Allah'ı Tanımak Kısaca Yazarın Hayatı


b) Üstünlük ve Güç Mücadelesi



Yüklə 332,52 Kb.
səhifə21/22
tarix02.11.2017
ölçüsü332,52 Kb.
#28614
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   22

b) Üstünlük ve Güç Mücadelesi

Allah hiç kimseyi evlat edinmez ve O'nunla birlikte başka bir ilâh yoktur. Olsaydı her ilâh kendi yarattığını benimseyip alır gider ve bir kısmı öbürlerinden üstün olurdu. Münezzehtir Allah, onların söylediklerinden.


Şirk, ayrılık ve ihtilaf doğurur. Çünkü varsayılan mabutlar ve onların taraftarları arasında bölünmeler meydana gelir. Her grup kendi sahte tanrılarını desteklemeyi bahane ederek, diğer tanrıların taraftarlarıyla mücadeleye kalkışır. Böylece insanlar arasında sürekli bir çatışma ve anlaşmazlık meydana gelir, her bir grup diğerine üstün gelmek için akıl almaz her türlü cinayet ve vahşiliğe başvurmaktan çekinmez.
Esasen çelişkili görüş ve düşüncelere sahip olan liderlerin çeşitli heva ve heveslerine teslim olmak ve onlar karşısında taahhütlü davranmak, savaşa ve güç mücadelesine sebep olur.
Hâlbuki tevhidî dünya görüşünde gitgide bu çelişkiler yok olur. Herhangi bir görüş ayrılığı bulunsa bile, diğer grupları kendi aralarından atma, onları bastırma şeklinde kendini göstermez hiçbir zaman. Aksine tam bir uyum ve ahenk içinde varlık âlemindeki hakikatleri kavrayabilmek için teşrik-i mesai bile edilir.

c) Azgınlık ve Asilik

Kur'ân-ı Kerim bu konuda şöyle buyuruyor:


Andolsun ki biz her ümmete, Allah'a kulluk e-din ve tağuttan uzaklaşın diye bir peygamber gönderdik…
Şüphe yok ki, insan azar, kendini ihtiyacı yok (ihtiyaçsız) görürse…
Allah'a ibadet etmek, sürekli olarak Allah'a muhtaç olduğumuzu bilmek, O'ndan lütuf, rahmet ve kerem dilemek, O'nun emir ve kanunlarına itaat etmek için çaba harcamak ve her şeyde yalnız O'nun rızasını elde etmeye çalışmak demektir.
Bu anlamda ibadet olmazsa, insan asi olur, azgınlığa düşer. Eğer fırsat bulursa başkalarının hakkını çiğner, zulüm ve haksızlıkta bulunur; kibir ve kendini beğenme duygusuna kapılır, sadece kendi çıkarlarını, heva ve hevesini tatmin etme doğrultusunda adım atar.

d) Heva ve Heves Peşinde Olmak

Gördün mü isteklerini kendine ilâh edineni ve hâlini bildiği hâlde Allah tarafından sapıklığa terk edileni, onun kulağını ve kalbini mühürlediğini ve gözüne de perde çektiğini? Artık Allah'tan sonra kim doğru yolu gösterebilir ona? Hala mı öğüt ve ibret almazsınız.


Eğer Allah'a tapınmanın yerini, kendi nefsine tapınma alırsa, artık burada kendi nefsanî heva ve hevesleri ile tamah ve dünyevî arzuları, onun mabudu, tanrısı olur. İnsan mümkün olan her yolla ona kavuşmaya çalışır. Artık başkalarının hak ve hukukunun çiğnenmesi onun için hiçbir önem taşımaz.
Evet, sırf kendi menfaat ve arzularını düşünmek onu öyle bir gaflete sürükler ki, şahsî menfaatinden başka hiçbir şeyi düşünmez. Her türlü hakikat ve gerçekçilikten uzak kalır. Kulağı mazlumların can yakıcı feryatlarını duymaz olur. İyilikseverlerin yol göstermelerini, nasihatlerini kabullenmez artık. Gözü şahsî çıkardan başka bir şey görmez. Sonuç olarak da, hak yoldan sapıp felakete sürüklenir.

Allah'a Yakınlaşma, Her Türlü İlerlemenin Kaynağı

İslâm her şeyden önce insanlara bütün kemallerin ve güçlerin kaynağı olan bir Allah'ı tanıtıyor ve yalnız O'na ibadet etmelerini emrediyor. Öyle bir Allah ki, varlık âlemindeki bütün güçler ve yaratıklar O'na bağlıdır. Her şey O'nun ilim, kudret, irade ve sultası altında bulunmaktadır. Varlık dünyasının idare ve kontrolünde herhangi bir ortağı ve benzeri yoktur. O'nda zaaf, noksanlık, yaşlılık, ihtiyaç, ölüm ve zeval diye bir şey yoktur. Mutlak ilim, mutlak kudret, mutlak ihtiyaçsızlık ve mutlak kemale sahiptir.


İşte Müslüman böyle bir İlâh'a inanmalıdır. Hedefi O'na yaklaşmak olmalıdır. Bu, insanlığın temiz bir medeniyete erişmesi ve her yönden ilerleyip gelişmesinin en büyük sırrıdır. Çünkü esasen sonsuz kudret, sonsuz ilim, kâmil irade ve mutlak ihtiyaçsızlığı düşünmek, insanın düşüncesine güç ve kanaat verir. Onu insanlık iradesi ve himmetinin en doruk noktasına eriştirir. Bu yüce ve engin ruh, (özellikle cezbe ve çaba ile birlikte olursa) saadet ve kemal kapılarını açar insanın yüzüne.
Müslümanın ilk vazifesi Allah'ı tanımaktır. İkinci vazifesi ise bu kemal kaynağına doğru hareket edip O'na yakınlaşmaya çalışmaktır. Her Müslümanın iyilik derecesi, onun Hak Teâlâ'ya olan yakınlık derecesine göre ölçülür. Öte yandan yüce Allah'a ilim, adalet, kudret ve rahmetle birlikte olduğumuz zaman (yüce Allah'ın sıfatlarıyla muttasıf olduğumuz durumda) yakınlaşabiliriz. Tabiattaki sırları, âlemdeki gerçekleri keşfetmek ve anlamak için attığımız her adımı aslında mutlak ilme doğru atmış; böylece ilim kaynağına, yani Allah'a daha fazla yakınlaşmış oluruz.
Âlemdeki güçleri ne kadar kontrolümüz altına alırsak, tevhit toplumunu da o kadar yüceltmiş ve güçlendirmiş oluruz, o derece de ilâhî güce yakınlaşırız.
Adaletin yaygınlaşması ve halkın sosyal haklarının tahakkuku için ne kadar faaliyet gösterirsek, Allah'ın mutlak adaletine de o kadar yakınlaşmış oluruz.
Eğer halka karşı hizmette, ihsanda ve lütufta bulunmuş isek, Rahman ve Rahim Allah'a yakınlaşmışız demektir.
Böylece Hakk'a yakınlaşmak için bize verilen mükellefiyet, iyiliklere ve kemallere erişmek için devamlı faaliyet gösterme şeklinde kendini gösterir. İşte o zaman her türlü sahih ilim ve içtimaî ilerleme, Allah'a yakınlaşma sayılır.
Öte yandan cahil, güçsüz, zayıf, muhtaç, dar görüşlü, zavallı, sefil ve fesada dalmış bir toplum Allah'tan uzaktır ve böyle bir toplumun fertleri, kendilerini Allah'a yakınlaşmış kullar olarak düşünemezler. Çünkü Allah'ta cahillik, zafiyet, acizlik, güçsüzlük ve muhtaç olma diye bir şey yoktur…

Allah'a İnanmanın Ahlakî ve Amelî Sonuçları 

a) Vazifeyi Yerine Getirme

İslâm'ın tanıttığı İlâh; her şeyi kuşatan, her şeyi bilen ve gören bir İlâh'tır. Halk için birçok vazife belirlemiş, insanlardan o vazife ve mesuliyetleri yerine getirmelerini istemiş ve karşılığında da mükâfat alacaklarını bildirmiştir.


Bu yüzden müvahhid bir insan çok yüce bir şuur, kudret ve kuşatma kaynağı ile irtibat hâlindedir. Kendini sorumlu ve mükellef bilir. Vazifelerini yerine getirmek için gayret gösterir. Böylece Allah'a iman etme, mümin insanın ruhunda, onu iyiliklere yöneltip, kötülüklerden sakındıracak güçlü bir yatırım gücü meydana getirir.

Yüklə 332,52 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   14   15   16   17   18   19   20   21   22




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin