BaşÖRTÜSÜ raporu 2007 Sakarya Başörtüsü Platformu


Ekim 2007 - Başörtüsü yasağı kadına yönelik şiddettir



Yüklə 2,1 Mb.
səhifə79/102
tarix30.10.2017
ölçüsü2,1 Mb.
#22656
1   ...   75   76   77   78   79   80   81   82   ...   102

17 Ekim 2007 - Başörtüsü yasağı kadına yönelik şiddettir


İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Reyhan Yalçındağ, Türkiye'de uygulanan başörtüsü yasağının kadına karşı yapılan bir şiddet olduğunu söyledi. Diyarbakır Kadın Platformu tarafından düzenlenen 'Kürt kadınları sivil anayasayı tartışıyor' konulu panelde konuşan Yalçındağ, "Anayasa taslağının başlangıç bölümünde hem 'kültürel farklılıklara zenginlik' diyeceksin hem de etnik köken vurgusu yaparak 'biz Türk milleti' diyeceksin. Peki biz Türk olmayanlar ne diyeceğiz? İnanan kadın, başörtüsü taktığı için eğitim hakkından ve çalışma hayatından mahrum bırakılıyor. Aynı inancı taşıyan erkekler benzer müeyyideyle karşı karşıya değil. Başörtüsü yasağı aynı zamanda kadına yönelik şiddettir. Çok temel bir hak ihlalidir. Kadınlar sadece eğitim hakkından değil, çalışma hakkından da mahrum bırakılıyor." dedi. (Zaman)

19 Ekim 2007 - Başörtülü yarı çıplaklar

Mine Alpay Gün, Milli Gazete’deki yazısında tesettür ve yozlaşma konusuna değindi: “Etraf başörtülü yarı çıplaklardan geçilmiyor. Tesettürle başkaları değil ama başörtülüler fena halde dalga geçmekte. Arkadaş zor geliyorsa çıkar kafandaki örtüyü. Sana zorla taktıran mı var? Bir salaşlık, bir derbederlik. Sanki kafasındaki iki kılı kapatınca hatun kişi, bütün vazifelerini tamamlamış gibi vücudunu orta yere saçıveriyor... En baştakilerdeki bozulma bütün toplumu etkilemekte. VIP kadınlardan başlayan bir dezenformasyon... Büyük başlarımız böyle yapınca; halk çocukları da nereden bulsunlar cici salonları, şık avizeleri, pahalı kostümleri; onlar da sokaklarda soyunmaya başladılar. Rabbimizin Müslüman kadınlara hediye ettiği tesettür tacını, toza kire bulayıp ayağa düşürmeyin lütfen... Tesettürün bozulmasında en büyük suçlu erkekler. Onlar açık bayanlara, televizyonun edepsiz çıplaklarına hayranlıkla bakarken, hanımları da; o aptal beylerini ellerinde tutabilmek için açılma yarışına girdiler. Bizim pek çok kadınımız niçin kapanmıyor sanıyorsunuz, ya da böyle yarı çıplak dolaşıyor derseniz; kocaları yüzlerine bakmaz diye.”


20 Ekim 2007 - Başörtüsü Platformları Eylemleri


Sakarya Başörtüsü Platformu tarafından yapılan 110’ncu açıklamada “Irk temelli politikaların hiçbirinin çözüm üretebilmesi mümkün değildir. Yapılması gereken; ulusçuluk kirine bulaşmamış, tevhid ve adalete dayalı İslami bilincin toplumun gündemine güçlü ve yaygın bir şekilde taşınmasına yönelik bir mücadelenin hakim kılınmasıdır. Toplumların özgürlüğü ve kurtuluşu da hiç kuşkusuz ancak böylece gerçekleşecektir.” mesajı verildi. Kocaeli’de düzenlenen 131’inci özgürlük eyleminde ise “On yıllardır bu ülke insanının hakkını, hukukunu gasp eden onu kamplara bölerek ayrıştıran, sadece eğitim öğretim hakkını değil, düşünce ve ifade hürriyetini, kadının insan hakkını elinden alan ve yaşam hakkına kadar müdahil olan yasak artık tarihe gömülmelidir” çağrısı yapıldı. Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu 89’uncu açıklamasında yasağın bitirilmesi çağrısını yinelerken, Van’daki 60’ıncı eylemde “Başörtüsü terörü sürdükçe direnişimiz de devam edecektir. “Kamusal alan” safsatası dayanak gösterilerek başörtülülere karşı sürdürülen baskı ve zulüm, mutlaka son bulacaktır. Başörtüsü yasağını sürdüren yasakçıların “toplumsal mutabakat”a dahil olmasını bekleyecek sabrımız kalmamıştır.” denildi. Konya’da 6’ncı eylem yapılırken Akyazı’daki 37’nci açıklamada ““Allah’ın ‘örtünün’ emrine uyarak başlarını örten kız çocuklarımız ve kadınlarımızın örtünme şekillerini, nerelerde örtüneceklerini ve hangi kıyafeti giyeceklerini tayin etmek ve emir komuta zincirine bağlamak hiçbir kurumun, idarecinin, yazar-çizerin tasarrufu da değildir.” ifadelerine yer verildi.

20 Ekim 2007 – Sivil toplum kongresine başörtülü siviller alınmadı

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde düzenlenen 4. Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları Kongresi büyük bir rezaletle başladı. Dünyanın dört bir yanından temsilcilerin katıldığı “Küresel Yoksulluk” toplantısına davet edilen İnsan Hak ve Hürriyetleri Vakfı (İHH) temsilcileri Zehra Öztürk ve Zeliha Sağlam, başörtülü oldukları gerekçesiyle kongrenin düzenlendiği Onsekiz Mart Üniversitesi Terzioğlu Yerleşkesi’ndeki Trio Kültür Merkezi’nden çıkarıldılar. Öğrenci olmadıklarını belirterek toplantıya katılmakta ısrar eden İHH temsilcilerine, “Burada YÖK kanunları geçerli, bu şekilde kongreye katılamazsınız” denildi. İHH temsilcileri güvenlik görevlilerince zor kullanılarak üniversite yerleşkesi dışına çıkarıldı. (Vakit)



20 Ekim 2007 – “Sağlık ocağında türbanlı doktorlar görev başında”

Medyanın başörtülü çalışanları ihbar eden haberlerine bir yenisi daha eklendi. Erzurum’da bir sağlık ocağıyla ilgili haber şöyleydi: “Kamusal alanda yasaklanan türban, Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın seçim bölgesi Erzurum'da sağlık ocağına girdi. Ceylanoğlu Sağlık Ocağı'ndaki doktorlar türbanlarıyla görev yaparken fotoğraflandı. Rahat tavırlarıyla dikkat çeken doktorlar muayene ettikleri erkek hastalarını birlikte kabul ediyor. Sağlık Ocağı'nın bir odasında türbanlı olarak çalışmalarını sürdüren kadın doktorlar görüntülerinin çekildiğini fark edince panik yaşamaya başlıyor. Sağlık ocağı personeli çekim yapılmasını engellemek isterken, 'Neden türbanlısınız' sorusuna sinirlenen Dr, B.A., "Lütfen çekim yapmayın, dışarıya çıkın. İzin almadan geldiniz" diyor.”


21 Ekim 2007 – Türkiye’nin örtülü gerçeği


Eğitim, Kültür ve Dayanışma Derneği HAZAR tarafından yapılan ve adına “Türkiye’nin Örtülü Gerçeği’ adı verilen araştırmada başörtülülerin büyük çoğunluğunun başörtüsü yasağı sebebiyle çeşitli sosyal baskılara maruz kaldıklarını belirttikleri ortaya çıktı. Green Park Hotel’de gerçekleştirilen basın açıklamasıyla duyurulan araştırmada denekler, yüzde 36,4 oranında yasağı siyasilerin çözeceği vurgularken Cumhurbaşkanının yasağı çözeceğini düşünenlerin oranı ise yüzde 13,8 oldu. ANAR tarafından yapılan araştırmanın lise ve üstü seviyede bin 112 denek üzerinde yapıldığı belirtilerek, başörtülülerin yüzde 79,4 oranında örtülerini başörtüsü olarak adlandırdıkları ortaya çıktı. Örtülerini türban olarak ifade edenler ise yalnızca yüzde 6’da kaldı. Deneklerin yüzde 96,7 gibi bir oranla başörtülerini ‘Dini bir gereği’ olarak taktıklarını ifade ettikleri belirtilen araştırmanın ilgi çekici sonuçlarından biri de ‘Yargıya ve adalet sistemine olan güvensizlik’ nedeniyle başörtüsü yasağı mağdurlarının sadece yüzde 16,6’sının haklarını kazanabilmek için yargıya gitmeleri oldu. (Milli Gazete)

25 Ekim 2007 – “Nerde o türbanlı kızlarımız, kadınlarımız”

Oktay Akbal, Cumhuriyet’teki köşesinde Güneydoğu’daki şiddet olaylarına gösterilen kitlesel tepkiler konusunda görüşlerini yazarken şu ifadeleri kullandı: “Bütün Türkiye dalga dalga, bayrak bayrak… Kentler, kasabalar, köyler çığlık çığlığa… On binler, yüz binler, milyonlar yurt, ulus, vatan sevgisiyle yollarda, alanlarda… Bakıyorum, içlerinde başı örtülü, başı türbanlı kadınlarımızı pek göremiyorum. Nerede başları sımsıkı kapalı kadınlarımız, kızlarımız?.. Hiçbiri ortada yok! Öte yanda nerdeyse bir savaş öncesinde, derin coşkular, tutkular içinde çırpınan başı açık ama içleri Cumhuriyet’in getirdiği, Atatürk devrimlerinin kazandırdığı güçle dopdolu kadınlarımız, kızlarımız… Başını örtmeyi bir erdem sayan türbanlılar, içinde yaşadığımız ulusal kavganın neresindeler? Değillerse, kimin, hangi amacın, özlemin yanındalar? Bunu sormamız, başı türbanlıların da bu ulusal kalkışmada yer almalarını beklememiz yanlış mı?”



26 Ekim 2007 “Tesettürsüz tesettür” üzerine bir açılım

Mine Alpay Gün, Milli Gazete’deki köşesinde tesettür ve yozlaşma konusundaki düşüncelerine gelen tepkileri değerlendirdi: “Dejenerasyon ve dezenformasyon tüm dünyada olduğu gibi, Müslümanlarda da bazı değerleri alt üst etti. Paranın el değiştirmesi, standartlarda yükselme, Müslümanlarda çözülmelere, gevşeme ve yozlaşmaya neden oldu... Tamam, belki baskıcı rejimin getirdiği yasaklar sonucu yaşanan zorluklar, tesettür yozlaşmalarında bir etken. Fakat Müslümanlar da hiç masum değiller. Reaksiyonerliği bir taviz katarı ile ortaya koyunca, kimi soylu değerleri hızla terk ettik. Bu bir “tesettür yorgunluğu” değildi. Ters istikamette gelişen bir tesettür “çözme” idi. “İkna odalarına” karşı çıkanlarda bile, biraz ödün verilirse daha şirin gözüküleceği inancı ile bir iki eskiz ile tesettürü modernize etme hevesi oluştu. En acısı da, siyasi arenaya giren Müslümanlar, belki medyanın aforozundan korktukları için tavizsiz duruş sergileyenleri istemiyorlardı. Usanmış ve bıkmış bir psikoloji ile tıpkı laikçi rejim gibi, kimi Müslümanlar da; düzgün tesettürlülere “gözlerden ırak ol!” mesajları ile yok sayarak bakıyorlardı. Adeta ikinci cumhuriyet isteyenler gibi, rejimi rahatsız etmemeye özen gösteren ikinci yumuşak tesettür biçimi de gelişiyordu...”



Yüklə 2,1 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   75   76   77   78   79   80   81   82   ...   102




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin