«Benim Deniz Palasa gidişim şöyle olmuş-dur : bir gün akşama doğru Sarayburnuna git-mişdim, ben yaşda ve boyda pırpırı bir oğlana rastladım, balık tutuyordu, konuşdum ve gece yatacak bir yerim olmadığını söyledim, — Seni bizim oraya götüreyim!.. dedi, neresi oldu-
ğunu sordum.,söylemedi, — Gidince görürsün!, dedi, yalnız m'isâfiirliğiin. şartlarım söyledi ve inin sahihlerinin kimler olduğunu anlattı (Ali Pazvabdı Deniz Palasa götüren Orhan Oflaz'-dır)».
DENİZ TİCÂRET OKULU — (B.: Yüksek Denizcilik Okulu).
DENiZ YANGINI — Bilhassa tankerlerin çarpışma kazaları sonunda çok bol mikdarda akar yakıt karışmış denizin tutuşma, vak'a yerine yakın sahil kasabaları, limanlar için gaayet tehlikeli olmuşdur. Son yıllar içinde istanbul Limanı böyle iki vak'aya sahne olmuş, İstanbul halkı günlerce heyecan içinde yaşamış, ateş âfeti şehrin mahvolması tehlikesine nis-betle hafif sayılabilecek büyük zararlarla atlatılmış.
14 aralık 1960 çarşamba günü sabahı, Ka-radenizden gelen ve 24,000 ton benzin ve petrol yüklü Yugoslav bandralı Petar Zoraniç tankeri, Boğazın tam ortasında Kanlıca Feneri önünde Karadenize çıkmakda olan Yunan bandıralı World Harmony tankeri ile çarpış-mışdır (B.: Boğaziçinde tankerler çarpışması ve infilâkı büyük gemiler yangını faciası, Cild 6, sayfa 2896).
l mart 1966 salı günü Saat 22,30 da Kara-denizden gelen mazot yüklü Rus bandıralı 32,000 tonluk Lutsk tankeri Dolmabağçe açıklarında yine Karadenizden gelen Rus bandıralı 22,000 tonluk Krasnaya Oktobri isimli şileb ile esrarengiz bir şekilde çarpışmışdır; gemiler yol kesmişler, milletler arası seyrü sefer nizâmına ve Boğaz trafiği nizâmına aykırı olarak borda bordaya yanaşmak istemişler, klavuz da almadıkları için akıntıya kapılan dev gemiler çarpışmışlardır; ağırca yaralanan tankerin bir sarnıcındaki ince mazot denize akarak liman ağzına, Galata rıhtımı önleri ile Köprü önlerine yayılmış, ve buralardaki iskeleler ile iskele-lerdeki liman vapurlarını ve rıhtıma bağlı Türk ve yabancı büyük posta vapurlarını tehlikeli bir duruma düşürmüşdür. Vak'a üzerine hemen harekete geçen Liman İdaresi, bütün İstanbul Limanım ve hattâ istanbul şehrini mahvedebilecek bir yangın tehlikesine karşı tedbir almıya vakit bulamadan 2 mart çarşamba gününün ilk anlarında, saat 00,07 de Galata Rıhtımındaki Denizcilik Bankasının Kadı-köy-Haydarpa(şa vapurlara iskelfesitnde deniz
yanmaya başlamış, ve İstanbul Limanı ve Şehri korkudan ateş âfeti karşısında kalmışdır. Aşağıdaki notları 2 ve 3 mart tarihli Cumhuriyet Gazetesinden alıyoruz :
«Saat 23,45 te Kadıköye gidecek olan Kadıköy vapuru, tehlikeli durum dolayısiyle tedbir olarak kaldırılmamış, yolcular içerde geminin kalkacağı zamanı beklemeye başlamışlardır. Saat 00,07 de iskeledeki Kadıköy vapurunun baştarafından birdenbire alevler yükselmeye başlamış, bunu gören yolcular paniğe kapılarak kendilerini bulundukları yerden dışarı atmaya başlamışlardır. Ayrıca birdenbire limanın bir çok yerlerinde denizden alevler yükselmiş, iskele ve Karaköy meydanı ana baba gününe dönmüştür.
Alevlerin gökyüzüne yükselmeye başlaması üzerine rıhtımda duran izmir, Sus ve italyan bandıralı San Giorgio ve liman vapurlarından Dolmabahçe ve diğer gemiler limandan demir tarayarak kaçmışlardır. San Gior-gio'nun rıhtımdan ayrılışı sırasında boyalarının, halatlarının yanmaya başladığı ve geminin içindeki ilgililer tarafndan söndürüldüğü görülmüştür.
«Sus Vapuru yangından kaçmak için rıhtımdan ayrılırken denizin üzerindeki alevler gemiyi bir süre takip etmiş, Sus alevler arasın dan güçlükle sıyrılarak hiç bir yara almadan kurtulmuştur.
«Yangının başladığı sıralarda rıhtımda balık tutmakta olan Hüseyin Akgül adlı bir şahıs yangın ile ilgili olarak ilginç bir açıklama yapmış, Kadıköy vapurunun iskelede durduğu sırada, vapurun baş kısmından denize yanar bir kâğıt atıldığını ve bundan sonra alevlerin birden yükseldiğini söylemiştir.
«Yangın sırasında Köprü trafiğe kapatılmış, Köprü karakolundaki polisler, diğer işyerleri sahipleri bütün kıymetli evrak ve eşyalarını yangın . mahallinden uzaklaştırmağa, başlamışlardır.
«Yangın şehirde kısa bir zaman da duyulmuş, bütün şehir itfaiyesi, Vali, Emniyet Müdürü, Trafik Müdürü, Merkez Kumandanı, Denizcilik Bankası Genel Müdürü ve diğer ilgililer olay mahalline gelmişlerdir. Bu arada limanda bağlı duran gemileri kaçırmak ve deniz ateşinin iç liman Halice sirayetini önlemek için çalışılmışdır.
«Bütün limanı tehdit eden yangın, ekiplerin devamlı çalışmaları sonucunda saat 1,30 da kontrol altına alınabilmiş, itfaiye devamlı köpük sıkmak suretiyle denizin üzerinde korkunç bir şekilde yanan ince mazotu güçlükle sön-dürebilmiştir. Rıhtımdaki Kadıköy-Haydarpa-şa iskelesine bağlı Kadıköy vapuru ile bu iskele .tamamen yanmış, vapurdan ve sikeîeden yükselen alevler rıhtımdaki binaları tehdit etmiştir.
«Alevler içinde bulunan Kadıköy liman vapuru saat 2 ye doğru, iskeleden kurtularak hafif akıntı ile Sirkeciye doğru sürüklenir, ve bu sürat ateşin o tarafa sirayeti tehlikesi belirirken Deniz Kuvvetleri Kurtarma ekipleri olay mahaline gelerek yanmakta olan Kadıköy vapurunu Moda açıklarına doğru çekmişlerdir. Kadıköy burada kontrol altına alınabilmiştir.
«Kadıköy vapurunda bulunan yolculardan biri: — Etrafı birden korkunç bir mazot kokusu kapladı, sonra birdenbire vapuru alevler sardı, Vapur oldukça kalabalıktı, kendimi zor dışarı attım... demiş; yine yolculardan bir kadın: — Kendimi bir anda cehennemde sandım, yanıyordum ama kurtardılar, vapur oldukça kalabalıktı, diye anlatmış, bir üçüncü yolcu da: — Gemi harekete hazır durumda idi, yangın başlar başlamaz vapur hareket etseydi, bu kadar büyük zarar olmazdı (?)... demişdir.
«Çarpışma vak'asından sonra Marmaraya açılıp kaçan Rus gemileri Silvri açıklarında durdurulmuşlardır» (2 mart, Cumhuriyet).
«Korkunç kaza ve yangından sonra bir hampetrol gölü haline gelen istanbul limanı dün öğleden sonra tehlikeli bölge ilân edilmiş ve her türlü deniz trafiğine kapatılmıştır. Limanın temizlenmesi için Shell Şirketi tarafından temin edilen «Teepol 6CD» maddesi itfaiyeye dağıtılmıştır. İtfaiye elindeki araçlarla hampetrol bulunan sahalara verilen kimyevî maddeyi sıkmakta ve hampetrolü yok etmektedir.
«Dün sabah saat 11 e kadar Kadıköy, Haydarpaşa, Üsküdar, Boğaziçi ve Adalar Şehir Hattı seferleri Beşiktaş iskelesinden yapılmıştır. Ancak Beşiktaş iskelesi civarının kesif hampetrol tabakası ile kapalı bulunması, yüz-bine yakın vapur yolcusunu yanarak ölüm tehlikesi ile karşı karşıya bırakmıştır. Vapurlara
DENLİ (Cuma)
_ 4464 —
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
metre karedir. Ayrıca bir dizel motoru .ile de mücehhez olub uskurla yol aldığı zaman sür'-ati saatde 9 mil, bütün yelkenlerini açdığı zaman da 14 mildir.
Mürettebatı l kaptan-kumandan, 18 zabit ve 80 tayfa olub bu seksen taygahın hepsi yaşlan 15 ile 18 arasındaki öğrencilerdir.
Danimarka ticâret filosuna çekirdekden gemici yetişdiren bu okul-gemiye 15 yaşında girilir ve üç yıllık bir eğitimden sonra 18 ya-
binen yolculara vapurlarda sigara içilmemesi devamlı olarak ihtar edilmiştir.
«Saat 11 den sonra deniz yüzündeki ham-, pertolünün Beşiktaş civarına da yayıldığı görülmüş, bu saatden sonra da seferler için Or-t-aköy İskelesi kullanılmışdır.
«Limanın tehlikeli bölge ilân edilmesi üzerine Denizyolları İşletmesi îçhatlar seferlerini iptal etmiştir. Dün sabah Bandırmadan gelen Gemlik vapuru yolcularını Zeytinburnu iskelesine çıkarmıştır. Bugün gelecek Samsun vapurunun yanaşacağı yer ise belli değildir.
«Yanan Kadıköy-Haydarpaşa iskelesi, 6 milyon lira harcanarak yapılmış, 1960 yılının mart ayında hizmete girmişdi; yine tamamen yanan Kadıköy yolcu vapuru ise son defa 4,5 milyon lira sarfı ile bir revizyondan geciril-mişdi; bu yangında bütün zararın 20 milyon liranın üstünde olduğu ifade olunmaktadır.
«Şehri Anadolu yakasına bağlayan Orta-köy iskelesinde dâimi olarak 10-15 bin yolcunun toplandığı görülmüş ve kalabalıktan fenalık geçirenler olmuştur.
Ortaköy-Üsküdar hattının güneyinde kalan liman bölgesinde deniz seferleri yasaklanmıştır. Buna göre araba vapuru seferleri ile Köprüden yapılan bütün Şehir Hattı vapur seferleri süresiz olarak ikinci bir ernre kadar kaldırılmıştır. Ortaköy-Üsküdar hattının kuzeyinde kalan yukarı Boğazın iki yakası şu iskeleler arasında vapur seferleri yapılmışdır:
-
Arnavudköyü : Kuzguncuk, Beylerbeyi,
Çengelköyü, Vaniköyü.
-
Bebek - Kandilli, Anadoluhisarı.
-
Emirgân - Kanlıca, Çubuklu.
-
Yeniköy - Paşabağçesi, Beykoz
-
Sarıyer - Anadolukavağı,
Aadalar ile Yalova da Bostancı İskelesine bağlanmışdır. Adalarda oturan bir kimse İstun-bulun her hangi bir yerindeki işine Bostancı - Kadıköy - Üsküdar ve Ortaköy yolu ile ancak 5-6 saatde ulaşabilmişdir» (3 mart, Cumhuriyet).
Deniz yüzündeki mazotun tamamen imhası ile Limanda yeni bir yangın tehlikesi ancak 4 mart akşamı kesin olarak giderilmiş ve İstanbul Limanı huzur içindeki seyrü sefere 5 mart cuma günü sabahı kavuşabilmişdir.
DENLİ (Cuma) — 1965 yılında 19 yaşında genç ve kaşı gözü yerinde sabıkalı bir hırsız;
(Cuma Denli (Resim : Ömer Tel)
bu yılın ekim ayında -bir gece sabaha karş: Beyoğlunda Büyükbayram Sokağında soymak için girdiği 20 ka< pu numaralı apar-tımanda paviyon k o n s o mmatrisi Bafralı Mürüvvet Çelebinin dâiresinden 16 metre aşağıdaki sokağa düşerek ölmüşdür. Garden Pavi-yonda çaleışan 21 yaşındaki Bafralı Mürüvvet Çelebi, bu vak'adan bir ay önce Manhattan Paviyonda çalışan müzisyen 25 yaşındaki Jirayir Kırımyan-la tanışıp sevişmiş ve ermeni gencini dâiresine alarak beraber yaşamaya başlamışdır. Vak'a gecesi de sabaha karşı 4.30 da işlerinden apar-tımana döndüklerinde dâire kapusunu açık ve içerde ortalığı karışık bulmuşlardır; içerde hırsız var diyerek ters yüzüne aşağı inmişler ve sokağa çıkıp polis çağırmışlar, istimdâde koşan bekçinin el feneri ışığında yerde Cuma Denlinin cesedi görülmüşdür. Gazeteler bu vak'ayı şu satırlarla bağlamışdır: «Soruşturma ve te.d-kiklere göre genç hırsızın apartımana arka taraf daki garajdan geçdiği ve çatıdan içeri girdiği, ayak seslerini duyunca pencereden öndeki balkon gibi yere atladığı ve önünde korku-' luk olmayan bu beton zeminden ayağı kayarak aşağı düşdüğü tesbit edilmişdir» (B.: Olga, Pansiyoncu).
DENMARK (DANMAEK) OKUL GEMİSİ
— Danimarka deniz ticâret filosuna ilerde kaptan olmak üzere güverte zabiti yetiştiren ve Danimarka devleti tarafından donatılıp gezdirilen bir okul gemisi, daha doğru bir tâbir ile bir «Okul Gemi» dir. 1932 senesinde inşâ edilerek denize indirilmiş ve 1933 de ilk seferine çıkmış olan bu gemi üç direkli ve resmi çok ••üzel bir yelkenli olub beyaz boyalı teknesi çelikden yapılmışdır. Boyu 59,8 metre, eni 10 metre, derinliği 5,2 metre, grandi direği cundasının deniz yüzünden yüksekliği 39,6 metredir. Teknesi brüt olarak 790 tondur; üç direğini donatan 27 parça yelkenlerinin tutarı 1700
_ 4465 —
DENMARK OKUL GEMiSi
şında diploma alınarak tahsile Danimarka Deniz Akademisinde devam edilir. Öğrenciler gemideki masraflarının bir kısmı ile giyim kuşam (üniorma) masraflarını kendileri öderler. Den-.mark'm yılda l milyon Danimarka kuronunu bulan masrafları da kısmen devlet, kısmen de Danimarka armatörleri tarafından karşılanır.
Gemide üç sene kalan öğrenci tayfalar geminin en ağır' seyrü sefer hizmetleri, temizlik
Denmark Mekieb Gemisi (Resim : Behçet Cantok)
l
DEPEEM
_ 4466 —
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
4467
DEPREM
hizmetleri ile birlikde çamaşır yıkama ve yemek pişirme gibi kendi hizmetlerini de kendileri görürler, zabitlere emir erliği, kamarotluk yaparlar.
Kopenhag (danimarka dilinde Köbenhavn) Limana bağlı olan Denmark her sene altıay süre ile sefere çıkar ve üç sene içinde öğrenci tayfalarına yedi deniz göstermiş olur. 18 zabit-de aynı zamanda çeşidli bilgi kollarında ihtisas sahibi öğretmenlerdir. Altı aylık sefer zamanında gemici çocuklar «Gemicilik», «Uluslar arası gemicilik nizamları», «Matematik», «Fizik», «Gemici Sağlık Bilgisi», «Makinistlik», «Radyo Tekniği», «Telsizcilik», «Meteoroloji», «Gemi dengesi», «Gemi inşâsı», «Gemi tipleri», «Rüzgârlar», «Akıntılar», «Kanallar» üzerine dersler ve konferanslarla ve gezi görgüsü ile bilgi edinirler. Baltık Denizi, Atlantik Okyanusunun bütün kıyıları, adaları, Akdeniz dolaşılır. 1963 yılından itibaren de bu gezi programına istanbul ziyareti konmuşdur, öyle ki'Dea-mark üç senede bir 12 ekim sabahı istanbul limanına girer ve büyük şehrimizde dört gün kalarak beşinci günün sabahı hareket eder. Bu güzel okul-geminin İstanbula ilk gelişi 12 ekim 1963 perşembe günü, ikinci gelişi de 12 ekim 1966 salı günü olmuşdur. ikinci gelişinde Denmark Kaptan Wilheim Hansen'in kumandasında idi.
DEPREM, ZELZELE — istanbul yüz yular boyunca çok dehşetli yer depremlerine (hareketi arz'lara, zelzelelere) sahne olmuş, büyük şehir ağır can kayıplarına uğrayarak geniş ölçüde harab olmuşdur. Tarih kaynaklarımızın kaydettiği başlıca yer depremleri şunlardır.
Hicrî 25 rebîülâhir 915 (M. 10 ekim 1509) depremi — Müverrih Solakzâde Hemdemî Meh-med Efendi kendi adına nisbetle anılan meşhur târihinde bu müdhiş âfeti şöylece kaydediyor:
«915 cemâziyel ûlâsında, bir rivâyetde de rebiülâhirin 25 inci salı gecesinde (Bu depremi İ. Hami Dânişmend «Izahli Osmanlı Tarihi Kronolojisinde 29 cemâziyel ûlâ 915 = 14 eylül 1509 tarihi ile kaydediyor) bir zelzele oldu ki Memâliki Osmâniyede Kıyameti Sugrâ (Küçük Kıyamet) diye meşhurdur. Yer kırkbeş gün devamlı deprendi. Halk örtü altına girmeyip bağçelerde ve açık yerlerde yatdılar. Zelzele yalnız İstanbulda değil, etraf memleketlerde de oldu. Edirnede nice nice evler yıkıldı, Ana-
doluda Çorum kasabasının iki mahallesi yere geçdi, mescidleri, minareleri yer ile bir oldu. Ama nefsi îstanbulda 109 mecid ve 1070 hâne harab olduğundan başka 5000 kişi öldü. Şehir içinde sağlam minare kalmadı. Kara tarafında Eğri kapudan Yedikuleye kadar iki kat surlar yıkıldı. Marmara Denizi tarafındaki surlar da Narlı Kapudan başlayıp İshak Paşa Kapusuna (Cankurtarana) kadar yıkılıp ancak temelleri kaldı. Sultan Mehmed Camiinin (Fâtih Camii-nin) dört büyük sütununun başlıkları çatladı, bir rivâyetde kubbesi de çökdü, sonradan tamir edildi. Fatih imaret ve medreselerinin nice kubbeleri yıkıldı. Bütün medreselerde ikişer üçer kubbeler yer ile bir oldu. Karaman Pazarları başdan başa yıkıldı. Bayazıd Camiinin kubbesi dağılıp çökdü. (Saray da harab olduğundan) Devrin Pâdişâhı ikinci Sultan Bayazıda sarayda çatma bir oda yapıldı, on günde tamamlandı. Fakat pâdişâh (heyecan ve korkudan) Edirneye gitti; hikmeti Hûda, aynı yıl recebinin dokuzuncu gecesi, Istanbüldakinin aynı Edirnede de müdhiş bir zelzele oldu. Şaban ayının üçüncü günü evvelkilerin aynı bir zelzele daha oldu. Pâdişâh Edirne Sarayında bir âli divan toplayup vezirlere hiddetle şu hitab-da bulundu :
— Bu zelzeleler zulüm ve fesadınızdan mazlumlar ahinin sebeb olduğu gazabı ilâhîdir... dedi.
(nazım)
Aceb m yıksa bu ildîmi Kahfaar Reaya çevrinizden oldu bizar tdersiz zulmü dâim müslimîne Virirsiz dâmenim mazlum eline Demâdem işiniz iyşü tarebdir Harab olmazsa bu kişver acebdir.
«Sonra İstanbulun tamiri için müşavere olundu. Ev başına 20 akçe ve yirmi evdeıı bir adam (amele) alındı; ayrıca Anadolu. sancaklarından 3-7,000, Rumeli sancaklarından da 29,000, cem'an 66,000 amele toplanarak îstanbulda sevkedildi. Bu amelenin başlarına da 3000 yapı ustası tâyin edildi, ayrıca 11,000 kişi kireç yapmaya memur oldu. İstanbulun ihyâsına 18 zilhicce 915 (M. 29 mart 1510) tarihinde başlandı, ve harab olmuş büyük şehrin ihyâsı işi 23 sefer 916 (l haziran 1510) da (üç ayda) tamamlandı. Bu arada İstanbul surları hemen
başdan başa yeniden yapılırcasına ve Galata Kalesi, Anadolu Hisar, Çekmece Köprüleri ve Silivri Kalesi tamir ve ihya edildi. Osmanlı sarayında tencere, sahan, tava gibi madenî mutfak eşyası ile tepsi, sini, leğen ve ibrik gibi şeylerin altın ve gümüşden yapılıp işlenmesi de bu 916 (1510) yılında âdet oldu» (Solakzâde).
îstanbulda konak, saray ve evlerin ahşab olarak yapılması da bu müdhiş 1509 yer depreminden sonra başladı.
Hicrî 5 Receb 1100 (M. 25 haziran 1689) depremi — «Bir azim zelzele oldu. îstanbulda Bodrum Hanı ile Topkapusunun kemerleri yıkıldı. Kara surları (Eğrikapudan Yedikuleye kadar) yer yer çatladı» (Silâhdar Tarihi, II).
Silâhdar Tarihinde hicrî 1102 vekaayii arasında ve muharrem ayı içinde (Ekim 1690) bir büyük zelzele daha kaydedilmişdir; fakat müverrih bu kayıdde yukarıdaki satırları aynen, . hattâ harfiyen tekrarlamısdır. Zühal eseri, bir yıl önceki vak'ayı tekrar yazmış olduğu anlaşılıyor.
Hicrî 4 şevval 1101 (M. 11 temmuz 1690) depremi — «Salı gecesi akşamı namazından sonra büyük bir zelzele oldu. Fatih Camiinin haremi kubbelerinden bir kaçı çatladı. Surlarda Topkapusu ve şehirde daha nice kagir binalar yıkıldı. Sarsıntı (fasılalarla) bir kaç gün sürerek halkın rahat ve huzuru kalmadı» (Râ-şid Tarih, II).
Hicrî 5 reeeb 1131 (M. 24 mayıs 1719) dep-resmi — «Saat beşde (öğleden bir saat kadar önce) bir müthiş zelzele olup tahminen üç dakika kadar sürdü, istanbul ile civarındaki nahiyelerde halk dehşet içinde kaldı; pek çok bina yıkıldı. Sarayı Hümâyunda Yalı Köşkü (B.: Cebeciler Köşkü) yanındaki kayıkhanelerden bâzıları çökdü. Yedikuleden Ahırkapuya kadar Marmara Denizi kıyısındaki surların büyük bir kısmı ve bu kale duvarlarındaki kubbeler (burçlar) yıkıldı. Kara surlarının da bir çok yeri, bilhassa Mihriban Sultan Camiin karşısındaki duvarlar çökdü. Bir saat sonra evvelkinden hafifçe ikinci bir sarsıntı oldu ve sarsıntılar üç gün kadar devam etti. Mihrimah Sultan Camii ve Medresesinin kubbeleri, daha nice cami ve mescid ve hamamların kubbe ve kemerleri çatladı. Pek çok ev, duvar yıkıldı, camlar kırıldı. Bu muharriri fakir zelzelenin ilk günü sadıra-
zamı (Nevşehirli Damad İbrahim Paşa) hazretleri ile Beykozda Hünkâr İskelesinde bulunu-- yorduk, çok korkduk. Zelzele Izmitde de çok tahribat yapmış, İzmit gümrükçüsü gümrük-hâne ile berber denize gömülmüş; Karamürsel-de de mahkeme binası yıkılıp nâib bina helak olmuş» (Râşid Tarih, V).
Hicrî 15 zilkaade 1167 (M. 3 eylül 1754) depremi — «Bir salı gecesi saat üç buçukda (alaturka saat; gün kavuşdukdan 3,5 saat sonra) iki dakika kadar süren çok şiddetli bir zelzele oldu; Fatih ve Bayazıd Camilerinin kubbeleri çatladı; hayli yer yıkıldı, halk dehşed içinde kaldı; sarsıntılar beş altı gün devam etti» (Vâsıf Tarih, I). -
Hicrî 13 zilhicce 1179 (M. 23 mayıs 1766)
depremi — «Perşembe günü gün doğdukdan yarım saat sonra İstanbul ve civarında çok şiddetli bir zelzele oldu, iki dakika kadar sürdü. Kagir ve ahşab pek çok bina yıkıldı; enkaz altında pek çok can kaybı oldu. Yer sarsıntıları üç ay kadar devam etti. Dehşet içinde kalan istanbul halkı çatı altına giremedi, müsâid genişçe yerlere çadırlar kurarak çadırda barınıldı. Yıkılan binaların başlıcaları Fatih Camii, Büyük Kapalı Çarşı, Surlar, Baruthane, Saraçhane, Tophane, Yeniçeri Kışlaları ile Sarayı Hümâyunda bazı yerlerdi. Sultanselim, Şehzade, Süleymaniye, Nuriosmanıye, Lâleli, Valide (Yeni Cami) ve Ayasofya Camileri hariç, bütün istanbul cami ve mescidlerinin ya minareleri yıkıldı, ya kubbeleri, çatıları çökdü» (Vâsıf Tarihi, I).
İstanbulun geçirdiği en müdhiş deprem âfetlerinden biridir. Müverrih Vâsıf Efendinin bu felâketi gereği gibi anlatmadığı aydın görülüyor, Fatih Sultan Mehmedin yapdırdığı Fatih Camii bu depremde tamamen yıkılmış ve devrin pâdişâhı Üçüncü Sultan Mustafa tarafından bugünkü Fatih Camii yapdırılmışdır (B.: Fâtih Camii).
Hicrî 6 muharrem 1312 (M. 10 temmuz 1894) depremi — Pek çok tahribata ve can kaybına sebeb olan bu âfet tarih kaynaklarımızda «Büyük Haretiarz» diye anılır. Aşağıdaki satırları 11 temmuz 1894 tarihli Sabah Gazetesinden alıyoruz:
«Dün saat beşe çeyrek kala (öğleye doğru) şehrimizde evvelâ hafifçe bir hareketi arz hissedilmesini müteâkib gaayet şiddetli bir dar-
4469 —
— 4468
v
DEPREM
be ile her taraf sarsılmaya başlamışdır. Hareketin istikaameti cenubî garbiden şimali şarkîye ve aşağıdan yukarıya doğru olmuşdur. Hareket olduğu zaman şehrimizde gün doğusu rüzgârı esmekde ve sıcaklık derecesi de ızdı-rab vermeyecek derecede bulunmakta idi. Şiddetli hareket tahminen 10-12 saniye kadar sûr-ınüşdür.
«Deniz gaayet sakin olduğu halde vapurlar birden bire şiddetli bir dalgaya tesâdifle inip çıkmaya başladığından yolcular ve mürettebat bu müdhiş dalganın neden ileriye geldiğini tahmin edemeyerek büyük bir korkuya kapılmışlardır. Sonra şehrimizin her cihetinden büyük bir toz bulutunun yükseldiğini görenler şiddetli bir zelzele olduğunu' anlamışlardır.
«Marmara sahilinde deniz evvelâ 200 metre kadar geriye çekilmiş, sonra şiddetle karaya yürüyerek ne kadar sandal, kayık, ve şâir küçük gemiler varsa hepsini karaya atıp parça-lamışdır.
«Şiddetli darbeden bir çeyrek kadar sonra kısa fasılalarla dört defa daha hareket olmuş akşama doğru da iki hareket olmuşdur. Şiddetli hareketden sonra bütün İstanbul halkı sokaklara dökülmüş, evlerde, dükkânlarda, hanlarda, resmî dâirelerde kimse kalmamışdır, ve halk gece çatı altına girmeyerek açıkda sa-bahlamışdır. Hareket esnasında halkın kapıldığı dehşeti hiç bir kalem tasvir edemez. Tahribat ve can kaybı çok büyükdür. Muhabirlerimizin şimdilik toplayabildiği notlar şunlardır:
«Edirnekapusunda bir demirci dükkânında bir kişi olmuşdur. Asmaaltında Yarım Han kısmen yıkılmışdır, 3 kişi olmuşdur. Eminönü Ba-lıkpazannda izzet Mehmed Paşa Camiinin minaresi yıkılmış ve altında oturmakda olan iki hammal olmuşdur. Taşçılarda Tekneciler Camii altındaki yumurtacı dükkânı üstüne çök-müşdür. Tahtakalede Çankırılı Mustafamn kahvehanesi üzerine büyük bir duvar çökmüş ve iki kişi altında kalarak olmuşdur.
«Sarachânebaşında Düigeroğlu Camiinin minaresi yıkılmış ve Kavafhâne Çarşısında bütün dükkânlar sakatlanmışdır.
«Fatihde Şekerci Hanının üst katı çökmüş, yangın çıkmış, 16 oda yanmışdır. Emirbuhâri Camiinin minaresi _. yıkılmışdır. Karagümrük Camiinin minaresi kubbe üstüne yıkılmış ve kubbeyi parçlamışdır. Kaariye Camiinin minaresinin yarısı yıkılmışdır.
istanbul
«Balatda devrilen bir kavak ağacının altında iki kişi olmuşdur.
«Edirnekapusunda Mihrimahsultan Hamamının kadınlar kısmının kapusu yıkılmış, hamamın içinde bulunan kadınlar güçlükle kur-tarılmışdır. Tekfursarayında bir ana kız enkaz altında kalmışdır.
«Cerrahpaşa Camiinin son cemaat yerinin kubbeleri çökmüşdür. Dârüşşefakada yıkılan bir duvar altında iki hademe olmuşdur. Hoca-kasım Camiinin müezzini ile kantar memuru Mahmud Efendi namaz kılarlar iken üzerlerine minare yıkılarak telef olmuşlardır.
«Çenberlitaşda Vezir Hanının büyük bir kısmı yıkılmış, enkaz altında pek çok kişinin kaldığı söylenmektedir.
«Sirkecide istasyon civarındaki camiin minaresi şerefesine kadar yıkılmış, Sirkeci İskelesi önünde yer, uzunlamasına 42 metre kadar yarılmışdır.
Dostları ilə paylaş: |