|
|
səhifə | 9/260 | tarix | 07.01.2022 | ölçüsü | 8,04 Mb. | | #88301 |
| Edip Yüksel Meali
|
Firavun'un halkından ileri gelenler, durumu tartıştılar ve "Bu, uzman bir sihirbazdır," dediler,
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Firavun'un kavminden ileri gelenler, "Muhakkak bu çok bilgili bir sihirbazdır." dediler.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Fir'avn kavminden ileri gelen bir topluluk dediler ki: "Bu, çok bilgili bir büyücüdür!"
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Firavun toplumunun kodamanları şöyle konuştular: "Bu adam gerçekten çok bilgili bir büyücü."
|
Yusuf Ali (English)
|
Said the Chiefs of the people of Pharaoh: "This is indeed a sorcerer well- versed.
|
M. Pickthall (English)
|
The chiefs of Pharaoh's people said: Lo! this is some knowing wizard,
|
A’râf Suresi
110
يُرِيدُ
istiyor
|
أَنْ يُخْرِجَكُمْ
sizi çıkarmak
|
مِنْ أَرْضِكُمْۖ
yurdunuzdan
|
فَمَاذَا تَأْمُرُونَ
ne buyurursunuz?
|
Türkçe Transcript (*)
|
Yurîdu en yuḣricekum min ardikum(s) femâżâ te/murûn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
'Sizi topraklarınızdan sürüp-çıkarmak istiyor. Bu duruma ne buyuruyorsunuz?'
|
Edip Yüksel Meali
|
"Sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne önerirsiniz?"
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
O, sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor. (Firavun): "O halde siz ne diyorsunuz?" dedi.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor, ne buyurursunuz?
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
"Sizi toprağınızdan çıkarmak istiyor. Ne diyorsunuz?"
|
Yusuf Ali (English)
|
"His plan is to get you out of your land: then what is it ye counsel?"(1077) *
|
M. Pickthall (English)
|
Who would expel you from your land. Now what do ye advise?
|
A’râf Suresi
111
قَالُوا
dediler
|
أَرْجِهْ
Onu da beklet
|
وَأَخَاهُ
kardeşini de
|
وَأَرْسِلْ
yolla
|
فِي الْمَدَائِنِ
şehirlere
|
حَاشِرِينَ
toplayıcılar
|
|
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Kâlû ercih veeḣâhu veersil fî-lmedâ-ini hâşirîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Dediler ki: 'Onu ve kardeşini şimdilik beklet (vereceğin cezayı ertele), şehirlere de toplayıcılar yolla';
|
Edip Yüksel Meali
|
Dediler ki: "Onu ve kardeşini beklet ve şehirlere toplayıcılar yolla."
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Onlar da "onu ve kardeşini beklet, şehirlere de toplayıcılar gönder." dediler.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Onu da kardeşini de beklet, dediler, şehirlere toplayıcılar yolla.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Dediler ki: "Onu kardeşiyle birlikte alıkoy. Ve şehirlere, toplayıcılar gönder."
|
Yusuf Ali (English)
|
They said: "Keep him and his brother in suspense (for a while); and send to the cities men to collect-
|
M. Pickthall (English)
|
They said (unto Pharaoh): Put him off (a while) him and his brother and send into the cities summoners,
|
A’râf Suresi
112
يَأْتُوكَ
sana getirsinler
|
بِكُلِّ
bütün
|
سَاحِرٍ
büyücüleri
|
عَلِيمٍ
bilgili
|
Türkçe Transcript (*)
|
Ye/tûke bikulli sâhirin ‘alîm(in)
|
Ali Bulaç Meali
|
'Bütün bilgin büyücüleri sana getirsinler.'
|
Edip Yüksel Meali
|
"Bütün uzman sihirbazları sana getirsinler."
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
"Bütün bilgiç sihirbazları sana getirsinler."
|
Süleyman Ateş Meali
|
Bütün bilgili büyücüleri (toplayıp) sana getirsinler.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
"Her bilgin büyücüyü sana getirsinler."
|
Yusuf Ali (English)
|
And bring up to thee all (our) sorcerers wellversed."( 1078) *
|
M. Pickthall (English)
|
To bring each knowing wizard unto thee.
|
A’râf Suresi
113
وَجَاءَ
gelip
|
السَّحَرَةُ
büyücüler
|
فِرْعَوْنَ
Fir'avn'a
|
قَالُوا
dediler
|
إِنَّ
elbet
|
لَنَا
bize
|
لَأَجْرًا
bir mükafat var (değil mi?)
|
إِنْ
eğer
|
كُنَّا
olursak
|
نَحْنُ
biz
|
الْغَالِبِينَ
üstün gelen
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Vecâe-sseharatu fir’avne kâlû inne lenâ leecran in kunnâ nahnu-lġâlibîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Sihirbazlar Firavun'a gelip dediler ki: 'Eğer üstün gelen biz olursak, herhalde bize bir karşılık (armağan) var, değil mi?'
|
Edip Yüksel Meali
|
Sihirbazlar Firavun'a geldiler ve "Kazanırsak bize bir ödül var mı," dediler.
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
O sihirbazlar Firavun'a geldiler: "Galip gelirsek bize muhakkak mükâfat var değil mi?" dediler.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Büyücüler Fir'avn'a gelip: "Eğer üstün gelen biz olursak, elbet bize bir mükafat var, değil mi?" dediler.
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Büyücüler Firavun'a gelip dediler ki: "Eğer galip gelen biz olursak bize iyi bir ödül var mı?"
|
Yusuf Ali (English)
|
So there came the sorcerers to Pharaoh: They said, "of course we shall have a (suitable) reward if we win!"(1079) *
|
M. Pickthall (English)
|
And the wizards came to Pharaoh, saying: Surely there will be a reward for us if we are victors.
|
A’râf Suresi
114
قَالَ
dedi
|
نَعَمْ
evet
|
وَإِنَّكُمْ
hem de siz
|
لَمِنَ الْمُقَرَّبِينَ
yakınlar(ım)dansınız
|
Türkçe Transcript (*)
|
Kâle ne’am ve-innekum lemine-lmukarrabîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
'Evet' dedi. '(O zaman) Siz en yakın(larım) kılınanlardan olacaksınız.'
|
Edip Yüksel Meali
|
"Evet," dedi, "Siz benim yakın çevreme de girersiniz."
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
"Evet" dedi (Firavun), "Üstelik o zaman benim yakınlarımdan olacaksınız."
|
Süleyman Ateş Meali
|
(Fir'avn): "Evet, dedi, hem de siz (benim) yakınlar(ım)dan(olacak)sınız!"
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
"Evet, dedi, ayrıca siz benim en yakınlarımdan olacaksınız."
|
Yusuf Ali (English)
|
He said: "Yea, (and more),- for ye shall in that case be (raised to posts) nearest (to my person)."
|
M. Pickthall (English)
|
He answered: Yea, and surely ye shall be of those brought near (to me).
|
A’râf Suresi
115
قَالُوا
dediler ki
|
يَا
Ey
|
مُوسَىٰ
Musa
|
إِمَّا أَنْ تُلْقِيَ
önce sen mi atacaksın
|
وَإِمَّا
yoksa
|
أَنْ نَكُونَ
olalım
|
نَحْنُ
biz (mi)
|
الْمُلْقِينَ
(önce) atanlar
|
|
|
|
|
Türkçe Transcript (*)
|
Kâlû yâ mûsâ immâ en tulkiye ve-immâ en nekûne nahnu-lmulkîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Dediler ki: 'Ey Musa (ilkin) sen mi atmak istersin, yoksa biz mi atalım?'
|
Edip Yüksel Meali
|
Dediler: "Musa, sen at, yoksa biz atacağız."
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Sihirbazlar, Musa'ya: "Ey Musa! Önce sen mi hünerini ortaya koyacaksın, yoksa biz mi?" dediler.
|
Süleyman Ateş Meali
|
Dediler ki "Ey Musa, sen mi (önce hünerini ortaya) atacaksın, yoksa (önce) atanlar biz mi olalım?"
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Sihirbazlar şöyle dediler: "Ey Mûsa! Sen mi hünerini ortaya atacaksın yoksa biz mi hünerlerimizi sergileyelim?"
|
Yusuf Ali (English)
|
They said: "O Moses! wilt thou throw (first), or shall we have the (first) throw?"
|
M. Pickthall (English)
|
They said: O Moses! Either throw (first) or let us be the first throwers?
|
A’râf Suresi
116
قَالَ
dedi
|
أَلْقُواۖ
siz atın
|
فَلَمَّا أَلْقَوْا
atınca
|
سَحَرُوا
büyülediler
|
أَعْيُنَ
gözlerini
|
النَّاسِ
insanların
|
وَاسْتَرْهَبُوهُمْ
onları ürküttüler
|
وَجَاءُوا
ve getirdiler
|
بِسِحْرٍ
bir büyü
|
عَظِيمٍ
büyük
|
|
|
Dostları ilə paylaş: |
|
|