Microsoft Word +Islam Mezhepler Tarihi Yayin Nushasi MehmetAliBuyukkara +++



Yüklə 1,92 Mb.
Pdf görüntüsü
səhifə254/283
tarix31.12.2021
ölçüsü1,92 Mb.
#113334
1   ...   250   251   252   253   254   255   256   257   ...   283
ILH2004-MZHP

 
İlk İhyacılar/İslâmcılar 
İhyacı/İslâmcı düşüncenin mimarları ya da öncüleri diyebileceğimiz bazı 
sembol isimler üzerinde durarak konuyla ilgili bilgilerimizi pekiştirebiliriz. 
 
Seyyid Ahmed Han (1817–1898) 
Neseplerinin Hz. Peygamber’e ulaştığı yolundaki iddiadan dolayı seyyid 
ünvanı taşıyan Ahmed Han, 1817’de Delhi’de doğdu. Dini ilimler ve hukuk 
tahsili gördü. İngiliz idaresi altındaki Hindistan’da uzun yıllar hâkimlik 
vazifesinde bulundu. Sömürge yönetimine karşı 1857’de başlatılan Sipahi 
Ayaklanması sırasında İngilizlere bağlı kaldığı için takdir nişanına (Sir) layık 


 
 
214
görüldü. 1869’da İngiltere’ye giderek, bulunduğu on yedi ay süresinde İngiliz 
üniversite teşkilatını inceledi. Ülkesine dönüşünde  Tehzîbü’l-Ahlâk adıyla 
aylık bir gazete çıkararak Müslümanları Batı kültürüne ve İngiliz hükümetine 
ısındırmak için çaba gösterdi; din ile dünya işlerinin birbirinden ayrılması ve 
dinin her işe karıştırılmaması gerektiğini savundu. 1877’de Aligarh’da bir 
kolej kurdu. Bu kurum onun ölümünden sonra 1920’de üniversiteye dönüştü. 
1886’da Müslümanları eğitim ve siyaset sahalarında aydınlatmak için İslâm 
Eğitim Konferansı’nı başlattı. Hayatının sonlarına doğru  İngilizlerden “sör” 
ve “şovalye” ünvanları alan Ahmed Han 1898’de Aligarh’da öldü. 
İslâmiyet’in akılla uzlaştığını kabul eden Ahmed Han, Avrupa aydınlan-
ma akılcılığı ile tabiat felsefesinin geniş ölçüde tesirinde kalmıştı.  İnanç 
sistemlerini değerlendirirken “tabiata uyma” ilkesini kabul etmiş ve İslâm’ın 
bu ölçüye en çok uyan din olduğu sonucuna varmıştır. Kâinatın tamamen 
sebep-sonuç ilişkisiyle yürüdüğünü öne süren Ahmed Han, dolayısıyla 
mucize ve kerametleri kabul etmemiş, mucizelerle ilgili nasları tabiat 
kanunlarına uyumlu şekilde yorumlamıştır. Kur’ân’daki dünyevi hükümleri 
dinin bir parçası olarak görmeyen Ahmed Han, hadislerin kabulünde akıl ve 
tabiata uyum kriterini getirmiş, bu uyumu bulamadığı hadisleri reddetmiştir. 
Onun, dinin anlaşılmasında Kur’ân’la yetinen bir telakkiye sahip olduğu 
anlaşılmaktadır. Fıkıh, hadis, tefsir ilimleriyle bunların prensiplerinin yeniden 
münakaşa edilmesi gerektiğini, bu bakımdan bir Luther’e ihtiyaç duyulduğu-
nu söylemesinden, Ahmed Han’ın, Protestan reformuna benzer bir hareketin 
İslâm dünyasında gelişmesini arzu ettiği hissedilmektedir (Öz, 1989). 
Din ile siyasetin birbirinden ayrılması gerektiğini savunan ve cihanşümul 
hilafet yönetimine sıcak bakmayan Ahmed Han, bu düşüncesiyle, daha sonra 
Mısırlı Ali Abdürrâzık (1888–1966) tarafından kuvvetle müdafaa edilen laik 
İslâm tezinin bir öncüsü sayılabilir. Aslında Ahmed Han, tüm bu fikirleriyle 
ilk İslâmcılar arasında aykırı bir konuma sahip olmuştur. Onun dini ihya eden 
değil, bilakis tahrip eden birisi olduğu ileri sürülmüştür. Efgânî ve Abduh 
onu  İngiliz sömürgeciliğine hizmet etmekle suçlamışlardır. “Modern hayata 
yönelik özgün İslâmi bakış ve duruş geliştirmek yerine, İslâm’ı modern 
hayata uydurmaya çalışmak” ithamı, Ahmed Han’ı diğer İslâmcılardan ayıran 
bir ölçüt olabilir. Yakın dönem “İslâm modernizmi” hareketlerinin de maruz 
kaldığı benzer ithamlardan, ünitemizin sonraki bölümlerinde bahsedilecektir.  

Yüklə 1,92 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   250   251   252   253   254   255   256   257   ...   283




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin