Mekkî, I, 157-158; Zerkeşî, II, 54; III, 393; İbn Nüceym, s



Yüklə 1,21 Mb.
səhifə27/29
tarix27.12.2018
ölçüsü1,21 Mb.
#86771
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   29

BİBLİYOGRAFYA :

J. Sauvaget. Alep, Paris 1941; a.mlf., "Ha-leb", iA, V/l. s. 121-122; a.mlf., "Halat)", El2 (İng.), III, 88-90; H. Bodman, Potitical Factions İnAleppo: 1760-1826, Chapel Hill 1963; Ab-

dülkerim Refik, et-'Arab oe'i-cOşmâniyyûn, Dımaşk 1974, tür.yer.; A. Birken. Die Prooinzen des Osmanİschen Re'tcher, Wiesbaden 1976, s. 235-239; H. Gaube - E. Wirth, Aleppo, Wiesba-den 1984; B. Masters, The Origins ofWestern Economic Dominance in the Middle East, MewYork 1988. tür.yer.; A. Marcus. TheMiddte East on the Eue of Modernity, Mew York 1989, tür.yer.; Andre Raymond, Osmanlı Döneminde Arap Kentleri, İstanbul 1995, bk. İndeks.

İffil Bruce Masters

Son Dönem. 1. Dünya Savaşı öncesinde Halep, İstanbul ve Kahire'den sonra Os­manlı Devleti'nin üçüncü büyük şehri du­rumundaydı. Savaşın sonlarına doğru İtilâf devletleriyle Araplar'ın hücumlarını sıklaştırmaları üzerine Dördüncü Ordu Kumandanı Cemal Paşa başarısız savun­ma teşebbüslerinden vazgeçip geri çe­kildi ve şehir Önce Arap kuvvetleri, ardın­dan da İngilizler tarafından işgal edildi (27 Ekim 1918). 1920 Martının başında Şam'da toplanan Eşraf Kongresi, Suriye Krallığı'nın kurulduğunu açıklayarak Şe-rîf Hüseyin'in oğlu Faysal'ı tahta geçirdi. Emîr Faysal'in Suriye kralı olarak taç giy­mesine (8 Mart 1920) rağmen Fransızlar Sykes-Picout ve Manda anlaşmasına göre Şam ve Halep'e girdiler. Fransa'nın Suriye'deki yüksek komiseri General Gouraud 1 Eylül 1920 tarihli bildirisiyle, Halep'in 72.243 kmz'lik bir saha üzerin­de kurulan özerk bir bölgenin merkezi olduğunu İlân etti; İskenderun'u da içine alan bu bölgenin yönetimi Araplar'a bı­rakılmıştı. Böylece Fransızlar Halep'i, ba­tıyı doğuya bağlayan ana ticaret yolu üzerinde olması sebebiyle, bu ekonomik yönünden daha fazla avantaj sağlayabil-

HALEP

mek için Suriye'den ayırmaya çalışıyor­lardı. Bunun üzerine Halep bölgesinde Fransız manda yönetimine karşı İbrahim Henânû liderliğinde büyük bir milliyetçi teşkilât kuruldu ve Türkler tarafından silâh ve mühimmatla desteklendi; ancak 1921 yılından itibaren bu destek kesildi. Fransız-Türk savaşı da sona erince Fran­sız otoriteleri Anadolu'daki bütün askerî güçlerini çekip Arap milliyetçilerinin kar­şısına çıkardılar. Fransızlar 1922 yılının sonlarında Halep özerk bölgesiyle, onun­la birlikte oluşturdukları Şam, Dürzî ve Alevî özerk bölgelerini birleştirerek mer­kezi Halep olan federal bir devlet kurdu­lar. 1924'te bu federal devlet Suriye adı altında üniter hale getirildi ve hükümet merkezi Şam'a taşındı; İskenderun ise yarı bağımsız bir statüyle doğrudan Bey­rut'taki Fransız yüksek komiserliğine bağlandı. Ancak her tarafta Henânû'nun ayaklanmasına Suriye ile antlaşma im­zalamak zorunda kaldılar (1936). Bunun üzerine Türkiye İskenderun meselesini ortaya attı ve sonunda Fransa ile Türkiye arasında imzalanan bir antlaşma ile İs­kenderun Türkiye'ye ilhak edildi (24 Ha­ziran 1939).



II. Dünya Savaşı başlarken Fransa'da Almanya yanlısı Vıchy hükümeti iktida­rı ele geçirdi. İngiliz savaş uçakları, Ha­lep'in Barun otelindeki Fransız kuman­da merkezini bombaladı (1941). General VVilson kumandasındaki İngiliz güçleriyle General Catroux kumandasındaki Hür Fransa hükümeti güçleri birlikte hareket ederek Halep'e girip Suriye'deki Vichy hükümetine bağlı yönetime son verdiler. General Catroux Fransa hükümeti adına

HALEP


hürriyet vaad etti ve Suriye 29 Şubat 1945'te Birleşmiş Milletler tarafından bağımsız bir devlet olarak tanındı. Ancak Fransa hükümeti bağımsızlığın gerçek­leşmesini oyalayınca ülkenin her tarafın­da Fransa aleyhine gösteriler başladı. Buna şiddetle karşı koyan Fransız asker­leri 20-21 Mayıs 1945 günleri Halep'te iki öğrenciyi öldürüp baskılarını arttırdı­lar ve daha sonra parlamentoya yürü­düler. Suriyeiiler'le Fransızlar arasında çı­kan çarpışmalara Birleşmiş Milletler mü­dahale ederek yabancı güçlerin ülkeden çekilmesine karar verdi ve çekilme işle­mi 15 Nisan 1946'da tamamlandı.

Osmanlı Devleti'nin dağılmasından son­ra siyasî sınırlama dolayısıyla Halep gele­neksel ticarî bölgesinden ayrıldığı için ekonomik buhran geçirdi. Ancak kara ve demir yollarının merkezinde bulun­duğundan Şam'la mukayese edildiğinde yine de bir ticaret merkezi olarak önemi­ni koruduğu dikkati çeker. Daha sonra şehir, bütün tarım ürünlerini Lazkiye yo­luyla ihraç eden bir ticaret merkezi hali­ne geldi. Bugün Suriye ticaretinin % 38'İ Şam, % 30'u Halep yoluyla yapılmaktadır. Halep bir ticaret merkezi olmasının yanı sıra aynı zamanda Suriye'nin en önemli sanayi merkezlerinden biridir. Şehirde cam, çimento ve özellikle çeşitli tekstil fabrikaları bulunmakta, ayrıca gelenek­sel el dokuma tezgâhlan da faaliyetleri­ne devam etmektedir. Halep'te 1946 yı­lında ilk defa mimarlık fakültesinin açıl­masıyla başlayan yüksek öğretim faali­yeti şehri bugün ülkenin ikinci büyük eğitim merkezi haline getirmiştir. Halen burada 19S8'den beri çeşitli fakülteleriy­le hizmet veren ve toplam öğrenci sayısı 60.000'e yaklaşan bir üniversite, birçok yüksek okul ve enstitü ile tıp fakültesi öğrencilerinin eğitim gördükleri ve aynı zamanda şehrin en büyük sağlık kurulu­şu olan bir uygulama ve yüksek ihtisas hastahanesi bulunmaktadır.

Halep, zamanla birbirleriyle kaynaşan çeşitli din ve dinî fırkaya mensup Arap, Türkmen, Kürt, Ermeni ve yahudi gibi milletlerden oluşmuş kozmopolit bir aha­liye sahiptir. Şehrin nüfusu 1883*te 99.179 iken 1908'de % 71.4'ü müslüman, % 20.6'sı hıristiyan ve % 8'i yahudi olmak üzere 119.81 fe, 1946'da 340.000'e, 1976"-da750.000'e, 1983'te 985.413'e, 1992'-de 1.445.000'e (tah.) yükselmiştir; şehrin merkezi olduğu ilin nüfusu ise 2.667.000'-dir (1992 tah). Nüfusun büyük çoğunlu­ğunu Hanefî ve Şâfıî mezheplerine men­sup müslümanlar oluşturmaktadır.

248


BİBLİYOGRAFYA :

Âişe Abdülkâdir ed-Debbâğ. et-Hareketü'l-nkriyye fi Haleb, Beyrut 1392/1972; J. C. Da-vid. "Evolution et deplacement des fonctions centrales â Alep aux XIXe et XXf siecles". La uitie arabe dans /'islam fed. Abdelwahab Bouh-diba - Dominique Chevallier}. Tunus 1982, s. 247-259; Zevkân Karkût, Tetâuuurü'l-hareke-ti'l-uataniyye fi Suriye, Dımaşk 1989, s. 231; Ali Rızâ, Kışşatü'l-kîfâhi't-uatanî fi Suriye, Ha­lep 1979, s. 57, 79, 87; a.mlf., Suriye ba'de'l-isüklât, Halep, ts. (Matbaatü Şîk Blok), s. 86, 91, 104, 115; Mahmûd HarîtânT. Esuâku't-me-dîne bi-Haleb, Dımaşk 1991; Nedim Faks -Fuâd Hilâl. Detilü Haleb, Halep, ts. (Matbaatü Camia Haieb), s. 80, 82, 113, 118, 173. 227; Mustafâ Tallâs v.dğr, "Haleb", el-Mu'cemü'l-coğrâfi ti'l-kutri'l-'Arabiyyi's-Sûrt, Dımaşk 1992, MI, 94-108. m

İRİ Mahmûd Harıtânî

F HALEP ULUCAMİİ ^

Suriye'deki

erken İslâm mimarisinin ilk Örneklerinden biri.

Halep Kalesi'nin batısında eski Bez­zazlar Çarşısı'nda bulunan külliyenin içinde yer alan cami {el-Câmiu'l-kebîr, eİ-Mescidü'1-câmi'), bitişiğindeki Hz. Ze-keriyyâ'ya izafe edilen türbeden dolayı Ze-keriyyâ Mescidi adıyla da anılmaktadır. Kaynaklarda, Emevî Halifesi Süleyman b. Abdülmelik tarafından 96-97 (715-716) yıllarında bir katedralin avlu veya hazîresi üzerine cuma mescidi olarak inşa ettirildiği bildirilen ilk bina 351'de (962) Bizans İmparatoru 11. Nikepho-ros'un şehre saldırısı sırasında yanmış, 354*te (965) Seyfüddevle el-Hamdânî'-nin tamiriyle yeniden ibadete açılmıştır. Caminin günümüze ulaşan en eski mi­mari elemanı. 483 (1090) yılında Selçuk­lu Sultanı Melikşah'ın köklü bir onarım

sırasında yaptırdığı minaredir ve kitabe­sine göre üst kısmı kardeşi Tutuş tara­fından 48Tde (1094) tamamlanmıştır. 564"te (1169} çarşı ile birlikte tekrar ya­nan cami, 581'de (1185) Halep'i ziyaret eden İbn Cübeyr'in yazdığına göre Nû-reddin Zengî'nin emriyle minarenin dı­şında kalan yerlerinin tamamı temelle­rine kadar yıkılarak yeniden yapılmıştır. Bir başka yangın da 658'de (1260) Moğol istilâsı sırasında vuku bulmuş, cami Hü-lâgû'ya eşlik eden Ermeni kralının saldı­rısıyla büyük ölçüde hasar görmüştür. Bu enkazın onarımını Memlüklü Sultanı Kalavun'un emriyle Halep Kadısı Şem-seddin İbn Sakr gerçekleştirmiş (684/ 1285), caminin yeni minberini de Sultan el-Melikü'n-Nâsir Muhammed b. Kala-vun yaptırmıştır. 724-727 (1324-1327) yıllarında vali Karasungur avlu etrafın­daki revakları yeniletmiş, 79Tde (1395) Berkuk avluya bir şadırvan inşa ettirmiş, 824 (1421) yılında da vali Emîr Yeşbeg el-Yûsuf yıkılan batı revakının üzerini çift meyilli çatıyla, harimin üzerini ise tonoz­la örttürmüştür. Caminin ilk yapısında bulunan, daha sonraki onarımlar ve ye­niden yapımlar sırasında da muhafaza edilen dikey şahın, Memluk Sultanı el-Melikü'z-Zâhir Çakmak (1438-1453) ta­rafından kaldırılarak yıpranan kubbe ve tonozlar yenilenmiş, bu arada duvarlar da payandalarla desteklenmiştir. Batı revakı ile harim mekânının büyük bir bö­lümü 996'da (1588) Osmanlı Sultanı III. Murad'ın emriyle tamir ettirilmiş, cami 1908'de II. Abdülhamid tarafından yeni­den elden geçirtilmiştir.

Mimarisi ve süslemeleriyle tamamen Emeviyye Camii'ne (Şam) benzediği ri­vayet edilen Halep Ulucamii'nin ilk yapıl­dığında üç nefli bazilika! bir plan şeması­na sahip olduğu sanılmaktadır. Bina. bir­kaç defa temellerine kadar yıkıldığından ve her onarımda bazı yeni bölümler ve mimari elemanlar eklendiğinden orijinal yapı dokusunu zamanla kaybetmiştir. Bugünkü şekliyle cami. geniş bir avlunun üç yanını çevreleyen revaklı mekânlar ve güneydeki harim bölümünden meydana gelmektedir. Harim. yanlardakiler duvar­lara bitişik olan dört sıra kare kesitli pa­ye ile bölünmüş üç sahınlı bir plan şema­sı sergiler. Yatık dikdörtgen prizma şek­lindeki yapının dikey ekseni üzerinde yer alan orta mekânı kubbe, diğer kısımları çapraz tonozlarla örtülmüştür. Kıble du­varında derin oyulmuş yuvarlak nişli ba­sit mihrap, sağında minber, solunda da cepheden dışa taşan Hz. Zekeriyyâ Tür-

besi bulunmaktadır: minberle doğu du­varı arasında köşeye yakın ikinci bir mih­rap daha mevcuttur. Kesme taş malze­meyle örülen paye ve duvarların üzerin­deki izlerden harimin bir zamanlar mer­merle kaplı olduğu anlaşılmaktadır. Av­ludan ve kıble yönünden iki kapı ile içeri girilir; avluya bakan kuzey cephedeki ka­pı dışında kalan kemerler kısmen kapa­tılarak pencere haline getirilmiştir.

Caminin en gösterişli bölümü avlusu ile etrafındaki revaklı mekânlardır. Kuzey ve doğu cephelerindekiler derin eyvan şek­linde, batıdaki daha küçük olan üç kapı­dan girilen avlunun beyaz mermer zemi­ni geometrik kompozisyonlu renkli taşlar­la bezenmiştir. Üç yönden avluya açılan revaklarda plan ve mimari açıdan bazı farklılıklar görülür. Doğu kanadı Zengî ve Memlüklü dönemlerinde düzenlenmiştir. Bugün kullanılmayan eyvan şeklindeki gi­riş kapısının doğusunda kalan revak bö­lümü mihrabıyla birlikte yedi kemerli, di­key iki sahıniı küçük bir ibadet mekânı gö­rünümündedir; kuzeydoğusundaki ikinci bölüm ise revak kemerleri örülerek maksu­re haline getirilmiştir. 1908 yılındaki ona­rım sırasında doğu cephesindeki Nûred-din Zengfye ait kitabe sıva ile kapatılmış­tır. On beş kemerli kuzey revakı da iki sa-hınlı olup kuzeybatısındaki kapı eyvanına kadar uzanır. Kuzeydeki minare sebebiy­le diğerlerinden daha kısa tutulan batı revakı ise tek sıralıdır. Bu bölümün karşı­sındaki Haleviyye (Halâviyye) Medresesi'-ne geçilen küçük kapı üzerinde Osman-

lı dönemine ait bir kitabe göze çarpar. Avlu etrafındaki bütün mekânlar çapraz tonozlarla örtülmüştür. Kare kesitli pa­yelere basan kemerlerin mimari form ve kurguları farklı özelliklere sahiptir. Ke­merlerin bazıları içten ve dıştan değişik geometrik desenlerle süslenmiştir. Avlu etrafında dört yönde cephe oluşturan kemerlerin üstleri, konsollara oturan ve dendan dizileriyle sonuçlanan meyilli sun-durma-saçakla donatılmıştır. Kuzeydo­ğu köşesindeki maksure kısmında kapı-pencere üstlerine ayrıca bir siperlik daha eklenmiştir. Konsollarda olduğu gibi ke­mer ayaklarına yerleştirilen çörtenlerde de farklı sıra ve yükseklikler dikkati çe­ker. Avluda altışar sütunlu ve üstleri kub­be örtülü iki şadırvan bulunmaktadır.

Caminin kuzeybatı köşesinden yükse­len kare planlı beş katlı minare, üzerin­deki süslemeleri ve kitâbeleriyle Suriye'­deki Selçuklu sanatının günümüze ula­şan nâdir örneklerinden biridir. Yapının beden duvarlarından başlayan ve yük­sekliği 50 metreye ulaşan minare kesme taş malzemeyle örülmüş, her katı kaval silme çerçevelerle diğerinden ayrılmıştır. Kemerleri dilimli mihrâbiye motifleri, ka­bartma rozet ve kûfî kitabe kuşaklan çok uzaktan dikkati çekmektedir.

Halep Ulucamii, değişik dönemlere ait detayda farklı malzeme ve mimarisine rağmen genel görünüş ve kullanımı açı­sından XIII. yüzyıl İslâm mimarisi çerçe­vesinde bir bütünlük arzetmektedir.

BİBLİYOGRAFYA :

İbn Cübeyr, er-Rihle, Beyrut 1400/1980, s. 227; İbn Battûta, Tutfetü'n-nüzzâr, I, 88; Ah-med b. Muhammed İbnü'ş-Şihne. ed-Dürrü'l-müntehab fi târîtıi memleketi Haleb, Beyrut 1969, s. 61-66; a.e.: Les Perles choisies d'Ibn Achchihna(trc. |. Sauvaged), Beyrouth 1933 -> (nşr. Fuat Sezgin}, Frankfurt 1993, s. 56-66; a.mlf, Alep, Paris 1941, s. 75-78; Oktay Asla-napa, Türk Sanatt, İstanbul 1972, s. 100-101; M. Kâmil Fâris, "Me'âzinü'i-Haleb ve tetavvu-ruhe'l-fennî ve'l-'umrânî", 'Âdiyyâtü Haleb, Halep 1977, III, 126, 131-133; Muhammed Kürd Ali. Hıtatü'ş-Şam, Dımaşk 1403/1983, VI, 48-49; Architecture of the Islamİc Worid [ed. George Michell), London 1984, s. 231; J. D. Hoag. islam, Stuttgart 1986, s. 107; J. Bloom. Minaret Symbol of İslam, Oxford 1989, s. 163-164; M. Meinecke, Die Mamlukische Architek-turinÂgypten undSyrien,Olückstadt 1992,1, 52-55; R. Burns, Monuments of Syria, London 1992, s. 34-35; Kâmil el-Gazzî, Nehrü'z-zeheb fî târihi Haleb, D\maşk 1412/1992,11,180-202; E. Herzfeld, "Damascus: Studies in Architectu­re- IV, Al, XIII (1948], s. 118-120;T. Ailen, "Some Pre-Mamluk Portions of the Courtyard Façades of the Great Mosque of Aleppo", BEO, XXXV (1985), s. 7-12; M. Sobernheim. "Halab", El, III, 235-236. r-,

İM Abdüsselâm Uluçam

HALET EFENDİ

P HALET EFENDİ n

(1760-1822)

. Osmanlı devlet adamı.

İstanbul'da doğdu. Kadı Kırımı Hüse­yin Efendi'nin oğludur. Asıl adı Mehmed Said olmakla birlikte küçük yaşlarda al­dığı Halet takma adıyla şöhret buldu. Düzenli bir medrese tahsili görmeyen Halet Efendi babası gibi kendi kendini yetiştirdi. Önce Şeyhülislâm Mehmed Şerif Efendi'nin aracılığı ile kadılık mesle­ğini seçti, fakat daha sonra rikâb-ı hü­mâyun reisi Mehmed Râşid Efendi'nin yanında mühürdar yamağı oldu. Râşid Efendi'nin teveccüh ve itibarını kazandı. Kısa sürelerle Ohrili Ahmed Paşa'nın ve Yenİşehr-i Fenâr naibinin yanında bulun­du. Daha sonra İstanbul'a giderek Gala­ta Mevlevîhânesi şeyhi Galib Dede'ye in­tisap etti ve kısa sürede Şeyh Galib'in gözüne girmeyi başardı. Bir süre daha bazı devlet adamlarının kâtipliklerinde bulunan Halet Efendi. Dîvân-ı Hümâyun tercümanlığını ellerinde tutan Fenerli Rumlar'la tanıştı. Onların kâtipliğini ya­parken voyvodalık ve tercümanlık tev­cihleri sırasında büyük servet sahibi ol­du. Bu münasebetle birçok düşman ka­zandı. Ardından beylikçi kesedarlığına girerek hâcegân zümresine alındı. 1803 yılında başmuhasebecilik payesi ve orta­elçi unvanıyla Paris'e gönderilen Halet Efendi üç yıl kadar Fransa'da kaldı. Na-polyon Bonapart zamanına rastlayan el­çiliği sönük geçti. 1806'da İstanbul'a döndükten sonra beylikçi vekili, ardın­dan rikâb-ı hümâyun reîsülküttâbı oldu (1807). Fakat İngilizler'le gizlice muha­bere ettiğine dair Fransa elçisi Sebastia-ni'nin ihbarı üzerine görevinden alındı ve 1808'de Kütahya'ya sürüldü. Bir yıl ka­dar burada kalan Halet Efendi, devlete isyana kalkışan Bağdat Valisi Süleyman Paşa'yı idam edip yerine kethüdası Ab­dullah Ağa'yı getirme vazifesiyle II. Mah-mud tarafından Bağdat'a gönderildi. Burada Musul ve Baban mutasarrıfları­nın yardımlarıyla Bağdat kölemenlerin­den Süleyman Paşa'nın hükümranlığına son vermesi padişah üzerinde nüfuz ka­zanmasına sebep oldu. İstanbul'a dön­dükten sonra rikâb-ı hümâyun kethüdâ-lığı ile gizli haberleşme işlerinin başına, ardından da nişancılık görevine getirildi (1811).

Uzun süre bu görevde kalan Halet Efendi, II. Mahmud üzerindeki nüfuzunu

249


gittikçe arttırdı ve padişahın başdanış­manı oldu. Halk arasında "devlet kâh­yası" diye anıldı; tayin ve azillerde büyük rol oynadı. Bu arada Fenerli Rumlar'la bir olarak adı bir kısım yolsuzluklara ve devlet aleyhindeki bazı faaliyetlere karış­tı. Fenerli Rumlar'ın tesirinde kalıp ken­disine rüşvet vermeyi reddeden ve Rum âsilerinin hakkından gelebilecek tek adam olan Tepedelenli AH Paşa'nın kat­linde önemli rol oynadı. Yenilik taraftarı veziriazamlardan Benderli Ali Paşa ile Hacı Salih Paşa'yı azlettirdi ve bir süre sonra Ali Paşa'yı öldürttü (1821). Aynı şekilde şeyhülislâmlardan Mekkîzâde Mustafa Âsim Efendi ve halefi Çerkez Halil Efendi ile de geçinemeyen Halet Efendi bunların da azillerinde etkili ol­muştur. Özellikle Rum ayaklanmasında ters düştüğü Halil Efendi'yi önce Bursa'-ya, ardından da Afyon'a sürdürmüş, ka­rısı Hacce Hanım'ı büyücülükle suçlaya­rak Bursa dışında feci bir şekilde öldürt­müş (Şânîzâde, IV, 137-139}, bu olayı du­yan Halil Efendi de üzüntüsünden felç olarak Ölmüştür.

Uzun sûreden beri hareketlerinden şüphe edilen Halet Efendi hasmı Meh-

250

med Said Galib Paşa'nın tesiriyle önce Bursa'ya. ardından Konya'ya sürüldü; kı­sa bir müddet sonra da padişahın em­riyle koru-yı hümâyun ağası Arif Ağa ta­rafından öldürüldü (Safer 1238/Kasım 1822). Cesedi Konya'da defnedildi. İs­tanbul'a getirilen kesik başı Önce Galata Mevlevîhânesi'ne. ardından bazı dediko­dular sebebiyle Yahya Efendi Dergâhı hazîresine gömüldüyse de yıllar sonra tekrar eski yerine nakledildi. Bütün mal­larına devletçe el konuldu.



Çağdaşlarınca merhametsiz, kindar biri olarak nitelendirilen ve pek sevilme­yen Halet Efendi, hayatı boyunca muha­liflerine karşı ve menfaatlerinin devamı için Yeniçeri Ocağı'na dayanmış, zaman zaman ocak ileri gelenlerine hediyeler ve bahşişler dağıtarak desteklerini sağ­lamış, ocağın ilga edilmemesi için elin­den gelen gayreti göstermiştir. II. Mah-mud'un orduya yeni bir düzen verme gi­rişimlerine hep muhalif kalmış ve onu yeniçerilerin isyanı tehdidiyle korkut­muştur. Ayrıca Avrupa'dan ve Avrupalı olan her şeyden nefret eden ve bu nefre­ti Paris elçiliği sırasında daha da artan Halet Efendi Batı taraftarları karşısın-

da yer almış ve muhafazakâr kesimin başını çekmiş, bu yolda da padişahı tesi­ri altına almıştır. Elçiliği sırasında Paris'­ten gönderdiği mektuplarda herkesin övgüyle söz ettiği gerçek Avrupa'yı bu­lamadığını, bu kâfir diyarından bir an ön­ce kurtulmak istediğini belirttikten son­ra Fransa'yı görüp de beğenenleri Frenk taraftan ve casusu, görmeden beğenen­leri de ya Frenkler'in yazdıklarına inanan bir ahmak veya onların dininden biri ola­rak nitelemiştir. Onun bu tutumu, yurda döndükten sonra askerî yeniliklere kar­şı çıkma ve yeniçerileri destekleme şek­linde tezahür etmiştir. Batı'dan nefret etmesine rağmen Osmanlı Devleti ile Avrupa'yı teknik ve sanayi bakımından kıyaslarken onların ehl-i İslâm'la farkla­rını "kayıkçılarla kâtiplerin" farklarına benzeten Halet Efendi Frenkler'in hile­lerini ve politikalarını gayet kaba bulur, galebelerini de ancak bizdeki gayret­sizliğe bağladıktan sonra askerî cesaret ve vükelâ bakımından Osmanlı'yı üstün görür. Üç dört yıl içinde enfiye, kâğıt, billur, çuha ve fağfur için beş imalâthane ile lisan ve coğrafya ilimleri için bir mek­tep yaptırılsa beş yıl sonra onlarla boy öl­çüşebilecek konuma gelineceğini öne sü­rer.

Halet Efendi Mevlevi tarikatine men­sup olup evini devrinin seçkin şahsiyetle­rinin toplandığı bir mekân haline getir­miştir. Burada ilmî ve edebî sohbetler yapılırdı. Aynı zamanda iyi bir hatip ve şair olan Halet Efendi devrinin edip ve şairleriyle tartışmalar da yapardı. Keçe-cizâde İzzet Molla Halet Efendi'nin en yakın dostlarından biridir. Vak'anüvis Sa­haflar Şeyhizâde Esad Efendi de ona in­tisap ederek tahsilini sürdürmüştür. Ha­let Efendi Galata Mevlevîhânesi içinde sebil, muvakkithâne ve kütüphaneden oluşan ve Arap dünyasında "sebilküttâb" diye anılan iki katlı bir bina yaptırmış­tır. Kitapları, günümüzde Süleymaniye Kütüphanesi'ni oluşturan koleksiyonlar­dan birini teşkil etmektedir (bk. HALET

EFENDİ KÜTÜPHANESİ).

Daha ziyade kaside ve methiyelerden oluşan şiirlerinin toplandığı divanı ile man­zumelerini ihtiva eden Zînetü'I-mecâlis adlı eseri bir arada yayımlanmıştır (İs­tanbul 1258). ölümünden sonra halkın ağzında dolaşan, "Ne kendi eyledi rahat ne halka verdi huzur / Yıkıldı gitti cihan­dan dayansın ehl-i kubur" beyti Halet Efendi için söylenmiştir.

BİBLİYOGRAFYA :

TSMA, nr. E. 4347, 4720, 4766, 5751, 7147, 8892; BA, HH, nr. 1110; Sefınetü'r-rüesâ, s. 157-161; Şânîzâde. Târih, 1,249; III, 104 v<±; !V, 137-139; A. Slade, Records of Trauels in Turkey Greece, Londres 1832, s. 245-250; Cevdet, Târih, IX, 121, 310-316; X, 113-116, 186; XI, 94 vd., 127 vd.; XII, 55-58; Fatîn. Tez­kire, s. 54 vd.; Ahmed Rifat, Lugat-t Târihtyye ve Coğrârıyye, İstanbul 1300. III. 81: Sicilt-i Osmânl, 11, 102; İzâhu'l-meknün, 1, 496; Ab-durrahman Şeref, Târih Musahabeleri, İstanbul 1339, s. 27-38; N. Jorga, Osmanlı Tarihi (trc. Bekir Sıtkı Baykal], Ankara 1948, V, 151, 213, 231,246, 294; Gövsa, Türk Meşhurları, s. 162-163; TCYK, s. 853-857; Karal. Osman/ı Tarihi, V, 77-78, 102, 111, 113; a.mlf.. Halet Efendi­nin Paris Büyük Elçiliği, İstanbul 1940; Dâniş-mend. Kronoloji, IV, 103, 107-108; özeğe. Ka­talog, 1, 288; S. J. Shaw - E. K. Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ue Modern Türkiye (trc. Meh­met Harmana). İstanbul 1983, II, 33-34, 44-45; Erünsal, Türk Kütüphaneleri Tarihi II, s. 126-127; Kâmüsü'l-a'lâm, 111, 1915-1916; Lewis. Mo­dern Türkiye'nin Doğuşu, s. 70-71, 105, 131; a.mlf.. "The Impact of the French Revolution on Turkey", Journal of Worid History, I (1953). s. 113, 117, 123-124; M. Şihâbeddin Tekindağ, "Halet Efendi", İA, V/l, s. 123-125; E. Kuran, "Halet Efendi", El2 (Fr.). III, 93-94; Baha Tan-man, "Galata Mevlevîhanesi", DİA, XIII, 319; Necdet Sakaoğlu. "Halet Efendi", DBİsLA, 111, 498-499. m

İRİ Abdülkadir Özcan

r HALET EFENDİ KÜTÜPHANESİ ""

Halet Efendi (ö. 1822) tarafından

Galata Mevlevîhanesi avlusunda

kurulan kütüphane.

1820'de kurulan kütüphane tarih, ede­biyat, özellikle de tasavvuf! eserler bakı­mından zengin koleksiyona sahiptir. Ay­rıca üslûbu İle dikkati çeken vakfiyesi, di­ğer büyük kütüphanelerin vakfiyeleri gi­bi sanatkârane bir ifade ile kaleme alın­mış, seçilen bazı kelimelerle metne ta-savvufî bir eda verilmek istenmiştir.

Halet Efendi, Rebîülâhir 123S {Ocak 1820) tarihinde hazırlattığı vakfiyesinde belirttiğine göre kütüphanesine önce 266 cilt kitap koymuştur. Başbakanlık Arşi-vi'nde bulunan Halet Efendi'nin konağı­nın bir aylık masraflarını gösteren defter­den (Cevdet-Dâhiliye, nr 7738),vakfiyesi­ni düzenlediği Ocak 1820tarihinden son­ra da kütüphanesi için kitap satın almaya devam ettiği anlaşılmaktadır. İki yıl son­ra yaptığı ek vakfiye ile kütüphaneye 547 kitap daha vakfeden Halet Efendi, kü­tüphane personelinin tayinini mevlevîhâ-ne şeyhine bırakmış ve birinci hâfız-ı kü-tübün bekâr olmasını, ikinci hâfız-ı kü-tüblük görevinin de dergâhın duacı de­desine verilmesini şart koşmuştur.

Kütüphanedeki kitaplar, tekke ve zavi­yelerin kapatılmasından sonra 1 927 yı­lında Süleymaniye Kütüphanesi'ne nak­ledilmiştir. Halet Efendi Kütüphane-si'nde 291 'i Türkçe, 451 'i Arapça, sekse­ni Farsça olmak üzere 822 yazma eser­le seksen altısı Türkçe, elli altısı Arapça, beşi Farsça 147 matbu eser mevcuttur. Kütüphaneye kuruluşundan sonraki yıl­larda bağışlanan 310 yazma ve yirmi se­kiz matbu kitap "Halet Efendi mülhakı" diye adlandırılan ayrı bir bölümde muha­faza edilmektedir (Galata Mevlevîhâne-si'nin avlusunda 1234 (1819) yılında inşa edilen ve müstakil bir yapıya sahip olan kütüphanenin mimarisi için bk- DİA, XIII, 319).

BİBLİYOGRAFYA :

BA. Cevdet-Dâhiliye, nr. 7738; HâletEfendi Vakfiyesi, Süleymaniye Ktp., Halet Efendi, nr. 837/1, vr. lb-21b; Halet EfendVnin İkinci Vak­fiyesi, Süleymaniye Ktp., Hâîet Efendi, nr. 837/ 1, vr. 22b-38"; Şer'İyye Sicilleri, Evkâf-ı Hümâ­yun Müfettişliği, nr. 375, vr. l°-7b; Halit Dener, Süleymaniye umumî Kütüphanesi, İstanbul 1957, s. 44-45; Erünsal, Türk Kütüphaneleri Tarihill.s. 126-127, 143, 159, 175, 178, 188, 197, 203, 234, 239, 261, 266, 271-272, 274; Erdem Yücel, "Galata Mevlevîhanesi", TDA, 1/ 2 [1979], s. 75-78; M. Baha Tanman, "Galata Mevlevîhanesi", DİA, XIII, 319.


Yüklə 1,21 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   21   22   23   24   25   26   27   28   29




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin