Bunun yerine neler yapılabilir?
1- Yeni tıp fakültesi ve EAH açılmasından vazgeçilmelidir. Mevcut tıp fakülteleri ülkenin uzman ve pratisyen ihtiyacını fazlasıyla karşılayabilir.
2- Halen 86’sı faal 91 tıp fakültesi mevcut olup çoğunluğu başta temel bilimler olarak yetersiz olanaklara sahiptir. Mevcut tıp fakültelerinin yeterli eğitim olanaklarına kavuşturulması, hastanesi olmayan ve ortalama yatak sayısı 20’nin altında olan illerdeki tıp fakülteleri için hastane yapılması; yatak sayısı yeterli olan illerde hastanesi olmayan fakültelerin eğitimi öncelikleyen bir şekilde birlikte kullanıma geçirilmesi, gelişime uyun olmayan fakültelerin kapatılması,
3- Ortalamanın üzerinde yatak sayısına sahip illerde yeni fakülte ve hastane yapımından vazgeçilmesi gerekir. Hastane yatakları nitelik açısından iyileştirilebilir.
4- Öğretim üyeliği Anayasada kendine özgü önem ve değerde bir meslek olarak tanımlanmıştır. Bu güne kadar uygunsuz bir şekilde üniversite dışında da akademik unvanlar verilmiş, unvan alanlar üst unvanlara yükseltilmek için arayışlara girmişlerdir. Bu nedenle öncelikle akademik unvanların üniversiteler dışında alınamaması ve kullanılamaması yönünde düzenleme yapılması gerekir.
5- EAH’lerine bir daha eğitici ve başasistan kadroları açılmamak koşulu ile halen EAH’lerinin kadrolarında bulunan profesör ve doçent unvanına sahip eğiticiler kendi illerindeki fakültelerin diğer öğretim üyelerinin atanmasında uyguladığı ölçütleri sağlamak ve fakültenin ilgili anabilim dalındaki eşdeğer unvanlı öğretim üyesi sayısının 1/3’ünden fazla olmamak üzere bu fakültelere alınabilir. Bu şartları sağlayamayanların yetersiz ve gelişmekte olan illerdeki tıp fakültesi kadrolarına ön koşulsuz ve ihtiyaç kadar sayıda atanması yapılabilir. Bunu kabul etmeyenlerin kadroları EAH’lerinde kalmak kaydı ile üniversitedeki eşdeğer kadroların özlük haklarına kavuşturulması sağlanabilir.
6- EAH’lerinde doçent kadrosunda bulunanların tıp fakültelerindeki profesör kadrolarına yükseltilmesinde ise tıp fakültesinin atama kurallarına tabi olarak atamaları yapılabilir.
7- Mevcut EAH’lerinden tıp eğitimine uygun olanlar tamamen tıp fakültelerine devredilmeli, uygun olmayanlar devlet hastanesine dönüştürülmelidir.
Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) ile birlikte değerlendirildiğinde Türkiye Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Sağlık Bakanlığına hizmet, denetleme, akredite etme, bilim üretme, lisans ve lisansüstü eğitim yetkisi vermek anlamına gelmektedir; ülkenin tıp ve sağlık eğitimine büyük olumsuzluklara neden olacaktır. Sağlık Bakanlığının eğitim dahil tüm sağlık alanında TEKEL olması çok yakın gelecekte ülkemizde sağlık alanında telafisi imkansız durumların oluşmasına neden olacaktır.
Mesleğini iyi icra etmek akademik unvan vermeyi gerektirmez. Akademik unvan, üniversite ortamında aktif çalışma (eğitim, araştırma, sağlık hizmeti) döneminde kullanılır. Nitekim Danıştay, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi kararları hukuk fakültelerinde örnek kararlar olarak okutuluyor diye bu mahkemede çalışan üst düzey yargıçlara akademik unvan verilmesi istenebilir mi? Ülkenin hukuk hizmetlerini Adalet Bakanlığı veriyor diye hukuk fakültelerini Adalet Bakanlığı kurabilir mi? Adalet Bakanlığının merkezi bir hukuk fakültesini mahkemelerle ilişkilendirmesi Sağlık Bakanlığının üniversite kurması ile benzer bir durumdur. Dünyada örneği olmayan modeller denemektense, bütün dünyada uygulanan sistemlerin geliştirilmesi üzerine enerji sarf edilmelidir. Üniversiteler ülkelerin geleceğidir. Dünyada üniversiteleri gelişmemiş, ancak kendisi gelişmiş veya üniversiteleri gelişmiş kendisi geri kalmış ülke yoktur. Üniversiteler ise tarihsel süreçte gelişir; arkasındaki güçle değil. Biz yeni kurulan bir devlet değiliz. Hiçbir kurumumuz ve geçmişleri yokmuş gibi davranamayız. Her şeyi sil baştan kuramayız. Mevcudu geliştirmek yerine, yeni maceralara da atılamayız. Gelişmiş ve nesillerine iyi bir Türkiye bırakmak için önceliğimiz tüm üniversitelerimizin geliştirilmesi olmalıdır. Devlet desteği ve stratejisi olmadan bu sağlanamaz. Devletin enerjisini bu yönde kullanalım. Bu yazı çıktığında, yasanın çıkmamış olduğu ümidiyle…
Kaynaklar
1) Eğitim ve Araştırma Hastaneleri Akademik Personel Sonuç Bildirgesi (8 Haziran 2013)
2) http://data.worldbank.org/indicator/SH.MED.PHYS.ZS (erişim tarihi 17-07-2014)
3) http://www.iime.org/database/europe (Erişim Tarihi: 17.07.2014)
4) http://news.bbc.co.uk/news/vote2001/hi/english/newsid_1344000/1344141.stm (Erişim Tarihi: 21.07.2014)
5) Sağlık Bakanlığı Stratejik Plan 2013-2017
6) Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2012
7) Türkiye Yüksek Sağlık Enstitüsü Kurulması Hakkında Teklif
SD (Sağlık Düşüncesi ve Tıp Kültürü) Dergisi, Eylül-Ekim-Kasım 2014 tarihli 32.sayıda, sayfa 18-21. sayfada yayımlanmıştır.
Aldanma insanların samimiyetine,
Menfaatleri gelir her şeyden önce,
Vaad etmeseydi Allah cenneti,
Ona bile etmezlerdi secde.
Mehmet Akif Ersoy
AYNADAKİ HAYALİN,
Ayakların kapıdan içeri girdi,
Ellerin su çarptı yüzüne.
Gözlerin aynaya baktı,
Göremediler seni...
Aynada sen yoktun çünkü,
Su damlacıklarının lekesi,
Duvardaki saat, hatta gölgen bile vardı,
Ama sen yoktun.
Aynaya yaklaştın,
Günaydın dedin.
Yüksek sesle yokluğuna inat,
Nefesin, aynaya attı kendini.
Damlacıkların bıraktığı leke ile kavuştu,
Ardından birlikte kayboldular, O da ne?
Gölgenin görüntüsü yerden kalktı,
Kolundan tuttu getirdi görüntünü.
Sen ise aynadan hala şaşkınlıkla,
Olup bitenleri izlemektesin.
Gölgen saçlarını tarıyor şimdi,
Yaşlanmışsın biraz.
Olsun gülümsedin inatla,
Belki de kırışıklıklarının,
Daha da belirgin olmasıydı gayen.
Sevmiştin çünkü onları.
Her birinde, anlatılacak bir hikayen kalmış.
Gözlerinde ise, ince gümüş bir tabaka.
30.03.2015
Dr. ULYA ÜSKENT
Bu Japon doktor seviyorum!
S: doktor, kardiyovasküler egzersiz ömrünü uzatmak duydum. Bu doğru mu?
Re: kalp çok beats ve bunun için en iyi... Egzersiz üzerinde harcama. Her şey sonunda konuşma. Daha uzun yaşamak değil yapmak kalbini hızlandırmak; Söylediğin gibi hayat bir araba daha hızlı sürerek genişletir. Daha uzun yaşamak ister misin? Şekerleme yap.
S: benim alkol alımını azaltmak?
Re: Oh hayır. Meyvelerden şarap. Çok iyi bir meyve. Böyle iyilik daha fazla olurum böylece meyveli bit sudan alıyorlar yani şarap, konyak distile. Bira da kuşku yaptı. İyi de tahıl. Tabandan!
S: bir düzenli egzersiz programına katılan avantajları nelerdir?
Re: Bu şekilde düşünemez, özür dilerim. Benim felsefem: acı... iyi!
S: kızarmış gıdalar sizin için kötü değil mi?
A: SEN DİNLEMİYOR! Gıda bitkisel yağda kızartılmış. Nasıl daha fazla sebze almak kötü?
S: çikolata kötü benim için mi?
A: sen delisin?!? HEL-LO-O!! Kakao çekirdeği! Başka bir sebze! Bu kendinizi iyi yemek en iyi!
S: senin rakam için iyi yüzüyor?
A: Eğer iyi rakam için yüzme, balina açıkla.
S: şeklinde almak benim yaşam için önemli mi?
Re: hey! 'Yuvarlak' şekildir.
Şey... Umarım bu sana yiyecek ve diyetler hakkında vardı olabilir herhangi bir yanlış giderilebilir.
Unutmayın: hayat bir yolculuk niyeti ile güvenli bir şekilde çekici ve iyi korunmuş bir vücutta gelen mezar, ancak oldukça kızak yan Chardonnay diğer vücut iyice kullanılan bir el-çikolata içinde olmamalıdır yukarı, tamamen yıpranmış ve çığlık "WOO-HOO, ne bir yolculuk!!"
GİDİYORUZ
O sizin kim yediklerine dikkat et, beslenme ve sağlık hakkında son sözü duyar. Sonuçta bu çakışan beslenme çalışmaları gerçeği bilmek rahatladı.
1. Japon çok az yağlı yemek ve daha az kalp krizi İngilizler daha acı.
2. Meksikalılar yağ bir sürü yiyecek ve daha az kalp krizi İngilizler daha acı.
3. Çin çok az kırmızı şarap içmek ve daha az kalp krizi İngilizler daha acı.
4. İtalyan kırmızı şarap içmek ve daha az kalp krizi İngilizler daha acı.
5. Almanlar çok bira içmek ve sosis ve yağ bir sürü yiyecek ve daha az kalp krizi İngilizler daha acı.
Sonuç: Yiyecek, İçecek ne gibi. İngilizce konuşan Görünüşe göre seni öldüren de bu.
Prof. Dr. Güner’den
‘Üniversitede Rüzgar Gibi Geçen Yıllar’
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Haldun Güner bilim insanlığı özelliğinin yanı sıra başarıyla yürüttüğü yazarlık kariyerini yeni bir kitapla daha taçlandırdı.
Prof. Dr. Güner yeni kitabı ‘Üniversitede Rüzgar Gibi Geçen Yıllar’ adıyla okuyucularının beğenisine sunduğu yeni kitabının imza gününde takipçileri ve kitapseverlerle bir araya geldi.
Daha önce, ‘Üniversitede Kır Çiçekleri’, ‘Üniversitede Arılar- Karıncalar ve Ağustos Böcekleri’ ile ‘Üniversitede Hayaller ve Gerçekler’ isimli eserleri ile kitap severleri selamlayan Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Haldun Güner bilim insanlığı özelliğinin yanı sıra başarıyla yürüttüğü yazarlık kariyerini yeni bir kitapla daha taçlandırdı.
“Tahir Hatipoğlu Hoca’nın desteğiyle” İmza gününde Sağlık Dergisi’ne özel açıklama yapan Gazi Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haldun Güner, ilk yazarlık deneyimini burslu olarak gittiği İtalya’da yaptığı çalışmaların notlarını derlemek ve bunları yayımlamak suretiyle yaşadığını ifade etti.
O zamandan itibaren telif eser, çeviri eser olmak üzere yirmi kitabının yayımlandığını söyleyen Prof. Dr. Haldun Güner, “ 1989 yılında İtalyan Devleti bursu ile İtalya’nın Roma kentine gitmiştim. Orada tıp fakültesinde jinekolojik kanserler ve ürojinekoloji konularında çalışmalar yaptım. Boş vakitlerimde jinekolojik onkoloji adı altında birtakım çalışmalar yaptım, bunlar birikti. Türkiye’ye döndükten sonra 1994 yılında Tahir Hatipoğlu Hocamızın yardımıyla, Hatipoğlu Yayınevi’nde birinci kitabım olan ‘Jinekolojik Onkoloji’yi bastırdık. Bu şekilde yayın hayatına başladım. O noktadan başlayarak bu zamana, yani 2013’e kadar telif eser, çeviri eser olmak üzere yirmi tane kitabım basıldı” dedi.
“Yazılarımı kitaplarımda topladım”
Son kitabının adıyla, çoğunluğu üniversitede geçen kırk yıllık meslek hayatına atıfta bulunduğunu söyleyen prof. Dr. Güner, “2002 yılından bu yana çeşitli yayın organlarında köşe yazılarımı yayınlıyorum. Bunlar 2012 yalılından itibaren ‘Üniversitede Kır Çiçekleri, Üniversitede Arılar, Karıncalar ve Ağustos Böcekleri ve Üniversitede Hayaller ve Gerçekler’ adında üç kitap altında toplandı.
Bu kitaplar yayınlandıktan sonra yayınlanan yazılarımı da bu yıl ‘Üniversitede Rüzgar Gibi Geçen Yıllar’ adındaki bu yeni kitabımda topladım” dedi.
Güner sözlerini, “Üniversitede kır çiçekleri dediğimiz zaman, hiçbir desteği olmadan Anadolu’nun bağrından kopmuş gelmiş öğretim üyelerini kastediyoruz.
Üniversitede arılar karıncalar dediğimiz zaman arılar, üreten çalışan ürettiklerinden başka insanlarında yararlanmasını sağlayan, karıncalar dediğimiz zaman yine üretenler ama ürettiklerini yalnızca kendi cebine atanlar, paylaşmayanlar, Ağustos böcekleri dediğimiz de hiçbir iş yapmadan bütün gün ortada gezinen insanlar olarak değerlendiriyoruz.
Üniversitede hayaller gerçekler dediğimiz zaman, her insanın bir hayali olduğunu bunları gerçekleştirmeye çalıştığını ancak bunların bir kısmını gerçekleştiremediği gerçeğinden yola çıkarak hayaller ve gerçeklerin birbirine karıştırılmamasını vurgulamaya çalışmıştım.
Son kitabım ‘Üniversitede Rüzgar Gibi Geçen Yıllar’ da ise yaklaşık kırk yıllık meslek yaşantıma atıfta bulunan bir isim oldu” diyerek sürdürdü.
“Politika değil, sağlık yazıyorum”
Yazılarına yazarken sadece sağlık alanı ile ilgili yazılar yazdığını, yazılarında politik konulara yer vermediğini söyleyen Prof. Dr. Haldun Güner, “Sağlık Dergisi yakından takip ettiğimiz genellikle sağlık üzerine haberler yapan nasıl bir köklü yayın kuruluşu ise, bende aynen onun gibi
sağlık dışında yazılar yazmıyorum.
Bazen yazılarım konusunda yorum yapanlar, ‘ona buna laf çarptırıyorsun, kime kinaye yapıyorsun’ derler ancak gazeteci nerede bir konu varsa onu yazmak zorunda. Yoksa gazetecilik olmaz.
Bazen ‘ Kalemin yumuşadı’. ‘Yazdıklarına dikkat et, başına bir şeyler gelebilir’ diyenlerde oluyor.
Ben sağlık dışında bir şey yazmıyorum. Doğru bildiklerimi yazıyorum. Politikaya hiç girmem ancak sosyal konularda da ara sıra yazılarım oluyor.
Hakkında yazı yazmayacağım birkaç kurum vardır.
Bunlar ülkem, bayrağım ve peygamber ocağı ordumuz.
Bunlar hakkında asla yersiz, olumsuz yazılar yazmam.
Bu benim kırmızı çizgim” diye konuştu..
Mete Generaloğlu, Sağlık Dergisi, şubat, 2015
GÜNÜ GEÇEN İLAÇLARIM İMHASINA DAİR.....
( Dr Ümit Şen )
Denetim sonrası o gün yaşadıklarımı paylaşmıştım. Sonrasındaki gelişmeleri de giderek ilginçleştiği için paylaşmak istiyorum;
Yeni çıkan yönetmelikte, yanımda çalışan kişinin sağlık eğitimi almış bir kişi, hemşire hasta bakıcı veya doktor olması gerektiği için, emekli olan üniversiteye girememiş lise mezunu elemanım yanımdan emekli olup ayrıldığından beri, 3 senedir eleman alamadım, muayenehanemde yalnızım, apartman görevlisi Ömer Bey sağ olsun, vakti oldukça bana göz kulak oluyor.
İlaç dolabımda denetim yapan 4 görevli, görevleri icabı diyerek tutanak tuttukları, miadı geçmiş 2 kutu ilacın hiçbirinin uyuşturucu ve psikotrop ilaç olmamalarına ve birinin yönetmeliğe göre bulundurulması zorunlu olmayan ilaç olmasına rağmen; ilaçların imha edilmesi için beni acilen ilçe sağlık müdürlüğüne yönlendirmişlerdi.
İhmal etmeyeyim, Kadıköy İlçe Sağlık Müdürlüğüne gideyim, dilekçemi vereyim dedim. Dilekçemi hazırladım, denetim defterini ve ilaçları yanıma aldım, geçen Cuma sabahtan gittim,
Kadıköy’den, Haydarpaşa demiryolu köprüsünün Numune Hastanesi tarafındaki ilçe sağlık müdürlüğüne tek yönlü trafik olduğu için vasıta yok, yürüyorsun, yürüdüm. İlaçların imhası için geldiğimi söyledim; Şef Cuma ya erken gitti, dedi memur. Eee… bu durumun çaresi bu çağda henüz yok, son 5-6 yıldır devlet daireleri ile olan tüm ilişkilerimde yaşadığım Bu gün Cuma Kardeşim olayı, biliyorum. Bu gün olmaz, pazartesi gel dediler, döndüm öğleden sonra muayenehanemi açtım.
Pazartesi günü gittiğimde şef gelmişti, tamam halledeceğim meseleyi derken, şef dilekçemi okudu, yanlış yere geldiniz dedi, biz aşıları imha ediyoruz, sizin talebinizle ilgilenecek birim Kadıköy Nüfus Müdürlüğünün yakınında bir yere taşındı, oraya gideceksiniz.
Çıktım, Cuma günü geldiğimde söyleselerdi, doğrudan Kadıköy Nüfus Müdürlüğünün yakınına taşınan birime erken giderdim. İnsanlık kalmamış kimsede, Neyse… Yine vasıta yok, hava soğuk ama güneşli bu kez, geçen Cuma hava yağmurlu ve soğuktu, üşümüştüm, birkaç soğuk algınlığı ilacı almıştım, beni biraz toparlamıştı. Yürüyüş olsun, içimden hasta olmasam bari, diyerek o gün de yürüdüm.
Öğle tatili bitti, memurla konuştum, memur dilekçemin onlarla alakası olmadığını, Eczacılar Birliğine başvurmam gerektiğini, yerlerinin Meciyeköy de olduğunu söyledi. Dalga mı geçiyorsunuz memur hanım,
Müdürle görüşebilir miyim dedim, biraz bekledim. Beklerken, 21. yüzyılda yeni işkence metotları konusunu düşünüyor ve notlar alırken, herhalde bir şeyler yazıyor olmamdan endişelendiler, buyur ettiler müdürün yanına. Hikayeyi anlattım, yahu dedi bunlar, uyuşturucu veya psikotrop ilaç değil ki, birden aklından geçeni söyleyiverdi, ‘’neden insana bu kadar eziyet ediyorlar’’ dedi, kendiniz bir tutanak hazırlayın, beraberimde getirdiğim iki ilacı kastederek tıbbi atık olarak attığınızı, yeni ilaçları yerine koyduğunuzu belirtin, imzalayıp kaşeleyin, denetim defterinizin o sayfasının arasına koyun, bence yeterli olacaktır dedi, akıl verdi, çok da mantıklıydı ama ne memurun ne de müdürün verdiği akla güvenemedim. Muayenehaneme döndüğümde akşamüstü olmuştu. Denetim defterini dikkatle tekrar okuduğumda ilaç bertaraf belgesinin ilçe sağlıkta onaylatılması gerektiğini anladım. Belli ki denetime gelen görevliler beni ilaç imhası için belirli bir adres almam için sağlık müdürlüğüne yönlendirmişlerdi ama sonradan anlıyorum, sağlık müdürlüğünün malum adresten haberi yoktu.
Eczacı olan, çocukluk arkadaşımı aradım, ilaç bertaraf belgesi nasıl alacağımı sordum. Valla, bela bir iş dedi, Kemerburgaz da yıllar önce bir yere gittiğini saatlerce beklediğini, sonra bir kağıt verdiklerini ama yeşil ve kırmızı reçeteler ile ilgili uyuşturucu ilaçlar için gittiğini, anlattı, bendeki ilaçları sordu, yahu onlar ne uyuşturucu ne de psikotrop ilaç, at tıbbi atığa gitsin dedi ama kendisinin tıbbi atık vergisini, çıktığından beri benim gibi düzenli yatırdığını, belediyeye defalarca telefon ettiğini ama tıbbi atık almaya belediyeden hiç gelmediklerini anlattı. Bir de Ankara Çevre Bakanlığında konuyla ilgili bir telefon numarası olduğunu, bulunca arayıp yazdıracağını söyledi, kapattık.
Detay öğrenmek için Google u açtım, ilaç imha merkezi yazdım, çeşitli dökümanlarla karşılaştım. Biri, İl Sağlık Müdürlüğünün Eczacılar Birliği odasına gönderdiği yazı vardı, eczanelerde miadı dolan ama sadece uyuşturucu ve psikotrop ilaçların imhası için iki firma işaret ediliyordu. O firmalara baktım, yeni kurulmuşlar, belli.
Biri, 100 km uzakta, Kocaeli’nde kurulu, telefonla aradım, İlaç bertaraf belgesi veriyor musunuz?
-
Tabii…
-
Nasıl olacak?
-
Dilekçenizi ve sağlık müdürlüğü tutanağının fotokopisine aslı gibidir yazın imzalayın, Kargoya verin,
15 gün içinde raporunuz elinize geçer, sağlık müdürlüğünde onaylatırsınız. (Şaşırmıştım, doktor olduğumu bile söylememiştim)
-
Ücreti ne kadar? sordum.
-
Kaç kilo atığınız?
-
Kilo değil, sadece 2 kutu, 100 gr tutmaz dedim ama,
-
Fark etmez dedi firma çalışanı, 1 kutu da olsa, 5 kilo da olsa aynı fiyat, 250 TL + KDV dedi…
İstenen fiyat bana çok fazla geldi ama biraz rahatlamıştım, en azından nasıl çözüleceği konusunda fikrim oluşmuştu.
Diğer firma Kemerburgaz yolunda, 50 km daha yakın onu da aradım;
-
İlaç bertaraf belgesi veriyor musunuz?
-
Evet
-
Ne yapmam gerekiyor?
-
Dilekçenizi ve sağlık müdürlüğü tutanağının fotokopisine aslı gibidir yazın imzalayın, Kargoya verin,
15 gün içinde raporunuz elinize geçer, sağlık müdürlüğünde onaylatırsınız.
Cevap aynıydı. Olayın bütünü birden kafamda aydınlandı, deşifre olmaları kolay oldu, işin mantığını anladım. Tezgah kurulmuş, ilçe sağlık müdürlükleri firmaların hizmetinde onlara alenen müşteri sağlıyor, denetimlerde birilerinin menfaati denetleniyordu. 15 gün sonra denetime geldiklerinde ilk soracakları ve denetleyecekleri şeyin ne olacağını hiç tahmin etmemi istemeyin, ilaç imha dekontu olacak, biliyorum, birilerinin menfaati denetlenecek.
Yöntem şu, adamın olan bakan her kimse, yönetmeliği çıkarttır, meskun mahallerde çoğu kullanılmayacak ilaçları sağlık kurumlarında bulundurt, her sağlık kurumuna israf yaptır, kullanılmadıkları için nasıl olsa miadları geçecek, sağlık müdürlükleri senin için denetlesinler, sen de imhası için 100 TL bile tutmayan ilaçların imhası için her defasında 250.- TL + KDV bedel iste, küçük hesap demeyin, paraya bak sen. Bu tezgahı düşünmek zeka işi, düşünene helal olsun diyemiyorum, ne diyeyim, siz söyleyin.
Vah benim vekillerim diyerek ve dilekçemi yazdım, ilaçlarla beraber, tutanak sayfasının fotokopisini onayladım, imha bedelini talep ettikleri biçimde nakit olarak zarfa koydum, kargoya verdim, gönderdim.
O gün gelen bir iki hasta beni bulamayınca apartman görevlisi Ömer Bey’e beni bulamadıklarını, onun bilgisi olup olmadığını sormuşlar, o da bilmediğini söylemiş, meraklanmış 25 senelik bir hastam, akşam evden aradı halimi hatırımı sordu, ben de hal ahval bu; daha durun, yeni konuşulan adli rapor kayıt defteri, wc acil çıngırağı meseleleri var, görüştüğümüzde geniş anlatırım dedim…
Dr ümit Şen serbest hekim, 27.12.2014
Dünyanın En Tatlı Doktoru Sayın, Haldun Güner,
Yaklaşık 20 yıldır tüm akrabalarımız ve benim de 10 yıldır, oğlumun doktoru olarak tanıştığım. İnsan hani insan, doktorunu tanımayı, sevmeyi, güvenmeyi ve ona inanmayı çok ister. Mecbur kaldığında telefon ile bir şey sorup danışabileceği, dünya tatlısı bir insan.
Her zaman güler yüzü, baba şefkati, abi samimiyeti ve yaptığı yapacağı her işlemde güven duygusu veren, ailemizin bir insanı. Ailemizin insanı diyorum. Çünkü onu tanıyınca aileden bir insan gibi sohbet edip çekinmeden güvenilecek, hastasını hiçbir konuda tereddütsüz geri çevirmeyen, para ile hiç işi olmayan, onun için öncelikle hastasının iyileşmesi gerektiği samimiyeti ile bu yıllara kadar görevini çok başarılı bir şekilde tamamlayan örnek bir kamu görevlisi. Örnek bir doktor, örnek bir baba, örnek bir eş.
Annemin ameliyatını, 2.mayıs. 2016 tarihinde çok başarılı bir şekilde yapan, kendisine ve ekibine, ameliyathane personeline, kat hemşirelerine ve bize çok baskı yapan güvenlik personeline de teşekkür ederim. Haldun beyin asistanı Esin hanıma da ilgi ve alakasından dolayı teşekkürlerimi iletiyorum.
Haldun hocam, iyi ki varsın. Emekli olacağınızın sözünü ettiğiniz zaman, bizim de içinde olmak kaydı ile Gazi Hastanesi, çok, çok, çok değerli bir hocasına veda etmek zorunda kalacağı için çok üzgündür. Ancak, devlet memuru, bir yerde nokta koymak zorunda kalacaktır.
Size bundan sonraki hayatınızda, eşiniz, çocuklarınız ve torunlarınızla birlikte, sağlıklı, huzurlu ve mutlu yıllar dileriz.
Allah sizden razı olsun, dualarımız sizinle. Selamlar.
Serap Yel ve Cemile Aydınoğlu ailesi.
4, Mayıs, 2016
Pozitif yaklaşımı ile herkesin sevgisini kazanmış ve sonsuz saygı duyduğum sevgili Sn.Haldun Hocam bu günlerde ne kadar haklı bir sevgiyi büyütmüşsünüz içimizde. En önemlisi gerçekten önyargısız tüm insanlara doğru bir yol gösterici herşeyden ötede iyi ve erdemli insan nasıl olunurun nadir örneklerinden biri oldunuz çalışma hayatım süresince nezaketiniz güveniniz sayesinde çok şeyler kattınız hayatımıza başarılarımıza ve hep ortak oldunuz sevinçlerimiz ve mutluluklarımız kadar sıkıntı ve üzüntülerimize de. Sizi ve ekibinizde ki tüm hekim arkadaşlarınızı tanımaktan onur duyuyorum. Sağlık ve mutluluklar hep sizlerle olsun sonsuz sevgi ve saygılarımla. Serda Şen
YARDIMCI DOÇENTLİK NEDİR NE DEĞİLDİR YAZISINA YORUMLAR :
www.dilforum.com/forum/archive/index.php/t-20003.html
-
-
1 Kas 2007 - 10 gönderi - 9 yazar
rtin
01-11-07, 20:15
çok güzel bir yazı olmuş, teşekkürler, ahlar vahlar içerisinde okudum
oguzp
01-11-07, 21:02
Sadece Yard.Doç için değil konu yüksek lisans alımlarından tekrar ele alınmalıdır. Bugün üniveristelerimiz şişirme ünvanlarla dolu. Birtane bilimsel bildirisi yada kitabı olmayan bırakın Yrd. Doç. leri Prof. ler dolu etrafımızda.Kes kopyala makalecilik ve kitap yazmayla ünvanlar alınmakta ve nasıl verildiğini anlayamamaktayım.
Dostları ilə paylaş: |