104
müddet Kufe çöplüğünde başkalarına ibret olsun diye asılı olarak bıraktılar.
Zeyd’in oğlu Yahya, babasının taraftarlarının bulunduğu Horasan’a kaçıp
canını kurtardıysa da, üç yıl sonra 125/744 yılında giriştiği isyanda o da
babası gibi katledildi (Öz, s. 75-6).
Zeyd b. Ali’nin isyanı, başarısızlıkla neticelenmiş olmasına rağmen,
Zeydî fikirlerin oluşumu bakımından bazı önemli sonuçlar doğurmuştur. Bu
isyanda Zeydîliğin gelişim sürecini etkileyen belki de en önemli olay, Zeyd
b. Ali ile taraftarları arasında geçen Ebû Bekir ve Ömer hakkındaki bir
tartışmadır. Zeyd’in cemaati içinden ileri gelen bir kesim, Emevîler’in
tahrikiyle Zeyd’e gelerek ona Ebû Bekir ve Ömer hakkında ne düşündüğünü
sordular. Zeyd, her ikisi hakkında hayırdan başka bir şey söyleyemeyeceğini,
hiçbir Ehl-i Beyt mensubunun onlarla ilişiğini kesmediğini, onları sevmez ise
dedesi Ali’nin şefaatinden mahrum kalacağını, onların iyi insanlar olup
Emevîler gibi zâlim olmadıklarını açıkça ortaya koydu. Bu sözlerine itirazlar
yükselince Zeyd şu cevabı verdi: “Biz hilâfete diğerlerinden daha layıkız.
Onlar bizim elimizden bu hilafeti aldılar. Ancak Kur’ân ve sünnetle
hükmedip insanlar arasında adaletli oldukça bu davranışları onları küfre
götürmez” (Taberî, VII, s. 180-1). Bu cevaptan tatmin olmayan taraftarları
Zeyd’i terk ettiler. O da kendisini bırakanları “beni bırakıp kaçtınız, beni terk
ettiniz” (
râfeztumûnî) şeklinde suçladığından dolayı, kendisinden ayrılanlara
Râfizî dendi (Bağdadî, s. 36-7).
Söz konusu bu olay, Zeydiyye’nin imâmet nazariyesinin omurgasını
oluşturan
efdal (en faziletli) ve
mefdûl (daha az faziletli) nazariyesinin ortaya
çıkmasına sebep olmuştur. Buna göre, hilâfet için gerekli vasıflara sahip en
uygun kişi olan Hz. Ali dururken, daha az faziletli olan Ebû Bekir ve Ömer,
adaletle hükmetmeleri koşuluyla imam olabilir. Zeyd b. Ali’nin bu görüşü,
Zeydiyye’nin imâmet nazariyesinin şekillenmesinde büyük önem
taşımaktadır (Gökalp, 2006).
Zeydiyye’ye göre, meşruiyet açısından, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer’in
otoritesiyle Emevîler’in otoritesi arasında bir fark var mıdır?.
Zeyd b. Ali’nin, imam olacak kişinin bizzat kılıcını çekerek mücadele
etmesi gerektiği fikri ve Ebû Bekir ile Ömer hakkındaki kanaatleri,
Zeydiyye’yi döneminin diğer Şiî hareketlerinden ayırmıştır. Zeyd’e göre
Ali’nin Fatıma’dan gelen neslinden âlim, zâhid, cömert ve zulme karşı çıkan
kim olursa olsun imamdır. Takiyyeye uyarak evinde oturan, siyasete
karışmayan ve cihattan geri kalan kimse ise imam sayılamaz. İmam Allah
yolunda gerçek anlamda cihat eden ve mensuplarını savunan kimsedir.
İmamın Hasan veya Hüseyin evlâdından olmasının bir önemi yoktur, her
ikisinin soyundan da olabilir. O, bu görüşüyle imâmeti sadece Hüseyin
soyunun hakkı olarak gören İsmâiliyye ve İmâmiyye’ye muhalefet etmiş
bulunmaktadır. Bu sebepten dolayı, daha sonra Hasan neslinden gelen bir çok
Ehl-i Beyt mensubu Zeydiyye’ye tabi olmuştur.
Zeyd’e göre, imâmet şartlarını taşıyıp da imâmetini iddia eden kişinin,
insanları kendisine tabi olmaya çağırması şarttır. Bu kanaatinden dolayı
ağabeyi Muhammed Bâkır kendisine itiraz ederek, “
senin düşüncene göre
Dostları ilə paylaş: