KEMANKEŞ MUSTAFA PAŞA MESCİDİ
bak. ODALAR CAMİİ
KEMERBURGAZ
Kemerburgaz, İstanbul Boğazı'na göre şehrin batı yakasında, Halic'in kuzeyinde, Ali-beyköy Barajı'nın yakınında, baraj ve barajı besleyen havzanın sınırının kuzeydoğusunda, Hasdal Askeri Alam'nın kuzeybatısında yer alan kırsal bir yerleşme birimidir.
Marmara Denizi'ne, istanbul Boğazı'na ve Karadeniz'e 10 km kadar uzaklıkta bulunan Kemerburgaz, Trakya'yı kuzeyden sınırlandıran Istranca Dağları'nın İstanbul Boğazı'na doğru yavaş yavaş alçalırken yer yer hafif yükseltiler gösteren topografik yapısı içinde, yüksekliği 120 m'yi geçmeyen tepelik bir yörede yer alır. Iskoza Bayırı Tepesi (93 m), Atatürk Tepesi, Başhavuz Tepesi (96 m), doğuda Fenerbahçe Tepesi (113 m) arasında geniş ve yayvan vadide Kâğıthane Deresi'ni besleyen iki Kemer Deresi akar.
Bu yerleşme birimi, Sarıyer ve Şişli gibi iki eski kentsel yerleşmenin batısında, Alibeyköyü ve Kâğıthane gibi benzer karakterdeki iki yerleşmenin kuzeyinden başlayan ve Istranca Dağları'na doğru devam eden geniş orman bölgesinin içinde kalmaktadır.
İstanbul metropoliten alanının yoğun
kentsel yerleşme merkezinin hemen dışında ve yakınında, kolay ulaşılabilir bir noktada yer alan Kemerburgaz ve çevresi, kentin nefes alabilmesine imkân veren uygun konumu ile de ayrıca önem kazanmaktadır. Tarihsel süreç içinde, geçmişten bugüne İstanbul halkının günübirlik dinlenme, eğlenme (mesire) amaçlı kullanım özelliğini korumuştur.
1972'de belediye olan Kemerburgaz, 1984'te yürürlüğe giren 3030 sayılı yasayla yeniden organize edilen yerel yönetimlerin yapısı içinde Eyüp Belediyesi'ne bağlanmıştır.
İdari açıdan Eyüp İlçesi'ne bağlı bir bucak olan Kemerburgaz'a bağlı köyler Karadeniz kıyısına yakın Akpmar, Ağaçlı, Çif-talan; daha içerilerde İhsaniye, Işıklar (Kı-sırmandıra), Göktürk (Pentehor), Odayeri, Pirinççi, Yayla'dır. Göktürk 12 Ocak 1993' te "belde belediyesi" olarak Eyüp Beledi-yesi'nden ayrılmıştır, Yayla ise havza ve yasal orman sınırları içinde kalan bir yerleşme olup havza dışına taşınması planlanmaktadır.
Kemerburgaz'ın Merkez yerleşmesinde Sinan Paşa ve Mithat Paşa olmak üzere 2 mahalle teşekkül etmiştir.
Kemerburgaz ve köylerinin içinde yer aldığı kırsal bölgenin tamamı, güneyde, geçmişten gelen kaçak yapılaşma, yeni koo-peratif-konut gelişme alanları, sanayi ve işyerlerinin yoğun bir şekilde yer aldığı Ali-beyköyü'nden, kuzeyde Karadeniz'e kadar uzanmaktadır. Doğusunda Alibeyköyü ile aynı karakterde bir yerleşme olan Kâğıthane ile Şişli kentsel yerleşmesine bağlı sanayi ve iş alanlarının yoğun olduğu Ayazağa ve bir Boğaz yerleşmesi olan Sarıyer'in köylerinden Bahçeköy, Gümüşdere ve Karadeniz kıyısındaki Kısırkaya yerleşmesi vardır. Güneybatısında Gaziosmanpaşa İl-çesi'nin Boğazköy ile İmrahor, Bolluca köyleri yer almaktadır. Batısında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi sınırı ile biten bölgenin ilerisinde, Terkos Gölü bulunmaktadır.
Kemerburgaz merkezi yerleşmesinin de içinde bulunduğu vadi ve çevresinin tarih boyunca İstanbul şehri için son derece önemli bir yeri olmuştur. Zira bu vadi ve çevresi, Terkos Gölü'nün kuzeybatısında Vize, Pmarhisar ve Istranca Dağları' na kadar, şehrin suyunun önemli bir bölümünü sağlayan memba suları ve Kâğıthane, Alibeyköy dereleri ve kollan gibi doğal kaynaklar açısından son derece zengin bir bölge olmuştur.
Romalıların Kâğıthane Suyu'ndan, Kemerburgaz vadilerinden su aldıklarına dair en önemli bulgulardan biri, Bizanslı tarihçilerin, yazılarında imparatorların adları ile andıkları bu civardaki sukemerleridir. Ancak bu sukemerlerinin ilk şekilleri hakkında bilgimiz yoktur ve bunlar genellikle inşa ettirenlerden ziyade tamir edenlerin adı ile anılır.
Ancak İstanbul'da ilk isalelerin, şehrin batısından gelen isaleler olduğu ve Had-rianus zamanında (117-138) yapıldığı kabul edilmektedir.
Çeşitli istilalar ve olaylar sırasında, su te-
sisleri ile birlikte, surların dışında kalan birçok yapının, birtakım mamur köylerin, imparatorların sayfiyeleri ve saraylarının, mesela bugünkü Kemerburgaz civanndaki, temellerinden tuğla parçaları kalmış ikametgâhlarının da tamamen ortadan kalkmış olduğu bilinmektedir.
Fetihten sonra, uzun süre atıl duran eski su şebekesi acele bir tamirden geçirilerek şehrin ilk su ihtiyacının karşılandığına dair kayıtlara dönemin tarihi kaynaklarında rastlamak mümkündür.
Kemerburgaz çevresinde, Osmanlı döneminde, özellikle de 16. yy'da yapılan su-kemerleri ve tesisleri, yaygın görüşün aksine Roma ve Bizans'a ait olmayıp, çoğu Mimar Sinan yapısıdır. Kemerburgaz'ın 5 km kuzeybatısında Manglava Çaym'nda bulunan Mağlova Kemeri; Kemerburgaz'ın 1,5 km güneydoğusunda yer alan Eğri (Kovuk, Kırık) Kemer buna örnek gösterilebilir. Yine Kemerburgaz'ın 1,5 km kuzeybatısında bulunan Uzun Kemer'in çok az bir bölümü eski Roma temeli üzerine oturmuş olmasına rağmen, tümü Osmanlı eseridir demek doğru olur ve Sinan tarafından yapılmıştır.
Mimar Sinan'ın sade fakat haşmetli bir eseri de Kemerburgaz'ın 7 km güneyinde ve Cebeciköy'ün 1,5 km doğusunda Cebe-ciköy veya Güzelce (Gözlüce, Görünce) Kemeri'dir.
Evliya Çelebi Kemerburgaz ve civarını mesire alanı olarak tanımlamaktadır.
Bizans döneminde I. Andronikos Kom-nenos (hd 1183-1185) tarafından yapıldığı rivayet edilen bir havuzun (daha sonra II. Osman'ın onardığı havuz olmalıdır) ismine izafeten, Rumca "kule" anlamında "Pirgos" denilen bu yerleşme, Osmanlılar döneminde çevresinde inşa edilen kemerlerden ötürü "Kemerburgaz" adını almış olmalıdır.
Köyün yerleşim merkezi de İki Kemer Deresi'nin doğusunda taşkının ulaşamayacağı tepelik alanda seçilmiştir.
Geçmişten bugüne tarımın ana uğraş olduğu Kemerburgaz ve çevresindeki köyler, Osmanlılar döneminde sukemerlerinin bakımından sorumlu tutulmalarına karşılık tarım ürünleri vergisinden muaf kılınmışlardır.
1924'te Selanik'ten 800 Türk ailesi getirilerek buranın Rum aileleri ile mübadele edilmiş; boş evlere yerleştirilen 500 ailenin her birine Cumhuriyet hükümeti, nüfus başına 2,5 dönüm toprak vermiştir. Toprak sahibi olmayan 300 aile de İzmit, Bandırma, Bursa'ya göç etmiştir.
Hükümet tarafından verilen bu topraklar 1937'de yürürlüğe giren 3116 saydı kanunla tespit edilen orman sınırları içinde kalmış, 1945 sayılı kanunla da devletleştirilmiştir. Bu kanunun getirdiği kısıtlayıcı koşullar ve İstanbul'da gelişmekte olan sanayi, 1924'te 2.000-2.500'ü bulan nüfusun 1955'te 1.867'ye düşmesine neden olmuştur.
1950'de 5653 sayılı kanunla orman i-çindeki köy ve tarım arazileri iade edilmiş, böylece devlet ormanları ile çevrili Kemerburgaz "orman kenarı köyü" olmuştur.
KENT İÇt ULAŞIM
Dostları ilə paylaş: |