Enflasyonist Açık (Inflationary Gap): Keynesçil Milli Gelir analizlerinde kullanılan bir kavram. Tam çalışma düzeyinden sonra toplam harcamalar arttırılırsa enflasyonist açık ortaya çıkar. Diğer bir deyişle, enflasyonist açık, toplam talebin tam çalışma düzeyindeki üretimini ifade eden toplam arzdan büyük olması durumudur. Burada bir üretim açığı veya talep fazlası vardır. Bu durumun yarattığı baskılar dolayısıyla fiyatlar genel dengesi sürekli biçimde yükselir. O halde fiyat artışlarını önlemek için bu açığın ortadan kaldırılması gerekir. Ekonomi halen tam çalışma düzeyinde varsayıldığından üretimi daha fazla arttırmak mümkün olmayacağına göre, bunu yolu toplam talebi kısmaktır. Bu da daraltıcı para politikası ve maliye politikası izlenmesini gerektirir.
Bir ekonomide denge milli gelir seviyesini, fiilen gerçekleştirmiş efektif talep belirlemektedir. Dolayısıyla efektif talebi oluşturan yatırım ve tüketim harcamalarında meydana gelebilecek hızlı bir artış, toplam talep ile toplam arz arasındaki dengeyi bozacaktır. Diğer bir deyişle, üretilen mal ve hizmetlere göre talebin daha hızlı artması, fiyatların devamlı yükselmesine neden olacaktır. Ekonomide bütün faktörler tam kullanım halinde olduğunda hammadde ve yardımcı madde bulmak güçleşeceğinden, toplam arzın kısa dönemde arttırılması olanaksızdır. Talepteki artışlar, mevcut mal ve hizmetlerin fiyatlarını yükseltecektir. Toplam arzın ekonomideki çeşitli darboğazlar sonucu artmasının olanaksız olduğu noktadan itibaren enflasyonist baskı ortaya çıkar. Böylelikle, toplam taleple toplam mal ve hizmetler arzı arasındaki fark büyüdükçe fiyatlar artmakta, dolayısıyla enflasyonist açık da büyümektedir.
(Halil Seyidoğlu, Erhan Arda )
Enflasyon Şoku: Bir ülkede herhangi bir üretim kesiminde, faktör ve mal fiyatlarıyla maliyetlerinin diğer kesimlere göre ani ve aşırı artışıdır.
Piyasanın bazı kesimlerinde mal ve faktör fiyatları ile maliyetlerinin öbür iş kollarına göre aşırı ve ani yükseliş kaydetmesi enflasyon şoku oluşturur.
Para arzının şişmesi, devalüasyon, petrol fiyatlarının yükselmesi, tekelleşme ve kartelleşme, yatırımlar net tasarrufu aşması, kamu kesimi açıkları, ücret zamları vb. enflasyon şokunu doğuran olaylara örnektir. Enflasyon şokunun fiyatlar ve gelirlere yansıması zaman alır. Bu yansıma olayına şok tepkisi denilmektedir. Enflasyon şokunu izleyen şok tepkileri bazen bir buçuk iki yıl sürebilir ve şok etkisinden daha yoğun olabilir.
( Erhan Arda, Economist )
Ergonomi (Ergonomics): İşbilim; makine biçimlerinin insana uyumu ile uğraşan bilim dalı, insanın işine uymasını amaca göre çalışmasını düzenleyen inceleme ve araştırmaların tümü, insan gücünün üretimde verimli olarak kullanılmasını sağlamanın şartlarını inceleyen bilim dalı. Amacı, iş gücü ve sermayenin üretkenliğini maksimuma çıkarmak için uygun fiziksel ortamın yaratılmasıdır. İşin gerçekleştirileceği mekanın düzenlenmesi, iş için en uygun yöntemin seçilmesi, üretim süreçlerinin ve bu süreçlerde kullanılacak makinelerin tasarımı ergonominin inceleme alanına girer.
Esneklik (Elasticity): Bir değişkenin, başka bir değişkendeki belirli değişmeye gösterdiği tepkiyi ölçmeye yarayan bir kavram. İktisat'ta talep esnekliği ve arz esnekliği de "talebin fiyat esnekliği" ve "talebin gelir esnekliği" diye ikiye ayrılır. Talebin fiyat esnekliği, bir maldan talep edilen miktarının o malın fiyatındaki değişmeye karşı gösterdiği tepkinin derecesini ifade eder. Bunun gibi talebin gelir esnekliği de talep edilen miktarın, tüketicinin gelirlerindeki değişmeye olan duyarlılığını ölçmeye yarar. Diğer esneklik türünü oluşturan arz esnekliği ise, arz edilen miktarın fiyattaki değişmelere olan nispi tepkisini ortaya koyar. Esneklik formülü genel olarak şöyle
gösterilebilir: ΔY / Y Değişme
ΔX / X
miktarının ufak olması durumunda bu formül şu şekli alır: dy x
dx y
Burada Y örneğin talep ya da arz edilen miktarı, X de fiyatı göstermektedir. Δ ise değişme anlamındadır. Demek oluyor ki rakamsal değerler olarak esneklik, bağımlı değişkendeki (Y) nispi değişmenin bağımsız değişkendeki (X) nispi değişmeye oranıdır. Buna göre yukarıdaki tanımlamaları yeniden yapalım. Talebin fiyat esnekliği, talep miktarındaki nispi değişmenin fiyattaki nispi değişmeye oranıdır. Talebin gelir esnekliği ise talepteki nispi değişmenin gelirdeki nispi değişmeye oranını ifade eder. Benzer biçimde, arz esnekliği de arzdaki nispi değişmenin fiyattaki nispi değişmeye oranlanması ile elde edilecektir. Esneklik katsayısı, fiyat ve miktarın ölçü birimlerinden tamamıyla bağımsız bir sayıdır. O bakımdan mallar ve bunların miktarları farklı birimler cinsinden ifade edilse de esneklik katsayıları birbiriyle karşılaştırılabilir. Örneğin, otomobil talebinin fiyat esnekliği 2 ve ekmeğin fiyat esnekliği 1 olsun; bunun ifade ettiği anlam, örneğin % 10'luk bir fiyat düşüşü karşısında otomobil talebinin % 20, ekmek talebinin ise % 10 oranında artış göstermesidir. Diğer bir deyişle otomobil talebi, ekmek talebine göre daha esnektir.(=>Esneklik Katsayısı). (Halil Seyidoğlu)
Esnek Fiyatlar (Flexible Prices): Artma yönünde olduğu kadar düşme yönünde de hareketli olan fiyatlardır. Rijit fiyatların tersidirler. Günümüzde fiyatlar genellikle yalnızca artış yönünde hareketlidir, düşüş yönünde hareketlilik ise kural dışı sayılır. Her iki yönde değişebilen, yani artabildiği kadar azabilen fiyatlara ancak bazı tarım ve maden ürünleri alanında rastlanabilir. Maliyetleri içinde bu tür mallara önemli derecede yer veren bazı sanayi mallarında da buna rastlama olanağı vardır.
(Halil Seyidoğlu)
Esnek Olmayan Fiyat
(Non Flexible Price): Fiyatların düşme yönünde hareketli olmaması, yalnızca artış yönünde değişme göstermesi; Esnek Fiyatların tersi. Bunlara rijit fiyatlar da denir. Klâsik iktisatçılar fiyattan her iki yönde de hareketi kabul ederken Keynes geleneğindeki İktisatçılara göre fiyatlar aşağı yönde esnek değildir. Fiyat esnekliğinin derecesi endüstrilerin monopolleşme derecesi ile yakından ilgilidir. Monopolleşmenin yüksek olduğu endüstrilerde (otomobil, çelik, vs.) fiyatların düşme yönünde hareketliliği çok daha az olur (Esneklik).
(Halil Seyidoğlu)
Esnek Talep (Elastic Demand): Fiyatlara bağlı olarak inip çıkan talep; fiyat artışı veya azalışı sonucunda talebin fiyattan daha büyük oranda artması veya azalması. Fiyat değişmeleri sonucunda talebin bu değişikliklerden daha küçük oranda değişme göstermesi durumunda da "esnek olmayan talep" söz konusu olur. Bir malın fiyatında belirli bir yüzde değişme, talep miktarında ters yönde daha büyük bir değişmeye neden oluyorsa o malın talebi esnektir. Örneğin çikolata fiyatları yüzde 10 artınca talebi yüzde 20 azalıyorsa çikolata talebi esnek bir taleptir ve esneklik katsayısı 2 dir. Talep esnekliğinin düşük veya yüksek olması ekonomik yönden önemli bir olaydır. Örneğin satıcının fiyatları değiştirerek satış hacmini, dolayısıyla satış gelirlerini ne şekilde etkileyebileceği talep esnekliğine bağlıdır. Esnek talep durumunda fiyatlarda ufak bir indirim yapılarak satış gelirlerini önemli ölçüde arttırmak olanağı vardır. Genellikle lüks tüketim mallarının talebi esnek, buna karşılık zaruri tüketim mallarının talep esnekliği düşüktür.
(Halil Seyidoğlu, Economist)
Eş-Maliyet Doğrusu
(Iso-Cost Curve): Firmanın harcamak için ayırdığı belirli bir para miktarı (bütçe) ile iki mal ya da üretim faktöründen satın alabileceği miktarları gösteren bir doğru. Firma Teorisi analizlerinde yaygın olarak kullanılır. Harcanacak miktar 100 TL. üretim faktörleri A ve B, bunların fiyatları da sırasıyla 5 TL. ve 10 TL. olsun. Örnek olarak firmanın bu parayla şu gibi faktör bileşimlerini satın alması olanağı vardır: 10A + 5B, 8A + 6B, 4A+ 8B, vs. Bu noktalar bir grafik üzerinde gösterilirse her iki ekseni kesen düz bir doğru elde edilir. Bu bir eş maliyet doğrusudur, bunun eğimi de iki faktör arasındaki nispi fiyatlara eşittir. Eğer harcama miktarları daha fazla olsaydı, bunun dışında fakat ona paralel daha düşük olsaydı onun içinde ve yine ona paralel başka eş-maliyet doğruları elde edilebilirdi. (Halil Seyidoğlu)
Eş-Ürün Eğrileri (Iso-Quant Curves, Iso-Product Curves). Firma Teorisinde kullanılan bir analiz tekniğidir. Bir birim mal üretmek için iki üretim faktöründen (emek, sermaye) kullanılması gereken bileşimleri gösteren bir eğridir. Bu eğrinin şeklini mevcut üretim teknikleri belirler. Örneğin teknoloji, emek ve sermayenin birbiri yerine kullanılmasına olanak veriyorsa, eş ürün eğrilerinin şekli orijine göre yumuşak bir kavis yapacak biçimdedir. Eğer teknoloji faktör ikamesine olanak vermiyorsa, bu eğriler dirsekli bir biçimde olur. Emek ve sermayenin birbiri yerine ikame edilebilen miktarları arasındaki orana Marjinal Teknik İkame Oranı adı verilir. Örneğin emeğin yerine ne kadar kolaylıkla sermaye kullanılabiliyorsa, sermayenin marjinal teknik ikame oranı o derece yüksek olacaktır. Geometrik olarak marjinal teknik ikame oranı, eş ürün eğrisinin eğimine eşittir. Bunun değeri ise eğri üzerindeki her noktada farklıdır. Teknoloji değişmediği sürece eş ürün eğrileri, şekilleri hep aynı olan, sonsuz sayıda bir aile oluştururlar. Bunların her biri farklı bir üretim düzeyini temsil eder.
( Halil Seyidoğlu)
Eşel Mobil (Siliding Scale) : Emeği ile geçimini sağlayan zümrenin satın alma gücünü koruyabilmek için, ücretlerin hayat pahalılığına göre kendiliğinden ayarlanmasını mümkün kılan bir sistemdir.
Sabit gelirli ve genellikle ücretli sosyal gruplar gibi işçilerin de hayat pahalılığından müteessir oldukları, ellerine geçen ücretin satın alma gücünü enflasyonist dönemlerde geniş ölçüde kaybettikleri bilinmektedir. Bu duruma kısmen engel olabilmek, işçinin satın alma gücünü hayat pahalılığına otomatik olarak uydurabilmek için eşel mobil denilen sistemden yararlanılmaktadır.
Eşel mobil basit anlamıyla hayat pahalılığının belirli bir oranda artması halinde işçi ücretlerine de hiçbir mücadeleye başvurmadan aynı oranda zam yapılmasıdır. Mesela resmi ve güvenilir kaynakların verdikleri bilgiye göre hayat pahalılığında % 5 bir artış olmuşsa, işçi ücretlerinde de kendiliğinden % 5 bir yükselme meydana gelecek, işverenler bu zamları ödemek zorunda kalacaklardır.
Eşsel mobil sisteminin çeşitli tatbik şekillerine rastlanmaktadır. Mesela hayat pahalılığına paralel olarak kendiliğinden artan ücretler sadece asgari ücretler olabileceği gibi bütün ücret kademeleri de olabilir.
İşçi sınıfını siyasi bir güç haline geldiği bazı ülkelerde eşsel mobil sistemi bir kanunla sağlanmıştır. Nitekim Fransa’da 24 Temmuz 1952 tarihinde kabul edilen bir kanun, kanuni asgari ücretleri hayat pahalılığına göre ayarlama mecburiyetini hükümete yüklemiş bulunmaktadır. Buna göre aylık aile tüketim istatistikleri dikkate alınarak fiyat artışlarında %5’i geçen yükselmeler, asgari ücretlerde otomatik bir artışa yol açmaktadır. Buna mukabil aynı kanuna göre fiyatlardaki bir düşüş asgari ücretlerde herhangi bir indirimine sebep olmayacaktır.
Eşit İşe Eşit Ücret (Equal Pay For Equal Work): Ücretlerin işçiye göre değil, işe göre ödenmesi ilkesi. Aynı iş yapan işçilere aynı ücret ödenir. Dolayısıyla, aynı işte çalışan kadınlara erkeklerle, siyahlara beyazlarla aynı ücretin ödenmesi gibi. Özellikle ABD'de zencilerle beyazlar arasında ücret ayrımını önlemek için konulmuş bir prensiptir.
Etken Dış Koruma (Effective Rate of Protection): Bir malın üzerine konulan tarifenin o malın üretimine ne oranda gerçek koruma sağladığını ifade eden kavram. Gümrük tarifelerinin konulmasındaki temel amaçlardan birisi, o malı üreten endüstrileri dış rekabete karşı korumaktır (=>Gelir Etkisi). Bu amaç özellikle sanayileşmeye yeni başlayan ülkeler için söz konusudur. Bununla birlikte, nihai mal üzerine konulan tarife Nominal Tarifedir, endüstriye sağlanan gerçek korumayı göstermez. Bunu belirlemek için etken dış koruma oranının hesaplanması gerekir. Etken koruma oranlan matematiksel formüllerle ifade edilmiştir. Bunların ortak özellikleri şöyle belirtilebilir: Etken koruma oranı nihai mal üzerindeki tarife oranı (nominal tarife) ile doğru orantılı, malın üretiminde kullanılan girdiler (ara mallan ve ham maddeler) üzerindeki tarife oranlan ile ters orantılıdır. Diğer yandan, girdilere yapılan harcamaların malın birim değeri içindeki payı da etken koruma oranı ile ters orantılıdır. Birçok ülkede nihai mallar üzerine yüksek tarifeler konulurken girdiler üzerindeki tarifeler düşürülmektedir. Böyle bir tarife yapısı etken dış korumanın nominal oranlardan daha yüksek olması demektir. Diğer bir deyişle, söz konusu endüstriler gümrük tarife listelerinde gösterilenlerden daha yüksek oranlarda korunmuş olmaktadır. Bunun tersi de görülebilir. Yani nihai mallardaki tarifeler sabit tutulurken girdilere uygulanan tarifeler artırılmaktadır. Bu ise gerçekte, ilgili endüstri üzerindeki korumanın azaltılması anlamına gelir. Böyle bir uygulamaya da Negatif Koruma adı verilmektedir (Gümrük Tarifeleri, Dış Koruyuculuk).
(Halil Seyidoğlu)
Etkin Piyasa Hipotezi (Efficient Market Hypothesis): Eğer bir sermaye piyasası, menkul kıymet fiyatlarının belirlenmesinde piyasayı etkileyecek bilgileri tam ve doğru biçimde yansıtıyorsa, o piyasa etkin bir piyasa olarak tanımlanır. Piyasanın etkinliği fiyatların haber ve bilgilere olan tepkisine bağlıdır. Etkin işleyen bir piyasada belirli bir haber veya bilgiyi izleyerek, yatırımcının alım ve satım yapması kendisine normal oranın üzerinde bir getiri kazandırmaz. Piyasa etkinliği üç düzeyde kendini gösterebilir: Zayıf etkinlik, yarı güçlü etkinlik ve güçlü etkinlik. Menkul kıymet piyasaları ancak tarihi bilgileri tam olarak yansıtıyorsa, zayıf etkinlik söz konusudur. Bu durumda yatırımcının geçmiş fiyat serilerini izleyerek gelecekte normalden yüksek kâr sağlayamaz. Zayıf etkinlik rassal yürüyüş hipotezine dayanır. Yani, geçmiş fiyat serileri ile gelecekteki fiyatlar arasında ancak rastlantı niteliğinde bir ilişki söz konusudur. O halde zayıf piyasa etkinliği durumunda geçmişteki fiyat hareketlerini izleyerek gelecekteki fiyatları tahmin etmek olanağı yoktur. Eğer piyasalar yalnız kamuya açık bilgileri yansıtıyorsa yarı güçlü etkinlik vardır. Yatırımcıların bu durumda bilânço, gelir tablosu, sermaye artırımı, enflâsyon oranları, dış ödemeler bilânçosu, vs. gibi konularda kamuoyuna açıklanan bilgileri izleyerek normal oranların üzerinde bir gelir elde etme olanakları bulunmaz. Çünkü bu bilgiler herkese açık olduğuna göre, bir yatırımcı neden diğerlerinden fazla kâr etsin? Menkul kıymet piyasalarının tarihi fiyat serileri ve kamuya açık bilgilerle birlikte, ancak bir kısım insanların bilebildiği bilgileri (içeriden bilgiler) de yansıtması durumudur. Bu durumda da değişik yollardan, içeriden bilgiye ulaşmış yatırımcının normal ekonomik kâr oranının dışında bir kâr sağlamasına olanak yoktur.
( Halil Seyidoğlu )
Euro: İlk etapta Avrupa Birliği’ne bağlı 12 ülkenin kabul ettiği ortak para birimi. Almanya, Belçika, Hollanda, Lüksemburg, Fransa, İrlanda, İtalya, Avusturya, İspanya, Portekiz, Yunanistan, Finlandiya, 1 Ocak 2002 günü itibariyle euroya geçmiştir. ”Eurozone'' olarak bilinen, euronun kullanılacağı 12 ülke de para basımından sorumludur.
Euro Bono Piyasası (Euro-Bond Market) : Washington hükümetinin ödemeler dengesini korumak üzere aldığı tedbirlere bir tepki olarak meydana gelmiştir. Washington hükümeti, 1965–1968 arasında Amerikan firmalarının dışarıya sermaye çıkarmalarını önce zorlaştırıcı sonra önleyici bir program uygulamaya başlamıştır.
Ancak dışarı sermaye çıkarmaları yasaklanan firmaların yabancı ülkelerde yatırım yapmaları serbest bırakılmıştır.
Bunun üzerine dışarıya yatırım yapmak isteyen firmalar bono çıkararak Avrupa ülkelerinde ve eurodollar piyasasında satmışlarıdır. Yabancı ülkelerde giriştikleri yatırımlarda kullanacakları sermayeyi, bono satışlarıyla karşılamışlarıdır.
Euro-Bonolar, çok defa aksiyona çevrilebilir tahvil olarak tertiplenmiştir. Firmalar Amerika’dan sermaye çıkarma yasağı üzerine, dolarları memleket dışında sermayeye çevirmek yolunu tutmuşlarıdır.
(İlker Parasız)
Euro Dolar (Eurodollar):Bu terim 1958’den sonra kullanılmaya başlanmıştır.
Bu terim, başlangıçta esas memleketi dışına çıkmış her türlü (dolara çevrilebilir) konvertibl parayı ifade etmiştir.
Amerikalıların yabancı bankalardaki mevduatı, başka memleketlerde Avrupalılara ait bulunan likitide yahut dünyanın diğer yerlerindeki dolara konvertibl dövizler, eurodollar kapsamına girmiştir. Bir İsviçrelinin sahip olduğu markalar, bir Japon’un elindeki İsviçre frankları yahut bir Singapurlunun tasarrufundaki yen’ler, eurodollar’lar sayılmıştır.
Ancak aradan birkaç yıl geçtikten sonra, konvertibl Avrupa paraları ile eurodollar’lar arasında ayrım yapmak ihtiyacı ile bazı çevreler euro döviz terimini tercih etmişlerdir. Eurodollar ve euro-döviz, milletlerarası kısa dönemli işlemlerde ve spekülasyonlarda kullanılan önemli bir kaynaktır. Bu dövizler, faiz haddinin müsait gördükleri piyasalarda toplanırlar. Faiz haddinin düştüğü yahut güvenliği zayıflayan piyasalardan toplu olarak çıkarlar.
Eurodollar ve euro-döviz, serbest ve kontrolsüz bir likitide fonudur. Yığıldıkları ülkenin döviz aktiflerini kısa zamanda kabartmakta ve ani olarak bir piyasayı terk ettikleri zaman dış ödemeler dengesini sarsmaktadırlar.
(İlker Parasız)
Euro Döviz: Bu terim Avrupa paraları ile eurodollar arasında bir ayrım yapmak ihtiyacıyla ortaya atılmıştır.
Dışarıda tutulan ve tedavül eden konvertibl Avrupa paralarını ifade etmek üzere bazı çevrelerde, eurodollar yerine euro-döviz terimi tercih edilmiştir. Euro-lire, euro-mark gibi terimlerin kullanıldığı görülmüştür. (İlker Parasız )
Ex-Ante Ex-Post: Modern ekonominin dinamik akım tahlilinde kullandığı terimlerdir. Ex ante, henüz içinde bulunulan bir devreden ileriye bakış anlamına gelir. Şahıslar ve firmalar burada ileriye doğru yürüttükleri tahmin ve yorumlara göre karar alma durumunda bulunuyorlar demektir. Buna planlama safhası da denebilir. Ex-post ise kapanmış bir devre sonunda gerçekleşen durumu ifade eder. Ex-post’da devre sonu hesabıyla, devre içindeki tahmin ve yorumlara uyan ve onlara ters düşen nihai durumun tespit tescili söz konusudur. Devre sonunda tespit edilen durumun, ex-ante değerlerden alta veya üste sapması ekonomik gelişmenin kaderinin tayin eder. Misal olarak, devre sonunda realize edilmiş değeriyle stok yatırımların devre içinde tasarlanan değeri aşması halinde elde ihtiyaçtan fazla stok kalıyor demektir ki, ertesi dönemin ex-ante yatırımları bu takdirde bir öncekinin altında tutulacaktır. Ekonomi bir daralma safhasının eşiğine gelmiştir. Ex-post yani devre sonunda gerçekleşen stoklar ex-ante değerlerden eksik kalması halinde ise ekonomi bir gelişme ve kalkınma safhasına adım atmış sayılır. Böyle bir durumda stoklar devre boyu umulduğundan fazla eritilmiş demektir. Bunun verdiği cesaretle ertesi devre daha hızlı bir stok yatırımına gidilebilecektir. Bu şekilde dinamik akım tahliline modern İsveç Ekolünün katkısı büyük olmuştur. (İlker Parasız)
Ex-Ante Yatırım
(Ex-Ante Investment): Sermaye mevcudunda yani teçhizat ve stoklarda tasarlanan henüz gerçekleşme safhasına girmemiş artışların hesaplarını ifade eder.
Müteşebbisler yapacakları yatırımların miktarını önceden tespit ederler. Hedef olarak hesapların yatırım miktarı ile devre sonunda meydana gelecek yatırım hacmi her zaman aynı olmayabilir.
(İlker Parasız)
Ex-Ante Tasarruf (Ex-ante Savings): Fertlerin yapmayı tasarladıkları fakat henüz gerçekleşme safhasına girmemiş tasarruf miktarını gösterir.
Ex-ante hesaplar realize edilmiş bir neticeyi belirtmediklerinden ex-ante tasarruf miktarı ancak devre başındaki bir tahmini gösterir.
(İlker Parasız)
Ex-Post Tasarruf
(Ex-Post Saving): Belli bir devre sonunda fiilen gerçekleşmiş tasarruf hacmini gösterir.
(Feridun Ergin)
Ex-Post Yatırım (Ex-Post Invenstment): Sermaye mevcudunda belirli bir dönem sonunda gerçekleşmiş artışların kıymetini ifade eder.
(Feridun Ergin)
Eximbank (Export-İmport Bank): ABD İhracat-İthalat Bankası (Export-Import Bank). Amerikan hükümetinin başlıca uluslararası finans kuruluşlarından biridir. 12 Şubat 1934’te ``Washington İthalat-İhracat Bankası'' adıyla kurulmuştur. Amacı, ihracatın finansmanına katkıda bulunmaktır. 13 Mart 1968 tarihli bir yasa ile adı bugünkü halini almıştır. ABD ile ticaret ilişkilerini sürdürebilmek için geçici dolar sıkıntısı çeken ülkelere tarım meta kredileri de verir. İhracat kredisinin yanı sıra ihracat sigortası da sağlayarak dış ticareti destekler. Banka kredilerinden, Amerikan mallarının ithalinde kullanılmak koşuluyla özel yabancı şirketler, yabancı hükümetler ve çok uluslu Amerikan şirketleri de yararlanmıştır. ( Halil Seyidoğlu )
Eguilibrium: Dinginlik; (1) bir piyasada tüketicilerin belli bir fiyat düzeyinden satın almak istedikleri mal miktarının, aynı fiyat düzeyinden üreticilerin satmak istedikleri mal miktarına olan eşitliği, (2) karşıt güçler veya eylemler arasında denge halinde bulunma durumu. Bu denge hali dinamik veya statik, istikrarlı veya istikrarsız olabilir. ( Economist )
Dostları ilə paylaş: |