Kur'an'ı Tanıma metodu ve fatiha sure'SİNİn tefsiRİ


"İHDİNAS SIRATAL mUSTAKİM ..." (Allah'Im bİzİ doğru yola, hİdayet et)



Yüklə 0,71 Mb.
səhifə17/30
tarix08.01.2019
ölçüsü0,71 Mb.
#93384
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   30

"İHDİNAS SIRATAL mUSTAKİM ..."

(Allah'Im bİzİ doğru yola, hİdayet et)


"Sırat-ı mustakim'in" tamamen aydınlanması için birkaç konuya değinmek zorundayız:

1- Bütün varlıklar, varlık aleminin kesin kuralı gereğince gayri ihtiyarî ve tekvinî olarak Allah'a doğru hareket halindedirler.

"Bilin ki bütün işler Allah'a doğru hareket halindedirler."

"Şüphesiz ki Rabbinle son bulur herşey."

İnsan da bu varlıklardan ve mahlukattan biri olarak bu hükmün dahilindedir.

"Ey insan, gerçekten sen, hiç durmaksızın rabbine doğru bir çaba harcayıp durmaktasın sonunda O'na vararaksın"87[87]

2- Yollar arasında sadece bir yol doğru yoldur ve sadece bir yol saadet yoludur. Yani, insanın seçmesi gereken yol bu yoldur.

3- İnsanın seçtiği şey bir yol olduğu için belirlediği bir hedefe doğru giden bir hareketi seçmiş olur. Yani, kendi kemaline doğru hareket etmek ister. O halde, insan tekamüle varabilen bir varlıktır. "Bizi doğru yola hidayet et" ayetinin manası da şudur: Allah'ım, bizi doğru tekamül yoluna hidayet et.

4- Tekamül yolu; icad edilecek bir yol değil, keşfedilecek bir yoldur. Bu da egzistansiyalizm görüşüyle çelişmektedir. Egzistansiyalizm şu görüşü savunmaktadır: Hiç bir yol ve hiçbir hedef mevcut değildir; insan kendisi için hedef ve değer yaratır. Yol yaratır. Hedefi yaratan, yolu yaratan ve kemali yaratan insandır. Yani, kendi kemalinin kemalliğini ve kendi değerlerinin değerliliğini yaratan insanın kendisidir. Buna karşı Kur'an şu görüşe sahiptir: Hedef, yol, hedefin kemalliği ve değerlerin değerliliği varlık ve yaratılış aleminde mevcuttur. İnsan onları keşfetmeli, hedefi aramalı ve o yolu yürümelidir.

5- Doğru yol, başından beri yönü belirlenmiş olan bir yoldur. Fakat, eğri bir yol, kıvrım ve kesik kesik bir yol olup (sonunda insanı hedefe götüreceğini düşünsek bile) belirli bir yöne sahip değildir, çok yönlüdür ve çoğu kez veya daima yön değiştirmek gerekir. O halde, insanın takip ettiği kemale doğru giden yol, zıtlar arasından geçen, bir zıttan geçip diğer bir zıtla karşılaşan bir yol değil. Diyalektikler ise bunun aksini savunmaktalar.

6- Tekamül yolunun, icad edilecek bir yol olduğunu değil, keşfedilecek bir yol olduğunu söylemiştik. Bu yayaların gidip gelmesi sonucu oluşan ve insanın bu yolu yürümesi gereken mekani yollar gibi bir yol anlamına gelmez. Bunun manası şudur: İnsanın vücudunda gerçek kemala doğru uzanan bir yol vardır ve bu yol insanı Allah'a yaklaştırır. Yani, bir hurma çekirdeğinin bir hurma ağacı olmaya istidadı olduğu gibi insanda da gerçek kemala ulaşmak için fıtri bir istidat vardır.

7- İnsanda böyle bir fıtri istidadın olmasına rağmen tekamüle ulaşması için bir de kılavuz ve hidayetçiye ihtiyacı vardır. Çünkü insanın, kendi kemallerine ulaşmaları için tabii istidatları olan diğer varlıklarla temel bir farkı vardır. Diğer varlıkların tümünün yolları tabiatta belirlenmiştir ve her biri belirli bir yoldan dışarı çıkamazlar; ama bu insan için geçerli değildir. Bugünkü felsefi tabirle: "Her varlık tabiata sahiptir, ancak insan tabiattan yoksundur." Egzistansiyalistler bu hususta insanın mahiyetsiz ve tabiatsız bir varlık olduğunu savunmaktalar. Biz bu konuyu kendi yerinde bütün ayrıntılarıyla ele almış ve meselenin onların dediği şekilde olmadığını isbat etmişiz.

İnsan, zıt tabiatlara sahip olup kendi yolunu ulvi ve süflî (yüce ve alçak) tabiatlar arasından seçmesi gereken bir varlıktır. Diğer canlılar ise seçenek hakkına sahip değillerdir. At, koyun, kedi, köpek vb. hayvanların her biri bir takım içgüdülere sahip olarak yaratılmışlardır ve onların yolunu bu içgüdüler belirler. İşte bu yüzden de tarih boyunca onların her birinin kendilerine mahsus özelliklere sahip olduğunu ve hepsinin belirli bir şekilde hareket ettiğini; balarılarının veya karıncaların hepsinin yuva yapmada ve yiyecek bulmada birbirleriyle aynı olduklarını ve işlerinde hiç bir değişikliğin olmadığını görüyoruz.

Ancak, insan için böyle bir şey söz konusu değildir. İnsanın karşısında birbirinden farklı yüzlerce yol mevcuttur ve insan istediği herhangi bir yolu seçebilir. Allah-u Teala "Leyl" suresinde şöyle buyurmaktadır: "Siz insanoğullarının işleri ve çalışmaları farklı ve muhteliftir." Tabii ki bu da insanın zaafını değil, kemalini gösterir.

Şimdi bakalım acaba bu söz, insanın belli bir yönelişi olmayan bir varlık olmasını mı gerektirir?

Materyalistler özellikle de egzistansiyalistler böyle düşünmektedirler, ancak Kur'an bu görüşü reddedip şöyle diyor: İnsanda Allah'a doğru uzanan bir yol vardır, o da insanın kemali için belirlenen yoldur. İnsanın karşısında mesela bin yol varsa, bunlardan sadece biri doğru yoldur. Bu yol, insanı Allah'a götüren ve Allah ile sonuçlanan bir yoldur. İnsan, bu yollardan istediğini seçebilir. Seçtiği yol sırat-ı mustakim ise, bu doğrudur; aksi halde diğer yolların tümü yanlıştır.

Bir gün Resulullah (s.a.a) bir yerde oturmuş ve bir grup da etrafına toplanmıştı. Peygamber biri düz ve doğru, diğerleri ise eğri olan birçok çizgi yere çizdi. Daha sonra düz yolu göstererek, bu yol benim yolumdur, diğer yolların hiçbiri benim yolum değildir buyurdu. Bu meşhur hadis de bizim anlattığımız şeyi aydınlığa kavuşturmaktadır.

Kur'an'ı Kerim'de "karanlık" kelimesinin çoğul ve "nur" kelimesinin ise tekil olarak kullanılmasının da sebebi budur.

"Allah, iman edenlerin velisidir, onları karanlıklardan nura götürür."88[88] Yanlış yollar çoktur, doğru ve hak yol ise sadece bir tanedir.

Bundan dolayı enbiyanın hidayet ve kılavuzluklarına muhtacız. Çünkü, insanı nihai kemale götüren doğru yol, peygamberlerin kılavuzluğu olmadan teşhis edilemez. Bu yolu bulmak için ilahi elçilerin hidayet ve kılavuzlukları şarttır.

Bu hususta el-Mizan tefsirinde çok önemli bir nokta zikredilmiştir: "Sebil" kelimesi Kur'an'da yol manasına kullanılmıştır, ama bu kelimeyle "sırat" kelimesi anlam bakımından farklıdır. Çünkü, "Sebil" kelimesi bazen çoğul olarak kullanılır, ama "Sırat" kelimesi daima tekil olarak kullanılmıştır. "Sebil", ana yol ile birleşen fer'i yollara denir. "Sırat" ise ana yol anlamınadır.

Bir yere gitmek için birden fazla ana yol olmayabilir, ama etraftan uzanarak ana yol ile birleşen birden fazla tali yol olabilir.

Biz insanlar aynen kemal yolunda hareket eden bir kervana benzemekteyiz; nihai kemala kavuşmak için ana yoldan geçmeliyiz. herbirimiz bir ferî yolda hareket edip kendimizi ana yola iletebiliriz. Eğer herkes, bulunduğu makam ve mevkisinde insanî, ahlakî ve şerî vazifesine amel ederse, başlangıçta yollar birbirleriyle farklı görünse bile hakikatte insanı asıl yola götürecek yolu seçmiş olur. Yani, biri doktor, biri işçi, başka biri tüccar vb. olabilir, ancak bunların her biri birer yoldur ve insan bu yolları katederek sırat-ı mustakime yaklaşabilir.


Yüklə 0,71 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   13   14   15   16   17   18   19   20   ...   30




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin