ÇOCUKLUK DÖNEMİ RUHSAL SORUNLAR
Çocuk erişkinin küçük bir kopyası değildir. Çocuk devamlı değişen ve gelişen bir varlıktır. Mantıklı düşünme yeteneği sınırlı ve kendisini ifade etme becerisi zayıftır. Çocuk bencil ve isteklerini engelleyemez ve hemen yerine getirilmesini ister. Benmerkezcidir. Çevresinde olup bitenin her şeyi kendisiyle ilişkili olduğu düşüncesindedir. Duyguları oynak(labil)tır. Çabuk iniş çıkış gösterir. Nöroplastisite (sinirsel esneklik) özelliği olan çocuk, iç dünyası ve çevresi ile sürekli denge/uyum içinde olabilme ve sağlıklı iletişim kurabilme noktasında büyüklerin de desteklerine ihtiyaç duyar. Ancak çocuğu-nuza sevginizi göstermenin ya da ona yardımcı olacak en iyi yolu bulmanın zor olduğu anlar vardır. Çocuğunuz sizi şaşırtan, canınızı sıkan ya da çok korkutan davranış-lar gösteriyor olabilir. Bu tür davranışların bir bölümü, gelişme ve büyümenin normal sonuçları olabilir.
Bir çocuğun ateşinin yükseldiği kolayca anlaşılabilir, fakat psikolojisindeki bozulmayı anlamak daha zordur. Ruh sağlığı sorunları davranışlardaki değişikliklere dikkat ederek teşhis edilebilmektedir.
Depresyon, kaygı, uyum ve yeme bozuklukları ve dikkat eksikliği/hiperaktivite ruh sağlığı problemlerinden bazılarıdır. Bu dönem ruhsal rahatsızlıklarda belirti örgüsü erişkinlerden farklı olur. Yetişkin depresyonunu andıran belirti tablosu yanında, okul fobisi, gece yatak ıslatma, gündüz altına kaçırma, öfke nöbetleri ve okuldan kaçma gibi belirtiler tanımlanmıştır.
Ruh sağlığı problemleri, her beş çocuktan birinde herhangi bir zamanda ortaya çıkabilir. Ne yazık ki, ruh sağlığı bozulan çocukların tahminen üçte ikisi gereken yardımı almamakta ya da alamamaktadır. Pek çok çocuk ve ergen, kısa süreli bir tedavi görerek atlatabilecekleri ve ciddi bir ruh sağlığı problemine dönüşmeyebilen duygusal zorlanma dönemleri yaşarlar.
Örneğin, sevilen birinin kaybı, aile ilişkilerinde bir değişme bu tür problemlere yol açabilir.
Bir çocuğun ruh sağlığı zekâ kapasitesi ile ilişkili değildir. Ruh sağlığı sorunları olan çocukların zekâ düzeyleri düşükten (zihinsel gerilik) yükseğe kadar değişebilir.
Ergenlik dönemi depresyonu gerek yetişkin depres-yonunun başlangıcı olma potansiyeli taşıması, gerekse ergenin intihar girişimiyle yakından ilgili olması nede-niyle özel bir önem taşımaktadır. Yine ergen depres-yonunda sık rastlanan davranış bozuklukları tablonun kişilik patolojisine benzetilmesine yol açabilir.
Ciddi Duygusal Rahatsızlıklar
Çocuklar ve ergenler için "ciddi duygusal rahatsızlık-lar" deyimi, günlük yaşamı ve evde, okulda ya da toplum içindeki işlevleri ciddi bir şekilde engelleyen rahatsız-lıklar için kullanılır. Ciddi duygusal rahatsızlık her 20 gençten birinde herhangi bir zamanda ortaya çıkabilir.
Bu tür ruh sağlığı sorunları, yardım edilmezse, okul-da başarısızlığa, alkol ya da ilaç kullanımına, aile ile çatışmaya, şiddete ve hatta intihara yol açabilir.
Her çocuğun ruh sağlığı önemlidir.
Pek çok çocuğun ruh sağlığı problemleri vardır.
Bu problemler gerçektir, acı vericidir ve ciddi olabilir.
Ruh sağlığı problemleri anlaşılabilir ve tedavi edilebilir.
Aileler ve kurumlar birlikte çalışarak yardım edebilirler.
Nedenleri
Küçük çocukların ruh sağlığı sorunlarının temelindeki nedenlerin hepsini bilmiyoruz. Bu sorunların hem çevre hem de biyolojik yapıyla ilgili olduklarını biliyoruz.
Pek çok çevresel faktör çocukları tehlikeye sokabilir. Örneğin, şiddete, istismara, ihmale, ölüm ya da boşanma nedeniyle sevilen birinin kaybına ya da bozuk ilişkilere maruz kalan çocuklar için ruh sağlığı bozulma riski daha fazladır. Diğer risk faktörleri, ırk, cinsel yönelim, din ya da yoksulluk nedeniyle reddedilmeyi içerir.
Bazı aileler, başkalarının ne söyleyeceğinden ya da ne düşüneceğinden korkarak yardım aramazlar. Ancak çocuğunuzun ruh sağlığı için tedavi gereklidir. Yardım arama ve tedavi sizin çok sabırlı ve ısrarlı olmanızı gerektirebilir.
Çocuğunuzun Ruh Sağlığının Korunması
Anne ve baba olarak çocuğunuzun fiziksel güvenliğinden ve duygusal rahatlığından sorumlusunuz. Bir çocuğu büyütmenin tek bir doğru yolu yoktur. Anne-babalık tarzları değişir fakat çocuğunuz için yapılması gerekenler aynıdır.
Gelişim dönemleri, yapıcı problem çözme, disiplin tarzları ve diğer anne-babalık becerilerine ilişkin yararlı kitaplar edinebilirsiniz. Çocuk gelişim dönemlerini öğre-nin, böylece çocuğunuzun yapabileceğinden azını ya da fazlasını beklemeyin. Çocuğunuzun yeteneklerine destek olun, sınırlılıklarını kabul edin. Hedefleri başka birinin beklentilerine göre değil çocuğunuzun yeteneklerine ve ilgilerine göre oluşturun. Başarılarını kutlayın. Çocuğu-nuzun yeteneklerini başka çocuklarınkilerle kıyasla-mayın. Çocuğunuzu tek başına değerlendirin. Çocuğu-nuzla birlikte olmak için düzenli olarak zaman ayırın.
Çocuğunuzu duygularını ifade etmeye teşvik edin ve duygularına saygı gösterin. Çocuğunuza herkesin acı, korku, öfke ve kaygı yaşadığını anlatın. Bu duygularının nedenlerini öğrenmeye çalışın. Çocuğunuzun öfkesini olumlu bir şekilde, şiddete başvurmadan göstermesine yardım edin. Çocuğunuzun bağımsızlığını destekleyin ve özgüveninin artırmasına yardımcı olun. Yaşamın iniş çıkışlarında çocuğunuzun yanında olun. Çocuğunuzun problemlerin üstesinden gelebileceğine ve yeni yaşantılarla baş edebileceğine güvendiğinizi gösterin.
Aranızdaki saygı ve güveni geliştirin. Anlaşamadı-ğınızda bile sesinizi yükseltmeyin. İletişim kanallarını açık tutun.
Çocuğunuzu dinleyin. Çocuğunuzun anlayabileceği kelimeler ve örnekler kullanın. Onu soru sormaya teşvik edin. Rahatlık ve güven verin. Dürüst olun. Olumluluklar üzerinde durun. Her konuda konuşmaya istekli olduğu-nuzu gösterin.
Eğer çocuğunuzun duygularından ve davranışların-dan bunaldıysanız ya da kendi engellenmelerinizi ya da öfkenizi kontrol edemiyorsanız yardım arayın.
Yapıcı, açık ve tutarlı bir disiplin uygulayın (Disiplin fiziksel ceza değildir, disiplin bir öğretim şeklidir). Bütün çocuklar ve aileler farklıdır; çocuğunuz için hangi yolun daha etkili olduğunu öğrenin. Olumlu davranışlarını onaylayın. Çocuğunuzun hatalarından ders almasına yardım edin.
Koşulsuz sevin. Özür dileme, işbirliği, sabır, bağışlama ve başkalarıyla ilgilenmenin önemini öğretin.
Uyarı Niteliğindeki Belirtileri Tanıyın.
Çeşitli uyarılar, bir çocuğun ya da ergenin muhtemel ruh sağlığı problemine işaret ediyor olabilir. Bu uyarı niteliğindeki işaretlerin bir bölümü aşağıda verilmektedir.
Çocuğunuzun şu belirtileri gösterip göstermediğine dikkat edin:
Duygularla ilgili güçlükler;
Makul bir neden olmadan üzülme ve çaresizlik duyma ve bu duygulardan kurtulamama.
Çoğu zaman öfkeli olma, ağlama ya da aşırı tepkide bulunma.
Değersizlik ya da suçluluk duyguları gösterme.
Başka çocuklardan daha fazla endişeli ya da kaygılı olma.
Bir ölümün ya da kaybın ardından çok uzamış bir yas tutma.
Aşırı derecede korkulu olma. Açıklanamayan korkular duyma ya da diğer çocuklardan daha fazla korku duyma.
Fiziksel sorunlarla ya da görünümle sürekli ilgilenme.
Zihnini kontrol edememekten ya da zihninin başkaları tarafından kontrol edildiğinden korkma.
Açıklanamayan sesler duyma.
Büyük değişimler
Okul durumunda kötüleşme.
Genellikle zevk aldığı şeylere ilgisini kaybetme.
Uyuma ve yeme alışkanlıklarında açıklanamayan değişmeler gösterme.
Arkadaşlarından ya da ailesinden uzaklaşma ve hep yalnız kalmayı isteme.
Çok fazla hayal kurma.
Yaşamı başa çıkılamayacak kadar zor bulma ve intihardan ya da ölümden söz etme.
Sınırlılıklar
Kendini verememe, karar vermede zorlanma.
Yerinde oturamama, dikkati toplayamama.
Zarar görmekten, başkalarını incitmekten, "kötü" bir şey yapmaktan korkma.
Gün içinde defalarca yıkanma ve eşyaları temizleme ihtiyacı duyma ya da belirli davranışları tekrarlama.
Çok hızlı seyreden düşüncelerden kurtulamama.
Tekrarlanan kabuslar görme.
Sorun yaratan davranışlar
Alkol ya da ilaç kullanma.
Çok miktarda yeme ve sonra kusmaya çalışma, müshil ilaçlarını kötüye kullanma ya da kilo almaktan kaçınmak için lavman kullanma.
Uygun kiloda olmasına karşın takıntılı bir şekilde spor yapmayı ya da diet uygulamayı sürdürme.
Başkalarına ve eşyalarına sık sık zarar verme ya da yasaları ihlal etme.
Yaşamı tehlikeye sokacak şeyler yapma.
Eğer çocuğunuz bu belirtilerden birini gösteriyorsa ya da belirtiler ciddiyse, hemen bir yardım arayın.
Hemen Yardım Arayın!
KARDEŞ KISKANÇLIĞI
Sahip olduğumuz şeyleri paylaşmanın zorluğuna rağmen kardeş sahibi olmak çok güzel bir duygu ve zevkli bir şeydir. Anne ve babaların en çok şikâyet ettikleri konu belki de kardeşler arasındaki kıskançlık sorunudur.
Kardeş kavgalarından ve onların sonuçlarından yakınmak aileler için adeta alışılmıştır. Aralarındaki çekişmeyi sonlandıramamaktan ve her ikisine de yaranamamaktan yakınırlar. Çünkü kardeş kavgasını yatıştırmak için aralarına girip, haklı haksız ayırmaya çalışılır, haksıza ceza verilir. Oysa genellikle kardeş kavgalarında haklı haksız olmaz. Birinde biri haklı ise, öbüründe diğeri haklıdır. Ama siz araya girdiğinizde taraf tutmak zorunda kalır ve her ikisini de memnun edemezsiniz. Sonunda biri sizi, diğerini daha çok sevmekle suçlayacaktır. Yapılması gereken birbirlerine zarar vermelerini engelleyip olayı hiç tartışmadan onları bir süre ayrı tutmaktır. Onların diğerine ilişkin şikâyetlerini dinlemeyip, kavga istemediğinizi ve birlikte olmayı başarana kadar ayrı durmaları gerektiğini, sorunu sonra kendilerinin halletmelerini söyleyip tarafsız kalmayı başarmaktır.
Kardeşler arasında rekabet doğal ve normal gelişimin bir parçası olarak kabul edilmelidir. Ancak rekabetin bir düşmanlık haline gelmesi ve her alanda kendini göstermesi doğal karşılanamaz. Çocuklar arası rekabet ve çekişmenin nedenleri arasında anne babanın gözüne girebilme, evde bir yer edinebilme, bireyselliğini kabullendirme, önemsenmek ve değer verilmek isteme sayılabilir.
İnsanın doğasında var olan kıskanma duygusu kendisine olan ilgiyi azaltıcı olarak değerlendireceği kardeş ya da bir kuzen doğumu ile su yüzüne çıkar. Burada ailenin yoğun ilgisinin aniden başka bir çocuğa yönelmesinin katkısı önemlidir. Anne babalar için en büyük kırıklıklarından biri yıllarca "kardeş istiyorum" diyerek anne babasını bıktıran çocuğun, kardeş geldiği anda "bunu hemen geri götürün" şeklinde tepki vermeleri ve kardeşlerini kıskanmalarıdır. Çaresiz kalan aileler "ama biz o istedi diye niyetlendik" diyerek bunu dile getirirler. Kardeş isteyenin bir çocuk olduğu ve çocukların istedikleri şeylere kavuştuktan sonra çok çabuk bu isteklerinden vazgeçebildiklerini anne-babalar göz önünde bulundurarak çocuk sahibi olmayı düşünmelidir. Bu çocuğunuzun düşüncesi ve isteğine göre çocuk sahibi olmalısınız anlamında değil, çocuğunuz istiyor diyerek çocuk sahibi olunmamalıdır anlamındadır.
Yeni bir kardeşin gelmesi her şeyden önce eve yeni bir birey gelmesi demektir. Bu yeni birey evdeki dengeleri değiştirecek ve daha önemlisi çocuk tarafından rakip olarak algılanacaktır. Devamlı bakıma muhtaç, annenin tüm zamanını alan, bütün aile bireylerinin ilgisini çeken küçük yavrunun rakip alarak algılanması doğal karşılanmalıdır. Bu rakip anne ve babayı çocuktan uzaklaştıran istenmeyen biridir. Sadece ev içindeki bireylerin değil misafirlerin dahi odak noktası olmuştur, ona hediyeler gelmekte, gelişiminin her aşamasındaki değişiklikler ve yeni kazandığı beceriler nedeniyle devamlı ondan söz edilmekte olacaktır.
Kardeşler arasında doğal gelişen bu durum anne ve babaların hatalı tutumları ile bir sorun halini alabilir. Genellikle ilk hata çocuğun ona bir kardeş geleceğine hazırlanmaması ile başlar. Hiç bir şeyden haberi olmayan çocuk bir gün biri ile karşılaşmakta ve kendisine kardeşi olduğu söylenmektedir. Oysa çocuğa daha gebelik sırasında kardeşinin olacağı bilgisi verilmeli ve çocuk bu duruma hazırlanmalıdır.
Yeni bebeğin dünyaya gelmesinin telaşı ve sevincini fazlasıyla yaşayan aile bireyleri bir an başka bir çocukları olduğunu unutabilirler. Ancak çocuk ne olup bittiğini dikkatlice izlemek ister. Özellikle ailenin ilk çocuğu ise kendisine olan ilginin biraz azaldığının farkındadır. Kendisinin de varolduğunu ispatlama çabası ile yaptığı birkaç farklı davranış biçimi anne baba tarafından tepkiyle karşılanır. Ailenin bu tutumu çocuğun "Beni artık sevmiyorlar" düşüncesini destekler.
Bazı anne babalar çocuklarına devamlı "Biz seni ondan daha fazla seviyoruz" gibi sözler söylerler. Ancak çocuğun istediği daha fazla sevilmek değil sadece sevilmektir. Eğer yeni gelen kardeşe anne babanın ilgi ve sevgisi daha fazla ise bu sözlerin çocuk için bir kıymeti yoktur. Önemli olan kendisinin eskisi kadar çok sevildiğini ve değerinden hiç bir şey kaybetmediğini çocuğa hissettirmektir.
Bazı çocuklar kardeşi doğduktan sonra ona yoğun ilgi ve alaka gösterir, her ihtiyacını karşılamak ister ve bebeğin bakımında anneye yardımcı olmak için çabalarlar. Bunlar genellikle kıskançlığını dışa vuramayan çocuklardır. Gösterdikleri sevgi ve ilgi çok abartılı ve sahtedir. Aslında kıskançlık duygusunu dışa vurmadaki zorlukları nedeni ile böyle davranmaktadırlar. Kardeşlerini kıskandıklarını belli ederlerse annelerinin tamamen kendilerinden uzaklaşacağı gibi bir duyguya kapılır ve hissettiklerini dışa vuramazlar. Doğan kardeşini kıskanan bir çocuk eğer anne babanın dengeli ve olumlu tutumu devam ederse kısa süre içinde yeni duruma uyum sağlar. Bu uyumu sağlamada anne babaya büyük görev düşmektedir. Kıskançlığı pekiştirecek her türlü tutumdan kaçınılmalıdır. Yeni bebeğe çocuğun yanında çok fazla sevgi gösterisinde bulunma, devamlı ondan ve onun şirinliğinden bahsetme gibi davranışlardan uzak durulmalıdır. Çocuk anne babanın kendisine olan ilgi ve sevgisinin azalmadığını hissetmelidir. Bunu hissettirmek de anne babanın elindedir.
Genellikle anne babalar kardeşler arası çekişme, didişme ve rekabet havasından büyük endişe ve üzüntü duyarlar. Onların idealinde birbirleri ile çok iyi geçinen ve hiç kavga gürültü çıkarmayan uyumlu çocuklar vardır. Kardeşler arası çekişme bütün ailenin huzurunu bozacak derecede büyük olabilir. Anne baba, kardeşler arası rekabetin normal ve hoş karşılanacak sınırlarda olup olmadığını gözlemeli, bu sınırlar aşılmadıkça müdahale etmemelidir. Birbirlerine zarar vermeyecek derecede ufak didişmelere karışmamalı ancak zarar vermeye başladıklarında birbirlerinden ayırmalıdır. Yani her anlaşmazlık ve didişmede arabulucu rolünü üstlenmemelidirler. Sorunun büyüdüğü düşünüldüğünde müdahale edilmeli eğer çözüm bulunamıyorsa işin uzmanından yardım istenilmelidir. Özellikle küçük çocuk ağlayarak, annenin duygusallığını kullanmaya çalışır. O zaman büyük çocuğa sen ağabeysin, sen ablasın diye haksızca yüklenilmesi hatalı bir tutum olur. Küçük çocuğun anne ve babası tarafından devamlı desteklendiği ve kayırıldığını düşünen ağabey ya da ablanın anne babaya karşı olumsuz tutum sergilemesi doğaldır.
Çocuklar birbirleri ile yaşadıkları zorlukları hemen aile bireylerine aktararak yardım isterler. O zaman anne babanın taraf olması beklenir. Çocuk kendisinin haklı olduğu ve desteklenmesi gerektiğini düşünür. Oysa anne babalar çok ender durumlar hariç taraf olmamalıdır. Taraf olmak onların bizi içine almak istedikleri oyuna gelmek demektir. Rekabeti ve yarışı alevlendirecek olan kardeşlerin birbirleri ile sık sık kıyaslanması ya da birinin diğerinin önüne çıkarılması gibi tutumlardan uzak durulmalıdır. Çocukların yalnız iken daha sakin ve rahat olmalarına karşı anne babalarının yanında didişmeleri ve kavga etmeleri, rekabetin nedenini ve çocukların olaya müdahale beklentisini açıklamada yeterlidir.
Çok çocuklu ailelerde kardeşler arası rekabet yoğun yaşandığı zaman anne baba için dayanılmaz bir hal alabilir. Burada önemle üzerinde durulması gereken her çocuğun aile içinde kendi özel yerini farkında olmasını sağlamaktır. Çocuklar arasında ayırım yapılmamasına özen göstererek her birinin ayrı birey olduğu bilinciyle davranılmalıdır. Bireysel farklılıkları gözardı eden "benim çocuklarım" yaklaşımı kardeşler arasındaki rekabeti körükleyecek ve onların aile içindeki yerleri konusundaki endişelerini artıracaktır.
İkiz çocuklarda her kardeş arasında görülen rekabete ek olarak ailenin ve çevrenin birbirlerine benzemeleri konusundaki ağır baskı devreye girer. Fizik görünümleri ile birbirlerine benzeseler dahi bu çocuklar iki farklı bireydir. Bu farklılığın ilk önce anne babalar tarafından kabul edilmesi gerekir. Aynı kıyafeti giydirme, aynı oyuncakları alma, aynı yatakta yatırma gibi tutumlar çocukların bireyselleşmesinin önünde büyük engel teşkil eder. Her çocuğun bireyselleşmesine ve ayrı kişiliğinin gelişmesine fırsat tanınmalıdır.
Gerçekten böyle bir zaman var mı? Eğer varsa bu, anne babanın her anlamda kendini ikinci bir çocuk için hazır hissettikleri zamandır. İlk çocuk yalnız kalmasın diye dünyaya getirilecek bir çocuk, eğer anne baba çok kararlı ve hazır da değilse nasıl büyüyecektir? Çocuklar belli bir yaşa geldiklerinde en sık sordukları soru dünyaya nasıl ve niçin geldikleridir. Onlara "senin dünyaya gelişinin tek nedeni ablan ya da ağabeyin yalnız kalma-sındı" demek kolay ve doğru olamasa gerek. Tek çocukların sorunlu oldukları savı artık pek geçerli değil. Okul öncesi eğitim yaygınlaşması nedeniyle yaşıtlarıyla olabilen, paylaşmayı öğrenen çocuklar sağlıklı gelişmektedirler. Bu gelişimi bozan, tek çocuk olmaktan çok, anne babaların yanlış tutumlarıdır. Hatta bazı araştırmalar tek çocukların, diğerlerine oranla daha kendine yeten, güvenli ve başarılı olduğunu söylemektedir. O zaman kardeş gelmesi için "çocuğu tek bırakmama" gerekçesi çok da doğru değil.
Genellikle çocuklar gelecek olan kardeşin onlarla oyun oynayacağını, birlikte bir şeyler yapabileceklerini düşünür. Oysa gelen kardeş bir bebektir ve onunla hemen oyumları paylaşmasına olanak yoktur. Oysa anne babasını paylaşmaya başlamıştır. Hatta özellikle annesinin ona ayırabildiği çok zaman kalmamıştır. Yeni bebek acıkmakta, altının temizlenmesi gerekmekte ve devamlı ilgiyi toplamaktadır. Hele küçük çocuksa, döneme özgü olarak her şeyin onun için olduğunu düşünüyorsa kesin kararını verir. Anne ve babası onu sevmiyordur. Seviyor olsalar yeni bir bebek istemezlerdi. Zaten çevreden birileri "senin pabuçların dama atıldı" deyip duruyorlardı. Her ne kadar gidip kontrol etmiş ve pabuçlarının durduğunu görmüşse de bir sorun olduğu kesindir. Bu bebek bu evden gitmelidir.
Sık sorulan sorulardan biri de kardeşler arasındaki uygun yaş farkıdır. Aralarında aşırı yaş farkı olması çocukların birbirleriyle oyun oynama, paylaşma gibi duygularını yaşamalarında sorun oluşturur. Tıbbi olarak iki doğum arasında anne sağlığı açısından belli bir zaman aralığı olmalıdır. Sonra iki kardeşin yaşları ve gelişim dönemleri ne kadar yakın olursa birlikte paylaşımları o kadar artar. Ancak yenisi geldi diye, henüz küçük bir çocuk olan büyüğe abla ya da ağabey muamelesi yapmamak şartıyla. Genellikle yeni bebek doğunca büyükten ağabey ya da abla olması beklenir. Oysa onun böyle bir isteği yoktur ve sizden bunu istememiştir. Öyleyse olgun davranmak, bebeğin bakımında size yardımcı olmak, kardeşini korumak, kollamak zorunda değildir. Bunları zorunlu olduğu ya da siz istediğiniz için yapmaz, kendi istediği için yapar. Siz böyle bir sorumluluk yükledikçe ve beklentiye girdikçe onun sevilmediğine, ikinci plana itildiğine inancı artacak ve yeni kardeşe öfkelenecektir. Tüm bunlar göz önüne alındığında ikinci çocuk yapmanın zamanı kendinizi her anlamda hazır hissettiğiniz zamandır.
Televizyon ve Çocuk
Televizyon eğitici, öğretici olmasının yanı sıra, eğlendirici özelliğiyle de günümüzün en önemli iletişim araçları arasında yer almaktadır. Televizyonun etkileri nasıl ve ne derecede kullanıldığı ile ilişkilidir. Önemli olan televizyonun seyredilmemesi değildir. Anne-babanın çocuğa kısa süreli ve denetimli televizyon izletmesi, doğru ve uygun programlar seçerek çocuğu bu programları izlemesi için yönlendirmesi çok önemlidir.
Çocuğa Olumlu Televizyon İzleme Alışkanlığı Kazandırmak İçin Yapılabilecekler
-
Çocuğun televizyon karşısında geçirdiği süre günde 1-2 saati aşmamalıdır. Çocuk üç yaşından küçükse izleme süresi 20 dakikayı geçmemesi daha uygundur.
-
Anne-baba çocuğun televizyon izlemesi konusunda bir plan yapmalıdır. Bu planda çocukla bir günde kaç saat, bir haftada kaç gün, hangi programları izleyeceği konularında birlikte karar almalıdır.
-
Televizyon planlanan programa uygun olarak açılmalı, program bittiğinde kapatılarak, çocukla program hakkında konuşulmalıdır. Bu yaklaşım çocuğun izlediklerinden daha çok faydalanmasına yardımcı olacaktır.
-
Anne-baba televizyonu çocukla birlikte seyretmelidir. Çocuğu bilinçli bir televizyon izleyicisi yapmak için, programın içeriği ile ilgili bazı temel bilgileri verip, çocuğun sorduğu sorulara cevap vermelidir.
-
Çocuğa izlediğinin yalnızca bir film, hikaye olduğu anlatılmalıdır. Örneğin: Süpermen'in gerçekte uçmadığı, rol gereği uçtuğu söylenmelidir.
-
Anne-baba çocuğun televizyon seyredip, seyretmemesine programın ya da çizgi filmin çocuğa uygun olup, olmadığına kendileri karar vermelidir. Çocuk için uygun olmayan programı neden izlememesi gerektiği çocuğa açıklanmalıdır.
-
Sürekli kanal değiştirmek küçük yaştaki çocuğun dikkatini bozduğu için anne-baba, çocuğun sürekli kanal değiştirmemesine dikkat etmeli, kendileri de bu davranışı yapmaktan kaçınmalıdır.
-
Televizyon ortak seyredilebilecek bir odaya konulmalıdır. Evdeki diğer odalara televizyon (özellikle yatak odasına) konulmamasına dikkat edilmelidir. Televizyon konulan odadaki eşyalar televizyonu merkez yapmayacak şekilde düzenlenmelidir.
-
Çocuğa televizyon seyrettirilmesi veya seyrettirilmemesi ödül ya da ceza olarak kullanılmamalıdır.
-
Anne ev işleriyle uğraşırken çocuğu televizyondan başka uğraşlarla ilgilenmesi için yönlendirmelidir.
-
Anne-baba çocuğun televizyon seyretmesi yerine, arkadaşlarıyla bir araya gelmesi, oyun oynaması, resim yapması, spor yapması, kitap okuması, şarkı söylemesi gibi ev içi ve ev dışı aktiviteleri desteklemelidir. Çocuk bu aktivitelere yönlendiğinde övülmeli, takdir edilmelidir.
-
Anne-baba televizyonu, çocuğun uslu durması, ağlamaması için kullanmamalıdır.
-
Anne-baba çocuğun reklâmlarda görüp, istediği ancak ona uygun olmayan maddelerin neden alınamayacağını çocuğa anlatmalıdır.
-
Anne-baba çocuğa ne şekilde televizyon seyretmesi gerektiği konusunda açıklama yapmalı, sürekli yüz üstü ya da çok yakından izlemesinin sağlığa zararlı olacağını anlatmalıdır.
-
Anne-baba televizyon seyretme konusunda fikir birliğiyle hareket ederek, tutarlı olmalıdır.
-
Anne-baba televizyon seyretmek yerine kitap okuyarak, müzik dinleyerek, spor yaparak bir hobi ile ilgilenerek, çocuğa bu konuda iyi bir örnek olmalıdır.
Uygun Olarak İzletilmeyen Televizyonun Çocuk Üzerindeki Olumsuz Etkileri
-
Televizyon çocuğu şiddete yöneltebilir. Çocuk şiddeti günlük yaşamın bir parçası olarak kabullenebilir. Problem çözmede şiddeti çözüm yolu olarak kullanabilir.
-
Televizyondaki programların birçoğunda konuşma dili sıkça yanlış, argo ve yabancı kelimelere özentili olarak kullanıldığı için, çocuğun dil gelişimi olumsuz etkilenebilir.
-
Çocuk televizyonu tek başına izlediğinde, televizyonun sunduğu her şeyi gerçekmiş gibi kabul edebilir. Televizyona soru soramadığı için bu durum çocuğun bir süre sonra düşünmesini, eleştirmesini engelleyebilir.
-
Çocuğun aşırı televizyon izlemesi, kitap okuma, spor yapma, müzik dinleme, resim yapma, arkadaşlarıyla oyun oynama gibi olumlu faaliyetlerden, hatta yemek yemekten bile alıkoyabilir.
-
Çocuğun televizyon karşısında uzun süre kalması, çevreyle ilgisini azaltabilir, konuşmasında gecikmeye neden olabilir.
-
Çocuğun televizyon karşısında uzun süre kalması, yatma saatini geciktirip, çocuğun uyku problemi yaşamasına sebep olabilir.
-
Çocuğun televizyon karşısında uzun süre kalması, hareketsizleşmesi sonucunda şişmanlamasına ve sürekli yorgunluk hissetmesine neden olabilir.
-
Uzun süre yere yüzükoyun yatıp, dirseklerini yere dayayarak kıpırdamadan televizyon seyreden çocuk, eklem rahatsızlıklarına yakalanabilir.
-
Tüketime ve para harcamaya özendiren reklâmlar, çocuğun reklâmda gördüğü yiyecekleri, oyuncakları istemesine neden olabilir. Bu istekler, aileye ekonomik açıdan zarar verebilir.
Çocuğun zihinsel, duygusal ve sosyal gelişiminde önemli bir etkiye sahip olan televizyonun denetimli olarak seyrettirilmesinin olumlu, gelişi güzel seyrettirilmesinin ise olumsuz etkileri vardır. Özellikle anne-baba televizyon seyretme konusunda çocuğa iyi bir model olmalıdır. Anne-baba sürekli televizyon izleme yerine, çocukla ilgilenir, ona sevgisini gösterirse, çocukla aralarındaki bağın güçlenmesini sağlayacaktır.
Dostları ilə paylaş: |