine büyük yardımı olmaktadır. Ben ve Müslüman olmuş diğer Fransız gençler, dostlarımızı ve yaşıtlarımızı da İslam’a yönelmeye, kılavuzluk etmek ve teşvik etmekle uğraşmaktayız.”1
Üçüncü Etken:
Dostları ilə paylaş: |