"Bazen sorular bile sapkınlık olabiliyor. Acaba dünya gerçekten dönüyor mu, bu da bir sorudur. Acaba mütecaviz olmayan bir emperyalizm olur mu? Gorbaçov bunu da sordu. Kendi teorisine inananlar bu soruları sormayı akıl etmiyorlar. Eğer bir derslikte sorarlarsa da hemen 'hayır' cevabını veriyorlar. Gorbaçov'un bu iki sorusuna 'hayır' cevabını vermemesinin mi şaşırtıcılığına işaret etmiş olduğumu hatırlıyorum." (Y. Küçük, aynı sayı,s.20)
Ama biz hatırlamıyoruz!
H. Yurtsever de kalkıyor, tartışmakta olduğumuz yazısında, Y. Küçük'ün yukarıdaki yeni telkin'inden de güç alarak, aynen şunları yazabiliyor: "Bizler, dün ve bugün en kabul görmüş Sovyet ve Komintern tezlerini eleştirdik ve eleştiriyoruz" (sayı: 31, s.6) Ve tabi bunun arkasından, Y. Küçük’ün Türkiyeli devrimcilere yönelik o aynı ithamı: Hem "revizyonist" nitelemesi, hem modası geçmiş Sovyet tezleri!
Bir kez daha: Evet, birlik! Ama aynı zamanda ciddiyet!(301)"Sizler"in bugün bir çok Sovyet tezini eleştirdiğinizi biliyoruz, bu doğru. Ama ya "dün"? Oysa biz "sizler”in "dün" TİP'li ve TKP'li olduğunuzu sanıyorduk. O TİP ve TKP ki, en pespaye, en rezil kruşçevci tezler ve programlar üzerine oturuyorlardı. Y. Küçük Sovyet tezlerinin yalnızca “kapitalist olmayan”dan ibaret olmadığını, örneğin bir de “barış içinde geçiş"i, "parlamenter yol", türünden tezleri olduğunu; Sovyetler’in birincisini, "kapitalist olmayan yol"u , geri ülkeler için, ikincisini, "parlamenter yoldan barışçıl geçiş"i, Batılı kapitalist ülkeler için önerdiğini; TİP'in "Kapitalist Türkiye" tespitine bağlı olarak bu ikincisini tercih ettiğini bilmeyecek kadar cahil sayıyor olmalı Türkiyeli devrimcileri. Biz bu sorunların "dün" tartışıldığını ve geride kaldığını sanıyorduk. Biz, Y. Küçük "dün" TİP ve B. Boran ile birlikte, H. Yurtsever'in “dün" TKP'li ve İ. Bilen'le birlikte olduğunu ortak kabul gören, fakat artık geride kalan bir ortak gerçek sanıyorduk. H. Yurtsever’in çeşitli yazıları kadar, Aydın Üzerine Tezler'in beşinci kitabı da buna tanıklık edebilir. Ama anlaşılıyor ki, Kruşçev-Brenjnev çizgisinin revizyonist karakterini nitelememek inadı, geçmişe ilişkin "yeni açılımları" zorluyor. Y. Küçük'ün zengin hayal dünyasını anlayabiliyoruz. Ama o sükuneti ile tanıdığımız H. Yurtsever’e ne oluyor? Bu soru, T. Kurtuluş'un bir çok yazarındaki temel bir kusuru burada ifade etmemizi gerektiriyor. Y. Küçük ve Çelik Bilgin'in bir çok "açılımı"na ihtiyatsızca "kapılmak" Marks'da Birnstein'ı, Lenin'de şimdiki revizyonist-sosyal demokrat çürümenin kaynaklarını keşfetmeye götüren, o "Marksizm-Leninizme soldan müdahele" muğlak sloganı da bu açılımlardan biridir. Oysa bu konuda, 14. sayının başyazısında söylenenler çok daha makul, anlamlı ve doğruydu. Marksizmin bir bilim olduğu ve geliştirilmeye, zenginleştirilmeye, özellikle bugün ihtiyacı olduğu bir gerçektir. Ama "soldan müdahale etme"nin ne anlama geldiğine ilişkin ilk işaretler pek hayra alamet görünmüyor. Bu alabildiğine keskin ve "devrimci" iddianın , ilk olarak, Sovyetler Birliği’ndeki "yeni düşünce"nin Marks’ta ve(302)Lenin'de bir "sağ arayış" olduğu değerlendirmesiyle birlikte ortaya atılmış olması, T. Kurtuluş payına ne büyük bir talihsizlik.("Toplumsal Kurtuluş Marx’da ve sürdürdüğü ölçüde Lenin'de bir sol arayışı temsil ediyor. Sovyetler Birliği'nde ise Marx'da ve Lenin'de bir sağ arayış, bugün çok şeyin üstünü kontrol edebiliyor." (Kurtuluş’un Üçüncü Yılı, Başyazı, sayı: 22. arka kapak)SBKP'de Marks ve Lenin'den bir şey kalmış mıydı ki? SBKP "ricacılığı" T. Kurtuluş'un temel işlevlerinden biri oldu uzun süre.(”Gelenek türünden dergiler ise tövbekar hareketin ricacılarıdır. Radikal ve devrimci kesime, sürekli tövbekar hareket adına ricalarla yaklaşıyorlar. Rolleri nettir; reddetmeyen bir eleştiriyi, TKP için ardı arkası kesilmeyen ricalarına kuvvet şurubu yapmak istiyorlar." (T. Kurtuluş, sayı: 17-18, s. 24 ) Çelik Bilgin’in bu isabetli sözleri bana hep T. Kurtuluş'un SBKP karşısındaki konumunu hatırlatmıştır. Ama hakkaniyet için eklemem gerekiyor; SBKP çizgisi ile tövbekar çizgi arasındaki kopmaz ilişkiyi Gelenek T. Kurtuluş’tan önce gördü, dahası bu konuda T.Kurtuluş'u da uyardı. (Gelenek, sayı: 23, s. 34))