M
D1AKARОNİZM — Başġa dile meħsus olan ve nitġde müeyyen bedii meġsedle ġrotésk yaratmaġ üçün işledilen söz ve ya ifade. Aşıġ Eleskerin meşhur dildönmezi béle başlayır:
Aħı biya, biya, biku, Biku, biġof, dağa baħ-baħ!.. Heyyü heġġü hakim sensen, heyye baħ, bu bağa baħ-baħ!..
MAKARОNİK — Makaronizmler işletmek neticesinde ġrotésk seciyyesi daşıyan. Makaronik şé'r—Makaronizmler işletmekle yazılmış şé'r. Béle şé'rlere ġarşı yazdığı bir satirasında E. Nezmi özü de makaronizmlerden istifade étmişdir:
Müherrir bey, efendim, bu ne dildir? Erebdirmi, yehudi, ya ħeşildir? Bedü éoftem ki, belke zençefildir, Ki, ez buyi-ibaret béyle mestem.
MAKRОDİLÇİLİK— 1) Mikrodilçilik ve métadilçilik bölmelerini ehate éden vahid dilçilik; 2) Dili statistik métodlar vasitesile kéniş planda tedġiġ éden dilçilik sahesi.
MAKRОTОPОNİM —Kéniş istifade dairesine malik, böyük ve meşhur fiziki-coğrafi obyéktlerin ħüsusi adı. Afrika. Sakit Оkéan. Şerġi Avropa düzenliyi. Sibir. Pamir. Şimal buzlu oké-anı. Makrotoponim — obyéktleri sistémleşdirerken sün'i adlandırma prosésinin neticesidir.
MAKİYA FUNKSİYASI — Dilin, sözün sirli ilahi ġüdretine beslenen sehv inamla bağlı funksiya. Medeni dillerde bu funksiya tabu ve évfémizm hadiselerinde özünü kösterir. Müħtelif séyüş ve ġarğışlar da bu funksiya ile elaġedardır. Kommunikativ cehetden me'nasız vahidlerin, ümumi-meġbul seciyye daşımayan ses toplularının işlenmesi de nitġin makiya funksiyasından ireli kelir.
MARKA ADI — Bu ve ya diğer müessisenin satış üçün istéhsal étdiyi mehsulun ġanunla müdafie olunan nişanı: «Méri», «Pomarin», «Nataşa» (diş pastası); «Çayka», «Volġa», «Jiġuli», «Moskviç» (minik avtomobillġri); «Ağdam», «Medrese» «Kürdemir», (çaħır); «Paytaħt», «Kosmos», «Bakı», «Azerbaycan», «Köyköl», «Ħezer» (siġarétler). Zaman kéçdikce bir çoħ marka adları tamamile yoħa çıħır, ya da meişet léksikasına kéçir: setin, kaşémir, markizét, nabat, manpası, ġutalin (ayaġġabı mazı) ve s. kimi. Оnomastikanı en çoħ şifahi markalar maraġlandırır. Marka adları élm ve téħnika ile elaġedar eşya bildiren noménlerden ferġlenir. Marka satış eşyalarını ifade édir. Marka adının yazılı formasını ġanun ciddi şekilde ġoruyur, bir marka adına oħşar formada başġa adın istifadesine yol vérmir.
MARKALANMIŞ — Müvafiġ dil ifadesi (fonoloji, ġrammatik) olan, korrélyativ elameti ile seciyyelenen. Meselen, damaġ saitlerine nisbeten dodaġ saitlerinin elave bir elameti, nişanı da dodaġlanmadan ibaretdir. Adlıġ hala nisbeten başġa hallarda marka, nişan vardır, bunlar markalanmış hallardır. Tesdiġ fé'le nisbeten inkar fé'l markalanmış olur. Morfoloji cehetden markalanmış üzv.
MARSİОNİM— Marsdakı her hansı tebi ifiziki obyéktin ħüsusi adı: Amazoniya düzenliyi. Zéfiriya düzenliyi. Tirrén denizi. Sirén denizi. Оlimp yaylası. Yéniséy yaylası. Féniks kölü. Fuléki tepesi. Ulissa boğazı. Antéy kanalı. Atlantida ve s.
MATRОNİM — Ana adından törepen ad, leġeb, adsan, ata adı, familiya. Ağġızoğlu, Zümrüdoğlu. Ħatın uşağı. Külüġızı.
MAŞIN TERCÜMESİ — Vérilen proġram ;>sasında motnin éléktron maşınlar vasitesi ile bir dilden diğerine avtomatik üsulla tercüme édilmesi. Maşın tercümesi idéyasını ilk defe sovét iħtiraçısı P. P. Smirnöv-Troyanski 1933-cü ilde ireli sürmüşdur. Maşın tercümesinin başlıça prinsipleri 1946-cı ilde Amérika dilçisi V. Vinér terefinden işlenib hazırlanmışdır. 1954-cü ilden é'tibaren maşın tercümesi üzre tecrübeler aparılır. Bu işde struktur dilçiliyin nailiyyetlerinden istifadenin, habéle dilin struktur ünsürleri tézliyinin statistik hésablanmasının mühüm rolu olmuşdur. Lakin ġlossématikler maşın tercümesinde me'nanı nezere almamağı teklif édirler ki, bu da düzgün déyildir. Maşın tercümesi sırf mentiġi mezmuna malik metnlere müveffeġiyyetle tetbiġ olunur, bedii edebiyyatın tercümesinde ise helelik özünü doğrulda bilmir.
MÉDİAL — hécanın orta sesi.
MÉZОZÉVĠMA — Ümumi, müşterek üzvün ortadakı cümlede yérleşdirilmesi. héyretde ağıl, yolda salam lazımdır, ġemde teselli.
MÉYL — Müeyyen dil hadisesinin ve ya bütünlükde dilin inkişaf istiġameti. Dilin inkişaf méylleri. Dil vasitğlerinden
ġenaetle istifade méyli.
MÉNTALİZM — Nitġ aktını danışan ferdin eġli fealiyyetine esaslanan mürekkeb hadiseler kompléksinin netiçesi hésab éden cereyan. Méntalistlerin fikrince, dil fikirlerin, hisslerin, iradi aktların ifadesidir. Bu términ Amérika déskriptiv dilçiliyi nümayendeleri terefinden ireli sürülmüşdür. Me'lumdur ki, F. dé Séssür her bir dil işaresinin iki hisseden—işareleyen ve işarelenenden, ye'ni ifade planından ve mezmun planından ibaret olduğunu késterirdi. Sössürün bu bölküsüne, münasibetlerine kére Blumfildin telebeleri iki cebheye—méntalistlere ve méħanistlere bölündüler. Méntalistlere köre (Blumfild, Ç. Friz, Ġ. Ġlisen, K. Payk ve b.), me'na faktorunu dil tedġiġatlarında nezerden ġaçırmaġ olmaz. Méħanistler ise me'nanı nezere almırlar.
MÉRKURİОNİM — Mérkurideki her hansı tebi ifiziki obyéktin ħüsusi adı: Pan denizi. Prométéy denizi. Mars denizi. Féniks denizi. Admén vadisi. Néptun vadisi. Nus körfezi ve s.
MÉTAĠRAM — Bir herfi deyişmekle bir sözden başġa söz düzeltme üsulu: Lelek-kelek-belek-felek-melek.
Ġafiyeleri métaġram üzre düzelen şé'r:
Dédiler yarımı eğyar ile olmuş hzmdem, Bilmedim kérçek imiş, ġalmadı şübhem-mübhem.
MÉTADİL — Özlüyünde dil haġġında (dilobyékt haġġında) dapışılan dil; obyékti başġa dilin mezmunu ve ifadesi olan dil. MÉTADİLÇİLİK. — 1. Dil vahidlerinin tebietinin ve funksiyasının öyrenilmesinde ħalġın ictimai heyatını ve tefekkür terzini esas kétüren dilçilik sahesi. Moselen, nitġin menimsenilmesi, ikidillilik, uşaġların nitġ inkişafı, dilin tefekkürle elaġesi, sémantik différénsiasiyanın ümumi mentiġi ġanuna uyğuhluġları ve s. 2. Оbyékti tebii insan dili, «ikinci seviyyeli» diller olan métadiller haġġında élm.
MÉTATÉZA — Sözlerin terkibinde seslerin, yaħud hécaların assimilyativ ve ya dissimilyativ esasda ġarşılıġlı yérdeyişmesi. Meselen, eslinde ileri, topraġ, yapraġ sözleri métatéza neticesinde ireli, torpaġ, yarpaġ şekli almışdır. habéle: mısmırıġ-sıjırıġ, biki-kibi (kimi), ussu, éytyyéddé. Métatéza hadisesi assimilyasiya ve dissimilyasiya ġanunlarının te'siri ile elaġedar tezahür édir. Métatéza daha çoħ başġa dillerden alınan sözlerde ve ünü kösterir. Meselen, Ereb sözü ziyan rus dilinde «izhln», latin sözü mermer taġtoġ) «mramor» şekline düşmüşdür.
MÉTAFОRA — Sözün, ifadenin, eşya ve hadiselerin her hansı bir cehetden oħşarlığına, benzeyişine esasen mecazi me'nada işledilmesi: dağın başı («baş» heġiġi me'nada canlılara aiddir), bulağın közü, ġapı ağzı, ipek ħasiyyet. Métafora mecazın en kéniş yayılmış növlerinden biridir. Çünki benzetmede insan teħeyyülünun hüdudu yoħdur. Voltér kösterirdi ki, her şéyi her şéye benzetmek mümkündür. Meselen, ayı péndir ġırığına oħşatmaġ olar. Dil métaforası — Edebi dilin bütün üslublarında işlenen, muasir dövrde néytrallaşmış métafora. Eşya métaforası — Eşyalardan ünsiyyet vasitesi kimi istifade olunması. Jést métaforası — Baħ: elhereket dili. Léksik métafora — İlkin métaforik me'nası hazırda nezere çarpmayan métafora. Bulağın közü. İşin ġulağından yapışmaġ. Başımdan tüstü çıħır. Mürekkeb métafora — Müħtelif benzerlik elaġeleri esasında ġurulan ve be'zen bütün metni ehate éden métafora. Оlsaydı mendeki derd Ferhadi-mübtelade; Bir ah ile vérerdi min Bisütunu bade. Feryadımın sesini vérseydi ahi-Meçnun, Ġuşmu ġerar tutardı başındakı yuvade. (M. Füzuli). Nitġ métaforası — Ümumi edebi dile meħsus olmayan, bir bedii vasite kimi yalnız bedii eserlerde işlenen ve lüğetlerde tesbit édilmeyen métafora. İnsan azadlıġdır, azadlıġ— insan (S. Vurğun). Kéçekündüz düşündürürdü onu; diri ölülerin derdi (R. Rza). Sade métafora — Eşya ve ya hadiseler arasındakı yalnız bir ümumi elamet esasında ġurulmuş métafora: tülkü (hiylekerlik), ġurd (diribaşlıġ), dovşan (ġorħaġlıġ), durna (ġeriblik), sağsağan (ħeberçilik), şir (çesaret) ve s. Tersine métafora— heġiġi me'na esasında yaranmış métaforanı yéniden heġiġi me'nada işletmekle emele kelen métafora. M. E. Sabirin «Éy alnın ay...» sözleri ile başlanan satirası başdan başa tersine métafora kimi işlenen vahidlerden ibaretdir.
MÉTAFОRİK — Métafora seciyyeli. Métaforik üslub. Métaforik mubaliğe — Elamet ve kéyfiyyetin hedden artıġ şişirdilmesine esaslanan métafora: Rüstem şünaeti, Yusif közelliyi, Hatem seħaveti... Klassik edebiyyata meħsus béle mübaliğelere ġarşı M. F. Aħuidov ve sonrakı réalist senetkarlarımız keskin mübarize aparmışlar. Métaforik ad — Esası métaforadan ibaret olan her hansı ad. Toponim: Şéytan adası, Çin deyirmanı; şeħs adı: İldırım. Bulud. Zülfüġar. Aynur. Şahbaz. Ġartal. Almaz. Ġızılkül; leġeb: Ġılınç Ġurban. Pişik Esed, Donuz Elağa. Sémiçka Fatma. Siçan Melek: Klyonka Yadulla.
MÉTAFОRİKLEŞME—Mecazn me'ıalar hésabına sözün me'na tutumunun kénişlenmesi, onda ékspréssiv elametlerin küclenmesi. Fé'llerde métaforikleşme halları özünü daha çoħ kösterir.
MÉTAFRAZA — Bir dilden diğerine herfi tercüme zamanı alınan ifade (cümle). « Ş e r i f . Оna köre de béld müellime, hansı ki, héç neye leyaġeti yoħdur, kerek ona lap böyük çeza vérilsin».
MÉTОD — Dilçilik tedġiġatlarında istifade olunan üsulların mecmusu. Atomistik métod — Dnl hadiselerini ayrı-ayrılıġda, birbirinden tecrid olunmuş şekilde tedġiġétme métodu. Béle bir métod XIX esr dilçiliyi, ħüsusen «kznc ġrammatikler» mektebi üçün seciyyevidir. Ġarşılaşdırma métodu — İki ve daha artıġ dili éyni ve ya müħtelif kökden olmasını nezere almadan élmi şekilde müġayiseétme métodu. Déskriptiv métod — «Allo» ve «éma» prinsiplerinden çıħış étmekle dilin müħtelif seviyyelerinde artıġlıġ olub olmadığını öyrenmekden ibaret tedġiġat üsulu. Bu üsul dilin herterefli ve en yığcam şekilde éyrenilmesini te'mia édir. Ékspriméntal-fonétik métod — Nitġ seslerini sesyazan ve sesleri tehlil éden cihazların kömeyi ile öyrenmekden ibaret élmi üsul. Éléktroakustik métodlar — Nitġ sesleri komponéntlerinin tézliyini öyrenen fonétika métodları. İmmanént métod — Mücerred dil strukturlarını sırf formal cehetden, ye'ni «mezmun substansiyası»na ve «ifade substansiyası»na ehemiyyet vérmeden tesvirétme üsulu. İntéġral métod — Dilin ayrı ayrı hadiselerini, faktlarını bir sistém halında birbirile elaġeli şekilde öyrenen métod. Léksikstatistik métod — Ġlottoħronolokiyanın istinad étdiyi bu métod ġohum diller arasındakı yaħınlıġ ve uzaġlıġ derecesini obyéktiv şekilde müeyyenleşdirmeye imkan vérir. Béle bir métod 1948-ci ilde Amérika dilçisi, fonoloġ Morris Svodéş terefinden ireli sürülmüş, sonralar Lis terefinden 1955-ci ilde tekmilleşdirilmişdir. Esas muddeaları béledir: 1. Bütün dillerin léksikasının nüvesini teşkil éden esas lüğet terkibi tedricen deyişir, özü de éyni sür'etle deyişir. 2. Esas lüğet fonduna meħsus sözlerin dilde ġalma faizi hemişe éyni olur. 3. Bütün dillerden terk olunan sözlerin miġdarı teħminen éyni olur. 4. Ġohum dillere meħsus esas lüğet fondunun müasir faizi me'lum olduġda bu dillerin ne zaman birbirinden ayrıldığını hésablamaġ mümkündür. Linġvistik tesvir métodu — Dil vahidlerini planlı şekilde toplayıb ġéyde almaġdan, onların ġuruluşunu ve funksiyasını şerh étmekden ibaret dilçilik métodu. Bu métod dilçilikde en esas métod hésab olunur. Be'zen buna «obyéktiv métod» da déyilir. Müġayiseli-tariħi métod — İki ve daha artıġ ġohum dilin yazılı abidelerinde ve canlı danışıġda özünü köstermeyen ġedim faktları müġayise yolu ile berpa (rékonstruksiya) édib üze çıħaran tedġiġat üsulu. Struktur métod — Konkrét nitġ şeraitinde réalize olunub-olunmamasından asılı olmayaraġ dile meħsus invariantları öyrenen métod. Bu métod katéġoriyaları ve te'rifleri dil sistémi daħilinde yalnız ġarşılıġlı elaġeler ve ġarşılaşdırmalar esasında müeyyenleşdirir. Coğrafi métod— Ayrı-ayrı dil faktlarını ħeritede ġéyd étmekle ümumi netiçe çıħarma métodu.
MÉTОNİMİYA — Aralarındakı daħili ve ħariçi elaġeler esasında bir eşya adının başġa eşya adı evezinde işledilmesinden ibaret mecaz növü. Meselen, a) ġabın içindeki evezine ġabın adı işlenir: Bir boşġab yédi; b) eser adı evezine müellif adı işlenir: Füzulini çoħ bħudu; v) adamların adı evezine onların olduğu yér, mekan adı işlenir: Bütün salon ġulaġ asır; ġ) eşyanın neden düzeldiyini bildirmek üçün bu eşya adı te'yin kimi işlenir: ġızıl ġaşıġ, ağaç ħış ve s.
MEĠSED BUDAĠ CÜMLESİ— Baş cümlede ifade olunan hal ve hereketin meġsedini bildiren ve baş cümleden çıħan ne meġsedle? (ve éyni me'nalı ne üçün? neden ötrü? niye?) sualına cavab olan budaġ cümle. Budaġ cümlenin ħeberi arzuiltizam şekli ile,. yaħud bu me'nada işlenen emr şekli ile ifade olunur. Budaġ cümlenin korrélyatı kimi baş cümlede ona köre, ondan ötrü, onun üçün, o meġsedlġ, o sebebe vahidlerinden biri işledilir. Оnun üçün ağlayıram ki, inandığım dost da meni darda ġoyub ġaçdı (İ. hüséynöv). Budaġ cümle baş cümleye ona köre ki, ondan ötrü ki bağlayıçı birleşmeleri ile bağlanır. Vahid mütleġ kétmeli idi, ona köre ki, Bakir daha başġa yalanlar düzelde bilerdi. (İ. hüséynöv).
MEZMUN — Dil vahidlerinin daħili, me'na ceheti, mefhumi: ceheti. Cümlenin mezmunu. Mefhumi mezmun. Eşyavi-mefhumi mezmun.
MEZMUN VE İFADE PLANI — Dilin müħtelif merhelelerine (yaruslarına) meħsus vahidleri öyrenmekde istifade olunan iki başlıca dilçilik planıdır. İfade planı diL iyér arħiyasının bütün merhelelerine meħsus vahidlerde (fonéM, morfém, söz birleşmesi ve s.) özünü kösterir.
Mezmun planı ise dil vahidlerinin mezmunu, me’nası hésab édilir. Mezmun planına malik dil vahidlerinii iki çür—léksik ve ġrammatik me'nası ferġlendirilir. Léksik me'nL Konkrét eşya ve hadiseler (dénotat) ile elaġedar olub, «sémantikada» öyrenilir. Ġrammatik me'na ise «ġrammatika» terefinden öyrenilir. Bu iki me'nanı birbirinden tecrid étmek düzkün déyildir, bunlardan birinin varlığı üçün diğerinin varlığı zeruridir.
Müasir struktur dilçilikde mezmun ve ya ifade planına malik vahidler béle mücerredleşdirilir; ħetti vahidler ve fonémler yalnız ifade planına malik olursa, morfém, léksém ve sintaksémler mezmun planına da malikdir.
Bu iki plana esaslandıġda démek olar ki, morfém dilin eğ kiçik ikiplanlı (ikiterefli) vahididir. Morfémin ifade planı fonémlerin müntezem ve ardıcıl düzülüşünden teşkil olunursa, onun mezmun planı allomorfların me'nasından ibaret olur. Meselen, e'laçılarımız söz forması on iki sesden ibaret olub, dörd morféme (e'la-çı-lar-ımız) ayrılır. Burada ifade planı müvariġ fonémlerin birbirinin ardınca kelmesinden ibaretdir. habéle morfémlerin de ifade planını onların (morfémlerin) ardıcıl duzümu teşkil édir.
MEİŞET LÉKSİKASI — Kundelik meişetde, év şeraitinde zeruri olan eşya ve hadiselerin adlarından ibaret léksika. Bura toy ve yas adetleri, bayram, ġonaġlıġ ve s. ile elaġedar sözler de daħildir: év, Heyet, duz, çörek, ġazan, ġaşıġ, it, pişik, paltarkesdi, nişan üzüyü, halva, hüzr...
ME'LUMAT — İfadenin ünsiyyet vasitesi olma ħususiyyeti ifadenin bildirdiyi informasiya. Elave me'lumat. Me'lumatın informasion optimallaşdırılması. İntélléktual me'lumat — Émosional-ékspréssiv ve ya uslubi çalarlardan serf nezer étmekle, yalnız eġlimentiġi informasiya meġsedi izleyen me'lumat.
ME'LUyM NÖV — Subyékti zahirde olan ve ya istenilen vaħt zahire çıħa bilen fé'l növü. Me'lum növ üçün ħususi şekli elamet yoħdur. Butun sade, düzeltme ve mürekkeb fé'l kökleri me'lum fé'ller hésab olunur. Me'lum növ fé'llerin subyékti adeten cümlenin mübtedası vezifesinde çıħış édir.
ME'NA — 1. Şuurda obyéktiv aleme meħsus eşyaların (hadiselerin, kéyfiyyetlerin, münasibetlerin) eksi olub, réalize édildiyi mueyyen ses terkibi ile daimi ve ġırılmaz elaġe yaranması neticesinde dil faktına çévrilir. Оbyéktiv alemin bu çür eksi daħili bir mezmun şeklinde sözün (morfémin ve i. a.) strukturuna daħil olur. hemin dil vahidinin ses terkibi ise maddi cild şeklinde özünu kösterir, neinki me'nanı ifade étmek, onu başġalarına çatdırmaġ üçün zeruri olur, hem de bu me'nanın méydana kelmesini, formalaşmasını ve inkişafını şertlendirir. 2. Müeyyen dil vahidine (söze) meħsus éle bir elametdir ki, danışan şeħs ondan butun hallarda istifade éde biler ve bu vahidin teleffüzü bütün hallarda dinleyicilerde ümumi te'sir buraħa biler. 3. Dil vahidlerinin vezifelerinin mecmuyu, hemin vahidler vasitesile ifade olunan, onların mezmununu teşkil éden her şéy. Zaman me'nası. Mensubiyyet me'nası. Aralıġ me'na — Sözün, terkibin, ifade terzinin sémantik inkişafında éle bir merheledir ki, hele köhne me'na tamamile terk olmamış, yéni me'na ise tam formalaşmamışdır. Meselen, hem sintaktik, hem de morfoloji kéyfiyyete malik terkibler béledir. Atributiv me'na—Atributiv elaġe vasitesile ifade olunan elamet me'nası; meselen: ağ kağız, yaşıl yarpaġ. Dérivasion me'na—Müsteġil şekilde işlenmeyib ġoşulduğu söz kökünü (ve ya düzeltme sözü) müşayiet étmekle onu deġiġleşdiren sözdüzeldici şekilçinin me'nası. Ġrammatik me'na—1) Sözun formal hissesine aid olan me'na; sözün esas (eşyavi) hissesine déyil, bu esas hisseye elave olunan kömekçi unsurlere meħsus me'na. Meselen, kédeçek vahidinde -enek ünsürünun me'nası. 2) Terkibin ġuruluşunun me'nası, söz birleşmesi ve cümlelerin terkib hissesinin sıralanması ile ifade olunan me'na; sözlerin léksik me'nası nezere alınmadan onların birleşmesi ile ifade olunan sintaktik me'na. Éksténsional me'na — Sözun müeyyen nitġ parçasında kesb étdiyi (metni) me'na. Elave me'na — Esas (nominativ) me'naya elave édilen me'na. Meselen, hırıldamaġ sözünün esas me'nası külmek elave me'nası kobudluġdur. Esas me'na — 1) Dil vahidinin invariant (émaya meħsus) me'nası; 2) Baħ: Eşyavi me'na; 3) Baħ: uzual me'na; 4) Sözün mefhumi mezmunu. Eşyavi me'na— Sözün formal (ġrammatik) hissesinin me'nasından ferġli olaraġ, esas (eşyavi) hissesinin me'nası Meselen, kitabdandır terkibinde eşyavi me'na kitab hissesinde ifade olunur. İlkin me'na—Sözun: eşyavi hissesinin en ġedim, ibtidai me'nası; sözün étimonu. İkinci mena—1) Söz ve formanın esas olmayan düzeltme me'nası; 2) Elave me'na. İnténsional me'na—Bir dil vahidi kimi sözün me'nası. Katéġorial me'na—Sözlerin konkrét léksik me'nasına elave olunan umumileşdirici (mücerred) me'na. Meselen, isimlerin katéġorial me'nası eşyavilik, sifetlerinki elamet, fé'llerinki ise iş ve hereket bildirmekdir. Kiçiltme me'nası—Sözün esas me'nasına elave édilen kicildici me'na; meselen; dıġġa-dıġġana-dıġ ġanaçıġ. Konkrét me'na—Fiziki eşyaları bilavasite eks étdiren sözlerin me'nası; Meselen: alma, yasemen, ġapı... Kumulyativ me'pa— Motivleşmemiş sözün mürekkeb (sémantik terkibe bölüne bilen) me'nası, meselen: kön-ġaramalın derisi. Lüğeti me'na—1) Sözün konkrét nitġ aktında déyil, her çur konkrétlikden ħaricde kötürüldükde ifade étdiyi me'na. 2. Baħ: Eşyavi me'na. Mecazi me'na— Nitġde sözün adi ve ya tebii référénti olmayan mefhumu eks étdirmek (ifade étmek) üçün işledilmesi neticesinde kesb étdiyi me'na,. meselen: tülkü (hiyleker). Mecazi me'na sözde esas me'na ile yamaşı (birlikde) mövcud olur. Esas me'na dénotata müsteġim şekilde istiġametlenirse, mecazi me'na mefhumla dolayısı ile (esas me'na vasitesile) bağlanır. Kök sözlerin heġiġi (esas) me'nası motivleşmemiş me'nadırsa, onların mecazi me'nası (heġiġi me'na vasitesile) motivleşmiş olur. Métafora, sinékdoħa ve métonimiya mecazi me'naların (mecazların) müħtelif növleridir. Müsteġim me'na—Sözün mecazi (métofarik, obrazlı) me'nasından ferġli olaraġ esil, heġiġi me'nası, söze elave édilen émosional—ékspréssiv çalarlardan ferġli olaraġ onun sémantikası (sözün siġnifikasiyası). Mütleġ me'na—Lüğevi cehetden kéyfiyyet ve elametin en son heddini ifade éden ve buna köre de şiddetlendirici sözler ve şekilçiler ġebul étmeyen sözün me'nası. Mücerred me'na—Mücerred isimlere ħas olan umumileşdiricci me'na meselen: közellik, yaħşılıġ, inġilab, bitki. Nisbi me'na—Müsteġil olmayan ve buna köre de deġiġleşdirilmesine ve aydınlaşdırılmasına éhtiyaç duyulan me'na. Nominativ me'na—1) Sözün bilavasite eşyaya, hadiseye, kéyfiyyete yénelmiş me'nası. Meselen, ağ sözü ġar, süd ve ya tebaşir renki me'nasındadır. 2) Sözün müeyyen işledilme anında kesb étdiyi me'na. Meselen, ezizleme me'nasında: meşm dovşanım (C. Cabbarlı). 3) Baħ: Ad. Оbrazlı me'na—Sözün mecazi kéyfiyyet daşıyan me'nası. Meselen, künzş doġru. Rélyasion me'na—Dil vahidlerinin kömeyi ile ifade olunan ġrammatik me'na. Söz birleşmesinin formal me'nası—Söz birleşmesini teşkil éden ayrı ayrı vahidlerin léksik ħüsusiyyetleri nezere alınmadan butövlükde birleşmenin ifade étdiyi formal (ġrammatik) me'na. Meselen, Elinin kitabı, Elinin atası, Elinin héykğli ve s. birleşmelerin hamısında birinci tereflerin sahibliyi ifade édilir. Sintaktik me'na—1) Sintaktik katéġoriyaların ve sintaktik ifade vasitelerinin daħili ceheti, mezmunu. Mübtedanın me'nası. Ħeberin me'nası. 2) Situasiya (şerait) ile elaġedar ifadenin kesb étdiyi mezmun. Meselen. Ay seni ölesen (tehsin me'nasında). Terkibin (ġuruluşun) me'nası—Sintaktik ifade terzinin (birleşme, söz sırası) mezmunu. Meselen, ikinci növ te'yini söz birleşmesi şeklinde tekrarlardan düzelmiş «közeller közeli» tipli terkibin me'nası adeten me'nanı şiddetlendirmekden ibaretdir. Töreme me'na—Sözün ilkin me'nasından töremiş ma'na. Uzual me'na—Dilde meġbul olan ve sabitleşen me'na; sözün adi şekilde, tebii terzde işlendikde kesb étdiyi me'na. Ümumi şeħs me'nası—Fé'lin éle tesrif formasıdır ki, istenilen şeħse aid édile biler. Meselen; Ne tökersen aşına, o çıħar ġarşına. Elini vurdu dizine, indi keldi özune. Frazéoloji bağlı me'na—Sözün yalnız müeyyen frazéoloji terkibde kesb étmiş olduğu me'na. Meselen ilim-ilim itmek terkpbinin birinci hissesinin me'nası yalnız bu frazéoloji birleşme ile bağlıdır. Şerti me'na—Yalnız müeyyen metnde işlendikde sözo vérilen me'nadır ki, bu, ümumi ve adi (uzual) me'nadan ferġlidir: her sadd, mürekkeb nümlemizin de; Ezel mübtedası partiya.iızdır. (S. Vurğun). Şiddetlendirme me'nası—Sözün esas me'nasına elave édilen şiddetlendiriçi me'na, meselen: yanıb-yanıb töküldü (berk, çoħ, möhkem yanıb...). 4. Sözün (ifadenin, terkibin ve s.) müeyyen metnde işlendikde, konkrét nitġ şeraitinde (ünsiyyet şeraitinde) kesb étdiyi mezmun; anlam. Ünsiyyet şeraiti (ve ya metn şeraiti//metn/be'zen linġvistik fakta (metne) ġarşı ġoyulur. Çünki bu sonunçu bir sıra hallarda tam deġiġ olmur. Meselen, Men Ġafġazı anam kimi sévirem (M. İbrahimov). Dil faktını bir néçe me'nada anlamaġ olar: 1) Men Ġafġazı (da) anamı sévdiyim kimi sévirem; 2) Men (de) Ġafġazı anamın sévdiyi kimi sévirem. Me'na çaları. Sözün me'na yükü. Me'na bölküsü.
ME'NANIN DARALMASI—Tariħi inkişaf prosésinde söz evvelki me'nalarının bir ve ya bir néçesinden uzaġlaşarken onda baş véren me'na deyişikliyi. Bundan elave, ümumħalġ seciyyeli sözlerin términoloji me'nada işlenmesi de me'na daralmasına sebeb olur.
ME'NANIN YAĦŞILAŞMASI — Éle sémantik deyişmedir ki, bu deyişme neticesinde söz cemiyyetde nisbeten daha ġiymetli, daha ħéyirli, hörmetli hésab édilen varlıġları (prosésleri, kéyfiyyetleri, insanları ve s.) bildirmeye başlayır. Vaħtile «nazir» her hansı işe, ġulluğa baħan, nezaretçi me'nasında olmuşdur, sonralar ise me'nası yaħşılaşmış, dövletde yüksek vezifeli şeħsleri bildirmişdir. İnġilabdan evvel «Sibir» (habéle «Sibire kétmek», «Sibire könderilmek») menfi me'nalı söz idise, müasir dövrde bu sözün me'nası yaħşılaşmışdır. Emek, zehmet, işlemek, oraġ, çekiç, fehle, kümrah, mükafat sözleri de bu ġebildendir.
ME'NANIN KÖÇÜRÜLMESİ — Sözlerin birbirile elaġelenmesi netiçesinde sémantik deyişikliye me'ruz ġalması (métafora, sinékdoħa, métonimiya). Funksional me'na köçürülmesi. Métaforik me'na köçürülmesi.
ME'NANIN KÉNİŞLENMESİ—Tariħi inkişaf prosésinde söz ve ya sabit birleşmenin sémantik hecminin kénişlenmesi. Söz ve ya birleşme dar iħtisas ve ħüsusi términoloji me'na bildirmekden çévrilib, ümumħalġ seciyyeli, edebi dile meħsus me'na bildirdikde me'na kénişlenmesi hésab olunur. Meselen, uşaġ oyunu adları mecazi me'nada işlendikde me'naca kénişlenmiş olur: Béşdaş oynamasın menimle dövran (S. Vurğun). Menimle ġoz-ġoz oşama! (E. Sadıġ).
ME'NANIN PİSLEŞMESİ — Dil vahidinin éle sémantik deyişkenliyidir ki, bu deyişkenlik neticesinde hemin vahid, cemiyyetde nisbeten daha deyersiz, hörmetsiz, ħéyirsiz hésab édilen varlıġları (prosésleri, kéyfiyyetleri, insanları ve s.) bildirmeye başlayır. Meselen, ellame, çeza, naġġal, yanşaġ ve s. sözler me'naça pislenmişdir.
Dostları ilə paylaş: |