Bakirköy ruh ve siNİr hastaliklari hastanesi



Yüklə 7,48 Mb.
səhifə131/134
tarix27.12.2018
ölçüsü7,48 Mb.
#87102
1   ...   126   127   128   129   130   131   132   133   134

Bibi. Eldem, Köşkler ve Kasırlar, II, 422-428; Eldem-Akozan, Topkapı Sarayı, 10; H. Göktürk, "Darbhane ve Damga Matbaası", ISTA, VIII, 4235-4238.

CENGİZ CAN



DARÜLACEZE

Kimsesiz, evsiz barksız, hasta ve sakat yaşlı, genç ve çocukların bakılması, çalışabilecek durumda olanların çalışarak geçinebilmelerini sağlayabilmeleri gayesiyle kurulmuş bakımevi.

II. Abdülhamid'in maddi desteği, Dahiliye Nazırı Halil Rıfat Paşa'nın öncülüğü ve hayırseverlerin katkılarıyla 11 Kasım 1892'de Kâğıthane Poligon sırtlarında temeli atılmıştır. Bina, din ve milliyet farkı gözetilmeden İstanbul'daki bütün kurumların ve zenginlerin yardımı ile yapıldığından burada Müslümanlar yanında Rum, Ermeni ve Yahudilerin de barınmaları esası kabul edilmiş ve bunun için müessese içinde cami yanında kiliseler ve havra da inşa edilmiştir. 20 Kâ-numsani 1311/2 Şubat 1896'da yapılan açılış töreni ile hizmete girmiştir. Yapı topluluğu idare binası, ikisi kadınlara ve ikisi de erkeklere ait olmak üzere dört aceze pavyonu, iki pavyonu olan bir hastane binası, yetimhane, ırzahane (süt çocukları evi), çamaşırhane, iki hamam ile terzilik, kunduracılık, marangozluk,

Darülaceze'nin halı atölyesinden bir

görünüm.

Darülaceze Kurumu 'nün izniyle

demircilik, dökümcülük, halı atölyeleri, fırın, cami, iki kilise, havra ve beş meslek sanat okulundan başka bir kreş ve çocuk yuvasından oluşuyordu.

Yönetim, Dahiliye Nezareti'nce seçilecek ve irade ile görevlendirilecek bir müdür ile bir heyete verilmişti. Darülaceze diğer hayır kurumlan gibi Müesse-sât-ı Hayriye-i Sıhhiye Müdüriyeti'ne, 1912'de de bu müdüriyetin lağvı üzerine Şehremaneti (Belediye) Sıhhiye Müdüriyeti'ne bağlanmıştır. Bundan sonra çalışmalarını belediyeye bağlı olarak sürdürmüştür.

Bugün Darülaceze İstanbul Büyükşe-hir Belediyesi'ne bağlı kimsesiz, sakat ve yaşlılara hizmet veren C tipi bir hastanedir. Toplam yatak sayısı 1.000'dir. Bunun 500'ü acezeye, 100'ü çocuk yuvasına, 400'ü hastaneye ayrılmıştır. Dermatoloji, fizik tedavi, genel cerrahi, göz hastalıkları, iç hastalıkları, kulak-burun-boğaz ve nöroloji olmak üzere toplam 7 servisi vardır.



Bibi. (Ergin), Mecelle, IV, 504-565; "Darülaceze", TA, XII, 316-317; Darülaceze (1895-1947), İst., 1947; R. E. Koçu, Darülaceze (1895-1974), ist., 1974; Müessesât-ı Hayriye-i Sıhhiye Müdüriyeti, ist., 1327/1911, s. 86-88, 94, 110-111; Bedi N. Şehsuvaroğlu, "İstanbul Sağlık Hayatı", İstanbulII Yıllığı 1973, s. 453, H. Y. Nuhoğlu, "Darülaceze", DlA, VIII, 512-514;

NURAN YILDIRIM



DARÜLACEZE BİNASI

Şişli İlçesi'nde Okmeydanı'nda çevre yolunun güney kesiminde ve aynı adla anılan cadde üzerindedir.

Darülaceze, Kâğıthane sırtlarında ve mevcut poligonun üst tarafında bulunan ve kısmen tarım arazisi olan 52 dönümlük bir arsa üzerinde kuruldu. İlk

plan ve resimleri Seraskerlik inşaat Dairesi tarafından hazırlandı. Uygulanan proje ise o yıllarda saray başmimarı olan Yanko Bey tarafından tasarlandı. Uygulama, dönemin tanınmış müteahhitlerinden ve Tersane-i Amire kalfası Vasilaki Efendi tarafından yapıldı.

Darülaceze, 277x120 m boyutunda büyük bir dikdörtgen arsa üzerine kurulmuş yapılar topluluğudur. Proje, basit, sade fakat akılcı bir yerleşme düzeni öngörmüştür. Dikdörtgen arsanın uzun kenarları doğrultusunda karşılıklı yerleştirilen birbirinin aynı biçim ve boyuta sahip sekiz yapı, dörtlü bir dizi oluşturur. Karşılıklı dizilen bu yapıların arasındaki geniş mekân, ortak kullanılan bir bahçe işlevi görür ve batı ucunda bir cami, doğu ucunda bir kilise ve havra ile tutulur. Ortada simetri ekseni üzerinde ise bir anı kolonu ve dönemin sadrazamı olan Halil Rifat Paşa'nın bir büstü bulunur. Arsanın bu ana mekânın güneyinde kalan kesimi, mutfak, depo vb servis hacimleri ile rehabilitasyon bölümlerine ayrılmıştır.

Darülaceze'nin aynı biçim ve boyutlu pavyonları, sade prizmatik bir yapısı olan iki katlı kagir yapılardır. Kaba taş örgülü duvarları ve mermer söveli pencereleri ile sağlam ve işlevsel bir yapı imgesi sunarlar. Pavyonların aynı oluşunun maliyeti azaltıcı ve inşaatı hızlandırıcı etkisinin yanısıra bu imgenin oluşmasında da payı olmalıdır.

Darülaceze girişindeki müdürlük olarak kullanılan merkez bina, diğerlerinden farklı olarak temsili niteliğini belirtir bir özenle yapılmıştır. Merdivenden başlayarak bütün hacimlere özellikle üst kat sofası ve yönetim kurulu salonuna neoottoman üsluplu bir bezeme işlenmiştir. Ana giriş cephesi de benzer bir özenle biçimlendirilmiştir. Kapının son

Darülaceze'nin giriş kapısı. Darülaceze Kurumu 'nün izniyle



DARÜBEDAYİ

555


557

DARÜ'L-ELHÂN

derece seçmeci bir kompozisyonu vardır. Kaba yönü duvarların ortasında yer alan giriş aksı, iki yanda yüksek mermer pilastrlarla çerçevelenmiş, pilastr başlıkları zengin bir profil takımı olan saçak kornişi ile birleşmiştir. Giriş, çıkmalı kilit taşı olan yarım daire kemerli bir geç ampir örnek oluştururken kitabe panolarının çevresinde barok kırması eğrisel çizgiler bulunur.

Darülaceze'nin üç dine ait ibadet yapılarına yer vermesi önemli kurumsal ö-zelliklerinden bir başkasıdır.

Cami, küçük ama kendine özgü bir plan şeması olan ilginç bir yapıdır. Caminin, yukarıda betimlenen vaziyet planının geometrisine uyan yerleştirimi nedeniyle mihrabının girişe göre sol duvarda olması gerekmiştir. Mihrabın yerleştirilmesi için de duvar içe doğru çekilmiş ve bağlı olarak ana şahın sekizgen planlı olarak biçimlenmiştir. Önünde bir çift dekoratif kubbecikle örtülü dikdörtgen planlı bir ara mekân yer almaktadır.

Caminin, yükseltilmiş ayaklıklar üstünde ince kolonlarla taşınan portikli bir girişi vardır. Kesme taş kaplı duvarları köşelerde klasik pilastrlarla tutulmuştur. Buna karşılık dar, yüksek ve dilimli kemerli pencereleri neogotik üsluptadır. Cami dıştan sekizgen kasnaklı bir kubbe ile örtülüdür, içeride ise strüktürel olarak gerekmediği halde köşelere tromp benzeri geçiş öğeleri yerleştirilmiştir. O yıllarda neoottoman denen Osmanlı can-landırmacı üslubunda çok renkli bir bezeme kullanılmıştır.

Kilise ve havra ise beşik tonozlu sade yapılardır. Kilise ve havranın içerde yarım daire kesitli olan tonozları dışarda geniş ve yayvan tek bir tonoz örtü altında birleştirilmiştir. Kilise için patrik tarafından altı adet neobizans üsluplu ikon yollanmış ve resim atölyesi direktörü R. P. Georges ikonları mimar Vasilaki ile birlikte yerleştirmiştir.



Bibi. Darülaceze, İst., 1947; İSTA, VIII, 4242-4245; R. E. Koçu, Darülaceze (1895-1974), İst., 1974.

AFÎFE BATUR



DARÜLBEDAYİ

bak. ŞEHİR TİYATROLARI

Darülaceze'nin

avlusundan

cami yönüne

bakış.


Darülaceze

Kurumu'nun

izniyle

DARU'L-ELHAN

Osmanlı döneminde İstanbul'da kurulmuş ilk resmi musiki okulu.

DarM-Elhân'ın hazırlayıcısı olan kurum, 1914'te kurulmuş olan Darülbeda-yi'nin musiki koludur, istanbul Şehre-maneti'ne bağlı olarak kurulan Darülbe-dayi, tiyatro, sahne musikisi, Türk ve Batı musikisi türlerinin tümünü bir arada ele almayı amaçlayan ulusal bir konser-vatuvardı. Namık Kemal'in oğlu Ali Ekrem Bey'in (Bolayır) önerdiği "Darü'l-Elhân adı da anlamca "konservatuvar" terimini karşılamaktadır.

Darülbedayi biri tiyatro, öbürü musiki olmak üzere iki bölüme, musiki bölümü de Şark ve Garp musikisi olmak üzere iki şubeye ayrılmış; tiyatro bölümü müdürlüğüne Reşad Rıdvan Bey, musiki bölümü müdürlüğüne de Ali Rifat Bey (Çağatay)(-*) getirilmiştir. Çalışmalar değişiklik ve onarımdan sonra Şeh-zadebaşı'ndaki Letafet Apartmam'nda başlatılmış, ancak okulun resmen açılış töreninin hazırlandığı sırada I. Dünya Sa-

120'si eski yazılı toplam 180 adet notanın yayımlandığı Darü'l-Elhân Külliyatı'nm 22. fasikül kapağı.

Gönül Paçacı koleksiyonu

vaşı patlak verince müdür Andre Anto-ine(->) geri dönmüş, okuldaki eğitim ve öğretim ertelenmiştir (Ağustos, 1914). Bununla birlikte, okulun öğretmen ve öğrencilerinden bir kısmı Ferah Tiyatro-su'nda zaman zaman temsiller vermeyi sürdürmüşlerdir.

Batı musikisi bölümü bir süre sonra kapanmış, Türk musikisini çöküşten koruma, klasik eserleri notaya alarak tespit etme, musiki zevkini topluma yayma amacını güden Türk musikisi bölümü ise çalışmalarına devam etmiş ve bazı mu-sikili temsillere katkıda bulunmuştur.

Savaş şartlarının güçlüğü ile baş gösteren mali sıkıntılar 14 Mart 19l6'da bu bölümün de tamamıyla kapanmasına yol açmıştır.

Darülbedayi'nin kapanmasından sonra yeni bir musiki okulu açılması için Maarif Nezareti'ne bir rapor sunmuş olan Abdülkadir Bey'in (Töre) raporu igörüşü-lerek bakanlıkta dönemin ünlü sanatçı musiki ustadan ile düzenlenen toplantı sonunda bir "musiki encümeni" oluşturulmasına karar verilmiştir. Eski Evkaf Nazırı ve Washington Büyükelçisi besteci Yusuf Ziya Paşa başkanlığındaki musiki encümenince hazırlanan talimatname gereğince, musiki hocası yetiştirecek ve daha çok Türk musikisine ağırlık verecek bir okul olan Darü'l-Elhân'ın kurulduğu bildirilmiştir. Okulun adı Ziya Pa-şa'nın teklifi ile konulmuş olup, "nağmeler evi" anlamındadır. "Musiki encümeni ve Darü'l-Elhân Talimatnamesi", V. Meh-med'in (Reşad) "irade-i seniyesi" (9 Aralık 1916) ve Meclis-i Vükelâ kararı (l Ocak 1917) ile kabul edilmiştir. Bu talimatname ile kadınların ve erkeklerin ayrı ayrı öğrenim görmesi ve halka musiki icrası ile görevli fasıl heyetleri kurulması öngörülmüştür.

Darü'l-Eİhân'ın ilk yeri Cağaloğlu'nda Himâye-i Etfal Sokağı'nda kagir bir binadır. Faaliyetlerini sonraları Şehzadeba-şı'nda Fevziye Caddesi'nde "inâs" (kadınlar) ve "zükûr" (erkekler) için iki ayrı ahşap konakta sürdürmüştür. Faaliyet gösterdiği son bina Şehzadebaşi'ndaki Damat İbrahim Paşa Külliyesi'nin arkasında oldyğundan, bugün o sokak, "Da-rülelhan Sokağı" adım taşımaktadır.

Darü'l-Elhân'ın kuruluş amacı, musiki sanatının bilimsel bir yolla eğitim ve öğretimi, eski Türk bestecilerine ait klasik eserlerin yayımlanması ve yeniden tanıtılarak canlandırılması olarak özetlenmiştir. Dört yıl süreli eğitim programında Türk musikisi ağırlıklı olarak nota, solfej, ilahi ve ayin-i şerif gibi derslerle ney, tanbur, keman, ud, kanun, lavta, kudüm, santur, def gibi çalgıların öğretimi ve "gına" (şarkı söyleme) eğitimi yer almış, bunlara arp, viyolonsel, alto ve piyano ile genel musiki tarihi, armoni gibi dersler de eklenmiştir. Darü'l-Elhân, Ziya Paşa'mn başkanlığı altında besteci Rahmi Bey, Udi Ali Rıfat Bey ve Bebekli Refik Talat Bey'den oluşan kurulun yönetiminde bir süre faaliyet gösterdikten sonra, savaşın sonundaki yenilgi, İstan-

bul'un işgali gibi zorluklara daha fazla dayanamamıştır. 1918'de erkekler kısmı kapatılmış ve sekiz kişilik bir öğretim kadrosu ile yalnızca Şark musikisi öğretimi verilen "kadınlar kısmı" kalmıştır. O şartlarda fazla bir varlık gösteremeyen bu bölümün öğretim üyelerinin başında Rauf Yekta Bey, Zekâizade Hafız Ahmed Efendi (Irsoy), Levon Hancıyan ve Muzı-ka-i Hümayun'dan Muallim İsmail Hakkı Bey geliyordu.

14 Eylül 1923'te Darü'l-Elhân, İstanbul Valisi Haydar (Yuluğ) Bey'in ilgisi i-le ve Musa Süreyya Bey'in yönetiminde belediyeye bağlı olarak tekrar açılmış ve yönetmeliği değiştirilmiştir. "Musiki encümeni" kaldırılmış, kuruma "Batı musikisi bölümü" eklenmiş, alınacak öğrencilerin hazırlık sınıfından sonra bölümlere ve bu bölümlerde yer alan ihtisas sınıflarına ayrılmasına karar verilmiştir. Hazırlık sınıfından sonra üç yıl süreli Batı musikisi bölümünde şan, piyano, keman, alto, viyolonsel ve öteki saz sınıfları yer almış ve bu bölüme dönemin şu tanınmış musikicileri öğretmen olarak atanmıştır: Zeki Bey, Ekrem Bey (keman);

1926'da Darü'l-Elhân'dan Türk musikisi eğitiminin kaldırılması

üzerine bir araya gelen dönemin ünlü musiki ustadan Darü'l-Elhân

hoca ve talebeleriyle birlikte.

1. Hafız Kemal Batanay, 2. Hafız Zeki Çağlatman, 3. Neyzen Tevfik, 4. Eyüplü Rıza

Bey, 5. Kanuni Vital, 5. Tanburi Dürri (Turan), 7. Hafız Memduh, 8. Neyzen Sait

Paşa, 9. Kemani Ferruh, 10. Udi Ahmet, 11. Ali Rıza Sağman, 12. Hafız Fahri,

13. Neyzen Hicabı, 13. Neyzen ihsan Aziz, 15. Hafız Saadettin (Kaynak),

16. Kemani Faik, 17. Celâl Tokses, 18. Udi Şemsi, 19. Santuri Ziya Bey, 20. Zekiye

Hanım, 21. Abdülkadir (Töre), 22. Zekâizade Ahmet (Irsoy), 23. Rauf Yekta,

24. Muallim Kâzım (Uz), 25. Zahide Hanım, 26. Kemani Kevser, 27. Kemani

Bedriye (Hoşgör), 28. Hafız Hamdi, 29. Sedat (Öztoprak), 30. Osman Şevki

(Uludağ), 31. Hafız Kemal, 32. Vecihe (Datyal), 33. Hadiye (Ötügen), 34. Kanuni

Naime, 35. Muallim ismail Hakkı Bey.



Neyzen Selami Bertuğ koleksiyonu

ğu kadar sanat faaliyetlerinde ve yayınlarında kurum başarılı sonuçlara ulaşmıştır. Şark ve Garp musikisi şubelerinin ortak olarak düzenlediği, Galatasaray Lisesi Salonu, Tepebaşı Kışlık Tiyatrosu, Union Française gibi yerlerde verilen konserler oldukça ilgi toplamıştır. Batı musikisi bölümü öğretmenlerinden Cemal Reşit, Muhittin Sadık, Mesud Cemil, Ekrem Besim beyler; Seyfettin ve Sezai Asaf kardeşler; Hegei ve Nimet Vahid, çeşitli gruplar halinde ve bazı konuk sanatçıların da katılımıyla Union Française sahnesinde sürekli konserler vermişlerdir. O dönemin konser programlan incelendiğinde hem klasik, hem de yeni bestelenmiş eserleri içeren zengin bir re-pertuvarın icra edilmiş olduğu görülür. Bu konserlerde öğretmen ve öğrencilerin katılımıyla kurulan orkestra ve icra heyetlerini Batı musikisinde Musa Süreyya Bey ile Zeki Bey (Üngör), Türk musikisinde ise Muallim İsmail Hakkı Bey, Muallim Sedat (Öztoprak) ve Muallim Ziya Bey yönetmişlerdir.

Kurumun çeşitli yayın ve araştırma faaliyetleri Türk musiki tarihi açısından

Hegei, Sadri Bey, Nezihe Hanım, Radeg-lia (piyano); Muhittin Sadık (viyolonsel); Kadri Bey (flüt); Veli Bey, Adil Bey (orkestra âlâtı); Asuman Hanım, Şerafettin Bey (teganni); Musa Süreyya Bey (tarih-i musiki ve kompozisyon); Edgar Manas (koro ve kompozisyon); Ali Ekrem Bey (edebiyat ve musiki estetiği).

İki yıl süreli Türk musikisi bölümünde ise keman, kemence, ney, tanbur, santur, ud, kanun, teganni sınıfları açılmış, öğretim kadrosu şu öğretmenlerden oluşmuştur: Nuri Bey, Kevser Hanım, Mustafa Bey (keman); Sedat Bey, Hayriye, Faika, Zehra hanımlar (ud); Muazzez Hanım (kanun); Ziya Bey (santur); Refik Bey, Faize Hanım (tanbur); Emin Efendi (ney); Ruşen Bey (kemence); Rauf Yekta Bey (Şark musikisi nazariyat ve tarihi); Zekâizade Hafız Ahmed Efendi (ilahiyat ve usulât-ı musikiye); İsmail Hakkı Bey (nazariyat ve fasl-ı umumi); Ziya Bey, Zahide Hanım (teganni). Daha sonraları bu kadroya Kemani Reşad Bey ile Tanburi Dürri Bey de katılmışlardır.

Darü'l-Elhân'ın en verimli olduğu dönem bu yıllara rastlar. Öğretimde oldu-



DARÜLEYTAMLAR___558_559__DARÜLFÜNUN'>DARÜLEYTAMLAR

558

559


DARÜLFÜNUN

bir dönüm noktası oluşturmuştur. Darü'l-Elhân, Cumhuriyet'ten sonra nota yayımlayan ilk resmi kurumdur. 1923'ten itibaren gayriresmi olarak oluşturulan "Da-rü'1-Elhân'da müteşekkil heyet-i ilmiye" tarafından incelenerek yazılan ve farklı kaynaklardan gelen eserlerin tespit edilerek muhafaza ve aktarımını sağlayan klasik eser notaları Türk musikisinin birinci derecede başvuru kaynağı olma özelliğini taşımışlardır. Bu yayınlar Darü'l-Elhân Külliyatı adı altında yayımlanmaya başlayan, 120'si Osmanlıca toplam 180 yaprak nota, 7 sayı yayımlanan Darü'l-Elhân Mecmuası ile, Anadolu'daki folklor inceleme gezilerinden derlenen türkülerin yer aldığı Anadolu Halk Şarkıları (1927-1928) adındaki 7 defterdir. Kurumun yayınları bir yapı değişikliğine uğrayarak önce İstanbul Konservatuvarı, sonra İstanbul Belediye Konservatuvarı adını aldıktan sonra da sürdürülmüştür.

Kurumun bir başka faaliyeti, notası tespit edilen eserlerin plak kayıtlarıdır. Columbia firmasında 78 devirli olarak doldurulan bu plaklar klasik musikinin en büyük beste şekillerinden şarkılara ve halk türkülerine kadar geniş bir re-pertuvarı dinleyiciye sunmuştur.

Darü'l-Elhân'ın Anadolu'ya düzenlediği folklor araştırma ve derleme gezileri de bu alanda girişilen ilk çalışmalar olması açısından son derece önemlidir. 1926' da Rauf Yekta Bey, Yusuf Ziya Bey, Ekrem Besim Bey ve Dürri Bey ile başlayan ilk geziyi daha sonraki yıllarda ö-bür geziler izlemiştir.

Kurumda bu çalışmalar sürdürülürken 9 Aralık 1926'da Maarif Vekili Mustafa Necati Bey'in emri ile kurulan "Sa-

nayi-i Nefise Encümeni"nin kararı ile Darü'l-Elhân'da Türk musikisi eğitimi ve öğretimi yasaklanmıştır. Ders veremeyecek olan öğretim kadrosunu dağıtmamak için öğretmenlerden kurulu Türk Musikisi İcra Heyeti ile Rauf Yekta, Muallim İsmail Hakkı, Zekâizade Hafız Ah-med Efendi'den oluşan Tasnif ve Tespit Heyeti bırakılarak sınırlandırılan faaliyetler yapısı değiştirilen konservatuvarda sürdürülmeye çalışılmıştır (bak. Belediye Konservatuvarı).



Bibi. Ergin, Maarif Tarihi, IV; M. N. Özalp, Türk Musikisi Tarihi, Ankara, 1988; Rauf Yekta, Türk Musikisi Nazariyatı, ist., 1924; "Darü'l-Elhân Şuûnu", Darü'l-Elhân Mecmuası, S. l (1340); "Musiki Encümeni ve Darü'l-Elhân Teşkili", Milli Talim ve Terbiye Mecmuası, S. 2 (1333); E. R. Üngör, "Türk Musikisinde Nota ve Yayımcılığı, Yayımlar-Ya-yımcılar", Musiki Mecmuası, S. 337 (1977); H. N. Tongur, Kuruluşunun 50. Yılında istanbul Belediye Konservatuarı, îst., 1973; Öztuna, BTMA, I; N. Özcan, "Darülelhan", DlA, VIII.

GÖNÜL PAÇACI



DARÜLEYTAMLAR

I. Dünya Savaşı yıllarında (1914-1918), babaları cephelerde ölen çocuklar için İstanbul'da açılan yetiştirme yurtlarıdır. Eytamhane, yetimhane de denmiştir.

19. yy'ın ikinci yarısından başlayarak İstanbul'daki yabancılar ve azınlık cemaatleri yetimhaneler açtılar. II. Abdülha-mid (hd 1876-1909) ise 6 yaşında kimsesiz bir çocuğun verdiği dilekçe üzerine 5 Mayıs 1899'da bir iradeyle Müslüman çocukları için bir darüleytam açılmasını emretti (bak. Darü'1-Hayr-ı Âli).

I. Dünya Savaşı başlayınca İstanbul'u

Darü'l-Elhân Fasl-ı Musiki Heyeti.

Ortada muallim Udi Sedat Bey (Öztoprak) ve sağında Arap Zehra. Fikret Bertuğ

terk eden misyonerler, gayrimüslim çocukların barındığı yetimhaneleri sahipsiz bıraktılar. Hükümet ilkin buraları korumaya alma gereğini duydu. Savaşın ilk yılında, Osmanlı ordularının cephelerde ağır kayıplar vermesi sonucunda Anadolu'da binlerce çocuk babasız kaldı. Hükümet, bir genelge yayımlayarak bunların yerel yöneticilerce toplanıp İstanbul'a gönderilmelerini istedi. Diğer yandan, savaş nedeniyle boşaltılan İngiliz, İtalyan, Fransız okulları ve diğer yapılar birer darüleytama dönüştürüldü. Gelen çocuklar buralara yerleştirildi. İttihat ve Terakki yönetimi, taşrada sayısız şehit çocuğunun yollarda, sokaklarda başıboş ve bakımsız dolaşmalarını sakıncalı gördüğünden toplatma işlemi hızla sürdürüldü. Ancak İstanbul'a getirtilen ve yabancı binalarına yerleştirilen çocukların eğitimi, barındırılması ve disiplinleri için gerekli önlemler alınamamıştı. Oysa İttihat ve Terakki bu çocuklara öncelikle parti ideolojisini aşılama çabasındaydı. Bu nedenle de darüleytamlar, Maarif Nezareti' ne bağlanmayarak İttihat ve Terakki Fırkası Genel Merkezi'nin gözetimine alınmış ve ayrı bir genel müdürlük kurulmuştu.

1915-1916 arasında gelen çocukların sayılan daha da artınca İstanbul'daki pek çok manastıra, yabancı okul binalarına da el kondu. Nötre Dame de Sion, Ye-dikule'deki İtalyan Mektebi, Galata'daki Rus Manastırı da bunlar arasındaydı. St. Joseph Mektebi'nin şapeli ise bu okulda açılan darüleytamın mescidi yapılmıştı. Binaların bahçe ve avlularına iğreti iş a-.tölyeleri, çamaşırlıklar, ambarlar yapıldı. Organizasyon ve disiplin yetersizliğin-

den, binalarda büyük tahribatlar oldu. Kalabalık çocuk mevcutları her yönden sorunlar doğurdu.

Darüleytamlarm yönetimim üstlenenlerden Kastamonu Mebusu İsmail Mahir Efendi ile İttihat ve Terakki İstanbul Mer-kezi'nden Kemal Bey, düzeni sağlayamadılar. Bu kurumlar kısa zamanda birer yolsuzluk yuvası durumuna girdi. Çocuklar ise eğitimden ve bakımdan yoksun kaldılar. Bu karmaşada, hangi darü-leytamda ne kadar çocuğun barındığı bile saptanamamaktaydı. Ayrıca yönetim de buralardaki mevcutları, halkta tepki uyandırmamak için açıklamaktan kaçınıyordu. Bununla birlikte Maarif Nazırı Şükrü Bey Meclis-i Mebusan'daki konuşmasında, bazı büyük kentlerdeki birkaç darüleytamla birlikte İstanbul'daki kurum sayısının 65 olduğunu, barındırılan çocukların ise 16.000'den 11.600'e düştüğünü açıklamıştı.

29 Mayıs 1915'te bir yasa çıkartılarak darüleytamların ıslahı düşünüldü. 1916' da bu yasada bir değişiklik yapılarak "evlâd-ı şüheda vergisi" kondu. Bu kurumlara, genel bütçeden, özel idarelerden ve İstanbul Şehremaneti'nden de ödenekler ayrılması kabul edildi. Ayrıca bir defaya mahsus olmak üzere 150.000 lira ödenekle İstanbul çevresinde 500 bin dönüm çiftlik arazisi tahsis edildi. 16 Nisan 1917'de çıkartılan son bir yasa ile de posta ve telgraf, tütün ve içki vergilerine de değişik oranlarda darüleytamlar için zamlar kondu.

Savaş bitince İstanbul'a dönen yabancılar ile işgal kuvvetleri, darüleytam yapılan binaları geri aldılar. Açıkta kalan yetimler için, ihtiyaç fazlası fer'iye sarayları, biniş köşkleri, rical konakları tahsis edildi. Kâğıthane'de Abdülaziz'in (hd 1861-1876) yaptırdığı Çağlayan Sarayı da bunlar arasındaydı. Kısa bir sürede tüm bu yapılar tahrip edildi. Bazıları yandı. İçlerindeki eşyalar da yağmalandı. Yenik düşen Osmanlı Devleti'nin kısıtlı bütçe olanaklarıyla darüleytamların yaşatılması olanağı da kalmadığından, çocukların kaçmalarına göz yumuldu. Bu da bir çözüm olmadığından tasfiye uygulandı, îlkin kent çevresindeki darüleytamlar boşaltıldı. Çocuklar İstanbul merkezinde birkaç binada toplandı. Buralara ise "Şehir Yatı Mektepleri" adı verildi. Yönetimleri ise belediyeye bırakıldı. Şehir Yatı Mektepleri ilgisizlikten 1922' ye doğru kapandı.



Bibi. Ergin, Maarif Tarihi, IV, 1284-1287; F. R. Unat, Türk Eğitim Sisteminin Gelişmesine Tarihi Bir Bakış, Ankara, 1964, s. 8pe-80f; N. Sakaoğlu, Osmanlı Eğitim Tarihi, ist., 1991, s. 148; Muallim Mecmuası, S. 18 (15 k.sani 1334).

NECDET SAKAOĞLU



DARÜ'L-FEYZ-İ MUSİKİ

1915'te Kadıköy'de Ali Şamil Paşa'nın konağında, Meclis-i Ayan zabit kâtibi, baş-hanende Üsküdarlı Edhem Nuri Bey tarafından kurulmuş musiki derneği. İlk yıllarında bünyesinde Udi Sami Bey, Lav-

tacı Müzikali Hacı Tahsin Bey, Kemani Naim Bey, Neyzen ve nısfiyezen Cemil Bey, Sinekemani Nuri Bey (Duyguer) gibi musikiciler bulunuyordu. Hanendeleri yöneten Edhem Nuri Bey, Yeniköylü Hasan Efendi'nin yetiştirdiği, otuz-kırk fasıl bilen bir musikiciydi. Nuri Duygu-er'in aracılığıyla derneğe giren ve o yıllarda çocukluk çağlarında bulunan Münir Nurettin (Selçuk) iki yıl hazırlıktan sonra derneğin verdiği ilk konserde sahneye çıkmış, solo icrasıyla dikkat çekmişti.

Kısa bir süre sonra dağılan dernek bu kez 1920'de Kanuni telgrafçı Âta Bey'in (Öztan) başkanlığında, onun Üsküdar Paşakapısı'ndaki konağında yeniden kurulmuştur. Üyeleri arasında Üsküdarlı Hoca Bestenigâr Ziya Bey, Udi Sami Bey, Tanburi Selahattin Bey (Pınar), Arap Cemal, Tanburi Kadıköylü Fuat Bey (Sorguç), Müzikali Celal Bey, piyanist Emine Fulya (Akaydın) ve piyanist Madam He-leni vardı. Dernekte Rauf Yekta Bey de bir süre ders vermiştir.

1927'de derneğe giren Kemani Emin Doğan burada yıllardır özlediği ciddi, olgun bir musiki çevresine kavuştuğunu ve zamanın ileri gelen musikicileri Ali Rifat Çağatay, Dr. Hamit Hüsnü Kaya-can, klarnetçi Şükrü Tunar, Kemani Necati Tokyay, Neyzen Halil Can, Santuri Zühtü Bardakoğlu ve İzzettin Gerçeker' le birlikte çalışıp konserler verdiklerini anlatmıştır.

1934 dolaylarında dernek dağılmış, çeşitli musiki adamlarının evlerinde toplantılarını sürdüren üyeler 1938'de kurdukları Yeni Üsküdar Musiki Cemiyeti adı altında yeniden bir araya gelmişlerdir. Cemiyet 1944'te feshedilerek 1946' da Üsküdar Halk Musiki Derneği adıyla bir kez daha kurulmuş ve 1955'te düzenlenen bir kongreyle adı Üsküdar Musiki Cemiyeti'ne(->) dönüştürülmüştür. 1931'den beri dernekte öğretmenlik e-den Emin Ongan bu kuruluşta da uzun yıllar görev almıştır. İstanbul'un en eski musiki derneklerinden biri olan Darü'l-Feyz-i Musiki'den pek çok musikici yetişmiştir.



Yüklə 7,48 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   126   127   128   129   130   131   132   133   134




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin