İstanbul ansiklopediSİ istanbul Hanımı Resim : Sabiha Bozcalı



Yüklə 5,85 Mb.
səhifə74/91
tarix11.09.2018
ölçüsü5,85 Mb.
#80346
1   ...   70   71   72   73   74   75   76   77   ...   91

masında ısrar edince; onu da azlettirdi ve yerine Ebülmeyâmin Mustafa Efendiyi tâyin ettirdi.

«Fakat Deli Ferhad Paşa daha Anadoluda iken ordunun zabtu rabtını elinden kaldırdı, üstelik levendleri de Anadolu köy ve kasabalarında türlü şenîâne tecâvüzde bulundular. İstanbula akın akın şikâyetçiler gelmeye başladı. Ferhad Paşa azledildi ve kahrından öldü. O sırada yeni şeyhülislâm da eceli ile ölünce Sun'ullah Efendi tekrar şeyhülislâm oldu. Saray muhiti de Derviş Paşadan yüz çevirince Pâdişâha, sadırâzamın liyakatsizliği ve bütün mesuliyetin onda olduğu- açıkça anlatıldı, Ana-doludan gelen şikâyetçilerin feryadı, acı hikâyeleri gene Sultan Ahmedi Derviş Paşaya karşı gazaba getirdi. Bir gün saraya davet edilen Derviş Paşa huzura çıkar çıkmaz Sultan Ahmedin bir işareti ile hükümdarın gözü önünde boğularak îdam edildi».

Derviş Paşanın îdam tarihi 9 aralık 1606 dır. Yine Naîma Efendi bu idamın asıl sebebini şöyle anlatıyor :

«Gaayet zâlim, tamahkâr ve hasis adamdı. Mutemedi bir yahudi vardı. Bütün para işlerini onun eline bırakmışdı. Sadırâzam olunca De-mirkapuda bir saray yapdırtmağa başladı. Yapı parasını yahudi kendi kesesinden harcıyor, sonra vezirden olmak üzere gaayet nâmuskâ-rane bir masraf defteri tutuyordu. Sarayın bitmesine yakın Derviş Paşa bu masraf defterini görmek istedi; ve şöyle bir göz atarak: — Çok gitmiş., şaşılacak şey!., diye kaşlarını çattı. Yahudi vezirin zâlim ve tamahkâr bir adam ol" düğünü bildiği için ,bir behâne ile kendisini öl-dürterek saraya bedavadan konmak istediğini anladı, paşanın elinden masraf defterini alarak gözü önünde yırtdı ve ateşe attı:

— Sultanım!., ben de defteri senden para istemek için tutmadım., bütün malım sen efen-dimindir.. saray size nâçiz bir hediyemdir!.. dedi. Zâlim tamahkâr da bu söze inandı ve pek hpşnud oldu. Fakat yahudi yapı yerine gider gitmez ameleye gizlice talimat vererek sarayın bodrumundan Pâdişâh sarayının bağçesi altına doğru gizli bir yeraltı yolu kazdırdı ve ağzını da taş ile kapattı. Sonra Sarayı Hümâyunda Kapuağasına giderek : — Vezirin Pâdişâhımıza suikasdı vardır!., dedi ve gizli yolu ihbar etti. Padişahın gazabının asıl sebebi bu vak'adır». Derviş Paşa kara yağız, gaayet iri yapılı bir

DEEVlŞ MEHMED PAŞA (Çerkeş)

— 4508 —


istanbul

ANSİKLOPEDİSİ

— 4509 — DERVİŞ MEHMED PAŞA (Yağlıkcızade)


adamdı; Naîma «Guuli beyaban» diyor. Pâdişâh huzurunda boğuldukdan az sonra yerde yatan cesedi ayağını oynatmış, 17 yaşındaki Sultan Ahmed yerinden fırlayarak hançerini çekmiş ve kendi eliyle hançeri vezirin boğazına saplamışdı; «Kıydı Dervişine şah» mısraı eb-ced hesabı ile 1014 rakamım verir ki hicrî takvim üzerine idamının tarihidir. (B.: Cellâd Mezadı, cild 6, sayfa 3428).

DERVİŞ MEHMED PAŞA (Çerkeş) —

XVII. asır vezirlerinden ve Dördüncü Sultan Mehmedin sadırâzamlarmdan; çocukluğu ve ilk gençliği i karanlık içindedir; devrinin şöhretlerinden Tabanıyassi Mehmed Paşanın sadırâzam-lığında kâhyalığını yaparken adından bahsedü-jııeye başlanmış olan bu zâtin azadlı kölelikden yetişmiş olduğu tahmin edilebilir; devrinin vezirlerinin büyük çoğunluğunda görüldüğü gibi bir devlet adamı için gereken tahsilden, bilgiden mahrum, «iş başarır adam» şöhreti ile yükselmişlerdendir. Tabanıyassi Mehmed Paşanın kethüdâhğından sonra Şam ve Diyârıbekir valiliklerinde bulunmuş, 1639 Dördüncü Sultan Murad tarafından Bağdadin geri alınmasından sonra vezir rütbesi ile Bağdad Valiliğine tayin edilmişdi. Bağdad valiliğinde üç yıl kadar kaldı, uzun zamandanberi harb sahası olmuş bu eyâletine huzur ve refaha kavuşdurdu. Haleb, Aııa-dolu,Silistire ve Bosna' Beylerbeyliklerinde (Valiliklerinde) dolaşarak Girid Harbi içinde Çanakkale Boğazı muhafızlığına tâyin edildi 3 ekim 1652 de Hüsambeyzâde Ali Paşanın yerine Kaptanıderyâ oldu (21 rebiülâhir 1063 21 mart 1653 de de Tarhuncu Ahmed Paşanın yerine sa-dırâzam oldu (B.: Ahmed Paşa, Tarhuncu, cild l, sayfa 426). Sadırâzamlığı (16 zilhicce 1064) 28 ekim 1654 tarihine kadar l sene, 7 ay, 8 gün sürdü; sadâretindeki tek önemli vak'a Kaptanıderyâ Kara Murad Paşanın kumandanındak'i Osmanlı dallanmasının Çanakkale Boğazında Venedik donanmasına karşı kazandığı bir deniz zaferidir (B.: Murad Pasa, Kars), Yıllarca önce sadırâzanılık etmiş Kara Murad Pasa makaamı için kuvvetli ve tehlikeli bir rakib idi; Boğazdaki deniz zaferinden sonra Derviş Mehmed Paşanın mevki çok daha nâzikleşdi. Bu endişenin üzüntüsü ileri yaşının zaafı ile birleşdi; boğazına düşkün bir adamdı, Galatada bir aşçıya sureti mahsusada yapdırtdığı balık çorbasından ziyâde yediği bir akşam bir buhran geçirdi, ertesi gün de Divânı Hümâyunda bulunurken

ikinci bir kriz geldi, hemen kendi sarayına döndü ise de felç geldi; vak'anüvis şunları yazıyor: «...zilkaade ayında önce bir tarafına felç geldi, divan işlerini (devlet işlerini) Yusuf Paşaya bırakıp ahvâli pür melalini pâdişâha arz etti; pâdişâh o sırada Üsküdar Sarayında oturuyordu, hekimbaşıya emretti, o da tıb fenninde mahir hekimlerle giderek bâzı ilâçlar verdi ;paşaya hatırını hoş tutasın diye bir teselli hattı şerifi geldi. Pâdişâh o ayın sonunda Üsküdar Sarayından Yeni Saray (Topkapusu Sarayına) göç etti. Vezir hastalandığı için esnaf narhı terk edip bildikleri gibi alup satmaya başlamışdı. Zilhicce başında ikinci bir inme ile öbür tarafı da hareketdeıı kaldı. Mührü hümâyunun artık başka bir zâte verilmesi gerekirdi: Fakat kurban bayramı yaklaşmış idi, mefluç vezirden mûtad olan bayram peşkeşinin alınması için azli bayramdan sonraya bırakıldı...»

Derviş Mehmed Paşanın .azlinden sonra mührü hümâyun İbşir Mustafa Paşaya gönde-rilli (B.: İbşir Mustafa Paşa). Derviş Paşa (5 rebiülevvel 1065) 13 ocak 1655 de vefat etti. Vak'anüvis anlatıyor: «...ağalığından beri çok zengin adam olarak tanmmışdı, pek çok malı ve nakdi çıkdı; 95,000 filorin (altın) ve 800 kese esedî kuruş nakid ve cevahir, altın ve gümüş eşya ve tuhaf ü nevadır (antikalar), kethüdanı Ali Ağa tarafından hâzine defteri ile pâdişâha teslim edildi. Ali, defter dışında cevahire müteallik nâdir eşya ile iki sandık ile her birine biner kese akçe kiymet biçilen iki murassa hançeri de pâdişâha vererek sadâkatini gösterdi. Bunlardan mâda sarayındaki şâir eşya, kürkler, kıymetli kumaşlar, kıymetli tüfenkler, kılıçlar ki hazinede eşleri bulunmayan nâdir şeylerdi, cümlesine hazîne adına el kondu;..»

Aslı çerkes olan Derviş Mehmed Paşayı, vakti ile hazinedarlığında bulunmuş bendelerinden Halebde yerleşmiş Murtaza Ağa da şöylece anlatmışdır: «Her zaman, seferlerde bile pek temiz, pek sık giyinir muhteşem ve vekarlı adamdı. Nefis ve leziz yemekleri ve içkileri de severdi. Bendelerine, adamlarına da çok iyi bakardı. Sakalı köse gibi gaayet az olup bıyıkları yakasından aşağı kadar uzun, her bıyığı iki sakal vardı. Destârını bir acâib, bozuk düzeri dardağan sarardı; levend yapılı, meşrebi rindâne, latifeye mail muhteşem bir vezirdi».

Hüsnü KINAYLI

DEEVİŞ MEHMED PAŞA (Morali) —

İkinci Sultan Mahmudun sadrâzamlarından 1765 de Morada Anaplide doğdu, Rüstem Ağa adında birinin oğludur, gene yaşında Morali Ahmed Paşanın hizmetne girmiş ve o kapıda yetişerek paşanın mühürdarlığına kadar yükselmiş, oradan devlet hizmetine geçerek Balıkesir, Antalya, Kütahya mutasarrıflıklarında bulunmuş, vezir rütbesi ile Bursa Sancağı mutasarrıfı iken. pek nüfuzlu devlet adamı Halet Efendi tarafından -gizlice İstanbula davet edilerek Halet Efendinin entrikası üe azledilen Rauf Paşanın, yerine 5 ocak 1818 de sadırâzam olmuşdur, iki sene kadar süren sadâretinde Halet Efendinin bir uşak-kuklası olmuşdur ki İstanbulda yeniçeri zorbalığının azgın devrine rastlar. Kum-kapuda. Ermeni Kilisesinin tamir yapısında bina ırgadları ile kolluk neferleri arasında haraç alma kabadayılığı yüzünden çıkan bir kavgada, ırgadlara mağlub olan kolluk neferlerinden birinin, c civarda bulunan bir kadınlar hamamına dalub gizlenmek istemesi, ardından ır-ga:Uarınd.3 pervasızca hamama girmesi, çıplak kadınların dehşet içinde kalarak bağrışmaları, bu hengâme arasında neferin ırgadlar tarafından katli îstaııbulda çok heyecanlı akisler yapmış, sadırâzamın bu çirkin zabıta vak'ası karşında da kayıdsızlığı ve aczi padişaha gereği gibi anlatılarak Derviş Mehmed Paşa 5 ocak 1820 de de azledilmiş, Geliboluya sürülmüş, sonra tekrar devlet hizmetine alınarak Valiliklerde bulunmuş, bir ara azledilmiş, vezirlik rütbesi geri alınarak malları müsadere edilmiş, sürgüne gitmiş, Bursada sürgün olarak otururken re-câsı üzerine o sırada boş bulunan Şeyhülha-remliğe tâyin edilmiş, 1837 de yaşı yetmiş aşkın olarak îskenderiyeye gitmiş, oradan deniz yolu ile Hicaza geçerken Yenbu İskelesinde vefat etmişdîr.

' Bibi.: 1 A. Gövsa, Türk Meşhurları; Türk Ansiklopedisi; Cevdet Paşa, Tarih, XI.

DEEVİŞ MEHMED PAŞA (Yağlıkcızade) — Birinci Sultan Abdülhamidin sadırâzamla-rından; hicrî 1148 (Milâdî 1735-1736) da îstan-bulda Şehzâdebaşı civârinda Hoşkadem Mahallesinde doğdu, yağlıkçı esnafından Sultan yağlıkçı diye anılır Kadri Ağanın oğludur; mahalle Mektebinde okuma yazma öğrendikden sonra, çok güzel olduğu için babası, şehir eşkıyasından korunması endişesi ile namusu ile tanın-

mış, ricalden bir zâtiıı dâiresinde yetişmesini tercih etti; Yağlıkcızade Derviş bir müddet defterden Behçet Efendinin mühürdar yamaklığını yapdı, sonra sırası ile vezirlerden Naili P^sa-ya, Silâhdar Ali Paşaya ve Said Paşaya divitci oldu; devlet kapularmda terbiyeli, istidadlı, yetiştirilmeye lâyık bir gene olarak tanındı, kâ-•tiblikle defterdarlığa girdi, uzunca bir müddet defterdar kesedarlığı yapdı, 1182 (1768) Rus harbinde ayni vazife ile defterdar İbrahim Efendinin maiyetinde ordu ile sefere memur oldu; seferde maliye tezkirecisi. mektubcu vekili, mektubcu, 1185 de (1772) ordu Şumnu kışlağında bulunur ve kendisi henüz 37 yaşında iken Başdefterdar oldu, fakat ordu İstanbula dönünce, gençliği ileri sürülerek azledildi ise de yirmi gün kadar sonra tekrar Başdefterdar, 1189 (1775) de Sadâretkethüdâsı, ve aynı yıl içinde azledilen îzzet Mehmed Paşanın yerine, 39-40 yaşlarında iken sadırâzam oldu. Bir bucuk sene süren sadırâzamlığında en mühim vak'a 1776 da yeni bir Türk-îran harbinin başlamasıdır. Fakat yüksek ve geniş yetkili makaa-mının icab ettirdiği şiddeti gösteremedi, aşırı nezâket ve çelebiliği gevşekliğine verildi. 5 ocak 1777 de azledildi, bir gece Topkapusu sarayında Kapuağası dâiresinde mevkuf kaldı, ertesi sabah erkenden Bostancıbaşının koncabaş kayığı ile (B.: Bostancıbaşı) Silivriye sürüldü, bir kaç gün sonra da oradan alınarak Geliboluya götürüldü; bir ay kadar sonra da Gir idde Hanya valiliğine tâyin emri geldi; İstanbuldan Silivriye götürülüriken yolda îdam edileceğini zanetmiş, son derecede korkmuş, korku ile has-talanmışdı; Giride gitmek üzere Geliboludan bindiği gemide hastalığı ağırlaşdı, gemi kaptanı Derviş Paşayı Sakıza çıkarmak mecburiyetinde kaldı; Yağlıkcızade iki üç gün sonra Sakızda öldü ve orada îbrahimpaşa Camiinin naziresine defnedildi.

Hayır eseri olarak Bursa Mevlevîhânesi-nin ve Üsküdarda Nasûhî Dergâhım tamir ettirmiş, Eyyubda Büyük İskele yanında bir çeşme yapdırmışdır; gariblere karşı yardımeli son derecede açık bir vezir olarak tanmmışdı. Cevdet Pasa bu vezirin azli sebebi olarak şu fıkrayı naklediyor:

«Karasilâhdar lakabı ile tanınan Silâhdar Sevyid Mehmed Efendi kendisi ile ittifak üzere hareket edecek bir sadırâzam aramakda idi, bu maksadla saray kapusu başlarından Dâren-



DERVİŞ MEHMED SOKAĞI

— 4510 —


istanbul

ANSİKLOPEDİSİ

— 4511 —

DERVİŞ REİS




deli Mehmed Efendiyi sadâret kethüdâlığma tâyin ettirmişdi. Sadırâzam Derviş Mehmed Paşa da bâzı halleri ile kendini dile düşürünce azledildi; şöyle ki yahudiden dönme Lâtif adında bir köçek oğlan vardı. Sadırâzamın kötü yakınları : «Efendimiz helva sohbetleri tertib etseniz, Lâtifi de getirseniz güzel olur» diyerek güya paşa bu köçek oğlana maildir diye efendilerini halk ağzına düşürdüler. Helva sohbetleri Lâtifin şöhretine, Derviş Mehmed Paşanın da devletinin zevaline sebeb oldu».

DERVİŞ MEHMED SOKAĞI — Kocamus-tafapaşada Hacıhamza Mahallesi sokaklarından, ' Tünaydın Sokağı ile Alifakih Sokağı arasında uzanır, Alifakih Çeşmesi Sokağı ile kavuşağı vardır; bir araba geçebilecek genişlikde kaba-tas döşeli bir yoldur; bu satırların yazıldığı ta-rihde o kadar bozuk idi yağmurlu havalarda bir çamur deresini andırmakda di; kapu numaraları l—25 ve 10—12 olup kagir ve ahşab evlerdir (şubat 1964).

Hakkı GÖKTÜRK

DERViŞ MİRZA BABA (Şeyh) — Etyemez Tekkesi Mescidinin banisi; Fâtih Sultan Mehmedin ordusunda İstanbul çenginde ve fethinde bulunmuş olanlardan; aslı Buharı Türklerinden olub Hadikatül Cevami künyesini «Eş-seyh Derviş Mirza Baba ibni Ömeri Buharı» diye kaydediyor; kabri mescidinin yanındadır; hayatı hakkında başka bilgi edinilemedi (B.: Etyemez Tekkesi Mescidi).

Bibi.: Hadikatül Cevâmî, I. f,

DERVİŞOĞLU SOKAĞI — Eminönü İlçesinin merkez nahiyesinin Şeyh. Mehmed Gey-lânî Mahallesi sokaklarından; Eskidüyûnu umûmiye Sokağı ile Ankara Caddesi arasında da uzanır, bir araba geçebilecek genişlikde, paket taşı döşeli, yaya kaldırımlı bir aralık sokakdır; sokak üzerinde Ada Hanı, Rumeli Hanı, Barem Oteli, Nazifbey Hanının arka yüzü ve ka-pusu, Beşir Kemal Eczâhânesi, Mozan Meyva-tozu ecza deposu, l köfteci, l camcı-aynacı mağazası (toptancı), l börekçi ve dört göz kapalı dükkân vardır (mayıs 1965).

Hakkı GÖKTÜRK

DERVİŞ PAŞA (Lofçah Doktor) — Akıl hastalıkları hekimi; 1859 da şimdi Bulgaristan-

da kalmış olan Lofçada doğmuşdur, İstanbulda Mülkiye Tıbbiyesini bitirmiş, bir müddet Üs-küdarda Toptaşı Timarhânesinde (Akıl' Hasta-hânesinde) çalışmış, Mülkiye Tıbbiyesinde akıl hastalıkları muallimliği yapmışdır; bu vazifede on sene kadar kalmış (1808-1809), Fransız hekimlerinden Emmanuel Regis'nin «Precis de medicine mantal = Muhtasar akıl tababeti» isimli eserini Türkçeye terecine etmiş, kitabı basdıracağı sıralarda, 1809 da vefat etmişdir.

Bibi.: İ. A. Gövsa, Türk Meşhurları; Türk Ansiklopedisi.

DERVİŞ PAŞA

(Lofçalı ibrahim)


İbrahim Derviş Paşa (Resim: Agob Ar ad)

.— Osmanlı müşür-lerinden (Marşal-larından); harbler-de büyük yararlıkları görünmüş, kumandanlıklarda bulunmuş; seraskerliğe kadar yükselmiş, asîl ve temiz hâtıra bırakmış bir sîmâ; 1817 de Kümelinde Lofçada doğdu (ota-rihde halkının azametli ekseriyeti Türk olan bu kasaba bugün Bulgaristandadır); İbrahim Ağa adında bir zâtin oğludur. İlk tahsilini memleketinde yapdıkdan sonra medrese tahsili için 1836 da ondokuz yaşında İstan-bula gelmiş, fakat askerliği tahsile tercih ederek orduya neferlikle girmiş; âsî Mısır Valisi Mehmed Ali Paşaya karşı yapılan askerî harekatda bulunmuş, akran ve emsali asarından cesaret ve yararlıkları ile sur'atle yükselmiş, çavuş, mülâzim, yüzbaşı, binbaşı olmuş ve 1853 de 36 yaşında miralay (albay) rütbesi ile Kırım Harbine iştirak etmişdir; 1862 de liva (paşa) olmuş, Karadağ isyanında fırka kumandanlığı yapmış, 1875 de Bosna askerî valiliğine tâyin edilmişdir; Rus harbinde Kafkas kumandanlığında bulunmuş, Selanik Valisi, Diyarbakır valisi, İstanbulda Şûrayı Askerî reisi, Havsa Müşürü, kısa bir müddet de Serasker olmuşdur. Son vazifesi Rumeli fevkalâde kumandanlığıdır; 1896 da Osmanlı Ordusunun en yaşlı kumandanı bulunur iken vefat et-

mişdir. Sultan Abdülâzizin, sonra İkinci Sultan Abdülhamidin aşırı itimad ve muhabbetlerini kazanmış, Çapadaki Konağı îstanbulun edep ve irfan mahfillerinden biri olmuşdu; ramazanlarda iftarları meşhurdu; kuvvetli bir kaleme sâhibdi, bâzı meseleler hakkında fikri sorulduğu zaman çok berrak raporlar, lâyihalar yazardı.



M. Emiıı Derviş Paşa (Resim: Sezai; Türk Meşhurları Ansiklopedisinden)

Zamanın en güzel binalarından biri ve Meşrûtiyetden sonra bir aralık Dârülmualli-mat (Kız Muallim Mektebi) olan Çapadaki büyük ahşab konağı yıkılmış, arsasına Selçuk Hâtûn. Okulu yapılmışdır. • DERVİŞ PAŞA (Mehmed Emin) — «Kimyager Derviş Paşa» diye meşhurdur; ilim ve devlet adamı; 1817 de İstanbulda Ey-yubda doğdu, bir mahalle imamı ve sibyan mektebi hocasının oğludur; Muhendishânei Berrîi Hümâyundan diploma aldığında parlak başarısından dolayı 1835 de 18 yaşında iken gönderilmiş, beş sene kadar önce Londrada sonra Parisde kalmış, mâden mektebinde okumuş memlekete dönüşünde Keban, ve Ergani mâdenleri başmühendisliğine tâyin edilmişdir; liva (general) rütbesi ile mektebi Harbiye fizik ve kimya muallimliğine tâyin edilmiş, az sonrada Mektebi Harbiye müdürü olmuşdu; 1847 de ferik (tümgeneral) rütbesi ile Meclisi Vâlâ âzası oldu, dört sene kadar Türkiye-İran hududunun yeniden tahdidi için kurulan bir heyetde Türkiyeyi temsil edenler arasında bulundu, 1861 de Türkiyenin Pe-tersburğ (Rusya) büyük elcisi oldu, 1862 de Meclisi Maarif âzası, az sonra maarif nezâreti müsteşarı, Şurayı Devlet âzası; Haleb Valisi, Ankara Valisi oldu. Parisde toplanan askerî kongreye Türkiye delegesi olarak katıldı; müşir (marşal) oldu. Türk-Rus harbinden sonra Besarabya hududunun tâyini komisyonunda bulundu; 1878 de vefat etti.

«Usûli Hikmeti Tabiîye» (Fizik) ve «Kimya» isimli iki eseri vardır; İran hududu üzerinde çalışdığı sıralarda da riyası mâhiyet «Müek-kire» adı ile bir risale .yazrmşdır.

Derviş Paşa Prof. Dr. İsmail Derviş Beyin

babası, muharrir ve romancı Suad Derviş Hanımın da dedesidir.

Bibi.: İ. A. Gövsa Türk Meşhurları; Türk Ansiklopedisi.

DERVİŞ PAŞA OTELİ CİNAYETİ — 5 haziran 1956 da, Sirkecide Dervişler Sokağındaki Dervişpaşa Otelinde işlenmiş bir cinâyetdir; otel kasasını soymak için içeri girmeye muvaffak olan kaatil, elinde bulunan ağır bir demir çubukla başında sekiz derin yara açmak sureti ile otel kâtibini öldürmüş, fakat kasayı aça-mayarak kaçmışdır. Uzun soruşdurma ve araştırmalara rağmen bidâystde kaatile âid en küçük bir iz bulunamamış, otelin kömürlüğünde görülen bir çift partal yemeni polisin nazarı dikkatini çekmiş ve bu papuçlar Adlî Tıb müessesine gönderilmiş; oradan gelen raporda bu yemenilerin sağ bacağı kısa ve sağ ayağını çarpık basan birine âid oldu, köseleler arasında bol mikdarda rastlanan deniz ve alüminyon tozlarından ve nikalaj talaşlarından da, bu şahsın bir demir işçisi, daha ziyade nikalaj ile meşgul karyola imalâthanelerinden birinde çalışdığı beyan edilmişdir. Polis, Tahtakalede Uzunçarşıdaki karyola imalatçıları arasında yapdığı soruşdurnıada, 18 yaşında Tokadlı Muharrem Kalem adında böyle sakat bir genci tesbit etmiş, ve bu delikanlının 6 haziran sa-bahındanberi işine gelemediğini öğrenmişdir; fakat bekâr odalarında, hanlarında, kahvehane ve hamamlarda yapılan aramalarda Muharrem Kalem bulunamamışdır. Diğer vilâyetlere yapılan bir tamim sonunda cinayetle maznun delikanlı memleketi olan Tokatda bulunarak tevkif edilmiş ve suçunu itiraf etmişdir : «Yıllarca evvel o otelde uşaklık yapmışdım, binanın iç taksimatını bildiğim için kolayca girdim, kö-mürlükde saklandım, kasdım kâtibi öldürmek değil, bayıltmak idi; kasayı soyub bu sefil ha-yatdan kurtulmak idi» demişdir.

Gene kaatilin îdamı talebi ile adliyeye in-tîkaal vak'anın muhakeme ve karar safhası, kaatilin âkibeti tesbit edilemedi.

AH PAYANDA

DERViŞ REİS — Istinyede bir mescid yaptırmış hayır sahibi bir gemici, hayatı hakkında bilgi edinilemedi.

Bibi.: Hadikatül Cevami, II.



DERVİŞ REİS MESCİDİ

— 4512 —


İSTANBUL.

ANSİKLOPEDİSİ

— 4513 —

DERVİŞ SOKAĞI CİNAYETİ





1151 = M. 1738-1739; Saliha Kadın 1174 = M. 1760-1761), iki taş da yazısızdır.

Bu hazirenin Dervişreis Mescidine âid olduğunu tahmin ediyoruz.

Bibi.: R. E. K. Hasan Ülçek ve H. Erakdan, Gezi notu, 1966.

PKRVİS SOKAĞI CİNAYETİ — 1897 de

Beyoğlunda Caddei Kebir ile Tepebaşı Caddesi arasında uzanan Derviş Sokağında Madam Claudia Cavalli (Klodya Kavalli) adında bir italyan kadınının işlettiği bir pansiyonda işlenmiş bir cinayettir. Zamanımızda Caddei Kebîrin adı «İstiklâl caddesi», Tepebaşı caddesinin adı «Meşrûtiyet caddesi», Derviş sokağının adı da «Piremeci sokağı» dır. Gecen altmış-yedi yıl içinde sokağın manzarası da çok değişmiş, 1897 de «İtalyanm Pansiyonu» diye anılan ve bir Rum zengininin malı olan konak yavrusu da bugün mevcud değildir.

Kırım Harbi başlarında, 1852 ile 1853 arasında bir İtalyan taşçı ustası olan kocası ile be-


DERVİŞ REİS MESCİDİ — Boğazicinin Rumeli yakasında İstinyede idi; Hadikatül Ce-vâmi : «Banisi sefine reislerinden bir sahibi hayırdır, kendi dahi mescidinin mihrabı önünde medfundur, kabir taşında târihi yokdur; mahallesi vardır» diyor.

Zamanımızda mevcud değildir. İstinyede Derviş reis adında bir mahalle de yokdur. Yeri kesin olarak tesbit edilmedi; 1966 da İstinye-nin en yaşlı adamı, yası doksanı aşmış, hem de hafızası gaayetle zinde Demirci Ali Usta İstinyede Tersanenin Gümrük Kapusu denilen yerinde, adını hatırlamadığı bir mescid bulunduğunu söylemişdir ki bu gün o mevkide, etrafı çevrilmiş bir ağaçlık altında 6 kabir taşı bulunmaktadır; bu zâtin rivayetine göre zamanımızdan yetmişbeş yıl kadar evvel, 1885-1890 arasında çok harab bir halde bulunan bina bir saman deposu olarak kullanılmakta imiş. Altı kabir taşından dördünün kitabesi vardır (Afife Kadın 1141 = M. 1728-1729; Abdürrahman Efendi 1148 = M, 1735-1736; Mustafa Efendi

Pansiyoncu Madam Kavaili ve uşak Arnavud Remo (Ressam Sabifaa Bozcalının Kompozisyonu)

raber 16 yaşında iken İstanbula gelen Madam Klodya Kavalli 1860 da kocası ölünce memleketine dönmemiş, kocasının hastalığı sırasında tanıştığı ve seviştiği bir Rum doktorun yardımı ile Derviş Sokağındaki konağı tutarak pansiyonculuğa başlamıştı. Pansiyonunun kiracıları istisnasız Avrupalı bekâr erkeklerdi, ve o âlemin mensupları arasında Madam Kavalli, bekâr konuklarının her türlü hâline göz yuman bir ev sahibi olarak tanınmıştı. İki katlı konağın sekiz odasında oturan sekiz frenk, bâzı geceler tek yataklı odalarına yanlarında bir yosma kadın yahut bir sikirdim delikanlı ile huzur içinde gelirlerdi, ve ertesi sabah madamdan iki kişilik kahvaltı istedikleri zaman ya-nındakini: «Akşam Kondordiyada tanıştım, geç vakte kadar dans ettik, evi Fenerde, uzak olduğu için elbette ki gönderemezdim şu güzel kızı yalnız; Matmazel Eleni Pidâkis..», yahut: «Akşam çok içtim, sarhoş oldum, şu nâzik delikanlı olmasaydı evime gelemezdim; Dimitri Talasso..» diye takdim eder ve madam güzel matmazel ve nâzik delikanlı ile tanıştığına memnun olduğunu söylerdi.

1895 de Madam Kavalli 60 yaşında idi, hâmisi, dostu ve meneceri Rum doktor da çoktan ölmüş, kendisi de uşak adı altında şehbaz jigololar ile gönül eğlendirmekte idi. Bir ze-berdest oğlandan bıkınca tatlılıkla yol verir, yenisini tedârik etmekte de hiç güçlük çekmezdi; 1895 de Yani adında İmroz adalı Rum uşağını uzaklaştırmış, aslı Arnavutluğun İpek kasabasından Ramazan (Ramo) adında 17 yaşında gaayetle yakışıklı bir genç bulmuştu. Ramo bıçkın meşrep çıktı, patronu madamın âguuşi muhabbetinde pek çabuk şımarmıştı. Gençlik ve güzelliğne mağrur, yaslı kadına sık sık hakaret eder olmuştu.

O yıllarda pansiyonun birinci katında Ja-que isminde bir Fransız nakkaş, Lorando adında bir İtalyan komisyoncu ve Pierino Pescara (Piyerino Peskara) adında yine İtalyan bir maden mühendisi oturuyordu, ve Ramo bunlardan Sinyor Peskara ile pek samimî, geceleri geç vakitlere, bazân sabaha kadar odasında kalabilecek bir dostluk kurmuştu; pansiyondaki uşaklık hizmetini de hemen daima ihmâl eder olmuşdu.


Yüklə 5,85 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   70   71   72   73   74   75   76   77   ...   91




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin