Zor dönem devrimcileri (Not 1: Parentez içindeki rakamlar kitabın orjinal sayfa numarasıdır. Sayfa numaraları o sayfanın sonunu işaretler)



Yüklə 1,22 Mb.
səhifə30/53
tarix06.09.2018
ölçüsü1,22 Mb.
#78071
növüYazı
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   53

İlkokul mezunu olan Habip eğitimine kavganın içinde, döğüşerek devam etti. Kavga okulunda okudu ve diplomasını partiden aldı. Mezun olduğunda diploma notu parti MK üyeliğiydi. Ölüme hep gülerek koştu ve kıskandırırcasına Ümit’le birlikte ipi ilk önce(239)göğüslediler.

Bir kez daha “aşk olsun!” Zaten hep ilklerin içinde yer aldı. Komünist hareketin yediği ilk operasyonda onun da ismi vardı. Düzeni yıkma işine Kemalpaşa Cezaevi’nin duvarlarını delerek devam etti.

***

Çocukken köyde Ayşe isminde bir eşekleri varmış. Bir gün eşeğin kıçına DHB (Devrimci Halkın Birliği) yazısını kazımış. Nedenini sorduklarında; “Siz duvarlara yazıyorsunuz, kimse görmüyor. Eşek her tarafı dolaşıyor, ben de eşeğe yazıyorum. Böylece herkes görüyor” demiş.

Köylüler o zaman da polisi sevmiyorlarmış. Bir gün köye yavru köpekler getirilmiş. Aynı tarihlerde o köyde ilk defa bir kişi polis olmuş. Bu yüzden Habipler köpeğin ismini polis koymuşlar. Habipler köpeğe seslenirken, gel polis-git polis dedikleri için, köpek de alışmış.

Ve 12 Eylül günleri gelmiş. Bir gece kapı çalınmış. Gelen bir TİKKO gerillasıymış. Köyden çıkması gerekiyormuş. Köyden çıkarmak için babası gerillayı yanına almış ve kimsenin bilmediği bir yolu kullanarak uzaklaşmaya başlamışlar. Dere kıyısına gelmişler. Bu sırada “polis” de onları takip ediyormuş. Babası “polis”i görünce “polis, benim” demiş. Köpeği göremeyen gerilla polisin geldiğini zannetmiş ve dereye atlamış. Suyun en azgın yerine atladığı için boğulmaktan zor kurtulmuş.

Çok sonraları aile fertleriyle karşılaşan gerilla olayın aslını öğrenmiş. Bu da Habip’in köpeğinin öyküsü...

Habip yoldaşın ilk isyanı köyde ağaya karşı olmuş. Henüz ilkokula gidiyormuş. Köylüler ağanın tarlasını sürer, ağanın sürüsüne de kendi sürülerini katarak sırayla otlatırlarmış. Habip bir gün, ağanın sürülerini niye kendi çocukları otlatmıyor diyerek, sürüyü diğer hayvanlardan(240)ayırmış...

Ve ilk cezaeviyle tanışma... Henüz 17 yaşındayken memleketinde bir kız kaçırma olayı... Arkadaşı “birbirimizi seviyoruz” diyerek yalan söylemiş, Habip bu yüzden yardım etmiş. Ancak bunun doğru olmadığı anlaşılmış ve kız kaçırıldıktan sonra geri dönmüş. Habip en çok kendisine kızmış ve olayı her hatırladığında üzülürmüş. Bu yüzden bir ay cezaevinde yatmış. (O kız sonradan PKK saflarında gerillaya katılmış ve şehit düşmüş.)

***

91’de işkenceyle ve Buca Cezaevi’yle tanışmıştı. Yaklaşık bir yıl Buca, 3-4 ay Urla ve bir yıl Kemalpaşa Cezaevi’nde kalmıştı. Hapis cezası bitip, para cezası için zindanda yatıyorken, ‘93’te “duvarlarınızı deldik, düzeninizi de yıkacağız” diyerek özgürlük eylemini gerçekleştirmişti.

Kısa bir süre sonra Adana’da düşmanın karşısına ilk kez Habip Gül ismiyle çıkmış ve işkencecileri bozguna uğratmıştı. ‘95 Nisan’ında, bu kez İstanbul’daki karargahlarında işkencecilere diz çöktürmüştü. 8 ay sonra dışarda kaldığı yerden devam etmişti mücadeleye.

Ve son olarak ‘96 Mayıs ayında Ankara’da kurşun yarasıyla birlikte yakalanmıştı. Yakalanmadan önce ablasını aramış, eğer ölürse kızıl bayrağa sarılarak gömülmek istediğini vasiyet etmişti. İçeri girer girmez SAG ve ÖO savaşımına en ön siperde katılmıştı.

Örgütlü mücadelesinin büyük çoğunluğunu cezaevlerinde geçiren Habip yoldaş, farklı isimlerle yakalandığından dolayı ailesiyle, çocuklarıyla (4 çocuğu var) yıllarca görüşememişti. Ailesi, akrabaları Adana’da yakalandığını, Malatya Cezaevi’nde yattığını bile yıllar sonra öğrenmişlerdi.(241)

Habip yoldaş ve arkadaşları Kemalpaşa Cezaevi’ndeyken koğuşlarına giren bir muhabbet kuşunu beslemişler. Anlatılanlara göre, bu kuş Habip cezavinden firar ettikten bir gün sonra bir daha ortalıkta görünmemiş. O da firar etmiş!

Habip Gül’ü devrimci geleneklere uygun bir şekilde uğurlamak için Helvacı Köyü’ne gelmek isteyen insanlar köy girişinde gözaltına alınmışlardı. Ve mahkemenin kararı açıkladığı üçüncü gün, mahkeme salonunda, gözaltındakilerin, askerlerin ve adliye görevlerinin şaşkın bakışları arasında bir kuş kanat çırpıyordu. Bütün çabalara rağmen mahkeme salonunu terketmeyen bir kuş... Biraz idealizme kaysa da, hoş bir rastlantı. Kim bilir, belki de yıllardır Habip yoldaşı arıyordu ve şehit düştüğünü öğrendiğinde güneşe taşınırken izlemişti onu... Ve sonra da onu yüreklerine yazdıkları için yargılananları seyretmeye gelmişti. İdealizme kaysa da, yine de güzel bir düş...

26 Eylül’de Ulucanlar’da Ümit yoldaşı ve diğer 8 yoldaşıyla birlikte, yaşamın uğruna ölünebilecek bir şeyler olduğu zaman anlamlı olduğunu gösterdi bize.

Şimdi burada bir kez daha yineliyoruz;

Ölüme gülerek koşan genç savaşçılara!..”

26 Eylül’de kurşunlanan, parçalanan sadece siz değildiniz. Düşlerimizdi, gülüşlerimizdi. Ama umuda yine kurşun işlemedi. Bayrağımız şimdi daha da kızıl, çünkü onda “ölüme gülerek koşan genç savaşçılar”ın kanı var. O gece, Ulucanlar’da “uğruna tereddütsüz ölünebilecek dava” sahnelendi. Fotomontaj yoktu, dublör yoktu, hile yoktu... Herşey gerçekti. Sadece alçaklığı vardı düşmanın. Belki çoktular, belki en modern silahlara sahiptiler. Ancak tarih karşısında sadece figürandılar. Sonucu değiştirmeye güçleri yoktu. O gece(242)yıldızlar da şahitti’ “tereddütsüz ölünebilecek dava” için start verilmişti.

Gülüşümüze kurşun sıktılar, yaraladılar. Ve öğrendik yaramıza merhem diye kavgayı basmayı. Reçetemize kanınızla “Parti” yazdınız. Tereddütsüz sahip çıkacağız. Düşman bedenimizin en hassas yerinden yaralayarak yüreğimizi kanattı. Ama şimdi daha güçlüyüz. Zira bu yara asla kapanmayacak. Unutmayacağız!


Yüklə 1,22 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   53




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin