Kadın Korsan son cinayetinin işlendiği günün gecesi, körkütük sarhoş Panayot ile yatarken gece yarısından sonra müdhiş bir fırtına kopmuş; aynı gece Apostol ile Andon Despina-yı da katlederek korsan gemisini tamamen ellerine geçirmek istemişler, fakat Tiryandafil çocuk Despinadan yana çıkmışdır; gemi ûrtl" nanın pençesinde batma tehlikesi geçirirken üzerinde kanlı bir korsan kavgası olmuşdur; ve âsî Apostol ile Andon Despina Kaptan tarafından tabanca ile vurularak öldürülmüşlerdir. Tiryandafilin yardımı ile o gece gemisini de batmaktan kurtaran Despina Kaptan ertesi sabah, yelkenleri paramparça olmuş ve bir direği de kırılmış olan gemisinin Sömbeki, Aadası kıyısında olduğunu görmüşdür, on mil kadar açıkda da Donanmayı Hümâyun bulunmaktadır; kendi sonunun da geldiğini anlamış, perişan bir halde bulunan genç müslüman kadım ile Köçek Panayotiyi ve Triyandafili karaya çıkartarak kaderini tek başına beklemek iste-mişdir, fakat firârî bir kaatil olan Tiryandefil Kadın Korsanın yanında kalnıışdır.
Korsan gemisi Müoris (Kalyopi) donanma gemileri tarafından yakalandığı zaman Tiryan-dafili Despina tarafından bir direğe sim sıkı bağlanmış olarak bulmuşlar; kadın korsan, onun işine engel olmasını bu suretle önledik-den sonra kendisini de aynı direğin iplerinden birine asarak intihar etmiş. Vak'a o gün Sömbeki kadısı tarafından tescil edildikden sonra Despinanın öldürdüğü Apostol ile Andonun cesedleri de harab geminin o sağlam kalmış di-
reğine ayaklarından asılarak îstanbula ananevi merasim ile (B.: Korsan) götürülmüşdür. Sönıbekide ifâdesi alman gene müslüman kadının: «Öbür korsanlar tarafından peşkeş çekildiğim halde bu çocuk bana dokunmadı» diye şefaati üzerine Tiryandafil idamdan kurtulmuş, fakat eski cinayetinden ötürü Tersane Zindanına atılmışdır.
Korsan Despina Kaptanın maceraları Ga-latanın gemici meyhanelerinde yıllarca anlatıl-mışdır.
Bibi.: Giridli Omca- Efendi. (Ömerâki), Despina Kaptan.
DESTAN, DESTANLAR — istanbul üzerine halk şâirleri, yahud halk şâiri âşık ağzı ile yazılmış destanlar, büyük şehrin günlük toplum hayatı, ve dolayısı ile istanbul Tarihi bakımından çok orijinal kSymet taşırlar, istanbul Ansiklopedisin kaynaklan arasında destanlar önemli yer almışdır.
Destanlar arasında ayrıca edebî kiymeti olanlar da vardır. Fakat onları birer tarih vesikası olarak kıymetlendirirken edebî hüviyetlerini nazarı dikkate almamak, o yoldan tenkid yoluna gitmemek, hattâ vezin ve kafiye gibi teknik hatâlarını bile hoş görmek lâzımdır.
Büyük şehir îstanbulun gulguleli günlük hayatı içinde destanların konuları çok çeşişdli-dir; bir tasnif gözetlemeden sıralayalım :
-
— Şehri harap etmiş büyük depremler,
büyük yangınlar, hastalık salgınları gibi âfet
ler;
-
— İstanbul'da geçim sıkıntıları yaratmış
harbler, ihtilâller;
-
— Sonu kızın veya oğlanın ölümüne ka
dar varmış hazin aşk maceraları; veremden öl
müş güzel oğlan, güzel kızlar;
-
— Muhitini ve belki de bütün istanbul'u
üzmüş, heyecana düşürmüş cinayetler, inti
harlar, kazalar;
-
— Büyük şehrin çarşıları, hamamları, de
niz hamamları, mesireleri, bostanları, bağçele-
ri, kahvehaneleri, meşhur meyhaneleri ve ora
lardaki âlemler;
-
— Yatılı mektep hayatı, kışla hayatı;
-
— Tulumbacılık hayatı, yangın tulum
baları sandıklarının ve uşaklarının medhi:
-
— Türlü cilveleri ile evlilik, karı koca
hayatı, bekârlık hayatı;
9 — Gençlere nasihat;
-
— Mahbub veya nigâr ile oynaşma yo
lunda usuller, işmarlar;
-
— Nazenin hanım evinde zampara baskı
nı vak'alan;
-
— Dedikodusu şehre yayılan büyük reza
letler;
-
— Türlü san'atlar ve esnaf hayatı;
-
— Namlı kabadayılar, namlı bıçkınlar,
güzellikleri şöhret olmuş nevcivaıılar;
-
— Liman vapurları, tramvaylar, köprü
ler. ..
Destanlar, gazetenin bulunmadığı devirde olaylar karşısında beşeri tecessüsün ihtiyacından doğmuştur. Bundan ötürüdür ki edebî kiy-metleri üstünde durulmadan yazılmış, yayılmış, ve dâima büyük rağbetle karşılanmışlardı. Zamanımızda avama hitap eden günlük gazetelerin yukarda kaydettiğimiz konulardan birine girebilecek, bu arada bilhassa cinaî vak'a-lara ayırdıkları geniş yerler de aynı teessüsü tatmin içindir.
Gazetenin bulunmadığı devirlerde halkı heyecana düşürüp hükümete, padişaha karşı ayaklandırmak, siyâsî nifak ve fesadı, bir ihtilâli körüklemek için de destanlardan faydala-mlmıştır, ki bu yoldaki destanların en güzel örneği, Fransızların Mısır'ı işgalini fırsat bilerek inkılâpçı padişah Üçüncü Sultan Selim'i hedef tutarak mürtecilerin yazdırdıkları «Benli Halime» destanıdır. İşte iki kıt'ası:
Üç kız idik bir araya düzüldük Gece gündüz kementlere vurulduk İmdat diye bir Mevlâya sarıldık Koma hakkımızı al padişahını
Adsmı sorarsan Benli Halime Mevlâ kaail olur mu böyle zulüme Bizden selâm edin Sultan Selîm'e Tâcü tahtım terfcet gel padişahım
İstanbul'da destancüığın en revacda bulunduğu devir geçen aşrın ikinci yarısıdır. Türkçe gayri resmî ilk istanbul gazetesi 1860 yılında kurulmuş Tercemânı Ahval Gazetesidir. Bu gazete halkın ilgisini toplamak için zabıta vak'alarına önem vermiş ve «Çakmakçılar Yokuşu Cinayeti» ile «Hırsız Yorgancı Mehmet» ve «Bulgar Hırsız Mihail» in maceralarını
uzunca, tefrika kılıklı röportajlar halinde yayınlamıştır. Fakat sonraları bu çeşit yazılar herneden ise hükümete hoş görülmemişi, en heyecanlı olaylar «Vukuatı Zabıta» sütunlarında bir kaç satırla kaydedilmiştir. Bu boşluğun yerini destanlar doldurmuştur.
Gazatelerde bir kaç satır ile kaydedilen fakat muhitinde geniş tepkilere sebeb olmuş zâ-bita vak'alan, yerinde mâlîmat alan halk şâirlerinin kalemiyle destan olmuşlar, ve müstakil varakpareler halinde basılan, bastırılan bu destanlar gazeteler gibi sattırılmış, o zamanlar bir gazete için hayal baskı olan 1000 nüsha destan, bir günde tükenmişdir.
Destanlar vak'alar karşısında hem tecesüs duygusu hem de kazanç kaygusu ile yazılmıştır, Bazan da vak'adan haberi olmayan bir halk şairine, vak'a ile ilgili kimseler tarafından sipariş üzerine yazdmlmıştır. Bilhassa ölümle biten hazin aşk maceraları ile cinayetler üzerine yazılan destanlarda şairler bir gelenek olarak vak'anın mazlum ve mağdır kahramanının, öldürülenin ağzından konuşmuşlardır. Bu suretle vak'ayı rivâyetden çıkarmışlar, görgü, yaşama kalıbına dökmüşler, ve bunun çok daha tesirli olduğunu bilmişlerdir.
Tam, noksan, ancak bir kaç kıt'ası zabde-dilebilmiş, matbu, gayri matbu, çok yaygın, hiç duyulmamış, görülmemiş olarak topladığımız destanların sayısı beşyüzün üstündedir. Bu satırların yayıldığı tarihe kadar istanbul Ansiklopedi maddelerinde şu destanlar bulunmaktadır :
1 — Dördüncü Sultan Mehmedin Destanı
C. l, S. 225
2 — Kasırnpasah Arab Süleymanın Destanı
C. l, S. 317
3 —- Alemdar Mustafa Paşa Destanı
Derviş Osman C. 2, S. 595
4 — Babalık Destanı
Ali Galib C. 2, S. 630
5 — Tramvay Destanı
Ali Galib C. 2, 631
6 — Hacı Aprahamm Destanı
C. 2, S. 889
7 — Galatalı înee Arab Destanı
C. 2, S. 901
8 — Arasta Hamamı Destanı
DESTAN
— 4522
istanbul
ANSİKLOPEDİSİ
— 4523
DESTAN
Tosyalı Âşık Mustafa C. 2. S. 968
9 — Balıkçı Kız Artin Destanı C. l, S. 1067
10 — Hafız îlyas Destam
Çeşmî
C. 3, S. 1470
11 — Ayvazı seven hanım destanı
C. 3, S. 1656
12 — Yangın Destanı
Aznavuroğlu C. 3, S, 1729
13 — Yangın Destanı
Aznavuroğlu C. 3, S. 1729
14 — Tulumbacı Mahzun Bahaeddin Destanı
C. 4, 1828
15 — Kavasoğlu Balabanın Destanı
Âşık Râzi C. 4, S. 1944
IS — Balaban İskelesi Kahvehaneleri Destanı Âşık Râzi C. 4, S. 1954
17 — Balıkpazarı Meyhaneleri Destanı
Âşık İbrahim C. 4, S. 2029
18 — Barutcuoğlu Dikran Destanı
C. 4, S. 2128
19 — Baskın Destanı
Gedâî
C. 4, S. 2148
20 — Baskın Destanı
Âşık Eâzi C. 4, S, 2150 21— Baskın Destanı Âşık Râzi C. 4, S. 2151
22 — Baskın Destanı
Âşık Râzi
C. 4, S. 2152
23 — Tophaneli Basrinin Destanı
Âşık Râzi C. 4, S. 2157
24 — Bayazıd Hamamı Destanı
Konyalı Âşık Mehmed C. 4, S. 2242
25 — Bayazıd Meydanı Destanı
Uryânî
C. 4, S. 2253
26 — Bandırmak Taşçı Bayram Destanı
Âşık Râzi
C. 4. S. 2290
27 — Suşehirli Bayram Ağanın Destanı
Âşık Râzi C. 4, S. 2292
28 — Bedestan Güzelleri Destanı
Âşık Râzi C. 5, S. 2363
29 — Tulumbacı Bedrinin Destanı
C. 5, 8. 2373
30 — Tulumbacı Ahmed Bedrinin Destanı
C. 5. S. 2376
31 — Sergüzeşt Destanı
Destancı Bedri C. 5. S. 2380
32 — Kalyoncu Behram Destanı
Galatah Hüseyin Ağa
C. 5. S. 2387 •33 — Bekâr Uşağın Evlenme Destanı
Gedâî
C. 5. S. 2404 34 — Bekçi Civan Destanı
C, 5. S. 2412 ,35 — Bekçi Destanları
C. 5, S. 2418
36 — Çulha Bektaşın Destanı
C. 5, S. 2436
37 — Berber Destanı
Sivaslı Âşık Veli C. 5, S. 2522
38 — Kayıkçı Beyoğlunun Destanı
Vâsıf Hiç C. 5, S. 2710
39 — Küpeli Beyoğlunun Destanı
Vâsıf Hiç
C. 5, S. 2712
40 — Kozlucah Tâbirin Destanı
Vâsıf Hiç
C. 5, S. 2750
41 — Balıkcıgüzeli Bigalının Desteni
Aşık Râzi C. 5, S. 2762
43 — Yorgancı Bilâîin Destanı §ık Râzi C. 5, S. 2767
43 — Telli Binnaz Hanım Destanı
Âşık Râzi C. 5, S. 2808
44 — Boşnak Ağa Destanı
Vâsıf Hiç
C. 6, S. 3022
45 — Berber İstefo Destanı
C. 6, S. 3034
46 — Hâcer Çiraym Destanı
Vâsıf Hiç C. 6, S. 3101
47 — Bulgaroğlu Destanı
Vâsıf Hiç C. 6, S. 3112
18 — Büyükada Cinayeti Destanı C. 6, S. 3204
49 —- Üsküdar Büyük Kamam Destanı
Âşık Veysel C. 6, S. 2382
50 — Büyük Hareketiara Destanı
C. 6, S, 3285
51 — Kazdağlı Câferin Destanı
Âşık Veysel C. 6, S. 3330
52 — Cağaloğlu Hamamı Destanı
Ali Camie Ağa C. 6, S. 3345
53 — Mekteb Kalfası Celâlin Destanı
' Afif Efendi
C. 6, S. 3414
54 — Salmatomruklu devriyenin Destanı
C. 7, S. 3526
55 — Haleblioğhmun Meyhanesi Destanı
C. 7, S. 3552
56 — Kalpakcılarbaşı Destanı
C. 7, S. 3766
57 —- Vezir Hanı Meyhanesi Destanı
Hârâbat Haçik C. 7, S. 3817
58 — Köçek Oğlanlar Destanı
C. 7, S. 3845
59 — Çeşmemeydanı Destanı
Tatar İsmail C. 7, S. 3878
60 — Tersane Çıplağı Destanı
' C. 7, S. 3925
61 — Attar Civanı Destanı
C. 7, S. 3940
62 — Çorum Vapuru Yangını Destanı
Kemal Bülbül C. 8, S. 4110
63 —- Balıkçı .Dikranın Destanı
Vanlı Dikran C. 8, S. 4180
64 — Kayıkçı Daniyal ile Hanım Muaşakası Destanı
Âşık Râzi C. 8, S. 4228
öa — Görücü Davidin Destanı
Aşık Râzi
C. 8, S. 4277 66 — Kayıkci Deli Lazm Destanı
Âşık Râzi
C. 8, S. 4358 C7 —.Dellâk Destanı
C. 8, S. 4367
DESTAN, DESTAN SATICILARI — İstan-bulun seyyar gazete satıcılarının öncüsü olmuş ayak takımından mürâhik yahud dört kaşlı gençler idi; İstanbulun ilk gazeteleri sucu ve tütüncü dükkânlarında satılır iken destancılara (B.: Destan, Destancılar) Galata Köprüsünün üstünde, Köprünün iki başındaki meydancıklarda, Yeni Camiin arkasında, Mahmudpa-şa Yokuşunda, hattâ Kapalı Çarşıda Bitpaza-rmda rastlanırdı; hepsi uçan, pırpırı, başda kalıpsız fes, kâküller perişan, perçemler afili,
Destan satıcı delikanlı (Resim: Sabiha Bozcah)
DESTAN (Tırnatrah)
— 4524
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
4525 —
DESTAN (Tımavalı)
omuzdan düğmeli yelek, kuşağın ucu belden aşağı sarkık, yarını fransiz pantalon, çoğu ço-rabsız çıplak ayaklarda yumurta ökçeli şıpıdık, gözler mahmur, bakışelar baygın, sakal tıraşı ihmal edilmiş, yayık ağızla, çatlak sesle, bâzıları da makamlı makamlı nağmeler yaparak ellerinde penbe, mavi, yeşil, sarı kâğıdlara basılmış destan varakpâreleri ile dolaşırlardı. Destanların en revaç bulanları bıçkınlık, kopukluk, tulumbacılık, külhanbeylik maceraları idi; kabadayılık yolunda kahbece öldürülmüş «Sandıkçı Şükürün Destanı», «Yorgancı Sadı-kın Destanı», «Hacı Hizanın Destanı», ince has-talıkdan ölen meşhur tulumbacı «Çiroz Alinin Destanı». Destancı semaî kahveleri okuyucusu ağzı ile faraza şöyle başlardı :
Gûşeden ağlasın zulmü feleği Hangi ferdîn olmaz ciğeri sûzan Ne bale uğradı dünyâ meleği Bırakdı cümlenin kalbine hicran
Esrarkeşlerin dalga duman hâli, kılıbık erkeklerin ahvâli, bir iş tutup baltaya sap olamayan âvâre gencin macerası, kaynana gelin geçimsizliği, gaco evinde zamparanın basılması gibi mizah vadisindeki destanları da, kendileri de o yolda kanad çırparak faraza şöyle bağırırlardı :
-
İmam Efendiye gönül verip kırk yıllık
karısından ayıran, dızgallıya çatır çatır varan
dokuz kocadan arta kalmış yengemin destanı...
on para!..
-
Üç otuzundan sonra komşunun delikan
lı oğluna abayı yakan, kara sevda getirip ken
dini Kızkulesinden denize atan kaynanamın
destanı... on para!..
îdâreci Mahsusanın köhne teknelerinden bir vapuru Karadenizde batmış, pek çok gemici boğulmuşdu, 8-9 yaşlarında idim, lala gibi yanımdan ayrılmaz 15-16 yaşlarında Beşir adında zenci bir uşağımız vardı; «gene yaşında Ka-radenizin kara sularına gömülüp üç öksüzünü boynu bükük bırakan lostromo Kasımpaşâlı Câ-ferin Destanını» okuyup ağlaşdığımızı hiç bir zaman unutamam.
Zamanımızda zabıta vak'alarını hikâyeleş-diren muhabirlerle röportaj muharrirleri destan şâirlerinin pabucunu dama attı. Artık destanlar çok ender olarak yazılıyor, pek o kadar rağbet de görmüyor. Destancılara da iş kalma-
dı; onların yerlerinij yine ayııı yerlerde, bilhassa Köprü üzerinde «yeni çıkan şarkılar» diye risaleler satan ve hepsi istisnasız hâneber-duş serseriler aldı.
Sermed Muhtar ALUS
DESTAN (Tmıayah) _ 1895 ile 1900 arasında Tophanede Kapuiçi Hamamında natır aslı Tırnavalı gaayetle dilber bir çingene genci olup devrinin kalenderleri arasında hizmetindeki nezâketi ve muhabbetli zarafeti ile ayrıca şöhret bulmuşdu; bir akşam yine o civarda Kömürcü Sokağında Kömürcü diye meşhur koltuk meyhanede Tophanenin yağlı kara kaldırım itlerinden Çopur lakabı ile meşhur bir yük arabacısı tarafından bıçaklanarak öldürülmüş, cinâygün hemen işlendiği anda hırvat asıllı meyhaneci Barba İstelyo da bir balta ile kaatil Çopuru katlederek kaçmışdır. Tophane ketebesinden Üsküdarlı Âşık Râzi o çifte cinayet gecesi Berber Hakkı adında gene bir arkadaşı ile beraber orada bulunup müdhiş vak'-amn şahidi olmuşlardır (B.: îstelyo, Barba) Âşık Râzi bu ucinâyet üzerine şu tarihi yazmışdır:
«Natur Kıbti Destanım sehid oklu âh..» 1318 = (M. 1900 - 190Î)
Cinayeti ayrıca 9 bab üzerine 27 kıt'alık bir destan ile kalem diline vermişdir; destan şudur:
ı
1. Dokuz bab üzre destan Neden vuruldu Destan Tırnavalı civelek Kıfati güzeli fettan
1. Kapuicittde natır Pek sayardı hal hatır Gaayet ile şen şatır Semtinde şahı bütan
S. Eğri durur daJfesi Esmerlerin enfesi Ruhleri Hind canfesi Sırtında güllü mintan
n
4. Çatuk kaşdan bellidir Bıkkındır celallidir
Albenisi var ama Çakırpençe ellidir
-
Üstünde bir don gömlek
Mercan terlikli melek
Laubali civelek
Pegtemalı tellidir
-
Nabza göre şerbeti
Ülfeti muhabbeti
Medholunur hizmeti
Aşkbaz kavak yellidir
m
-
Kömürcü meşhur koltuk
Müşterisi it kopuk
Nice mühmel dilberan
Nice hizan yalturuk
-
Topçuların çarşusu
Sokak hamam karşımı
Destan o bir içim su
Olur tezgâha batak
-
Kara kâkülü reyhan
Gelür bir akşam Destan
Nalını tıkırdatan
Bıçkın vuruşa topuk
IV
-
Çopur iıg beş karafa
Çakmış tütsülü kafa
Çamurlaşır bulaşır
Tezgâhda her tarafa
-
Görüp Destan şehbazı
Saydetmekçün palazı
Sulanıp yavşan ağzı
Başlar îniâlı lafa
-
Sarhoşdan korkmuş deli
Sakardır itin eli
Terslenince besbelli
Büsbütün döner kafa
13. Ne güler ne sıntır Ne hal bilir ne hatır Herif şekli beşerde Dolaşır huysuz katır
14. Külli avlundan, başka
Mübtelâ derdi aşka
Gördü mü bir mebîikaa
Akdeağzın oynatır
15. Koltuk koltuk dolaşır
Güzellere bulaşır
Avaç yalar sırt kaşır
Bir yandan da parlatır
VI
16. Çopur dirlerdi ana
Eli bulandı kana
Kapuiçinde natır
Kıydı şah balabana
17. Yok dini aıilUyeti
Ne de meskeni semti Bir kuduz sokak iti Âhır külhanda yatır
18. Kâh unutur kâh özler
Köşe bası yol gözler
Yolda kocar öküzler
Tabanlan nallatır
vn
-
Her dilberin baltası
Gelmez derdin arkası
Bir sikirdim gördü mü
Çevirir yol ortası
-
Bir kopuk arabacı
Kuvvet zehirden acı
Gelir esnaf haracı
Tophanenin haytası
-
Yağlı kara çomardır
tşi gücü kumardır
Hak ettiği şamardır
Suratının ortası
vra
-
Çopur vurdu Destans
Kıbti sahi babanı
Kömürcü Meyhanesi
Kıpkızıl civan kanı
-
İtin yok edeb an
Hak etmişdi şaman
U-..
DESTAN AĞA
_ 4526 —
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
— 4527 —
DESTEGÜL
Pâdişâh sarıklarına da «Destan Hümâyun»
denilirdi.
Mevkiie, mesleğe göre çeşidli şekilde sarık sarmak bir hüner, adetâ ihtisas işi idi. Pâdişâh sarayında enderun ağaları içinde sarıkçı ağalar vardı. Büyüklerin kapularmda da, vazife başında, hususi hayatlarında sokakda veya evde giyilecek kavuklar ayrı ayrı şekilde sarılmış sarıkları ile hazır durur, kavuklar sarıkla-rıiîe kavukluk denilen sureti mahsusada yapılmış raflar üstünde muhafaza edilir, dülbertd-leri, destarları tozlanmasın diye de üzerlerine kavuk örtüleri atılırdı. Meselâ Kafesi bir destan sarmak, saatlerce süren bir iş idi.
DESTÂEÎ MUSTAFA PAŞA ÇEŞMESt — (B.: Abacı Çeşmesi).
Bir Destebaşı ve Layharin kefeni içinde iki mürâbik
Külhan Beyi (Resim: Sabiha Bozcah)
Atılırken dışarı Bıçakladı civanı
34. Gel gör Hırvat Barbarı O koca kıllı ayt Kapınca bir baltayı Çıkcfe Çopurun cam
IX
25, Ştuomulu Hakkı Berber Râzi ile beraber Şâhid olup vak'aya îşte verdiler Haber
28. Âferinler Barbaya
Rferdîik budur bî riya Firar eyledi gitti Kim sorup kim araya
27. Âlem yandı Destana Şefaid olup yatana Lanet olsun Çopura Cehennemlik şeytana
DESTAN AĞA (Tüfenkci) — 1880 ile 1885 arasında saray tüfenkcilerinden bir arnavud; bu ademin hakkında Üsküdarlı halk şâiri Tophane ketebesinden Âşık Hâzinin ağır bir hicviyesi vardır :
Kega mı toska mı bilemem iblis Posbıyık zebani kılıklı habis Cehennem kütüğü bir şakı lûtî Dsstan adt ider destanı telvis
Bir sâribül leyli vennihar kafir Sayılmaz mcl'unun işleri bir bir Habisi raücmelen ideyim teşhir Libâsı katranı Merek telbis
Bhremen sima ki oynatur aklı İfrit pençeleri kara tırnaklı Engerek gözleri kanlı çapaklı Teke gibi kokar öyle rezil pis
Kasem ki kâfiri mfisiim nümâdır Güzeller başına şerir belâdır Şek ve şübbe yok ki mehdi zinadır Dini kuru ırzu namusu müflis
Nice gül goncası sahi babam Nefsi leîminin itmiş kurbânı
Bonyunda üç nefer dilberin kaanı Berdar edilecek pelîdi habis
Râzi Tüfenkci Destan Ağanın akıbetini de şöyle anlatıyor : «Petnahordan ve Kısır Dereden öte Hırsız Yatağı denilen mevkide kuşakla boğuldukdan sonra bir kaç yerinden bıçaklanmış cesedi bulundu. Yapılan tahkikatda o günlerde Tophanenin kaldırım itlerinden Süslü Paraşkeva ve Kemerburgazlı bağçıvan Ma-nol adında iki rum genci ile sık sık görüsdüğü, cinayetin başka bir yerde işlenerek cesedin Hırsız Yatağına götürülüb atıldığı tesbit edildi, lâkin maznunlar hakkında kaatil olduklarına dâir delil bulunamadı. Bir rivâyetde çıkdı, Debreli bir arnavud beyi kendi yakını bir gence tecâvüzünü öğrenerek katlettirmişdir dediler. Vücudu vâcibül izâle şerir olduğundan zabıta da vak'anın üstüne düşmedi» (B.: David, Gürcü), Bu Destan Ağanın bir marifeti de hafiyelik idi, o yoldan da çok can yakmış olacak-clır.
Vâsıf HİÇ
DESTAR — Kavuk, külah, fesin etrafına sarılan sarık; sank'ın aydınlar ağzındaki adı. Eski toplum hayatında ise, mesleğe, mevkie, memuriyete göre destarm sarılma şekilleri tesbit edilmişdi, külahın veya kavuğun üstünde bir dest ar, sarık, onu taşıyan kimsenin içtimaî mevkiinin bir alâmeti farikası gibiydi (B.: Sarık).
Aşağıdaki mısra, Nedim'in hamamiye gi-rizgâhlı meşhur kasîdesindedir :
Kemer küsiste prâkende kûşei destar
Yine Nedim, esmer güzeli bir gencin basındaki sarığı gece yeni doğmuş hilâl şeklindeki aya benzetiyor :
Mehi nev resmidir destârın ey şûhi siyehçerde
Şu beyit, de Rûhî'nindir :
Bir nâhaiefi cübbe vü destar ile görsen Eylersin anın cübbe vü destânna ikram
Mevleviler deve tüyü renginde bir keçe külah giyerlerdi, adına tarikat . ağzında «Sikke» denilirdi; sarığa da «Destarışerif» denilirdi. Yeşil renkli olan destan şerifi büyük dede efendilerin ve ancak şeyhin hususî izinnamesi ile sadabilirler, şâir dervişler sikkeyi sarıksız taşırlardı (B.: Sikke).
DESTEBAŞÎ — XVII. Yüzyılın son seneleri ile XVIII. Yüzyılın başında isimleri meçhul kalmış birkaç kalender tarafından istanbul sokaklarına düşmüş hâneberduş, ve bilhassa tercih ile zina veledi mürâhik veya nevhat oğlanlar toplanarak «Layhariye» yahud «Kalen-deriye» adını verebileceğimiz bir tarikat olarak kurulmuş ve tekkeleri de istanbul çarşı hamamlarının külhanları olan, ve XIX. Yüzyılın ortalarnua kadar devam etmiş eski istanbul Külhan Beyleri teşkilâtında her on nefer külhanbeyi oğlanın başında bulunan apaşın unvanı.
Tekkeleri hamam külhanı olan bu apaşlar fetanbulun büyük çifte hamamlarının külhanlarında yerleşmişlerdi. Her külhanda Külhancıya «Baba» derlerdi, o külhan tekkenin aşcıbaşısı yerinde idi, Destebaşı da tekkenin şeyhi yerinde idi. Külhanlara 11-15 yaş arasındaki oğlanlar alınır, bu kimsesiz ve veledizinâ çocuklar Destebaşılar tarafından seçilir, külhana alındıkları ilk gece de, yine destebaşı eliyle ana doğması çınî çıplak soyularak yine aynı şekilde soyunmuş az kabaca ve külhanın malı diğer bir oğlan ile «Lauharın Kefeni» denilen bir gömlek içinde koyun koyuna yatırılırdı, bu gömlek, iki kollu ve iki yakalı olup içine giren iki çıplak oğlanın başlan ile dört ayağı görünür, birinin sağ ve öbürünün sol kolu dışarda olup birer kollan gömlek içinde kalırdı.
Dostları ilə paylaş: |