Tefsiru Ayyaşi
El-Tefsir ve Kitabu’t-Tefsir olarak da isimlendirilen ve bizim tasnifimize göre müstakil asli rivayet tefsirlerinden sayılan1370 Tefsiru Ayyaşi iki cilttir ve Hamd suresinden Kehf suresinin sonuna kadar Kur’an ayetlerinin manasını beyan ve tefsire dair birtakım rivayetler içermektedir. Kitapta 2693 rivayet zikredilmiştir. Ama bütün bu rivayetler ayetlerin manasını beyan ve tefsir için değildir. Misal vermek gerekirse, mukaddimede ve Hamd suresine girişten önce Kur’an’ın fazileti, ondan istifade etmeye teşvik, Kur’an’a muhalif rivayeti terketme, Kur’an’ın haklarında indiği şahıslar ve olaylar, nasih ve mensuh, zâhir ve bâtın, muhktem ve müteşabihin tefsiri, kasdedilenin İmamlar (a.s) olduğu Kur’an’dan kısımlar, İmamların (a.s) Kur’an’ın teviline ilişkin ilmi, reyle tefsir ve Kur’an üzerine cedelin kerahati gibi Kur’an’la ilgili genel konulara dair 74 rivayet zikredilmiştir. Hamd suresi konusunda da 28 rivayetten yalnızca dokuz rivayet doğrudan bu surenin kelime ve cümlelerinin manasını ve örneklerini beyan hakkındadır.1371 Sair rivayetlerin ya hiç tefsir yönü yoktur (mesela Allah Rasülü’nün -sallallahu aleyhi ve alihi-
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ’i açıktan kıraat ettiği ve sesini yükselttiğini bildiren altıncı rivayet ve cemaat imamının namazda بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ ‘i okumadığında şeytanın onun boynuna bineceğini söyleyen yedinci rivayet gibi) ya da tefsir için mukaddimedir (بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ ‘in Hamd suresinin parçası olduğunu bildiren üçüncü rivayet ve مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ’i okumaktan bahseden yirmi birinci rivayet gibi).
Bu tefsirde Kur’an, sureler, ayetler ve onların manası ve örnekleri hakkındaki rivayet dışında bir şey zikredilmemiştir. Sadece başlangıç rivayetleri için “فی فضل القرآن” veya “باب ترک الروایة التی بخلاف القرآن” ya da “فی ما انزل القرآن” gibi başlıklar ve başka birkaç başlık beyan edilmiştir. Her bir surenin başında “بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ” o surenin adıyla beraber “من”le birlikte (mesela “من سورة ام الکتاب” veya “من سورة البقرة” gibi) zikredilmiştir. Bu yüzden bu kitap mutlak rivayet tefsirlerinden biri sayılmaktadır.
İnceleme
Bu kitabın asli müellifi olan Muhammed b. Mesud Ayyaşi Semerkandi, üçüncü yüzyılın sonları ve dördüncü yüzyılın başlarında1372 yaşamış, Şia’nın seçkin ve güvenilir ulemasından biridir. Necaşi (r.h) onu sika, sâdık ve Şia’nın büyüklerinden biri olarak tanıtmıştır.1373 Şeyh Tusi onun büyüklüğüne, basiretine, rivayetlere vakıf olmasına, çok sayıda telifi bulunmasına ve kendi zamanında en faziletli kişi olduğuna şahitlik etmiştir.1374 Tefsir kitabı bulunduğunda tereddüt yoktur. Çünkü Necaşi, Şeyh ve İbn Nedim onun tefsir kitabına sahip olduğunu bildirmişlerdir.1375 Şeyh ve Necaşi, onun tefsiri ve diğer kitapları için sened zikretmişlerdir.1376 Beşinci yüzyılın âlimlerinden Hakim Haskani Şevahidu’t-Tenzil’de1377, Tabersi (r.h) (vefatı hicri 548) Mecmeu’l-Beyan’da1378 ve İbn Şehraşub (vefatı hicri 588) Menakıb’ta1379 onun tefsirinden rivayet nakletmiştir. Bu tefsir, Kef’ami’nin Misbah’ının kaynaklarından biri sayılmıştır.1380 Allame Meclisi de (r.h) şöyle buyurmuştur: “Bu tefsirin iki eski nüshasını gördüm.”1381 Ama mevcut tefsirin onun telif ettiği, hiç eksik ve fazlası olmayan, müdahale ve tasarrufa maruz kalmamış o tefsirin aynısı olduğu konusu tartışmaya açıktır. Öncelikle mevcut tefsirin onun telif ettiği tefsirin tamamı olup olmadığı belli değildir. Mevcut tefsir Kehf suresine kadardır. Fakat Şevahidu’t-Tenzil’de Kasas 4. ayet, Saffat 24. ayet, Tur 20. ayet, Kalem 4. ayet, Dehr 8. ayet ve Nebe 2. ayetle ilgili rivayetler de onun tefsirinden nakledilmiştir.1382 İkincisi, kitabın baş tarafında yer verilen cümle1383, tefsirin aslında senedli olduğunu ama başka birinin, kitaptaki rivayetleri senedlerini çıkararak istinsah ettiğini göstermektedir. Bundan dolayı her ne kadar kitabın müellifi seçkin ve güvenilir bir âlim olsa da bu tefsirden elimizde bulunanlar sened açısından belirsizdir ve tahkik edilebilir değildir. Çünkü, öncelikle onun senedleri çıkartılmıştır ve elde yoktur. İkincisi, bizimle kitabın müellifi arasındaki vasıta tanınmamaktadır ve belli değildir. Dolayısıyla kitaptaki rivayetlerin sâdır olup olmadığı üzerinde araştırma yapmanın tek yolu, rivayetlerin metni üzerinde çalışmak ve bunların ayetlerin zâhirine ve muteber rivayetlere uygun olup olmaması vb. kabilinden diğer karineleri hesaba katmakla sınırlıdır. Reveşşinasi-yi Tefsir’de belirtilen, tefsirin bilgi temelinde veya belli bir bilgiye göre gerçekleşmesi gerektiği kuralı1384 itibariyle, bu tefsirden yalnızca metnin kuvveti veya diğer delil ve karinelerin mülahazası bakımından rivayetin gerçekten varolduğuna güven duyulmasını sağlayacak rivayetler tefsirin temeli yapılabilir ve ayetlerin mana ve muhtevası buna dayanarak açıklanabilir. Bunun dışında yalnızca ayet-i kerimelerin tefsirinde teyit edici olarak onlardan yararlanılabilir. Metin açısından bakıldığında, her ne kadar metin bir kısım rivayetlerde senede ihtiyaç duyulmadığını söyleyebilecek güçlendirici seviyede ise de, kitapta, metinlerinin zâhiri insanı sorgulamaya mecbur bırakan, izah ve tevile ihtiyaç duyuran rivayetler görülmektedir. Mesela Hamd suresinin tefsirinde geçen 28 numaralı rivayet1385 ve
“ذَلِكَ الْكِتَابُ لاَ رَيْبَ فِيهِ” ayetinin zeylindeki birinci rivayet1386 böyledir. Kitabın bazı rivayetleri de kimi apaçık olaylar dikkate alındığında çelişkili görünmektedir ve tedaviye muhtaçtır. Mesela Hamd suresinin zeylindeki 21. rivayet İmam Sadık’ın (a.s) Hamd suresi dördüncü ayetini sürekli “مَلِكِ يَوْمِ الدِّينِ” okuduğunu bildirmektedir. Buna karşılık 22. rivayet ise çoğunlukla “مَالِكِ يَوْمِ الدِّينِ” okuduğunu söylemektedir. Şia nezdinde Kur’an’ın bir tek kıraatla indiği ve hak kıraatın yalnızca bir tek kıraat olduğunun kesin kabul edildiği gözönünde bulundurulduğunda bu iki rivayet birbiriyle çelişmektedir ve tedaviyi gerektirmektedir. Bu sorunu çözmek için belki denebilir ki, İmam-ı Zaman’ın (af) zuhurundan önce hak kıraatta ayak direyerek diğer kıraatları reddetmek doğru bulunmadığından, bu yüzden de Müslümanlar arasında yaygın kıraatlardan herhangi birine uygun Kur’an kıraatını caiz gördüğü ve sözkonusu ayetin okunuşunda her iki şekil de Müslümanlar arasında yaygın olduğundan İmam (a.s) bu rivayetler itibariyle her iki şekilde de okuyordu. Bu iki rivayet -sâdır olduğu varsayıldığında- Müslümanlar arasında yaygın kıraatlardan birine göre Kur’an okumanın cevazına bir başka delil olmaktadır.
Harut ve Marut’un yeryüzüne düşüşünü, onların şarap içmeye, şirke ve zina etmek için öldürmeye bulaştığını, bunun üzerine havada azaba uğratıldıklarını1387, Harut ve Marut’un müptela olduğu kadının zühre yıldızına dönüştüğünü1388 anlatan rivayetler, bu tefsirin sorgulamaya mecbur bırakan ve tartışmaya açık diğer rivayetleridir. Yine, uydurma rivayetlerden olan ve kabul edilmesi imkansız, Hz. Yusuf aleyhisselama pantolonunu çıkarmanın nispet edildiği rivayet de1389 bu tefsirde görülebilmektedir.1390
Dostları ilə paylaş: |