Batının Çöküşü ve Batılıların Dine Dönüşü 1- Dine Yöneliş Lakaytlık Aleyhine Başlatılan Bir Harekettir
Ringer gibi batılı düşünürlerin, batı medeniyetinin ahlaki değerlere dönüşü olarak söz konusu ettikleri şey, bugün batıda köklü toplumsal bir akımın isteklerinin büyük bir bölümünü teşkil etmektedir. Bu akım, batının manevi açıdan daha çok çöküşü karşısında direnerek, batıya hakim olan ahlaki başıboşluğa ve göreceli düşünceye karşı çıkmaktadır. Gerçi söz konusu toplumsal akım henüz yolun başında ve başlama noktasında bulunmaktadır. Ama bir çok kanıtlar, batılı toplumdaki vatandaşların büyük bir kesimi için dini ve manevi hayatın yenilendiğini ifade etmektedir.
Bu akım çağdaş dünyaya hakim olan ahlak dışı ve maddeci siyasete karşı çıkmada dini ve mezhebi değerleri güçlendirmeyi ve vurgulamayı ön planda tutmuştur.
Başka bir tabirle: “Bugün tanığı olduğumuz dini köktenciliğe doğru dönüş ve “Batılı ülkelerde” cinsel eğitime ve çocuk düşürmeye karşı gittikçe artan bir muhalefet, salt siyasi bir tepki değildir. Aksine dünyanın tutturduğu yanlış yol karşısında belirtilen bir endişe ve paniktir.”2
Son yıllarda batıda göz alıcı bir şekilde dini hayatın yenilenmesini savunanların sayısı hızla artmaktadır. Bu kimseler dini ve semavi öğretilere karşı ilgisiz davranılmasından üzüntü duyarak bunun yıkıcı etkilerini dile getirmektedirler ve gittikçe de şu duygu daha da bir güçlenmektedir ki, “çağdaş asrın putları ve de aldatıcı vaadleri, insanın arzularını temin etmeye kadir olmadığı gibi tam aksine insanı daha da bir ezikliğe ve çöküntüye sürüklemektedir.”1
Amerika Emory üniversitesinde insan bilim dalı üstadı Charles Nuckles bu konuda şöyle diyor: “Geçen yarım asır boyunca bir çok değişiklikler ve olaylar meydana gelmiştir. Biz atalarımızın farz ve zaruri saydığı şeyleri kendimizden uzaklaştırdık. Din ve ailenin önemini görmezlikten geldik. Bu yüzden de günümüz insanı, bir şeyleri kaybettiklerine inanmaktadırlar. Ama bu kaybettikleri şeylerin neler olduğunu hatırlamamaktadırlar. Ama bir şey açıktır. O da insanların kalbinde geriye büyük bir boşluk kalmıştır.”2
ABD’nin eski eğitim ve öğretim bakanı ve de çok satan Ahlaki Faziletler adlı kitabın yazarı William Bent, kendi kitabında “Değerler” başlığı altında, “dinsiz toplumlar büyük bir buhrana düşmüştür” diyerek şöyle yazmaktadır: “Amerikan halkının % 76’sı, ülkesinde aile kurumunun geleceği hakkında büyük bir ümitsizlik içinde bulunmaktadır. Bu da 1960’lı yıllardaki dinsizliğin ve ahlak dışı hareketlerin bir sonucudur. Zira o yıllarda biz her şeyi mübah sayıyorduk ve bu lakaytlıklar ve başı boşluklar bizleri şu anda ahlaki çöküntüye sürüklemiştir.”
Hakeza bu yazar Amerika toplumunun ahlaki ve dini değerleri bir kenara itmesinden kaynaklanan toplumsal facianın derinliğine işaret ederek şöyle demektedir: “Gökdelenler yapmak, lüks bir hayat yaşamak, maddi imkanlarımızı artırmak ve hoş vakit geçirmek peşindeyiz. Ama öte yandan yüz dolar için beş yaşındaki çocuğu öldüren ve hamile bir kadının bileziğini çalmak için kadının karnını yaran katiller ve de televizyonda bir film seyrettikten sonra intihar etmeye kalkışan öğretmenler terbiye ettiğimizi bilemiyoruz.”1
2- Ahlaki Çöküş Hareketinin Aleyhine Yapılan İtirazların Artışı
Batılı toplumlardaki mevcut değişiklikler hakkındaki raporlar, son yıllarda dini kavramların, ahlaki ve manevi değerlerin dejenere olmasının aleyhine yapılan toplumsal itirazların beklenmedik bir yayılma ve artış kaydettiğini göstermektedir.
BBC televizyonu müdürler şurası başkanı Christopher Bland, İngiliz halkının büyük bir kesiminin BBC televizyonunun ahlak karşıtı programlarına karşı yaptıkları şikayet ve rahatsızlıklara işaret ederek şöyle demektedir: “Bu eleştiriler ışığında bu ve benzeri programları sınırlandırmak ve diğer programları da kontrol altına almak düşüncesindeyim.” Christopher Bland daha sonra şahsen 229 şikayet aldığını da beyan etmiştir.2
Meşhur İngiliz komedyeni Jack Day ise, “Son yıllarda İngiltere’de televizyon programlarında ortaya çıkan değişiklikler, bu toplumdaki hayatın çirkin boyutlarını gözler önüne sermektedir” gerçeğini dile getirerek şöyle demiştir: “Görsel basında toplumsal değerlerin çöküşü, bu değerlerin bütün toplumda yıkılışıyla eş anlam ifade etmektedir.”
Jack Day daha sonra şöyle eklemiştir: “Şimdi kitle haberleşme araçları yapıcı ve etkileyici olmaktan çok, zevkleri ve genel ilgileri takip etmektedir.”3
Bu konuda yayımlanan başka bir raporda ise şöyle okumaktayız: “Mevcut kanıtlar esasınca, hali hazırda Almanya’da televizyon programları aleyhine yüzlerce cilt kitap yayımlanmıştır. Frankfurt kitap fuarı Almanya’nın geneline yayın yapan televizyon programlarındaki ahlaki çöküş ve rezalete itiraz tribünü haline dönüşmüştür.”1
Nitekim, “Le Parisien gazetesinin yaptığı bir anket esasınca Fransızların % 64’ü televizyonlarda iffete aykırı filmlerin gösterilmesinin yasaklanmasını istemektedir. Fransa’nın aile işleri müşavere bakanı Christian Jacob ise bu gazeteyle yaptığı bir söyleşide şu gerçeği önemle vurgulamaktadır: “Böyle filmlerin Fransız televizyonunda yayımlanması yasaklanmalıdır.”2
Rider’s Digest gazetesi de Amerika’da özel okullar aile encümeni tarafından düzenlenmiş olan bir bildiriyi yayımlayarak onların ağzından şöyle yazmaktadır: “Biz, uzun bir süreden beridir aile değerlerini ortadan kaldıran ve dini dejenere ederek yerine seks, şehvet ve şiddeti dolduran film yapımcılarından ve yönetmenlerden utanç duyuyoruz.”3
“Gallop anket kurumunun yaptığı son araştırmalar esasınca, Amerika halkının çoğu Amerika’daki ahlaki durumdan rahatsızdır. Bu durumu şiddetle eleştirmektedirler ve bu inançlar daha çok yaşlı kimseler tarafından ifade edilmektedir.”4
Öte yandan Gallop anket kurumu tarafından yapılan bir araştırmaya göre de, “Amerikalı vatandaşların çoğu, Amerika’da yapılmış olan filmlerin, Amerika milletinin ahlaki değerlerini ve ilkelerini temsil etmediğine inanmaktadır.”5
Dostları ilə paylaş: |