9. Sinif tarih ders notlari tarih Nedir?


İlk Türk şehri Ordubalık' tır



Yüklə 0,56 Mb.
səhifə4/6
tarix18.01.2018
ölçüsü0,56 Mb.
#38709
1   2   3   4   5   6

İlk Türk şehri Ordubalık' tır.


DİĞER TÜRK DEVLETLERİ VE TOPLULUKLARI
İSKİTLER(SAKALAR):

  • MÖ. VII. yüzyılda batıya doğru göç ederek Karadeniz'in kuzeyinden Tuna nehrine kadar uzanan topraklara yerleştiler. Batı kaynakları bu topluluğa İskitler, İranlılar ise Sakalar adını vermişlerdir. Medler, Persler, Asurlular ve Urartularla savaşmışlardır. Anadolu, Suriye ve Mısır'a kadar akınlarda bulunmuşlardır. İskitlerin yönetici kesimi Türklerden meydana geliyordu. Yaşayış ve inanışları Türklerle aynıydı.

  • Anaerkil bir toplumdur.

  • AMAZON adı verilen kadın savaşçılar hikayesi İSKİTLERE dayanır.

  • TOMRİS : İlk Türk kadın hükümdardır.

  • En önemli edebiyat eserleri ALPER TUNGA DESTANI ve ŞU DESTANI'dır.


AKHUNLAR (EFTALİT) DEVLETİ:

  • Hun soyundan gelmektedirler. Afganistan'ın batısında MS.350 yıllarında kurulan bu Türk Devleti HEFTAL isimli hükümdarından dolayı EFTALİT DEVLETİ diye de anılır.

  • Akhunlar Sasani Devletinde başlayan MAZDEK İSYANI'nı bastırmakta etkili oldular.

  • MAZDEK: Sasani Devletinde yaşayan Mazdek,kadın ve servetin ortak olması durumunda her türlü huzursuzluğun ortadan kalkacağını savunan bir kişiydi.

  • Göktürk Devleti'nin Batı Bölgelerini idare eden İSTEMİ YABGU ipek yoluna egemen olmak için, Sasanilerle ortak hareket ederek Akhun Devleti'nin yıkılmasını sağladı. Akhun Devleti'nin toprakları Sasani ve Göktürk devleti arasında paylaşıldı.


SABARLAR (SİBİRLER=SABİRLER):

  • Sasanilerle anlaşarak, Bizans'a karşı savaştılar. Anadolu'ya akınlar yaptılar. Avarlara yenilince Hazar Türklerine karıştılar. Hazar Devletinin asıl kitlesini oluşturdular.

  • Bugünkü SİBİRYA adı Sibir Türklerinden gelir.


TÜRGEŞ DEVLETİ:

  • İlk madeni parayı Türgişler kullanmıştır.



KARLUKLAR:

  • II. Göktürk Devletinin yıkılmasında Basmil ve Uygurlar'la birleşerek rol oynadılar.

  • Talas savaşında Çin'e karşı Arapları destekleyerek Orta Asyanın Çinlileşmesini ve İslamiyet’in yayılmasını kolaylaştırdılar.

  • İslamiyet’i kabul eden ilk Türk boylarındandırlar. (İlk boy Kıpçaklar'dır.)

  • İlk Müslüman Türk Devleti olan KARAHANLILAR'ın kurulmasında etkili oldular.



KIRGIZLAR:

  • Kırgızların dünyaca ünlü ‘MANAS ‘ adında bir destanları da vardır. Manas destanı dünyanın en uzun destanı olma özelliği taşımaktadır.



KARADENİZ'İN KUZEYİNDE KURULAN

VE AVRUPA'YA YÜRÜYEN

TÜRK TOPLULUK VE DEVLETLERİ


  • Bunlar Avrupa Hunları, Sabirler, Avarlar, Bulgarlar, Hazarlar, Macarlar, Peçenekler, Kumanlar (Kıpçaklar) ve Oğuzlar(Uzlar)'dır.


AVARLAR:

  • Tarihte İstanbul’u kuşatan ilk Türk devleti olarak bilinmektedir.



BULGARLAR:

  • Batı Hunları ve Ogur Türklerinin karışmasıyla ortaya çıkan Türk topluluğuna BULGAR denir. (Bulgar kelimesi karışmak anlamındadır.)

  • Avarlardan sonra Bizans'ı kuşatan 2. türk kavmidir.) Bu bölgedeki halkın çoğu Slav olduğu için Türkler zamanla Slavlaşmaya başladılar. Boris Han zamanında Hırıstiyanlığı kabul ettiler. Daha sonra ortaya çıkan bugünkü Bulgaristan Devleti Türk değil Slav devletidir. Bugünkü Bulgaristan'da yaşayan Türkler, Osmanlılar zamanında balkanlara yerleştirilen Türklerdir.


HAZARLAR:***

  • Dini hoşgörü, ticarete verdikleri önem ve devlet teşkilatlarındaki mükemmellikleri ile tanınırlar.

  • Kuzey Karadeniz ve Kafkaslar arasındaki bölgede Göktürk Devletinin yıkılmasıyla HAZAR KAĞANLIĞI kuruldu.

  • Ticarette geliştiler.

  • Hazar yöneticileri Museviliği benimsediler. Halk arasında Hırıstiyanlık ve müslümanlık yayılmıştı.

  • Hazarlar ülkelerinde farklı dinleri içinde bulundurduklarından yüksek bir HOŞGÖRÜ vardı.



MACARLAR:

  • Almanların (Germenlerin) doğuya doğru yayılmasını engelleyerek, Balkan topluluklarının(Slavların) Germenleşmesini önlediler.



PEÇENEKLER:

  • Karadeniz'in kuzeyinde Don ve Dinyesper nehirleri arasındaki bölgeye yerleştiler.

  • Kiev Prensliğini yenerek, Rusların Karadeniz'e inmelerini engellediler.

  • 1071 Malazgirt Savaşına Bizans ordusu içinde ücretli asker olarak katıldılar. Ancak Selçukluların kendileri gibi Türk olduklarını anlayınca Selçuklu ordusu saflarına katıldılar.

  • İzmir Beyi ÇAKA BEY Peçeneklerle temas kurdu. Buna göre Çaka Bey Peçeneklerle birlik olarak Anadolu ve Rumeli'den İstanbul'u kuşatmak istiyordu. Ancak Bizans kurnaz bir politikayla, yine bir Türk topluluğu olan KUMANLAR'ı Peçenekler üzerine saldırtarak, Peçeneklerin dağılmasına sebep olmuştur.



KUMANLAR (KIPÇAKLAR):

  • Kıpçakların Oğuz Türkleriyle yaptığı mücadeleler DEDE KORKUT HİKAYELERİ'nin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

  • CODEX CUMANİCUS(Kodeks Kumanikus); Kıpçak Türk şivesi ile yazılan Latin, Fars ve Kuman dilleri üzerine yazılmış bir sözlüktür.

UZLAR (OĞUZLAR):

  • Tarihte türk Milletinin siyasi, kültür ve medeniyet alanında en büyük rolü oynayan koludur.

  • Oğuzlara; Bizanslılar UZ, Ruslar TORKİ veya TORK, Araplar GUZ demişlerdir.

  • 24 Oğuz Boyu vardır. Bunlardan Kayı ve Kınık boylarının kut aldığına inanılır.

  • Hazar denizinin kuzeyinden bir kolu "UZ" adı ile Avrupa ve Balkanlara göç etti.

  • Balkanlara gelen UZLAR Bizans ordusunu ve Bulgarları yendi. Ancak Peçenek akınları, soğuklar, salgın hastalıklar yüzünden dağılıp yok oldular.

  • Uzların bir kısmı Malazgirt Savaşı sırasında Bizans Ordusu saflarından, Selçuklu Ordusuna geçtiler.


KARADENİZ'İN KUZEYİNDEN AVRUPAYA YAPILAN TÜRK GÖÇLERİNİN SONUÇLARI:



  • Avrupa Hunları, Bulgar, Avar, Macar, Peçenek, Kuman ve Uz Türklerinin Avrupa'ya yaptığı göçler olumlu sonuçlar getirmedi. Bu Türkler Avrupa'daki diğer halklar arasında silinip gittiler.

  • Hırıstiyanlık dinine girmeleri, onları Türklük özelliklerinden ayırdı.

  • Anayurttan gelen göçlerle beslenemediler, bu yüzden kalabalık Slav toplulukları içinde milli benliklerini kaybederek eridiler.

  • Avrupa'nın siyasi ve etnik yapısını büyük ölçüde bu Türk Devletleri etkilemişlerdir.


İLK TÜRK DEVLETLERİNDE KÜLTÜR VE MEDENİYET
1)- DEVLET YÖNETİMİ

A) DEVLET: İslamiyet’ten önce Türkler devlete İL veya EL demişlerdir.
Hükümdarların ünvanları :

  • İslamiyetten önceki Türk devletlerinde devlet başkanları  tanhu ve şan-yü  «sonsuz genişlik, büyüklük»  kağan, han, yabgu, il-teber ve idi-kut gibi unvanlar  kullanmışlardır. Bunlar içinde en çok kullanılan ve yaygın olanı han, hakan ve kağan'dır.

Hükümdarlık Sembolleri :

  • Türk devletlerinde hakan, idare etme yetkisi ve devlet başkanı sıfatını belirten bazı sembollere sahipli. Bunlar otağ (hakan çadırı), taht, tuğ (sancak, bayrak), davul ve sorguç (serpuş)'tur.

Hakanın Görevleri:

  • Hükümdarlık güç ve yetkilerini Tanrıdan ( Tengri ) alan hakanların önde gelen görevi, milletini refah ve barış içinde özgür olarak yaşatmaktı.

  • Ayrıca ülke çapında asker toplamak, orduyu idare etmek, devletin yüksek meclisini yönetmek, hakanın görevleri arasındaydı.

  • Hakan'ın belirli zamanlarda devlet ileri gelenlerine ve halka, törenlerde resmî ziyafet vermesi hükümdarlık
    gereğiydi.


Hatun (Katun): Hakanın eşine hatun denirdi. Türk devlet idaresinde hatun da söz sahibiydi. Savaşlarda hakanın yanında yer alan hatun, devlet adamı gibi eğitilir ve yetiştirilirdi. Böylece devlet idaresi ve komşu devletler hakkında bilgi sahibi olur, gerektiğinde devlet başkanlığı yapar, elçi kabul eder ve devlet meclisine katılabilirdi
Veliaht: Hakanın ölümünden sonra onun yerine geçen veliahtın büyük oğul olması gerekli değildi. Tahta geçecek kişinin çoğunlukla faydalı ve başarılı olabilecek yeteneğe sahip bir hanedan üyesi olması, ön planda tutulmuştur. Ayrıca veliaht küçük yaşta ise, amcasının tahta geçmesi mümkün olabiliyordu.
DİKKAT: Tanrı tarafından hakana verildiği düşünülen yönetme hakkının kan aracılığıyla hakanın bütün evlatlarına da geçmiş olduğu düşüncesi, her prensin ( tegin ) tahtta hak iddia etmesine yol açabiliyordu. Bu suretle kardeşler arasında doğan taht mücadelesi, üstün gelen tarafın hakan olmasına kadar sürerdi. Ancak bu mücadeleler devletin zayıflaması, hatta parçalanmasına dahi yol açabilmektedir.



  • Türk Hükümdarlarının Tahta Çıkışı Tarih Boyunca Kaç Değişik Şekilde Meydana Gelmiştir?

  1. Hanedan üyeleri arasında siyasi ve askeri mücadeleyi kazanan hükümdar olarak tahta çıkıyordu. (En sık rastlanan durum)

  2. Hükümdarın rakipsiz aday olması(Bu durumda taht kavgası olmadan başa geçiyordu.)

  3. Seçim Usulü (Kengeş, toy veya kurultay denilen devletin ileri gelenlerinden oluşan meclisin toplanarak hanedan üyelerinden birini tahta geçirmesi.

  4. Ekber ve Erşed(En yaşlı ve Olgun) olanın başa geçmesi. (Bu yöntem I. Ahmet zamanından itibaren sadece Osmanlı Devletinde uygulanmıştır.



Kimler Türk Devletlerinde Hükümdar Olabilirdi?

  • Hanedandan olan bütün erkeklerin hükümdar olma hakları vardı. (Kardeşler, kardeş çocukları, amca, amca çocukları ve diğer hanedan üyeleri.)



Kut Anlayışı Nedir?

  • Türkler devleti yönetme yetkisinin TANRI tarafından verildiğine inanıyorlardı. Tanrı tarafından verilen bu yönetme hakkına KUT diyorlardı. KUT’un kan yoluyla hükümdarın tüm erkek çocuklarına geçtiğine inanıyorlardı.



Kut Anlayışı Türk Devletlerini Nasıl Etkilemiştir?

  • Bütün hanedan üyelerinde KUT olduğundan kendine siyasi ve askeri bakımdan güvenen kişi TAHT KAVGASINA girebiliyordu. Bu durum Türk devletlerini ya iç savaş sonucu istikrarsızlığa, ya da bölünmeye götürüyordu.



İkili Yönetim(Çifte Krallık) Nedir?

  • Türk devletlerinin toprakları genişledikçe, yeni alınan ülkelerin yönetilme zorlukları ortaya çıkmıştır. Bu nedenle devlet arazisi iki kısma ayrılarak.;  sağ-sol, doğu-batı, ak-kara, iç-dış gibi adlarla anılmıştır. Bu bölünmede daima doğu tarafın üstünlüğü tanınır ve burayı veliaht yönetirdi. İkinci kısım ise, hanedandan
    diğer bir prensin idaresine verilirdi. Merkezde ise hakan bulunurdu.


NOT: Her iki tarafın yöneticileri Hakan'a bağlıydılar. Savaş sırasında ordular birleştirilir, bağlı oldukları yere göre ordu'da yerlerini alırlardı.

  • Türk devletlerinde sağ ve sol tarafların yöneticileri  ilig, yabgu veya şad unvanı taşırdı.



B) MECLİS VE HÜKÜMET: Türk Meclislerine TOY, KURULTAY veya KENGEŞ denilirdi. Kurultay'da devletin ana meseleleri görüşülür, hükümdarın ölümü, savaş veya milli felaketlerde kurultay toplanırdı.

DİKKAT: Bu toplantılara, hakana bağlı bütün prensler ve bağlı devlet temsilcileri katılmak zorunda idi.
Aksi durum, bağımsızlık ilanı olarak kabul edilirdi.

Bu meclis danışma meclisi niteliğindedir. Son söz hükümdarındır. Hükümdar TÖRE’ ye uymak zorundadır.
Not: “Toy” aynı zamanda Bahar Şöleni’ne verilen addır.


  • AYUKI : Hükümete denir. Hakanın ve meclisin emirlerini uygular.

  • AYGUCI: Hükümet başkanı(başbakan)

  • BUYRUK: Bakan

  • BİTİKÇİ VE TAMGACI: Dış siyaset işlerini- yazışmaları yürüten görevliler


Eski Türk Devletlerinde diğer devlet görevlileri şunlardı:

  • TİGİN: Hükümdar çocukları (Tekin)

  • ŞAD: Hükümdar çocukları ŞAD ünvanıyla ülkenin değişik yerlerine deneyim kazanmaları için yönetici olarak gönderilirdi.

  • TARKAN ve APA: Saray görevlilerinden olup, askeri ve sivil yönetimden sorumludurlar.

  • TUDUN: Ülkenin denetim ve vergi işleriyle ilgilenen kişi.




  • Bunların dışında İnal, inanç, bağa, çor, külüğ, ataman gibi devlet görevlileri de vardı.


2)- TOPLUM TAPISI ve SOSYAL HAYAT
Oguş : Aile

Urug : Soy=Aileler birliği

Bod(Boy) : Kabileler. Boyların başında bulunan BEY'ler, töreye göre boyu idare ederlerdi

Budun : Millet denilen birimlerden oluşuyordu. Budunun başında Han bulunurdu. Bağımsız olabileceği gibi İL’e (Devlet’e) de bağlı olabilirdi. Bu teşkilat Türk devletlerinin kısa ömürlü olmasında büyük rol oynar.

İL : Boyların bir araya gelmesiyle Devlet(İL) kurulurdu.



Türk Toplumunun Özellikleri:

  • Halk hürdü. Herkes aynı işi yaptığından(hayvancılık) aralarında kesin olarak SINIF'ların ortaya çıkması imkânsızdı.

  • Yaşam biçimleri GÖÇEBE olduğundan savaşta elde ettikleri esirleri çalıştırmaya elverişli değildi. Bu yüzden Türk toplumunda KÖLE sınıfı yoktu.

  • Din adamları diğer toplumlarda olduğu gibi imtiyazlı değillerdi.

  • Kadın erkek eşitliği egemendi.

  • Toplum yapısının çekirdeği olan aile, Türklerde «küçük aile» tipindeydi. Aile reisi bütün malın sahibi ve aile fertlerinin yöneticisiydi. Ailede mülk ortaklığı, sadece otlaklar ve hayvan sürüleri için söz konusuydu.

  • Evlenen erkek veya kız evlat, baba ocağından hisselerini alıp ayrılırdı. Yeni kurulan bir ailede kadın, tamamen kocasının ailesine tabi olur, hatta kocası ölürse, kocasının aile fertlerinden biriyle evlenebilirdi. Evlenen oğula ayrı bir ev (çadır) açmak eski bir gelenekti.

  • Baba evi, en küçük oğula kalırdı. En çok himayeye muhtaç küçük çocuğun korunması, uyulması gereken töre kurallarından biriydi.

  • Türklerde tek kadınla evlenmek yaygındı. Toplumda kadın ve erkek eşitti, kadınlar da ata binip ok atar, ağır sporlar yapabilirlerdi.

  • Sosyal yapının oluşması, toplumun temeli olan ailenin bir diğeriyle birleşmesi sonucuna bağlıydı. Böylece aileler veya soylar bir araya geldiğinde, sosyal bir birlik ortaya çıkardı. Buna boy denilirdi. Her boyun basında bir bey (beg, bî) bulunurdu. Boy beyi cesareti, maddî manevî gücü ve dürüstlüğüyle tanınmış kimseler arasından seçilirdi. Seçimi, boyu oluşturan aile ve soyların temsilcilerinden oluşan bir danışma kurulu yapardı. Her boyun, belirli bir arazisi ve askerî kuvveti bulunurdu. Sahip oldukları mülk ve hayvan sürülerini başka topluluklardan özel damgalarla ayırt ederlerdi

  • Türk boylarına ait isimler, genellikle bu boyların siyasî ve sosyal özelliklerini ifade ederdi. Örneğin ; kuvvet ve sağlamlık ifade edenlere Türk, Kayı, Kınık; boylar birliğine katılanların sayısına göre Dokuz-Oğuz, On-Uygur; adam veya insan manasında Hun; askerî ve siyasî olaylar etkisiyle oluşan boylar Hazar, Uygur, Sibir,Bulgar diye adlandırılmıştır.

*Ordu kelimesi, Hunlar ve Göktürklerde, yer değiştirebilen otağlı başkent anlamına gelmektedir. Ordu adının, başkent ve şehirlere verilmesine, yerleşik hayata geçen ilk Türk kavmi olan Uygurlarda rastlanır.

Balık : Uygur şehirlerine verilen ad.

Türklerde Spor:

Sürek avı, at yarışı, güreş, okçuluk, kılıç oyunu, Çevgen (Atlı top oyunu)

Türklerde Müzik Aletleri: Çevgan (Çıngıraklı sopa), Kithara (Türk Kanunu), Kopuz (Saza benzer Türk çalgısı), Kudüm (Basdavul), Obua (zurna)
3)- ORDU:

  • Türk ordu teşkilatını kuran Mete Han'dır. 10'lu sistem denilen teşkilatlanma yapılmıştır.(10 kişinin başında Onbaşı, 100 kişinin başında Yüzbaşı,1000 kişinin başında Binbaşı,10.000 kişinin başında Tümenbaşı) Bu yolla sağlanan kumanda zinciri sayesinde ordunun ve halkın bir merkezden idaresi mümkün olmuştur.

NOT: Bu düzen Avrupa'ya Attila ile girmiştir.


  • Ok, yay, kement, kargı, mızrak, süngü, kalkan, kılıç başlıca silah araçlarıdır.

  • Savaş taktiğinin iki önemli özelliği "Sahte Ricat" ( sahte çekilme ), ve "Pusu" dur. Bu taktikle Malazgirt, Niğbolu, Mohaç savaşları gibi savaşları kazanmışlardır.

  • Savaş stratejileri "keşif seferleri" ve "yıpratıcı savaşlar"  a dayanır.

  • Sınır boylarında tampon bölgeler bırakmışlardır.

  • Askeri alanda Çin, Roma, Bizans, Rus, Balkan Slavlarını ve Moğolları etkilemişlerdir.


Türk Ordusunun başlıca özellikleri şunlardı:

  • Türk ordusu ücretli değildi.

  • Türk Ordusu daimiydi. (Kadın-erkek her an savaşa hazırdı.)

  • Türk Ordusunun temeli ATLI askerlerden meydana geliyordu.


Türk Ordusunun Silahları: Ok, yay, kement, kılıç, kargı, süngü, kalkan vb...
4)- HUKUK:

  • Türklerde yazılı olmamakla beraber, gelişmiş bir hukuk anlayışı vardı. Bu hukuk kurallarına TÖRE (Türe) denilirdi. Türk töresi sert ve kesin hükümler taşırdı. Hırsız çaldığının 10 katını öderdi. Ölüm cezası yaygındı. İşlenen adi suçlarda hapis cezası sadece 10 gündür. Bunun temel nedeni, göçebe yaşam koşullarıdır.

  • Hükümdarın başkanlık ettiği ve siyasi suçlara bakan yüksek mahkemeye YARGU adı verilirdi.

  • YARGANLAR (Hâkimler) idaresindeki mahkemeler ise adi suçlara bakarlardı.

  • Türk hukuku ilk kez Uygurlar döneminde yazıya geçirildi.


5)- DİN VE İNANIŞ:

İslam öncesi Türklerin din ve inanışlarını şu 4 grupta toplayabiliriz:


  1. Tabiat Kuvvetlerine İnanma: Dağ, ağaç, göl, kaya gibi varlıkların gizi güçlere sahip olduklarına inanırlardı.

  2. Atalar Kültü: Ölmüş büyüklere ve atalara ait hatıralar kutsal sayılır ve saygı gösterilirdi.

  3. Şamanizm: Kam veya Şaman adı verilen kişilerin, kötü veya iyi ruhlarla temas sağladıklarını inanılarak, bunların büyücülük ve sihir özelliklerine başvururlardı. Şaman inançları Anadolu'da hala varlığını sürdürmektedir. Örneğin; Gelinlerin üzerine buğday veya para atmak, Eşikten atlamanın uğursuz kabul edilmesi, kurşun dökmek gibi...

  4. Göktanrı Dini: Türklerin İslamiyetten önceki dini Göktanrı diniydi. Bu dine göre Türkler;

  • Tek bir Tanrının evreni yarattığına ve gökte oturduğuna inanıyorlardı.

  • Öldükten sonra dirileceklerine inandıklarından, ölülerini atı, eşyaları ve silahıyla birlikte gömüyorlardı.

  • Cennet'e UÇMAĞ, cehenneme ise TAMU diyorlardı.

  • Mezarlara Ölüleri için YOĞ adı verilen cenaze törenleri yapar ve ardından yas tutarlardı.


Türkler arasında ayrıca Maniheizm (Mani dini), Budizm, Musevilik, Hırıstiyanlık gibi dinlerde yayılmıştı.
Hun Dininin özellikleri: 

  • Dağ, vadi, göl gibi tabiattaki bazı varlıklar kutsallıklarını korumaya devam etmiştir.

  • Gök asıl tapılan unsur haline gelmiştir. Gök için "Tengri" kelimesini kullanmışlardır.

  • Atalarının ruhlarını da kutsal kabul etmişlerdir. Bu nedenle ataların mezarlarına dokunma savaş sebebi sayılmıştır.

  • İyi ve kötü ruhlara, fal ve büyüye inanmışlardır.

  • Ölülerin kötü ruhlardan kurtulması için uzun süre bekletmişlerdir.

  • Cesedin kokmasını önlemek amacıyla mumyalamışlardır.


Göktürklerde Din:  

  • Evrenin üst üste gelen katlardan oluştuğuna inanılmıştır.

  • Gök'ün onyedi, yerin altının ise yedi kattan oluştuğuna inanırlardı. Bu ikisinin arasında insanların yaşadığı yeryüzü bulunurdu.

  • Tek tanrı inancına bu dönemde ulaşılmıştır. Bütün evren göğün en üst katında oturan Tanrı'ya itaat ederdi.

  • Göktürkler Tanrı'ya "Türk Tanrısı" adını vererek onu millileştirmişlerdir. 

  • Tanrı’ya; Ugan, Bayat, Ulu Yaratgan da demişlerdir.

  • Bazı kutsal saydıkları yerlerde Tanrı'ya dua edip, kurban kesmişlerdir.                  

Uygurlarda Din :

  • Önceleri Şamanizm' e inanmışlardır

  • Bögü Kağan döneminde Mani dinini kabul ettiler. * Orta Asya'da Türkler'de ilk kez göktanrı din inancı dışında başka bir dini kabul etmesi.

  • Doğu Türkistan Uygurları " Budizm " i dini inanç olarak benimsediler.




  • BALBAL : Yaşamında yiğitlik, kahramanlık göstermiş kişilerin mezarlarına dikilen kabaca yontulmuş taş heykellere denir. Bu mezarın çevresine ölünün, sağlığında öldürdüğü düşman sayısı kadar taşlar koyarlardı. İnanışa göre, yeniden dirilecek kişi atıyla cennete gidecek, ve öldürdüğü düşmanlar sonraki yaşamında ona hizmet edeceklerdir.




  • KURGAN : Toprağın 5-6 metre altında, üzeri toprakla örtülü tepecik görünümündeki mezarlardır. Ölen kişiler bu mezarlara sevdikleri eşyaları ile birlikte gömülür. Bu öldükten sonra yaşamın devam ettiğine inanıldığının bir göstrgrsidir.




  • Kam ( Şaman - Baksı )   :  Türklerin din adamlarına verdikleri isimdir.  Şamanlar ; fala bakar, büyücülük yapar, gelecekten haber verir , doktorluk yaparlardı. * Diğer toplumlarda olduğu gibi ayrıcalıklı bir sınıf haline gelmemişlerdir.


Türklerin kabul ettiği dinler : 

  • Şamanizm, Maniheizm , Musevilik , Hristiyanlık , Mazdeizm ( Zerdüştlük), Budizm , İslamiyet. ( Çok geniş bir çevreye yayılmışlardır.)


6)- EKONOMİK HAYAT:
HAYVANCILIK :

  • Temel geçim kaynağı hayvancılıktır. Türklerde AT önemlidir. Atı ilk Türkler evcilleştirmiştir. Atın etinden, sütünden (KIMIZ) de faydalanmışlardır. Türkleri çok uzaklara göç edebilmesinde atın da önemli payı vardır.

  • Göçebe bir hayat yaşayan Türkler belirli iki merkez arasında (yaylak-kışlak) hayatlarını sürdürürlerdi.

  • Hayvancılık temel geçim kaynağıydı. Koyun, keçi, at en çok beslenen hayvanlardı. Bunun dışında sığır, katır ve deve de yetiştirilirdi. Beslenme ve giyimde hayvan ürünlerinden yararlanır ve bunları satarak geçimlerini sağlarlardı.


TİCARET :

  • İlk madeni parayı Türgişler kullanmıştır.

  • Ticaret önemli bir gelir kaynağıydı. Türkler uzun yıllar İpek ve Kürk Yolunu denetim altında tutmuşlardır.




  • İPEK YOLU : Çin’den başlayıp Avrupa’ya ve bir kolu da Akdeniz’e uzanan ticaret yolu. (İlkçağın ve Ortaçağın en önemli ticaret yoludur.)


NOT: Çin-Türk mücadelesinin temel nedeni İpek Yoluna hakim olmaktı.


  • KÜRK YOLU : Hazar-Bulgar ülkelerinden başlar, Altay-Sayan dağlarından İpek yoluna paralel olarak Çin’e uzanan ticaret yoludur. Türkler bu yolun üzerinde de olduklarından sansar, samur, kunduz, vaşak gibi av hayvanlarının kürklerinin ticaretini yapıyorlardı.



TARIM :

  • Tarım da gelişmişti. Arpa, buğday, darı gibi tahılları yetiştiriyorlardı.

  • Tarımla ilgili ilk Türkçe kelimeler Saban, Yonca ve Mısır’dır.

  • Töte Kanalı : Hunlar tarafından Altay bölgesinde açılan sulama kanalıdır. Bu kanalı Göktürkler de kullanmıştır.


7)- YAZI, DİL VE EDEBİYAT:
Türk Dili ve Yazısı

  • Türkçe, Ural-Altay dilleri ailesindendir,

  • Türk yazısının ilk örneğine  VIII. yüzyıl başlarından itibaren Orhun Yazıtları'nda rastlanılmaktadır. ( Bu yazıtlarda görülen Türkçe gelişmiş bir dildir.)

  • Türk dili, XIII. yüzyıl boyunca, çeşitli alfabelerle ifade alanı buldu. Bunların en eskisi ve Türklere özgü olanı Göktürk, ikincisi ise Uygur alfabesidir. Bunun dışında Türkler, Soğd, Brahmi, Süryanî , ender olarak Tibet ve Çin alfabelerinden başka, Arap, Kiril ve Latin alfabelerini kullanmışlardır.


Göktürk (Orhun) Alfabesi:

  • İlk defa Orhun Nehri kıyısındaki kitabelerde rastlandığı için ORHUN ALFABESİ de denir.

  • En eski Türk yazısı olma özelliğini taşır.

  • V. ve IX. yüzyıllar arasında Yenisey mezar taşları ve Orhun Yazıtları'nda görülmektedir.

  • Göktürk yazısına, karakter benzerliği dolayısıyla, eski İskandinav, Germen yazısı (runik) na benzetilerek, "runik Türk yazısı" adı da verilir.

  • Göktürk harflerinin karakteri, işaretlerin esas olarak keskin düz çizgilerden meydana  gelmiş olması ve bitişmemesidir. 

  • Yazı sağdan sola yazılır, kelimeler, aralarına üst üste iki nokta konarak birbirinden ayrılır.

  • Orhun alfabesi 38 harften oluşur.  Bunların 4'ü sesli, 34'ü ise sessiz harflerdir.

  • Bu alfabenin ilk örneklerine Orhun Yazıtları'nda rastlandığından Orhun alfabesi de denilmektedir.



Uygur Alfabesi:

  • 18 harften meydana gelir. Uygurlar bu alfabeyi Soğd alfabesinden yararlanarak hazırlamışlardır.

  • Eski Türklerin yazıda kullandıkları ikinci millî alfabesi Uygur alfabesidir.

  • Uygur yazısı, Soğd alfabesinden alınmıştır.

  • Uygurlar, Soğd alfabesini geliştirerek, bazı küçük ilave ve değişikliklerle kendilerine özgü bir alfabe haline getirmişlerdir.

  • Uygur yazısı, sağdan sola doğru yazılırdı. Alfabede 18 harf vardır ve harfler genellikle birbirleriyle bitiştirilir.

  • VIII. yüzyılın ilk yarısında kullanılmaya başlamış, öteki Türk kavimleri arasında da yayılmıştır.

  • X. yüzyıldan itibaren yerini Arap alfabesine bırakmakla birlikte hemen önemini kaybetmedi.

  • Moğol hakimiyetinin kurulmasıyla (XIII. yüzyıl) yeniden canlanmış, uzun süre Moğolların resmî yazısı olmuştur.


İslamiyet öncesi Türklerde sözlü edebiyat gelişmiştir.

  • SAGU : YOĞ adı verilen cenaze törenlerinde söylenen ağıtlardır.

  • KOŞUK : Şölen ve eğlencelerde kopuz eşliğinde söylenen coşkulu şarkılardır.

  • SAV : Atasözlerine denir.


Başlıca Türk Destanları:

  • Hunların (Oğuzların)--> Oğuz Kağan Destanı

  • İskitlerin (Saka)------> Alper Tunga Destanı

  • Göktürklerin----------> Ergenekon Destanı

  • Uygurların------------> Göç ve Türeyiş Destanları

  • Kırgızların-------------> Manas Destanı




  • Destanlar ve efsaneler, Türklerin İslamiyet'ten önceki, adet, inanç ve hayat biçimleri hakkında bilgi veren zengin kaynaklardır.




  • KODEKS KUMANİKIIS (CODEX CUMANİCUS) : Türk dili ve edebiyatının en önemli hazinelerinden biri de Kodeks Kumanikııs (Codex Cumanicus) adlı Kuman lügatidir. Kumanlar, Kırım yarımadası ve Don civarındaki Cenevizlilerle yakın ticarî ilişkiler kurdular. Bu ilişkilerin sonucu olarak, İtalyan misyonerlerin kaleme aldıkları bu eser; Kumanca, Latince ve Farsça olmak üzere muhtemelen XIII. yüzyılda yazılmıştır.




  • ARPIN-ÇUR TİGİN : Bilinen en eski Türk şairidir.


Talas ve Yenisey Yazıtları :

  • Orhun Yazıtları'ndan başka, Talas ve Yenisey nehirleri civarında da Türk yazıtları bulunmaktadır. Yenisey Yazıtları, Orhun Yazıtları'ndan daha eskidir. Yazıtların birkaçı hariç, diğerleri mezar taşları halindedir.


Orhun Yazıtları (Göktürk Kitabeleri):

  • Türklerin en eski kitabeleri VI. yüzyıla ait YENİSEY KİTABELERİ ile, VIII. yüzyıla ait ORHUN KİTABELERİ'dir.

  • YOLLUĞ TİGİN isimli bir Türk prensi tarafından yazılmışlardır.

  • VIII. yüzyılda dikilmiş olan Orhun Yazıtları, Yadrinsef (N.M.Jadrincev) tarafından XIX. yüzyılda (1889) keşfedilmiş, ilk olarak, 1893 yılında Danimarkalı dil bilgini Vilhelm Thomsen (Vilhem Tomsen) tarafından okunmuştur.

  • En önemlileri, II. Göktürk Devleti'nin önemli devlet adamları Bilge, Kültigin ve Tonyukuk adına dikilmiş olanlarıdır.

  • Yazıtların bir yüzü Çince olup, diğer tarafları Göktürk alfabesiyle yazılmıştır.

  • Orhun Yazıtları üçü büyük olmak üzere birtakım dikili taşlar halindedir.



Kültigin Yazıtı

  • Bilge Kağan tarafından, kardeşi Kültigin adına 732 yılında dikilmiştir.

  • Bu anıt, birkaç parçadan mcydana gelen birleşik bir yapı halindedir.

  • Taşın her tarafında, yukarıdan aşağı doğru Göktürk alfabesiyle yazılmış yazılar bulunur.

  • Batıya bakan yüzünde  Çince yazı yer almaktadır.


Tonyukuk Yazıtı

  • İki ayrı taş sütun üzerine,  720-725 tarihleri arasında dikilmiştir.

  • Yazılar soldan sağa doğru yazılmıştır.

  • Burada Göktürklerin ünlü devlet adamı Tonyukuk, önce İlteriş Kağan zamanını anlatmakta, son olarak kendisinden bahsederek, öğütler vermektedir.

  • Yazıtın etrafında başları kırılmış sekiz adet heykel bulunmaktadır.


Bilge Kağan Yazıtı

"....... Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye babam hakanı, annem hatunu yükseltmiş (olan) Tanrı onlara ülke veren Tanrı (kendilerini) Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye beni o Tanrı hakan olarak (tahta) oturttu. Muhteşem bir kavmin üzerine hakan olmadım. İçte aşsız, dışta elbisesiz korkak ve zavallı bir kavmin üstüne hükümdar oldum Küçük kardeşim Kültigin (ve iki şad) ile sözleştik. Babamızın ve amcamızın kazandığı milletin adı sanı yok olmasın diye Türk milleti için gece uyumadım. Gündüz oturmadım. Küçük kardeşim Kültigin ile iki şad ile ölesiye kadar çalıştım. Bu kadar cehd edip (çalışıp) müttehit (birlik olan) milleti ateş, su (yani vahdetsiz) kılmadım. Ben kendim hakan olduğumda etraftaki yerlere varmış olan kavim ölü ve bitik bir halde yayan ve çıplak olarak geri geldi. Kavmi yükselteyim diye yukarı (kuzey) Oğuz kavmine karşı, ileri (doğu) Kıtan,Tatabı kavimlerine karşı, beri (güney) Çinlilere karşı büyük ordu (île) on iki (defa) sefer ettim, muharebe ettim. Ondan sonra Tanrı buyurduğu ve talim olduğu için kısmetim olduğu için ölecek olan milleti diriltip doğrulttum, çıplak kavmi elbiseli, fakir kavmi zengin kıldım, az kavmi çok kıldım.Gayrı (başka) ülkelerden, gayrı (başka) hakanlardan daha iyi kıldım. Dört taraftaki kavmi hep muti kıldım. Düşmansız kıldım. (Bunlar) hep bana itaat etti......."



Hüseyin Namık Orkun, Eski Türk Yazıtları, Ankara 1987, s.41-44


  • Bilge Kağan adına 735 yılında dikilmiştir.
    Kültigin ve Bilge Kağan yazıtları, Kültigin'in atabeyi olan Prens Yollug Tegin tarafından yazılmıştır.

  • Yazıtlarda Göktürk Devleti'nin kuruluşu ve yükselişi, Kültigin ve Bilge Kağan'ın kahramanlıkları,

  • başarıları anlatılmakta, Türk milletine öğütler verilmektedir.

  • Göktürk Devleti tarihi bakımından en değerli kaynak olma özelliğini taşımaktadırlar.


Orhun Yazıtlarının Önemi:

  • Türk Tarihinin ve Türk Edebiyatının ilk yazılı belgeleri olmaları bakımından önemlidir.

  • Bu kitabelerden Türklerin o günkü yaşayışlarını, inançlarını öğreniyoruz. Ayrıca kitabeler gelecekteki Türk Milleti içinde çarpıcı öğütler vermesi bakımından önemlidirler.


8)- BİLİM VE SANAT:

  • Türkler 1 yılı 365 gün 6 saat olarak hesaplayarak, 12 hayvanlı Türk Takvimini oluşturmuşlardır.  (Türklerin gök bilim ile olan ilgilerinin açık bir kanıtıdır.)

  • Uygurlar tahta harflerden matbaayı ve pamuktan kağıdı yapmışlardır.


Matbaa  :

  • Kağıt ve baskı tekniği Uygurlarca bilinmekte idi. Baskı tekniğini (matbaa) ilk kullananların Çinliler olduğu görüşü yanında, bir kısım araştırmacılar da matbaanın ilk önce Uygurlarda kullanıldığı görüşündedirler.

  • Matbaanın, batıya yayılmasında Uygurların büyük rolü olmuştur. ( Avrupa, Moğollar aracılığı ile XIII. yüzyılda
    Uygur baskı tekniğinden haberdar olmuştur.)  Gutenberg matbaanın mucidi değil sadece geliştiricisidir.

  • Uygurlar, Avrupa'dan yüzyıllar önce kağıdı biliyorlardı. Kağıdı, önce Araplar,
    VIII. yüzyılda ele geçirdikleri esirlerden öğrendiler ve Semerkant' ta bir kağıt imalathanesi kurdular.

  • Kağıt, XI. yüzyılda Arap fetihleriyle İspanya'ya, dolayısıyla Avrupa'ya yayılmıştır.




  • Madencilikte özellikle de demircilikte ileri gitmişlerdir. (Kazakistan'ın başkenti Alma Ata yakınlarında bir kurgandan çıkarılan "Altın Adam Heykeli" Türk maden sanatının ne kadar geliştiğini gösterir.)




  • Taş, altın, gümüş üstüne kakmacılık, kuyumculuk (maden sanatı), halı ve kilim dokumacılığı, gergef işçiliği ve çadır yapma sanatları gelişmiştir.




  • HAYVAN USLUBÜ : Türklerin taşınabilir eşyalar üzerine yaptıkları hareketli hayvan figürlerine verilen sanatsal terimdir. Türk sanatı, kemer tokaları, kılıç, hançer kabzası, süs eşyaları, at takımları ani taşınabilir malzemeler üzerine işlenmiş çeşitli hayvanların birbiriyle mücadelesini gösteren motiflerden oluşan ve dolayısıyla hayvan üslubu adı verilen sanat ürünleriylekendini göstermiştir.




  • HALI Türklerin Dünya medeniyetine bir katkısıdır. (Altaylarda Pazırık Kurganı'nda bulunan halı dünyanın en eski halısıdır. Bu halı Pazırık Halısı adıyla anılır.)

TÜRK KÜLTÜRÜNÜN ÇEVRE KÜLTÜRLERLE MÜNASEBETLERİ:

1)- Türklerin Çin Kültürüne Katkıları:

a)- Askerlik alanında

b)- Devlet Teşkilatında

c)- At kültüründe(Atı evcilleştirmede)

d)- Gök Tanrı inancıyla... Çinlileri etkilemişlerdir.

2)- Çinlilerin Türkleri Etkilediği Alanlar:

a)- Tarım ve yerleşik kültür

b)- Felsefe( Taoizm, Konfiçyüs ve Budizm)

c)- Giyim ... konularında Çinliler Türkleri etkilemişlerdir.

3)- Türklerin Moğol Kültürüne Katkıları:

Askerlik alanında, Devlet teşkilatında , Dil ve Alfabede (Uygurca ve Uygur Alfabesini kullandılar.), Kımız yapmayı öğrettiler, Türk Töresi ve geleneklerinden, Göktanrı dininden etkilendiler.
IV: ÜNİTE

İSLAM TARİHİ VE MEDENİYETİ


  1. İSLAMDAN ÖNCE DÜNYADAKİ DİNİ İNANIŞLAR

İslam öncesinden değişik devletlerde farklı farklı dini inanış ve anlayışlar vardı. Bizans Hıristiyanlığın ORTODOKS mezhebini benimsemişti. Ortodoksların dini liderine PATRİK denirdi. Patrik İstanbul da otururdu. Hıristiyanlığın diğer büyük mezhebi KATOLİK mezhebidir. Dini liderlerine PAPA denirdi. Papa ROMA şehrinde otururdu. Papaların çok büyük bir etkinliği vardı .Bazen krallardan bile fazla itibar görürlerdi. Çünkü papa nın AFOROZ, ENTERDİ ve ENDÜLÜJANS adı verilen yetkileri vardı.

AFOROZ : Bir kişinin Hıristiyanlık dininden çıkarılmasıdır.

ENTERDİ . Bir ülkenin Papa tarafından bütün bir halde cezalandırılması.

ENDÜLÜJANS :Hıristiyanların günahlarından kurtulmak için papa dan aldıkları günahtan kurtulma ,af kağıtlarıdır. Bu kağıtlar Papa tarafından yüksek paralar karşılığı satılırdı.

İran ( Sasani ) devletinde ZERDÜŞTLÜK dini hakimdi. Bu dine göre iyilik ve kötülük tanrısı olmak üzere iki tane tanrı vardı. Bu iki tanrı sürekli birbirleri ile savaş yaparlardı.İnsanlar iyilik tanrısının yanında yer almalılardı.İyilik tanrısına destek olmak için sürekli olarak bir ateş yakılırdı. Bu ateşin yakıldığı yere ATEŞGEDE denirdi.

İslam öncesi Türklerde Gök-Tanrı inancı hakimdi . Gök-tanrı inancı İslam dininin ALLAH inancı ile ortak özellikler taşıyordu .Bu ortak yön Türklerin İslam dinine girmelerini kolaylaştırmıştır.

Çin de BUDİZM adı verilen bir din hakimdi. Budizm dinden çok bir ahlaki felsefe niteliği taşıyordu .Aynı inanış Japonya da da hakimdi. Japonların ŞİNTOİZM adı verilen bir de kendi dinleri vardı. Hindistan da HİNDUİZM dini egemendi.




  1. İSLAMİYETİN DOĞUŞU VE YAYILIŞI

Arabistan Asya kıtasının güney- batı ucunda yer alan büyük bir yarımadadır.Genellikle çöllerle kaplı bir alandır. İslam öncesi dönemde Arap yarımadasında kurulan önemli devletler şunlardır .
1. MAİN DEVLETİ

2. SEBE DEVLETİ

3. HİMYERİ DEVLETİ

4. GASSANİLER

5. TEDMÜRLER

6. NABATLILAR


İslam öncesi Arap yarımadasında siyasi bir birlik yoktu .Araplar kabilelerden meydana geliyordu.Bu kabileler arasında sürekli savaşlar ,kan davaları vardı. Mekke şehri bütün kabileler tarafından kutsal kabul edilmişti.Her yıl Mekke şehrinde toplanır,panayırlar,eğlenceler yaparlardı.

İslam öncesi Araplar putlara tapıyorlardı. Araplarca kutsal sayılan yüzlerce put vardı. Bütün bu putlar Mekke deki Kabe içerisinde yer alıyordu.( Kabe İslam öncesi de Araplar tarafından kutsal kabul ediliyordu. )

İslam öncesi Arap toplumunda kadının hiçbir değeri yoktu. Halk göçebe ve şehirli olmak üzere ikiye ayrılmıştı.


Yüklə 0,56 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin