GELECEĞİ YALNIZ ALLAH BİLİR
27/65 : De ki: Göklerde ve yerde Allah'tan başka hiç kimse gaybı (bilinmeyeni ve geleceği) bilmez...
6/59 : Gaybın anahtarı onun yanındadır; onları O'ndan başkası bilmez. O, karada ve denizde olanı da bilir. O'nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez...
Gayb, his ve akıl ile bilinmeyen şey demektir. İnsanın geleceği, nerede öleceği ve kıyamet zamanına mutlak gayb denir ki, bu sır hiçbir yaratılana, Yüce Allah'ın sevgili kulları peygamberlere bile verilmemiştir.
Günümüzde yıldız ve burç falı, magazin habercilerinin üretimi ve desteği ile çok ilgi toplamaktadır. İnsanların dini bilgi eksikliğinden kaynaklanan boşluklar, bilinmeyene karşı büyük ilgi nedeni, olayın hep gündemde kalmasına sebep teşkil etmiştir. Oysa fal baktırarak gelecek hakkında bilgi aldıklarına inananlar, ancak zaman içinde gerçek ile karşılaşmaktadır. Yıldız ve burç falına değer verilerek, ona ümit bağlanılması, güvenilmesi İslâmiyet'e tamamiyle aykırıdır.
DİĞER FALCILIKLAR
5/90 : Ey iman edenler!... Fal okları şeytan işi birer pisliktir, bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.
Falcılık, çeşitli usuller ile bilinmeyenden haber verme, geleceğe ait olayları bilmeyi iddia etme esasına dayanır. Falcılar cinler gibi görünmeyen varlıklarla ilişki kurduklarını, bazı sırlara sahip olduklarını söyleyerek müşterilerini etkilerler. Kur'ân, falcılığa şiddetle karşı çıkmakta : Fal okları şeytan işi birer pisliktir. sözleri ile onları lânetlemektedir. Fal ve falcılığın çok çeşitli türleri vardır. Kahve falı, el içi falı, yıldız falı, iskambil kağıdı ile fal, tuz falı, kurşun dökme, Kur'ân ve kitap falı v.s.
İnsanlardaki dini bilgi eksikliği, bilinmeyene, geleceğe olan derin merak ve ilgi nedeni ile falcılık mesleği, eski toplumlardan beri devam etmiştir. Onlara inanarak fal baktıranlar, sıkıntılarına sıkıntı kattıkları gibi, sömürülmekten de kurtulamazlar. Görülmeyen duyular ötesi alem ile görülen duyular aleminin mutlak hakimi Yüce Allah'tır. Zümer 39/46 : «De ki, ey Allah'ım! Ey gökleri ve yeri yaratan, ey görülmeyeni ve görüleni bilen... »Yaratılan hiçbir varlık geleceği bilemez. Lukman 31/34 : «...Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez ve hiç kimse hangi yerde öleceğini bilmez...»
Falcılar, kendilerine de hayrı olmayan zavallı kimselerdir. Eğer onlar bilinmeyeni ve geleceği bilselerdi şans oyunlarından zengin olurlar, onlara inanarak ümit bağlayan insanları da sömürmeye gerek görmezlerdi.
RUH-RUH ÇAĞIRMA
Ruh; Yüce Allah'ın dilemesi ile insana yansıyan ve ona hayat veren ilâhi bir kudret, Yaratıcı ile insan arasında ilâhi bir ceryandır. İnsan, madde yönü bedeni ile ölümlü, madde ötesi ruhu ile de ölümsüzdür. Ruh hakkında Kur'ân'da az bilgi verilmiştir. Ruh'un en büyük özelliği; bir cisme girdiği zaman ona hayat, hareket ve akıl vermesidir. İnsanlar öldükten sonra bütün özelliklerini taşıyan ruhları, gerçek sahibi olan Allah'ın huzuruna getirilir. Yaptıkları işlere göre ceza veya mükafat ile ödüllendirilen ruhlar, Kıyamet Günü'ne kadar dünyadakinden ayrı olan bir boyutta (alemde) kalırlar. Kıyametten sonra ise yeni bir beden kazanarak, sonsuza kadar yaşarlar.
Ruh çağırma olayı, çıkar amaçlı kandırma yapanların buldukları bir yöntemdir. Kur'ân-ı Kerîm'de : Ruh, Dünya'ya geri döner, insanlarla iletişim kurar. anlamında hiçbir ayet bulunmamaktadır.
RUH RAB'BİMİN EMRİNDENDİR
17/85 : Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki : Ruh, Rabbimin emrindendir. Ve size bunun ilminden az birşey verilmiştir.
Kur'ân-ı Kerîm'de ruh hakkında az bilgi verilmiştir. İnsanın gerçeğini anlayamadığı, oluşmasını kavrayamadığı ilâhî bir güçtür.
«Ruh Rab'bimin emrindendir.» Ruh, beni yaratan, peygamberler göndererek bana ilâhî yasaları öğreten ve beni terbiye eden Rab'bimin katından bir emirdir. Ben kendimi ve Yüce Yaratan'ımı _ ruhun bendeki varlığı ile hisseder, duyar ve bilirim. Ruh ceryanı ile Cenâb- Allah'ın varlığını içinde hisseden büyük tasavvuf şairi Yunus Emre : «Bir ben var bende benden içeri» sözleri ile bu gerçeği ne kadar güzel yansıtmıştır.
«Size bunun ilminden az birşey verilmiştir.» Hakkında hiçbir şey bilmez değilim. Derinlemesine, hakikatine değil de ancak az bilgi sahibiyim. Ruhun hayat veren, hareket ettiren, akıl ile anlayış veren ilâhî bir güç olduğunu, nefs ile birlikte insanın kimliğini oluşturduğunu, Yaratıcı Kudret ile kul arasında ilâhî bir ceryan, bir iletişim olduğunu bilirim.
BEDENDEN SONRA RUHUN YARATILMASI
15/28-29 : ...Rabbin meleklere demişti ki : Ben kuru bir çamurdan, şekillendirilmiş bir balçıktan bir insan yaratacağım. Onun yaratılışını tamamladığım ve içine Ruh'umdan üflediğim zaman, onun için secdeye kapanın.
32/7-9 : ...İnsanı yaratmaya çamurdan başladı. Sonra onun neslini bir suyun özünden yaptı. Sonra ona bir biçim verdi, ona Kendi Ruh'undan üfledi. İşitme gücü, gözler, gönüller yarattı. Ne kadar az şükrediyorsunuz.
İlk insan Hz. Adem'i toprak olarak şekillendirip tamamladıktan sonra, Yüce Allah ona Kendi Ruh'undan üfleyerek hayat vermiştir. «Ruh'umdan üfledim.» sözü : Emrimde bulunan ruhun ona girmesini ve onun vücudunda karar kılmasını emredeceğiz, anlamındadır. Hz.Adem'in neslini de; bir suyun özünden (sperm) yaptı ve ana rahminde şekillendirerek ona biçim verdi. Çocuklar, annelerinin karnında yaklaşık 4 ay büyüdükten sonra bir şekle girerler. İşte bu gelişmeden sonra ayetin işaret ettiği gibi, Yaratıcı Kudret onlara ruh verir. Çocukların ana karnında oynayarak hareket etmeleri,bu mucizevî olaydan sonra başlamaktadır. İlâhî bir güç olan ruh; girdiği cisimlere hayat, hareket ve akıl ile anlama gücü kazandırmaktadır.
RUH ALLAH'A DÖNDÜRÜLÜR
6/61-62 : ...Sonunda birinize ölüm geldi mi elçilerimiz onun canını alırlar... Öldükten sonra insanlar, gerçek sahibi olan Allah'a döndürülürler. Bilesiniz ki hüküm yalnız O'nundur...
2/156 : ...Biz Allah içiniz ve sonunda O'na dönüp gideceğiz.
Yüce Allah insanları iki unsurdan yaratmıştır. Madde yönü ile beden ve madde ötesi tarafı ile ruhudur. Ölümlü olan beden kabire girerek görevini tamamlar ve ayrışarak toprakta kaybolur. Ölümsüz ruh ise gerçek sahibi Yüce Yaratıcı'sına geri döndürülerek, ayrı bir boyutta (alemde) huzurda toplanır. Kulun günah ve sevaplarına göre hüküm verilerek ödül veya ceza görür. Ruh, bedenden ayrı olduğu zamanlarını, Kıyamet Günü'ne kadar bu boyutta geçirir. Abese 80/21-22 : «...Sonra onu öldürüp kabre koydu. Sonra dilediği zaman onu (yeni bir bedenle) tekrar diriltecektir.» Vakıa 56/35-38 de şöyle buyrulmaktadır :« Biz, cennete giren kadınları güzel bir biçimde, yeniden yaratmışızdır, onları bakire kıldık. Kocalarına sevgi ile düşkün ve ayni yaşta.»
Ayetlerden anlaşıldığı gibi insan ruhları; dünyaya geri dönemez, yaşayan hiçbir varlık ile ilişki kuramaz, Allah'ın hükmü ile dünyamızdan ayrı bir boyutta Yaratıcı Kudret'in denetiminde bulunur. Bu bilgiler ışığında Ruh çağırma olayının ne kadar asılsız ve kandırmaca olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.
RUH ÇAĞIRMA
İnsanlardaki bilinmeyene ve gizliliğe olan tabii merakları ile dini kültürün zayıflığı, ruh çağırma celseleri tertipleyenlere kaynak olmaktadır. Duyular ötesi alem ile irtibat kurma iddiası ile yapılan bu gibi faaliyetler, sadece çıkar ve sömürü aracıdır.
Ruh çağırma celselerini, ipnotizmacı olan celse başkanı ile medyum (Ruhlarla insanlar arasında aracılık ettiğini ileri süren kimse) idare eder. İpnotize edilerek etki altına alınan medyum, trans haline (yarı uyku durumuna) girerek, insan ruhlarıyla sözde iletişim kurarlar. Celseyi idare edenler, telepati ile bir insanın düşündüklerini ve bazı geçmiş olaylarını algılama kabiliyetindedir. Medyumun aktardığı sözlerin bir bölümü doğru çıkması ile izleyenler çok etkilenirse de bir çoğu da yalanlarla doludur. Bazı ruh çağırma seanslarında; medyum ile iletişim kuranın, cinlerden olduğu zannedilmekle beraber bunun ilmî izahı yoktur. Onların da verdiği cevaplar da, doğrular kadar yalanlar da bulunmaktadır.
Tüm bu uğraşılar, çıkar amaçlı kandırmacalardır. Ölmüş insan ruhları, Allah katında ayrı bir boyutta bulunur ve hiçbir zaman dünyaya geri dönemez ve iletişim kuramazlar. Gayb (bilinmeyen ve gelecek) sırrı, hiçbir kimseye verilmemiştir. Yüce Yaratıcı'ya rağmen yaratılmış bir varlığa sığınıp ondan yardım dilemek şirktir ve Allah katında büyük bir günahtır.
REENKARNASYON
Fransızca bir kelime olan reenkarnasyon ölüm sonrasında ruhun başka bedenlerde yaşamını sürdürmesi inancıdır ki, bu görüşe İslâm literatüründe tenasüh denmektedir. Eski Hint, Mısır ve Yunan din ve kültüründe; ilkel bir inanış olan ruhun beden değiştirmesi küçük değişiklerle vardı. Bugün az da olsa bazı insanlarda reenkarnasyon düşüncesi devam etmektedir. Bu inanç şöyle özetlenebilir : «İnsanlar Dünyada; ayrı kabiliyet, ayrı olanak ve ayrı yaşam süreleri ile hayatlarını sürdüklerinden, eşitsizlik ve adaletsizliğe sebep olunmaktadır. Bunun giderilmesi için; insan ruhunun ölümden sonra birçok defa başka bedenlere girerek, olgunlaşması ve kemale ermesi sağlanır ki bu da reenkarnasyon olayı ile olmaktadır. Böylece Dünya yaşamındaki eşitsizlik giderilerek adalet sağlanmış olur.»
Reenkarnasyonun izah edilemeyen önemli tutarsızlıkları vardır. Devamlı beden değiştiren ruhun, ceza ve sevap sorumluluğu da ortadan kalkmış olur. Başka bir bedende sevap kazanabilirim. düşüncesi ile birçok kötü işler yapılabileceğinden, nefisler nasıl terbiye edilecektir? Önceki hayat hatırlanmadığından, kişisel kimlik olur mu? Kalıtım yoluyla anne-babadan geçen ruh ve beden özellikleri çocuklarda nasıl oluşacak? İşte reenkarnasyonda tüm bu soruların cevabı verilememektedir.
Bazı araştırmacılar; bilhassa Bakara ve Mümin Surelerindeki âyetleri örnek vererek, İslâmiyet'te reenkarnasyon olayı olduğunu iddia etmektedir. Oysa bu yasalar, yalnızca Dünya ve ahiret hayatı ile ilgili hükümleri kapsar. Kur'ân-ı Kerîm'de ruhun yeniden bedenlenmesi ile ilgili hiçbir hüküm olmadığı gibi, aksine önemli kanıtlar bulunmaktadır.
REENKARNASYONA KANIT GÖSTERİLEN AYETLER
2/28 : Allah'ı nasıl inkâr edersiniz? Siz ölüler idiniz, O sizi diriltti, sonra öldürecek ve yine diriltecektir, sonra da O'na döndürüleceksiniz.
40/11 : Dediler : Rabbimiz bizi iki kez öldürdün ve iki kez dirilttin. Günahlarımızı itiraf ettik. Şimdi (şu ateşten) çıkmak için bir yol var mıdır?
Reenkarnasyon (yeniden bedenlenmeyi) İslâmi yasalar ile bağdaştırmak isteyenler, yukardaki ayetleri kanıt olarak göstermektedir. Ayetlerden görüldüğü gibi her ölüm sonrasında ruh, başka bedenlere girmek suretiyle devrini tamamlayarak Dünya hayatında olgunlaşır ki bu olay ruhun kemale ermesine kadar devam eder. Şu halde Reenkarnasyon olayını Kur'ân-ı Kerîm'de tasdik etmektedir.
Oysa İslâm Din'i yeniden bedenlenmeyi kesin olarak kabul etmez. Yukardaki ayetler reenkarnasyonu değil, insanların dünya ve ahiret hayatındaki yaşamlarını ilgilendiren yasaları kapsamaktadır.
«Siz ölülerdiniz, O sizi diriltti» ifadesi; insanlar dünya hayatına başlamadan önce ölü idiler, Yüce Allah ilk insan ve peygamber olan Hz.Adem'i topraktan, sonra ki insanları da bir suyun özünü (sperm) ana rahmine koyarak, onların vücutlarını güzelce tanzim ettikten sonra Kendi Ruh'undan üfleyerek yarattı. Böylece ruh vermek suretiyle onları diriltti ve hayata kavuşturdu. anlamındadır. Secde 32/7-9 :« O ki yarattığı her şeyi güzel yarattı ve insanı da başlangıçta çamurdan(topraktan) yarattı. Sonra O, insanın neslini bayağı bir suyun özünden var etti ve ona Kendi Ruh'undan üfledi. Kulak, göz ve kalp verdi... »
«Sonra öldürecek ve yine diriltecektir.» Yüce Allah; Dünya'ya getirerek var ettiği her insanı, uygun gördüğü bir ömür ile yaşattıktan sonra vefat ettirmektedir. Enam 6/61-62 : «...Sonunda birinize ölüm geldi mi elçilerimiz onun canını alırlar... Öldükten sonra insanlar gerçek sahibi olan Allah'a döndürülürler. Bilesiniz ki hüküm yalnız O'nundur...» Melekler vasıtasıyla ruh bedenden ayrılınca ölüm olayı oluyor. Beden sonlu ruh ise ölümsüzdür. İnsanın kişiliğini, kimliğini ve bütün özelliklerini temsil eden ruh, gerçek sahibi YüceYaratıcı'sına geri dönerek huzurda toplanır. O'nun hükmüne teslim edilir. Dünya'da iken yapmış olduğu işlere göre ceza veya ödül alır. Ruh bedenden ayrı olduğu zamanlarını, Cenâb-ı Allah'ın kararlaştırdığı bir boyutta (alemde) Kıyamet Günü'ne kadar geçirir. Abese 80/22 : «...Sonra dilediği vakit onu tekrar diriltecektir. » Nâziât 79/13-14 : «Oysa ki kıyâmet, sert bir komut sesinden ibarettir. Bir anda insanların hepsi uyanıp ortaya geliverir.» Kehf 18/48 de şöyle buyrulmaktadır : ... Sizi ilk defa yarattığımız gibi Bize geldiniz.
«Sonra da O'na döndürüleceksiniz. » Kıyamet Günü'nde bütün insanlar gerçek sahipleri olan Yüce Allah'a döndürülür. Dünya'da yaptıkları işlerin sevap ve günahları için Yüce Mahkeme alanında toplanırlar. İyilik ve güzellik sergileyenler cennete, kötü işler yapanlar da cehenneme gönderilir. Mümin 40/17 : «O gün herkese kazandığının karşılığı verilir. O gün haksızlık yoktur. Şüphesiz Allah hesabı çarçabuk görendir. »
«Rabbimiz bizi iki kez öldürdün ve iki kez dirilttin» Mümin 40/11 ayetinde sözü geçen ilk dirilme; dünya hayatında ki, ikinci dirilme ise ahirette ki dirilmedir. İlk öldürme ise dünya hayatına başlamadan önce ki, ikinci öldürme de dünya hayatının sonundaki öldürmedir. Kur'ân; yaşamamayı ölüm ile ifade etmektedir. Nahl 16/21 :« (Putlar, heykeller) Onlar diri değil ölüdürler...»
REENKARNASYONUN OLAMAYACAĞINA KANIT AYETLER
23/99-100 : Onlardan birine ölüm gelince; Rabbim, beni Dünya'ya geri gönderin ki o arkada bıraktığım yerde iyi işler yapayım. der. Hayır, bu kendi sözüdür. Dirilteceği güne kadar ötelerinde, geriye dönmekten alıkoyan bir berzah (engel) vardır.
6/27-28 : Onların, ateşin kenarına getirilip durdurulduklarında; Keşke Dünya'ya geri gönderilseydik, Rabbimizin ayetlerini yalanlamasaydık ve inananlardan olsaydık. dediklerini bir görsen. Hayır, daha önce gizledikleri onlara göründü. Eğer geri döndürülseler, yine kendilerine yasak edilen şeylere dönerler. Doğrusu onlar yalancıdırlar.
Yukardaki ayetlerden de anlaşıldığı gibi, Kur'ân-ı Kerîm'de reenkarnasyon olmadığına ait kesin hükümler bulunmaktadır. Ruh; ana rahminde oluşan beden ile birlikte dünya hayatını sürdürür, kıyamet sonrasında da eskisine benzeyen yeni bir beden kazanarak sonsuza kadar bu beden ile yaşamını devam ettirir. Vakıa 56/35-38 : «Biz, cennete giren kadınları güzel bir biçimde, yeniden yaratmışızdır, onları bakire kıldık. Kocalarına sevgi ile düşkün ve ayni yaşta.»
Çarpık bir düşüncenin ürünü olan reenkarnasyon İslâmiyet ile bağdaşamaz. Kur'ân'ı Kerîm'de yeniden bedenlenme ile ilgili hiçbir ayet de bulunmamaktadır.
ÜNİVERSİTELER'DEN MEKTUPLAR
Sevgili Okuyucular,
"Kur'an'da Kadın" isimli çalışmamız, üniversitelerimize, halk kütüphanelerimize ve milletvekillerimize gönderilmiştir. Üniversitelerden gelen mektuplar bizi çok mutlu ettiğinden, bu ilim yuvası kuruluşlarımıza teşekkür etmek ve duygularımızı da sizlerle paylaşmak istedik.
Kitabımızın demirbaş kaydı yapılarak okuyucuların ve araştırmacıların istifadesine sunulduğu üniversite kütüphanelerinin listesi aşağıda sunulmuştur:
Saygılarımla
Mesut KAYNAK
06.02.2004
DEVLET ÜNİVERSİTELERİ
Abant İzzet Baysal Üniversitesi - Bolu
Adnan Menderes Üniversitesi - Aydın
Afyon Kocatepe Üniversitesi - Afyon
Akdeniz Üniversitesi - Antalya
Anadolu Üniversitesi - Eskişehir
Ankara Üniversitesi - Ankara
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığı - Ankara
Atatürk Üniversitesi - Erzurum
Atatürk Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dekanlığı - Erzurum
Balıkesir Üniversitesi - Balıkesir
Boğaziçi Üniversitesi - İstanbul
Bozok Üniversitesi - Yozgat
Celal Bayar Üniversitesi - Manisa
Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığı - Sivas
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi - Çanakkale
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığı - Çanakkale
Çukurova Üniversitesi - Adana
Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığı - Adana
Dicle Üniversitesi - Diyarbakır
Dicle Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığı - Diyarbakır
Dokuz Eylül Üniversitesi - İzmir
Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığı - İzmir
Dumlupınar Üniversitesi - Kütahya
Ericyes Üniversitesi - Kayseri
Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığı - Kayseri
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi - Eskişehir
Fırat Üniversitesi - Elazığ
Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığı- Elazığ
Galatasaray Üniversitesi - İstanbul
Gazi Üniversitesi - Ankara
Gazi Üniversitesi Çorum İlahiyat Fakültesi Dekanlığı- Çorum
Gaziantep Üniversitesi - Gaziantep
Gaziosmanpaşa Üniversitesi - Tokat
Hacettepe Üniversitesi - Ankara
Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığı - Şanlıurfa
İnönü Üniversitesi - Malatya
İnönü Üniversitesi Darende İlahiyat Fakültesi - Malatya
İstanbul Üniversitesi - İstanbul
İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü - Urla
Karadeniz Teknik Üniversitesi - Trabzon
Karadeniz Teknik Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığı - Rize
Kafkas Üniversitesi – Kars
Kocaeli Üniversitesi - İzmit
Marmara Üniversitesi - İstanbul
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığı - İstanbul
Mersin Üniversitesi - Mersin
Mimar Sinan Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi - İstanbul
Mustafa Kemal Üniversitesi - Antakya
Niğde Üniversitesi - Niğde
Ondokuz Mayıs Üniversitesi - Samsun
Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığı - Samsun
Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığı - Eskişehir
Pamukkale Üniversitesi - Denizli
Sakarya Üniversitesi - Sakarya
Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığı - Sakarya
Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığı - Konya
Süleyman Demirel Üniversitesi - Isparta
Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığı - Isparta
Uludağ Üniversitesi - Bursa
Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığı - Bursa
Yüzüncü Yıl Üniversitesi - Van
Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığı - Van
VAKIF ÜNİVERSİTELERİ
Atılım Üniversitesi - Ankara
Başkent Üniversitesi - Ankara
Beykent Üniversitesi - İstanbul
Bilkent Üniversitesi - Ankara
Çankaya Üniversitesi - Ankara
Doğuş Üniversitesi - İstanbul
Fatih Üniversitesi - İstanbul
Işık Üniversitesi - İstanbul
İstanbul Kültür Üniversitesi - İstanbul
İstanbul Ticaret Üniversitesi - İstanbul
İzmir Ekonomi Üniversitesi - İzmir
Kadir Has Üniversitesi- İstanbul
Koç Üniversitesi - İstanbul
Okan Üniversitesi - İstanbul
Sabancı Üniversitesi - İstanbul
Yaşar Üniversitesi - İzmir
Yeditepe Üniversitesi - İstanbul
KUZEY KIBRIS TÜRK CUMHURİYETİ
Doğu Akdeniz Üniversitesi - Kıbrıs
MESUT KAYNAK
1929 yılında İzmir - Çeşme'de doğdu. Sırasıyla Şehit Fethi Bey İlkokulu'nu, Tilkilik Ortaokulu'nu ve Atatürk Lisesi'ni bitirdi. Sonra İstanbul'da yeni ismi Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi olan Güzel Sanatlar Akademisi Y.Mimari Bölümünden 1956 yılında mezun oldu. İstanbul Bayındırlık Müdürlüğü'nde bir müddet memuriyet yaptıktan sonra, serbest çalışarak birçok bina inşa etti. 1960 yılında evlendi ve bir kız evlada sahip oldu. Bugün iki torunu da bulunmaktadır.
Yazar olarak ilk eseri olan Allah'ın Öğütleri'ni 1992 yılında yayınladı. Kur'ân'da Sevgi’yi ise 1998 de yazdı ve kitabın 4.baskısı da yapıldı; ihtiyaç sahiplerine ücretsiz olarak verildi. Radikal Gazetesi Kur'ân'da Sevgi'yi, Aralık 2000'de basarak okuyucularına Ramazan Bayramı hediyesi olarak dağıttı. Kur'ân'da Kadın 2002’de, Tevrat, Zebur, İncil ve Kur'an'dan Gözlemler Nisan 2007'de basılarak yine ücretsiz olarak okuyuculara dağıtıldı. Ayrıca bir web sitesi (www.kurandasevgi.gen.tr) açılarak internet kullanıcılarının kitaplardan faydalanması sağlandı.
Bu çalışmalar bir kısım halk kütüphanelerine, ayrıca Türkiye’deki tüm üniversitelere gönderildi. Üniversite kütüphanelerinin büyük bölümünde kitapların demirbaş kaydı yapıldı ve okuyucuların, araştırmacıların istifadesine sunuldu.
Yazar, 2009 yılında İstanbul Protestan Kilisesi Vakfı Ruhani Lideriyle İslâmiyet ve Hıristiyanlık konusu ile ilgili diyalog kurdu; bunun neticesinde de İncil’de Sorular-Cevaplar isimli bir kitapçık oluşturuldu, bu çalışma halen internette de yayınlanmaktadır.
Yazarın birçok önemli konuları içeren son kitabı Kur’an’dan Öğütler, Mart 2011 yılında yazıldı.
Bu çalışma Türkiye'deki bütün lise öğrencilerinin istifadesine verilmek üzere planlanmış; öncelikli olarak İstanbul, Ege Bölgesi ve Akdeniz Bölgesinde bulunan 16 şehirdeki 2100 lisenin kütüphanelerine bağış olarak sunulmuştur.
İSTANBUL / Nisan 2014
KAYNAKÇA
ELMALI'LI M. HAMDİ YAZIR
HAK DİNİ KUR'ÂN DİLİ - Türkçe mealli tefsiri, 1992, 10 cilt
PROF. DR. SÜLEYMAN ATEŞ
YÜCE KUR'ÂN'IN ÇAĞDAŞ TEFSİRİ - İst. 12 cilt
PROF. DR. YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
KUR'ÂN'I KERÎM MEÂLİ - İst. 1993
KUR'ÂN'DAKİ İSLÂM - İst. 1993
İSLÂM NASIL YOZLAŞTIRILDI - İst. 2000
HAZRETİ FÂTIMA - İst. 1997
ASRISAADETİN BÜYÜK KADINLARI - İst. 1998
PROF. DR. HAYRETTİN KARAMAN
İSLÂM'DA KADIN ve AİLE - İst. 1995
PROF. DR. HÜSEYİN HATEMİ
İLÂHİ HİKMET'DE KADIN - İst. 2000
PROF. DR. ZEKERİYA BEYAZ
İSLÂM ve GİYİM KUŞAM - İst. Haziran 1999
PROF. DR. BEKİR TOPALOÇLU
İSLÂM'DA KADIN - İst. Nisan 1995
İLMİHAL I-II
DİVANTAŞ - İst. 2000
TÜRK DİL KURUMU
TÜRKÇE SÖZLÜK - Ankara 1998, 2 cilt
PROF. DR. MUHAMMED HAMİDULLAH
İSLÂM PEYGAMBERİ I-II İst. 1969
MUSA CARULLAH
HATUN - Ankara 1999
HARUN YAHYA
KURAN MUCİZELERİ - İst.2000
MESUT KAYNAK
KUR'ÂN'DA SEVGİ - İst.2000
DR. HALÛK NURBÂKİ
KUR'AN MUCİZELERİ - İst.1988
Dostları ilə paylaş: |