Allame murtaza askerî ehl-i BEYT VE ehl-i SÜnnet ekolleri Mütercim: Cafer bendiderya ismail bendiderya


RESULULLAH'IN (S.A.A) KENDİSİNDEN SONRAKİ VELİYY-İ EMR'İ TAYİN EDEN NASLARI



Yüklə 1,44 Mb.
səhifə41/70
tarix29.10.2017
ölçüsü1,44 Mb.
#19784
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   70

RESULULLAH'IN (S.A.A) KENDİSİNDEN SONRAKİ VELİYY-İ EMR'İ TAYİN EDEN NASLARI


Bahsimize, peygamberlerin (selâm üzerlerine olsun) kendilerinden sonra ümmetlerine vasi ve emir sahibi tayin etme yolundaki girişimleriyle

başlıyoruz.


Önceki Ümmetlerde Vasiyet


Mes'udî, Hz. Adem'den (a.s) son peygamber Hz. Muhammed'e (s.a.a) kadar peygamberlerin (a.s) veli ve vasilerinin isimlerini art arda naklederek onlar hakkında şöyle yazmıştır: Adem'in vasisinin ismi, İbranice Şeys denilen Hibetullah'tı. İbrahim'in vasisi, İsmail'di. Yakub'un vasisi, Hz. Yusuf'tu. Musa'nın vasisi, Hz. Yusuf'un torunlarından Yu'şa b. Nun b. Efrahim b. Yusuf'tu (a.s); Hz. Musa'nın karısı Sefvera ona karşı kıyam etti.

Hz. İsa'nın vasisi, Şemun'du. Peygamberlerin sonuncusunun (s.a.a) vasisinin ismi Ali b. Ebu Talib ve ondan sonra onun on bir oğludur (a.s).[56]

Şimdi bu vasilerden üçüne kısaca değinelim:

1- Hz. Adem'in (a.s) Vasisi Şeys


Yakubî, Hz. Adem'in (a.s) Şeys Peygamber'e vasiyeti hakkında şöyle yazar: Adem'in ölüm vakti gelince... Şeys'i kendine vasi tayin etti. Taberî de yazar ki: İbranice, Şeys denilen Hibetullah Adem'in vasisiydi. Adem ona vasiyet etti ve vasiyetnamesini yazdı. Denildiğine göre, Şeys, babası Hz. Adem'in vasisiydi. Mes'udî, vasiyet ve Hz. Adem'in ölümüyle ilgili olarak şöyle yazar: Adem, Şeys'e vasiyet ettikten sonra, ölünceye kadar vasiyetini diğerlerinden gizledi... İbn Esîr de yazar ki: Şeys, Allah'ın bağışı anlamındadır. Şeys, Adem'in (a.s) vasisiydi; Adem (a.s), ölüm vakti ulaşınca Şeys'i kendine vasi ve halife etti. İbn Kesir de Hz. Adem'in hayatı ve Şeys'e vasiyeti hakkında şöyle der: Şeys, Allah'ın bağışı anlamına gelir. Adem'in (a.s) ölüm vakti ulaşınca oğlu Şeys'i kendine vasi ve halife etti.

2- Hz. Musa'nın (a.s) Vasisi Yu'şa b. Nun


a) Tevrat'ta Yu'şa b. Nun:

Kamus-i Mukaddes kitabında, "Yu'şa" sözcüğünde Tevrat'tan naklen şöyle geçer: "Yu'şa b. Nun, Musa'yla birlikte Sina dağındaydı ve Harun'un döneminde buzağıya tapma işine bulaşmadı." Ve Sıfrı Aded'in yirmi yedinci Eshahı'nın sonunda, Allah tarafından Musa'nın vasiliğine atandığı geçer. (Bu atamanın fotokopisi bu kitabın orijinalinde geçer; biz tercümesini naklediyoruz.) Musa Allah'la konuştu; Allah'ım, bütün insanlara ve topluluklarına, giriş ve çıkışlarında, her işlerinde ön ayak olacak bir kişiyi belirt, toplulukları çobansız bir sürü gibi olmasın. Allah, Musa'ya dedi ki, Yu'şa b. Nun böyle bir güce sahip bir gençtir, elini ona sür. Ve onu kahin "Eliazar" ve bütün cemaatin (İsrail  Oğulları'nın) karşısında ve gözleri önünde kendine vasi ilân et. Sonra, ona kendi heybet ve gücünden ver ki, bütün İsrail Oğulları ona itaat etsin de "Eli-azar"dan öne geçsin. Ve Allah'tan onun arzularının gerçekleşmesini iste ki, bütün İsrail Oğulları onunla birlikte olsunlar ve onun emriyle her işi yapsınlar. Musa Allah'ın emrine uydu ve Yu'şa'yı alarak kahin "Eliazar" ve bütün İsrail Oğulları karşısında tuttu. Ve Allah'ın Musa'ya dediği gibi iki elini onun ellerine sürerek onu kendine vasi etti.[57] Yu'şa b. Nun'un öyküsü, İsrail Oğulları'nın işlerini üstlenmesi ve savaşları Sıfr-i Yu'şa b. Nun'un yirmi üçüncü Eshah'ında geçer.

b) Kur'ân'da ve Diğer İslâm Kaynaklarında Yu'şa b. Nun:

İbranice olan Yu'şa ismi, Kur'ân'da Arapçalaştırılmış, En'am Suresi'nin 86. ayetinde ve Sâd Suresi'nin 48. ayetinde "Elyesa'" olarak gelmiştir. Yakubî kendi Tarih'inde (c. 1, s. 46'da) şöyle yazar: Musa'nın ölüm vakti ulaşınca Allah Azze ve Celle, ona, Yu'şa b. Nun'u Kubbe-i Rumman'ın içine çağırmasını ve bereketinin Yu'şa b. Nun'un bedenine intikal etmesi, onu vasi tayin etmesi ve İsrail Oğulları'nın işlerini onun üzerine bırakması için elini onun bedenine sürmesini emretti.


Hz. Muhammed'in (s.a.a) Vasisiyle Hz. Musa'nın Vasisinin Benzerlikleri


Yu'şa b. Nun, Musa'yla (a.s) birlikte Sina dağındaydı ve asla buzağıya tapmadı. Allah Tealâ, Hz. Musa'ya, Allah'a tapanların, çobanı olmayan sürü gibi olmaması için kendisinden sonra Yu'şa b. Nun'u kendisine vasi etmesini emretti. Hz. Ali (a.s) de Hira Dağı'nda Resulullah'ın (s.a.a)  beraberindeydi ve hiçbir zaman hiçbir puta tapmamıştır. Allah Tealâ da, Resulüne veda haccından dönüşte hacıların karşısında Ali'yi (a.s) kendisinden sonra vasisi ve ümmetin önderi tanıtmasını, İslâm ümmetini başsız bırakmamasını emretti. Resulullah (s.a.a) da itaat ederek Gadir-i

Hum'da, Ali'yi (a.s) kendisine vasi tayin etti. Gerçekten ne kadar da doğru buyurmuştur Resulullah (s.a.a): Yakında İsrailoğulları'nın başına gelen şey aynen benim ümmetimin de başına gelecektir...[58]


3- Hz. İsa'nın (a.s) Vasisi Şem'un


a) İncil'de Şem'un:

Kamus-i Kitab-ı Mukaddes'te, "Şem'un" sözcüğünde bu isimle on kişi sayılmıştır; bunlardan biri Şem'un Petros'tur. Bu isim Tevrat'ta "Sem'un" diye geçer. Matta İncili'nin, onuncu Eshah'ında şöyle geçer: Sonra -İsa- on iki öğrencisini çağırarak, kötü ruhları kendilerinden uzaklaştırmaları ve bütün hastalıkları iyileştirmeleri için onlara güç ve kötü ruhlarla karşılaşma kuvveti verdi. Onun on iki sefirinin isimleri şöyledir: Birincisi Petrus denilen Sem'an... Yuhanna İncili'nde, 21. Eshah'ta, (sayı: 1518) Hz. İsa'nın Şemun'a, "Sürünün sorumlusu ol." şeklinde vasiyet ettiği geçer. Hz. İsa (a.s) burada demek istiyor ki: "Bana iman edenlerin sorumluluğunu üstlen." Yine Kamus-i Kitab-ı Mukaddes'te, "İsa onu (Şem'un'u) kilisenin önderi etti." diye geçer.

b) İslâm Kaynaklarında Şem'un:

Yakubî kendi Tarih'inde Şem'un'u "Sem'anu's-Sefa" diye anmıştır. Mes'udî de der ki: "Yunanca Şem'un ve Arapça Sem'an olan Petrus Roma'da öldürüldü."[59] Yine Mu'cemu'l-Buldan'da, "Sem'an'ın manastırı" sözcüğünde şöyle geçer: Sem'an Manastırı, Dımeşk yakınlarındadır. Bu manastıra mensup olan Sem'an Hıristiyanların ileri gelenlerinden biriydi; onun Şem'un-i Sefa olduğu söylenmektedir.  Burada örnek olarak geçmiş ümmetlerin peygamberlerinin vasilerinden üçüne değindik. Bunları göz önünde bulundurarak, bütün o peygamberler arasında Resulullah (s.a.a) onların aksine hareket eden, kendinden sonra bir önder ve imam tayin etmeden ümmetini kendi hâline bırakan tek peygamber olamazdı. Resul-i Ekrem (s.a.a), hatta savaşlara katılmak amacıyla çok kısa bir süre için bile olsa Medine'den çıkarken, o günün küçük İslâm toplumu için kendi yerine devamlı birini tayin ediyordu. O hâlde, kesinlikle peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed (s.a.a) büyük İslâm toplumunu, kendinden sonra onlar için bir imam ve önder tayin etmeden, kendi hâllerine bırakmış olamaz; tam aksine, kendisinden sonraki halifelerini çeşitli yerlerde, çeşitli tabirlerle tanıtmıştır. Bazen sadece kendisinden hemen sonraki imam ve önderi tanıtırken, bazen de kendisinden sonraki bütün imamları tanıtmıştır. Şimdi sadece Resulullah'ın (s.a.a) Emirü'l-Müminin Ali'yi (a.s) vasi ve halife olarak tanıtan hadislerini inceleyelim.


Yüklə 1,44 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   37   38   39   40   41   42   43   44   ...   70




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin