Evl‹YÂ Çeleb‹ seyahatnâmes‹



Yüklə 7,57 Mb.
səhifə53/74
tarix14.02.2018
ölçüsü7,57 Mb.
#42780
1   ...   49   50   51   52   53   54   55   56   ...   74

Gayri hâkimleri bildirir: Evvelâ Âsitâne i sa‘âdet tarafından hâkim i şer‘ i Resûl'i üç yüz akçe pâyesiyle kazâdır, (   ) aded nâhiye kurâlarından beher sene ber-vech i adâlet altı kise hâsıl olur. Mezâhib i erba‘adan şeyhülislâmları ve nakîbü'l-eşrâfı vardır. Ve hâlâ Âsitâne tarafından bu kal‘a i Kerkük'e yeniçeriyânın haseki ağalarından bir yeniçeri ağası ve başçavuş ve yeniçeri efendisi ve altı aded yeniçeri odası bin aded yeniçeri ve üç yüz aded cebeci ve üç yüz aded topçu askeri ta‘yîn olu­nup âlî mertebe yeniçeri ağalığı oldu. Ve kal‘a dizdârı ve altı yüz aded kal‘a neferâtları vardır. Muhtesibi ve şâhbenderi vardır.

Der-beyân ı eşkâl i zemîn i kal‘a i Kerkük i Şehrezûr: Evvelâ bu kal‘a hâk i Bağdâd'ın çölistânında bir sahrâ-yı hâmûnda nehr i Zarb'a bir menzil ba‘îd yerde ve kal‘a i Musul'a iki menzil ba‘îd yerde bî-hâyil bir amelî püşte üzre şekl i muhammesden tûlânîce bir kal‘a i türâb ı pâkdir kim çim ve rıhtım ve cir ve cıbıs ile mebnî bir kal‘a i kavîdir. Dâ’iren-mâdâr cirmi (   ) adımdır. Ve cümle (   ) [373a] aded kal‘a kapusudur ve gerçi hâk i amber i pâk ile mebnî bir kal‘adır ammâ gâyet metânet üzre inşâ olunmuşdur. Her sene taraf ı pâdişâhîden ta‘mîr ü termîm olunur. Cümle aded kulle ve tabyalar ile ârâste ve cümle (   ) aded ebrâclarla ve dendân ı bedenler ile pîrâste olmuş bir kal‘a i intihâ i serhaddir. Cebehânesi ve yetmiş aded sağîr ü kebîr topları ve sâ’ir mühimmât u levâ­zımâtları mevcûd bir sûr ı mahdûddur.

Sitâyiş i imâret i kal‘a i Kerkük: Evvelâ derûn ı kal‘ada cümle (   ) aded türâb ı pâk ve kireç ile mestûr hâne i ma‘mûr kârgîr binâ tahtânî ve fevkânî büyûtlardır ammâ kal‘a içinde olmak ile bâğ u bâğçeli ve âb ı revânlı hâneler değillerdir. Ve cümle (   ) aded mihrâbdır. Evvelâ,

....................(30 satır boş)....................[373b]

....................(36 satır boş)....................[374a]

Bu şehri dahi seyr ü temâşâ edüp Murtezâ Paşa kethudâsıyla azm i İmâdiyye deyüp cânib i şimâle 7 sâ‘atde çöl ile gidüp,



Karye i Urbân: Nehr i Zarb kenârında kırk hâneli köydür ammâ bin aded kara çadırlı Mavâl Urbânı sâkinlerdir kim câmûsu ve keçi ve bakar ve at ve develeri bî-hisâbdır. Andan ale's-sabâh kalkup Zarb'ı altun cisr i ibret-nümûnun yedi göz üzre ubûr edüp yine çölistân içre semt i şimâle giderken sol tarafımızda kal‘a i Musul iki menzil yer kalup biz yine nehr i Zab ı Alî'nin kenârınca şark ile şimâl mâbeynine 9 sâ‘atde,

Ülke i Uğurlu: Sene (   ) târîhinde livâ i Surh­se­rân idi. Hâlâ nevâhîleri Şehrezûr hâkimine tâ­bi‘ler­dir kim yine nihâyet i hudûdları Acem hâ­kiyle müşâdır ammâ âhir ı hudûdlarına varmadık. Ancak Uğurlu nâm bir imâristân köyde mihmân olduk. Bu tâ’ifeye Ulus derler Acem türkmanıdır kim beş bin Sünnî geçinir Türkman ı bî-amândır. Yay­laları kûh ı Ardalân'dır. Andan kalkup yine câ­nib i şimâle meyyâl niçe ma‘mûr ı âbâdân kurâları çengelistân hıyâbân içre ubûr edüp 7 sâ‘atde,

Menzil i kend i Bana: Dağlar içinde bin hâneli ma‘mûr köydür. Hân u câmi‘i vardır ammâ çârsû-yı bâzârı yokdur. Lâkin hammâm yerine bunda bir germâb ı kudret hammâmı vardır kim gûyâ Erzurûm'un Hasan kal‘ası banaları olduğundan anınçün bu kende Banaköy derler. Bunlar dahi Acem'den Âl i Osmân'a tâbi‘ olmuşlardır. Mîr i aşîretlerine Bana beği derler. Üç bin güzîde Ekrâd'a mâlikdir. Beğlerine Hevân Beğ derler. Andan kalkup yine şimâle dağlar ve beller ve sa‘b yollar aşup 8 sâ‘atde,

Menzil i kend i Vestân: Hıyâbân içre bin hâneli câmi‘ ve hânlı ve hammâmlı ma‘mûr karyedir ammâ çârsûsu yokdur. Hafta bâzârı durur. Cümle ahâlîsi kavm i Ekrâd ı Vestânîdir. İçlerinde aslâ Yezîdîleri yokdur. Görseler amân u zamân ver­meyüp Yezîdîyi katl ederler. Ammâ Acem ile müşâ olmak ile kavm i Acem'e muhabbet ederler. Kûhlarında kaplanları ve gürbe i beyâbânları ve zerdevâları ve kebş i beyâbânı ve teys i kûhîleri gâyet çok olur. Beğleri Cân Ata ile bir gün sayd ı şikâra gidüp beş aded gûsfend ve yedi aded erkeç teys i beyâbânî şikâr etdik. Gâyet lezîz eti olur. Andan yine cânib i şarka meyyâl dıraht ı münte­hâlar içre 10 sâ‘atde,

Menzil i hudûd ı Börüce kendi: Sâfî Kürd i bî-amândır kim dağ âdemleridir. Bu kendin mukâbe­lesinde bir yalçın kaya üzre şekl i müselles bir seng-binâ kal‘a i sağîre nümâyân idi ammâ varup derûn ı hisâra dâhil olup hakka'l-yakîn hâsıl etmedik ammâ ayne'l-yakîn hâsıl etdik ve ihtiyâr­larından eyle istimâ‘ etdik kim Süleymân Hân as­rında bu kal‘a emân ile Budak Hân Beğ Serdâr ı mu‘azzam Baltacı Paşa'ya kal‘a miftâhların teslîm edüp yine ülkeyi ber-vech i ocaklık Budak Beğ'e ihsân etmişler. Andan kalkup yine taraf ı şimâle niçe kend i ma‘mûrlar ve mahsûldâr fezâlar ve dıraht ı müntehâlı ormanları 10 sâ‘atde geçüp,

Menzil i ülke i Oraman: Bir dere kenârında hakkâ ki orman hıyâbânlı bâğ u bâğçeli ve câmi‘ ü hân u hammâmlı çârsûsuz bir ma‘mûr u âbâdân bin beş yüz hâneli belde i ma‘mûrdur. Bu kendin hâyilindeki kûh ı bülend üzre kal‘a i Cihân Şâh nâm bir kal‘a i tamâm vardır kim Âzerbaycân şâh­larından Cihân Şâh binâ etmeğile anın ismiyle müsemmâ bir kal‘a i bâlâdır. Ma‘mûr u âbâdândır ammâ bu mahalde sayd ı şikâre taraş ve tola ve ça­par ve araş zağarlar ile ve Bağdâd ve Urfa küçüğü tazılarımızla şikâra gidüp kal‘a i Cihân Şâh'ı temâşâ edemedik ammâ mesâfe i ba‘îdeden seng-binâ bir kal‘a i metîn i ra‘nâ nümâyân idi. Ahâlî i vilâyetin takrîri üzre bunu da Süleymân Hân asrında Cihân Beğ nâm bir mîr i hümâm bu kal‘ayı yine Baltacı Mehemmed Paşa'ya teslîm i miftâh edüp mutî‘ olur. Ammâ ahâlîsi cümle Ekrâd ı Şâfi‘îdir. Mîr i aşîretlerinin ismi Şems i Alî'dir. Ellerinde hatt ı şerîfleri var kim, "Eğer Acem ve eğer Osmânlı gâlib olup Şehrezûr zor ı bâzû ile her kimde ola bu kavim ana tâbi‘ ola." deyü ellerinde yarlığ ı belîğ­le­ri var ve ülkenin cânib i şarkîsinde Hemedân ve Der­gezîn i Acem beş konak yakındır. Cânib i kıble­sinde dahi kal‘a i Musul beş menzil yerdir. Ve cânib i şimâlinde kal‘a i İmâdiyye dahi beş menzil zemîndir.

Ve bu mahalde Şehrezûl hudûdu tamâm olup İmâdiyye hâkine dâhil olundu, ve's-selâm.

Eğerçi bu eyâlet i Şehrezûl büyük vilâyetdir ammâ herkes bir gûne yol ile bir cânibe teveccüh eder. Ammâ bu abd i hakîr münâsib refîklerimiz ile böylece seyâhat edüp kâh şarka ve kâh garba ve kâh şimâli cenûba kılâ‘ u büldânları seyr ü temâşâ edüp hâk i Şehrezûr'u bu gûne geşt ü güzâr edüp hâk i [374b] (hâk-i) Behdînân ve vilâyet i Seyyid Hân ya‘nî diyâr ı İmâdiyye i sedd i îmân olan hâk i pâke kadem basdık. Evvelâ İmâdiyye hâkine kadem basdıkda cânib i şimâle 5 sâ‘atde gidüp sarp çengelistân içre,

Menzil i karye i Zıbarı: İki yüz hâneli ma‘mûr köydür. Cümle hâneleri kârgîr binâ ve türâb ile mestûr hâne i ma‘mûrdur. Bir câmi‘i ve medrese ve bâğ u bâğçesi vardır. Andan yine semt i şimâle 6 sâ‘atde,

Menzil i karye i Zıbarı-yı Alî: Bu dahi Akra hâkinde beş yüz hâneli ve câmi‘ ü medrese ü ham­mâm ü bâğlı u bâğçeli ve âb ı hayât dereli kend i latîfdir. Andan yine şimâle 3 sâ‘atde dağlar aşup,

Menzil i karye i Legandır: Akra hâkinde üç yüz hâneli câmi‘ ü hân u hammâmlı ve besâtînli ma‘mûr kenddir. Bu mahalde Murtezâ Paşa efendi­mi­zin hedâyâ atlarından biri bir kayadan uçup pâre pâre oldu. Andan yine taraf ı şimâle meyyâlce 3 sâ‘atde,

Menzil i karye i Hüzdâr: Bu dahi Akra san­cağı hâkinde bin hâneli ma‘mûr câmi‘li ve medreseli ve hân u hammâmlı ve kifâyet mikdârı dükkânlı ve dağları bâğlı ma‘mûr u kârgîr binâlı karye ve ulemâsı gâyet çokdur. Ve bu Kürdistân'ın elbette her köyünde medrese mukarrerdir. Andan yine taraf ı şimâle 7 sâ‘atde gidüp,

Evsâf ı till i şâhıka i kân ı ma‘âdin i zeheb i nakra ya‘nî şehr i kadîm kal‘a i Akra

Sebeb i tesmiyyesi (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) ve bânîsi (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) ve fâtihi bizzât Hazret i Alî'dir. Şehr i Kûfe'den bu dağlara niçe bin asâkir i İslâm ile gelüp bu kal‘a i Akra'yı Enûşirvân neslinden Kapus Akrı elinden feth etdi. Ol asırda bu Akra kavmine kavm i Humeydiyye derlerdi. Tâ Hazret i Yûnus'dan berü îmâna gelüp Kürd lisânı üzre tekellüm eder kavm i kesîr idi.

Ba‘de Hicreti'n-Nebeviyye sene 36 târîhinde Hazret i Alî bu kavm i Humeydiyye'yi dîn i Mu­ham­mediyye'ye da‘vet edüp da‘vete icâbet etme­dik­lerinden Hazret i Alî leşker i firâvân ile gelince cüm­lesi hâk i pây ı Alî'yi rûmâlîde edüp şeref i İs­lâm ile müşerref oldular. İlâ hâze'l-ân kavm i Akra gâyet mü’min ü muvahhid ve Şâfi‘îyyü'l-mezheb Sünnî kavmdirler. Hâssu'l-hâs Ekrâd ı hâlisdirler. Hazret i Alî bu kavme hayr du‘â etdiğinden evlâd ı ensâbları bî-hisâbdırlar. Ve hayr ı berekâtları vâfir ve enhâr ı uyûnları mütekâsir olduğundan mâ‘adâ cânib i şarkîsinde olan kûh ı Akra kim hudûd ı Acem'de vâki‘ olmuşdur, ol kûh ı bülend üzre yedi gûne ma‘âdin i hâlis olur.

Evvelâ ma‘âdin i zırnîh ve ma‘âdin i cîz ya‘nî seng i alçı ve ma‘âdin i hadîd ve ma‘âdin i nuhâs ve ma‘âdin i zeheb i hâlis olur. Lâkin diyâr ı Kürd olmağile her gûne ma‘âdinlerin istihrâcı ilminden haberdâr olmadıkları ecilden hâsılı harcın ihâta et­meyüp mu‘attal kalmış ma‘âdinlerdir.

Bu hakîr mukaddemâ Acem diyârın seyâhat ederken Hemedân ve Dergezîn taraflarından güzer edüp bu kûh ı Akra dâmenlerinden güzer ederken bu kûh ı Akra'nın ve ma‘âdinlerinin evsâfı tahrîr olu­nup tekrârına hâcet yokdur. Ammâ şimdi mezkûr kûh ı Akra'nın cânib i kıble ve garbîsi mâbeynine bir menzil ba‘îd kal‘a i Akra düşer. Diyâr ı Hakkarî'nin Çölümerik nâm şehrine cânib i şimâle dörd menzil ba‘îd kal‘a i Akra'dır.

Ve bu Akra'nın cenûbunda dağlar içre şehr i Nenîvâ Hazret i Yûnus aleyhi's-selâmın meb‘ûs olup lisân ı Ekrâd'ı anın ta‘lîmiyle kavm i Humeydî'den (   ) (   ) nâm kimesne tekellüm et­diği şehr i Nenîvâ bu şehr i Akra'ya iki konakdır. Hâlâ ol kadar imâr değildir.

Anda hâne i Yunus aleyhi's-selâm hâlâ ma‘mûr ve ziyâretgâh ı erbâb ı dilândır. Hazret i Yûnus kâh bu medîne i Nenîvâ'da sâkin olurmuş ve kâhîce şehr i Musul'da sâkin olurmuş. Âhir ı kâr Ekrâd ı mu‘ânidin ısyân u tuğyânları derdinden Yûnus Nebî şehr i Musul'u terk edüp Akra'nın Humeydiyye kavminden niçe mu‘tekid âdemler ile cânib i garba seyâhat ederek sâhil i Bahr i Sefîd'e gelüp leb i deryâda bir külbe i ahzân inşâ edüp tâ‘at u ibâdâta meşgûl idi.

İlhâm ı Hayy ı Kadîr bir gün Hazret i Yûnus eydür: "İlâhî bana dokuz deryânı seyr {etdir." deyü du‘â eder.

Hikmet i Hudâ ale's-seher bir Bahr i Muhît gemisi Yûnus Nebî olduğu mahalle gelüp Yûnus Nebî dahi bu keştîye girüp azm i bahr i Ummân edüp giderlerken hikmet i Hudâ bir rûzgâr ı zorkâr zâhir olup cümle ibâdullah gark ı deryâ olmada.

Hazret i Yûnus Nebî eydür: "Bu girdâbdan murâdınız halâs ise kur‘a ile birbirinizi deryâya ata­suz. Tâ ki gemi hiffet bulup halâs olasuz" dedikde eyle ederler.

Hikmet i Hudâ üçüncü kur‘a Yûnus Nebî'nin deryâya atılmasına gelüp amân vermeden Hazret i Yûnus'u Bahr i Sefîd'e ilkâ ederler.

Hikmet i Hudâ ol ân} bir neheng i azîm Haz­ret i Yûnus'u yudar. Hemân ol ân neheng i okyo­nus {görür kim yutduğu gıdâ bir nûr ı İlâhîdir kim cemî‘i deryâların mâhîleri gelüp karnındaki kişiyi ziyâ­ret ederler ve neheng kendi karnı rahmet deryâ­sı kadar olmuş. Âhir ı kâr fakîr neheng karnında bir enbiyâyı hıfz edemeyüp} dîvâne olup berk i hâtif gibi Bahr i Sefîd içre şinâverlik ederek Sebte Boğazı'ndan taşra çıkup bahr i Muhît'e girer. Andan bahr i Moğolyan'a varır. Andan bahr i Fiyamenk'e ve bahr i Yenidünyâ'ya ve bahr i Okyonus'a ve bahr i Girdâb'a ve bahr i Ummân'a, andan bahr i Hürmüz'e andan nehr i Şatt ile balık şinâverlik ederek kırk günde bi-emrillahi Ta‘âlâ Hazret i Yûnus'u mezkûr balık Şatt kenârında şehr i Musul'da kayy edüp Hazret i Yûnus şiddet i hârda uryân kalınca bi-emrillahi Ta‘âlâ Yûnus Nebî'nin etrâfında kabak ağacı hâsıl olup Yûnus'un avret yerlerin kabak yaprakları setr edüp [375a] şiddet i hârdan ve şav ı rûzgârdan emîn olur. Ve mezkûr balık Hazret i Yûnus ile kırk gün enîs i ülfet edüp yedi deryâyı geşt ü güzâr etdirdiğinden hüsn i ülfet edüp niçe sene nehr i Şatt içre şinâverlik edüp her bâr Hazret i Yûnus'u ziyârete gelüp Hazret i Yûnus bu mâhîye nafaka verirdi. Hâlâ ol mâhîlere Yûnus balığı derler. Akdeniz'de ve Karadeniz'de çok olur. Esmerü'l-levn zararsız bir gûne mefret mâhîdir.

{Ammâ hikmet}: Beher sene niçe bin yûnus balıkları bahr i Muhît'den bahr i Ummân'a ve bahr i Hürmüz'e andan nehr i Şattu'l-Arab'a girüp baş yukaru cânib i şimâle Bağdâd önünden geçüp şehr i Musul'da Hazret i Yûnus'u yudan mâhî-yi Yûnus'u ziyâret iddüp yine Şatt ile avdet etdiklerin niçe bin Şatt kelekçileri görmüşlerdir. Zîrâ Hazret i Yûnus, şehr i Musul'un Şattu'l-Arab şarkîsi tarafında balık karnından çıkdığı mahalde medfûndur ve niçe sene mürûrundan balık dahi ölüp Hazret i Yûnus Nebî civârında kavm i Humeydiyye ki ümmet i Yûnus Nebî'dir, mezkûr balığı anlar Yûnus Nebî cenbinde defn etmişlerdir.

{Bir rivâyetde "Hazret i Yûnus merhûm olduğu ân nûn ı Yûnus dahi ölüp cenb i Yûnus Nebî'de Humeydiyye kavmi yûnus balığın defn etmişlerdir." deyü yazmışlar}.

Ve niçe müverrihler kabak ağacı bu Musul'da Hazret i Yûnus içün halk olduğun tahrîr etmişlerdir.

El-âye sûre i (   ) (   ) 1 âyetin müfessirîn böyle tefsîr etmişlerdir.

Ve niçe tevârîhde ve tevârîh i Mıkdısî'de Hazret i Yûnus'un bu şehr i Akra'da Humeydiyye kav­mi ümmetlerinden hoşnûd olup bu Akra'ya gelüp yedi sene sâkin olup niçe mu‘cizeler göste­rüp halkı îmâna da‘vet etdiğin tahrîr edüp niçe mu‘cizelerin tahrîr etmişler. Evvelâ,



Mu‘cize i Yûnus Nebî: Bu kal‘a i Akra kur­bünde medîne i Nenîvâ ki Hazret i Yûnus anda meb‘ûs olmuşdur. Ana karîb dağlar içre üç sâ‘atde Beled i Betra nâm bir kend i sağîr vardır. Bu kend halkından Hazret i Yûnus asrında imân getiren Humeydiyye kavminden idiler. Çünki Hazret i Yûnus balık karnından çıkup şiddet i hârda aç u zâc ve bir nâna muhtâc kalınca bu mezkûr Betra halkı şehr i Musul bâzârına gelmişlerdi. Hazret i Yûnus'u bu hâlde görüp bir hayli i‘zâz u ikrâm edüp bir nânpâre verüp Hazret i Yûnus'u toylayup kal‘a i Akra'ya andan Beled i Betra'larına getirüp ta‘zîm ü tekrîm ederler. Hazret i Yûnus bunlardan mahzûz olup hayr du‘â edüp bu kavme bir âsiyâb ı dakîk binâ edüp "İnkırâzu'-devrân mü’ebbed ola!" deyü du‘â eder. Hâlâ ol değirmân Beled i Betra hâricinde zâhir ü bâhirdir.

Nitekim Hazret i Yûnus aleyhi's-selâm hayâtda idi, susuz deverân edüp gice ve gündüz yüz elli tağar gendümü kendi kendinden öğüdüp dakîk i rakîk hâsıl ederdi. Hâlâ cemî‘i değirmânın enkâz ı bisâtları Diyârbekir kal‘asının siyâh taşı gibi esved-gûn seng i hârâlardan çarhları ve fili ve milleri ve dollâbları ve göze ve revzeleri ve tahtânî ve fevkânî taşları cümle seng i hârâdan enkâzlardır kim ne âteşe yanar ve ne kırılır ve ne fenâ bulur. Bir gûne seng i hârâdır kim gûyâ Diyârbekir kal‘ası taşıdır. Niçe yüz sene deverân edüp niçe kerre yüz bin âdem ol âsiyâb ı bî-mâdan intifâ‘ görürlerdi. Ba‘zı âdemin gendümi âsiyâb içre kalmasa hemvâre deverân ü seyerân eden seng i tahhâna ol âdem "Yûnus Nebî hakkiyçün dur!" dese bi-emrillah dururdu. Ve yine ulbe i âsiyâba gendüm koyup "Yûnus Nebî aşkına deverân eyle!" deseler hemân bi-emri Hudâ tahhânın seng i âlîsi ve süflîsi deverân ederdi.

Garâbet bunda kim hâlâ cemî‘i âsiyâbların deve­rânı su ile yâhûd devâbât iledir ve altındaki taşı sâbitedir ve üstünde taşı deverândadır ammâ bu âsiyâbın ne suyu var ve ne tahhâncısı var. Hemân yemîn i Yûnus Nebî nâmıyla altındaki taş sağına ve üstündeki taş soluna deverân edüp rakîk dakîk hâsıl ederdi ve bu tahhândan "Yâ Ganiyy-i Muğnî!" sadâsı istimâ‘ olunurdu.

Bu âsiyâb tâ Enûşirvân asrına dek bî-mâ deve­rân ederdi. Ol asırda bir bî-dîn mil-i tahhânda olan hatt ı Yûnus üzre tebevvül edince deverân etmez olur.

Andan sonra kavm i benî Hamûdiyye peygam­berimiz "Hazret i Yûnus Nebî mu‘cizesidir, mu‘at­tal kalmasın." deyü dağlardan değirmâna su­lar salup niçe yüz sene su ile deverân eder ammâ ne taşları ve ne sâ’ir âletleri fenâ bulmayup yine ke'l-evvel herkesin gılâlin öğüdürdü.

Âhir be-kavl i müverrihân İskender i Yunan kavm i Rûm ı bûm ile şehr i Nasîbîn üzre çeri çe­küp Karadere nâm mahalde Dârâ Şâh ile ceng i azîm edüp Dârâ Şâh münhedim olup niçe yüz bin as­ker i Dârâ Rûm destinde dendân ı tîğ ı Yunani­yân'dan geçüp Dârâ Şâh'ı esîr etdiler ve taht ı şâhîsi olan şehr i Karadere'yi ve şehr i Nasîbîn'i harâb u ye­bâb ve halkını kebâb ve hânelerin türâb edüp di­yâr ı Acem'i Rûm keferesi harâca kesüp andan hâsıl olan mâl ı harâcın nısfın Kudüs i şerîfde deyr i Gam­mâ­meye ve nısfın Kostantiniyye içre deyr i Ali­na ya‘nî Ayasofya'ya vakf [375b] eyleyüp kavm i Rûm cemî‘i Irâk ı Arab kim diyâr ı Ha­leb'dir ve Irâk ı Acem kim diyâr ı Bağdâd'dır, bu şe­hir­lere ve diyâr ı Kürdistân'a kavm i Rûm istîlâ edüp kal‘a i Dühük ve kal‘a i İmâdiyye'yi ve kal‘a i Şuhoy'u ve kal‘a i Akra'yı, andan medîne i Nenî­vâ'yı ve beled i Betra'yı cümle harâb u yebâb edüp bu beled i Betra'da Hazret i Yûnus Nebî'nin mu‘ci­zesiyle deverân eden değirmânın dahi harâb etmişler.

Niçe zamân mu‘attal kalup âhir Seyyid Hân Sultân İmâdiyye hâkimi iken imâr edüp niçe sene deverân eder. Ba‘dehû mürûr ı eyyâm ile harâb olup hâlâ cemî‘i âlât ı bisât ı enkâzları siyâh taşdan pâymâl i rimâl olup yatır ammâ yine bir âlî-himem murâd idinse imâr edüp deverân etdirir. Zîrâ cemî‘i bisâtları dest i Yûnus Nebî ile inşâ olmağın âlât ı hacerine rahne gelüp müsta‘mel olmadan fenâ bulmamışdır. Cümle seyyâhân ı berr u bihâr ve kavm i İmâdiyye ve erbâb ı tüccâr gelüp temâşâ ederler, ve's-selâm. Ezîn-cânib,

Sitâyiş i hâkimân ı kal‘a i Akra: Evvelâ kânûn ı kadîm i kavânîn ı Âl i Osmâniyân'dan Süleymân Hân tahrîri üzre bu kal‘a i Akra eyâlet i Bağdâd ı behişt-âbâdda İmâdiyyeyi serbest hükû­me­tinde hâlâ kal‘a i Akra sancak beği hük­münde kal‘a i kadîmdir. Lâkin beği Âl i Osmân tarafından değildir. Kânûn ı Süleymân Hân üzre İmâdiyye hâkiminden Akra beği hil‘at giyüp tabl u alem sâhibi olup İmâdiyye hâkimiyle Bağdâd se­ferine ve muhâfaza ve mahâsarasına me’mûr bir mîr i Behdinânura'dır. Taraf ı pâdişâhîden hâss ı hümâ­yû­nu olmayup evâmirleri elkâbında mîr i müker­rem tahrîr olunup Âl i Osmân hâs ı harâc ü bâc u revâclarına müdâhale etmeyüp livâsı hük­münde aslâ timâr u ze‘âmet yokdur ve kal‘ası ve cemî‘i hükû­mât­ları beğinin kabza i tasarrufundadır. Aslâ bir ferd i âferîde müdâhale edemez. Hatta kadıları dahi İmâdiyye tarafından bir âbid ü zâhid ü fâzıl kimes­ne olur. Ve beği üç bin mikdârı Humeydî Ekrâd bahâdır askerine mâlikdir. Ve sancağı hâkinde yigirmi bin mikdârı tüfeng-endâz Ekrâd re‘âyâsına mâlikdir. Cümleden melik hâkimdir. Şimâlinde dörd konak Hakkarî hâkiyle müşâdır. Cânib i şarkîsinde şehr i (   ) Acem ile çetdeşdir. Cenûb tarafında şehr i Şehrezûl hâkiyle hudûd­deşdir. Cânib i garbında beş konak İmâdiyye ile hem-hâkdir. Selâmetle bu kal‘aya dâhil oldukda mîr i muhteremi Sultân Hüseyin ibn Sultân {Seyyid} idi. Murtezâ Paşa Kethudâsı Köle Yûsuf Ağa ile bu Akra kal‘asına dâhil olurken Akra beği alây ı azîm ile istikbâlimize çıkup şehde girerken ka‘adan toplar atılup sarâyında ni‘met i nefîseler tenâvül olunup Murtezâ Paşa'nın mektûb ı muhab­bet-uslûbun ve bir eğerli raht u bahtlı küheylân atın hedâyâ verüp cihân kadar pek hazzedüp sarâyında mihmân olduk.

Eşkâl i zemîn i kal‘a i Akra: Ve Ekra dahi derler. Lisân ı Ekrâd'da Ekra i Zıbarı ve lisân ı Urbân'da Akra i Alî derler. Ve lisân ı Acem'de Till i Akra derler ve lisân ı Moğolî'de Til Muzurî derler. Ve lisân ı Zaza i Ekrâd'da Til Gerdüm derler. Ve lisân ı Yunan'da Petre Boğas derler. Ya‘nî Taşlı Kal‘a derler. Ve lisân ı Ekrâd ı Lulu'da Kûh pola derler. Ve lisân ı Yarmenî'de (   ) derler.

El-hâsıl her lisânda kûh ı bülendiyle meşhûr ı âfâk bir kal‘a i Akra i atîkdir. Ammâ zamân ı kadîmde şehr i azîm imiş. Aşağı sahrâsında cümle Zıbarı Ekrâdı sâkinlerdir. Ve Ekrâd ı Pesân ve Ekrâd ı Muzurî dahi vardır ammâ azdır. Ammâ kavm i Humeydî gâyet çokdur. Ve Hânzâde Sultân vilâyeti bu Akra hâkiyle hem-hudûd olmağın Hânzâde'nin (   ) Ekrâdı aşîreti her bâr bâzâr ı Akra'ya gelirler.

Ve bu Akra kal‘ası hâk i Sûrân ile hem-müşâ olmağile kal‘a i Akra'ya kavm i Sûrân'ı komazlar. Zîrâ birkaç kerre kavm i Sûrân Akra üzre hücûm etmişlerdir ammâ hâ’ib ü hâsir gitmişlerdir. Ol za­mândan berü kal‘a i Akra dîdebânları bâb ı Akra'da nigehbânlık ederler. Kal‘ası evc i semâya ser çekmiş seng i hârâ ile mebnî bir sûr ı kavîdir ve şekl i muhammes handaksız ve bâğ u bâğçesiz bir püşte i kebût üzre hisâr ı mebnîdir. Bu kal‘a hasretü'l-mülûk olup niçe kerre bu hisâr ı metîne üzre selâtîn i selef ceng [ü] cidâl ü harb [ü] kıtâl edüp aşağı sahrâda (   ) (   ) mahalde üstühân ı benî Âdem mâl-â-mâldır. Ve derûn ı sûrda cümle (   ) aded fevkânî ve tahtânî kârgîr binâ hâne i zîbâlardır kim cümle hâk i pâk ile mestûr beyt i ma‘mûr­lar­dır. Ve cümle (   ) aded mihrâbdır. (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) (   ) mâ‘adâ mesâcidlerdir.

....................(3 satır boş)....................[376a]

Andan cânib i şimâle İmâdiyye kal‘asına azîmet edüp 6 sâ‘atde,

Menzil i karye i Bekufâr: İmâdiyye hâkinde kal‘a i Baytanûr hükmünde üç yüz hâneli câmi‘ ve medrese ve hammâmlı bâğ u bâğçeli Ekrâd kendidir. Karye i Bekufâr lisân ı Ekrâd'da söylenici sıçan köyü demekdir. Hakkâ ki faresi çokdur ve hirresi azdır. Andan yine cânib i şimâle 9 sâ‘atde gidüp,

Evsâf ı dâr ı kadîm Sûr, ya‘nî kal‘a i Baytanûr;

Lûgat i sahîhi Bî-tennûr'dur. Zamân ı kadîmde bu kal‘a hâyilindeki kûh ı bâlâda bir gâr var idi. Bir tarafı germâb var idi. Herkes hamîrin ol gâra koyup ekmeği pişerdi ve germâb hammâmına girüp şehre gelirdi. Bu şehir içre bir kimesne ten­nûra muhtâc olmayup murâd ı merâmları üzre mezkûr tennûrda nânları pişdiğiyçün şehr i Bî-ten­nûr derler. Mürûr ı eyyâm ile galat ı meşhûr olan evlâ olmağile Bay­ta­nûr derler. Ba‘zı müverrihîn ol gâr ı tennûr Hazret i Nûh'un du‘âsı berekâtıyla oldu, derler. Zîrâ Hazret i Nûh ba‘de't-Tûfân bu mahalle bir menzil karîb cebel i Cûde üzre keştiyle karâr etdiği sûre i (   ) âyet 1 nassıyla müsbetdir. An­dan bu kûh ı bâlâya gelüp bu gâr ı tennûrda du‘â edüp tennûr gibi oldukda ek­mek pişirmiş­ler­dir. Anınçün bu kal‘aya bî-tennûr­dan galat Baytanûr derler.

Bânîsi, Âl i Benî Ziyâd'dan Behistivân ibn Şemkîn binâ etmişdir. Âl i Benî Ziyâd altı neferdir. Vilâyet i Cürcân ve diyâr ı Taberistân'a mâlikler idi. Ba‘dehû Şâh Behistivân Irâk ı Şehrezûl'a mâlik oldukda bu kal‘a i Bî-tennûr'u bir püşte i âlî üzre inşâ eyledi. Ammâ gâyet küçükdür, lâkin sa‘b hisârdır kim cânib i etrâfından bir vech ile zafer mümkin değildir. Meğer birkaç sene her tarafdan muhâsara olup kaht ı galâdan amân ile kal‘ayı vere ile vereler. Andan muhâsara edenler kal‘aya gireler. Yohsa bir vech ile duhûlü mümkin değildir. Hâlâ İmâdiyye eyâletinde Şuhoy beği hükmünde bir hisâr ı şîrîndir.

....................(3 satır boş)....................

Andan yine dağlar içre 5 sâ‘atde cânib i şimâle gidüp,



Menzil i karye i (   ): Bu dahi Şuhoy kal‘ası hudûdunda yüz hâneli köydür. Andan 6 sâ‘at gidüp,

Evsâf ı misâl i şehr i Hoy, ya‘nî kal‘a i Şuhoy: Bânî i kadîmi yine Âl i Benî Ziyâd'dan Merdâvîh Şâh binâ etmişdir. Vech i tesmiyyesi lisân ı Ekrâd ı Zaza'da Şıhoy (   ) (   ) (   ) derler. Anınçün kal‘a i Şuhoy dediler. Bu dahi eyâlet i İmâdiyye'de başka sancak beği tahtıdır. Ammâ Âl i Osmân'dan hil‘at giymeyüp İmâdiyye hâkiminden me’zûn mîr i livâdır. Lâkin evâmir i Âl i Osmân'da beğine mîr i muhterem elkâbı yazılır. Hâs ı hümâyûnu yokdur. Taht ı hükûmetinde olan harâc u bâc ı bâzâr cümle beğinin hâssıdır. Bunun dahi hâk i pâkinde aslâ timârı ve ze‘âmet ve çeribaşı ve alâybeği ve dizdâr u serdâr yokdur.

Der-beyân ı eşkâl i zemîn i kal‘a i Şuhoy: Bu kal‘ayı gördüğümüz mahalde hâkimi Muhammed Beğ nâm bir mîr i benâm idi. Alây ile istikbâle çıkup derûn ı sûrda meks edüp ziyâfetler tenâvül olundu ve kal‘adan birkaç hurde şâhî toplar atıldı.

....................(4 satır boş)....................



Evsâf ı şehr i dâr ı cihâd, kal‘a i Âzerzâd: İbtidâ bânîsi Âzeroğullarından Melik Âzer olmağile kal‘a i Âzerzâd derler ammâ kavm i Ekrâd Âzerzâr derler. Bu dahi İmâdiyye hükmünde kal‘a i Baytanûr ile kal‘a i Şuhoy'a karîb ve Salcân Şuhoy Beği Muhammed Beğ hükmünde bir püşte i bâlâ üzre seng-binâ kal‘a i ra‘nâdır lâkin küçük sûr ı zîbâdır.

....................(2 satır boş)....................

Andan yine cânib i garba meyyâl sa‘b kûhlar içre 6 sâ‘atde [376b] kal‘a i İmâdiyye nümâyân olunca İmâdiyye hâkimi (   ) (   ) Hân askeriyle zâhir u bâhir olup Murtezâ Paşa kethudâsın istikbâl edüp cemî‘i İmâdiyye askerinin güzîdesi cebe vü cevşene müstağrak olup bir alây ı azîm ile İmâdiyye'ye girerken kal‘a i İmâdiyye'den şâhî ve balyemez toplar atılup evce urûc eder gibi kal‘a i İmâdiyye'de (   ) (   ) hânın sarâyına dâhil olup dîvân ı azîm oldu.

El-azametullah diyâr ı İmâdiyye'nin pâk ü pâkîze semmûr kürklü a‘yân u eşrâfı ve ulemâ vü sule­hâsı ve cümle hânın on bin mikdârı güzîde aske­ri şal ü şapik ve çarık ile mülebbes olmuş tüfeng-endâz ceyş i mehîbi cem‘ olup hânın dîvânında yemîn ü yesârda altun ve gümüş kavuklu serbend­leri turna telli ve şahin çığalı kapucubaşıları ve zer ü zîvere müstağrak olup âdâb üzre el kavuşup dîvânhâne i hânda tabl u nefîr ü kudümlere turralar urulup dîvân ı hâkim tamâm oldukda Murtezâ Paşa efendimizin nâmeleri kırâ’at olunup mefhûmu ma‘lûm ı hân ı âlîşân olunca hân eyitdi: "Ey kavm i İmâdiyye, Murtezâ Paşa karın­daşımız bizden bizim duhter i pâkîze-ahterimizi menkûhalığa şer‘ i Resûl i mübîn üzre taleb eylemiş, ne buyurursuz?" dedikde cümle a‘yân ı İmâdiyye "İstihâl istihâl, Allah mübârek eyleye!" denildikde şeyhülislâm ı İmâdiyye eydür: "Kani Murtezâ Paşa vekîli ve kani ya bu hânın vekîli?" dedikde Murtezâ Paşa ket­hu­dâsı meydân ı muhab­bete çıkup hân ile dest be-dest olup Bânû Perî'yi Murtezâ Paşa'ya şeyhülislâm nikâh edüp Fâtiha i seb‘u'l-mesânî tilâvet olunup niçe bin kâse eşribeler nûş olunup Murtezâ Paşa tarafından hâna ve hân kethudâsına ve şeyhülislâma semmûr hil‘atler giy­dirilüp sâ’ir ümerâ-yı a‘yâna yüz elli kadar zerdûz hil‘atler giydirilüp üç katar-ı katır yükü zî-kıymet tuhef-i tefârik i kâmyâb makûlesi hedâyâları hâna pîşkeş çeküp Dâvûdî zırhlar ve tuğulka-yı Tâlûtîleri hâna bergüzâr edüp on re’s küheylân ı sâfinâtu'l-ciyâd misilli atları hâna hedâyâ çeküp hân ı âlîşân, cihân cihân hazz edüp ol ân Murtezâ Paşa'ya nikâh olduğu müjdecileri gidüp andan İmâdiyye hânının niçe bin sahûn et‘ime i nefîse ni‘met i mümesseki meydân ı muhabbete gelüp bir summât ı Muham­medî çekilmişdir kim diller ile ta‘bîr ve kalemler ile tahrîr olunmaz. Ba‘de't-ta‘âm Murtezâ Paşa kethu­dâ­sına hân kendü sarâyına hücreler döşeyüp anda mihmân oldu.

Bu hakîre Musul kapusu kurbünde Muzurî beği sarâyını menzilgâh verüp hakîre bir kîse guruş hammâm-bahâ ve bir boğça esvâb ı girân-bahâ gelüp cemî‘i me’kûlât [u] meşrûbâtımız ta‘yîn ol­unup her gâh u geh gâh hân ı âlîşânın şeref i soh­betiyle müşerref olup a‘yân ı İmâdiyye ile hüsn i ülfet edüp ahvâl i İmâdiyye'yi tetebbu‘ edüp alâ kadri'l-imkân tahrîre cür’et olundu.


Evsâf ı şehr i Amediyye, binâ-yı Behdînân vilâyet i Seyyid Hân, ya‘nî kal‘a i ibret-nümâ-yı hısn ı hasîn, İmâdiyye i sedd i îmân

Cemî‘i müverrihân ı cihân kavilleri üzre bu sûr ı ibret-nümûn olan İmâdiyye hakkında mütte­fekun aleyh olup eyle tahrîr ü terkîm eylemişlerdir. Ba‘de't-Tûfân ı Hazret i Nûh Necî bu mahallere karîb cebel i Cûde üzre necât bulup keştî i Nûh'dan çıkan benî Âdem bu edîm i arza istîlâ edüp her biri bir diyâra perîşân olup cây ı vatan edindiler. Ammâ bu İmâdiyye gârlarında ibtidâ vatan edinen Âl i Amâlika'dan Keyûmers oğlu Behdînân bu İmâdiy­ye kûhunda tavattun edinüp üç yüz sene kâmil mu‘am­mer olup evlâd ı evlâdı tenâsül buldu. Anın­çün bu kûh ı İmâdiyye'ye vilâyet i Behdînân derler. Ba‘dehû niçe mülûkdan mülûka bu İmâ­diy­ye intikâl edüp âhir Hazret i İsâ asrından sonra Âl i Benî Ziyâd'a nakl edüp Melik Merdâvenc ve Melik Şemkin ve Melik Behistivân ve Melik Kapus ve Melik Menûçehr ve Melik Enûşirvân nâmân melik­ler cümle cehele i dalâlet-âyînlerden olup bu İmâ­diy­ye'ye ve Irâk u Medâyin'e mâlikler idi.

Âhirü'l-emr ba‘dehû hicreti'n-Nebeviyye Haz­ret i Alî nehr i Furât kenârında Mu‘âviye ibn Ebî Süfyân ile ceng i azîm edüp Hazret i Alî Mu‘â­vi­ye'den dilgîr olup Kûfe şehri ve Medâyin şehrin pây i taht edinüp ol sene i mübârekede biz­zât Hazret i Alî kerremallahu veche asâkir i Urbân ile bu İmâdiyye kal‘asın muhâsara edüp yedi ayda cebren ve kahren Enûşirvân oğlu Amedân destin­den dest i kahr ile feth etdiğini müverrihân ı Arab u Acem tahrîr etmişler. Amedân Kral ibn Enûşirvân bir amûd ı müntehâya sarılup mürd olmuş bulun­duğu müverrih Mıkdısî i Yarmenî hûb tahrîr et­mişdir.

Melik Amedân imâda sarıldığından İmâdiyye deyü vech i tesmiyyesi olunmuşdur. İnşâallah ma­hal­liyle ol mutalsam amûdun evsâfı dahi tahrîr olunur.

Ba‘de'l-feth bu kal‘a i İmâdiyye'nin hükûmetin Hazret i Alî [377a] ammîzâdelerinden (   ) İbn Hazret i Abbâs'a verüp diyâr ı İslâm oldu. Hâlâ İmâdiyye hâkimleri Seyyid Hân ve Murâd Hân ve Mîrhâc Hân ve Memkân Hân ve niçe hânlar cümle-i cümele Hazret i Alî'den berü sülâle i ırk ı tâhir i Âl i Abbâsiyân'dır. Cizre hâkimi ve Hakkarî hâkimi ve Bitlîs hâkimi dahi bu sülâle i pâkdendir kim in­şâallah inkırâzu'd-devrân devletleri mü’ebbeddir. Zîrâ diyâr ı Acem ile vilâyet i Âl i Osmân mâbey­nin­de ol kûh ı Bî-sütûn kûh ı Demâvend ve kûh ı Akra ve kûh ı Seylân ve kûh ı Harîr ve kûh ı Ardalân (   ) (   ) (   ) mâbeyne sedd olup kavm i İmâdiyye i bahâdırân sedd i sedîd olmuşlardır.

Âhir sene 941 târîhinde Süleymân Hân deryâ-misâl asker ile diyâr ı Irâk üzre giderken İmâdiyye hâkimi (   ) hân, Süleymân Hân'ı tâ nehr i Furât'da istikbâl edüp diyâr ı İmâdiyye'nin yüz yetmiş altı pâre kılâ‘larının miftâhların Süleymân Hân'a verdiğinden Sarı Süleymân Hân memnûn u mahzûz olup İmâdiyye hükûmetin ber-vech i te'bîd ve ocaklık yine (   ) hâna yarlığ ı belîğ i şâhî ile ihsân olunup ilâ hâze'l-ân hâkimân ı İmâdiyye Süleymân Hân'a hayr du‘â ederler.

Ba‘dehû sene 1048 târîhinde İmâdiyye hâkimi kırk bin askeriyle Bağdâd fethinde bulunup ba‘de'l-feth ocaklık ve yurdluk hatt ı şerîfleri tecdîd olundu.


Yüklə 7,57 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   49   50   51   52   53   54   55   56   ...   74




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin