Evliya deneme



Yüklə 4,3 Mb.
səhifə29/57
tarix17.01.2019
ölçüsü4,3 Mb.
#99316
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   57

Evsâf ı kal‘a i Şekî;: Mâ-tekaddem Gürcîs­tân'ın Şavşad meliklerinden Aleksandır Hân binâ edüp andan Dağıstân beği feth edüp andan Acem istîlâ edüp andan sene 986 târîhinde Sultân Murâd Hân ı Sâlis'in vezîri Lala Kara Mustafâ Paşa feth edüp Levend Hân oğlu Ereklad (?) Beğ'e ihsân olun­muşdur. Ba‘dehû cülûs ı Mustafâ Hân'da kızılbaş istîlâ edüp hâlâ sultânlıkdır ve bin mikdârı askere mâlikdir. Şirvân eyâletinde bir püşte üzre seng-i [311a] binâ bir kal‘a i ra‘nâdır. Dâiren-mâdâr cirmi üç bin adımdır ammâ sa‘b kûh üzre olmağıla handakı yokdur. Ve iki kapusu var, biri bâb ı Gence, biri bâb ı Şirvân'dır. Dağıstân hudûdunda sehl ma‘mur kal‘adır ammâ Gürcîstân addolunur. Zîrâ bânîsi dahi Gürcîdür. Cümle üç bin hâne ve yedi mihrâbdır. Çârsû içre Mirza Alî Beğ Câmi‘i ve kal‘ada ve Lağoşoğlu Ahmed Beğ Câmi‘i ve kal‘ada Murâd ı Sâlis Câmi‘i harâba mü’eddî olu­yor, hân ve hammâmları ve esvâk ı muhtasarı vardır. Bâğ u bâğçesinde bî-nazîr ipeği hâsıl olur. Bu kal‘anın cânib i şarkîsinde bir merhale yerde nehr i Kanut ubûr edüp nehr i Zengî'ye rîzân olur. Bu şe­hirden kalkup cânib i şimâle giderken nehr i Ka­bur'ı Özdemiroğlu Osmân Paşa cisrinden ubûr edüp andan Koyun Geçidi nâm mahalle varup rûy ı zemînde benî Âdem üstühânları püşte püşte yığılmış refîkimiz serdârı olan Yâver Alî Aka'dan su’âl etdim. Eyitdi kim "Sultân Murâd ı Sâlis serdârı Lala Mus­tafâ Paşa'yı, bu meydân ı ma‘rekede Tebrîz hânı Emîr Gûne Hân ve hâkim i Mağân ve hâkim i Lûr ve hâkim i Nahşivân ve hâkim i Karabâğ ve hâkim i Kazak ve Kazan ve Ensâr Halîfe Şeref Hân hulâsa i kelâm tokuz hân, serdâr ı İrân ashâb ı sürhserân cem‘ olup yigirmi binden ziyâde cünûd ı cünüb olup Lala Mustafâ Paşa'yı bu mahalde ortaya alup seyf i Alî urmağa başlarlar. Hemân serdâr Koca Lala cemî‘î guzât ı Muhammedî ile bir ağızdan gülbâ­ng ı Muhammedî getirüp bir koldan Özdemiroğlu, bir koldan Haleb Valisi Mehemmed Paşa, bir kol­dan Mar‘aş eyâletine mutasarrıf Mustafâ Paşa cümle guzât ile kızılbaş içre hücûm edüp ân ı vâhidde bed-ma‘âşları târumâr edüp inâyet i Bârî yâri kılup on bin kızılbaş ı bed-ma‘âşın başın seyf i mücezzem ile tırâş edüp bakıy­yetü's-seyfi Koyun Geçidi nâmda koyun sürüsü kanarıya varır gibi varup izdihâmdan geçidde cümle gark olurlar. Ba‘zılar firâr edüp nehr i Kınık'da ve nehr i Kabur'da gark olurlar. Netîce i merâm bu ceng i azîmde kırk bin şahsven Lala Mustafâ Paşa kılıcından geçmişdir. Gûr-be-gûr ola Osmânlı, deyü refîkleri­miz nakl edüp "Bu üstühâ­nlar anların alâmetidir", deyü mürdeleriyçün Fâtiha okuyup geçdiler. Andan Koyun Geçidin bu hakîr geçüp cânib i şimâle 3 sâ‘at vâsi‘ sahrâlar içre gi­düp ve nehr i Aksu'yu ubûr edüp bu nehre Acem Gîlân çayı derler. Aras dağlarından gelüp nehr i Kür'e rîzân olur. Anı güzer edüp 3 sâ‘atde,

Menzil i nâhiye i Mahmûd-âbâd: Bir sahrâ yı azîm içre iki yüz pâre ma‘mûr [u] âbâdân ve hıyâbân içre kend i ravza i rıdvânlardır kim bin deve yükü ibrişim hâsıl olur, derler. Her kendi birer şehr i azîme mânend kasabalardır. Câmi‘ ve hammâmları ve esvâk ı şâhî­leri vardır. Re‘ayâ ve berâ­yâ­ları cümle Ermeni ve Gökdolağ ve Terekeme ve Moğol ve Boğol ve Ku­muk tâ’ifeleridir. Bir kavmine İt-til derler.

Ahvâl i kabâyil i İt-til;: Lisân ı Moğolîde İt-til demek köpek lisânlı demekdir. Ya‘nî ceng mahal­linde bir gûne av‘av ve va‘va‘ eder kelb i akûr kavm i lecûcdur. Meselâ Mardin kal‘ası kurbunda Melek Ahmed Paşa efendimizle kırdığımız Sincar dağındaki Saçlı Kürdü gibi yigirmi bin mikdârı kavm-i nâ-pâk ve Hakdan bî-bâk bed-mezheb ve bed-meşreb ve cîfe-hâr ve har-süvâr-ı bî-dîn, murdâr kavmdirler, ammâ su’âl eylesen "Hazret i Hamza neslindeniz" derler. Savm u salât ve hacc [u] zekât vermezler ve edâ yı alâ mâ-farazallah nedir bilmez­ler. Bir avreti yedi sekiz kişi alup tezvîc ederler. Ol nisvân ı sahib i ussândan bir şakî veled i zinâsı hâsıl olsa yedi sekiz babası bir yire cem‘ olup harâm­zâ­de­sinin eline sâhib i zinâ vâlidesi bir elma verüp oğlan elmayı kankı zânîye verirse babası ol­dur, deyü hükm edüp ba‘dehû avret anın hük­münde olup ki­mesne müdâhale edemez ve Acem diyârında mum söndürürler, deyü meşhûr olan bu kavm i habîsin için­dedir. Yohsa gayrı diyârda görmedik ve istimâ‘ etmedik. Ammâ her diyârda teberrüken şâh pabu­cundan su içmeleri mukarrerdir kim şâhlarına ve hânlarına gâyet mutî‘ kavmlerdir.

{Evsâf ı kavm i kabîle i Kaytak;} Ve bu diyârda Kaytak kavmi derler, yigirmi bin kadar kavmdir kim Dağıstân hududundadır. Ba‘zı zamân Aras şehrine ve ba‘zı zamân Şekî şehrine gelüp bâzârlık ederler. Bir acîbü'l-heykel, dâbbetü'l-arz-misâl kazan başlı ve tobra taçlı ve iki parmak enli kaşlı ve omuz­larında birer âdem karâr edecek kadar vâsi‘ ketefli ve sîne­si vâsi‘ ve beli ince ve uylukları semîn ve ta­banları yassı ve gözleri [311b] müdevver ve ahme­rü'l-levn vech i münevver kişilerdir. Ammâ Şâfi‘iyyü'l-mezheb geçinirler cüs­se­dâr âdemlerdir. Kaçan Aras ve Şekî kal‘ası bâzârlarına gelseler cümlesi piyâde sahrâya inüp Şekî arabalarına süvâr olurlar. Zîrâ lahm u şahm sâhibi olduklarından an­ları at ve ka­tır götürmeğe tahammül edemediklerin­den arabalara ve mefret câmûslara eğer urup câ­mûs­lara süvâr olup başlarında hammâm kubbesi ka­dar destârlarıyla Kırım kadısı gibi şa­vârıp-tırâş ve zekan-dırâz olup iki cânibine muhteşemâne selâm vererek ubûr etdik­lerinde gûyâ bir sürü kavm i Dec­câl ubûr eder. Bir acîb ve garîb acebe-likâ oğuz tâ’i­fe­lerdir. Cümle Gîlân ve Şirvân ve Şamâkî halkının masharalarıdır. Gâyet Oğuz kavmdir.




Lehce i kavm i Kaytak, lisân ı ıstılâ­hât ı kavm-i Moğol : Evvela

mori
(envâ‘-ı atların ismidir) at

açre‘a
aykır at

küvan
kısrak

utğan
tay

kolon
at yavrusı

nov
ay

tuka’
köpek

tavlay
tavşan

susar
gelincik

kafa
hınzır

kermûn
zincab kürkü

yalğan
sammur

comran
sıçan

ceyran
geyik

vet‘an
fil

ötbem
kakum kürkü

hasine
kurd

şıvlasun
karakulak

temken
deve

lavşa
katır

höker
sığır

miğun
kedi

âhhîn
örümcek

buvasud
kehle

kumrika
karınca

beslekun
timsah

helye
çaylak

dakak
tavuk

dekavun
horos

sığırça
sığırcık

laçin
şahin

tilkü
çakır

itavun
keklik

betokçın
kerkes kuşı

çiğe
tügsüz kuş yavrusu

çığa
turna teli

çakçay
heyhat sahrâsı

Sürhen
pâdişâh ismi

câv
düşman

şeneb
mezaristân

şenbet bây
mezarcılar

(   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   )
(   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   )



Niçe gûne ıstılâhâtları var ammâ iki günde ihtılât etdiğimizde ancak bu kadar tahrîr olundu. Bu Kay­tak kavminin aslı Mâğân diyârından gelme Moğol Etrâkı olmağıla lisân ı Moğolca kelimât ederler. Bir elsine i nâsa müşâbeheti yok lisân ı kadîmdir. Bu tâ’ifeleri Mahmûd-âbâd ülkesinde seyr [u] temâşâ edüp yine cânib i şimâle sâ‘at (   ) gidüp,

Menzil i kend i Gîlân Çayı: Şirvân vilâyeti hudûdunda Gîlân Çayı kenarında altı yüz hâneli Oğan ve Terekeme re‘âyâlı ve bâğlı ve bâğçeli ma‘mûr kenddir. Andan yine cânib i şimâle sahrâlar içre (   ) sâ‘atde,

Evsâf ı şehr i Niyâz-âbâd, ma‘mûr [u] bün­yâd;: Şirvân hudûdunda Yezdcird Şâh binâsıdır. Kadîm i evvelde şehr i azîm imiş. Hâlâ âsâr ı binâ­ları ve tâk i kisrâları kavs ı kuzahdan nişân verir alâ­metleri var. Sene (   ) târîhinde Moğol kavmi Da­ğıstân ve Kumuk ve Kaytak kavmiyle yek-dil [ü] yek-cihet olup harâb [u] yebâb etmişler.

Ba‘dehû imâr olup sene (   ) târîhinde Murâd Hân ı Sâlis âsafla­rından Ferhâd Paşa sipehsâlâr ı mu‘azzamlık ile bu şehirde meştâ edüp ba‘dehû rûz ı nevrûz ı Harzemşâhîde Şirvân tarafına azîmet etdiklerinde bu şehrin kal‘asın harâb [u] yebâb edüp Niyâz-âbâd iken harâb-âbâd edüp Şirvan üzre revâne olurlar. Hâlâ Acem serhaddiyle Dağıstân'a meşâdır. Kırk mihrâb ve kırk mahalle ad­dolunur. Câmi‘leri ve hân ve hammâmları ve çârsû yı şâhîleri vardır. Hâlâ sultânlıkdır. Bin kadar nökere ve on iki hâkimi ve kadısı vardır. Kelen­terinin şehâdetiyle altı binden mütecâviz bâğ u bâğçeli behişt-âsâ hâne­dân­lardır, deyü nakl etdi. Ve vilâyet i vâsi‘i ma‘mûr ve buka‘aları hûb ve mer­gûb ve halkı mahbûb bir şehr i müzeyyendir. Ve mezra‘aları vâfir ve hayrât [u] berekâtları mütekâsir ve ni‘metleri firâvân ve uyûn ı enhârları cârî ve re­vân bir şehr i âbâdândır. Ammâ bu şehrin vasatında harâb olan mütûn ı metîn hısâr hayfâ ki harâbdır. Böyle bir mahsuldâr ve âb [u] hevâsı latîf zemînde elzem i levâziminden iken kal‘ası harâb olmuşdur, ammâ Cenâb ı Bârî yâri kılup yine dest i Âl i Os­mân'a nasîb olursa sehl himmet ile ta‘mîr u termîm [312a] olsa sedd i Kahkahâ-vâr bir kal‘a i üstüvâr olurdu. Ve bu şehrin cânib i erba‘ası deşt i Hâ­mûndur. Kend i âbâdân ile bu sahrâ bâğ ı bukale­mûn ile ârâste olmuşdur.



Ziyâret i Avşar Baba;: Cedd i ızâmımız Türk-i Türkân Hoca Ahmed-i Yesevî hazretlerinin halîfele­rindendir. Tarîk i Yesevî, Acem'de makbûl olmağıla yüz aded fukarâ Yesevî âsitânesinde tâ‘at [u] ibâ­dâte meşgûllerdir. Ve bu tekyegâhın ni‘meti âyende vü revendelere mebzûldur kim ziyâretgâh ı hâs [u] âmdır. Ve bu şehrin ekseri Hanefiyyü'l-mezheb sünnîlerdir. Zîrâ Şirvân eyâletidir. Yetmiş seksen sene Âl i Osmân mutasarrıf idi. Bu şehirden refîkler alup yine cânib i şimâle (   ) sâ‘at,

Kend i Ferruhzâd;: Şamahı hudûdunda Aksu kenarında beş yüz hâneli mu‘azzam büleydedir. Câmi‘, hân ve hammâmı ve esvâk ı muhtasarı vardır. Mihmândâr, hakîre hayli ri‘âyet etdi. Andan kalkup yine şimâle (   ) sâ‘at hıyâbânistân içre gidüp Kör Hudâbende nâm şâh ı dâllın saydgâhı kasrında ta‘âm tenâvül edüp andan kend i Nîl-çay ya‘ni Göksu derler, bir âb ı hayâtdır, Dağıstân'dan beri gelüp bu mahalde nehr i Kür'e mahlût olur.

{Der-sitâyiş i kûh ı Elburz;} Hikmet i Hudâ Dağıstân'ın cânib i kıblesinde olan kûh ı Elburz'dan gelen cümle enhâr ı cârî câriyeler bu nehr i Kür''e mahlût olur. Yine kûh ı Elburz'dan cânib i şimâle cereyân eden nehrler Bahr i Harez'e rîzân olur. Yine kûh ı Elburz'un cânib i kıblesinden cereyân eden nehr i azîmler cümle Karadeniz'e munsab olur. Ve yine kûh ı Elburz'un yıldız cânibinden cereyân eden nehirler nehr i Kuban'a katılup Kuban dahi cezîre i Taman kurbunda Karadeniz'e munsab olur. Zîrâ bu kûh ı Elburz kadar bir kûh ı azîm rûy ı zemînde halk olunmamışdır kim cânib i erba‘asında beş pâ­dişâh ve kıble cânibinde Abaza kabîleleri sâkindir kim tûlu seksen konak yerdir. Ve Abaza'nın cânib i şarkîsinde kûh ı Elburz dâmenlerinde vilâyet i Mik­ri­listân ve Gürcîstân ve Açıkbaş ve Şavşat ve Kuril ve Dadyân kavmi sâkinlerdir kim bu kabîleler ile Gürcîstân ülkesinin dahi tûlu kırk menzildir. Ve yi­ne bu Gürcîstân'ın meştâsında Acem hudûdunda vi­lâ­yet i Tiflis ve şehr i Serîrü'l-lân hudûdları cümle dâ­men i kûh ı Elburz'dur kim tûlu on tokuz ko­nak­dır. Andan içeri kûh ı Elburz'un dâmeninde ülke Da­ğıs­tân'dır kim tûlu yigirmi konakdır ve kûh ı Elburz'un şimâl tarafına vâkı‘ olmuşdur. Andan içe­ri yine kûh ı Elburz'un yıldız rûzgârı tarafında Çer­ke­zistân memleketidir kim anda sâkin olan kabâ’il i Çerâkes i nâ-kes [ü] bî-kesden evvelâ kabîle i Ka­bartay ve kabâ’il i Bestî ve Bulatkay ve Hatukay ve Mamuşuh ve Bozodok ve Takaku ve Zânâ ve Şa­gaki ve niçe kabâ‘il i Çerâkise sâkin­ler­dir kim sâ­kin oldukları yerler cümle kûh ı Elburz dâmenin­dedir kim seksen bir konakdır. Bu hesâb üzre kûh ı Elburz'un cânib i erba‘ası iki yüz kırk konakdır. Tâ bu mertebe kûh ı azîmdir kim cânib i erba‘asında onar konak yerden nümâyândır. Ce­nâb ı Bârî bu rûy ı arzda cümle ulu dağlardan ulu yüz kırk sekiz dağ halk etmişdir. Ammâ bunlardan ulu on iki dağ­dır. Cümleden ulu bu kûh ı El­burz'dur. Andan kûh ı Bingöl'dür, andan kûh ı De­mâ­vend'dir, andan kûh ı Sübhân'dır, andan Nîl i mü­bâ­rek başında cebe­lü'l-Kamer'dir, andan Alman di­yâ­rında nehr i Tuna ba­şında Alaman dağıdır, andan Er­del diyârında nehr i Tîse ve nehr i Turla başı Sa­han­samur dağıdır. Bun­lardan mâ‘adâ dağlar kü­çük­dür. Ammâ bu kûh ı Elburz'un nısfına çıkmış benî Âdem yokdur. Ce­nâb ı Bârî'nin ecnâs ı mahlû­kâtı bu kûh üzre mev­cûddır. Hatta bu seyâhatimizde Şirvân hudû­dun­dan güzer ederken sol cânibimizde Dağıstân pâdişâhı ülkesi üzre zirve i a‘lâsı zulumât içre zâhir ü bâhir idi.

Ez-în-cânib yine sadede rücû‘ edelim. Bâlâda tahrîr olunan menzil i Gökçay kend i azîmdir. Kelenteri ve mihmândârı vardır. Cümle yedi yüz hânedir. Bâğı ve bâğçesi vardır. İpeği memdûhdur. Cümle halkı sünnîlerdir kim Şâh İsmâ‘îl'e sakal harâcı verirler­miş, ammâ hâlâ bu Abbâs ı Sânî'de sâ’ir tekâlîf i yasa­vuldan bile mu‘âf [u] müsellem olmuş müslimler­dir. Şemahı hâkinde âbâdân kend i meşhûrun biri dahi budur. Andan yine taraf ı şimâle sahrâlar içre 7 sâ‘at gidüp,



Menzil i kend i Aksu;: Şemahı hâkinde bin hâ­neli câmi‘ ve hân ve hammâm ve çârsû-yı bâzârlı mükellef ve mükemmel hadîka i rıdvânlı ma‘mûr kasabadır. Akçay şehr içinden cereyân edüp nehr i Kür'e mahlût olur. Ammâ menba‘ı Şirvân dağ­larından gelüp Şemahı sahrâlarında pirinçlik mezra‘aları rey edüp nehr i Kür'e rîzân olur. Andan yine cânib i şimâle (   ) sâ‘at gidüp,

Evsâf ı vilâyet i Şirvân, ya‘ni kal‘a i Şemahı


hamiyyetü ani't terâhî1

İbtîdâ bânîsi sene (   ) târîhinde İrân zemîn şâhlarından Yezdcird Şâhun binâsıdır. Niçe yüz mülûk mâlik olmuş bir diyâr ı atîkdir. Cümle eyâ­letinde yedi hânlık {Ba‘zılar Şâm ahı derler, niçeler Şâm âhı derler. Zîrâ ibtida bu şehr ahâlî i Şâm ile imâr olduğundan Şemahı derler, ba‘zılar Şamakı derler. Dağıstânlılar Şemehı derler. Gîlânlı Şâm akı derler, ammâ galat ı meşhûr evlâ olmağıla Şamakı ve Şemahı derler} [312b] ve kırk sultânlık ve kırk sekiz kadılık ve kırk nâhiyesi ve yetmiş kal‘ası ve bin üç yüz şehr-misâl kendleri var bir sevâd ı azîm ve şehr i kadîm, diyâr ı vâsi‘ vilâyet i âbâdândır. Ba‘dehû sene (   ) târîhinde Süleymân Hân vü­ze­râların­dan Ulama Paşa ve Karaman Paşası Pîrî Paşa nâme i Süleymân Hân ile kal‘a i Şemahı'ya varup cümle a‘yân ı Şirvân-ı sünniyân bir yere cem‘ olup kal‘a i Şemahı miftâhların Pîrî Paşa'ya teslîm edüp eyâlet i Şirvân ale'l-umûm mutî‘ [u] münkâd olup kemâ­kân kabza i teshîre geldüğü Süleymân Hân'ın ma‘lûmu olup hükûmeti Ulama Paşa'ya verildi. Ba‘dehû Şâh Tahmas[b] yedi ay Şemahı kal‘asın mu­hâ­sara edüp içinde olan sünnîler emân ile kal‘ayı şâha teslîm edüp ba‘de'l-emân amân ver­meyüp cümle ibâdullahı katl edüp hükûmet i Şirvân'ı birâ­der i kihteri olan Elkas Mirza'ya verdi. Üç sene El­kas Mirza hâkim i Şemahı olup ba‘dehû sene 954 târîhinde Elkas Mirza şâh ı gümrâh Tahmasb'ın evzâ‘ [u] etvârından Elkas Mirza havfe düşüp hük­ûmet i Şirvân'ı terk edüp niçe şecî‘ ve bahâdır, nâm­dâr, kafadâr dilâverler ile girân-bahâ cevâhir makû­lesi eşyâların alup bir gicede Şemahı'dan azm i câ­nib i Âl i Osmân deyüp Heyhât sahrâsı içinden kırk günde Kefe'ye gelüp andan bir keştîye süvâr olup Edirne'de Süleymân Hân'ın pây-pûş i şerîfin bûs edüp niçe gün mültefit i şâhî olduğuna {Târîh i El­kas Mirza kudûmü;



Mutî‘ oldu Süleymân ı zamâna Mîrzâ Elkas,

sene 954.

Ba‘dehû Elkas Mirza'nın Şirvân'da Acem diyârın harâb etdüğü târîhidir:



Be-re‘y i Lâlâ-yı Mustafâ Paşa

Şâh ı şâhân eyledi Tahmâs'a azm.1 Sene 956}.

Andan dârü's-saltanatü'l-aliyye olan mahmiy­ye i Kostan­tiniy­ye'ye gönderüp Pertev Paşa Sarâ­yın­da meks eder. Ba‘dehû Süleymân Hân Edir­ne'den bir alay ı azîm ile İslâmbol'a Edirneka­pu­su'n­dan dâhil oldukda Elkas Mirza alay ı hümâ­yûnu Şehzâde Câmi‘i kurbunda Sultân Süleymân Hân'ı seyr [u] temâşâ edüp "Hey Âl i Osmân hey! Sen bu şân [u] şöhret u şevket ve dârât [u] azametle niçe İrân [u] Tûrân şâhı olmayup kızılbaş ı bed-ma‘âşı miyândan kaldırmayasın" deyüp deryâ-misâl asâkir i Âl i Osmân'ı görüp hayrân olur. Ba‘dehû Süleymân Hân kal‘a i Van ve diyâr ı Azerbaycân seferine gitdikde bu Elkas Mirza'yı bile götürüp şehr i Tebrîz'den Lala Mustafâ Paşa vilâyet i Şirvân üzre serdâr ı mu‘azzam olup Elkas Mirza mukad­demâ Şirvân hâkimi olmağıla Şirvân'a bile gelirken diyâr ı Nahşivân'ı, Revân'ı ve Gence ve Şirvân'ı harâb ve yebâb ederek gelirken Şâh Tahmas'ın fevti ha­beri istimâ‘ olunup yedi günde kal‘a i Şemahı mu­hâsara olunup kuvvet i bâzû ile Tahmas Şâh'ın oğlu elinden emân ile Lala Mustafâ Paşa, sene 955 târîhinde bu Şemahı kal‘asın feth edüp içine kemâ­kân asker ve cebehâne koyup kal‘ayı ta‘mîr u termîm eyleyüp Lala Paşa hâkim i Şirvân oldukdan sonra Elkas Mirza'ya Şirvân hükûmetinde ülke i Mahmûd-âbâd hânlığın ihsân edüp Elkas Mirza dahi dâğ ı derûnundan Acem diyârların tâ Isfahân'a va­rınca harâb u yebâb etdüğü haberiyle Şemahı fethinin meserret haberi(n) kal‘a miftâhlarıyla Sü­leymân Hân'a irsâl olundu. Niçe kerre dahi bu Şir­vân üzre ceng [ü] cidâller olup âhir sene 991 târî­hinde Sultân Murâd ı Sâlis asrında Özdemiroğlu Osmân Paşa serdâr ı mu‘azzam olup Bâbü'l-ebvâbı ya‘nî Demirkapu'yu feth edüp Şemakı kal‘asın dahi amân ile kabza i teshîre alup ta‘mîr [ü] termîm etdi. Ba‘dehû yine kızılbaş Şemahı'ya istîlâ edüp yine sene (   ) de Murâd ı Sâlis asrında Ferhâd Paşa feth etdi. Tâ Sultân Murâd ı Râbi‘e gelince dest i Âl i Osmân'da idi. Ba‘dehû yine kızılbaş ı bed-ma‘âş Şemahı'ya ve Demirkapu'ya istilâ edüp De­mirkapu'dan (   ) Paşa ve hândan ağazâdeler amân ile çıkup der i devlete geldiler. Ol asrdan berü Şemahı kal‘ası dest i Acem'de kalup hâlâ hânlıkdır. Ve kadısı ve on iki hâkimi var. Kal‘ası sâhil i Kür nehrinde bir püşte i âlî üzre bir hısn ı hasîn ve sedd i metîn kal‘a i üstüvâr sengîn-binâdır. Hâlâ iç kal‘ası gâyet müstahkem ve ma‘mûr kal‘adır. Am­mâ aşağı taşra kal‘ası câ-be-câ rahnedârdır. Diz­dârı ve dizçöken ağası ve bin aded kal‘a neferâtları var­dır. Ve şehr içre tahmînen yedi bin hâne i ma‘mûr u âbâdân cümle taş dîvârları ve dâm u bâmları hâk i amber-i pâk ile mestûr hânedânlardır. Ve her büyûtda birer enhâr [u] uyûnlu dârlardır. Ve bâğ u bâğçesine hadd u hasr yokdur.

Ve cümle yigirmi altı mahalledir. Evvelâ Meydân mahallesi ve mahalle i Şaburan, kal‘a için­de­dir. Şehrin güzîde yerinde olmağıla gâyet musan­na‘ hânedânları var­dır.

Ve cümle yetmiş mihrâbdır. Evvelâ Dîv Alî Câmi‘i, kâr ı kadîmdir. Mâ-takad­dem Şâh Tah­mas'ın hânı imiş, ammâ sünnî olmağıla bu câmi‘i inşâ etmiş ve taşra varoşda cemâ‘at i kesîreye mâlik Câmi‘ i Kebîr-i Şâh Safî nitekim tâk ı kisradan nişân [313a] verir bir binâ yı şîrîndir. Ve hareminde bir şâfi‘î havzı ve şâzirvânı ve etrâfında talebe hüc­releri vardır. Ferhâd Paşa Câmi‘i'nin evkâfı olmağıla kapu­ları mesdûddur ammâ tarz ı Rûm câmi‘ i dilküşâ imiş. Ve Câmi‘ i Özdemirzâde, hâlâ med­re­sedir; şehrin müftîsi ders takrîr eder.

Bu câmi‘lerden mâ‘adâ zâviyelerdir. Ve yedi medrese i dârü't-tedrîsi ve bir imâret i dârü'l-it‘âmı, Şâh Hudâ­bende'nindir ve kırk aded mekteb i sıbyân [u] tıflânı var ve yedi hammâm ı dilsitânı var.

Ammâ cümle­den âb u hevâsı lâtîf, rûşen-binâ yı rûşenâ, ham­mâm ı râhat-fezâ yı dilküşa Şâbûrî ham­mâ­mıdır. Müte‘addid halvetleri ve miyânında havz u fevvâre­leri var. Ve mahbûb ı Şirvân zemîn Hoten âhûsu gözlü, sîmîn-tenin nîl-gûn futaya sarmış pâk dellâk­leri var. Meydân hammâmı ve Kazak Hân hammâmı ve Ferec Hân hammâmı ve kal‘adan taşrâ kal‘a kurbunda Husrev Hân hammâmı gâyet latîf ham­mâ­mdır. Ve bu hammâmlardan mâ‘adâ her bâğda bi­rer hammâm ve birer havz ı şâfi‘î mukarrerdir.



Ve bu şehr içre cümle kırk dörd aded kârgîr binâ kâr­bânsarâylardır kim her birinde niçe bin tümen mâl ı Kârûn'a mâlik sevdâgerân hâcegiyânlar mih­mân [u] sâkinândırlar. Ve mihmândârları dükeli yahşı cânlardır. Ve herkes hânesin bî-kıfl sedd edüp çârsû-yı bâzârda metâ‘ın füruht edüp hânesine geldikde yine dükkânçesin metâ‘larıyla hâli üzre bı­rağup dîdebân u pâsbânlar nigehbânlık ederler. Tâ bu mertebe emn [ü] emân diyâr ı Şirvân'dır. Cümle bin iki yüz dükkânçelerdir. Ammâ bezzâzistân ı kârgîri yokdur. Lâkin yine cemî‘î zî-kıymet makû­lesi bî-kıymet firâvândır. Ve kahvehâneleriyle dük­kân ı Selmânî'leri gâyet müzeyyen ve mecma‘u'l-ir­fân ve kân ı zurefâ ü a‘yândır. Ve hevâsı gâyet i‘tidâl üzre sevâhildir, zîrâ iklîm i hâmisin nihâye­tidir. Ve zemîn i mahsûldârında pirinç ve pembe ve yedi gûne engûr ı âbdârı ve Abbâsî ve melçe emrûdu ve harbuzu ve mahbûbu u mahbûbesi memdûh ı cihân-ârâdır. Ve ekseriyyâ halkı Sünnî, Hanefiyyü'l-mezheb ulemâsı ve sulehâsı vardır. Nihânîce cemâ‘atle namâz kılarlar. Ve bu Şemahı Hânı Takî Hân'da yedi gün mihmân olup zevk u safâlar edüp niçe ehibbâ vü dûstân [u] yârânlar ile hoş sohbetler etdük. Ammâ Takî Hân-ı ber-cân, sâhib i tab‘ Fârisî-hân, bir civân [u] merd i meydân ve sâhib i iz‘ân ve fârisü'l-hayl, dilâver ve server-i hünerver fetâ yiğitdir. Ve yârân ı bâ-safâlardan Şâhverdi Aka ve Kulu Aka ve Şehrâb Aka ve Hoca Yezden-şîr ve İmirza Ma‘sûm ve Rüstem Aka nâmân a‘yân akalar ile hüsn i ülfet edüp hândân niçe harîr pârçe hedâ­yâlar ve on tümen Abbâsî ve bir karaçabuk at ihsân­lar alup cümle tevâbi‘leri­mize dahi ihsânlar edüp kendüsü dahi Revân Hânı düğününe Bakü kal‘asında sûra med‘uvv olmağıla kal‘a i Şamâ­kı'dan bin mikdârı asker ile alâ tarîkı's-seyr sayd [u] şikâr ederek cânib i şimâle

Ziyâret i Hazret i Pîr Derkûh Sultân: Horâsân erenlerinden ulu sultâ­ndır ve âsitâne i azîmi cümle kârgîr binâ yı metîn­dir. Şehrin cümle erbâb ı ma‘ârif ehl i teferrücü­nün mesiregâhıdır kim cümle şehr i Şemahı'nın hâ­nedânları ve sâ’ir imâretleri serâpâ nümâyândır. Ve bu tekyenin cânib i erba‘a­sında hevâdâr bâğ ı İrem-misâl üç yüz dâr ı karârlar ile ârâste-kend i ma‘mûrdur. Ekseriyyâ bu kendin ahâlîsi Pîr Der­kûh Sultân'ın mu‘tekidleri fukarâ yı Bektâşiyân'dır. Ve şeyhi müfessir ve muhaddis Alî Koç Dede, sâ­hib i sülûk bir mürşid i kâmil, mazanne i kirâme ve müstecâbü'd-da‘ve hâl sâhibi merd i Hudâdır. Hamd i Hudâ hayr du‘âlarıyla behre-mend olduk. Bu âsitâneden yine cânib i şimâ­le 6 sâ‘at imâristân içre gidüp,

Yüklə 4,3 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   ...   57




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin