M. Pickthall (English)
|
And he entered the city at a time of carelessness of its folk, and he found therein two men fighting, one of his own caste, and the other of his enemies; and he who was of his caste asked him for help against him who was of his enemies. So Moses struck him with his fist and killed him. He said: This is of the devil's doing. Lo! he is an enemy, a mere misleader.
|
Kasas Suresi
16
قَالَ
dedi
|
رَبِّ
Rabbim
|
اِنّ۪ي
gerçekten ben
|
ظَلَمْتُ
zulmettim
|
نَفْس۪ي
nefsime
|
فَاغْفِرْ
bağışla
|
ل۪ي
beni
|
فَغَفَرَ
(Allah) bağışladı
|
لَهُۜ
onu
|
اِنَّهُ
çünkü O
|
هُوَ
O
|
الْغَفُورُ
çok bağışlayandır
|
الرَّح۪يمُ
çok esirgeyendir
|
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Kâle rabbi innî zalemtu nefsî faġfir lî feġafera leh(u)(c) innehu huve-lġafûru-rrahîm(u)
|
Ali Bulaç Meali
|
Dedi ki: 'Rabbim, gerçekten, kendi nefsime zulmettim, artık beni bağışla.' Böylece (Allah) onu bağışladı. Şüphesiz. O, bağışlayandır, esirgeyendir.
|
Edip Yüksel Meali
|
"Rabbim," dedi, "ben kendime haksızlık ettim, beni bağışla." O da onu bağışladı. Çünkü O Bağışlayandır, Rahimdir.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Musa, "Rabbim! Doğrusu kendimi ziyana uğrattım. Beni bağışla!" dedi; Allah da, onu bağışladı. Çünkü, çok bağışlayıcı, çok merhamet edici olan ancak O'dur.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Rabbim, ben nefsime zulmettim, beni bağışla! dedi. (Allah) onu bağışladı. Çünkü O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
"Rabbim, öz benliğime zulmettim, beni affet" diye yakardı da Allah onu affetti. Gafûr O'dur, Rahîm O'dur.
|
Yusuf Ali (English)
|
He prayed: "O my Lord! I have indeed wronged my soul! Do Thou then forgive me!" So ((Allah)) forgave him: for He is the Oft-Forgiving, Most Merciful.
|
M. Pickthall (English)
|
He said: My Lord! Lo! I have wronged my soul, so forgive me. Then He forgave him. Lo! He is the Forgiving, the Merciful.
|
Kasas Suresi
17
قَالَ
dedi
|
رَبِّ
Rabbim
|
بِمَٓا
hakkı için
|
اَنْعَمْتَ
lutfettiğin ni\metler
|
عَلَيَّ
bana
|
فَلَنْ
artık bir daha
|
اَكُونَ
olmayacağım
|
ظَه۪يراً
arka çıkan
|
لِلْمُجْرِم۪ينَ
suçlulara
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Kâle rabbi bimâ en’amte ‘aleyye felen ekûne zahîran lilmucrimîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Dedi ki: 'Rabbim, bana verdiğin nimetler adına, artık suçlu günahkarlara destekçi olmayacağım.'
|
Edip Yüksel Meali
|
"Rabbim," dedi, "bana bağışladığın nimetlere karşılık olarak bundan böyle suçlulara yardım etmeyeceğim."
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Musa, "Rabbim! Bana lutfettiğin nimetlere andolsun ki, artık suçlulara asla arka olmayacağım" dedi.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Rabbim, dedi, bana lutfettiğin ni'metler hakkı için artık bir daha suçlulara arka olmayacağım.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Dedi: "Rabbim, bana lütfettiğin nimete yemin ederim ki, bir daha suçlulara asla arka çıkmayacağım."
|
Yusuf Ali (English)
|
He said: "O my Lord! For that Thou hast bestowed Thy Grace on me, never shall I be a help to those who sin!"(3343) *
|
M. Pickthall (English)
|
He said: My Lord! Forasmuch as Thou hast favoured me, I will nevermore be a supporter of the guilty.
|
Kasas Suresi
18
فَاَصْبَحَ
sabahladı
|
فِي الْمَد۪ينَةِ
şehirde
|
خَٓائِفاً
korku içinde
|
يَتَرَقَّبُ
gözetleyerek
|
فَاِذَا
bir de baktı ki
|
الَّذِي اسْتَنْصَرَهُ
kendisinden yardım isteyen
|
بِالْاَمْسِ
dün
|
يَسْتَصْرِخُهُۜ
yine feryadediyor
|
قَالَ
dedi
|
لَهُ
ona
|
مُوسٰٓى
Musa
|
اِنَّكَ
gerçekten sen
|
لَغَوِيٌّ
bir azgınsın
|
مُب۪ينٌ
belli ki
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Feasbeha fî-lmedîneti ḣâ-ifen yeterakkabu fe-iżâ-lleżî-stensarahu bil-emsi yestasriḣuh(u)(c)kâle lehu mûsâ inneke leġaviyyun mubîn(un)
|
Ali Bulaç Meali
|
Böylece şehirde korku içinde (çevreyi) gözetleyerek sabahladı. Derken, bir de baktı ki, dün kendisinden yardım isteyen (kişi, bugün de) kendisine yardım için bağırıyor. Musa, ona dedi ki: 'Sen açıkca bir azgınsın.'
|
Edip Yüksel Meali
|
Korku içinde, etrafı kollayarak şehirde sabahladı. Kendisinden dün yardım istemiş olan adam, feryad ederek yine kendisinden yardım istiyordu. Musa ona, "Belli ki sen bir belalısın," dedi.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Şehirde korku içinde, (etrafı) gözetleyerek sabahladı. Bir de ne görsün, dün kendisinden yardım isteyen kimse feryad ederek yine ondan imdat istiyor. Musa ona dedi ki: "Doğrusu sen, besbelli bir azgınsın!"
|
Süleyman Ateş Meali
|
Şehirde korku içinde (sonucu) gözetleyerek sabahladı. Bir de baktı ki dün kendisinden yardım isteyen (İsrail oğlu), yine kendisine feryaded(ip yardım ist)iyor. Musa, ona: "Belli ki sen bir azgınsın!" dedi.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Kentte, korku içinde sabahladı, göz-kulak kesiliyordu. Bir de baktı ki, dün ondan yardım isteyen adam yine onu yardıma çağırıyor. Mûsa ona dedi ki: "Anlaşıldı, sen, tam azmış bir adamsın."
|
Yusuf Ali (English)
|
So he saw the morning in the city, looking about, in a state of fear, when behold, the man who had, the day before, sought his help called aloud for his help (again). Moses said to him: "Thou art truly, it is clear, a quarrelsome fellow!"(3344) *
|
M. Pickthall (English)
|
And morning found him in the city, fearing, vigilant, when behold! he who had appealed to him the day before cried out to him for help. Moses said unto him: Lo! thou art indeed a mere hothead.
|
Kasas Suresi
19
فَلَمَّٓا
nihayet
|
اَنْ اَرَادَ
isteyince
|
اَنْ يَبْطِشَ
yakalamak
|
بِالَّذ۪ي
olanı
|
هُوَ
o
|
عَدُوٌّ
düşman
|
لَهُمَاۙ
ikisine de
|
قَالَ
dedi ki
|
يَا مُوسٰٓى
ey Musa
|
اَتُر۪يدُ
-mi istiyorsun?
|
اَنْ تَقْتُلَن۪ي
beni öldürmek
|
كَمَا
gibi
|
قَتَلْتَ
öldürdüğün
|
نَفْساً
bir canı
|
بِالْاَمْسِۗ
dün
|
اِنْ تُر۪يدُ
sen istiyorsun
|
اِلَّٓا
ancak
|
اَنْ تَكُونَ
olmak
|
جَبَّاراً
bir zorba
|
فِي الْاَرْضِ
yeryüzünde
|
وَمَا تُر۪يدُ
istemiyorsun
|
اَنْ تَكُونَ
olmak
|
مِنَ الْمُصْلِح۪ينَ
arabuluculardan
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Felemmâ en erâde en yebtişe billeżî huve ‘aduvvun lehumâ kâle yâ mûsâ eturîdu en taktulenî kemâ katelte nefsen bil-ems(i)(s) in turîdu illâ en tekûne cebbâran fî-l-ardi vemâ turîdu en tekûne mine-lmuslihîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Sonunda ikisinin de düşmanı olan (adam)ı yakalamak isterken (adam ona) dedi ki: 'Ey Musa dün birini öldürdüğün gibi, bugün de beni mi öldürmek istiyorsun? Sen yeryüzünde yalnızca bir zorba olmak istiyorsun, ıslah edicilerden olmak istemiyorsun.'
|
Edip Yüksel Meali
|
Ortak düşmanlarını yakalamak isteyince, "Musa, dün birisini öldürdüğün gibi bu gün de beni mi öldürmek isitiyorsun? Sen, yeryüzünde erdemli biri olmak istemiyorsun; bir zorba olmak istiyorsun," dedi.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Musa, ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince, o adam dedi ki: "Ey Musa! Dün bir cana kıydığın gibi, bana da mı kıymak istiyorsun? Demek arabuluculardan olmak istemiyor da, bu yerde ille yaman bir zorba olmayı arzuluyorsun sen!"
|
Süleyman Ateş Meali
|
Nihayet (Musa) ikisinin de (kendisinin ve yardım isteyenin) düşmanı olan adamı yakalamak isteyince o dedi ki: "Ey Musa, dün bir canı öldürdüğün gibi şimdi de beni mi öldürmek istiyorsun? Sen yeryüzünde bir zorba olmak istiyorsun, arabuluculardan olmak istemiyorsun."
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Mûsa, ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince o şöyle dedi: "Dün bir adamı öldürdüğün gibi, bugün de beni mi öldürmek istiyorsun? Sen yeryüzünde zorba olmaktan başka bir şey istemiyorsun. Barışseverlerden olmak gibi bir niyetin yok."
|
|
Dostları ilə paylaş: |