BaşÖRTÜSÜ raporu 2007 Sakarya Başörtüsü Platformu


Ekim 2007 - “Saçlı”lar hiçbirşey üretmeden kariyer yapmış olanlardır



Yüklə 2,1 Mb.
səhifə75/102
tarix30.10.2017
ölçüsü2,1 Mb.
#22656
1   ...   71   72   73   74   75   76   77   78   ...   102

2 Ekim 2007 - “Saçlı”lar hiçbirşey üretmeden kariyer yapmış olanlardır


Fatma K. Barbarosoğlu, Yeni Şafak’taki “Yekpare mermerden “değişimsiz” kadınlar” başlıklı yazısında Necla Arat, Nur Sertel gibi tipleri dahil ettiği “saçlılar”ın başörtüsü tavrına değindi:Ekranlardaki tartışmalarda, başörtülü katılımcı ile “saçlı” katılımcıların arasındaki ilişkiye dikkat ediniz lütfen. Saçlılar bir fikri tartışmaktan ziyade, programa katılmış olan başörtülüye “samimiyet testi” uygulamaya kalkıyor. “Değiştim diyorsunuz. Ah nasıl değişirsiniz. İnsan hiç değişir mi? Bak biz hiç değişmedik.” Saçlı katılımcıların üst kimliği Kemalist ise tablo şöyle: İslam'ı eleştirmek konusunda sınırsız, lakin Kemalizm eleştirilerine tahammülsüz. Fikirden ziyade ortaya konan eda ile götürülüyor tartışma. Bir eda bir eda! Eller sopa, gözler ateş kuyusu. Diller küfür deposu. Saçlıların üst kimliği Feminist-Kemalist ise bu defa, “sizi kandırıyorlar siz hiç birşey bilmiyorsunuz. Sizi bu aldanmışlıktan kurtaracağız. Çünkü her şeyin en iyisini biz biliriz. En iyinin ne olduğuna biz karar veririz. Bizim gibi kadınlar her şey! Sizin gibi kadınlar hiçbirşey” modunda ilerliyor...”

2 Ekim 2007 – “Türban”a zorlanan AİHM'e başvurabilir

Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi Başkanı Van den Linden, Sabah’tan Nur Batur ile yaptığı söyleşide “Üniversitelerde türban tartışması iyice şiddetlendi. Avrupa'da okullarda türban ne ölçüde serbest?” sorusuna “Bence devlet okulları tarafsız olmalı. Dini eğitime dayanmamak. Bu okullarda türban laiklik eğitimi zedeler. Eğer Türkiye, geçmişteki gibi dini devlet işlerinde uygulamaya başlarsa, Türkiye diğer Avrupa ülkelerinden çok daha ileri bir noktaya gelir... Eğer geçmişe dönerlerse, hiçbir şansları kalmaz.” yanıtını verdi. Batur’un “Bir gün ben "Türban takmaya zorlanıyorum " diye AİHM’e başvurabilir miyim?” sorusunun yanıtını ise “Eğer ayrımcılığa uğradığınıza ilişkin bir düşünceniz ve kanıtınız varsa tabii başvurabilirsiniz. Ama önce Türk mahkemelerinde dava açacaksınız. Sonuç alamazsanız Strasbourg'a gelin.Tek sorun var. Mahkemenin önünde 80 bin dava dosyası bulunuyor” şeklinde verdi.



2 Ekim 2007 – “Örtünme bireysel tercihtir”

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi'nde (AKPM) konuşan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "Kadınların başını örtmesi Türkiye'nin gerçeklerindendir. Hanımların çok önemli bir kısmı geleneksel nedenlerle ya da dini inançlar gereği örtü kullanmaktadır. Ancak örtme örtmeme zorlaması yoktur. Bireysel tercihtir. İsteyen örter, isteyen açar. Bir aile içinde bile başını örtenler ya da örtmeyenler olabiliyor, ancak bu sorun yaratmıyor. Üniversitelerde bu konuda sıkıntılar var. Temel hak ve özgürlükler, özellikle de eğitim özgürlüğü evrensel düzeyde uygulanmalıdır. Bazı konular çok tartışılırsa kronikleşiyor. Soğukkanlı olunmalı ve evrensel kriterler çerçevesinde hareket edilmeli. Bu konular çatışma unsuru olarak öne çıkarılmamalı.” dedi.


2 Ekim 2007 - Özgürlük olmadan büyüme olmaz


Dr. İbrahim Kalın, Zaman’da çıkan “Yeni anayasa eski kavga” başlıklı yazısında başörtüsü sorununa da değindi: “Bugün Türkiye'de başörtüsü yasağı dâhil özgürlük alanının genişletilmesine karşı çıkanlar, "sürekli devrim" adı altında Kemalist devrimleri ebedîleştirmek istiyorlar; ama gözden kaçırdıkları temel bir nokta var: Özgürlük olmadan Türkiye Cumhuriyeti'nin hak ettiği yere gelmesi mümkün değil. Kendi insanına güvenmeyen, siyasî tercihlerini hiçe sayan, onu yer yer ahmaklıkla, yer yer kandırılmış olmakla suçlayan, "haso-memo" kategorisine indirgeyen bir söylem, insan ve millet eksenli bir siyasî sistemi arzu ediyor olamaz. Ulus-devletin ürettiği sınıf çatışmalarını imparatorluk bakiyesi bir ülkeye empoze etmek zaten kendi başına bir hataydı. Tek sonucu, Türk toplumunun çok büyük bir kesiminin marjinalleştirilmesi ve sisteme yabancılaştırılması oldu. Aynı hatada bugün ısrar etmek, ancak siyasî intihar olabilir. Toplumsal gelişmenin ana dinamiklerinden olan ekonomik büyüme de artık bu bakış açısını geçersiz kılıyor. Batı'yı "iyi yönetim"in nihai modeli olarak gören seküler elitlerimiz, özgürlüklerle ekonomik büyüme arasındaki bağı ısrarla hasıraltı ediyorlar.”

4 Ekim 2007 - Başörtülü öğrencilere 'kampüs baskısı'


Türkiye'de günlerdir 'mahalle baskısı' tartışmaları yapılıyor. Özellikle bazı köşe yazarları üniversitelerde başörtüsü yasağının kaldırılması halinde başı açık öğrencilere baskı uygulanacağını savunuyor. Bu iddiaların aksine Çukurova Üniversitesi'nde (ÇÜ) başörtülü öğrencilere kampüs içerisinde büyük baskılar uygulanıyor. Güvenlik görevlilerince kampüs içerisinde durdurulan öğrenciler 'ağlatılıncaya kadar' 'neden kampüse başörtülü girdiği' yönünde sorguya çekiliyor. Ardından da kimliklerine el konuluyor. Güvenlik görevlilerince 'fişlenen' öğrenciler hakkında rektörlük tarafından soruşturma açılıyor. Baskılara en fazla maruz kalanlar İlahiyat Fakültesi öğrencileri. Öğrencilerin 'perukla' dahi üniversiteye girmelerine izin verilmiyor. Rektör Prof. Dr. Alper Akınoğlu kampüste başörtüsüne yasak olmadığı yönünde açıklama yapmasına rağmen, güvenlik görevlileri talimatın rektörlük tarafından verildiğini belirtiyor. İlahiyat Fakültesi öğrencisi İlknur Giyik, arkadaşlarıyla üniversite kampüsünde gezerken başörtülü oldukları gerekçesiyle güvenlik görevlileri tarafından durduruldu. Önce 'Neden kampüste başörtülü geziyorsunuz? Yasak olduğunu bilmiyor musunuz?' diye azarlanan öğrencilerin daha sonra kimliklerine el konuldu. Denizli'deki Pamukkale Üniversitesi'nde ise başörtülü öğrenciler 2007-2008 akademik yılı açılış törenine alınmadı. Öğrencilerin başörtülerini çıkardıktan sonra törene katılmasına izin verildi. (Zaman)

5 Ekim 2007 – 'Mahalle baskısı yok' aymazlığı

Tufan Türenç, Hürriyet’teki köşesinde mahalle baskısının olduğu iddiasını şöyle anlattı: “Alman Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Claudia Roth, önceki gün Başbakan Erdoğan'la görüşmek için AKP Genel Merkezi'ne geldiğinde sıkıntılıydı. Üzerinde kolsuz bir elbise vardı. Alman parlamenter tereddüt etti ve otomobilden inerken üzerine bir şal aldı. Sonra yeterli olmayacağından endişe ettiği için şalı bıraktı ve hırka giydi. Sonra AKP Genel Merkezi'ne girip Başbakan Erdoğan'la görüştü… Mahalle baskısı, Claudia Roth'a hırka giydirecek boyutlarda. Üstelik bu baskı mahalleyi de aşıp toplumsal baskıya dönüşmeye başladı. Türkiye'de insanlar bundan tedirgin, Avrupalılar ise endişeli… Herkes şunu iyi bilsin ki Avrupa, Atatürk'ün laik Türkiye'sini istiyor. AKP'nin Türkiye'sini değil.”



5 Ekim 2007 – Üniversiteye “türban” sokulmamalı

Milliyet’ten Fikret Bila’nın Genelkurmay eski başkanı emekli orgeneral Hilmi Özkök ile yaptığı röportaj, okurlara “Üniversiteye türban sokulmamalı” başlığı ile takdim edildi. Röportajda “mahalle baskısı” tartışmaları konusunda Özkök, görüşlerini şöyle ifade etti: “Kız çocuklarının birçoğu örtünmek istemiyor. Aileleri, gelenekleri yönünden ve komşu ailelerin anlayışları yönünden kızları kapansın istiyor. Kız diyor ki: "Babacığım, okuyacağım, başım açık olursa ancak okuyabilirim..." "Peki" diyor baba ve onun etkisiyle kızlarının okumasına müsaade ediyor, aile de alışıyor duruma. Üniversiteyi bitiriyor. Üniversite çok kritik bir yer. Sınırda. Bu olmaz, serbest bırakılırsa, o örtünmek istemeyen genç kızlarımız direnemezler ailelerine ve sayı birdenbire artar.... Bana kalırsa, üniversiteye türban sokulmamalı. Türbana hiç karşı değilim bakın, inançlar yönünden, örf ve âdetler yönünden, insan hakları yönünden. Ama, bir şeye talipseniz, oranın kurallarına uymak zorundasınız. Ben TSK'ya talipsem, nelere uydum? İnsan öldürmeye "evet" dedim, ölümü göze almaya, hem de bunu seve seve yapmaya "evet" dedim... Ama, benim özgür düşüncem, türban üniversiteye girmemelidir.”



Yüklə 2,1 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   71   72   73   74   75   76   77   78   ...   102




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin