Meşru Olmayan İlişkilerin Yaygınlık Kazanması
Şu anda modern dünyada ve de modern dünyaya uyan toplumlarda kız ve erkek çocuklar, kadın ve erkekler arasında meşru olmayan ilişkiler çirkin olarak kabul edilmemekle kalmamış, hatta bir çok hususlarda karşı cinsle meşru olmayan ilişkilere girmemek, kınanmış bir iş olarak düşünülmektedir.
Bu uğursuz olayın ağır sonuçları batılı toplumları büyük bir buhranla karşı karşıya getirmiştir. Mevcut rakamlar esasınca tek kalemde her yıl, 350 bin Amerikalı kız çocuğu onbeş ila ondokuz yaşları arasında henüz lise çağındayken meşru olmayan ilişkiler neticesinde kanun dışı çocuklar dünyaya getirmektedir ve bu rakamlar son yıllarda gittikçe artış kaydetmektedir.”1
Amerikalı Rider’s Digest gazetesi, bu haberi yayımlayarak ve de meşru olmayan ilişkilerin uğursuz sonuçlarını beyan ederek söz konusu kızlardan biriyle yaptığı bir söyleşide, röportaj yaptığı kızdan naklen şöyle yazmaktadır: “Keşke zaman geriye dönebilseydi! Keşke bir aile bireyi olarak, ailem arasında bir yerim olsaydı! Keşke meşru olmayan ilişkiler için uygun ortam vücuda geldiğinde hayatımın geleceğini düşünseydim ve böylesine bir çıkmaza sürüklenmeseydim.” Bu gazete devamında şöyle yazmaktadır: “Hüzün ve pişmanlık, suç ve cinayet, ailenin çöküşü ve de ileriyi görmekten aciz olmak, Amerikan toplumunda seksin genel sonuçlarıdır. Bu korkunç ilişkilere bulaşmış gençleri ise oldukça zor ve üzüntü verici bir gelecek beklemektedir.”
Onlar, hayatın gerçekleriyle uyuşmak ve de gelecek günlerinde kendilerini bekleyen büyük sorunlar dalgasına karşı koymaya hazırlanmak zorundadırlar. Sahi bu konuda suçlu kimdir? ”1
Batılı ülkelerde fuhuş ve meşru olmayan çirkin ilişkileri sistemli hale getirenler, iffet ve haya sınırlarını da yırtarak, bugün kendilerini yenileme ve de hukuksal haklar talebinde bulunmaktadırlar.
Almanya Spiegel dergisi de 1990’lı yıllarda yayımladığı sayılarının birinde, Avrupa’daki fuhuş merkezlerinin faaliyetleri hakkında yayımladığı özel bir raporunda şöyle yazmıştır: “Belçika’da uluslararası ikinci fahişeler kongresi üç gün boyunca 150 fahişenin ve bu alandaki tacirlerin katılımıyla düzenlenmiştir. Bu kongreye katılanlar, yaptıkları çirkin işin kanuni olduğu hususunda ısrarda bulunmuşlardır.”2
Batıda şerafet, hürriyet ve insanın saygınlığını koruduğunu iddia eden kimseler, insanın nefsani arzularına sığınarak ve fesat pazarını canlı tutarak modern çağın kölelik gerçeğini gözler önüne sermişlerdir.
Aralık 1996'da, Dominik Cumhuriyetinin başkenti Santo Dominiko da Birleşmiş Milletler Teşkilatına bağlı olarak düzenlenen Uluslararası bir konferans, zengin ülkelerdeki serseriliğin yayılmasını incelemiş ve şöyle ilan etmiştir: “Fakir ülkelerdeki kadınlar, daha zengin olan ülkelere intikal ettirilmiş ve de orada köleliğe zorlanmışlardır. Bu kadınların tümü kandırılmıştır. Bir iş ve meşru bir gelir elde etmek ve daha iyi yaşamak için böylesine bir maceraya sürüklenmişlerdir.
Söz konusu konferans, bu işi özgürlük ve demokrasi asrında kölelik olarak adlandırmış ve de insan kaçakçılığı yapıldığını belirtmiştir. Ayrıca da bu işin insani olmadığını, fesat ve hastalık nedeni olduğunu belirtmiştir.”1
Kadınların Aşağılanması ve Emniyetini Kaybetmesi
Afete uğramış batılı toplumlardaki mevcut gerçekler, kadının makamının küçümsendiğini, kadının değersiz bir meta haline dönüştürüldüğünü ve de toplumun temel bir rüknü olan kadının gün geçtikçe daha çok emniyetini kaybettiğini göstermektedir.
Bir çok görüş sahipleri şuna inanmaktadırlar ki, “batılı kadınların temel hakları, batı propaganda araçlarının söylediklerinin tam tersine zayi olmuş durumdadır.”2
Batılı rölativist liberaller, kadın için özgürlük örtüsü altında kadının makamını, dizginlerini koparmış hayvani içgüdülerini tatmin etme aracı ve de iktisadi sistem çarkını çevirebilmek için bir araç konumuna düşürmüştür. Bu yüzden de şu anda batılı bir çok kadınlar şuna inanmaktadırlar ki, “batılı toplumlarda kadın, elden ele atılan ucuz bir meta konumundadır.”3
Şu anda hiç şüphesiz batı medeniyetinde, “Kadının fıtratının ve tabiatının aksine davranılmaktadır. Bu yüzden batılı kadınlar, reklam için kendilerinden istifade edilmesinden çok rahatsız durumdadır. Batılı kadınlar için her şeyin satışında kendilerinden istifade edilmesi gerçekten de utanç vericidir.”4
Örnek olarak mevcut raporlar esasınca, “son yıllarda Fransa’da ticari reklam için kadınların resimleri kullanılmaktadır ve bu resimler her geçen gün daha müstehcen ve aşağılayıcı olmaktadır. Ayakkabı üreticisi bir İtalyan şirketi de bir erkeğin ayağındaki kendi ürettiği ayakkabıyı yalayan çıplak bir kadını reklam olarak kullanmıştır.
Bir elbise üretim şirketi, koyunların yanında dört ayak üzerinde yürüyen çıplak bir kadının reklamını yayımlamaktadır. Başka bir şirket ise, zincire vurulmuş bir kadını reklamında kullanmaktadır.”1
Batılı tefekkürün temellerinde kökleri bulunan bu tür reklam olayları, kadının makamını öylesine bir küçük düşürmüştür ki batılı devlet görevlilerinin bile tepkisini çekmiştir. Nitekim, “Fransa kadın hakları müşavirliği bakanı Nichol Pery de bu konuda devlete bir takım raporlar sunarak reklamlarda aşırılığı sınırlandırmak için ciddi bir kanun çıkarılmasını istemiştir.”2
Batılı müstehcen reklam ve kültürde, kadınların içler acısı bir şekilde aşağılanmasının artış kaydetmesiyle, müreffeh batılı ülkelerde “kadınlara yapılan tecavüz meselesi oldukça artış kaydetmiştir. Nitekim toplumsal psikolog hanımlardan biri “Siyasi psikoloji” adlı bir dergide rakam vererek şöyle ilan etmiştir: “Kanadalı ve Amerikalı öğrencilere, “Siz hangi şartlarda tecavüze yeltenirsiniz? ” diye sorduklarında Kanadalı öğrencilerin % 60’ı, “polisin elinden kurtulacağımız taktirde” diye cevap vermişlerdir. Hakeza söz konusu psikolog hanım şöyle yazmıştır: “Şimdi Allah için söyleyin, gençlerin % 60’ının her an tecavüze yeltenmeye hazır olduğu böylesi bir toplumda ve bu şartlar altında yaşayan kadınların ne kadar bir toplumsal güvenliği vardır?”3
İşte bu şartlar altında güvenilir anketler esasınca, “ABD’de iki kadından biri ömrü boyunca alkol ve uyuşturucu madde kullananlar tarafından toplu tecavüze ve tehdite maruz kalmaktadır.”1
Bu içler acısı durumda, “Yılda yirmi yaşının altındaki dörtyüz binden fazla kadın kürtaj yaptırmaktadır ve bunların çoğunu da Amerikalı evlenmemiş kızlar teşkil etmektedir. Bu kızların % 70’i ise serseri gurup ve bireylerin cinsel saldırılarına maruz kalmaktadırlar.”2
İngiltere’de Tony Blair hükümetinde kadın hakları bakanı Barones G. ise İngiliz kadınlarını gün geçtikçe daha fazla tehdit eden emniyetsizlik konusuna işaret ederek şöyle demiştir: “Scotland dışında, İngiltere’nin merkezi bölümlerinde ve Velez'de oturmakta olan kadınlardan yılda 300 binden fazlası cinsel saldırılara maruz kalmaktadır.”
Söz konusu bakanın dediğine göre bazı kadınlar da, caddelerde saldırı ve tecavüze uğramaktan korktukları için evlerinden dışarı çıkmaya cesaret edememektedirler.
Söz konusu haberi yayımlayan Times London gazetesinin raporuna göre ise kadın haklarından sorumlu bakanın ortaya koyduğu rakamlar, resmi rakamlarla çelişmektedir. Zira resmi rakamlar bir yıl içinde saldırıya uğrayan kadınların sayısının 25.300 kişi olduğunu söylemiştir.”3
Aynı zamanda iki üniversite kökenli araştırmacı da yaptıkları geniş çaplı araştırmanın sonuçlarını yayımlayarak şöyle demişlerdir: “Erkeklerin kadınlara cinsel saldırıda bulunmasına sebep olan etkenlerden en önemlisi, batılı kadınların giyiniş tarzıdır.”4
Elbette bu da batılı toplumların sınır tanımayan özgürlüklerinin bir sonucudur.
Velhasıl, “Açıkça bilindiği gibi batı kültüründeki insan merkezli düşünceler ve ahlaki rölativizm yüzünden batıda kadınlar hiçbir ahlaki güvenliğe sahip değildir. Rakamlar esasınca Amerikalı kadınların % 42’sine iş yerlerinde, meslektaşları tarafından sarkıntılık yapılmaktadır. Bu kadınlardan çoğu da işlerini kaybedecekleri korkusuyla gerçekleri söylememektedirler.”1
Hakeza, “Almanya’da çalışan kadınların % 72’sinden daha fazlası ise cinsel tacize maruz kalmaktadır.”2
Dostları ilə paylaş: |