İslam Tarihi'nde Gerçeğe Giden Yol


CÜZ’İ ANLAMDA KAZA VE KADER



Yüklə 2,16 Mb.
səhifə42/50
tarix31.05.2018
ölçüsü2,16 Mb.
#52233
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   50

CÜZ’İ ANLAMDA KAZA VE KADER

Dünyanın bütün varlıklarının kendilerine has ve özgü bir haddi ve sınırı olduğu gibi insanında fiilleri bu tekvinin sınır ve haddin dışında değildir. İnsanın tüm fiilleri bir takım kesin sonuçlarla iç içedir. İnsandan ortaya çıkan fiiller her ne kadar insanın kendisine bağımlı ise de Allah ile ilişiği olmayan ve sadece insana nisbet verilen türden değildir. Zira bu takdirde, alemde iki bağımsız failin ortaya çıkması söz konusu olur; Birisi insanı yaratan fail diğeri ise kendi fiilini yapan fail. Burdaki ikilemeden kurtulmak için insanın fiillerini Allaha nisbet vermeden ve bu fiillerde insanın mutlak seçme ve ihtiyar hakkını kabullenmeden başka bir çare bulunmamaktadır. Allahın ilminin mazharı olan önceki takdir vekaza hiçbir zaman insandan ihtiyar ve özgürlüğü almaz.


Nitekim Allahın takdir ve kazası mutlak surette değil-

Dir. Çünkü tüm fiillerin hepsi kendi failinden südur ederken kendi şart ve özelliklerine bağımlıdır.


Allahu Teala insanın kendi fiillerinde, bu fiiller ister ha-yır ve istersede şer fiiller olsun insanın ihtiyar ve irade sahibi olmasını ve insanın yaptıklarını kendi irade ve ihtiyarıyla yapmasını irade etmiştir. Bu ezeli irade cebre sebep olmadığı gibi insandan ihtiyarıda almaz. İnsan bu ilahi iradeye göre kendi fiilinin faili ve illetidir.
Elbette alemde ortaya çıkan herşey ve insanın kendi fiilleri Allahın iradesinin dışında değildir ve hiçbir şey onun iradesi olmadan gerçekleşmemektedir ve onun iradesi ezelden ortaya çıkacak olan şeylere endekslenmiştir. Ama Allahın ezelden irade ettiği şey, insanın yaptıklarında mecbur değilde, tam anlamıyla yaptıklarında irade ve ihtiyar sahibi olması üzerinedir. Bu tür bir ezeli irade insanı asla mec-bur kılmaz ve bu irade cebr inancının tam karşısında ve onun tersinedir.

İLLET VE ME’LUL’ UN DÜZENİ

Hiç şüphesiz, Allahu Teala herşey için sebepler karar kılmıştır ki; varlık ve varlığın özellikleri o sebeplere bağlıdır. Alemde var olan varlıklar sebepsiz ve tasadüf olarak vücuda gelmemişlerdir.

Örneğin, yağmurun veya karın yağması sebepsiz olarak gerçkeleşmez. Bu hadisenin gerçekleşmesi için, bulutun meydana gelmesi ve bir noktada yerini yağmura veya kara bırakması bir gerçektir vebuda sebepsiz değildir. Aynı şekil-

de insanın fiilleride insandan tesadüf üzere südur etmez. İnsan önce bir şeyi tasavvur eder, sonra o şeyde düşünür ve daha sonra onun faidesini ölçtükten sonra o şeyi yapar. Dolayısıyla her hadise ve fiilin meydana gelmesi illet ve sebebe dayalıdır. Bu bozulması mümkün olmayan bir düzendi, zira bunun böyle olmasını Allahu Teala takdir etmiştir.


Şüphesiz bu inancın özgürlük ve ihtiyar ile çakıştığı hiçbir yönü yoktur. Çünkü insanın ihtiyar ve özgürlüğünün kendisi varlık aleminin illet ve sebeplerinden birisidir ki ; insan bundan yararlanarak, isterse kendi gücü ve kudreti dahilinde olan fiilleri yapar istersede onları terk eder.
Alemde vücuda gelen hadiseler hakkında genelde üç görüş belirtmek mümkündür;

1- Alemde vüku bulan hadiselerin geçmişle hiçbir irti-batı yoktur. Her zamanda vüku bulan her hadise kendisenden önceki hadiselerle irtibat ve ilişiği yoktur. Hem onun asıl varlığı, hemde onun özellikleri, şekli, ölçüsü ve sınırı geçmişte olan hiçbir şeye bağlı değildir.

Bu görüşe göre, bu hadise ve varlıklar arasında irtibat olmadığı için hiçbir varlığın kaderinin önceden tayin olunmadığı ortaya çıkar. Bu görüşe göre illet (sebep-neden) ekolünü tamamen inkar etmek ve hadiselerin hesapsızca, tesadüf üzere ortaya çıktığını savunmak gerekir. Oysa bu yanlış bir varsayım-dır. Zira illet ekolü kabul gören umumi bir görüştür. Çünkü her hadise kesinliğini, özelliğini bir önceki hadise ile olan irtibatından kazanır. Kısacası önceki ve sonraki hadiseler arasındaki ilişki kesin ve zaruri olup inkar edilmesi mümkün değildir.


  1. Her hadisenin illeti olduğunu kabul edelim ama sebep-

ler ve nedenler silsilesini inkar edelim. Alemin bir illet ve failinin varlığına ve onun da yüce Allah olduğuna inanalım.

Bütün hadise ve varlıkların vasıtasız ve direktif olarak Allahdan südur ettiğini v Allahdan başka fail ve etkenin olmadığını kabul edip şöyle diyelim; Allah ezelde falan hadi-senin falan zamanda olacağını biliyordu, bnun için o hadise kesin olarak o zamanda ortaya çıkacaktır ve onun ortaya çık-masında ise hiçbir etkenin müdahalesi olmayacaktır. İnsanın amel ve fiilleride bu hadise gibi insanın ihtiyar ve iradesi olmadan ortaya çıkar. Bu tür görüşler zahiri bir perdeden ve gösterişten başka bir şey değildir.

Bu görüşde iki delile göre kabul görmeyen bir görüştür;

1- Sebepler düzeni ve hadiselerdeki illet ve melul arasındaki rabıtaların inkar edilmesi gayri mümkündür. Zira tabii ilimler, his ve tecrubeye dayanan gözlemler sebepler zinciri-ne bağlıdır. Bilim adamları bu asla binaen yeni buluşlarında başarılı olmuşlardır.

2- İnsan muhtar ve özgür olarak yaratılmıştır. İnsana akıl, fikir ve irade verilmiştir. İnsan iradi işlerinde yukarıdan aşağıya atılan ve cazibe kanunun etkisiyle ister istemez aşağıya düşen bir taş misali değildir. Yine insan şartlarına göre belirli sınırlar içerisinde ister istemez ilerleyen bir bitki misali değildir. Yine insan, yaptıklarını garize ve şehvet ile yapan bir hayvan misali değildir. İnsan dörtyol misali gibi bir noktada durur ve bu yollardan dilediğini seçer. Herhangi bir yolu seç-tiği zaman diğer yollar ona kapalı değildir. O yollardan birisini seçmek insanın kendi görüş, düşünce ve iradesi ile gerçekleşir. İşte bu ikinci görüşde cebr (mecburluk) ile netice-lendiği için doğru değildir.

3- İllet ekolünü ve bunun yanısıra dünya düzeninin bütün hadiselerin hatta insanın fiillerinin illet ve melul ile ilişki ve rabıtasının olduğuna inanalım; Bununla birlikte, insanın irade ve ihtiyarının yaptıklarında tesirinin olduğuna inanıp insan kaderinin kendisinin yarattığı düzene bağlı olduğunu kabul edelim.

İnsanın geleceğinin seadetli veya bedbahtlı olması onun şahsiyetine, ruhi sıfatlarına ahlaki durumuna ve amel şekline bağlıdır. İnsan sonunda kendi seçmiş olduğu yola sürüklene-cektir.

İnsan tabii ve maddi boyutu ile muvafık olan ve hiçbir dış engel ile karşı karşıya olmayan herhangi bir ameli kendi maslahatına göre terketme kudretine sahiptir. Aynı şekilde, kendi nefsani istekleriyle muhalif olupta, herhangi bir dış etken ile zorunluluğu olmayan bir ameli kendi maslahat ve taşhisine göre yapabilir insan özgürlük kavramıyla iç içedir. Bir işi yapmak veya terk etmek onun kendi akıl ve irade ekolü ile mümkün olup, hiçbir etken onu istek ve rağbetinin tersine zorlayamaz.

Bu görüşü (üçüncü görüş) Allahın Resulleri, semavi kitaplar tayid etmişler, islam felsefecileri ve alimleride bu görüşün doğruluğuna dair şehadet etmiş ve bu görüşü kabul etmişlerdir.

Bu göre göre ortaya çıkan sonuç şudur ki ; Allahın takdiri insanların kendi fiillerini mecburluk kaydıyla değilde kendi ihtiyar ve iradeleri ile yapmalarına gerçekleşmiştir. Yani cihana illet ve me’lul hakim olmasına rağmen insanın fiillerinde hiçbir mecburluğu yoktur. Şüphesiz özgürlük ve ihtiyarı içeren kaza ve kader insanın tekamül, tarakki ve ilerlemesine engel olmaz ve bu doğrultuda insanın elini bağlamaz. Aksine insan dilediği gibi tam bir hürriyetle iste-

diğini seçip ilerlemesini sağlayabilir. İnsan hangi yöne dönerse, o onun kaza ve kaderi olur ve insan bunu kendi ira-

desi ile seçer.

İnsanın sadece bir tane alın yazısı yoktur aksine insanın muhtelif ve çeşitli alın yazıları vardır. Bunlardan herhangi birisi bir diğerinin yerini alabilir. Örneğin, hasta olan bir insan tedavi görür ve iyileşirse, bu onun alın yazısı ve kaza-kaderi ile gerçekleşir. Ama tedavi görmez ve hasta kalırsa veya ölürse buda onun alın yazısı ve kaza-kaderi ile gerçek-

leşir. Hz. Alinin daha önce zikretmiş olduğumuz, “Allahın kazasından onun kaderine kaçıyorum” yani onun başka bir kazasına yöneliyorum sözübunu doğrulamaktadır.

Sonunda insan hangi tarafı seçerse bu onun kendi ihtiyarı ile seçmiş olduğu alın yazısı ve kaza-kaderi olur. Ve bununla birlikte insan umumi sebep ve neden kanunu ile iç içe yaşamaktadır. Bu doğrultuda, kaza ve kadere inanmak insanı faaliyetten ve gayretten kesinlikle alıkoymaz.


Yüklə 2,16 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   38   39   40   41   42   43   44   45   ...   50




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin