2 nolu yazim komisyonu tutanaklari iÇİndekiler



Yüklə 6,49 Mb.
səhifə18/84
tarix30.04.2018
ölçüsü6,49 Mb.
#49645
növüYazi
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   84

18.09.2012 Tarihli Toplantı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 13.15

-----0-----

AHMET İYİMAYA (Ankara) - Değerli arkadaşlar, toplantı yeter sayımız vardır, oturumu açıyorum.

Çalışmaları başlatıyorum. Başarılı ve verimli bir çalışma diliyorum.

Toplantımıza katılan asli temsilin dışındaki katılımcı değerli uzman ve danışman arkadaşları ismen sizlerle paylaşıyorum: Yusuf Şevki Hakyemez, Profesör Hasan Tunç, Mehmet Ali Zengin, Taylan Barın, Tarık Olcay, Mustafa Kemal Çiçek, Demirhan Burak Çelik, Özgür Sevgi Göral, Yusuf Uygar.

Teşekkür ediyorum.

Şimdi, bugün, aşağı yukarı…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) - Bayağı gitmişiz…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bayağı güzel. Hatta Hocam, dün bir latife yaptım: Sıcaklarda domates oluverir ama serinlerde çınarlar. Serin zamanlarda çınar hükümler ürettik. Yani, onun için serin zamanlar çok önemli.

Bugün toplu sözleşme hukukuyla ilgili temel norm inşası konusunda eskiz yapacağız. İnşallah bir proje, bir ön taslak üretiriz. Şu anda, bizim önümüzde bütün partilerin önerileri var. Burada iki şeyi birbirinden ayırmak lazım değerli arkadaşlar. Tabii, 2010 yılı referandumundaki Anayasa değişikliğinin getirdiği parametre var:

1) Çalışanlar mı, işçiler mi? İster istemez kamu hizmeti ve kamu hizmetinde istihdam ile akit serbestisi kapsamındaki işçilerin durumu.

2) Bu ayrımın toplu sözleşme hukukuna yansıması.

Bu, hizmet akdi olduğu zaman toplu iş sözleşmesi, eğer memur-işçi ayrımı anayasamızda devam edecekse -temel bir tercih- tabii buraya gelmedi, kamu hizmetleri zannediyorum 126, 127, 128 o civardaki şeyler. O zaman da toplu sözleşme şey ediyor.

Bir de grev hakkı tabii, müzmin bir sorunumuz. Kamuda grev olabilecek mi? İki yöntemi izleyebiliriz değerli arkadaşlar: Bir, biz metinleri okuyarak hemen norm üretebiliriz veya bu konudaki prensip görüşler ortaya konabilir, partilerin bakışı konabilir -işçi-memur ayrımındaki parti görüşü- onun yansımasını yaparız. Uzlaşma olur, olmaz ama o parametreler içerisinde kamuda grev hakkı olacak mı, olmayacak mı? Partilerin teklifleri incelendiği zaman böyle paradoksal durumlar var.

Oktaycığım siz mi söz alacaksınız?

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Yani, bir hatırlatma yapalım da.

Bir taraftan hakkını, hukukunu mutlaka koruyoruz ama bu işin bir de karşı tarafı var, lokavt var, ona hiç girmiyorsunuz.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Grevin bir paralel kavramı var, lokavt. Grevde iki konumuz var, lokavt…

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Yani, pek sıcak ve sevimli bir tabir değil ama netice itibarıyla, taraflar var ise bu tarafların…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Evet, bu konuda görüş açıklamak isteyen var mı?

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Hayır, hayır, sadece başlık olarak değerlendirdiğimiz vakit bunu…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yoksa madde inşasına başlayabiliriz.

Başlayalım mı Hocam? Tamam.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Lokavt artık uluslararası sözleşmelerle, grevle birlikte eşdeğer bir hak olarak anılmaktan çıkarıldı bildiğiniz üzere.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Evet.

OKTAY ÖZTÜRK (Erzurum) – Böyle bir not düşeriz yani, “lokavt vardı ama böyle böyle oldu.” Diye!

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şimdi iki tane sistem var: Bir; işçi-memur ayrımı ki o kamu hizmeti istihdam şekilleriyle ilgili temel bir tercih olmadığı için ister istemez bu ayrımı benimsemek zorundayız. İşçi-memur ayrımına göre, işçilerde toplu iş sözleşmesi, kamu statüsünde olanlarda da toplu sözleşme hizmet akdinde.

Buna göre AK PARTİ teklifi şöyle arkadaşlar: “İşçiler ve iş verenler -diğer partilerde ‘çalışanlar ve iş verenler’ şeklinde şey yapılıyor- karşılıklı olarak ekonomik ve sosyal durumlarını ve çalışma şartlarını düzenlemek amacıyla toplu iş sözleşmesi yapma hakkına sahiptirler.” Diğerlerinde, CHP’de “çalışanlar ve iş verenler” diyor, toplu sözleşme ve toplu iş sözleşmesi ayrımına gitmiyor. Hepsi için “toplu iş sözleşmesi” -kendi felsefesine göre- tanımını yapıyor. MHP de yine” toplu sözleşme” diyor, toplu iş sözleşmesi ayrımı yok. Barış ve Demokrasi Partisi “düzenleme” yerine farklı bir eksen şey etmiş. “Durumlarını korumak ve geliştirmek amacıyla… Zaten düzenlemenin amacı bu olabilir.” deniyor.

Benim tabii bireysel görüşüm var. Arkadaşlar şey yapalım mı, yani bu ayrımı burada…

Buyurun.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Sayın Başkan bir şey söyleyebilir miyim?

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Buyurun Hocam.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Bilmiyorum diğer arkadaşlar ne diyecekler ama bu iki hak, birbirinden farklı ve son 2010 referandumunda da çok açık görüldüğü gibi birbirleriyle karıştırılan iki hak. Bütün partiler de zannedersem o görüşte, dolayısıyla bence, biz bunları birbirinden ayıralım. Yani “toplu sözleşme hakkı” diye ayrı koyalım “grev hakkı” diye ayrı koyalım. Pardon, “Sendika hakkı ve toplu sözleşme hakkı.” Şu anda biz sendikayı mı konuşuyoruz, toplu sözleşmeyi mi konuşuyoruz?

AHMET İYİMAYA (Ankara) - Sendikayı değil Hocam. Biz şu anda toplu sözleşmeyi ikiye mi ayıralım, toplu iş sözleşmesi ve toplu sözleşme mi diyeceğiz diye…

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Pardon, pardon. Ben sendikaya bakıyorum devamlı. Diyorum ne yapıyoruz?

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yok Hocam. Toplu iş sözleşmesi bizim görüşümüz.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – “Çalışanlar ve iş verenler” diyelim.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – “Çalışanlar ve iş verenler” diyemeyiz Hocam, niye diyemeyiz? Siz çalışanlara da… Çalışanlar içerisinde iki kategori var: Bir hizmet akdiyle işçi olanlar var, bir de kamu statüsünde çalışanlar var. Kamu statüsünde çalışanlara toplu iş sözleşmesi, grevle birlikte toplu iş sözleşmesi hakkı veriyor muyuz?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Siz zaten referandum da bunu vaat ettiniz, sonra yapmadınız!

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, şimdi şey ediyoruz, yani buradaki görüşleri ılımlandıralım diye, yoksa siyasal bir eksen anlamında değil.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Peki,, tamam. Milliyetçi Hareketten sonra benimsiyoruz.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şu anda, burada, bizim bir defa parti olarak görüşümüz, işçi ve işverenler için toplu iş sözleşmesi, memurlar için toplu sözleşme çünkü toplu iş sözleşmesinde farklı olarak grev hakkı veriyoruz. Toplu sözleşmede grev hakkı olacak mı? Zor çünkü istihdam reformu yapmadan böyle bir şeye gidemezsiniz. Yani kamuda grevi yapabilmeniz için, gerçekten kamu istihdam reformunu yapmak lazım.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Şart mıdır?

AHMET İYİMAYA (Ankara) - Kaldıramaz Hocam ya, bir gün şey et ya, bütün hizmetler durur.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Ee dursun ne olur yani.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yok yok. Fransa’da çok az o 100 bin-200 bin kamu işçisi, burada milyonlar.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Ne milyonu, 500 küsur bin kamu işçisi var!

AHMET İYİMAYA (Ankara) – 1 milyonu var Hocam zannediyorum. Tam bilmiyorum ama yani burada…

Hocam birinci şeyimiz şu: Bunu biz müşterek metin haline getirebiliyor muyuz? Bunun ön şartı şu: İşçilerle memurların tabi oldukları rejimi farklılaştırmak. Bizim görüşümüz bu, parti olarak da görüşümüz bu. Şu andaki Anayasa’da istihdam reformu yapmadan da bunu gerçekleştirmek mümkün değil. Yok eğer, “çalışanlar diyelim, işçi-memur ayrımı yapmayalım” diyorlarsa, bizimki azınlık görüş olarak kalır, o kadar basit yani.

TUNCA TOSKAY (Antalya) - Sayın Başkan şimdi şu var: “Bir istihdam reformu yapmadan bu şekilde olması sakıncalı olabilir” diyorsunuz. Ben buna saygı duyuyorum ama bu anayasa çok uzun soluklu, orta ve uzun vadeyi kapsayan bir düzenleme. Demek ki Türkiye’de bir istihdam reformuna olan ihtiyaç da çok belirgin. Yani biz kendimizi de, birbirimizi de aldatmayalım. Yani şu anda toplu sözleşme yapıyor memurlar, ne oluyor?

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hakem kurulu karar veriyor.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Hakem Kurulu dediğiniz, bugün sizsiniz, bir başka parti gelir önümüzdeki dönemde, Hakem Kurulu da iktidar partisinin emrinde olan bir yer. Yani realite bu. Diyor ki “Ben 4+4 veririm” veya “3+3” veririm. Hakem Kurulu da yarım puan onunla oynuyor, veriyor. O zaman, birbirimizi şey yapmayalım. Yani memurlara bu hakkı vermeyelim veya verelim.

Sizin söylediğiniz istihdam reformunun yapılması hâlinde, en azından şimdiden bir anayasal dayanak oluşturması bakımından çalışanlar ve işverenler kavramını esas alırsak, sizin söylediğiniz reformu yaptıktan sonra, o zaman memurlarla ilgili daha realist, daha sendikal haklar,A toplu sözleşmeye daha uygun bir düzenleme yapma şansımız olur. Burada “işçiler ve işverenler” dediniz ama burada memurlar yok.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Evet, yok. Bizde (2)’nci fıkrada var.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Benim şeyim bu. Yani (1)’inci fıkrada “işçiler, işverenler” diye bir kısıtlama yapmamak, anayasa’da memur-işçi ayrımını…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – “…çalışan…” demek…

TUNCA TOSKAY (Antalya) – … bu kadar net bir şekilde koymak doğru değil çünkü hepsi çalışandır, hepsi emekçidir. O bakımdan, bu genel tabirden gidip ondan sonra, dediğimiz gibi, sizin söylediğiniz istihdam reformu mu yapılır, ne reformu yapılırsa yapılır, o zaman memurların durumunu yeniden, bu gösteri olan toplu sözleşmeden çıkarırız.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, tabii burada, aslında bu maddenin görüşülme doğrusu şu: Bizim Anayasa’mızdaki kamuda istihdam şekilleriyle ilgili maddeyi yazdıktan sonra buna dönmenin daha doğru olacağını düşünüyorum.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Sayın Başkan, bu doğru da, şu anda…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Çünkü Hocam, şu anda yazdık, şu anda kabul ettik diyelim.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Şu anda, bunu herkesi kapsayan bir şekilde yazıp özel bir durumu varsa o maddelerde de o hükmü koyarız.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Burada tabii anayasa normu şey etmiş olmuyoruz, projeyi üretiyoruz ama anayasalaştığı zaman, Hocam da çok iyi bilir, yatay etkisi var anayasanın, bağlayıcı etkisi var. Derhâ,l sistem dönüşüme uğratılmadan böyle bir normun yürürlüğe girmesiyle problemler çıkabilir. Mesela grev hakkı bakımından büyük problemler çıkar diye düşünüyorum.

Buyurun Süreyya Bey.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Şimdi, Tunca Hoca’nın söylediğinde, doğru bir yaklaşımda şöyle bir eksik yan var, o konudaki görüşümü söyleyerek başlamak istiyorum: Yarın başka bir siyasal parti de gelse, yani diyelim ki BDP geldi, diyelim ki TKP geldi, bu, temsiliyet denklemine oturtulamaz, farklı şeylerin toplanması gibi bir şey olur.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Eklektik bir yapı…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Nedir o? Burada aslolan, işveren adına, işverenin temsiliyetinin ağırlıkta olduğu bir hakem kurulu çünkü kamu da burada bir işveren, dolayısıyla iktidardaki partinin MHP, BDP, CHP, AK PARTİ olması hiçbir şeyi değiştirmez. Çalışan-işçi ayrımı bence bir polemik yaratmak adına değil, AK PARTİ’nin bir ricat alanı. Bu ricat alanı, tam da Sayın Başbakanı ziyaret ettiğimizde, referandumdaki anayasal düzenlemeleri bir kazanım olarak gördüklerini ve bundan geriye adım atmayacaklarını, bunu istisna olarak tutacaklarını, önemli bir istisna olarak tutacaklarını söylediğini hepimiz hatırlıyoruz. Peki, ne oldu grevli toplu sözleşmeli memura verilecek olan hakka kadük oldu daha başta bu vaadinden Hükümetin, iktidar partisinin kendisi döndü. Çalışanlar, Ahmet Abi, o kadar cılız argümanlarla bu işe itiraz ediyor ki yerinde olmak istemezdim. İlk defa seni bir norm savunurken bu kadar cılız, bu kadar argümansız, bu kadar fukara gördüm.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Estağfurullah.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Gelin, şöyle yapalım. Bence…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yapacağız bir şey.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) –Yapacağız inşallah.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ne yapacağımız belli değil.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Yapacağımız gayet basit, bir: Katkı sunan ilgili sivil toplumun görüşlerine müracaat edebiliriz. En sağ, muhafazakâr olandan başlayalım; Eğitim-Bir-Sen “Başta kamu çalışanlarına toplu sözleşme ve grev hakkı olmak üzere anayasa talebimiz/özlemimiz karşılanmalıdır.” demiş. ILO sözleşmeleri, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Birleşmiş Milletlerin ikiz sözleşmeleri ve Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı gibi uluslararası sözleşmelerin bir gereği olarak sendikal haklar anayasada açık ve kesin ifadelerle belirtilmelidir. Sendika hakkı, toplu iş sözleşmesi ve grevi de kapsayan bir hak olarak kişilerin yasal ya da biçimsel statüleri arasında ayrım gözetilmeksizin anayasal güvenceye bağlanmalıdır bu. Bu hak kapsamında hakkın öznesine ilişkin daraltıcı yaklaşımlardan uzak durulmalı, yeni toplumsal mücadeleler ve gelişmeler de dikkate alınarak işçi ve kamu görevlilerinin dışında gençler, emekliler, işsizler, kadınlar gibi sosyal grupların da sendika kurmasına olanak verecek biçimde hak öznesi, Milliyetçi Hareket Partisinin çok sevdiği bir yaklaşımla, “herkes” olarak tanımlanmalıdır. Toplu iş sözleşmesi ve grevi de kapsayan toplu eylemler uluslararası sendikal haklar hukukunun yerleşik ilkelerine uygun olarak anayasal güvenceye alınmalı; grev hakkı, toplu iş sözleşmesi imzalama süreciyle sınırlı tutulmamalı, lokavt hakkı da bir insanlık suçu olarak yasaklanmalıdır.

Teşekkür ederim.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Ben de söyleyebilir miyim?

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, buyurun.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Şimdi, o zaman, esaslarda şöyle netleşiyor, şunu söyleyeyim: Biz toplu iş sözleşmesinin “çalışanlar ve işverenler” şeklinde, ekseninde düzenlenmesi gerektiğini ve herhangi bir sınırlamaya tabi olmamasını uygun görüyoruz. Toplu iş sözleşmesi çünkü bir sınırlamaya tabi olmaz.

Grev hakkına geldiğimizde grevin de yine çalışanlar şeklinde değerlendirilmesini istiyoruz ama kamu hizmetini düşündüğümüz zaman şöyle bir ibarenin koyulabileceğini düşünüyoruz. Doğrudur, sadece gene grev hakkını kamu görevlilerine yönelik bir sınırlama yapmayalım, diyoruz. “Belirli zorunlu hizmetlerle sınırlı olmak kaydıyla ve asgari ölçüde kamu hizmetlerinin sağlanması amacına yönelik olarak kanunla düzenleme yapılabilir.” diyelim yani sağlık hizmetleri tamamıyla sekteye uğramasın veya uçuş hizmetleri tamamıyla kesintiye uğramasın diye bir sınırlama…

Ama grev hakkında ve toplu iş sözleşmesi hakkında bence bir yenilik yapalım. “Yenilik” derken yani ta 61’den beri gelen şeyi değiştirelim. Zaten 2010’da da bu minval üzere yola çıkmıştık; yapmıştık yapmamıştık, yapmayı istiyorduk, istemiyorduk ayrı mesele o, ama toplu iş sözleşmesinde hiçbir ayrım koymayalım, sınırlama koymayalım. Grevde de kamudakiler yapmazlar yaparlar diye değil, sadece belirli zorunlu hizmetlerle tamamıyla kesintiye uğraması şeyi bozacak olan ve de “Belirli asgari hizmetin sağlanması amacıyla sınırlandırılabilir.” deyip koyalım. Bence bu hepimizin istediğini amaçlar, hepimizin istediğini getirir yerine ve de biz burada anayasa yaparken işçilere vermiş, kamu görevlilerine vermemiş, ona vermiş, buna vermemiş gibi uluslararası hukuka da çağdaş anlayışa da aykırı bir düzenleme yapmamış oluruz.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sınırlamaya dair biz de görüşümüzü söyleyelim, bu fasıl bitsin isterseniz Sayın Başkan.

Bizim sınırlama konusundaki yaklaşımımız şöyle: Grev hakkım CHP’ninkiyle çok yakın, neredeyse aynı. “Grev hakkının kullanılması ancak kesintiye uğradığında halkın tümünün ya da bir bölümünün yaşamını, sağlığını ya da güvenliğini ciddi bir biçimde tehdit eden hizmetlere ilişkin olarak sınırlandırılabilir.”

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şimdi, evet, arkadaşlar, tabii, ben bu sendika hakkı, grev hakkı, lokavt hak mı değil mi, toplu seçme veya toplu sözleşme… İki misyonum var bugün: Bir, farklı görüşleri denkleştirebilme, ortak bir metin üretebilme, o görevim var, sürçü bir yaklaşım, bir regülatif yaklaşım, “moderatör” diyorsunuz ona siz.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – “Kolaylaştırıcı” diyoruz ona.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – İkincisi de, partilerle bunun müzakeresini yaptık biz yani ben şey ettim. Mesela kamuda grev hakkı: Gerçekten yıllardır bu konuda ben çalıştım. 1995 yılından bu yana bütün partiler söz veriyor ama bir granitle, bir kayayla karşı karşıya kalıyorlar. Sizin 1 milyona yakın memurunuz varsa…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – 500 bin.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – 500 bin midir?

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – 500 bin.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bakın, sözleşmeli personel vesaire, benim bildiğim bir… Bilemiyorum yani bir girin istatistiklere gençler ya.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – 1 milyona yakın.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bir girin yani. Bakın böyle bir hak retorikte kalır, işlemez, mümkün değil, hele anayasal hakkı verdikten sonra ben bunun uygulama kanunu çıkarmıyorum mıkarmıyorum demek kolay değil, yani bunu ciddi şekilde Türkiye’nin pratiği, olanakları bakımından değerlendirmek lazım. Onun için bunun ön koşulu istihdam reformu. Gerçekten kamu hizmetinde memur statüsünde çalışanları azaltırsınız, hizmet akdini getirirsiniz; o zaman iş verene hizmet akdinin feshi var, şu var, bu var, o esnekliği sağlarsınız. Hem hizmet akdinin esnekliği olmasın, memurluğun bütün statüsünden yaralansın, hem de bir taraftan grev… Bu zor, yani herhangi bir sistem kaldıramaz. Diyelim ki kabul ettik bunu, diyelim ki anayasaya girdi, iki sene sonra, üç sene sonra değiştirmek zorunda kalırız. Burada şu görülüyor. Şöyle yapalım izninizle Hocam, arkadaşlar.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bir şey sorabilir miyim size?

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Buyurun Hocam.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bunu böyle formüle eden bir tane sivil toplum örgütü, üniversite, sendika, dernek var mı Avrupa’da?

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Efendim, anayasaların…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Hayır hayır, şu an topladığımız görüşlerde.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şunu söyleyeyim: Ben şahsen şey ettim, yok böyle. Hepsini okudum, bakın, hepsini dün okudum hatta. Şöyle söyleyeyim: Bu gibi sosyal zaruret hâlinde, hukuk inşasında, anayasa mühendisliğinde, sosyal zaruret hâlinde sivil toplum talepleriyle olabilirlik zaruretini mukayese etmek anayasa koyucunun görevi.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Şimdi, hayır, ben başka bir şey anlamak istiyorum.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Evet, yok yok.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bir tane AK PARTİ’den başka hiçbir sağcı, solcu, orta yolcu….

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Ben aynen koyacağım, yazacağım Hocam, Süreyyacığım bunları yazacağım ben. Sizinkileri ilk olarak yazacağım, parantez içerisinde bizim görüşümüzü oraya koyacağım, onu yapacağım, bunun dışında bir şey olmaz.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Derdim o değil, biraz bunu müzakere etmek istiyoruz yani.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Evet, buyurun.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Bir tane böyle bir sivil toplum, sağcı, solcu, sendika yok.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yani iddialı olmasın, benim görebildiğim kadarıyla yok.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Yok. Herkes, ağzını açan, bu emek meselesinde kamuyu da kapsayacak böyle bir genişlikten yanadır. Peki, tersinden baktığımız zaman bu nasıl bir mantık içeriyor? Şöyle bir yaklaşım: Emeğin tanımı var, tarifi var, sadece burada emeği kime servis ettiğiniz bir farklılık ifade ediyor yani memurlukla işçiliğin güncel…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Statü yapısı da farklı ama.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Elbette farklı. Şimdi burada diyoruz ki biz: ”Sen bir işçiyle benzer bir şeyi yapmana rağmen, eforu sarf etmene rağmen o yararlanabilir, sen yararlanamazsın.” kabası bu. Bir kere adil değil. İkincisi, bu gerekçe, gerekçe değil. “Hele durun, inşallah çalı dikelim, koyunlar takılsın, yünleri satalım ondan sonra… Ölme eşeğim ölme.” Yani böyle bir yaklaşım kamu personeline sizin verdiğiniz sözleri ihlal etmeniz anlamına gelir. Bence ilkeye şerh koymayın, gelin “çalışanlar” olarak geçirelim.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Şimdi arkadaşlar, bakın 2 milyon 852 bin, kamu statüsünde çalışan, 2 milyon 852 bin…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Taşeronlar da vardır onların içinde…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yok, yok ihaleli değil, işçi yok, hizmet akdi yok. Memurluk statüsünde, sözleşmeli personel statüsünde toplam son verilere göre…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Sözleşmeli personel…

AHMET İYİMAYA (Ankara) - Sözleşmeli personel de aynı kamuda, o prroblem değil de…

Hocam buyurun.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Ne güzel bu kadar da çokmuş, sizin teorinizi zayıflatırsa diyecektim.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yok, teori meselesi değil pratikte.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Sayın Sırrı Süreyya Önder Milletvekilim, benim biraz evvel söylediğimi eksik buldu, tamamladı.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Estağfurullah, tamamlama anlamında değil.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Ben de bir şimdi bir eksiği tamamlayayım.

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – Eyvah!

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Şimdi meseleye yalnız şeyden bakmamak lazım, yani memur statüsünde olanlar grev yapabilecekler mi, yapmayacaklar mı? Onu konuşalım ama memur statüsünde yaptığı işin niteliği olarak, kesinlikle çalışan işçi kabul edilebilecek olan kişilere, biz bugün kanun çıkararak ellerinden grev hakkını alıyoruz. Türk Hava Yolları çalışanları…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – İstisna koyuyoruz.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Efendim, uçanlar şöyle böyle. Ben size bir şey söyleyeyim: Lufthansa, Almanya’da şakır şakır grev yaptı, binlerce sefer iptal edildi.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tabii tabii.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Adamlar grev hakkını kullandılar. Şimdi Lufthansa’nın çalışanları, grev hakkı yapabiliyor da modernleştik, ILO’nun şeylerini kabul ediyoruz vesaire diyen…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hocam, Anayasa’da öyle bir şey diyemeyiz, istisnalar kanunla düzenlenir.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Türkiye’de Türk Hava Yolları niçin grev yapamasın?

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılıyorum Hocam, katılıyorum…

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Ama o kanunu çıkarttınız.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – O istisna doğru değil.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Birincisi bu.

İkincisi şu: Bakın 1 milyon 800 bin mi, 2 milyon 800 bin mi dediniz?

AHMET İYİMAYA (Ankara) – 2 milyon 850 bin.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – 2 milyon 800 bin.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Memur sayısı 1 milyon 850 bin.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Bunların içinde çok önemli bölümü kanuni düzenlemeyle işçi sınıfının içine hukuki yapı olarak aktarılabilecek olan kişiler. Kamunun hakikaten hayati sayabildiğimiz birtakım alanlarda çalışanlar için kanunla düzenleyerek, bunları klasik anlamda grev hakkından mahrum bırakabiliriz, yalnız toplu sözleşme yaparlar.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tamam, onu yazacağız.

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Ama biz buraya bu hükmü koymadık, ileride şöyle olacak, böyle olacak… Ondan sonra da biz bu işleri bitirdik sonra ona o hakkı vereceğiz diye…

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tunca Hocam…

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Şimdi hakkı verelim, en azından buraya bir genel hüküm koyalım. Ondan sonra iktidar otursun on yıldır…

SIRRI SÜREYYA ÖNDER (İstanbul) – İşinizin adı ne kardeşim?

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Yedi sekiz yıldır iktidardasınız hâlâ topu taca atıyorsunuz.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sevgili Hocam…

TUNCA TOSKAY (Antalya) – Bir çalışanlar için, çalışanlar için, kesinlikle şeyden yararlanamayacakları… Sınıflandırın bir çıkın bakalım, burası dikenli gül bahçesi; elinizi hiç gülün dikenine değdirmek istemiyorsunuz.

AHMET İYİMAYA (Ankara) – Oldu Hocam.

BEDİİ SÜHEYL BATUM (Eskişehir) – Şimdi Sayın Başkan, Tunca Hoca’da böyle söyledikten sonra ben daha da şöyle anlaşabileceğimiz konusunda artık çok eminim, sizle de anlaşırız. Şöyle söyleyeyim: Bence kırmızı koymayalım buraya şöyle yapalım, hani prensibimiz buydu: Gerçekten de baktığınız zaman siz kabul ettiniz, etmediniz değil; bugün, Türkiye’de memurlar ve bu taşeronlar, gerçek söylüyorum bir kölelik düzeninde yaşıyor, hiçbir hakkı yok. Dolayısıyla bir anayasa yaparken, bu haklarından başka ne hakları var? Bir toplu iş sözleşmesi, bir de grev hakları var, başka bir hakları yok. Bunu düzenleyelim ama kamu hizmetinin işte gerçekten yerine getirilmesi için zorunlu görülen şey varsa onun sınırlamasını getirelim. Diyelim ki: “Ya hepiniz bırakıp da sağlık hizmetini gidip yatamazsınız. Havacılık hizmetini hep beraber bırakıp grev yapamazsınız. Uçak kalkacak, uçak inecek…” Yani lafın gelişi söylüyorum, yapabiliyor. Asgari hizmetin yürümesi için bir şeyler koyabiliyor, diyor ki: “Bir tane yapacak.” Bence burada bir çalışanlar yapamaz, işçiler yapar, memurlar grev yapamaz, öbürleri yapar diye bir düzenleme koymayalım. Diğer maddeleri zaten lokavt filan falan içinde ayrıca konuşacağız, öyle yapalım bunu.


Yüklə 6,49 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   ...   84




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin