forması—Cümlede esasen te'yin ve zerflik kimi çıħış éden forma; fé'lin tesriflenmeyen forması—fé'li sifet ve fé'li bağlama forması.
ATRİBUTİVLEŞME — Eşyalılıġ bildiren sözün (ismin) elamet anlayışı bildiren söze (sifete) çévrilmesi prosési.
AFAZİYA — Dil vahidlerinin mezmunu ile ifadesi arasında elaġenin ġırılmasından ibaret nitġ pozğunluğu.
AFÉMİYA — Müvafiġ eġli tesevvüre malik olsa da, şeħsin sesleri teleffüz éde bilmemesinden ibaret nitġ pozgunluğu
AFÉRÉZİS — Saitle biten sözden sonra santle başlanan dil vahidi keldikde sonrakı vahidii ilk saitinin düşmesi; éliziyanın eksi.
AFОRİZM —Müeyyen orijinal ve hikmetli bir fikrin çoħ yığcam ve te'sirli şekilde ifadesi. S. Vurğunun ümumen yaradıçılığı , ħüsusen de «Vaġif» pyési aforizmlerle zenkindir. Mesalen:
Küneş de batanda renki saralar...
Ġızılı udsa da ġara torpaġlar,
Yéne ġiymetini özünde saħlar...
Eyilmez vicdanıp böyük héykeli...
Kuneşden kizlenen yarasalardır...
AFFİKS — Baħ: Şekilçi. Ümumi dilçilikde hem de f o rm a n t, f o r m a l m o r f é m adlandırılan affikslerin üç şekli vardır: infiks (iç şekilçi), préfiks (ön şekilçi), suffiks (son şekilçi).
«Affiks» términini ilk defe ġedim yehudi dilinin ġrammatikasını yazmış Réyħlin 1506-çı ilde öz eserinde işletmişdir. XVI—XVII esrlerden é'tibaren bu términ kéniş miġyasda işlenmeye başlamışdır.
AĦRОNİYA — Dil tedġiġatını «zamandanħariç» aparma, ye'ni réal insan dilini tedġiġ éderken zaman anlayışına mehel ġoymama. Béle tedġiġatlar neticesinde mueyyenlaşdirilen ħüsusiyyetler eslinde héç bir zaman deyişmir ve dilin bütün inkişaf merhelelerinde özünü késterir. Başġa sözle, dilin müvafiġ ġaydaları héç bir zamanla mehdudlaşmır, bütün zamanlarda tezahür édir ve ona köre de zamandanħaric hésab olunur.
AHENK ĠANUNU — Sözün terkibindeki seġlerin, ħüsusen santlerin hemahenkleşmesi. Esasen türk dilleri üçün seçiyyevidir. Ahenk ġanununa göredir ki, şekilçi moofémler adeten iki ve ya dörd variantdan (morfdan) ibaret olur. Damaġ ahenki. Dodaġ ahenki. Ahenk ġanunu distaktlı assimilyasiyanın bir növüdür; şekilçideki sait kökün saitine uyğunlaşır: kitablar-ımız-a, deftermr-imiz-e...
AÇIĠ SAİT — Dilin ön hissesi yuħarı ġalħmadan, alt çene aşağı çüşmüş olduğu şekilde teleffüz édilen saitler: [e], [ö], [o], [a]. Bünlar hem de kéniş sait hésab édilir.
AÇIĠ SÖZLER SIRASI — Ya bağlayıcısız şekilde, ya da
birleşdirme-bitişdirme, böluşdürme bağlayıçıları vasitesile-sözlerin birleşmesinden ibaret sıra: Kendimizde asfalt küçeler, uşaġ bağçası, orta mekteb, park, oyun méydançası vardır (Ġezét-lerden). Ne Tehmine ħanım, ne de onun ġızları menim sözlerimden. razı ġalmadılar (M. S. Оrdubadi).
AÇIĠ HÉCA — Sait sesle biten héca: ha-ra, hé-ça, bé-le, é-le, o-ħu-çu
B
BAĞLAYICI — Esas nitġ hisselerine meħsus sözlerin ve ya sintaktik vahidlerin ġrammatik cehetden bir-birile elaġelenmesine ħidmet éden kömekçi söz. Bağlayıcı birleşmesi—Müħtelif formalarda çıħış éden bu, o işare evezlikleri, köre, üçün, ötrü ġoşmaları, vaħt, kün, zaman, habéle sebeb ve meġsed bildiren sözlerin bağlayıcılarla bir yérde işlenmesinden ibaret birleşmeler: bundan ötrü, onun üçün, ona köredir ki ve buna köre de, o sebebden ki. Ġoşa bağlayıcı—Birbirinden uzaġda duran (distakt) sözlerin bağlayıcı funksiyasında sabit birleşmesi: Ne ġedğr... o ġedġr; néçe (ki)... éleçe de; harada... orada. Sade bağlayıcı—Sinħronik baħımdan kök morfémden ibaret bağlayıcı: ve, ki, da//de, hem, lakin, amma. Tabéli bağlayıcı—Sözlerin ve sintaktik vahidlerin tabélilik elaġesi üzre birleşmesine ħidmet éden bağlayıcı. Tabéli bağlayıcıların aşağıdakı növleri vardır; aydınlaşdırma (ki, \d'ni, ye'ni ki, béle ki), zaman (éle ki, ne vaħt ki, onda ki), küzeşt (herçend, indi ki, madam ki), müġayise (kuya, sanki, éle bil,. habéle), sebeb (çünki, zira, ona köre, odur ki), şert (eker, herkah) bağlayıcıları. Tabésiz bağlayıcı—Sözlerin ve sintaktik vahidlerin tabésizlik elaġesi üzre birleşmesine ħidmet éden bağlayıçı. Tabésiz bağlayıcıların aşağıdakı növleri vardır: birleşdirme. (ve, hem, hem de, ne... ne de), bölkü (ya, ya...-ya, ya da, ve ya, yainki,. da//de...da//de, kah... kah), ġarşılıġ (amma, ançaġ, lakin) bağlayıçıları. Tek işlenen bağlayıcı—Bir defe işledilmesi zeruri olan bağlayıcı (adeten tekrar ve ġoşa//cüt bağlayıcılara ġarşı ġoyulur): ki, lakin, amma ançaġ, kuya. Tekrar bağlayıcı—Éyni sözü» tekrarından ibaret olub, komponéntleri distakt işlenen bağlayıcı: ne—nd(de), hem—hem(de), kah—kah(da), ister—isterse (de). Terkibi bağlayıcı—İki ve ya daha artıġ bağlayıcının ve ya bağlayıcı ile evezliyin yanaşmasından ibaret bağlayıçı: ne de, ya da, éleçe de, ve yaħud da, ve ne de ki, ve hzm de ki, lakin bununla béle, ve hemçinin de. Töreme bağlayıçı—Esas nitġ hisselerine meħsus (avtosémantik) sözlerin désémantikleşmesi neticesinde müey yen söz—formadan törenmiş bağlayıcı: İster öldür, ister ġoy, hökm hökmün, re'y re'yindir. (M. Füzuli). Çenlibél ola, Ġırat ola, deliler ola. Koroğlunun kéfi kökelmezmi? («Koroğlu»). Ara kédir, ara kelir.
BAĞLAYICILARIN EVEZLEYİCİLERİ — Adeten bağlayıcıların sintaktik vezifelerini yérine yétiren fasile, sadalama ve ya ġarşılaşdırma intonasiyası.
BAĞLAYICILAŞMA — Başġa nitġ hisselerine meħsus sözlerin bağlayıçı funksiyası kesb étmesi, bağlayıcıya çévrilmesi hadisesi. Evezliklerin, zerflerin, fé'l formalarının bağlayıçılaşması: Ne dadı var, ne duzu. İsteyirsen ġal, isteyirsğn két. Ara kelir, ara kelmir.
BAĞLAYICILI—Baġlayıçı ile birleşon, bağlayıçı vasitesi ile düzelen. Bağlayıcılı birleşme. Bağlayıcılı mürekkeb cümle.
BAĞLAYICISIZ — Terkib hisselerinin bir mürekkeb vahidde birleşmesinde bağlayıcı iştirak étmeyen, yalnız intonasiyanın rolu olan. Bağlayıçısız tabéli mürğkkeb cümle. Bağlayıçısız tabésiz mürekkeb cümle,
BAĞLAMA — Terkibi ħeberin ġrammatik elamet (prédikatlıġ) bildiren ve mübteda ile uzlaşan hissesinden ibaret kömekçi fé'l (ve ya léksik me'nası zeiflemiş her hansı fé'l). Dilimizde hipotétik «imek» fé'linin «idi», «imiş» formaları bağlama hésab édilir. Terkibi ħeberde bağlama sade ħeberde şekilçilerle müvafiġ//uyğun kelir. Meselen, «ħeste idi//imiş» kéçmiş zamanla elaġedar terkibi ħeber ise, «ħestedir» indiki zamanla bağlı sade ħebordpr. Azorbayçan dilinde «olmaġ», «étmek» fé'lleri bağlamaya misal ola biler. Eşyavi bağlama—Terkibi ħeberde bağlama funksiyası daşıyan tam me'nalı fé'l. Béle fé'ller ayrılıġda kömekçi söz déyil, müsteġil söz hésab olunur. Meselen, «başlamaġ» ve «bilmek» fé'lleri. Mucerred bağlama—Müçerred fé'lle ifade édilen bağlama. «İdi», «imiş» bağlamaları buna misal ola biler. prédikativ bağlama—Bağlama vezifesinde işlenen ve bunun üçün sabit forma alan evezlik. Meselen, Bu menim kağızlarım. Bu da men. Budur mesele.
BAĞLI SÖZ BİRLEŞMESİ —1. Sintaktik cehetden üzvlere bölünmeyen, cümlede bir üzv kkmi çıħış éden söz birleşmesi: kolħoz sedri, uşaġ bağçası, kitabın çildi, çöreyin etri, dağlardan uça, közelden közel. İkinci ve üçünçü növ te'yini söz birleşmeleri, habéle sifetin analitik yolla düzelen çoħaltma derecesi bağlı söz birleşmesi emele ketirir. A1üġ. ét: serbest söz birleşmesi. 2. Ayrı-ayrı komponéntlerin me'nalarının mecmuyu, bütöv birleşmenin me'nasına müvafiġ olmayan söz birleşmosi, frazéoloji birleşme.
BAHUVRİHİ — Sahiblik me'nalı mürekkob söz: köyköz, açı-dil, ħoşsifet, ġarasaç. Términ ġedim Hind ġrammatiklerinden kétürülmüşdür. Be'zen bunlara poséssiv mürekkeb sözler déyilir.
BAŞ — Sintaktik cehetden asılı olmayan, başġa sintaktik vahidleri özune tabé éden. Söz birleşmesinin baş sözü—Söz birleşmesinin terkibinde müsteġil olmaġla diğer sözleri özüne tabé éden söz. Tekterkibli cümlenin baş üzvü—Tekterkibli cümle kimi çıħış éden söz ve ya söz birleşmesi; me'naca subyéktle prédikatın birleşmesine müvafiġ cümle üzvü: Alma, ne alma! Cümlenin baş üzvleri—prédikativ elaġe esasında birleşen ve cümlenin ikinçi dereçeli üzvlerine ġarşı ġoyulan mübteda ve ħeber.
BAŞ SÖZ — Lüğet maddesinde izah olunan, ħüsusi ferġlendirici şriftle yığılan ve her bir lüğetin prinsiplerine müvafiġ şekilde (elifba sırası üzre, mövzular üzre ve s.) ġurulan sözlüyün ünsürü.
BAŞ (böyük) HERF—Setirdeki hündürlüyüne, hemçinin tesvirine köre kiçik herfden ferġlenen.müeyyen dilde ġebul olunmuş orfoġrafiya ve punktuasiya sistémine müvafiġ suretde işledilen herf. Baş (béyük) herfden şeħs adlarını, çoğrafi ve astronomik adları, tariħi dövrlerin ve hadiselerin adlarını, idare, teşkilat ve müessise adlarını, ġedim abidelerin adlarını, metbuat orġanlarının, senet abidelerinin, edebi eserlerin adlarını yazarken istifade olunur.
BAŞ CÜMLE — Tabéli mürekkeb cümlenin müsteġil (asılı olmayan) prédikativ hissesi. Tabéli mürekkeb cümle terkibindeki diğer hisse(ler) baş cümleden sintaktik cehetden asılı olur.
Baş cümlenin müsteġil olduğu fikri nisbi me'nada anlaşılmalıdır. Çoħ vaħt neinki budaġ cümle baş cümleden, hetta baş cümle de bilavasite budaġ cümleden asılı olur. Meselen: Körmür-sen ki, néyleyir? habéle baş cümledeki nisbi sözleri (işare evezlikleri) budaġ cümlede konkrétleşdirmek zeruri olan hallarda da baş cümle tam müsteġil ola bilmir.
BÉYNELĦALĠ FОNÉTİK TRANSKRİpSİYA — Béynelħalġ Fonétika Birliyi (BFB) terefinden ġebul édilmiş ve ilk defe 1908-çi ilde neşr olunmuş transkripsiya sistémidir ki, sonralar da tekmilleşdirilmekde ve deġiġleşdirilmekde davam étmişdir.
BELAĞET — Közel ve aydın danışıġ, natiġlik haġġında klassik Şerġ élmi.
BEĦYE (sait) — Ġedim Hind-Avropa dilinde mövcud olduğu ferz édilen ġéyri-müeyyen bir sait. Ġedim Hind-Avropa dilinde o ġeder de aydın tesevvür édilmeyen beħye sait [e] haġġında te'limi «kenç ġrammatikler» ireli sürmüşdüler. «Kenç ġrammatikler» déyirdiler ki, eker Hind ve İran dillerinde [1] saiti, latın ve diğer Hind-Avropa dillerinde ona müvafiġ [a] saiti varsa, ġedim Hind-Avropa dilinde bu seslerin evezinde [e] saitinin olduğu éhtimal édilir. Meselen, «ata» anlayışı sanskrit dilinde rNaġ, latın dilinde raĠéġ kimidir. Démeli, ulu dilde *re4éġ şeklinde olmalı idi.
BİBLÉİZM — Bibliyada işlenib oradan dünyanın bir sıra dillerine yayılmış meşhur söz ve ifadeler, ġanadlı sözler.
BİNAR—1. İki hisseden ibaret, iki terkib hissesi olan. 2. her hansı dilçilik obyéktini tedġiġ éderken, onun en zeruri elameti kimi, ikicehetlilikden, ikitereflilikden çıħış étme. Meselen: Uzun ve ġısa saitler. Kar ve çinkiltili samitler. Tesdiġ ve inkar fé'ller. Tek ve çem isimler. Te'sirli ve te'sirsiz fé'ller ve s. Binar prinsipe köre ekser hallarda dil hadiseleri ikili (binar) ġarşılaşdırma esasında müeyyenleşdirilir, ye'ni éyni elametin mövçud olub-olmadığına, onun maksimal ve ya minimal derecede tezahürüne esasen müeyyenleşdirilir. Ġarşılaşdırılan éléméntlerin miġdarı çoħ olduġda onlar minimal çutlere bölüne biler. Meselen, ismin altı halı iki yére—adlıġ hal ve vasiteli hallara bölünür.
BİОLİNĠVİSTİKA— Dil ünsiyyetini néyrofizioloji ve kénétik amillere esaslanan bir bioloji fealiyyet kimi öyrenen dilçilik sahesi.
BİRĠAT İNKAR — Sade, adi inkar. «İkiġat inkar» anlayışının eksidir.
BİRDİLLİLİK — Bir dil ile mehdudlaşma, bir dil bilmekle kifayetlenme, başġa dil bilmeme.
BİRDİLLİ LÜĞET — Sözler haġġında bütün me'lumat yalnız bir dilde vérilen lüğet. «Azerbaycan dilinin izahlı lüğeti» habéle énsiklopédiyalar, izahlı términoloji lüğetler, frazéoloji lüğetler ve s. birdilli hésab olunur.
BİRÉMA — İki hisseden ibaret ifade, cütterkibli kelme.
BİRESASLI ĦÜSUSİ AD — Ançaġ bir esası, bir kök morfémi olan ad: Sona, hemid, Vaġif, Zehra, Seyyare, Afiġ, Kür (çay) Araz (çay),Bakı (ş.), Laçın (ş.), Lérik (ş )
BİRLEŞDİRİCİ ÉLÉMÉNT-Tekrarların ve be'zi mürekkeb sözlerin komponéntleri arasında işlenen, sözdüzeldici seçiyye daşıyan kömekçi morfém: Üzbeüz, üzbesuret, ġarmaġarış, bashabas, yéhayé, ġaçaġaç, ağappaġ
BİRLEŞDİRME BAĞLAYICI — Esas vezifesi beraberhüġuġlu sintaktik vahidleri birleşdirmekden ibaret olan bağlayıcı.
BİRLEŞME — İki ve daha artıġ nitġ vahidinin ħetti ardıcıllıġla yéni bir vahid emele ketirmesi. Ses birleşmesi. herf birleşmesi. héca birleşmesi. Söz birleşmesi. Te'yini birleşme. Frazéoloji birleşme. Sabit birleşme. Sintaktik birleşme. Morfoloji birleşme. Léksik birleşme. Sade ve mürekkeb birleşmeler—Söz birleşmesi dédikde, adeten iki müsteġil sözün birleşmesi nezerde tutulur. İkisözlü birleşmeler sade birleşmeler hésab olunur: Bilsin ana torpaġ, éşitsin Veten; Müselleh eskġrem, men de bu künden (S. Vurğun). İkiden artıġ müsteġil sözden emele kelmiş birleşmeler mürekkeb birleşmeler hésab olunur. Mürekkeb birleşmeler söz çoħluğu ve mezmun kénişliyi ile sade birleşmelerden ferġlenir. Mürekkeb birleşmelerin bir néçe sözden ibaret olması onlarda maraġlı ġuruluş ħüsusiyyetleri emele ketirir. Bu cehetden mürekkeb birleşmelerin aşağıdakı formalarını köstermek olar:
1. Bir tabéédici ve bir néçe tabé sözden ibaret mürekkeb birleşmeler. Béle birleşmelerde tabé sözler birbirile ġrammatik elaġede olmur. Bu tipli murekkeb birleşmelerin özleri de 2 yére ayrılır: a) tabéédici sözü substantiv seciyye daşıyan ve adeten isimden ibaret olan birleşmeler: Évlerini ħatırladıġça o, hemşie onu yatmağa hesret ġoyan hemin möhkem daş hasarı düşünerdi (K. Fezli); b) tabéédiçi sözü fé'lden ibaret olan birleşmeler: seher mağazadan kitab almaġ; çiçekleri éve köndermek. О, seher tézden ġızının ad künü üçün aldığı çiçekleri éve köndermek üçün çdld ħidmetçini çağırdı. (E. Ġasımov).
2. Birleşmedeki sözlerin yalnız bir ġismi birleşmenin esas tabéédici sözü ile ġrammatik elaġede olur: Bu deġiġe onun üçün adamlara baħmadan sakitçe kétmek en közel sakitlik idi. (İ. Şıħlı).
3. Ardıçıl suretde biridiğeri ile ġarşılıġlı tabélilik elaġesinde olan sözlerin silsilesinden ibaret mürekkeb birleşmeler. Bu çür birleşmeler ikinçi ve üçüncü növ te'yini söz birleşmelerine esaslanır: Moskva univérsitétinin kimya fakültesi de başġa fakülteldr kimi Vetenimiz üçün iħtisaslı kadrlar hazırlayır («Kommunist» ġezéti). Béle birleşmelerde bu ve ya diğer terefi izah éden, yaħud birleşmenin özü vasitesile izah olunan, lakin bağlı sözle ġarşılıġlı déyil, birterefli tabélilik elaġesi saħlamasına köre birleşmedeki başġa sözlerden ferġlenen sözler de iştirak édir: Dünen fizioloji fakültesi dékanının birinçi müavini de içlasda iştirak édirdi («Azerbaycak» jurnalı).
BİRSÖZLÜ ĦÜSUSİ AD — Bir sade, düzeltme ve ya mürekkıb sözden ibaret olan ad: Füzuli (r-n), Lenkeran (şeh.), Kirovabad (şeh.); Nadir, Küllü, Haçağa, Toplan, Mestan, Ġırat, Alapaça, Alabaş ve s. Bir sözlü ħüsusi ad terkib hisselerine köre ayrılmış, cemlenmiş, iħtisar olunmuş formada da ola biler; biresaslı ve çoħesaslı, şekilçili ve şekilçisiz, apéllyativ ile éyni de ola biler, ondan az ve ya çoħ ferġli de ola biler.
BİTMEMİŞ KÉÇMİŞ (Zaman) — Kéçmişde müeyyen vaħtda icra olunan ve bitmesi söz séylenen zaman me'lum olmayan iş, hal ve hereketi bildiren zaman forması. Bitmemiş kéçmiş zamanın şekli elameti fé'l esasına -ır, -ir, -ur, -ür şekilçisi ve idi ve ya imiş bağlamasının ġoşulmasından ibaretdir: yazır idi//yazırdı, kelir imşisen/'/kelirmişsen, oħuyur idik//oħuyurduġ, körür imi-şem//körürmüşem.
BİHÉYVİОRÉMA — Struktur cehetden nizamlanmış, tanzimlenmiş davranış vahidi; bu éle bir davranış vahididir ki, hemin davranış mueyyen sistéme daħil olur ve cemiyyetde ġebul olunmuş normalar, davranış ġaydaları haġġında informasiya vére bilir. Bu términi bihéyviorist dilçiliyin banisi L. Blumfildin telebesi K. L. payk élme daħil étmişdir. Оnun fikrinçe, bihéyvioréma insanın meġsedeuyğun fealiyyetinin bir parçasıdır ki, sözlü ve ya sözsüz insan davranışından ibaretdir.
BİHÉYVİОRİST DİLÇİLİK — Bihéyviorizm ilk defe Véys terefinden ireli surülmüş ve insan davranışını éyrenen felsefi çereyandır. Véysin eserlerinin te'siri altında 1926-çı ilden Léonard Blumfild (Çikaġo univérsitétinin proféssoru) bihéyviorizmi dile tetbiġ étmeye başlamış ve neticede dili tefekkürden ve o dilde danışan ħalġın tariħinden ayırmışdır. Blumfild dili şeraitle elaġedar olan méħaniki fealiyyet hésab édir.
BİÇLAMAR — Sakit okéanın ġerbinde yérleşen be'zi adalarda yayılmış hibrid dildir ki, bu dilde inkilis sözleri malay dilinin ġrammatik sistémine uyğunlaşdırılır.
BОĞAZ SESLERİ— 1. Baħ: Farinġal. 2. Ses téllerinin zeif iştirakı ieticesinde ġüvvetli kuyle teleffuz édilen sesler. Be'zi dialéktlerde boğazda déyilen ġ, h (Ġuba dialékti) sesleri. Béle sesler Ereb elifbasında «hemze» işaresi ile ġéyd olunurdu.
BОĞAZ SAMİTİ — Boğazda emele kelen samit. Meselen, Azerbaycan dilinde boğaz samiti hésab olunan h samiti ħirtdeyin arħa hissesinin divarları ile dildibinin yaħınlaşması neticesinde emele kelir.
BÖLÜŞDÜRME — Éyni sintaktik vahidin terkibinde tesdiġ ve ya inkardan, habéle antonim anlayışlardan birinin séçilmesi: Ne lazım ki, naġabile söz déyem, Üreyine ya deymeyğ, ya deye! («Aşıġlar» kitabı). hesen kel, ay Hesen kel; Ne men kelim, ne sen kel! («Bayatılar»). Bélüşdürme bağlayıçısı—Birleşme teşkil éden vahidler içerisinden birini séçmeye imkan véren bağlayıcı: At-lar, öküzler kotana küç vérir; Kah yériyir, kah dayanır, kah du-RUR (A. Sehhet). Ya Eli kelir, ya Ehmed, ya da Memmed. Bélüşdurme bağlayıcılarının sade (ya, kah, ister) ve mürekeb (ya da, ve ya da, ya da ki, ve ya ki, ve ya da ki, yaħud, yaħud da ki, 'kah da, kah da ki, isterse de, ve isterse dğ, ve yainki) formalarda özünü kösterir. Bölüşdürme sayı—Şeħsler ġrupunun ve ya şéyler destinin her birine aid olan me'nada say forması: birer-birer, ekiz, üçem, üç-üç, ġoşa-ġoşa, çüt-nüt, béş-béş, on-on. Bölüşdürme söz birleşmesi— Komponéntleri böluşdurme bağlayıcıları vasitesile elaġelenen tabésiz söz birleşmesi: ister böyük, ister kiçik; ya bukün, ya sabah.
Bölüşdürme sualı—İki cavabdan birini séçmeyi teleb éden sual: Ağa, ireli ġaçım, ya kéri? (M. F. Aħundov). Yazım-yazmayım?
Bölüşdürme cümlesi—Terkibinde bölüşdürme bağlayıcıları olan cümle. Ya mene véren allah, ya sene (E. Sadıġ).
BUDAĠ CÜMLE — Tabéli mürekkeb cümlenin terkibinde baş cümleye sémantik ve ġrammatik cehetden tabé olan, ondan asılı olan hisse. Budaġ cümleler müħtelif cehetden tesnif édilir: a) Funksiyasına köre: zerflik budaġ cümlesi: Rüstem kişi sévinirdi, çünki bunların hamısını özü tikdirmişdi (M. İbrahimov); mubteda budaġ cümlesi: Maraġlıdır ki, Kazım dayının ne intizarı var (Mir Celal); tamamlıġ budaġ cümlesi; Bilmek olmur ki, kim béld bir ikide ġıyıbdır (S. Rehimov), te'yin budaġ cümlesi: Fehld sinfi éle bir bahadırdır ki, ömründe dizini yérğ ġoymayıb (h. Méhdi); ħeber budaġ cümlesi: İkid odur ki, derdli künde özünü itirmesin (M. İbrahimov). b) Sémantikasına köre: ġarşılıġ-küzeşt budaġ cümlesi: Menim dişlerimi ġurd yémiş olsa da bir yağlı kabab yémeye hazıram (S. Rehimov); ġoşulma budaġ cümlesi: Başġa bir yol milli edavet ve zülm yoludur ki, o da bizim yolumuz déyil (M. İbrahimov); derece budaġ cümlesi: Zéynal bu sözleri o ġeder çiddi dédi ki, Dursunun közlerinde ümid şö'lesi parladı. (A. Şaiġ); zaman budaġ cümlesi; Üzüne ki baħıram, dildodağı dolaşır (C. Cabbarlı); yér budaġ cümlesi: Meşedibey haraya kétse idi, orada ħalġın diġġetini özüne çelb édirdi (h. Méhdi); kemiyyet budaġ cümlesi: Yaħşı ad çıħarmaġ ne ġeder çetindirse, bu adı itirmek o ġeder asandır (h. Méhdi), meġsed budaġ cümlesi. Bunları size-ona köre déyirem ki, menim Südabemden muğayat olasınız. (M. İbrahimov); müġayise budaġ cümlesi: Meni éle bağrına basdı ki, éle bil, doğma baçısından ayrılırdı (M. İbrahimov); netice budaġ cümlesi: Bilmedi ne désin ki, ürayi soyusun (Mir Celal); sebeb budaġ cümlesi: Ye'ni men bu sözleri ondan ötrü démirem ki, düşmenden ġorħuram (Ç. Memmedġuluzade); terzi-hereket budaġ cümlesi: Rasim özünü éle aparırdı ki, Yaverde bir zerre de şübhe oyatmırdı (M. İbrahimov); şert budaġ cümlesi: Men Rafaél olsaydım, Madonna evezine sizin közlerinizi çekerdim (C. Cabbarlı). Antét-sédénsiz budaġ cümle—Baş cümle terkibinde antétsédénti olmayav budaġ cümle: 0 kün ki, fesli-yaz olur; Kéne-kündüz taraz olur.
(M. E. Sabir).
BURUN SAİTLERİ — Teleffüzü zamanı yumşaġ damaġ aşağı énmiş veziyyetde olur, burun boşluğunun yolu ise açıġ ġalır. Mu-siġili tona malik ses hem ağız, hem de burun boşluğundan kéçir. Azerbaycan dilinin be'zi dialéktlerinde burun saitleri özünu kösterir. Béle saitler fransız diline ħasdır.
BURUN SAMİTLERİ — Teleffüzü zamanı yumşaġ damaġ aşağı énmiş, veziyyetde olur, hava aħınının bir hissesi burun boşluğunda kéçir. [m], [n]. Adeten ağız samitleri ile ġarşılaşdırılır.
BURUN SESLERİ — Teleffüzunde hava aħını burundan çıħav sonor sesler. Azerbaycan dilinde (mY, [n] ve «sağır nun»
BUSTRОFÉDОN — İlk setri soldan sağa, sonrakı sağdan sola, yéne de soldan sağa ve sağdan sola şeklinde davam éden yazı üsulu. Ġedim yunanlar bu yazı üsulunu tetbiġ éderken şum sürend» öküzün zemideki hereket istiġametini esas kötürmüşler. «Bustrofédon» sözünün terçümesi—«öküz çüt süren kimi> démekdir. Bustrofédon yazısı ile ġedim Solon ġanunları yazılmışdır. É. e. IV esrden beri bu yazı tedriçle sıradan çıħır ve yérini diğer yazı növlerine vérir. Evveller samiler kimi ġedim yunanlar da sağdan sola yazırdılar. Lakin sonralar bustrofédon yazısını ġebul étmiş ve nehayet, ondan da el çekerek soldan sağa yazmağa başlamışdılar.
BÜTÖV CÜMLE — Metnden ve nitġ şeraitinden asılı olmadan anlaşılması üçün zeruri olan bütün üzvlerin iştirak étdiyi cümle. Adeten «yarımçıġ cümle» ile ġarşılaşdırılır. Bütöv kéniş cümle—Terkibinde baş üzvlerden elave ikinçi dereceli üzvlerden de biri, bir néçesi ve ya hamısı iştirak éden bütöv cümle: Unutmaz bu oba, bu mahal meni (S. Vurğun). Sovét kençi keleçdye inamla baħan, mübariz ruhlu, yüksek kommunizm idéyaları ile yaşayan insan olmalıdır («Bakı» ġezéti). Bütöv müħteser cümle—Yalnız baş üzvlerden ibaret bütöv cümle: Külle sesi éşidildi. Danışır Bakı.
V
VALÉNTİK — Bir sözün başġa sözlerle birlikde sözbirleşmesi emele ketire bilmesi ġabiliyyeti. Sözün valéntliyi.
VARVARİZM—1. Dilin ġaydalarına müvafiġ olmayan vahidler (sözler, söz birleşmeleri). Sabirin «Ölke derebeylik déye ħan-ħanmı sanırsan» misrasındakı ħan-ħanmı vahidi dilimizin ümumi ġaydalarına müvafiġ déyildir. 2. Tesvire yérli kolorit vérmek meġsedile işledilen ve başġa ħalġların heyat terzi ile elaġedar olan söz ve ifadeler: sér, müsyo, madam, madmazél ve s.— he, kénésvalé, herifler size portmanatzad atmırlar? (S. Ġedirzade).
Ġedim yunanlar yadéllileri, başġa ħalġları (yunan olmayanları) haġhaġoz adlandırırdılar. Sonralar bu söz latın diline kéçmiş ve orada hemin sözden haġhapa sözü düzeltmişler ki, bu da «medeniyyetsizlik, kobudluġ, vehşilik» me'nasına uyğun kelir. Yunan dilinden rus diline kéçdikde barbar sözü varvar şekline düşmüşdur. Çünki yunan elifbasındakı «f» (béta) herfini ruslar «v» kimi oħuyurdular. Eslinde «b» ile işlenen bir sıra başġa yunan sözleri de rus dilinde «v» ile evez édilmişdir. Ye'ni Babilon, Bizantiya, Barbara sözleri, Vavilon, Vizantiya, Varvara kimi ġebul édilib işledilmeye başlamışdır. Bu formalar bizim de dilimize daħil sla bilmişdir.
VARİANT — Éyni dil vahidinin ve ya émanın (ye'ni fonémin, morfémin ve s.) müħtelif şekillerde tezahürü, işlenilmesi, ifade olunması. Üslubi variant. Ferdi variant. Sehv variant. Elave variant—Esas variantdan başġa bütün variantlar. Esas variant— Ehateden (başġa sözlerle elaġeden) en az asılı olan ve nitġin néytral üslubunda işledilen variant. Léksiksintaktik variantlar—Sintaktik vasitelerle méydana çıħan çoħme'nalılıġ. Meselen: Ayağa dura-dura dédi:—Sen dura-dura mğn niye kédim? cümlelerindeki dura-dura sözleri. Morfém variaitları—Me'naça éyni olub foném terkibine köre ferġlenen variantlar, allomorflar. Meselen, ġoşmalarda: ile//-la, -le, üçün//-çın, -çin. Morfoloji variantlar— Éyni kéke müħtelif sözdüzeldiçi ve sözdeyişdirici şekilçilerin ġoşulması ile yaranan variantlar. Оbrazlıġ//obrazlılıġ. Tabélik/1 tabélilik. Öhdalik//öhdeçilik. Alırsınız/Yalırsız. Sémantik variantlar—Éyni metndeki sözün müħtelif me'nada işlenmesinden ibaret variantlar. Éy insanlar künüm yoħdur, künüm var. her iki ifade müħtelif me'na (kün, künü) vére biler. Sözün dialékt variantı—Bir ve ya bir néçe dialékte meħsus fonétik ve ġrammatik ħüsusiyyetlerle seciyyelenen söz variantları: ev//öv//öy//ö'yév/; ġa-vın//ġoun//ġovun. Teleffüz variantları—Vurğunun yéri deyişmekle méydana çıħan variantlar: ġaçaraġyyġaçaraġ; sabahyysabah: bir-den/birden; olmaya//olmaya (vurğudan asılı olaraġ sözlerin me'nası deyişir. Frazéoloji variant—Éyni bir frazéoloji ifadenin forma ve strukturca müħtelif deyişmelere uğraması neticesinde méydana kelen variant. Foném variantları—Siġnifikativ funksiyada fonémin kuçlü mövġéyi éledir ki, o, ġarşılaşdırmaya ħidmet étmekle, özü ferġlendiyi kimi, me'nalı dil vahidlerini de ferġlendirir. Fonémin zeif mövġéyinde ise ġarşılaşdırılan fonémler ferġlenmir ve dilin me'nalı vahidlerini ferġlendirmeye de ħidmet étmir. Meselen, -dır, -dir, -dur, -dür allomorflarındakı sait fonémler ġarşılaşdırmaya ħidmet étmir ve ümumi bir fonémin variantları kimi çıħış édir. Fonémin kombinator variantı—Fonémin mövġé ile elaġedar, mövġéli variantı. Fonémin serbest variantı—Fonémin mövġé ile elaġedar olmayan, mövġésiz variantı. Fonémin üslubi variantı—Ħususi ékspréssiv funksiyaya malik foném variantı. Laf ile ġılıcdan urmağıl den, Kim var bizim ġılıncımız hem (M. Füzuli). Burada «ġılıc» ile ġarşılaşdırılan «ġılınc» bir [n] fonémine köre ferġlenir. Fonétik variantlar— Dil vahidinin müħtelif fonétik terkibde tezahur éden variantları: fonémNfonéma, ovġaty/ovġat, çamışy/kömuş, donuz/ydonġuz. Ümumi variant—Müeyyen mövġéde méydana çıħması tebii olan variant; mehz mövġé ile bağlılıġdandır ki, bu variant bir çoħ diller üçün ümumi ola bilir. Meselen, üzerine ġüvvetli vurğu düşen saitin inténsivlik bildirmesi.
VARİANT ADLAR — Adların formasının ve ya onların ġuruluş éléméntlerinin (foném, morfém ve léksémlerin) müħtelif linġvistik şeraitde deyişilmesi. Adın resmi ve meişet variantları—Bir adın resmi senedlerde ve meişetde işledilen müħtelif formaları: (resmi) Yusif—(meişet) Yuska; (resmi) Tukezban— (meişet) Tamara ve Toma; (resmi) İbrahim—(meişet) İbiş; (resmi) Şahlar—(meişet) Şah: Bakı şeherinde kolħoz bazarları resmi şekilde yérleşdiyi rayonun adı ile adlanır. Meişetde ise bu bazarlar (Bayıl bazarı, Teze bazar, Mikrorayon bazarı, Sabunçu bazarı, Kömürçü bazarı ve s. şekilde adlandırılır. Adın edebi ve dialékt variantları—Éyni adın edebi dilde ve dialéktlerde işledilen müħtelif formaları: Rzhim—İrehim, Rza—Rıza, Hüséyn—Hüsén//Söün; Kelbe hüséyn kendi—Kelbüsén kendi, Çelilabad—Çellabad, Füzuli—Fizuli, Maştağa—Méşdağa. Adın transkripsiya variantları—Başġa dillere meħsus olan adların translitérasiyası zamanı méydana çıħmış variantlar: Tifliġ—Tbilisi, Érivan—Yérévan, Edés—Оdéssa, Köté—Hoté—Ġoté, Ha:çé—héyné, Turkénöv—Turkényév, Ebu Eli bin Sina—Avisséna, Vilyam—Uilyam, Ħomski—homski. Adın üslubi variantları—Danışıġ zamanı üslubi meġamdan asılı olaraġ müħtelif formada işledilen éyni ad: pétérburġ—pitér//Fitilbörk; Léninġrad— Lénin şeheri; Néft daşları—Dünyanın sekkizinçi mö'nüzesi/1Deniz şeheri, Bakı—Néft selteneti; Kvrbelayi hüséyn—Kerbelayı/1 1/Kebleyi, Usta Ramazan—Usta; Mehemmedeli—Memdeli. Molla Nesreddin—Moldayı//Molla emi. Adın fonétik variantları—Adın birbirinden ferġlenen ses terkibine malik éden variantları: Abasġulu//'Abbasġulu//'Abasġuli//'Abbasġuli, AbkülİAbıkülyyAbukül Yaġub//Yağub//YeġubY/Yeğub, Kamal//Kemal, Mansur/YMensur, Abdul/Y yyEbdul, Bünyad//Bunyad//Bunyat, Umud//Ümid, Ħatun//Ħatın, Sefter// //Sefder, Alħas//Alħaz, Almaz//Almas, Hümbet//Hümmet ve s. Ħronoloji variantlar—Ġedim zamanlardan indiyedek ħüsusi adların formaca deyişmesi: Tiflis//Tibilisi. Badkube//Bakı, Emirhaçıyan/Emirçan, Mosullu11Masallı ve s.
Ġéyd: Variantlı adlara hem edebi dilde, hem de çanlı danışıġ dilinde tesadüf olunur.
VARİANTLILIĠ — Nitġ şeraitinden ve danışanların ictimai ve mehelli mensubiyyetinden asılı olaraġ méydana kelen nitġ müħtelifliyi, nitġ ferġleri.
VASİTE—Müħtelif mezmun bildirmek, her çür informasiya ifade étmek ütçun nitġde istifade olunan intonasiya ve ya struktur vahid, modél. Struktur vasiteler. İntonasion vasite: Ġrammatik vasite//ġrammatik ifade vasitesi//ġrammatik üsul. Dil vasitelerini aktuallaşdırma. Dil vasitelerinin standartlaşdırılması. Dilin nominativ vasiteleri—Adlandırma funksiyası ile seçiyyelenen sözler ve sabit söz birleşmeleri. Dilin kommunikativ vasitesi sayılan cümleye ġarşı ġoyulur. En'enevi poétik vasiteler—En'enevi olaraġ esasen bedii nitġde işlenen üslubn vasiteler. Sabit épitétler béle vasitelerdendir. İntonasion-sintaktik vasiteler—Dilin prosodik vasiteleri. Sintaktik-supraséġmént vasiteler—Söylemin intonasion baħımdan üzvlenmesi ve sintaktik elaġelerin ifade üsulları.
VASİTELİ NİTĠ — Başġasının nitġinin budaġ cümle formasında vérilmesi. Vasiteli nitġ özke nitġini éynile déyil, onun yalnız mezmununu vérmiş olur. Bu nitġin ifa terzi onu berpa édenin nitġinden asılıdır. Meselen, şeħs evezlikleri, fé'lin şeħsi nitġi ilk söyleyenden, fikrin ilk müellifinden déyil, belke de bu nitġi ifade édenden, budaġ cümle formasında vérenden asılı olur. Yazıġ o ġedğr çanından asi olub ki, srağa kün déyir: Lap isteyirem o kağızları da yandırım... özümü ve kédim bir yolluġ atım çaya (C. Cabbarlı). Vasitesiz nitġdeki ħitablar, vokativler, nidalar vasiteli nitġde atılır; onların bildirdiyi me'ialar ve émosional-ékspréssiv çalarlar yalnız teħmini şekilde ayrıca léksik vasitelerle vérilir. Meselen, vasitesiz nitġde işlenen Ħalis subayam ki, varam (C. Cabbarlı)—cümlesi vasiteli nitġde Dédi ki, subaydır şeklinde vérile biler. Vasiteli nitġde müsteġnl forma— Vasiteli nitġde budaġ cümledeki ħeberin mübtedadan asılı olmaması. Dédi ki, subaydır (müġ. ét: Dédi ki, subayam). habéle: Déyirdi kédeçeyemNDéyirdi kédeçek.
VASİTELİ-VASİTESİZ NİTĠ — Başġasının düşünçelerini ifade étme terzi olub, hem vasiteli, hem de vasitesiz nitġe meħsus ħususiyyetleri ile seciyyelenen nitġ. Ħüsusile bedii dilde ġehremanların (pérsonajların) duyğu ve düşüncelerini, mühakimelerini eks étdiren bu nitġde hem vasiteli, hem de vasitesiz nit ünsürleri birbirine ġovuşmuş şekilde tezahür édir. Başġa sözle, suret (obraz) düşunür, müellif bu düşünceleri seciyyelendirir. «Körünür, Yusif Çelal paşa özüne köre bir kelledir. Sultanın isğ ğsla kelleden ħoşu kelmezdi, o ki bir buynuzlu kelle ola? Kim olur olsun, Sultanın ġardaşı, ya doğma oğlu, eker onun kellesi körünsğ şübheli déyildimi? Şübheli olduğu üçün de Sultanın ħoşuna kelerdimi? Bes aħı ne étmek? İki kelle ġaranlıġda olsa da Sultana körünürdü». Bu cümlelerde (nitġde) müellife meħsus cehet odur ki, fikirler, üçüncü şeħsin dilindedir (Düzdur, arada «Bes aħı, ne étmek?» kimi cümleler de var). Tipe meħsus cehet ise ifadelerin émosionallığı, sual cümleleri, oradakı ġırıġlıġ ve s. hésab édile biler. Vasiteli-vasitesiz nitġ növü hemişe ġehremanların daħili düşünceleri ile bağlı olur ve émosionallığa malikdir. Müellifin sözleri ile ġehremanların sözleri o ġeder ġaynayıb ġarışıb ki, be'zen bunları ayırmaġ, ferġlendirmek béle mümkün olmur. hiss édilmeden muellifin nitġi tipin nitġine (ve eksine) kéçir. Vasiteli-vasitesiz nitġ eslinde daħili nitġin (monoloġ nitġinin) bir növüdür. Daħili nitġ ise sırf psiħoloji hadisedir ve onun kommunikativ funksiyasından daha artıġ ékspréssiv funksiyası esas kötürülür. Lakin senetkar bedii dilde bu nitġi müeYyen ġeder deyişdirir. Burada pérsonaj danışmır, sadece düşünür. Müellif ise onun daħili alemini, düşüncelerini açır. Üslub cehetinden béle nitġde nida cümlelerinin, nidaların bolluğu, émosional tekrarlar, ékspréssiv dil vahidleri, éllipsis hadisesi, fikirler arasında sanki bir «ġırıġlıġ», «elaġesizlik» ve s. nezere çarpır. Fikirler arasındakı mentiġi elaġe bir ġeder çetin ġavranılır, ħüsusi diġġet teleb olunur.
VASİTELİ TEĠLİD —Dilin her hansı seslerinden müeYYEn teessurat yaratmaġ üçün istifade olunan bedii üsul. Müġ. ét: allitérasiya, assonans ve s. Klassik poétikada «ahenk-teġlidi» adlanan bu usuldan kéniş istifade édilir. Susen éşitdim ki a;Оır dembedem- Dem bu demdir, dem bu demdir, dem bu dem (Nesimi). Vasiteli teġlide réalist şé'rde de téz-téz rast kelinir.
VASİTELİ—TE'SİRLİ FÉ'LLER — hereketin ismin vasiteli hallarında çıħış éden obyékt üzerine tesirini eks étdiren fé'ller. Bunların da (te'sirli fé'ller kimi) me naça düzkün anlaşılması üçün obyéktle birlikde işlenmeleri zeruridir Bize baħmırsan? (Ayrılıġda «baħmaġ» féli bu me'nada işlenmez). sözünün üstünde dirmaġ. Yoldaşdan utanmaġ.
VASİTESİZ İŞTİRAKÇILAR — İki sintaktik, morfoloji ve léksik vahidin birbirile bilavasite elaġesi. Déskriptiv dilçilikde sintaktik tehlil vasitesiz iştirakçılar métodu esasında aparılır. Vasitesiz iştirakçılar üzre tehlil zamanı esasen yuħarı merhelede (yarusda) duran sintaktik vahidlerden başlayıb aşağıya doğru kelirler. her hansı cümleni bu esasda tehlil éderken o (cümle) tekrar-tekrar iki vasitesiz iştirakçıya bölünür burada cümlenin néçe ünsürden düzelmesinin, sade, mürekkeb ve s. olmasıiın ehemiyyeti yoħdur). Tehlil o vaħte ġeder aparılır ki sonunçu vasitesiz iştirakçılar müeyyen édilsin. Artıġ vasitesiz iştirakçılara bölüne bilmeyen en aħırınçı terkib sonuncu iştirakçı adlanır Bu sonunçu iştirakçı sintaktik cehetden aħırınçı oladabilir Sintaktik sonunçu iştirakçını morfoloji cehet den de vasitesiz iştirakçılara ayırmaġ lazım kelir vesitesiz iştirakçılar üzre tehlil zamanı «ağaç», «ağaçın budaġları» adlanan usulden istifade olunur. Ye'ni bütöv vahid-cümle bir ağac şaklinde tesevvür édilir ki onun vasitasiz iştç«.™.rı «ş. büdaġlar şeklinde (diħotomik» terzde) şaħelenir. her şaħe özü de ġoşa şaħelere ayrılır ve bu şaħelenme prosési sonunçu iştiyakçıya ġeder davam édir. Buna sintaktik şaħelenme prosési déyilir. Buradakı tehlili hemin «ağac» diaġramı üzre déyil başġa diaġramlarla ve diğer vasitelerle de köstermek olar. Meselen.
Elinin ġardaşı/kitab oħuyur
Elinin /ġardaşı/kitaby/oħuyur.
N, Elinin ġardaşı kitab oħuyur !
III. Elinin ġardaşı kitab oħuyur.
Lakin vasitesiz iştirakçılar üzre tehlilde “ağac” diaġramı daha elvérişli hésab olunur.
Vasitesiz iştirakçılar bütün konstruksiyalardan, sözlerden ve morfémlerden ibaret ola biler. Morfoloji merhelede bunlar morfémler üzre şaħelere ayrılır. her dilde vasitesiz iştirakçılar üzre söz birleşmesi, söz ve morfémlerin tehlili ħüsusen seçiyye daşıyır. Azerbaycan dilinde hele bu cur tehlil aparılmamışdır.
Démek lazımdır ki, vasitesiz iştirakçılar üzre tehlil müasir dilçilikde o ġeder de mükemmel tehlil sayılmır. hemin tehlilin nöġsanlarını transformasiya tehlili üzre çıħarmışdır.
VASİTESİZ NİTĠ — Başġasının nitġini olduğu kimi tekrar édib öz nitġi ile muşayiet étme. Müellif sözlerine nisbeten vasitesiz nitġ müsteġil cümle kimi çıħış édir, lakin me'na ve intonasiyaça müellif sözlerine bağlı olur. Bélelikle, vasitesiz nitġle müellif sözleri birlikde iki ünsürlü bütöv vahid teşkil édir. Be'zen de müellif sözleri ile vasitesiz nitġ arasında elaġe daha sıħ olur. Bu zaman vasitesiz nitġ müellif nitġi terkibinde bir cümle üzvüne benzeyir. Meselen, Dédi nişanlıyam özke malıyam (Aşıġ Elesker)—terkibinde dédi müellif nitġine, ġalan hisse vasitesiz nitġe meħsusdur. Müellif nitġi me'na bitkinliyino malik déyildir, vasitesiz nitġ ise bitkindir. Оdur ki, te'sirli fé'l olan «dédi»den sonra aydınlaşdırıcı hisse kelmelidir: «Dédi ki, nşianlıyam (//nişanlıdır)» ve s.
Vasitesiz nitġ béle hallarda işlenir: 1. Başġa şeħsin sözlerini vérmek üçün. Dédi: «Mğnem, közün aydın» (S. Vurğun). 2. Danışan şeħs evveller dédiyini berpa étdikde: Dédim—«Ade dayan», dayanmadı... (Ü. haçıbeyov). 3. Teleffüz édilmeyen fikri, daħili nitġi bildirmek istedikde. «Ne ola orada elime düşesen», déye Eli üreyinden kéçirdi (E. Sadıġ).
VASİTESİZ TEĠLİD— Teġlidi sözlerden istifade yolu ile obrazlılıġ, eyanilik yaratmaġdan ibaret bedii üsul.
VASİTEÇİ DİL—1. Béynelħalġ ünsiyyet işinde, müħtelif dilli ħalġların birbiri ile elaġe saħlamasında istifade olunan kömekçi dil. Bir sıra ibtidai ħalġlar arasında vasiteçi dil kimi jést dilinden istifade olunur. Bu, vasiteçi jést dili hemin ħalġların ses dilini evez étmir, belke kömekçi ünsiyyet vasitesi rolunu oynayır. Dövletin emele kelmesi ile vasiteçi dile olağ éhtiyaç daha da artmışdır. Müeyyen dövrlerde vasiteçi dil kimi béynelħalġ jarġonlar, pidjinlenmiş diller işledilmişdir. Оrta esrlerde Aralıġ denizi sahillerinde «linġva franka» adlapan ħüsusi jarġondan seyyahlar, tacirler ve senetkarlar istifade édirdiler. Bu dilin sözleri esasen roman dillerine (italyan, ispan, ġismen de fransız) meħsus sözler idi, ġrammatikası ise hemin dillere meħsus déyildi. Bu dilde etrafda yaşayan bütün ħalġların dillerinden ünsürler var idi. Amérika Hinduları arasında vasiteci dil «çinuk»dur. habéle «biçlamar», «prio» kimi diller de me'lumdur. Müħtelif ħalġlar arasında vasiteçi dil kimi müħtelif «dini dillerin» de rolu böyükdür. Ġedim Hindistanda en uzaġ dillerde danışan ħalġların ünsiyyetini mümkün éden sanskrit dili, bir sıra Asiya ölkelerinde yayılmış buddizmle elaġedar pali dili, Avropada latın dili, kéhne slavyan dili, Asiya, Avropa ve Afrika ħalġları arasında yayılmış Ereb dili de vasiteçi béynelħalġ dillerdir. 2. Bir dile meħsus ħüsusiyyetleri başġa dile meħsus ħüsusiyyetlerle evez étmek üçün istifade olunan ġaydalar toplusu. Béle vasiteçi dil maşın tercümesi, informasiyanın avtomatik vérilmesi üçün zeruridir.
VAHİD—1. Nitġe hazır şekilde daħil édilen, her defe danışıġ prosésinde yéniden düzeldilmeyen ve bélelikle de dilin sabit ünsürü seciyyesi daşıyan nitġ parçası. Vahid, dile meħsus
unsürlerin ses terkibi ile mezmunu arasındakı vehdeti eks étdirir. Vahid términi dilin müħtelif seviyyelerinde muħtelif términleri evez édir. Fonoloji seviyyenin vahidi fonémdir. Sémantik seviyyeli vahidler morfém, léksém, frazéolokém hésab olunur. Оna köre ki, bunlar müeyyen dilin morfoloji, léksikoloji, frazéoloji sistémlerinin struktur hisseleri kimi tezahür édir. Dile meħsus vahidler hisselerine bölündükde evvelki kéyfiyyetinden mehrum olur. Dil vahidleri nitġe hazır şekilde daħil olur, nitġ prosésinde yaranmır. Dilin me'nalı vahidleri—Fonémden ferġli olaraġ müeyyen me'na bildiren vahidler (şekilçi, söz, söz birleşmesi). Léksik vahid—Esas mezmunu maddi, eşyavi (ġrammatik yoħ) seciyye daşıyan vahid. Mezmun vahidi—Müeyyen seslenme vahidine müvafiġ olan (me'na). Ses vahidi—Nitġ aħınında ferġlenen ve nitġe hazır şekilde daħil édilen sesli vahid. Seslenme vahidi— Müntezem olaraġ dil meħsus me'na ile elaġedar vahid prosodik vahid—Supérséġmént fonétika (fonolokiya) vahidi; prosodém. Ritmik vahid—Nitġin ritmik cehetden üzvlenmesi vahidi. Fonoloji vahid—1) Müeyyen ses parçasında ferġlenen en kiçik ve sémioloji cehetden rélévant dil vahidi. 2) Fonématik ġarşılaşdırmanın her bir ayrıca üzvü.
2. Dilin struktur ünsürü kéyfiyyetine malik olub nitġe hazır şokilde daħil édilerok işlonen ritm, intonasiya, vurğu ve söz sırası.
3. Sintaktik ġaydalar üzre düzelen, kommunikativ müsteġilliye malik ifade. Kommunikativ vahid—Müsteġil olaraġ müeyyen me'lumat bildiren nitġ parçası. Başlıca kommunikativ vahid cümle hésab olunur. Nitġ vahidi—Nitġ aħınında (danışıġ aktında) tebii ve ġanunauyğun şekilde ferġlendirilen héca, söz, söz birleşmesi, cümle. Sintaktik vahid—Sintaksis élminin tedġiġat prédméti kimi kötürülen söz birleşmesi ve cümle. Fonétik vahid—Fonétik ve fonoloji cehetden formalaşmış cümle.
4. Mürekkeb ünsiyyet vahidinin ayrıca, funksional baħımdan müsteġil hissesi, ünsüru. Mentiġ vahidi. psiħoloji dilçilik éahidi.
VÉLYAR — Damaġ arħası, arħa damaġ. Vélyar ses—Damaġ arħası ses.
VÉLYARLAŞAN — Esas artikulyasiyasına elave olaraġ teleffüzüne vélyarlaşma da özunü kösteren sesler. Rus dilinde [ġ], [k] samitleri vélyarlaşan samitlerden hésab olunur.
VÉLYARLAŞMA — Dil arħasının arħa damağa ve ya yumşaġ damağa yaħınlaşmasından ibaret olan ve dilarħası samitlerinden başġa bütün samitlerin emele kelmesinde özünü köstere bilen elave artikulyasiya növü. Vélyarlaşma samitlerde ton ve küyü azaltmaġla, onların ġalınlığını artırır. Оna köre de bu hadise métaforik me'nada «ġalınlaşma» da adlanır. Buna eks hadise palatallaşma (métaforik me'nada «inceleşme») hésab olunur. Meselen, rus dilinde [l] sesi lkj, mélh sözlerinde «ince» [l], luk, mél sözlerinde «ġalın (vélyarlaşmış) olur ve buna köre de bu iki [l] sesi müħtelif şekilde éşidilir. Samitlerin vélyarlaşma ve palatallaşması rus dili fonétikası üçün daha seciyyevidir.
VÉRKÜL — Sözleri, birleşmeleri ve cümleleri ferġlendirmek üçün işledilen durğu işaresi. Bu işareden aşağıdakı meġamlarda istifade olunur: a) cümlenin hemçins üzvleri ve tekrarlanan sözler arasında. Nizaminin, Füzulinin, Vaġifin; Közelközğl yadikarı mendedir (S. Vurğun). Könlümün sévkili mehbubu menim; Vetenimdir, vetenimdir, vğtenim. (A. Sehhet); b) bağlayıcısız (tabéli ve tabésiz) mürekkeb cümleler ve ya tabésiz mürekkeb cümlelerin komponéntleri arasında. Kelen keldi, kéden kétdi, bize nd ġaldı («Aşıġlar»); v) mürekkeb cümleni teşkil éden müsteġil ve asılı cümlelerden (sonuncudan başġa) sonra. Firidunun yadına düşdü ki, bu hadise ħırmanda olub (M. İbrahimov); ġ) cümlede elave ve ħüsusileşmeleri ferġlendirmek üçün. Men bu çéşmelerden savayı, hekim tanımıram. (S. Rehimov). Süfreye bal ġoyuldu, esl béçe balı (E. Sadıġ); ğ) cümle üzvleri ile ġrammatik cehetden bağlanmayan sözleri (ara söz, ħitab, nida, tesdiġ, inkar sözleri) ferġlendirmek üçün.
VİRTUAL — Nitġde işlenib işlenmemesinden asılı olmayaraġ dil sistéminin éléménti kimi tesevvür édilen, düşünüle bilen. Virtula anlayış. Virtual işare. Virtual pauza. Virtual foném ve s.
VОKABULA — Léksikolokiya ve léksikoġrafiyanın prédméti kimi alınan ayrıca bir söz. İlkin vokabula—Yalnız bir dilde (ve ya ġohum dillerde) işlenmekle mehdudlaşan söz.
VОKALİZM — Dilin saitler sistémi, onların ħüsusiyyetleri ve ġarşılıġlı elaġeleri.
VОKALLAŞMA — Dildeki samit sesin sait sese çévrilmesi; samitin hécadüzeldiçi ħüsusiyyet kesb étmesi.
VОKALLAŞMIŞ SAMİT —Küye ses elave étmekle méydana kelen samit, cinkiltili samit.
VОKAL İNFLÉKSİYA — Ġrammatik bir üsul, ġrammatik formalar emele ketirme vasitesi kimi saitlerin evezlenmesi.
VОKATİV — Çağırış, müraciet meġsedile işlenen, lakin ġrammatik cehetden cümle üzvleri ile bağlanmayan söz ve ya söz birleşmesi: daydayı, çanşanı, ezizim, çip-çip ve s. Vokativ iida. Vokativ cümle. Vokativ intonasiya. Vokativ forma.
VОKATİV NEZERİYYE — Dilin menşeyini sürü halında yaşayan ilk insanabenzer méymunların sesi siġnalları ile elaġelendiren nezeriyye. İlk dövrlerde bu ses siġnalları yalnız ékspréssiv funksiyaya malik olmuşdur; aclıġ, ġorħu, susuzluġ, razılıġ hissi ve s. bildirmeye ħidmet étmişdir. Sürüdeki méymunlar bu sesleri éşitdikde müvafiġ şekilde réaksiya vérirmiş: ya su içmeye yönelir, ya ġaçıb kizlenirlermiş ve s. Ékspréssiv mahiyyetli bu siġnallar emek prosésinde müeyyen emek ünsürleri, saheleri ile assosiativ terzde elaġelenmiş ve bélelikle, onların adına çévrilmişdir. Başġa sözle, ékspréssiv funksiya nle yanaşı, nominativ funksiya da kesb étmiş, me'lumat vérme vasitesi olmuşdur.
Evveller ses, söz, cümle ferġlendirilmemişdir. «Sss», «şşş» ve s. vokativ vahidler hem ses, hem söz, hem de cümle vezifesini yérine yétirmişdir. XIX esrde A. A. potébnya ilk sözlerin fé'llerden ibaret olduğu fikrini ireli sürmüşdür. N. Y. Marra göre ise ilk sözler isimler imiş. Lakin dünyanın bir çoħ dillerinde indi de fé'lisim omonimliyi özünü kösterir. Éhtimal olunur ki, ilk sözler hem eşyanı, hem de onun hereketini bildiren diffuz sözler olmuşdur. İlk dilde sait ve samitler birbirinden ayrılmamışdı, sesler diffuz seciyyeli idi. Оnların meħreçleri diférénsiallaşmamışdı.
VОK.ATİV SÖZ BİRLEŞMESİ — Cümlenin strukturuna daħil olmayan ve vokativ funksiya daşıyan söz birleşmesi. Közlerin derd körmesin, a menim beħtever ħanımım (E. haġvérdiyév). Dayan, deyme, nankor övlad (C. Cabbarlı. Ay menim istekli Nazlı baçım! (C. Memmedġuluzade).
VОKATİV SÖZLER — İnsanlara ve héyvanlara müraciet meġamında işlenen ħüsusi tipli léksik-ġramatik katéġoriya: ede//ale/1 //eye//are, eşi/yeşşi, aaz//ağız//ağez//az, çip-çip, dü-dü-dü.
VОKATİV CÜMLE— Yalnız müracietden, ħitabdan ibaret cümle; yégane üzvü müraciet édilen obyéktin (adeten şeħsin) adı olan tekterkibli cümle. Béle cümleni teleffüz éden şeħs neinki müraciet olunanın adını çekir, hem de müvafiġ intonasiya vasitesile müħtelif émosiyalarını da bildirir ki, vahidin kommunikativliyi de burada tezahür édir. h. Cavidin «Şéyda» piyésinden alınmış aşağıdakı parçada şeħs adlarının vokativ cümle funksiyasında işlenmesi çoħ aydın nezere çarpır. Kommunikasiya yaradan intonasiya növü émosionallıġla bağlı rémarkalarda ġéyd olunmuşdur:
Roza (nevazişle): Ş é y d a! Şéyda (héyretle): Aman, yarebbi! Roza (hesretle): Ş é y d a! Şéyda: Ah ne istiyorsan? Roza (tebessümle). Ş é y d a!
VОLAPÜK — Kéşiş İohan Martin Şléyérin (1831—1912) 1879-cu ilden tertibine başladığı ve 1880-çı ilde neşr étdirdiyi sün'i béynelħalġ dil. «Volapük» sözünün herfi tercümesi «dünya dili» («béynelħalġ dil») démekdir. 1889-çu ilde parisde volapükçülerin III Ümumdünya konġrési çağırılmışdır ki, burada bütün me'ruze ve çıħışlar volapük dilinde olmuşdur. О zaman dünya üzre teħminen bir milyon volapükçü var idi ki, onlar 225 cemiyyetde birleşmişdiler. Lakin III konġrésde volapükün rehberleri arasında narazılıġ yarandı. Be'zileri volapükde çiddi deyişiklikler étmeyi teklif édirdiler. Şléyér ise héç vechle küzeşte kétmirdi. Оdur ki, daħili çekişmeler volapükçüler cemiyyetini dağılmağa doğru aparırdı. hem de bu dévrde yaranan dikor béynelħalġ sün'i dillerin müveffeġiyyet ġazanması volapükün ehemiyyetini kétkéde azaldırdı.
Volapük dilinin ġrammatikası murekkeb olsa da, mentiġe esaslanırdı, sözler déyildiyi kimi yazılır, yazıldığı kimi oħunurdu. Vurğu hemişe sözlerin son hécasına düşürdü. Müellif inkilis, fransız, alman, latın sözlerini keskin suretde tehrif édir, onların tanınmaz şekle salırdı. 1912ci ilde Şléyérin vefatı ile bu «dünya dili» de mehv olub kétdi. Bir sıra diğer diller kimi Azerbaycan edebi-bedii dilinde de «volapük» sözü «anlaşılmaz, dolaşıġ dil» me'nası kesb étmişdir.
VULĠAR—Aşağı üsluba meħsus, kobud (söz, ifade).
VULĠARİZM — Bedii üslubda müeyyen meġsedle işledilen kobud söz ve ifadeler; söyüşler. Sözlerin danışıb téz dızıħdılar (Ġ. B. Zakir. Sen bu ayın sahibi, menden ġemişini çek, dadaş (M. S. Оrdubadı).
VURĞU — Sözlerdeki hécalardan ve cümlelerdeki sözlerden birinin daha küçlü ve daha ucadan teleffüz édilmesi. Fonétik, morfoloji aspékt, hemçinin dilin müħtelif vahidlerine münasibeti, nitġin témbri nezere alınaraġ dilçilik edebiyyatında vurğunun müħtelif növleri müeyyenleşdirilmişdir. Açıġ vurğu — Açıġ héca üzerine düşad aurğu. Baş vurğu — Ferġlendiriçi, fonomorfoloji funksiya daşıyan vurğu, ye'ni sözün terkibindeki hécalardan birini ferġlendirme funksiyasına malik olan vurğu; esl vurğu. Ġapalı vurğu — Ġapalı héca üzerine düşen vurğu. Ġarışıġ vurğu — Hem kerkinliyin ve hava aħınının artması, hem de tonun yükselmesi ile ferġlenen vurğu. Terkibinde hem dinamik, hem de musiġili vurru ünsürü olan vurğu. Dinamik vurğu — Kerkinliyin ze hava aħınının çoħluğu ile ferġlenen vurğu. Rus diline ħasdır. Émosional vurğu — Ħüsusi şekilde nezere çarpdımaġ meġsedile kömekçi vahidlerin üzerine düşen vurğu. Elave vurğu — Ħüsusen çoħhécalı mürekkeb sözlerde baş vurğudan başġa, ferġlendirici funksiya daşıyan vurğu. Bu, baş vurğuya nisbeten zeif olması ile seciyyelenir. Kemiyyet vurğusu—Sesin uzanması ile ferġlenen vurğu. Yéni yunan dili üçün seçiyyevidir. Mentiġi vurğu — İfade terkibindeki sözlerden birinin me'nasını ġüvvetlendirmek, nezere çarpdırmaġ meġsedile ucadan ve küçlü teleffüzü. Azerbaycan dilinde mentiġi vurğu adeten ħeberin yanında işlenmiş cümle üzvünün üzerine düşur. Musiġili vurğu — Ses téllerinin éhtizazı, ħususile tonun yükselmesi esasında ferġlenen vurğu. Koréya, yapon ve Çin dillerine ħasdır. Sabit vurğu — Sözün hemişe éyni bir hécasına düşen vurğu. Vurğu macar, çéħ, fin, éston ve latış dillerinde adeten sözün birinci hécasının üzerine düşür, fransız dilinde ve türk dillerinin çoħunda sözün son hécası, polyak dilinde ise sözün aħırdan ikinci hécası üzerine düşür. Serbest vurğu — Sözun terkibinde müħtelif yérlerdeki hécaların üzerine düşen vurğu. Rus dili üçün seciyyevidir. Söz vurğusu — İki ve ya çoħhécalı sözün terkibindeki hécalardan biriiin her hansı bir fonétik vasite ile ferġlendirilmesi, nezere çarpdırılması. Teġti vurğusu — Nitġ teġtisi daħilinde me'naca zeruri mühüm hésab édilen sözün teleffüzde ferġlendirilib nezere çarpdırılması. Héca vurğusu — Sözün terkibindeki hécalardan birinin ġüvvetli şekilde ve ya ses tonunu deyişmekle teleffüz édilerek başġalarından ferġlendirilmesi. Héca vurğusunun düz (müsteġim), ġalħan, énen, énen-ġalħan, ġalħan-énen növleri vardır. heyeçanlı vurğu — Bu ve ya diğer sözün cümle daħilindeki ifadeliliyini ġüvvetlendirmek meġsedile teleffüzde ferġlendirilmesi. hereki vurğu — Bir hécadan başġa héca uzerine kéçen vurğu. Rus diline ħasdır.
VURĞULU — Üzerine vurğu düşen, vurğu ile ferġlenen, vurğu ġebul éden. Vurğulu sait — Éyni sözün daħilinde başġalarına nisbeten öz kücü, inténsivliyi, uzunluğu ile ferġlenen sait. Vurğulu söz — Cümlede üzerine mentiġi vurğu düşmekle başġalarından ferġlenen söz. Vurğulu héca — Sözün terkibinde üzerine esas vurğu düşen héca.
VURĞUNUN YÉRDEYİŞMESİ — Mentiġi vurğunun müħtelif cümle üzvleri üzerine düşmesi ile cümlenin aktual üzvlenmesinde deyişiklik yaranması. Uşaġ yatıb (ikinci komponénte vurğu düşdükde mentiġi prédikat ġrammatik ħebere uyğun kelir). Uşaġ yatıb (vurğu birinci komponénte düşdükde mentiġi prédikat ġrammatik mübtedaya uyğun kelir).
VURĞUSUZ — Vurğu ġebul étmeyen, üzerine vurğu düşmeyen. Vurğusuz ses. Vurğusuz şekilçi. Vurğusuz söz. Vurğusuz héca.
Dostları ilə paylaş: |