Misbah’ul Hidaye



Yüklə 0,93 Mb.
səhifə33/36
tarix29.10.2017
ölçüsü0,93 Mb.
#19556
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   36
    Bu səhifədəki naviqasiya:
  • Vemiz

Vemiz


Şeyh Muhammed Rıza Kumşei (r.a) Esfar-i Erbaa kitabı hakkında yazdığı bir inceleme risalesinde özetle şöyle demektedir: Bil ki sefer insanın vatanından yola çıkarak ve menzilleri aşarak hedefine doğru göçmesidir. Bir zahiri sefer vardır ki açıklamaya gerek yoktur. Bir de manevi sefer vardır. Manevi sefer dört kısımdır. Birincisi halktan Hakk’a sefer etmektir. Bu da insanın kendisiyle hakikati arasındaki zülmani ve nurani perdeleri ortadan kaldırmasıdır. Bu hakikat ezelden ebede her zaman kendisiyle beraberdir. Bu örtüler ve hicaplar üç çeşittir:

1-Nefsanî zülmani hicaplar,

2-Akli nurani hicaplar,

3-Ruhi nurani hicaplar,

İnsan nefis, akıl ve ruh makamlarından yükselecek olursa bu üç tür hicaplar da ortadan kalkar. Bu üç tür hicabın kalkmasıyla salik insan Hakk’ın cemalini müşahade eder ve kendinden fenaya erer. Bu fena makamıdır. Fena makamında başka bir takım makamlar da vardır ki onlar da sır, hafiyy ve ehfa makamlarıdır. Dolayısıyla ilk sefer (yolculuk) sona erer ve insanın vücudu hakkani bir vücud olur. Mahv haletine bürünür. Şathiyat dolu sözler söyler ve küfre mahkum edilir. Böylece eğer ilahi inayet yardımına koşarsa ilahi inayete mazhar olur ve ondaki mahv haleti ortadan kalkar. Rububiyetin izharından sonra ubudiyetini itirafta bulunur. Velhasıl birinci sefer sona erince ikinci sefer başlar.

Bu sefer ise Hakk vesilesiyle Hakk’tan Hakk’a yapılan seferdir. Bu seferin Hakk ile olmasının sebebi ise salik kulun velayet makamına ermiş olmasıdır. Artık vücudu hakkani olmuştur. O halde süluku da zat makamından kemallere doğru başlamaktadır. Sonunda Allah’ın kendine has kıldığı isimler dışında bütün isimleri bilme makamına ulaşır. Buraya gelince tam velayet sahibi olur. Zat, sıfat ve fiilleri, Allah’ın zat, sıfat ve fiillerinde fenaya erer.

Ehfa makamı olan “fenadan fena” makamı kendisine hasıl ve velayet dairesi tamamlanmış olur. Burada ikinci sefer de sona erer ve üçüncü sefer başlar.

Bu üçüncü sefer ise Hakk’tan halka doğru seferden ibarettir. Bu durakta süluku fiillerin mertebelerinde gerçekleşir. Salik için tam sahv makamı hasıl olur. Allah’ın baki kılmasıyla baki olur. Ceberut, Melekut ve Nasut âlemlerine yolculuk eder. Nübüvvetten bir nasip kedisine hasıl olur. Ama teşri makamına sahip değildir. Burada üçüncü yolculuk da sona erer. Dördüncü sefer başlar.

Bu dördüncü sefer ise halktan halka Hakk vesilesiyle yapılan seferdir. Bu yolculukta mahlukatı, eserlerini, levazımını müşahade eder. Onların kâr ve zararların bilir. Onların Allah’a dönüş niteliğini ve onları Allah’a doğru çekebilecek şeyleri tanımış olur. Böylece bildiklerini ve Allah’a doğru seyretmeye engel olan şeyleri onlara bildirir. Bu makamda teşriî nübüvvet makamına erer.”1



  1. Vemiz


Bana göre halktan Hakk’a seferden ibaret olan ilk sefer halkî renk taşıyan hicapları ortadan kaldırmaya ve Hak Teala’nın vücud âlemindeki fiilî zuhuru vasıtasıyla Hakk’ın cemalini müşahade etmeye bağlıdır. Hakikatte bu fiili zuhur varlık mertebelerinde zatın zuhurudur. Bu da yeli’l hakkî (Hakka’a bakan) bir boyuttur. Başka bir ifadeyle Hakk’ın cemalini müşahade etmek insanın nezdinde vechullahın inkişaf etmesidir. Bu seferin sonu ise bütün halkı Hakk’ın zuhuru ve O’nun ayetleri olarak görmektir. Böylece ilk sefer sona ermekte ve ikinci sefer başlamaktadır. Yani mukayyed olan Hakk’tan mutlak Hakk’a sefer etmektir. O halde onun nezdinde vücudî hüviyetler izmihlale uğramış, halkî taayyünler tümüyle yok olmuş ve tam vahdetin zuhuruyla büyük kıyamet kopmuş sayılmaktadır. Hakk Teala onun için vahdaniyet makamıyla tecelli etmektedir. Bu makamda asla eşyayı görmez; zat, sıfat ve fiillerinden fani olur. Bu seferde eğer enaniyet ve bencilliğinden bir şey kalmışsa, ruhunda olan şeytan rububiyet sıfatıyla zuhur eder, böylece şathiyata kalkışır. Başkalarında ortaya çıkan şathiyat, tümüyle salik ve sülük noksanlığından kaynaklanmaktadır. Onların vücud ve enaniyetlerinden kalıntılar kalmıştır. Bu yüzden sülük ehli kimseler salik kimsenin bir öğretmeni ve kılavuzu olmalıdır diyorlar. Bu öğretmen onu sülük yoluna kılavuzluk etmektedir. Bu kılavuz da sülük niteliklerini bilen biri olmalıdır. Şer’i riyazet caddesinden asla çıkmamalıdır. Batınî sülük yolları sayılamayacak kadar çoktur. İnsanların çektikleri nefes sayısında Allah’a sülük yolları vardır.

O halde eğer bu aşamada kabiliyetleri takdir makamında ilahi inayet haline şamil olursa (ki Şeyh Muhyiddin şöyle diyor: “Sadece Feyz-i Akdes sayesinde kâbil ve ehil olabilir) Allah-u Teala onu kendisine geri döndürür ve üçüncü yolculuğa koyulur.

Bu sefer de Hakk’dan hakkî halka Hakk vesilesiyle gerçekleştirilen seferdir. Yani cemî ahadiyet makamından ayan-i sabit’e yolculuktur. Bu seferde salik kimse için eşyanın hakikati, kemalleri, ilk makamlarına yükseliş keyfiyeti ve asıl vatanlarına dönüş niteliği keşfolmaktadır. Bu makamda kaldıkça salik kimse peygamber olamaz ve teşri hakkı yoktur. Zira henüz aynî neşette halka dönüş yapmamıştır. Böylece dördüncü yolculuğa başlar. Bu sefer ise a’yan-i sabitten halka, yani ayan-i harici’ye, Hakk vesilesiyle, yani kendi hakkani vücuduyla yaptığı seferdir. Bu makamda her şeyde Hakk’ın cemalini müşahade eder. A’yan-i haricinin ilmi neşetteki makamlarını tanımış olur. A’yan makamına ve daha üst makamlara sülük yolunu bilir. Onların kendi asıl vatanlarına vuslatını anlar. Bu seferde din ve şeriat sahibi olur. Zahiri bedeni ve batınî kalbi hükümleri icad eder. Allah, sıfatları ve isimleri ile ilgili bilgileri ve hak öğretileri, kabiliyetli kimselerin derk etme kabiliyetleri miktarınca bildirir.

  1. Vemiz


Buradan da anlaşıldığı üzere her şeriat sahibi resul bu dört seferi gerçekleştirmek zorundadır. Ama buna rağmen makamları birbirinden farklıdır. Bazı peygamberler Rahman isminin mazharlarıdır. Örneğin böyle bir kimse ilk seferinde bütün âlemlerde Rahman isminin zuhurunu müşahade eder. İkinci seferin sonunda bütün eşyanın Rahman isminde yok (müstehlek) olduğunu görür. O halde bu seferden dönerken rahmet ve rahmanî vücud ile bu âleme döner. Böylece nübüvvet dönemi sınırlı olur. Diğer isimlerin mazharı da ilmi makamdaki farklılıkları hasebiyle aynı durumdadır. Allah isminin mazharı ise ilk seferin sonunda Hakk’ın zuhurunu tüm boyutlarıyla müşahade eder. Hak Teala’nın hiçbir işi, O’nu diğer işlerinden alıkoymaz. İkinci seferin sonunda ise bütün hakikatleri ilahi cemî isimde yok olmuş (müstehlik) görür. Hatta kendisi bile salt ahadiyette müstehlik olur. Böylece ilahi cemî vücudla halka geri döner. Bu durumda ezeli ve ebedi nübüvvet ile zahiri ve batıni hilafet makamına da sahiptir.


  1. Yüklə 0,93 Mb.

    Dostları ilə paylaş:
1   ...   28   29   30   31   32   33   34   35   36




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin