169 — Safvetipaşa Dergâhı
Hocapaşa, perşenbe
170 — Sarıbaba Dergâhı
Sarıyer, pazar
171 — Selimiye Dergâhı
Üsküdar, Seîimiye, perşenbe
172 — Seyyidbaba Dergâhı
Haseki, perşenbe
173 _ gahkulu Dergâhı
(Merdiköyü Dergâhı) Merdivenköyü, pergenbe Bektaşi
174 — Şehidler Dergâhı
Rumelihisarı, pergenbe Bektâgi
175 — geyhabdullah Dergâhı
Kanlıca, perşenbe
176 — Şeyhali Dergâhı
Eyyub, O.uklubayır, perşenbe
177 — Seyhıfzı Dergâhı
Unkapanı, pergenbe Arsa
178 — Şeyhkâmil Dergâhı
Edirnekapusu, pazar
179 — Şeyhmurad Dergâhı
Eyyub, Nişancı, cuma
DERGÂHLAR
248
249
DERGÂHLAR
180 — Şeyhsadık Dergâhı
Üsküdar, Pazarbaşı, perşenbe
181 — Seyhsaid Dergâhı
Fındıklı, pazar Arsa
182 — Şeyhselâmî Dergâhı
Eyyub, Haydarbaba, pazar
183 — Şeyhselim Dergâhı
Üsküdar, Çınar, perşenbe
184 — Tâhirağa Dergâhı
Âşıkpaşa, perşenbe
185 — Tâhirbaba Dergâhı
Büyükçamlıca, perşenbe Bektaşi 386 — Valdesuîtajn Dergâhı
Edirnekapusu, perşenbe
187 — Verir Dergâhı
Eyyub ,persenbe
188 -- Yahyaefendi Dergâh)
Beşiktaş, pergenbe
189 — Yahyâzâde Dergâhı
Yay'a, perşembe
190 — Yûşâ Dergâhı
Beykoz, perşenbe
191 — Zıbımşerif Dergâhı
Taşkasab ,pazar
RİFAî
35 dergâh
192 — Alikuzu Dergâhı
(Çürüklük Dergâhı) Kasımpaşa, cumartesi
193 — Alyanak Dergâhı
Lâlezar, pergenbe
194 — Bekârbey Dergâhı
Hobyar, cumartesi
195 — Cündi Dergâhı
Altımermer, pazartesi
196 — Düğümlübaba Dergâhı
(Arabacıbaşı Dergâhı) Sultanamed, pazar
197 — Hulvîefendi Dergâhı
Şehremini, salı
198 — Kara baba Dergâhı
Atikali, salı
199 •— Karanuhud Dergâhı
Halıcılar, çarşanba
200 — Karasarıkh Dergâhı
Küçükmustafapaşa, pazartesi
201 — Kılıcımehmedefendi Dergâhı
Mevlevihânekapusu, pazar
4482
202 — Kubbe Dergâhı
Fâtih, Yenihamam , cuma 2Ü3 — Mârûfîefendi Dergâhı
Kasımpaşa, pazartesi 204 — Osmanefendi Dergâhı
Topkapusu, cumartesi 205.— Paşababa Dergâhı
(Hoca Dergâhı)
Tophane, çarşanba
206 — Râşidefendi Dergâhı
Fatih, Kadlceşmesi, cuma
207 — Saçhefendi Dergâhı
Küçükayasofya, pazar
208 — Saifefendi Dergâhı
Şehremini, cuma
209 — Saidcavus, Dergâhı
Küçükmustafapaşa, perşenbe 310 — SaHhefendi Dergâhı
Karagümrük, pazartesi
211 — Sancakdar Dergâhı
Ayasofya, cuma
212 — Sandıkcışeyh Dergâhı
Üsküdar, Tabutcular, cumartesi
213 — Saraçishak Dergâhı
Tavşantaşı, pazar
214 — Seyyahşeyh Dergâhı
Kabasakal, pazar
215 — Sultanosman Dergâhı
Otakcılar, cuma
216 — Şerbetdar Dergâhı
Mol'agürânî, cuma
217 — Seyhabdullah Dergâhı
Odabaşı Çarşısı, çarşanba
218 — Seyhârif Dergâhı
Husrevpaşa, çarşanba
219 — Şeyhhâfız Dergâhı
Üsküdar, Menzilhâne, perşenbe
220 — Seyhmahmud Dergâhı
Üsküdar, Ahmediye, çarşanba
221 — Şeyhnuri Dergâhı
Üsküdar, Tabaklar, rarganba
222 — Şeyhsım Dergâhı
Kıztaşı, pazar
223 — Şeyhülislâm Dergâhı
Eyyub, Babahaydar, perşenbe
224 — Tarsûsî Dergâhı
Mevlevihânekapusu, cuma
225 — Yahyâzâde Dergâhı
Eyyub, Camiikebir, pazartesi
226 — Yeşiltulumba Dergâhı
Unkapanı, cuma
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
SAADÎ 23 dergâh
227 — Abdüselâm Dergâhı
(Kovacıdede Dergâhı) • Koska, pazartesi
228 — Âbidçelebi Dergâhı
Kadlceşmesi, perşenbe ?29 — Balçık Dergâhı
Defterdar, cumartesi
230 — Câferpasa Dergâhı
Eyyub, cuma
231 •— Ciğerimdede Dergâhı
Kasımpaşa, pazartesi
232 — Çakırağa Dergâhı
Edirneköprüsü, cuma 283 — Ejder Dergâhı
Karagümrük, pazartesi
234 — Etyemez Dergâhı
Samatya, perşenbe
235 — Fmdıkzâde Dergâhı
. Yüksekkaldırım, pazartesi
236 — Ganiefendi Dergâhı
(Hallacbaba Dergâhı) Üsküdar, Tabutcular, cuma
237 — Hamidiye Dergâhı
Kadıköy, Kuşdili, pazar
238 — Hasankudsiefendi Dergâhı
Mevlevihânekapusu, sah
239 — Hasırcızâde Dergâhı
Sütlüce, çarşanba
240 — îsâefendi dergâhı
Hahcılarköşkü, cuma
241 — Kadem Dergâhı
(Halilhamidpaşa Dergâhı) Davudpaşakalesi, salı
242 — Kantarcıbaba Dergâhı
Gümüşsüyü, cuma
243 — Malatyalıismaüağa Dergâhı
Üsküdar, Ahmediye, salı
244 — Râşidefendi Dergâhı
Şehremini, pazartesi
245 — Sancakdar Dergâhı
Davudpaşaiskelesi, pazar
246 — Seyfiefendi Dergâhı
Üsküdar, Çavuşderesi, pazar Arsa
247 — Sır Dergâhı
Otakcılar, cuma
Arsa .. - -
— 4483
Şeyhcevher Dergâhı
Okmeydanı, salı
Arsa
Tag'ıburun Dergâhı
(Lâgerî Dergâhı)
Eyyub, pergenbe
SİNÂNÎ 3 dergâh
250
Harîrîmehmedefendi Dergâhı Topkapusu, cumartesi
251 — Ümmisinan Dergâhı
(Pigvâyi Tarikat)
Eyyub, Düğmeciler, earganba
252 — Zekâizâde Dergâhı
Şehremini, cuma
SÜNBÜLÎ 23 dergâhı
253— Beşikcizâde Dergâhı Davudpaşa, salı
254 — Cihangirhasenefendi Dergâhı
Cihangir Camii, pazartesi
255 — Çayır Dergâhı
(Safvetîpaşa Dergâhı) Silivrikapusu, pazar
256 — Dırağman Dergâhı
Dırağman, çarşanba
257 — Erdebil Dergâhı
258
Ayasofya, cuma Ferruhkâhya Dergâhı Balat, cuma Arsa
259
260
Hacıevhad Dergâhı Yedikule, pazartesi Hacıkadın Dergâhı Samatya, perşenbe
261 — îbrahimpaşa Dergâhı
Kumkapu, Nişancı, salı Arsa
262 — Karamehmedpaşa Dergâhı
Aksaray, cuma
263 — Keşfîcâferefendi Dergâhı
Fındıklı, cumartesi
264 — Koruk Dergâhı
Mollagîrâni, salı
265 — Mehmedağa Dergâhı
Çarşanba, cumartesi
266 — Merkezefendi Dergâhı
DERGAHLAR
— 4484 —
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
— 4485 —
DERİ CEKETLİ GENÇLER
-305 —
Merkezefendi, perşenbe
267 — Mimaracem Dergâhı
Mevlevihânekapusu, çarşanba
268 — Mirahur .Dergâhı
Yedikule, pazar
269 — Ramazanefendi Dergâhı
Kocamustafapaşa, pazartesi
270 — Sac'ıhüseyhıeıendi Dergâhı
Üsküdar, Tabutcular, pazartesi
271 — Sirkeci Dergâhı
Küçükmustafapaşa, çarşanba Arsa
272 — Sivâsî Dergâhı
Sultanselim, pergenbe
273 — Sivâsî Dergâhı
(Pişvâyi Tarikat) Eyyub, Nişancı, perşenbe
274 — Sünbüleefendi Dergâhı
(Pişvâyi Tarikat) Kocamustafapaşa, cuma
275 — Şahsultan Dergâhı
Eyyub, sah
sabân!
25 dergâh
276
Akşemseddn Dergâhı Zeyrek, cuma
277 — Altûnîzâde Dergâhı
Ağayokuşu, pazartesi
278 — Atikvalde Dergâhı
Üsküdar, pazar
279 — Aydınoğlu Dergâhı
Salkımsöğüdü, cuma
280 — Çınarlı Dergâhı
Üsküdar, Çavuşderesi, perşenbe
281 — Durmuşdede Dergâhı
Rumelihisarı, çarşanba
282 — Ekmcl Dergâhı
Sofular, cuma.
283 — Emirler Dergâhı
Siiivrikapu, cumartesi
284 — Fahreddinefendi Dergâhı
Maçka, perşenbe
285 — Hacımüştak Dergâhı
Ağayokugu, pazartesi
286 — Kuşadalı Dergâhı
Aksaray, perşenbe
287 — Mahmudefendi Dergâhı
Mevlevihânekapusu dışı, cuma
288 — Mehmedpaşa Dergâhı
Küçükayascfya, perşenbe
289 — Nalçacı Dergâhı
" Üsküdar, Tabak'ar, perşenbe
290 — Nasûhizâde Dergâhı
Üsküdar, doğancılar, cuma
291 — Nâzikî Dergâhı
Ayasofya, perşenbe ,292 —- Raufîefendi Dergâhı
Beykoz, pazar 293 — Refetefendi Dergâhı
Çarşanba, çarşanba 291 —. Safvetîpaga Dergâhı
Üsküdar, doğancılar, pazar
295 — Seyyidnizam Dergâhı
Silivrikapusu dışı, cuma
296 — gâmîler Dergâhı,
Aksaray, psrşenbe
297 — geyhhâfız Dergâhı
Beykoz, perşenbe
298 -r- geyhismâil Dergâhı
Yeniköy, salı
299 — geyhrûmî Dergâhı
Üsküdar, Ahmediye, cumartesi
300 — Ümmîahmed Dergâhı
Üsküdar, Çini'i, çarşanba
ŞÂZELÎ
3 dergâh
301 :— Ertuğrul Dergâhı
Beşiktaş, cuma
302 — Şâzelî Dergâhı s
Alibeyköyü, curna
303 — Şâzelî Dergâhı
Unkapam, perşenbe
UŞŞÂKÎ 4 dergâh
30--) — Hâlidefendi Dergâhı
306
307
Yedikule, Mirahur, cuma : Hocazâde Dergâhı Fatih, Haydar, pazartesi Şa'cızâde Dergâhı (Savaklar Dergâhı) Eğrikapu dışı, pazar Uşşâkî Dergâhı (Pişşâyi Tarikat) Kasımpaşa, perşenbe
DERGÂH — Birinci Cihan Harbi sonunda, İstanbulun düşman işgaali altında bulunduğu kara günler içinde yayınlanmış bir fikir ve sanat mecmuası;, ilk nüshası 16 nisan 1921 de çıkan ve onbeş günlük bir mecmua olan «Dergâh» ı İstanbul Dârülf urunu gençliği çı-karmışdır, imtiyaz sahibi Mustafa Nihad (Ozon) Beydir. Anadoludaki Millî Mücâdele hareketine gönül bağı olan bir mecmua olmuş, devrin seçkin kalem sahihlerinden Yahya Kemal Beyath, Ahmed Hâşim, Yakub Kadri Karaos-manoğlu, Mustafa Şekib Tunç, Falih Rıfkı Atay ve İsmail Hakkı Baltacıoğlu Dergâhın yazı ailesinde bulunmuşlardır. Ömrü iki yıl kadar sürebilmiş, ancak 42 nüsha çıkmışdır.
Bibi: Türk Ansiklopedisi
DERİ — (B.: Debbağ, Debbağhâne, ciîd 8, sayfa 4325)
DERİALİYYE — İstanbulun Osmanlı imparatorluğu zamanında kullanılmış isimlerinden biri, «Büyük Kapu», «Yüce Kapu» mâna-smdadır. (B.: Deri saadet).
DERİ CEKETLİ GENÇLER — İkinci Ci han Harbinden sonra bilhassa Avrupada, ingiltere, Fransa, Italyada, ve sonra Amerika Birleşik Devletlerinde bir «Âsî Gençlik» nesli ye-tişmişdir; bunların hayat felsefesi «Existenti-alisme» olmuş, bundan ötürü kendilerine de Existentialist (Egzistansiyalist) denilmişdir; hiç bir nizam, örf, âdet tanımayarak diledikleri gibi yaşamak, diledikleri kılık kiyâfetde dolaşmak, dünyâ zevklerinin tatmini yolunda hicab ve korkuyu atmak, bu yolda hattâ fuhuş, hattâ cinayete varınca kaba kuvvet kullanmak kendilerince mubah olmuş; ve kendi alemlerini teşhir ve bu yoldan karşının arzu ve ihtiraslarını tahrik de zevkleri arasına girmişdir; mürâhik oğlanlar, nevhat gençler, çocuk sayılacak kızlar, buluğ çağı içinde genç kızlar, bizim eski kalenderlerin «göz zinası» dedikleri tahrik yolunda, yalın ayak, yarı çıplak nümayişli kılıklara girmişlerdir.
Ve nihayet apaş argosu kelime ve deyimlerle ve hattâ küfürlerle dolu bir dil ile konuşmuşlardır; bu arada müstehcen elfâzı da sık ve yüzleri kızarmadan sarf etmişlerdir.
Resim, müzik, dans, bütün sanat telâkkileri şehevî bir vahşet gâzesine bürünmüş, içlerinden bu yeni anlamla hakiki sanatkârlar da ye-
tişmiş ve onlara bu âsî gençlik bir put gibi tap-mışdır. Kaba taş devrinin sâdece hayvan derileri ile örtülü insanları hatırlanarak deri pantolonlar, deri ceketler âsî gençlik tarafından öylesine benimsenmişdir ki batıda bir isimleri de «Deri Ceketliler» olmuşdur; bu isim Türk basınına «Meşin Ceketliler» diye geçmişdir.
Deri Ceketli bir genç nesli, kızlı oğlanlı, ge-vek sayı gerek ise cür'et ve cesaret bakımından batı ülkelerindeki emsalinden çok az ve çok zâif olarak büyük şehir İstanbulda da mevcud-dur. Bizimkilerin de alâmeti farikaları, güzelliği garâbetde aranmış kiyâfetleri, bu arada deri ceketleri ve kaba dilleridir. Üniversiteli bir genç kız umumî bir yerde hiç utanmadan matrak kelimesini rahatça söylemiş, meselâ bahsi kaybettim yerinde «şişdim» diyebilmiş, delikanlıların arkadaşa hitablan da oğlandan bozma «ulan» olmuşdur. İstanbulda, batıdaki âsî gençliğin ancak mukallidi, taslakcısı olanlar da, kızlardan çok oğlanlar arasında görül-müşdür.
Bu büyük sosyal konunun salâhiyetde tedkiki, tahlili ve üzerinde kiymet hükümlerine varılması İstanbul Ansiklopedisinin sınırı dışındadır; yukardaki satırlar, zamanımızda Deri Ceketlerin bir takım gençler arasında moda olarak yayılması dolay ısı ile kaydedilmişdir.
Büyük kalender halk şâiri asır dîde Bitlisli Ali Camiç Ağa (B.: Camie Ağa, Bitlisli Ali, cild 7, sayfa 3700; Çıplak, cild 7, sayfa 3925) deri ceketli bir delikanlıyı şöyle tasvir ediyor ki bugün için bel ki bir hicviye, ilerisi için, bir devir üzerinde hüküm verdirtecek bir vesikadır :
Uf otuzu ağdım gönlümüz taze Vuruldum Şilede bir servi nâze
Jfe-.v...._-..•..
Zemâne çıplağı derya çapkını Plajda oynattı Çamiç aldım
Pırpırılar şahı kayıkçı sandım Beyzade dediler b ili âh utandım
Dilinde türkcenin küfrü küspesi Firengin itine taklid kisvesi
Atmış da hicabın o rûyi taze Bir turfa kılıkla olmuş kepaze
DERİCİLER SOKAĞI
— 4486 —
İSTANBUL
ANSÎKLÖPEDÎSt
4487 —
DERMAN (Hakkı)
Memeyi göbeği misâli köçek Teşhiri marifet bilmiş o çiçek
Saçları görmemiş mîkrâsı berber Hizanı zamana numune dilber
Topuk vurup geçdi yanımdan güm günı Nigâhım perçemle oldu kördüğüm
Ne lâzım âşıka ismi soy adı Yetmez mi Camice gözünün tadı
Denizde kapkara yanmış da civan Şanında en uygun isim DemirhajB
Kârı kisbin dahi söylerim size Ahcı göz ile çefcdim dikize
Çıplak ten üstünde deri ceketi Bir kartıviziti ya etiketi
Kapak yıldmcjır âtisi parlak
Ama benim hâlim bak allak bullak
Yüz yılın tortusu hey koca Çamiç Bırak ayranı da artık viski iç
Unutmamalıdır deri ceketler, derisi kaba ve kesimi, dikişi kaba olarak memleketimizde, dolayısı ile bilhassa İstanbulda balıkçılar, gemiciler, araba sürücüleri tarafından soğuklara, yağmurlara, deniz serpintilerine kargı koruyucu ve dayanıklı bir üstlük olarak geçen asır or-talarındanberi giyilegelmişdir, o deri ceketler aynı boydan kimseler tarafından zamanımızda da giyilegelmektedir. Kibardan, ricalden ava meraklı kimseler tarafındanda, bilhassa ördek avına gidilirken giyilmişdir. Âsî gençliğin şehir giyiminde deri ceketleri bunlarla kanşdırma-malıdır.
, Hüsnü KINAYLI
DERİCİLER SOKAĞI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Beyoğlu kazasının Taksim Nahiyesinin Eskişehir Mahallesi ile Şişli Nahiyesinin Bozkurt Mahallesinin müşterek sokaklarından; Eskişehir Mahallesinde Lâlezar Sokağı ile Bozkurt Mahallesinde Kınalıkeklik Sokağının devamı olması gereken isimsiz bir sokak arasında uzanır (adı geçen rehberde Paf-ta 18/152 ve Pafta 19/153); bu sokağın büyük
kısmı Eskişehir Mahallesi içindedir; adı geçen mahalleler arasında sınır olan Şahin Sokağı ile dört yol ağzı yaparak kesişir. Yerine gidilip bu setırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edinemedi (eylül 1966).
DERlCİ SOKAÛI — 1934 Belediye Şehir Rehberine göre Galatada Kemankeş Kara Mustafa Paşa Mahallesi sokaklarından; Mumhâne Caddesi ile Necati bey Caddesi arasında uzan-makdadır, Alipaşa Değirmen Sokağı ile dört yol ağzı yaparak kesişir (B.Ş.R, pafta 15/133); şu satırların yazıldığı sıradaki durumu tesbit edilemedi (ekim 1966).
DERİCİ ZEYNEL SOKAĞI — Kadıköyün-de Kuşdili semtinin yollarından, eski Kuşdili Çayırının kuzey-doğu kenarından geçen Mah-mud Baba Sokağı ile Söğüdlüçeşme Caddesi (Kadıköy-Gazhâne yolu) arasında uzanır (1934 Belediye Şehir Rehberi, pafta 29). İki araba geçecek genişlikde kaba taş döşeli bir yoldur. Dördü ahşab ve geri kalanı kagir 2-3 katlı evler arasından geçer; 2 berber dükkânı, l kundura tamircisi, l Odun deposu (Üçler Deposu), l doğrama atölyesi (Ekşioğlu Kardeşler) vardır; Söğüdlüçeşme Caddesi üzerinde bulunan Turan Fırının yan kapusu da bu sokağa açılır; kapu numaraları 1—19 ve 2—22 dir (ekim 1966).
Halid ERAKDAN
DERİN KUYU SOKAĞI — Kumkapuda Nişanca ve Mimar Kemaleddin mahalleleri arasında bir sınır yoldur (1934 B.Ş.R. pafta 3/no. 32. 33). Şeyh Şâmil Sokağı ile Ağaçeşmesi Sokağı arasında uzanır; Çobançavuş Medresesi Sokağı, Sünbül Sinan Sokağt, Çobançavuş Sokağı, Mücellid çıkmazı ve İkbal Sokağı ile ka-vuşakları vardır. Bir araba geçecek genişlikde, paket taşı döşeli, meyilli bozuk bir yoldur (ağustos 1964).
Hakkı GÖKTÜRK
DERİSAADET — İstanbulun, Osmanlı imparatorluğu zamanında kullanılmış isimlerinden biri, «Saadetin Kapusu» mânasındadır (B.: Âsitâne; İslam bol; İstanbul; Dârülhilâfe; Da-rüssaltana; Kostantiniyye; Derialiyye); burada kapudan kasıd devlet kapusudur, dolayısı ile bu isim îstanbulun devlet merkezi olduğunu imâ eder; İstanbulun bu adını, der=kapu yerine dar—ev kelimesi ile Dârüssaadet=Sa-
adetevi şeklinde yazıb okuyanlar da olmuşdur. îstanbulun tabiat güzellikleri, zenginliği, her büyük şehir gibi halkına sağladığı türlü nimetler, bu arada bir ilim ve irfan merkezi olması, İstanbula gelenlerin fikren yükselme imkânlarını kolayca bulması beldeye böyle bir isim takılmış olmasını mânâlaşdırır. Bu isim yakın geçmişde bilhassa posta muhâberâtında kulla-nılmışdır.
DERMAN (Hak
ki) — Kimyager,
eczacı ve ünlü ke
mani; değerli genç
sanatkâr ve mü
zik konuları yaza
rı Hilmi Rit (B.:
Rit, Hilmi) Hakkı
Derman için:
«Kırkbeş senedir
mûsikimize hizmet
ediyor, çalışının
kimseye benzeme
mesi, taksimlerin
de elde ettiği eşsiz
başarı onun kema Hakkı Derman
ninm en büyük (Resim: Agob Arad)
hususiyetidir. Radyo ve sahnelerimizin bu kıymetli sanatkârı, arkadaşları arasında çok sevilir. Yakınları ona «Kaptan» diye hitabetmeyi alışkanlık edinmişlerdir. İyi kalbli, hakikî dost, müşfik aile reisi ve sayısız meziyetleri şahsında toplamışdır» diyor.
Hakkı Derman hal tercemesini meslekdaşı muharrire şöyle anlatmışdır :
«1907 senesinde İstanbul'da Kabataş semtinde doğmuşum. Babamın ismi Ali, annemin ki Mebruredir. Musikiye ve bilhassa kemana olan hayranlığım küçük yaşta başlamış olmalı ki, 10 yaşımda iken sünnet olduğum zaman, babamdan bana sünnet hediyesi olarak keman al-» masını istedim. 12 yaşımda Beşiktaş Musiki Cemiyetine intisabettim. Cemiyet reisi Hakkı Süha Beydi (B.: Gezgin, Hakkı Süha) Neyzen İhsan Bey de hoca olarak bulunuyordu. Uzun seneler beraber olduğum ve arkadaşlık ettiğim merhum Şerif îçli ile, ilk defa bu Cemiyetde tanıştım. Dört beş sene kadar bu toplulukta bulundum. Bu arada, tahsilime de devam ediyordum. Beşiktaş'taki Gazi Osman Paşa Lisesini bitirdim, Eczacı Mektebine girdim, 1926 senesinde oradan da mezun oldum. Sahneye, ilk
defa kemani İhsan Efendinin yanında stajyer olarak çıktım. 1928 de ilk tstanbul Radyosu'n-da, yayınlara girmeye başladım. 1930 senesinde Selâhaddin Pınar ve Hafız Burhan merhumlarla beraber çalışıyordum. 1931 de ilk Türk-Yunan dostluğunun kuruluşu münasebeti ile Madam Venizelos'un himayelerinde Atina'daki «Tiyatro Olimpiya» da bir Türk Müziği konseri vermek üzere Yunanistan'a gittim. Bu seyahatimde Âkile Artun, Hafız Ahmed, Nuri Halil Poyraz, Edip Erten merhumlarla Ahmed Yatman arkadaşlarım vardı. Bir konser için gittiğimiz Yunanistan'da bizi üç ay bırakmadılar ev Selanik, İskeçe, Gümülcinede çeşitli konserler verdik. Bu seyahatten çok iyi intibalarla yurda avdet ettik.
1936 senesinde, Ankara Radyosu'nun ilk açılışına davet edildim. Bu tarihten itibaren Ankara Radyosu'nun yayınlarına devam ederken, Tıbbi Kimya ihtisası yapmak üzere 1937 de Refik Saydan Enstitüsüne kimya asistanı olarak girdim. 1940 senesinde ihtisastmı tamam-hyarak Belediye Kimyagerliğine tâyin edildim. Ankara Radyosu'nun kadrolu hâle gelmesinden sonra her iki tarafa devam imkânı kalmayınca, musiki hayatım tercih ederek kendimi tamamen musikiye verdim. 1945 senesinde İstanbul'a geldim ve sahne konserlerine burada devam ettim. Bugünkü İstanbul Radyosu'nun ilk açıldığı günden beri yayınlara girmeye başladım, halen de devam etmekteyim. 1945 senesinde İstanbul Belediyesi Konservatuvan Türk Musikisi İcra Heyetine katıldım, şimdi de aynı heyette vazife görmekteyim.
«Sanat hâttralanm çokdur, ikisini anlatayım; en önemlisi muhakkak ki, Atatürk ile ilgili olanıdır; Büyük Ata'ya 1932 yılında İstanbul'da takdim edildim. Kendisine fasıl hizmetim, 1936 senesinde Ankara'daki radyo faaliyetim sırasında olmuşdur. İki üç günde bir beni huzurlarına çağırırlar, sevgi ve iltifatlarını eksik etmezlerdi. Bir gün, Hariciye Köşkünde verilen bir davette, musiki icrasına başlamak üzere iken ani olarak bana bir sual tevcih ettiler. Hayatımın en heyecanlı ânını yaşadım diyebilirim. Şöyle ki, altmış kişilik heyeti îmâ: — Musikiye başlamadan, evvelâ musiki nedir, bizi bu mevzuda tenvir edin!., buyurdular. Kendimi toparladım. Daha önce huzurlarında bulunduğum bir sırada musikinin tarifini ağızların-
DERMAN (Halil)
_ 4488 _
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
— 4489
DERSHANE SOKAĞI
dan dinlemiştim, onları konuşmama başlangıç yaptım. Çok hoşlarına gitti; Atanın mûsiki tarifi şu mealde idi: «Musiki, tabiatta mevcut nizamsız sesleri, gürültüleri, patırdıları insanlığın fikir, duygu ve nihayet ahlâk vasıflarını yükseltici, terbiye edici bir nizam ve ahenge sokan, onu ses ve nağme ile ifade vasıtası haline koyan insan zekâsının yaratttğı yüksek sanat eseridir. (Atatürk, musikinin bu tarifini, 8.11.1937 günü gece saat 2 de yapmışlardır)».
«Bu tariften sonra, konuşmam çok beğenilmiş olacak ki, davetliler arasında bulunan Akşam gazetesi sahibi merhum Necmeddin Sadak Beye, sözlerimin başmakale olarak yazılması için gece yarısı emir verdiler ve, o gece İstanbul'a telefonla yazı yazdırıldı, 14.1.1938 günü de imzam ile neşredildi.
«Başımdan geçen hoş bir hâdisedir. 1929 senesinde İstanbul Radyosu'nun Büyük Posta-hâne üstünde bulunduğu sırada, bir gece, yayın arasında taksim yapmam icabetti. Radyo neşriyatına . yeni katılmışdım; heyecanlı olduğum için, taksim yapacağım zaman arkadaşlarıma stüdyoda beni yalnız bırakmalarını rica ettim. O zaman stüdyo olan salonun bir kapısı açıktı ve arada bir perde vardı. Bu kapı merdiven sahanlığına açılırdı. Bir kış gecesi geçen vakanın kahramanı, o zamanki postahanenin meşhur kedisi oldu. Şöyle ki, mikrofon salondaki perdenin tam arakasında idi. Tam taksime başladığım sırada, perdenin arkasına gizlenmiş olan kedi tiz bir sesle miyavlamaya başladı. Şaşırmıştım. Bu seslerin mikrofondan da duyulacağı korkusu içinde, taksimi yarıda bırakıp kediyi kovalamaya başladım. Yerime oturup kemanı elime alır almaz, kedi gene aynı yerde bitti ve tekrar miyavlamaya başladı. O gece, bu sahne birkaç defa tekerrür etti. Taksim bittiğinde, kan ter içinde idim. İki gün sonra, muzip bir arkadaşımdan şöyle bir kart aldım: «Geçen gece, radyoda hoş sesli bir soliste refakat etmeniz bizi son derece memnun etti.» (Hilmi Rit, Hakkı Derman, Ses Mecmuası 1963).
Dostları ilə paylaş: |