DERMAN (Halil) — Hekim; bu satırların yazıldığı sırada İstanbul Tıb Fakültesinin Fizyoloji Enstitüsü doçenti bulunuyordu; 1912 de Geliboluda doğdu, Sabri Bey adında bir zâtin oğludur; 1931 de Edirne Lisesinden mezun oldu, 1937 de istanbul Tıb Fakültesini bitirdi; 1938 de Uzunköprü sıtma mücâdele tabibi oldu, aynı yıl içinde istanbul Üniversitesi Tıb
Fakültesine asistan olarak girdi, 1942 de doçent oldu; Bayan Müteyemmen ile evlidir ve Aykut (doğ 1942), Sabri (doğ. 1949), Aydın (doğ 1953) adında üç evlâd sahibidir. Almanca ve İngilizce bilir; «istanbul Tahlil Laboratu-varı» nm kurucusudur. Tıb Cemiyeti, Tabible-rin Yardımlaşma Cemiyeti, G.F. Natur Winen-sehaftler, ve Türk Biyoloji Derneğinin üyesidir. Eserleri : «Fizyoloji Dersleri», «Diş Tabib-lerine Fizyoloji», ve muhtelif dillerde yayınlanmış 38 meslekî travag.
Bibi.: Kim Kimdir Ansiklopedisi
DERMAN SOKAĞI — Boğaziçiniıı Anadolu yakasında Kandilli Köyünün yollarından; köyün yalı boyuna nisbetle çok iç kısmındadır, Halat Sokağı ile Hanımoğlu Yokuşu arasında uzanır; Kandilli Kuyu Sokağı, Konuk Sokağı, Kandilli bağçe aralığı. Fahri paşa sokağı, Kandilli Bağçe Sokağı ile kavuşakları vardır (1934 Belediye Şehir Rehberi, pafta 26/Kandilli). So-kakda 12 ahşab ev vardır ve hemen hepsi bakımsız, köhne evlerdir; bir kaç tane de yeni beton bina yapılmışdır; Kandilli bağçe Sokağında bulunan Rum Ortodoks Metamorfosis Kilisesinin arka kısmında ve bu sokak üzerinde Rum İlk Okulunu bulunmaktadır; 20 kadar öğrencisi Boğazın diğer köylerinden gelmektedir, ve bu suretle kapanmamasına çalışılmaktadır. Kapu numaralan 1—39 ve 2—34 dür. (ekim 1966).
Halid ERAKDAN
DERMASONOĞLU (Yani) — 1966 yılı ağustosu başında karısının kabadayı jigolosunun karşılarına çıkması üzerine, zedelenmiş aile şeref ve namusun üzüntüsüne eklenen asabiyet ve korku ile ölmüş zengin bir rum boya tüccarı; büyüğü 12 yaşında iki çocuk sahibi olan 35 yaşındaki Bayan Eleni Dermasoğlu iki sene evvel Beyoğlunda balık madrabazı Yosif Frangopulos adında ayak takımından bir kabadayı ile sevişmiş ve ona ram, iki sene birlik-de yaşadıktan sonra jigolusunu terketmiş, fakat kaldırım delikanlısı bayanının peşini bı-rakmamışdır; çeşidli kabadayılığın revacda olduğu devrimizde balık madrabazı şehbaz da Dermasoğullarına aşırı derecede musallat olmuş, bu yüzden hakkında dâva açılmış ve zabıta tarafından da kadını rahatsız etmemesi Yosif'e tenbih edilmiş; buna rağmen kabadayı gene Eleniyi tâkibde devam etmiş ve bir gün,
karısı, kaynanası ve iki çocuğu ile Modada otomobil ile dolaşan Yani Dentnasonoğlunun önüne çıkmış, ıslık çalmak ve lâf atmak suretiyle nümâyişde bulunmuş, Eleni de karşılık verince haysiyetli tüccar koca, bir beyin kanaması ile düşmüş ve kaldırıldığı Haydarpaşa Numune Hastahânesinde ölmüşdür (B.: Kabadayı).
Burhaneddin OLKER
DERNEK SOKAĞI — Taksimde Şehid Muhtarbey Mahallesi sokaklarından; Tarlaba-sı Caddesi ile Keresteci Receb Sokağı arasında uzanır bir dirsekli bir sokak (1934 Belediye Şehir Rehberi, pafta 19/147).
Tarlabaşı Caddesi tarafından gelindiğine göre iki araba geçecek genişlikde ve paket taşı döşelidir; keskin bir dirsekle kırılan sokağın ikinci hem daralır, hem de bir yokuş yol-olur, bu kısmın zemini de kabataş döşelidir. 3-4 katlt kagir eski apartmanlar arasından geçer, binaların alt katları dükkân, mağaza, atöliye-dir; sokak bir çarşı boyudur: 2 berber, 4 muhtelif eşya tamiri atöliyesi, l hallaç, l nikel kaplamacı, l kaynak-torna-tesviye atöliyesi, l emlâk bürosu vardır. Kapu numaraları 1—21 ve 2—18 dir (ekim 1966).
Halid ERAKDAN
DERNE SOKAĞI — Beşiktaş İlçesi merkez nahiyesinin Sinanpaşa, Türk Ali ve Cihan-nümâ mahalleleri arasında sınır yoldur; Maşuklar Sokağı ile Selâmlık Caddesi arasında uzanır, İlhan Sokağı ile dört yol ağzı yaparak kesişir (1934 Belediye Şehir Rehberi, Pafta 20/173. 174, 176).
Maşuklar Sokağı tarafından gelindiğine göre bir araba geçecek genişlikde paket taşı döşeli dik bir yokuş olarak başlar; ilhan Sokağı ile kesisdikden sonra düzleşir ve zemini kabataş döşeli bir yol olur. Bu sokak üzerinde ikisi ikişer ve biri üç katlı üç kagir ev ile kapusu İlhan Sokağında Surp Astvazazin Ermeni Kilisesi vardır (nisan 1966).
Hakkı GÖKTÜRK
DERSAN (Kâzım Şinasi) — Ünlü gazeteci, Akşam Gazetesinin kurucularından biri; aslı Giridli olub 1888 de orada doğmuşdur; Lise tahsilinden sonra Parisde Sorbon Üniversitesi İçtimaî ilimler Akademisini bitirmişdir. Birinci Cihan Harbinde Hilâliahmer Cemiyetinde (Kızılay) çok büyük hizmetleri görül-müşdür; 1918 mütârekesinin kara işgal günle-
Kazım Şinasi Dersan (Resim: Agob Arad)
rinde İstanbul-da Fâlih Rıfkı, Necmeddin Sadık ve Ali Naci Beylerle Akşam Gazetesinin dört kurucusundan biri olmuş, Ana-doîudaki Millî Mücâdeleyi Is-tanbuldan destekleyen bu gazetenin idarî işle rini üzerine almış, ve çok muş kil şartlar içinde bu ağır işi mu-mavaffakiyetl e başarmışdır (B.: Akşam Gazetesi, Cild l, sayfa 545; Âtay, Fâlih Rıfkt, cild 3, sayfa 1260; Karacan, Ali Naci; Sadak, Necmeddin). Fâlih Rıfkı ve Ali Naci Beyler Cumhuriyet devrinde Akşamdan ayrıldıkdan sonra gazeteyi Necmeddin Sâdık Beyle birlikde çıkarmaya devam etmişler; Necmeddin Sâdık'ın -vefatından sonra gazetenin bütün yükü ve mes'uliyeti Kâzım Şinasi Dersan'a kalmışdır; 1957 de Akşamı Mâlik Yolaç'a devretmiş ve gazetecilikden çekil-mişdir. Uzun müddet İstanbul Ticâret Odası idare kurulunda çalışmış olan bu meşhur gazeteci 1961-1962 arasında hastalanmış ve 27 mart 1964 de vefat etmişdir. Bir gazete idarecisi olarak çok hesabı, fakat gaayetle dürüst bir kimse olarak tanınmışdı, Akşam Gazetesinin müntenlerine taahhüdleri ve tediyeleri son derecede intizam ve ciddiyet ile ifâ edilirdi; bu bakımdan istanbul gazeteciliğini eski lâubaliliğinden kurtarıp, meşhur adı ile Bâbiâlî Caddesine iş ahlâkı getirmiş olan kimselerden biridir.
DERSHANE SOKAĞI — Şişlide Gazi Halaskar Mahallesinin sokaklarından; Vali konağı Caddesi, Cumhuriyet Caddesi ve Halaskar Gazi Caaddesinin kavuşak nokdası (Harbiye Meydancığı) ile Zafer Sokağı arasında, ve Halaskar Gazi Caddesine paralel olarak uzanır; yaya kaldırımlı bir asfalt yoldur, bütün binaları 6-7 katlı beton apartımanlardır. Meydancık tarafındaki başında bir Hamidiye çeşmesi vardır. Sokakda emlâk bürosu, berber, tuhafiyeci, elektrikçi, kunduracı ve bakkal dükkân-
DERSİAM
— 4490
İSTANBUL
ANSİKLOPEDİSİ
— 4491 —
DEEVlŞ (Kayıkçı)
lan vardır. Kapu numaralan l—49 ve 2—28 dir. Bu sokağın Harbiye meydancığı köşesindeki Lotus Çiçek Mağazası, selsebilli duvarları ile çiçek mağazalarının en güzellerinden biridir. (ekim 1966).
DERSİAM — îslâmi ilimler üzerinde, halk-dan istekli olanlara camilerde ders veren ulemânın unvanı; M. Zeki Pakalın «Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri» isimli eserinde «Dersiam» maddesinde: «Medreselerde talebeye ders veren müderrislerin unvanı idi» diyor ki sürçme, zühul diyerek hoş görülmesi zor çok büyük bir hatâdır; önemle tekrarlayalım ki medreselerde ders veren hocaların unvanı «müderris», camilerde ders veren hocaların unvanı da «dersiam» dır (B.: Cami Dersleri, cild 6, sayfa 3356). Dersiamlık ulemâ arasında müderrislikden üstün bilinirdi.
DEESlAM SOKAĞI — Fatih İlçesinin Ka-ragümrük Bucağının Muhterib İskender Mahallesi Sokaklarından; Eskialipaşa Caddesi ile Fevzipaşa Caddesi arasında uzanır, Lüleciyek-tâ Sokağı ile dört yol ağzı yaparak kesişir (1934 Belediye Şehir Rehberi, Pafta 7/90). Bir araba geçecek genişlikde ve kabataş döşelidir; üzerinde bir ahşab, bir yarı kagir ve dört beton ev ile l elektrikçi, l terzi, l berber dükkânı ve l kahvehane vardır; Fevzipaşa Caddesine altı basamak merdivenle inip bağlanır (nisan
1966).
Hakkı GÖKTÜRK
DERSVEKİLt — Eski istanbul ulemâsı arasında camilerde halka ders vermek, medreselerde talebeye ders vermekden çok üstün bir ilmî ehliyet bilinirdi, çok derin ve geniş bilgi sahibi olmak gerekirdi; cami dersleri veren ulemânın resmi unvanı «Dersiam» idi, Şeyhülislâm olan kimseler de, kadim bir ilmiye geleneği olarak îstanbulda Bayazıd Camiinde dersiamük yaparlardı. Fakat bu dersleri bizzat vermezler, bir şeref dersinden sonra ulemâdan yetkili bir zâti vekil tâyin ederlerdi ki unvanı «Dersvekili» idi. (B.: Dersiam; Cami Dersleri, cild 6, sayfa 3356).
DERSVEKİLİ SOKAĞI — Fâtih İlçesinin merkez bucağının Sinanağa Mahallesi sokaklarından; Haliç Caddesi ile Kırbaç Sokağı arasında uzanır; Kırbaç Sokağı ile birleşdiği nokta, Nevşehirli ibrahim Paşa Caddesi ile Mıhcı-
lar Caddesinin kavuşak noktaları olan bir dört yol ağzıdır; Kadıçeşmesi Sokağı, Yesârîzâde Caddesi, Mektebli Sokağı ile kavuşakları vardır, ve hattâ Nazif Sokağı ile dört yol ağzı yaparak kesişir (1934 Belediye Şehir Rehberi, Pafta 6/94). Haliç Caddesi tarafından gelindiğine göre bir araba rahat geçecek genişlikde ve paket taşı döşeli olarak başlar; sağ taraf da, Karadeniz Medreseleri arasından geçerek Fâtih Camii avlusuna çıkan iki isimsiz aralık yol vardır. Eski bir yangın yerinde açılmış olan bu sokağın iki kenarındaki binalar büyüklü küçüklü kagir ve beton evler ve apartmanlardır, kapu numaraları l—55, ve 2—78 dir. (nisan
1966).
Hakkı GÖKTÜRK
DERTLİ — (B.: Derdli).
DERVİŞ — Dilimize farscadan alınmış isim; • aslında «dilenci» anlamındadır, fakat Türkçede «fakir, muhtaç; dünyâ zevk ve malından el çekerek ömrünü ibâdet ve riyazet ile geçiren kimse; bir dinî tarîkatin mensubu kimse» anlamlarında kullanılır.
Bu isim üzerine bilhassa istanbul ağzı ile çok güzel sözler vardır :
Derviş olan dilrîş (gönlü yaralı, âşık) olur Eğer ganî, eğer derviş! para ile biter her İş Derviş şeyhine: «Baba!.. kimmetî..û demiş; şeyhi de dervişine: «Oğul., hizmet!..» demiş. Dervişin fikri ne ise, zikri o dur. Gâvurun tenbeli keşiş, müslümanm tenbelî derviş. Derviş tekkede, hacı Mekkede.
Sünbülzâde Vehbi Efendi bu ismi çok ağır, fakat Hüseyin Kâzım Bey tarafından Maarif Vekâleti baskısı büyük lugatma alınacak kadar meşhur şu hicviyede kullanmışdır :
G cübey Tekkesi Dervişi idi
Halkaya girme büyük işi idi.
Derviş batı türkleri tarafından erkek şahıs ismi olarak da kullamlmışdır; Derviş adını taşıyan İstanbullu veya îstanbulda şöhret olmuş kimseler pek çokdur.
DERVİŞ — Eski istanbul balıkçıları tarafından Kırlangıç Balığının yavrusuna verilmiş isim, ağlardan çıkdıkları zaman bir balıkçı an'a-nesi olarak hemen denize atılır, azad edilirlerdi (B.: Kırlangıç Balığı); bu isim hâlen unutulmuş gibidir, azad an'anesi devam ediyor mu, tahkik imkânını bulamadık (1964).
DERViŞ (Bezirgânzâde) — Onaltmcı asır ortalarında güzelliği ile nam almış İstanbul civanlarından, şâir Cemâli Ahmed şehrengîzinde şöyle öğülmüşdür :
Biri Derviş bezirgânzâde Kapusunda nice şehler fütade Nola medhile dehri eylesem pür Bana da kalacak dellâllığıdür
Fahri DÜNGELEN
DERVİŞ (Cennetgülü) — 1885 ile 1890 arasında hem yüzünün hem de sesi'nin güzelliği ile tanınmış Kasımpaşalı genç bir hallaç; Kasımpaşa Mevlevîhânesinde de zâkirlik ederdi. Devrin büyük kalender halk şâiri Tophane kâtibelerinden Üsküdarlı Âşık Râzi, kendi tâbiri ile «nevedâ» bir gazelinde bu hallaç güzeli gene zâldrin adını kaydetmişdir:
Kanda varsam rûzü şeb pek rindmne evlendim Hâlü sâna muvafık tazelerle peylendim
Molla oldum medrese hücresinde çömezim Hizmetimde pervane sine bübülü nedim
Seyyah oldum dalımda can yoldaşım civelek Bir çizmeli pür silâh fedaî şehlevendim
Karadeniz Akdeniz deryalarda dolaşdım
• Çerez oldu çeşmime çıplak kalyon levendim
Derya seyrine çıkdun pırpırı şûhi sehbaz Nevcivan hamlacının zevrakeesine bindim
Germâbei safâda ham gümüşden yapulu Dellâki aşkbaz oldu; enîsi şekerhandim
Mestâne cilvesiyle bir büti tersâbeçe Meyhaneye vardıkda kadehkârım efendim
Hümâ pervaz o şûhi mevl«vînin kâkülü Çillehânei aşkda gerdentmde kemendim
Tennûrei beyzâyiı lâbis Zâkir Dervişim Pâyi mihrabı aşkım fetâyı dilpesendim
Destinde kemanesi hallacın ınestânesi Şöhreti «Cennetgülü» ol servi serbüîendim
Bu nev eda gazeli anın emriyle yazdım Şahıma beğendirdim v« hem kendim beğendim
Cevher ile nakşettim aşkımın târihini «Tophane Kaleminde kâtibi hünermendim» 1304 (M. 1886—1887)
Vâsıf HİÇ
DERViŞ (Çukurcu Mastor) — Geçen asrın ikinci yarısında yaşamış şehir eşkiyâsı güruhundan bir serseri ve kaatil; aslı Dimetokalı idi, uzun boylu, palabıyıklı, kara kuru sırım gibi, acı kuvvete sâhib bir adam olub kıbti olduğu da söylenirdi. Irz meselelerinden bir kaç defa hapse girip çıkmış; Ahırkapusunda har ab kale bedeni üzerinde kendi adına nisbetle anılan bir kumar kahvehanesi işletir iken 1312 (M. 1894-1895) yılında bir gece güya bir kumar kavgası yüzünden yine sabıkalı güruhundan ve uygunsuz takımından Yamalı Ahmed ve Deli Şükrü isimlerinde iki ayakdaşı ile beraber Gü-müştopuk Mustafa adında abacılıkla geçinir bir delikanlıyı boğarak öldürmüşlerdi. Delikanlının cesedini denize atarak yok etmek isterler iken kola çıkmış zabtiyeler tarafından suç üstü yakalanarak uzun bir muhakemeden, ve şenaatlerini itirafdan sonra müebbed kale-bendliğe mahkûm olmuşlardı. Mastor Derviş Rodos Zindanına gönderilmişdi ki o sıra 35-40 yaşlarında idi (B.: Dervişin Kahvehanesi; Mustafa, Gümüştopuk).
DERVİŞ (Kayıkçı Poyrazh) — 1885 ile 1890 arasında Tophane iskelesi kayıkçılarından bıçkın bir delikanlı; Kalender halk şâiri Tophane tekebesinden Üsküdarlı Âşık Râzi tarafından şu manzume ile övülmüşdür :
. :$ffr
Perçemi zer târı boyunda kemend Sevdim bir kayıkçı şûhi şehlevend
'. „•;!»
İskeleye nisbei Tophanelidir Top misâli gürler avazı bülend
Bak kaddi simşâda dayı revise Pâyi müşekkele şad hezâr pesend
Teslim bayrağıdır keçe külaha Sikirdim kesimi sardığı dülbend
Pırpırılar şahı yalun ayaklı Tütün akçesine çözer kemerbend
Tamam ezber etmiş kitabı aşkı Sıdku vefa bilir yâri bî menend
DEEVlŞ (Mızıkalı)
— 4492
istanbul
ANSİKLOPEDİSİ
— 4493
DERVİŞ (Mızıkalı)
Bıçkın işmarıyla mestâne gamze Âdemi igvâda gaayet hünermend
Haleti vahşeti sûrîdir şahın Beyoğlundan nâzik kopuk dilpesend
Bir gelir cihâne Poyrazlı Derviş Yûsufa Ayaza Ayvaza peyvend
Âşık Râzi alâka gösterdiği bu kopuk gencin yağlı boya bir boy portresini yapdırtmış ve o resmin yapılması üzerine de bir tarih yazmış-dır. Elimizde Kayıkçı Poyrazlı Dervişin portresinin soluk bir fotoğraf kopyası vardır ki Giuseppe Cavallini imzası güçlükle okunmuş-dur. Râzi kayıkçı oğlanın resmini bir keşişe yapdırdığım söylüyor, G. Cavallinin bir italyan katolik rahibi sanatkâr olması gerekir; tarih manzumesi de şudur:
Sinemde gördükde o altun başı Tasvirin çıkartmak oldu ilk işim
O eli ayağı yüzdeki nakşı Aynen aldı yahu ressam keşişim
Tarihin revnakı ondokuz yaşı «Kayıkçım Poyrazlı kopuk Dervişim» 1288 -f- 19=1307 (M. 1889—1890)
Tarih kayıkçı oğlanın 19 yaşı ile tâmiyeli-
dir.
Vâsıf HiÇ
DERViŞ (Mızıkalı) — Üsküdarlı Halk şâiri Âşık Râzinin evrakı metrûkesi arasında bir defterden öğrendiğimize göre geçen asır sonlarında Çeşmemeydam sandığı tulumbacılarından güzelliği ile meşhur bir mürâhik delidan-lıdır ki Arnavud Mestan adında birinin bir kadın veya kız dolayısı ile iftirası üzerine habse mahkûm olmuş ve o devrin zindan denilen mahbushânesinde gördüğü cevrü cefâya tahammül edemeyerek intihar etmişdir. Âşık Râzi yakın alâka gösterdiği bu gencin macerasını nazmen tesbit etmek istemiş, her biri on dörder beyitlik üç fasıl yazmış, fakat her ne sebebden ise manzumesini tamamlayamamış-dır. Güzel Dervişi ilk defa olarak bir deniz hamamında görüb tanıyan Âşık Râzi, onun o zamanlar türlü edebsizlikleri ile meşhur Tersanenin hayta tkaımı ile düşüb kalkdığını, bu arada tulumbacılığa da heves ettiğini, meyhâneler-
Mızıkalı Dervişin kabir taşı için çizilmiş tulumba tepeliği resmi (Resim: Hüsnü)
de akran ve emsali olmayan kimselerle işret ettiğini ve bu yüzden Bahriye Sibyan Mzıkası takımından kovulduğunu söylediği halde delikanlının ölümüne kadar yol açan vak'adan hiç bahsetmemektedir, daha doğrusu o vak'ayı anlatacağı kısmı yazmamış, yazamamış, manzume tamamlanmamışdır. Manzume şudur:
Yar peyledim Mızıkalı Dervişi GüzeUlkde Yusuf Peygamber eşi
Deniz hamamjnda gördüm geçende Durdu selâmına üç beş yüz kişi
, Tersane forması gaayetle açmış Hele levendâne çapkın revîşi
, Al kuşaklı ak uruba üstünde Mavi yakası var ingiliz işi
Kamerçin yemeni gümüş nalçalı Topuk vura vura gör nümayişi
Soyunub bağlandı ibrişim futa Teni pâkîzesi lâşek fildişi
Ctimîe uşşâkına yahu çekdirdi Derya içre yüzer gördüm güneşi
Buhıb bir tâzerû refiki dilbaz El ense tutuşdu civan güreşi
•'*"?.'•- --~- -*"~ •
- Kâküller perişan ebrûler çatık Güreşde görmeli fetâ serkeşi
Pâyin bûs iderek pes itti rakîb Vere çalmak olmaz öyle mehveşi
Ateşi firaka yakdı hammamı Oî şûhi serbazın çıkıb gidişi
Cenge gider sandım o serdârı aşk Elde tîrü keınan dalda tirkeşi
Dal fesin altında perişan gümrâh Sanki âşıkıdır zülfi zerkeşi
Zirvei revnakı hüsündür amma Gaddar çağdır henüz aşmış onheşi
Dervişin tafsili ahvâli gerek Zîrâkî şeytana uydu o! melek
Pederine nisbet Tavşancıliıdır Hâki mâderinî sorarsan Erdek
Irz ehli kanaat ehli evlâdı Ayağın temkinle rast atmak gerek
Gözlerimin nuru gönlüm sürürü Bak ne oyun etti yârime Felek
Tersanenin malum cokdur çapkını Havfü hicabı yol yüzünde elek
Tabanca bıçaklı içkici dayi Çakır pençeler ki bükülmez bilek
Umumânelerde gaco aftosler Kanadı altında bir de civelek
Fâsikü fâcirler bî perva bî ar Nahvet ile dirler Feleğe kelek
İşte muzikacı yâri munisim Süğliin iken oldu yolunmuş leylek
Hayata güruhuna uydurdu ayak Meyhane meyhane işret iderek
Tulumbacılığa heves bağladı Dizlik mintan oldu atesden gömlek
Başda keçe külah ayaklar yalın Belâsın arası o fellek fellek
Çıkardı bakıra altun adını Matrud oldu yazık yazık öldü pek
Vak'ai dilsûze yazdsun destan Ne cefâlar çekdi ol sahi bütan
Ne oyunlar itti ol toy civana
Şpl mel'un arnavud Debreli Mestan
Hünkâr tüfenkcisi zeyninde şaki Sureti beşerde kıpkızıl şeytan
Bir gece geldi koğuşa haber Yanıyor dediler Hançerli Bostan
Çeşme Meydanından düşdük yollara Yârim Dervig oldu narayı atan
Sandıkda sevişmiş ayaklarımız Ben kutuyla öncü olmuş ol sultan
Ak dizlik al kuşak ak keçe külah Açmaz mı olursa bir de al mintan
Hem biçicin edaya levend reftâra Yaraşmış gözlerde gamzei fettan
Celâsin fetâlar beş takım uşak Dervişdir içinde tek göze batan
Güzeflikden yana merdlikden yana Daldığı âteşler olur gülistan
Nâzü nahvetî yok gurur ne bilmez O şahın günlünde arslandır yatan
Ateşi Nemruda can halâsına Girmiş nevcivana atılmaz bühtan
Baban dellâk idi bed mâye bî ar Anan da malumdur kahbe çöp çatan
Ey Debreli pelîd sakîi merdûd5 Bre AHahdan kork Ali \hdan utan
Râzinin defterinde, Bahriye Sibyan Bandosunun grup hâlinde çekilmiş ve o zamanlar Malûmat Mecmuasında intişar etmiş meşhur resimden kesilip saklanmış bir trapmetci çocuk resmi vardır, Derviş'in o çocuk olduğu muhak-kakdır. Bir de gemi resmi ile arma şeklinde tu-
DERVİŞ (Şekerci)
4494 —
istanbul
ANSİKLOPEDİSİ
4495
DERVİŞ (Şeyh Köçeği)
Eyledi bunda beytûtet Kaçan idi taze civan Anuıçün gül kokar yâ hû Hânikah da gör ;bu dîvan
Köçeki hoş cünbüş iken Başın aîup gitmiş ol şah Şahin ufidu iane kaldı AMjnîa fahr ider dergâh
Tâmiyeyle târihini Yazdı ta âşıkı bî bak Gülîer başın çaldı yere «Şerha şerha vücüdi pak» Ahvâli tevârih de masturdur».
Tarih mısraı ebced hesabi ile 1068 tutar; yere çalınan güllerin başı «kef» harfidir ve 20 karşılığıdır, 1068 den çıkarılınca Sakarya Şeyhinin îdam tarihi olan hicrî 1048 yılı bulunur. Şahkulu Takkesinin tamirinde bu kadar kiymetli bir târih vesikasının kayboluşu pek hazindir.
lumba tepeliği resmi vardır; şâirin bir notundan o tepelik resminin Dervişin kabir taşına nakşedilmek üzere çizdirildiği anlaşılıyor ki, Râzi masum ve mağdur müntehirin kabir taşının kitabesini de hazırlamışdır. Kasımpaşada Kulaksız Mezarlığında olduğunu söylediği kabre bu tepelik armalı taşı dikdirebilmiş midir bilemeyiz, mezkûr mezarlığı karış karış aradık, Dervişin kabrini bulamadık. Âşik Hâzinin notu ile kabir taşı kitabesi metni şudur :
«Matâfi uşşak olan kabri pür nuru Kulaksızda oluk sengi maaârına nakış olunacak tepelik armanın resmi ile kitâbesidir.
Hüveîbâki
Kurban oldu civan kahbe Nigâre Cümle yaranım düşürdü nâre gabi hû'ban idi amma bîçâre Gelin dostlar gelin hep ağlaşalım Kabrinin başında vedâlaşalım
Çeşmemeydanı sandığı uşaklarından olub Debreli bir şakîi meî'un ve mer
Vâsıf HÎÇ
DERVİŞ (Şekerci) — Geçen asır başlarında yaşadığını tahmin ettiğimiz bir delikanlı, şehrengiz yollu yazılmış şu manzume ile övül-müşdür :
Derviş olmuş anın ismi lâtifi Şimşâd kaddi sülüs hattın elifi
Kandi lebi anın şekerden leziz Muhabbeti anın canımdan aziz
Şekerci Hanjıdır şahın durağı Uşşâka ol handır gülistan bağı
Pâyi anın uşşâkına mihrabdir Kim ki anı göre hâli harabdır
Zülüf zencîrinde dîvâneleri Söyletir anlara efsâneleri
Dostları ilə paylaş: |