MiLLİyetçİ hareket partiSİ


Tarım Sektörünün Enflasyona Etkisi



Yüklə 1,51 Mb.
səhifə13/16
tarix07.08.2018
ölçüsü1,51 Mb.
#68404
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   16

Tarım Sektörünün Enflasyona Etkisi;

2008 Yılında Çiftçinin Ürünleri Para Etmemiştir.



2008 yılında yıllık Üretici Fiyatlarında artış %8,11 iken, ÜFE alt gruplarından Tarım Fiyatları %0,16 artmıştır.

2009 Ekim ayı değişimi tarım sektöründe %1,13, sanayi sektöründe %0,10 olarak gerçekleşti.

Tarım sektörü endeksinde, bir önceki yılın Aralık ayına göre %9,74, bir önceki yılın aynı ayına göre %5,52 ve on iki aylık ortalamalara göre %0,79 artış gerçekleşmiştir. Sanayi sektörü endeksinde ise bir önceki yılın Aralık ayına göre %2,64 artış, bir önceki yılın aynı ayına göre %-0,97 düşüş ve on iki aylık ortalamalara göre %2,56 artış gerçekleşmiştir.



Çiftçilerimizin kredi borçları arttı...

2007 yılında Ziraat Bankası 4.8 Milyar TL, diğer bankalar 4 Milyar TL, Tarım Kredi Kooperatifleri ise 1.7 Milyar TL tarımsal kredi kullandırmıştır.



Bankaların kullandırdığı tarımsal kredi miktarları (Milyon TL)

Bankalar

2006

2007

% Artış

2008

% Artış

Türkiye İş Bankası

536

907,5

69

1140

25,6

Denizbank

512

803,6

57

1100

36,9

Halkbank

391

566,7

45

737

30,0

Akbank

350

550

57

430

-21,8

Yapıkredi

339

401,4

18

410

2,2

Garanti Bankası

473

292

-38

382

30,8

Şekerbank

400

235

-41

350

48,9

Vakıfbank

175

11,6

-93,3

309

-

TEB

-

35

-

231

-

Finansbank

108

168,4

56

219

30,0

Fortis

61

72,7

19

100

37,5

Diğer Bankalar Top.

3.345

4.043

20,8

5.408

33,7

Ziraat Bankası

3.522

4.810

36,5

6.358

32,2

Tarım Kredi Koop.

1.452

1.723

18,6

2.124

23,2

Ziraat Bankası ve TKK

4.974

6.533

31,3

8.482

25,1

Genel Toplam

8.319

10.576

27,1

13.890

31,3

Not: Akbank: 2006,2007 yıllarına ait veriler bankanın ilgili şubelerinden, 2008 yılı ise bankanın yıllık faaliyet raporundan temin edilmiştir.

Fortis: Bankanın yıllık faaliyet raporundan temin edilmiştir. Diğer banka verileri ise bankaların ilgili şubelerinden temin edilmiştir.


Tarım sektörüne toplam 12 banka ile tarım kredi kooperatifleri ve girdi ihtiyaçlarının karşılanması için düşük miktarlarda olmak üzere tarım satış kooperatifleri kredi kullandırmaktadır. 2008 yılında kullanılan toplam kredinin %45’i Ziraat Bankası ve %15’i tarım kredi kooperatifleri, %8,2’si İş Bankası, %7,9’u Denizbank, %5’i de Halkbank, geri kalanı ise diğer bankalar tarafından kullandırılmıştır. Bu durumda kredilerin %60’ı Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatifleri, %40’ı da diğer bankalar tarafından kullandırılmıştır.

TÜİK, tarım sektörü üretim ve katma değer tablosuyla hayvancılık üretimine ait verileri açıklamadığı için, bu sektörle ilgili daha ayrıntılı bir değerlendirme yapılamamaktadır.

Ancak çiftçilerimizin karşı karşıya bulunduğu ekonomik zorluklar yanında, iki yıldır devam eden kuraklığın ve küresel ekonomik krizin bu sektörü de olumsuz etkilediği 2008 yılında kredi sübvansiyonu için ayrılan kaynak bir önceki yıla göre %131 oranında artırılarak 400 Milyon TL’ye çıkarılmış, 2009 yılında ise 475 Milyon TL ayrılmıştır.

Faiz indirimi için verilen bu destek çiftçilerimiz için sevindirici olmakla birlikte, halen kredi miktarının %40’ının yüksek faizle kullanılması kabul edilir bir durum değildir.



Kredi Sübvansiyonu İçin Ayrılan Kaynak

Yıllar

Miktar (Milyon TL)

% Artış

2006

120,0

79,1

2007

173,0

44,2

2008

400,0

131,2

2009

475,0

18,7

Tarım sektörünün kredi ihtiyacı ortadadır. Tarım sektörü 2008 yılında toplam 14 Milyar TL kredi kullanmıştır. Ancak, sadece Ziraat Bankası ve TKK tarafından kullandırılan 8.5 Milyar TL kredi faiz indirimli kullandırılmıştır.

Gübre Fiyatlarındaki İndirimden Çiftçiler Yararlanamamıştır.

Çiftçi Gübresinin Önemli Bir Kısmını Aldıktan Sonra İndirimler Yapılmıştır.

2007 yılında dünyada petrol ve buna bağlı olarak doğalgaz fiyatları arttıkça amonyak ve dolayısıyla da kimyasal gübre fiyatları yükselmiştir. 2006 yılına göre 2007 yılında meydana gelen kimyevi gübre fiyatlarındaki artış yüzde 54,5’e ulaşmıştır. Bu nedenle 2007 yılında gübre tüketimi 2006 yılına göre %4 oranında azalmıştır.



2008 Ekim ayı itibarıyla son bir yılda gübre fiyatlarında; Kompoze (20-20-0)’de % 154, ürede % 123, amonyum nitratta (% 26N) % 122, amonyum sülfatta ( %21 N) % 112, DAP’ta %120, amonyum nitratta (% 33N) ise % 98 oranında artışlar olmuştur.

Bu fiyat artışları sebebiyle 2008 Ocak-Ağustos Dönemi gübre tüketiminde bir önceki yılın aynı dönemine göre % 12 oranında azalma olmuştur. Son bilgiler 2008 yılında gübre tüketiminin % 30 azaldığını ortaya koymaktadır.



2003 – 2009 Yılı  Gübre Fiyatları  Değişimi (TL/Kg)

GÜBRE FİYATLARI

2003

2004

2005

2006

2007

2008

5 - 24 Aralık

Tarihleri

2009

2 -21 Ocak

Tarihler

Amonyum Sülfat(%21N)

0,27

0,28

0,28

0,33

0,51

0,50– 0,38

0,40-0,50

Amonyum Nitrat(%26N)

0,27

0,3

0,31

0,35

0,51

0,48– 0,48

0,48-0,54

Amonyum Nitrat(%33N)

0,31

0,35

0,34

0,44

0,61

0,504– 0,45

0,45-0,60

Üre

0,37

0,46

0,49

0,58

0,76

0,68– 0,64

0,64-0,85

DAP

0,45

0,52

0,53

0,62

0,85

1,6 – 1,35

1,35-1,50

Kompoze 20-20-0

0,32

0,42

0,39

0,48

0,65

1,05 – 0,9

0,90-1,10

Kompoze15-15-15
















1,10– 0,93

0,93-1,05

Ülkemizde 2008 yılı Ekim ayı sonuna kadar gübre fiyatlarındaki artış devam etmiş, Kasım ayında ise fiyatlar düşmeye başlamıştır. Kimyevi gübrelerde meydana gelen fiyat düşüşleri sonbaharda, gübre kullanımından sonra ortaya çıkmıştır.

Çiftçi alacağı gübreyi Eylül-Ekim ayında alıp tarlasına attıktan sonra, gübrenin ucuzlamasının çiftçimize herhangi bir yararı olmamıştır. Gübre fiyatlarındaki olağanüstü artışların olduğu dönemde gübre kullanmak zorunda kalan çiftçilerimiz bu düşüşten yararlanamamıştır.



Mazot destekleri yetersiz ve anlamsız;

2009 yılı tarım destek bütçesinde mazot destekleri için ayrılan kaynak 583 Milyon TL’dir. Fiyatının değişmeyeceği varsayılsa bile çiftçilerimiz kullanacağı mazota yaklaşık 9,5 Milyar TL ödeyecektir. Bunun 1,72 Milyar TL si KDV, yaklaşık 3,4 Milyar TL’si de ÖTV’dir. Destekleme amacıyla verilen 583 Milyon TL, çiftçinin mazot giderinin yaklaşık % 6’sını, kullandığı mazot için ödediği toplam verginin % 11’ini karşılayacaktır.

Gübre ve mazot için verilen desteklerin artırılması çiftçilerimizin toplamda desteğinin arttığını göstermeyecektir. Çünkü toplam bütçe miktarı sadece % 1,9 artırılmıştır. Gübre ve mazot desteğindeki artışlar DGD için verilen kaynağın bu girdilere aktarılmasından ibarettir.

Tarımda kullanılan elektrikte destekleme politikasını 2003 yılı Ocak ayından itibaren kaldırılmıştır.

Diğer yandan bitkisel ve hayvansal üretimde kullanılan elektrik enerjisinin, tarımsal üretim maliyeti içinde önemli bir orana ulaşması, elektrik faturasının ödenmesinde ciddi sorunlara neden olmaktadır.

Bilindiği üzere, tarımda kullanılan elektrikte destekleme politikasının 2003 yılı Ocak ayından itibaren kaldırılmış olması, söz konusu alanda fiyatların yüzde 34,4 oranında artmasına yol açmıştır.

Bu artışın ardından, elektriğe 2008 yılının Ocak, Temmuz, Ekim aylarında olmak üzere üç defa daha zam yapılmış, maliyet bazlı fiyatlandırma mekanizmasına geçiş ile birlikte tarımsal sulamada kullanılan elektriğin birim fiyatı 2008 yılında yaklaşık yüzde 50 oranında yükselmiştir. Bilindiği üzere elektriğe son günlerde %10 mertebesinde bir zam daha gelmiştir. 2002-2009 yılları arasında tarımsal sulamada kullanılan elektriğin kilovat saatinin ise yüzde 70.1 arttı.



Fındık;

AKP Hükümetlerinin iktidarda olduğu son 7 yılda sürekli tartışma konusu olan fındık hasadı, bu yıl da üreticiyi ürettiğine pişman etmiştir.



FINDIK-SEN 2009 Yılı Fındık Raporunda; Fındık da yeni dönem de 750 m rakımın üzerindeki sahalarda dönüme destek verilmeyeceği ifade ediliyordu. Fındığın anayurdunda (Giresun-Ordu-Trabzon) hem 750 m yukarısı hem de %6 eğimin altında olan alanlar için muafiyet uygulaması talebinde bulunmuştuk.750 m uygulaması tüm bölgelerde kaldırılırken % 6 eğimin altındaki alan uygulaması da ikinci sınıf topraklarda tüm bölgelerde sınırlama getirildi. Ayrıca mülkiyet bakımından hazine arazileri ve orman idaresi ile ilgili alanlarda yaklaşık 60-70 bin ha fındıklık da alan bazlı ödemeler kapsamı dışına bırakıldı.

1938 yılında kurulan ve devlet adına destekleme görevi verilen FİSKOBİRLİK devre dışı bırakılarak, kamu zararının artmasına neden olunmuştur. FİSKOBİRLİK işlemez hale getirilerek, Sakarya’dan Trabzon’a kadar olan bölgede kurulu tesisleri ve fabrikaları çürümeye bırakılmıştır.

AKP hükümeti fındık üretiminde, üretim az da olsa çok da olsa üreticiyi üzmeyi, ürettiğine pişman etmeyi başarmıştır. TMO’nun müdahale alımı için bir kaynağının olup olmadığı belirsizdir. Yetersiz alım merkezleri ve teknik personel yetersizliği ve alım prosedürleri, üreticiyi çileden çıkarmıştır. TMO tarafından adeta fındık almamak için “alım merkezleri” kurulmuştur.

Fındık piyasasında ancak iki yıl kalan ve 15 Temmuz 2009 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile fındık piyasasından çekilen TMO, stoklarında bulunan 535 bin ton fındığı ne yapacağı belirsizdir.

Hükümetin açıklamış olduğu 2009 yılı fındık stratejisi sonrası fındık fiyatlarında hızlı bir düşüş yaşandığını, açıklama öncesi 4,2 TL olan müdahale fiyatı, serbest piyasada fındık fiyatlarının 3 TL’den, 2,5 TL’ye düşmesine sebep olmuştur.

2009 Mart ve Nisan aylarında ihracatçıların 3,5 liradan fındığı sattığını bu fiyatın pazarda en fazla 2,80 TL ye geleceğini Milliyetçi Hareket Partisi olarak Meclis Genel Kurulunda dile getirdik ve bu tahminimizde yanılmayı çok istedik. Ancak bugün görüyoruz ki fiyat 3 TL’nin bile ne yazık ki altına düşmüştür.



FINDIK-SEN: 2009 Yılı Fındık Raporunda; Farklı kurum ve örgütlerin 2009 fındık sezonu ürün daha dalda iken 3,00 TL’sinden alımlarla başlamış, rekoltenin beklenin (450-550 bin ton) altında 380-400 bin ton kadar gerçeklemesi ve buna bağlı olarak pazara inen fındık da bir yığılma olmaması ile fındık fiyatları TMO "sinin 2008 yılındaki son kademeli fiyatı olan 5,00 TL’sine kadar çıkmış ancak rantçıların beklentileri ve müdahaleleri doğrultusunda 4,00 TL - 4,50 TL arasında piyasa oluşturulmuştur.

FİSKOBİRLİK’i devre dışı bırakan ve birkaç ihracatçıyı piyasanın aktörü haline getirmeye çalışan oyun, tüm hızıyla devam etmektedir.

2008-2009 yılı Buğday fiyatı 50 kuruş...

“Bu yıl hububatta rekolte normal yıllardaki üretim seviyesine yakın gerçekleşmektedir. Geçen iki yılda kuraklık, girdi maliyetlerinin yüksekliği nedenleriyle mağdur olan çiftçilerimiz, bu yıl ürettikleri hububattan alın teri emeklerinin karşılığını almayı beklemekteyken hüsrana uğramışlardır.



Açıklanan 50 Kr/Kg buğday fiyatı maliyetin altında kalmıştır. Bu fiyat alım sırasında en düşük kalite buğdayın fiyatı kabul edilmeli ve kalite kriterleri yükseldikçe fiyat belli oranda yükselmelidir. Kısacası açıklanan fiyat taban fiyat olmalı, tavan fiyat olmamalıdır.

Açıklanan bu fiyata göre, çiftçinin en azından maliyetini karşılayabilmesi için prim miktarının TZOB tarafından belirlenen 61 Kr/Kg 2008/2009 ürünü buğday maliyetine erişebilmesi için pirim desteği 11 Kr/Kg olması gerekmektedir. Ancak prim miktarı 5 Kr/Kg olarak açıklanmıştır.

Açıklanan bu fiyat geçen yıl 56 Kr/Kg olan piyasa fiyatlarının altında kalmıştır.

Arpa fiyatları 28 kuruşa kadar düştü...

2007 ve 2008 yıllarında ülkemizde yaşanan kuraklık arpa üretimini olumsuz etkilemiş ve arpa üretimi 2007 yılında 7.3 Milyon tona 2008 yılında ise 5,9 Milyon tona gerilemiştir. Üretim masraflarının artmasına rağmen bu iki yılda yeterli ürünü elde edemeyen üretici zarar etmiştir. 2009 yılında ise yağışların normallerin üzerine çıkması neticesinde arpa rekoltesi ilk tahmin sonuçlarına göre 7,2 Milyon ton beklenmektedir.

2008-2009 üretim döneminde arpa üretiminin yoğun olarak gerçekleştirildiği ilçelerdeki Ziraat Odalarımızdan alınan bilgilerle gerçekleştirilen çalışmaya göre arpa maliyeti 55 Kr/Kg olarak tespit edilmiştir.

2009 yılı arpa maliyeti 55 kr/kg iken arpa fiyatları 28 kr/kg’a kadar gerilemiştir. Artan girdi fiyatları ile üretim maliyeti yükselen üreticiler bu yıl iyi bir pazarlama yılı olmasını beklerken ucuz fiyatlı ikame ürünlerle rekabet etmek zorunda bırakılmıştır.

TMO fındıkta olduğu gibi mısırda da piyasayı düzenleyememiştir.

Bu yıl AB’ye uyum kapsamında yürürlüğe giren yönetmeliğe göre TMO, 1 Hazirandan önce piyasaya müdahale etmeyecek, 3 tonun altında ürün almayacak ve 1 Kasım itibarıyla da sadece çiftçiden değil, tüccardan da alım yapacaktır.



TMO'nun mısır müdahale alım fiyatları da Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından açıklandı.

Toprak Mahsulleri Ofisi'nin mısıra müdahale fiyatı olarak 43 Kr/Kg ve kilogram başına da 4 Kr prim olarak belirlenmiştir.

Yapılan hatalar sonucunda 2007 yılında 1,1 Milyon ton mısır ithal edilmiştir. 2008 yılında 1,5 Milyon tonun üzerinde mısır ithalatı yapıldıktan sonra Gümrük Vergi Oranları artırıldı. Zamanında artırılmayan vergi oranları üreticiyi koruyamamıştır.

TMO tarafından açıklanan 43 Kr/Kg fiyat üreticilerimizin maliyetini dahi karşılamamaktadır. Ayrıca, önemli olan husus TMO’nun alım yaparken uygulayacağı en yüksek fiyatıdır. TMO, üreticinin getirdiği mısırı 43 Kr/Kg’dan almamaktadır. TMO mısırdaki nem oranına, yabancı madde oranına ve hektolitreye bakarak fiyat düşürmektedir. Özellikle ikinci ürün mısır üretiminde nem oranları yüksek olmaktadır.

Bu sebeple ikinci ürün mısır fiyatları özellikle Marmara Bölgesinde 25 Kr/Kg’a kadar gerilemiştir.

Rakamlar mısır üreticisinin içinde bulunduğu durumu açıkça ortaya koymaktadır. 45 Kr/Kg maliyeti olan mısırı üretici ortalama 30 Kr/Kg ancak pazarlayabilmiştir. Daha öncede belirtildiği gibi fiyatlar, özellikle ikinci ürün mısırda 25 Kr/Kg kadar gerilemiştir. TMO’nun verdiği 43 Kr/Kg fiyat ve prim olduğu halde mısır fiyatlarının düşmesi engellenememiştir. Bu nedenle seneye mısırdan kaçış olması ihtimali kuvvetlidir.



Ayçiçeği Avans Alım Fiyatı 0,765 TL/Kg.

Türkiye bitkisel yağlar tüketiminde ayçiçeği yağının % 65-70 civarında payı ve % 40 civarındaki yüksek yağ oranı ile yağlık ayçiçeği, ülkemizin en önemli yağlık tohumudur.

2008/2009 sezonu Türkiye yağlık ayçiçeği üretiminin 800-850 bin ton seviyelerinde gerçekleşmesi beklenmektedir. 2008/2009 iş yılı yağlık ayçiçeği avans alım fiyatı 0,765 TL/Kg. olarak açıklanmıştır.

2009 Yaş çay alım fiyatı 90,5 kuruş olarak açıklandı...

Ekvator kuşağı dışında dünyada çay üretilen nadir ülkelerden biri olan Türkiye, Dünya üretiminde önemli bir paya sahiptir. Avrupa Birliği'nde tek çay üreticisi olan Türkiye, çay üretiminde Dünyada 5.sıradadır.

Türkiye'de ÇAYKUR tarafından 553 bin ton yaş çay alımı yapılıyordu. Özel sektör ile birlikte 790 bin ton yaş çay alımı yapılıyor. 2008 yılında ÇAYKUR 650 bin ton yaş çay alımı gerçekleştirdi. Toplamda ise 2002 yılında 790 bin ton olan rakam, 1 Milyon 100 bin tona çıktı.

Türkiye'de 100 kişiden 96'sı her gün çay içmekte, yıllık kişi başı çay tüketimi 2,80 kg dır. Türkiye'nin yıllık kuru çay talebi 200.000 ton civarındadır. Ancak AKP hükümeti tüketimin bu oranda yüksek bir düzeyde bulunduğu ülkemizde çay üreticisini sıkıntıya düşürülmektedir.

Tarım ve Köyişleri Bakanı, 2009 yılı yaş çay alım fiyatını kilogram başına 79 kuruş ve 11,5 kuruş ta prim uygulaması ile toplam 90,5 kuruş olarak açıkladı.

Yaş çay alım fiyatları geçen yıl kilogram başına 73,7 kuruş fiyat, 11,3 kuruş da prim olmak üzere toplam 85 kuruş olarak açıklanmıştı.



Yüklə 1,51 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   8   9   10   11   12   13   14   15   16




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin