Türkçe Transcript (*)
|
Velevlâ en tusîbehum musîbetun bimâ kaddemet eydîhim feyekûlû rabbenâ levlâ erselte ileynâ rasûlen fenettebi’a âyâtike venekûne mine-lmu/minîn(e)
|
Ali Bulaç Meali
|
Kendi ellerinin öne sürdükleri dolayısıyla, onlara bir musibet isabet ettiğinde: 'Rabbimiz, bize de bir elçi gönderseydin de böylece senin ayetlerine uysaydık ve mü'minlerden olsaydık' diyecek olmasalardı (seni göndermezdik).
|
Edip Yüksel Meali
|
Kendi elleriyle işledikleri yüzünden başlarına bir musibet geldiğinde, "Rabbimiz, bize bir elçi gönderseydin de senin ayetlerine uysaydık ve inananlardan olsaydık," diyemesinler diye...
|
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
|
Bizzat kendi yaptıklarından dolayı başlarına bir musibet geldiğinde, "Rabbimiz! Ne olurdu bize bir peygamber gönderseydin de, âyetlerine uysak ve müminlerden olsaydık" diyecek olmasalardı (seni göndermezdik).
|
Süleyman Ateş Meali
|
Kendi elleriyle yaptıkları (günahları) yüzünden başlarına bir felaket geldiği zaman: "Ey Rabbimiz, bize bir elçi gönderseydin de ayetlerine uyup mü'minlerden olsaydık." diyecek olmasalardı (seni göndermezdik. Bu bahanelerine fırsat vermemek için senigönderdik).
|
Yaşar Nuri Öztürk Meali
|
Kendi ellerinin önden hazırladıkları yüzünden başlarına bir musibet geldiğinde hemen şöyle diyorlar: "Rabbimiz, bize bir resul gönderseydin de senin ayetlerine uyup müminlerden olsaydık ne olurdu!"
|
Yusuf Ali (English)
|
If (We had) not (sent thee to the Quraish),- in case a calamity should seize them for (the deeds) that their hands have sent forth, they might say: "Our Lord! why didst Thou not(3380) sent us a messenger? We should then have followed Thy Signs and been amongst those who believe!" *
|
|