Said Moses: "Throw ye (first)." So when they threw, they bewitched the eyes of the people, and struck terror into them: for they showed a great (feat of) magic.(1080) *
M. Pickthall (English)
He said: Throw! And when they threw they cast a spell upon the people's eyes, and overawed them, and produced a mighty spell.
Biz de Musa'ya: "Asanı at!" diye vahyettik. Bir de baktılar ki o, onların uydurduklarını yakalayıp yutuyor. (Musa'nın ejderha olan değneği, büyücülerin büyülerini yutup yok etmişti).
Biz de Mûsa'ya şöyle vahyettik: "Hadi at asanı!" Bir ne görsünler, asa, onların ortaya getirdikleri şeyleri yalayıp yutuyor.
Yusuf Ali (English)
We put it into Moses´s mind by inspiration: "Throw (now) thy rod":and behold! it swallows up straight away all the falsehoods which they fake!
M. Pickthall (English)
And We inspired Moses (saying): Throw thy staff! And lo! it swallowed up their lying show.
A’râf Suresi 118
فَوَقَعَ
ortaya çıktı
الْحَقُّ
gerçek
وَبَطَلَ
ve batıl oldu
مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
onların bütün yaptıkları
Türkçe Transcript (*)
Feveka’a-lhakku vebetale mâ kânû ya’melûn(e)
Ali Bulaç Meali
Böylece hak yerini buldu, onların bütün yaptıkları geçersiz kaldı.
Edip Yüksel Meali
Böylece, gerçek gerçekleşti ve yaptıkları boşa çıktı.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Artık hakikat ortaya çıkmış ve onların bütün yaptıkları boşa gitmişti.
Süleyman Ateş Meali
Gerçek ortaya çıktı ve onların bütün yaptıkları batıl oldu.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Böylece hak ortaya çıktı, onların yapıp ettikleri, işe yaramaz hale geldi.
Yusuf Ali (English)
Thus truth was confirmed, and all that they did was made of no effect.
M. Pickthall (English)
Thus was the Truth vindicated and that which they were doing was made vain.
A’râf Suresi 119
فَغُلِبُوا
yenildiler
هُنَالِكَ
orada
وَانْقَلَبُوا
düştüler
صَاغِرِينَ
küçük
Türkçe Transcript (*)
Feġulibû hunâlike venkalebû sâġirîn(e)
Ali Bulaç Meali
Orada yenilmiş oldular ve küçük düşmüşler olarak tersyüz çevrildiler.
Edip Yüksel Meali
İşte orada yenildiler ve küçük düşürüldüler.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Orada mağlup olmuş ve küçük düşmüşlerdi.
Süleyman Ateş Meali
Orada yenildiler, küçük düştüler.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Orada mağlup oldular, küçük düştüler.
Yusuf Ali (English)
So the (great ones) were vanquished there and then, and were made to look small.(1081) *
M. Pickthall (English)
Thus were they there defeated and brought low.
A’râf Suresi 120
وَأُلْقِيَ
ve kapandılar
السَّحَرَةُ
büyücüler
سَاجِدِينَ
secdeye
Türkçe Transcript (*)
Veulkiye-sseharatu sâcidîn(e)
Ali Bulaç Meali
Ve sihirbazlar secdeye kapandılar.
Edip Yüksel Meali
Ve sihirbazlar secdeye kapandılar.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Sihirbazlar hep birden secdeye kapandılar.
Süleyman Ateş Meali
Ve büyücüler secdeye kapandılar:
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Ve büyücüler secdeye kapandılar.
Yusuf Ali (English)
But the sorcerers fell down prostrate in adoration.
M. Pickthall (English)
And the wizards fell down prostrate,
A’râf Suresi 121
قَالُوا
dediler
آمَنَّا
inandık
بِرَبِّ
Rabbine
الْعَالَمِينَ
alemlerin
Türkçe Transcript (*)
Kâlû âmennâ birabbi-l’âlemîn(e)
Ali Bulaç Meali
'Alemlerin Rabbine iman ettik' dediler.
Edip Yüksel Meali
"Evrenlerin Rabbine inandık," dediler,
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
"Âlemlerin Rabbine iman ettik." dediler.
Süleyman Ateş Meali
Alemlerin Rabbine inandık! dediler.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
"Âlemlerin Rabbi'ne iman ettik, dediler;
Yusuf Ali (English)
Saying: "We believe in the Lord of the Worlds,-
M. Pickthall (English)
Crying: We believe in the Lord of the Worlds,
A’râf Suresi 122
رَبِّ
Rabbine
مُوسَىٰ
Musa
وَهَارُونَ
ve Harun'un
Türkçe Transcript (*)
Rabbi mûsâ vehârûn(e)
Ali Bulaç Meali
'Musa'nın ve Harun'un Rabbine…'
Edip Yüksel Meali
"Musa'nın ve Harun'un Rabbine..."
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
"Musa'nın ve Harun'un Rabbine."
Süleyman Ateş Meali
Musa ve Harun'un Rabbine!
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Mûsa'nın ve Hârun'un Rabbi'ne!"
Yusuf Ali (English)
"The Lord of Moses and Aaron."
M. Pickthall (English)
The Lord of Moses and Aaron.
A’râf Suresi 123
قَالَ
dedi
فِرْعَوْنُ
Fir'avn
آمَنْتُمْ
inandınız mı?
بِهِ
ona
قَبْلَ
önce
أَنْ آذَنَ
ben izin vermeden
لَكُمْۖ
size
إِنَّ
muhakkak
هَٰذَا
bu
لَمَكْرٌ
bir tuzaktır
مَكَرْتُمُوهُ
kurduğunuz
فِي الْمَدِينَةِ
şehirde
لِتُخْرِجُوا
çıkarmak için
مِنْهَا
oradan
أَهْلَهَاۖ
halkını
فَسَوْفَ
ama yakında
تَعْلَمُونَ
bileceksiniz
Türkçe Transcript (*)
Kâle fir’avnu âmentum bihi kable en âżene lekum(s) inne hâżâ lemekrun mekertumûhu fî-lmedîneti lituḣricû minhâ ehlehâ(s) fesevfe ta’lemûn(e)
Ali Bulaç Meali
Firavun: 'Ben size izin vermeden önce O'na iman ettiniz, öyle mi? Mutlaka bu, halkı burdan sürüp-çıkarmak amacıyla şehirde planladığınız bir tuzaktır. Öyleyse siz (buna karşılık ne yapacağımı) bileceksiniz.'
Edip Yüksel Meali
Firavun: "Ben size izin vermeden mi ona inandınız? Bu bir plandır. Şehirde bu planı kurdunuz ki halkını oradan çıkarasınız. Ama yakında bileceksiniz!," dedi,
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Firavun: "Ben size izin vermeden iman ettiniz ha!" dedi. "Şüphesiz bu bir hiledir, siz bunu şehirde kurmuşsunuz, yerli halkı oradan çıkarmak istiyorsunuz, sonra anlayacaksınız!"
Süleyman Ateş Meali
Fir'avn: "Ben size izin vermeden ona inandınız mı?" dedi. "Bu, bir tuzaktır, şehirde bu tuzağı kurdunuz ki, halkını oradan çıkarasınız, ama yakında (başınıza gelecekleri) bileceksiniz!"
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Firavun dedi ki: "Demek ben size izin vermeden ona inandınız ha! Bu, şehirde tezgâhladığınız bir tuzaktır ki, bununla şehir halkını oradan çıkarmak peşindesiniz. Yakında anlarsınız."
Yusuf Ali (English)
Said Pharaoh: "Believe ye in Him before I give you permission? Surely this is a trick which ye have planned in the city to drive out its people: but soon shall ye know (The consequences).(1082) *