İSTİLAD Doğurtma. Çocuk isteme.
İSTİLADÎ Doğurtucu.
İSTİLAL Sıyırıp çıkarma. Sıyrılıp çıkarılma.
İSTİLAL-İ SEYF Kılıcı kınından sıyırıp çıkarma.
İSTİLAM Öpmek veya el sürmek. Selâm vermeyi isteme. * Kâbeyi tavaf esnasında Hacer-ül Esvede el sürmek, el süremese el işareti ile öper gibi yapmak, okşamak.
İSTİ'LAM (İlm. den) Bilgi edinmek için yüksek bir makamdan alt makama sorulma. * Yazı ile bilgi isteme.
İSTİ'LAN (İlân. dan) İlânını isteme.
İSTİLANE Bir şeyi mülâyim görmek, mülâyim bulmak.
İSTİLBAS Geç kalma, gecikme.
İSTİLHAK İlhâk olmağa, katışmağa çalışma.
İSTİLKA' Arka üstü yatarak uyuma.
İSTİLZAM Lüzumlu olmak. Gerektirmek. Lâzım addetmek. İcâbettirmek.
İSTİLZAZ Hoşa gitmek, lezzet almak.
İSTİM Buharla işleyen makinaların kazanında birikip makinayı işleten buğu, buhar.
İSTİM f. Cerahat. Yara.
İSTİMA' (Sem'. den) Dinlemek. Kulak vermek. Dinleyip kabul etmek. İşitmek.
İSTİMA Birisinin ziyaretine gitmek.
İSTİMAHA Birisinden hayır ummak. İyilik ve şefaat beklemek.
İSTİ'MAL (Amel. den) Kullanmak. Faydalanmak.
İSTİ'MALAT (İsti'mal. C.) Kullanışlar. Kullanmalar.
İSTİMALE Avutmak. Meylettirmek. Cezbettirmek. * Gönül almak. Çok mal sahibi olmak.
İSTİMAN Aman dilemek, himaye istemek. * Teslim olmak.
İSTİ'MAR Bir yeri imar etmek. Bir yerin mâmurluğunu istemek. * Müstemleke yapmak, sömürgeleştirmek. İstimlak etmek.
İSTİMARE ing. Gümrük'e ticarî mallara değer takdiri. * Baha biçme.
İSTİMAZE Ayrılma, ayrı durma, açıkta bulunma.
İSTİMBAT (Bak: İstinbat)
İSTİMBOT ing. Küçük vapur, çatana.
İSTİMDAD Medet ve yardım istemek.
İSTİMHAL (Mehl. den) Zaman isteme, mühlet isteme.
İSTİMLA Bir şey yazılmasını istemek. Birisine birşey yazdırmak.
İSTİMLAK İcraî karar alma salâhiyetini hâiz bir amme hükmî şahıs (Vilâyet, Belediye v.s.) tarafından bir malın, halkın faydası için karşılığı verilip alınarak umumun istifadesine arzedilmesi. * Mülk satın almak. * Mülk sahibi olmak.
İSTİMLAL (Melâl. den) Can sıkılıp usanma, melâl getirme.
İSTİMNAN İhsan isteme.
İSTİMRAR Devam. Sürüp gitmek. * Kavi ve dâim olmak.
İSTİMRARÎ İstimrara ait ve müteallik. Devamlılık, sürüp gidiş.
İSTİMSAK (İmsak. dan) Nefsine hâkim olma, kendini tutma.
İSTİMSAL Misal edinmek. Örnek tutmak.
İSTİMTA' (Temettü. den) Faydalanma, menfaati olma.
İSTİMTAR Yağmur dileme.
İSTİMZAC Uyuşmak. Beraber karışmak. * Birisinin mizacını, huyunu öğrenmeğe çalışmak. * Yoklamak. Fikrini, re'yini sormak.
İSTİNAA Yürüyüşte bir kimseyi geçme.
İSTİNABE Niyabet istemek. * Huk: Başka bir tarafta görülen bir muhakeme için, şahid veya maznunun yazılı ifadesinin alınması. Muhakemenin icab ettirdiği muameleleri yapması için bir mahkeme tarafından başka bir mahkemeye veya kendi âzâsından birisine salâhiyet verilmesi.
İSTİ'NAD İnatlaşma, inat yapma. Muannidlik.
İSTİNAD Dayanma. Güvenme. * Sened veya delil söylemek, göstermek.
İSTİNADEN İstinad ederek. Dayanarak, güvenerek.
İSTİNADGÂH f. Dayanacak yer. Güvenecek yer veya kimse.
İSTİNADGERDE İstinad edilmiş. Kendine güvenilmiş veya dayanılmış.
İSTİNADÎ İstinad etmekle alâkalı.
İSTİNAF Baştan başlamak. Yeniden başlamak. * Gr: Sözün başlangıcı. * Huk: Dâvâ Mahkemesinin verdiği hükmü beğenmeyip bozulmasını daha üst mahkemeden istemek. Dâvâ mahkemeleri ile Temyiz Mahkemesi arasındaki bir derece yüksek mahkemeye verilen isim.
İSTİNAFEN İstinaf yolu ile.
İSTİNAHE Yaygarayı basma. * Ağlamak isteme. * Kurdun uluması.
İSTİNAME Uyur gibi görünme. Yalandan uyuma.
İSTİNAN Misvâk kullanma. Dişleri temizleme. (Misvâk kullanmak, sünnet-i seniyyedendir.)
İSTİNARE Parlatmak. Parlak ve aydınlıklı olmak. * Ateş istemek.
İSTİNAS Alışmak. Ünsiyetli olmak. Vahşiliğin gitmesi. Ürkekliğin kalkması.
İSTİNASE Bir kimseyi beraber götürme. * Depretme.
İSTİNBA Haber sormak. Haber istemek. * Vâkıf olmak. Bilmek.
İSTİNBAT Bir söz veya bir işten gizli bir mânâyı meydana koymak. * Müçtehid veya büyük bir âlimin gizli bir mânâyı içtihadı ile meydana çıkarması. * Bir mes'eleyi derin tetkik ile meydana çıkarması. * Bir mes'eleyi derin tetkik neticesinde kaynaklarından güçlükle anlamak.
İSTİNCA Birisinden maksadını istihsal etmek. * İlm-i Hâlde: Pislikten temizlenmek. Abdest bozduktan sonra veya abdest almadan evvel; kan, sidik, meni' gibi şeylerin çıktıkları yeri temizlemek.
İSTİNCAD Yardım isteme.
İSTİNCAH İşinin olmasını isteme.
İSTİNCAS Bulaşma veya bulaştırma.
İSTİNFAD Bir şeyden bıkkınlık gelme, usanma. * Bir şeyi tüketme, harcama.
İSTİNFAK Malı harcıyarak tüketme. * Nafaka peydâ etme.
İSTİNFAR Ürküp dağılma.
İSTİNFAZ Bir yerin bütün her tarafını iyice öğrenebilmek için dikkatle bakma, inceleme.
İSTİNGA İtl. Yelkenlerin yukarı kaldırılıp toplanması ve bu işin yerine getirilmesi için verilen kumanda.
İSTİNHAC Bir kimsenin dediğine uyma. Söylediğini yapma. Yoluna gitme.
İSTİNHAS Haberi iyice inceleme.
İSTİNHAZ Bir kimseye bir iş için kımıldamamasını emretme.
İSTİNKA Pâk olmasını istemek. İstincadan sonra hiç bir pislik eseri bırakmamak.
İSTİNKÂF Kabul etmemek. Çekimser kalmak.(İşte ey insan! Eğer yalnız O'na abd olsan, bütün mahlukat üstünde bir mevki kazanırsın. Eğer ubudiyetten istinkâf etsen, âciz mahlukata zelil bir abd olursun! S.)
İSTİNKÂH Araştırma. Ağız koklama.
İSTİNKÂH (Nikâh. dan) Bir kadını nikâhla alma, nikâhlamak isteme.
İSTİNKÂR Bilmemezlikten gelmek. * İnkâr etmek. * Bilmediği bir şeyi sormak.
İSTİNKAS Bir şeyin fiatını düşürmeye çalışma, ucuzlatmağa uğraşma.
İSTİNKAŞ Nakşetme, nakşedilmesini isteme.
İSTİNSA' Veresiye isteme. * Borcunu ödeyebilmek için mühlet isteme.
İSTİNSAB (Neseb. den) Soyu bildirme. Soy dâvâsı gütme.
İSTİNSAF Alacağını alma. Hakkını tamâmen alma, ödeşme.
İSTİNSAH (Nesh. den) Sahifeyi çoğaltmak, nüshasını yazmak. Kopya etmek. * Silinmesini ve iptalini istemek.
İSTİNSAH (Nush. dan) Nasihat alma. Öğüt isteme.
İSTİNSAR Burna su veya başka bir ilâç çekip temizleme. * Püskürme.
İSTİNSAR (Nasr. dan) Yardım isteme.
İSTİNSAREN Arka çıkarak. * Yardım ümid ederek.
İSTİNŞA Güzel koku koklama. * Haber, havâdis araştırma.
İSTİNŞAD (Neşd. den) Bir kimseden şiir okumasını isteme. * Birine manzume okutma.
İSTİNŞAK Abdest veyâ gusül esnâsında burun'a (üç defa) su çekmek. * Şiddetle koklamak, koklatmak.
İSTİNTAC Netice almak. Netice çıkarmak.
İSTİNTAK Söyletmek. * Huk: Sorguya çekmek. Maznundan işlediği fiile dâir ifade almak.
İSTİNTAKNÂME Huk: Sorguya çekilen kimsenin ifâdesinin yazıldığı kâğıt.
İSTİNZAL Tenzil etmek. İndirmek. * İnmesini istemek.
İSTİRA' İki tâne odun parçasını birbirine sürte sürte tutuşturma. * Çakmak taşında ateş çıkartma.
İSTİR'A Riâyet isteme.
İSTİ'RAB Sonradan Araplara dâhil olmak, araplaşmak.
İSTİRABE Bir kimsenin hâlinden şüpheye düşme, kuşkulanma.
İSTİRAHAT Dinlenmek. Rahatlamak.
İSTİRAK Sirkat etmek. Çalmak. Hırsızlık etmek.
İSTİRAK-I SEM' Haber çalmak, kulak hırsızlığı.
İSTİ'RAK Terlemek için yatma.
İSTİRBAH (Rıbh. den) Fâize para yatırma, fazla faizle verme.
İSTİRCA' Geri dönmek. Dönmeği arzulamak. * İlm-i Hâlde: Bir cenaze gördüğü zaman: $ diye söylemek.
İSTİRCA (Recâ. dan) Yalvarma, dileme, rica etme.
İSTİRDA' Çocuk emzirtme.
İSTİRDAD Geri almak. Geri almayı istemek.
İSTİRDAF Beraber olmayı istemek, beraber gitmeği arzu etmek.
İSTİRFA' (Ref'. den) Yapılmasını arzulama. * Yukarı kaldırılmasını isteme.
İSTİRFAD Yardım isteme.
İSTİRFAH (Refh. den) Refah, rahatlık ve bolluk isteme. * Rahatlık ve bolluk içinde bulunma.
İSTİRHA' (Rehavet. den) Gevşeme, uyuşma, tembelleşme, rehavet gelme.
İSTİRHA-Yİ ADELÂT Adalelerin, kasların gevşemesi.
İSTİRHA-YI A'SÂB Sinirlerin gevşemesi.
İSTİRHAB Korkutma veya korkutulma.
İSTİRHAM Merhamet istemek. Yalvarmak. * İzin istemek. Rica etmek.
İSTİRHAMAT (İstirhâm. C.) İstirhâm etmeler, yalvarmalar, ricâ etmeler.
İSTİRHAMNAME f. Bir rica veya arzu maksadıyla yazılan mektub.
İSTİRHAN (Rehn. den) Rehin alma veya rehin alınma.
İSTİRHAS Bir şeyi ucuz görme, ucuz sayma.
İSTİRKAB (Rekabet. den) Çekememe, rekabet yapma.
İSTİRKAK (Rıkk. dan) Harbde düşman tarafından esir alma. * Köle edinme, bir kimseyi kendine köle olarak alma.
İSTİRŞA' Bir işi yapmak için bir şey isteme. * Rüşvet isteme.
İSTİRŞAD (Reşad. dan) Hak yoluna gitmek isteme.
İSTİRVAH Rahatlama, istirahat etme. * Şiddetle koklama.
İSTİRZAK (Rızk. dan) Rızk ve nafaka elde etmek için çalışma.
İSTİRZAL (Rezalet. den) Rezil sayma. Kepaze, bayağı ve aşağılık görme.
İSTİ'SA' (İsyan. dan) İsyan etme. Anarşistlik ve zorbalık yapma.
İSTİSA' Bollaşma, bollanma, genişleme.
İSTİS'AB Zor addetmek. Güç saymak. * Güçlük çekmek.
İSTİ'SAB İğrenme, tiksinme.
İSTİSABE Sevap kazanmak isteme.
İSTİS'AD (Sa'd. dan) Uğurlu sayma. Mes'ud nazarıyla bakma.
İSTİSAK Bir kimseden itimad edilir bir vesika veya senet alma.
İSTİSAL (Asl. dan) Kökten koparıp çıkarmak. * Tıb: Bedenden kesilmesi veya koparılması istenen bir parçayı, uru kökünden koparmak.
İSTİS'AL (Suâl. den) Soruşturma, tahkik etme, araştırma.
İSTİ'SAM İsmetli olmayı istemek. Temizlik istemek. Günah ve ayıplardan temiz olmak.
İSTİSAR Bir şeyden fazla miktarda alma, çoğaltmağa çalışma.
İSTİSAR Kolaylaşmak, kolay olmak.
İSTİ'SAR Bir işin güç olmasını arzulama.
İSTİ'SAR Seçme, ayırma, intihab etme. * Seçip benimseme.
İSTİ'SAR Esir olma veya esir etme.
İSTİSARE Toz savurma, tozutmak, toz kaldırma. * Fesatçılık ve fitnecilik yapmak.
İSTİSBAT (Sebt. den) Acele etmeyip tedbirli ve hesaplı davranma.
İSTİSDAD (Sedad. dan) Doğruluk, dürüstlük.
İSTİSFA Madeni eritip tasfiye etmek, hâlisini almak.
İSTİSGAR Küçümsemek. Küçük görmek. Kerih görmek.
İSTİSHAB Fık: Mazide sabit olup bilâhare zâil olduğu bilinmeyen bir şeyin hâlâ devam ettiği sayılmasıdır. (Birisinin ölümüne dair kat'i haber olmasa sağ sayılması gibi.)
İSTİSHAB (Sohbet. den) Yanına alma. Birlikte götürme, beraber götürme.
İSTİSHABEN Beraber götürerek, yanına alarak.
İSTİSHAL Kolay saymak. Bir şeyi kolay addetmek.
İSTİSHAR Alay etme, zevklenme, eğlenme.
İSTİSKA' (Saky. den) Su isteme. Susama. * Yağmur duasına çıkma. * Vücudun bazı yerlerinde su toplanması hastalığı.
İSTİSKAL Ağır bulup hoşlanmadığını anlatmak. Soğuk muamele ederek sevmediğini bildirmek.
İSTİSLAF (Selef. den) Birinin yerine geçme. Selef olma.
İSTİSLAL Çekip çıkarma, sıyırma.
İSTİSLAM Uyma, tabi olma. * Müslümanlığı kabul etme. İslâm olma. * Yolun ortasından gitme.
İSTİSMAR Menfaatine âlet etmek. İşletmek. * Kıymetlendirmek. Sömürmek.
İSTİSNA Ayırmak. Kaide dışı bırakmak. Müstesna kılmak. * Arapçada istisnâ kelimeleri şunlardır: $
İSTİSNAAT (İstisna. C.) İstisnalar, müstesna kılmalar, ayırmalar.
İSTİSNAÎ İstisnaya âit. Ayırmayla alâkalı.
İSTİSNAN İhtiyarlama, yaşı ilerleme, yaşlılanma.
İSTİSRA' (Sür'at. den) Sür'atlendirme, hızlandırma, çabuklaştırma.
İSTİSRAR Odalık alma.
İSTİSVAB (Savab. dan) Doğru bulma, mâkul görme, beğenme.
İSTİSVABEN Beğenerek, doğru bularak, mâkul görerek.
İSTİSVABGERDE f. Beğenilmiş. Doğru bulunmuş, tasvib olunmuş, mâkul görülmüş.
İSTİ'ŞA Ateş ışığıyla yol yürüme.
İSTİŞ'AR Bir mes'elenin yazılıp bildirilmesini istemek. * Kullanmak. * Ürkmek.
İSTİŞ'ARAT (İstiş'ar. C.) Yazı ile bildirilmesini istemeler.
İSTİŞARAT (İstişare. C.) İstişareler, danışmalar, meşveret etmeler.
İSTİŞARE Meşveret etmek. Fikir danışmak. Müşâverede bulunmak.
İSTİŞAT(A) (Şatt. dan) Çok kızma, öfkelenme, gazaba gelme. * Coşma, taşma. * (Kuş) hızla uçma.
İSTİŞFA' Birisinin yardımını istemek, şefâat dilemek.
İSTİŞFA Şifa istemek. Hastalıktan kurtulup iyi olmayı arzulamak.
İSTİŞFAEN Derdine derman aramak gayesiyle. Şifa istemek suretiyle.
İSTİŞFAF (Şeffaf. dan) Şeffaf ve saydam olma.
İSTİŞHAD Birisinin şâhidliğini istemek. Şâhid göstermek. Delil olarak ileri sürmek. * Şehid olmak.
İSTİŞHADAT (İstişhad. C.) Şâhid göstermeler, delil olarak misâl göstermeler. * Şehid olmalar.
İSTİŞHADEN Şâhid göstererek, şâhid getirerek.
İSTİŞHAR Şöhret sahibi olmak. Şöhret kazanmak.
İSTİŞKAL Zorlaştırma, güçleştirme, müşkülât verme.
İSTİŞMAM Koklamak. Kokusunu almak. * Hissetmek, sezmek, dolayısı ile anlamak. * Uzaktan haber almak.
İSTİŞRA Satın alma. Satın almak isteme.
İSTİŞRAB İmâ ederek ve kapalı olarak anlatmak isteme. * İçmek isteme.
İSTİŞRAF Ellerini güneş ışığına siper etme.
İSTİ'TA (Atâ. dan) Bahşiş istemek. Atiyye istemek.
İSTİTAAT (Tav'. dan) Tâkat getirmek. Kudreti ve gücü yeter olmak.
İSTİ'TAB Kendinden razı, hoşnut etme.
İSTİTABE Tövbe ettirme. Tövbe teklif etme.
İSTİTABE Hoş ve iyi bulma.
İSTİTAF Kaplama, ihtiva etme.
İSTİ'TAF Yardım taleb etme. * Acımayı isteme.
İSTİ'TAFKÂRANE f. Şefkat, merhamet isteyene yakışır halde.
İSTİTAL Gözyaşları inci gibi dökülme. * Birbiri ardınca çıkma. Birbirinin peşinden çıkma.
İSTİTALE Uzanmak. Uzantı. Uzayıp gitmek. * Birisi üzerine faziletlilik dâvasında bulunmak. * Tecvidde: Harf okunduğunda sesin imtidadına, uzamasına denir. Bu harfe müstatıl harfi de denir. Bu sıfat Dad harfine aittir. * Tıb: Vücutta bazı organların uzaması.
İSTİT'AM Yemek isteme. Yiyecek şeyler taleb etme.
İSTİTAN Vatan edinme, bir yerde yerleşme, yurt edinme.
İSTİTAR Kapanmak, örtünmek.
İSTİTAR Yazma.
İSTİTARE Örtülecek, perdelenecek şey.
İSTİTARE Gönderme veya gönderilme. Yollanma. * Uçurma veya uçurulma.
İSTİTBA' Tâbi olmayı istemek. Peşinden sürüklemek.
İSTİTBAB (Tıbb. dan) Doktora başvurma, kendini hekime gösterme. * İlâç arama. * Çare isteme, derdine devâ arama.
İSTİTMAM (Tamam. dan) Tamamlama, tamamlamağa çalışma. Tamamlamasını isteme. Bitirmek için uğraşma.
İSTİTRAB Sevinmeyi, süruru istemek.
İSTİTRABÎ Sürur ve sevinmeyi istemeğe dâir.
İSTİTRAD Edb: Bir söz söylerken o fıkra içinde başka bir bahis nakletmek.
İSTİTRADEN Edb: Bir bahis anlatırken, söz gelimi, başka bir mes'eleyi de anlatıvermek suretiyle.
İSTİTRADÎ İstitrad ile alâkalı. Asıl mevzudan olmayan.
İSTİTRADİYAT (İstitrad. C.) İstitrad şeklinde söylenen sözler.
İSTİTRAF (Turfe. den) Hiç görülmemiş bir şey sayma. * Şubelendirme, dallandırma.
İSTİVA Müsavi oluş. Temasül. * İ'tidal, istikamet ve karar. * Kemalin sâbit olması. * Kaba kuşluk zamanı. * Yükselmek, yüksek olmak. Üstün olmak. * İstila eylemek.
İSTİVA-Yİ SİNN Kırk yaşlarına gelme.
İSTİVFA Vefa istemek.
İSTİYA' Kötü davranma. Fena muamelede bulunma.
İSTİYAK Misvâk kullanma.
İSTİYAS (Ye's. den) Ye'se düşme, ümitsizlenme.
İSTİZA' Işıklanma, aydınlanma.
İSTİ'ZAB Birşeyi tatlı bulmak, tatlı saymak. Tatlı su istemek.
İSTİZADE (Ziyade. den) Arttırılmasını arzulama, çoğaltılmasını isteme.
İSTİZAE (Ziya. dan) Işıklanma, aydınlanma, ziyalanma, nurlanma.
İSTİZ'AF (Za'f. dan) Zayıf ve âdi görme, küçümseme.
İSTİZAH Belirsiz ve mübhem bir şey hakkında açık söylenmesini istemek. İzah istemek. * Gensoru. Bir mes'ele hakkında mebuslar tarafından başbakana veya bakanlardan birine açılan ve sonunda soruşturma yapılması istenilen sual.
İSTİZAHEN Bir şeyin açıklanmasını isteyerek.
İSTİZALE (İzale. den) Yok edilme, izale olma.
İSTİ'ZAM Büyük tutmak ve büyük tanımak. * Gururlanmak. Kibirlenmek.
İSTİZAN Bir hususta izin istemek. İzin için danışmak.
İSTİ'ZAR Özür ve afv dileme.
İSTİZARE Ziyaretine gelinmesini isteme veya ziyarete gelmesi istenilme.
İSTİZHAN Akıl etmek, düşünmek.
İSTİZHAR Dayanmak. Güvenmek. Arka vermek. * Yardım istemek. Zahîr istemek. * Ezberlemek. * Aşikâr etmek.
İSTİZKÂR (Zikr. den) Hatıra getirme, hatırlama. Tahattur etme. * Ezberleme, ezber etme.
İSTİZLAL (Zelle. den) Ayağını kaydırmak istemek.
İSTİZLAL (Zill. den) Aşağılık ve zelil görme. * Bayağı ve âdi görülme.
İSTİZLAL (Zıll. dan) Gölgelenme. Gölge altına girme. * Sığınma, himâyesine girme. * Gölgede oturma.
İSTİZMAM Zemmetme, yerme, tenkid etme. * Kötü ve beğenilmeyen işler yapma.
İSTİZMAR (Zamir. den) Düşüncelerini öğrenme, fikrini yoklama. Maksad ve niyetini anlamağa çalışma.
İSTİZRAF (Zerafet. den) Zarif görünme, incelik gösterme. Zerafet gösterme.
İSTUH f. Âciz, güçsüz, kuvvetsiz. Perişan, mahzun, biçare.
İSVİDAD Kararma, kara olma, esmerleşme. Siyahlanma.
İSVİDAD-I CİLD Cildin kararması, esmerleşmesi.
İSYAN İtaatsizlik. Emre karşı gelmek. Ayaklanmak.
ÎŞ Yaşayış. Yaşamak. Zevk u safa sürmek. * Hayata medar olan ve geçinilen şeyler. * Ekmek. Gıda.
İ'ŞA' Akşam yemeği verme.
İŞ'A' Güneş, ışığını dağıtma. Şuâlanma.
İŞA (Ağaç) çiçek açma.
İŞA'-İ EŞCAR Ağaçların çiçek açması.
İŞA' (Bak: Işa)
İŞAA Bir haberi yaymak, duyurmak. Bir şeyin şuyuuna, yayılmasına sebeb olmak.
İŞAAT (İşâa. C.) Haber yaymalar.
İŞAAT-I KÂZİBANE Kötü niyetlerle yalan haberler yayma.
İŞ'AB Ölme, irtihal etme.
İŞABE Saç ve sakal ağartma, beyazlatma. Genç yaşta saç ve sakal ağarması.
İŞADE Çağırmak. Sesini yükseltmek. * Dünyevi matluba yetişmek. * Binayı yükseltmek.
İŞAEYN (Bak: İşâân)
İŞAHA Misvâk kullanma.
İŞ'AL Şulelendirmek. Yaymak, alevlendirmek. Tutuşturmak. Parlatmak. Şiddetlendirmek.
İŞAR Birlikte geçinmek, muâşeret etmek. Hoş geçinmek.
İŞ'AR Yazı ile haber vermek. Anlatmak, bildirmek.
İŞ'ARAT (İş'ar. C.) Tebliğler, bildirmeler.
İŞARAT İşaretler.
İŞARAT-ÜL İ'CÂZ İ'caza dair işaretler.
İŞARAT-ÜL İ'CAZ Fİ MEZAN-İL ÎCAZ Îcaz zannolunan yerlerdeki i'caza işaretler. * Risale-i Nur Külliyatından bir kitap ismidir.
İŞARET Bir şeyi bir vasıta ile (el, göz, kaş veya parmakla) göstererek bildirmek. * Nişan, alâmet, belli bir iz. * Ist: Doğrudan doğruya olmadan, hatırlatma suretiyle verilen emir. (Münasebat-ı tevafukiye eğer taaddüt etse ve ayrı ayrı cihetinden bir hâdiseye muvafık gelse, hem bilhassa makama mutabık, hem bilhassa kelâmın mânâsına muvafık ve müeyyid olsa, o muvafakat o vakit işaret derecesine çıkar. Evet muzaaf münasebet, işarettir. M.)
İŞARET-İ ÂLİYE Tar: Şeyh-ül islâm, defterdar ve yeniçeri ağası gibi maiyyet memurlarından biri tarafından yazılan takrir veya ilam üzerine sadrazamın kabul veya red şeklinde yazdığı yazı. * Sadaret makamından çıkan emirler.
İŞBA' Doyurmak, açlığı gidermek. Doymak. * Fiz: Bir sıvının içinde, belli bir cisimden eriyebilecek en çok miktarın erimiş bulunması. * Edb: Arap nazmında, kafiye veya vezin zaruretinden dolayı kelimeye bir harf ilâve etme.
İŞBAŞI t. Bir işte çalışanların başı, reisi. * İşe başlama saati.
İŞBU İşte bu. Bu, şu.
İŞCA' Yenme, ezme. * Kederlendirme, hüzün verme, üzme.
İŞCAR (Şecer. den) Ağaç yetiştirme. Ağaçlandırma.
İŞCAZ Kederlendirme, üzme, hüzün ve gam verme.
İŞE f. Orman, sık ağaçlık. * Câsus, hafiye.
İŞFA' (Şifâ. dan) Hastaya şifalı şeyler verme. Hastanın iyileşmesi için çeşitli çarelere başvurma.
İŞFAF Üstün tutma.
İŞFAK Acıyarak sakınma. Şefkat ve inayet etme. * Sevme. * Sakınma ve korkma. * Azaltma. * Lütfetme, bağış, ihsan.
İŞGAL Zabtetme, istilâ etme. * Birisini işten alıkoyma, başka şeyle meşgul etme, oyalama, uğraştırıp kendi işine mâni olma.
İŞGENE f. İhiyarlıktan veya kızgınlıktan dolayı yüzde hâsıl olan buruşukluk.
İŞGERE f. Şâhin, atmaca ve doğan gibi av için kullanılan terbiye görmüş kuş.
İŞGERF f. Dayanıklı, sağlam, kalın. * Şan, nam, ün, şeref.
İŞGUH f. Yere yıkılış, yüz üstü kapanış.
İŞGÜÇ t. Meşguliyet, vazife, memuriyet.
İŞGÜFE f. İstifrağ, kusma. * Çiçek.
İŞGÜZAR f. Becerikli, çalışkan. * Kendini göstermek için gerekmezken işe karışan.
İŞHA' (Şehi. den) İstenileni verme. * Göz dikme, almak isteme.
İŞHA' Ağız açma, ağzını açma.
İŞHAD Delil getirme, delil olarak gösterme. Şehadet ettirme, şâhid gösterme. * Şehid olma.
İŞHAR Ün alma, meşhur olma, şöhret kazanma. * Kadın, doğum yapacağı aya girme.
İŞHAS Fesatçılık ve dedikoduculuk yapma. Çekiştirme. Gıybet etme.
İŞHAS Gitme zamanı gelip çatma. * Tedirgin ve rahatsız etme.
İŞHAZ Keskinleştirme, bileme.
İŞHAZ-I SEYF Kılınç bileme.
İŞKA' Şaki ve bedbaht eylemek.
İŞKA' Şikâyet ettirme. * İntikam alma, öç alma. * Darıltma, gücendirme.
İŞKÂL Güçleştirme, müşkilleştirme. * Zorlaştırma. * Şüpheli ve karışık olma.
İŞKAMPAVİYA İtl. Harp gemilerinden asker naklinde kullanılan en büyük filika. İşkampaviya'lar sandal büyüklüğünde, yalnız ondan daha geniş ve yüksekti. Karaya asker sevkiyatında, gemiye erzak ve levâzım alınmasında kullanıldığı gibi eskiden donanmaya su alınacağı zaman su ile doldurulur, diğer bir filika yedeğinde geminin bordasına götürülerek geminin tulumbasıyla içindeki su nakledilirdi. (O.T.D.S.)
İŞKÂR f. Av. * Avlama.
İŞKEMBE f. Geviş getiren hayvanların midesinin en büyük kısmı. * Karın.
İŞKENCE F. Eziyet, azab.
İŞKESTE f. Kırık, bitik. Kırılmış.
İŞKİL f. Şüphe, vesvese. Vehimlenmek. * Hile, tezvir. * Sağ ön ayağı ve sol arka ayağı beyaz olan at.
İŞKÜFE f. Çiçek.
İŞKÜNC f. Çimdik.
İŞLEK t. Çok işler, fazlaca işlenen. * Tecrübeli, idmanlı, alışık.
İŞMAM Hafif olarak duyurmak, koklatmak. Hissettirmek. * Kibirden dolayı başı dik yürümek. * Tecvidde: Bir harfe zamme veya kesre vermek ve bunu hafifçe hissettirmek. Harfin sesini genizden hissettirmek, biraz duyurmak, harfi çıtlatmak.
İŞMAR Göz kırpma, işaret.
İŞMİ'ZAZ Can sıkma, üzülme, yüzünü ekşitme. * Titreyip ürperme.
İŞNUŞE f. Aksırık.
İŞPİHTE f. Su sızıntısı. * Yayılmış, saçılmış.
İŞPORTA (Arnavutça) Seyyar satıcı tezgahı. * Yayvan yemiş sepeti.
İŞRAB (Şürb. den) İçirme veya içirilme. * Bir maksadı açıktan değil de, dolayısıyla gösterme. Kapalı surette anlatma.
İŞRAF Yüksek bir yere çıkma. Yüksek bir yerden bakıp anlama. * (Hasta) ölüm döşeğinde olma.
İŞRAK Allah'a şerik koşma. Allah'tan başkasından medet bekleme.
İŞRAK Güneş doğmak. Işıklandırmak. Parlatmak. * Güneşlik yere dahil olmak. * Mc: Kalbe mânaların doğması.
İŞRAKÎ Bâtıl İşrakiye felsefesine mensub. İşrakiyyunun dalâletten ve şirkten ibaret bâtıl ve hurafe fikirleri.
İŞRAKİYYE İşrakiyyunların bâtıl ve hurafe mesleği. (Bak: Akl-ı evvel)
İŞRAKİYYUN İşrakiyye felsefesi ile iştigal eden ve ehl-i şirk olan feylesoflar. (Bak: Akl-ı evvel)
İŞRET İçki. Alkollü meşrubat. * İçki içme. Alkollü içki kullanma.
İŞRETGÂH f. İşret edip içki içilecek yer.
İŞRETHANE f. İşret yapmaya mahsus yer. Meyhane. * Mc: Bu dünya.
İŞRETKEDE f. İşret yeri. İşrethane.
İŞRETSAZ f. İşret eden, içki içen.
İŞRÎN (İşrûn) Yirmi. (20)
İŞRİRAK Ağlaya ağlaya boğulma derecesine gelme.
İŞSA (Teşsi') Ayakkabısına tasma takma, kayış geçirme.
İŞTAT Adaletsizlik edip hükümde zulmetme.
İŞTAT Dağıtma veya dağıtılma.
İŞTEK f. Çocuk kundağı.
İŞTİAL Tutuşma. Parlama. Alevlenme. * Mc: Şiddetlenme.
İŞTİALÂT (İştial. C.) Parlamalar, alevlenmeler, yanmalar, tutuşmalar. * Mc: Şiddetlenmeler.
İŞTİBAH Şüphelenmek. Şüphe etmek. * Kolay fark olunmaz derecede benzemek.
İŞTİBAK (Şebeke. den) Örülmek. Örgülenmek. * Karşılıklı birbirine geçmek. * Perişanlık. * Zâhir olmak. * Koz: Güneş battıktan sonra gökte kum taneleri gibi görünen karışık yıldızlar.
Dostları ilə paylaş: |