asına ayrılık sokmak için ve öteden beri Allah ve Resulüne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır. Bunlar, ‘Bizim iyilikten başka hiçbir kastımız yok’ diye de mutlaka yemin ederler. Ama Allah şâhitlik eder ki bunlar mutlaka yalancıdırlar.”
Tevbe, 107
İslam’da her türlü zarar yasaklanmıştır: “zarara uğramak ve zarar vermek İslam’da yoktur.” 1187 Örneğin;
1 - Cana gelecek zararlar: “Hasta veya yolculukta olan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutsun…” 1188
2 - İnsanlara verilecek zararlar: “Sizi Mescid-i Haram’dan menettiği için bir topluluğa olan kininiz, aşırı gitmenize sebep olmasın…” 1189
3 - Eşe verilecek zararlar: “Eşlerinizi sıkıntıya sokmak için kendilerine zarar vermeye kalkışmayın.” 1190
4 - Evlada verilecek zararlar: “Ana çocuğundan, çocuk kendisinin olan baba da çocuğundan dolayı zarara sokulmasın.” 1191
5 - Varislere verilecek zararlar: “(Bu paylaştırma varislere) zarar vermeksizin yapılan vasiyetin yerine getirilmesinden yahut borcun ödenmesinden sonra yapılır.” 1192
6 - Zararlı eğitimler: “Kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şeyleri öğreniyorlardı.” 1193
7 - Sözleşmelerde ve borçlulukta zararlar: “Alışveriş yaptığınızda tanıklarınız bulunsun. Yazana da tanığa da zarar verilmesin.” 1194
8 - Vahdete ve dine verilen zararlar: “Allah ve Resulüne karşı savaşanlara üs olsun diye bir mescit yapanlar vardır.”
191.
Değer Ölçütü Takvadır
لَا تَقُمْ فٖيهِ اَبَدًا لَمَسْجِدٌ اُسِّسَ عَلَى التَّقْوٰى مِنْ اَوَّلِ يَوْمٍ اَحَقُّ اَنْ تَقُومَ فٖيهِ فٖيهِ رِجَالٌ يُحِبُّونَ اَنْ يَتَطَهَّرُوا وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُطَّهِّرٖينَ
“O mescide hiç girme! İlk gününden beri Allah’a karşı gelmekten sakınmak için kurulan mescitte bulunman daha uygundur. Orada, arınmak isteyen insanlar vardır. Allah, arınmak isteyenleri sever.”
Tevbe, 108
〉 Başlangıçta takva temellerinin üzerine kurularak yapılan mescit ‘Kuba mescidi’dir. Hicret zamanında Medine’de inşa edilmiştir.
〉 Fahrurrazi şöyle der: ‘Bir mescidin geçmişinde takvanın olması o mescide değer kazandırıyorsa, insanın da takva ve imanda öne geçmiş olması o insana daha fazla değer kazandıracaktır. Hz. Ali ilk günden mümin olduğundan dolayı, yıllar yılı şirkle kirlenip Müslüman olan kimselerden daha üstündür.’ 1195
〉 İbadet, siyasetten ayrı değildir. Öyle ki namaz ile dahi bâtılı takviye etmemek gerekir. İslam düşmanlarının bir karargâh gibi kullandıkları mescitte namaz için bile durmamalıyız.
〉 Her şeyin kıymeti, kurulma niyetine ve hedefine bağlıdır. Mekânların değeri ise, oraya gelip gidenlere bağlıdır. Bir mescidin değeri, kubbesinden ve süslemesinden değil, orada namaz ikame eden kimselerden ötürüdür.
192.
Rahmet Resulü
لَقَدْ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ اَنْفُسِكُمْ عَزٖيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرٖيصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِنٖينَ رَؤُفٌ رَحٖيمٌ
“And olsun size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.”
Tevbe, 128
Allah, kendi isimlerinden iki tanesini Hz. Peygamber’den (s.a.a) başka hiçbir peygamber için kullanmamıştır. “rauf-u rahim” (çok şefkatli ve merhametlidir)
〉 Bu ayet-i kerimede ilahi rehberlerin sıfatları konu edilmiştir. Onlarla başka sıfatlara sahip olan insanlığın önder kabul ettiği kimseler arasında mukayese yapıldığında, Allah’ın beşeriyete olan lütfunu ve ilahi rehberlere mutlak itaatin lazım olduğunun işaretlerini göreceğiz.
1 – Resulullah (s.a.a) insanların içinden çıkmıştır, onlardan biridir: “Size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir.”
2 – Hz. Resulullah (s.a.a) ümmetinin derdini dert edinmektedir: “…sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir.”
3 – İslami önderler insanların sıkıntı ve zorluklarıyla hemdert olmalıdırlar: “…sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir.”
4 – Allah’ın Resulü, insanların hidayet ve irşadı meselesini hafife almaz. “O, size çok düşkündür.”
5 – Diğerlerine sözün etki edebilmesi için, onlar için yürekten hayır istenmeli, şefkatli olunmalı, karşılık beklenmemeli ve mütevazı olunmalıdır.
6 – İslami önderler herkese değil sadece müminlere çok şefkatli ve merhametlidir. Düşmanlara ise şedittirler.
193.
Cehennemlik Olmanın Nedenleri
اُولٰئِكَ مَاْوٰیهُمُ النُّارُ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
“İşte bunların, elde ettikleri kötü ameller sebebiyle varacakları yer, cehennem ateşidir.”
Yunus, 8
Cehennemlik olmaya neden olan şeyler şunlardır:
1 - Meadın ve uhrevi karşılığın inkârı: “Öldükten sonra huzurumuzda hesap vereceklerini ummayanlar.” 1196
2 - Çarçabuk geçen dünyaya razı olmak: “…dünya hayatına razı…” 1197
3 - İlahi ayetlerden gaflet etmek: “…ayetlerimizden gafil olanlar...” 1198
4 - Çirkin davranışların yapılması: “…kötü ameller sebebiyle…”
194.
İki Büyük Ders
بَلْ كَذَّبُوا بِمَا لَمْ يُحٖيطُوا بِعِلْمِهٖ وَلَمَّا يَاْتِهِمْ تَاْوٖيلُهُ كَذٰلِكَ كَذَّبَ الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الظَّالِمٖينَ
“Onlar, ilmini kavrayamadıkları ve henüz yorumu da kendilerine bildirilmemiş olan şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böylece yalanlamışlardı. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak.”
Yunus, 39
İmam Cafer Sadık (a.s) buyurdular: “Kur’an’ın iki ayetinden iki büyük ders alırız:
1- Bilgimiz olmadan herhangi bir açıklama yapmayız: “Allah hakkında, gerçek dışında bir şey söylemeyeceklerine dair onlardan Kitap’ta söz alınmamış mıydı? Onun içindekileri okumamışlar mıydı?” 1199
2- Bilgimiz olmadan herhangi bir sözü reddetmeyelim: “Onlar, ilmini kavrayamadıkları ve henüz yorumu da kendilerine bildirilmemiş olan şeyi yalanladılar.”
195.
Peygamber ve İmamların Takipçileri
قَالَ يَا نُوحُ اِنَّهُ لَيْسَ مِنْ اَهْلِكَ اِنَّهُ عَمَلٌ غَيْرُ صَالِحٍ فَلَا تَسْپَلْنِ مَا لَيْسَ لَكَ بِهٖ عِلْمٌ اِنّٖى اَعِظُكَ اَنْ تَكُونَ مِنَ الْجَاهِلٖينَ
“Allah, ‘Ey Nuh! O, asla senin ailenden değildir. Onun yaptığı, iyi olmayan bir iştir. O hâlde, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi benden isteme. Ben, sana cahillerden olmamanı öğütlerim’ dedi.”
Hud, 46
Hz. Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt’inden (a.s) ‘bizden değildir’ ifadesini içeren pekçok rivayet nakledilmiştir. Onlardan bazılarına işaret edeceğiz. 1200
Hz. Peygamber (s.a.a) buyurdular: “Her kim bir Müslümana ihanette bulunursa, bizden değildir.” ,“İnsanların korkusundan dolayı hürmet ettiği kimse bizden değildir.” Bir başka hadiste ise şöyle buyurmuştur: “Her kim sabah uyandığında Müslümanlara hizmet etme niyeti taşımıyorsa, Müslüman değildir.”
Soru: Tahrim suresinin 10. ayetinde Hz. Nuh (a.s) ve Hz. Lut’un (a.s) eşleri için ‘hıyanet ettiler’ cümlesi geçmektedir. Burada ise şöyle buyuruyor: “Ey Nuh! Oğlun, asla senin ailenden değildir.” Bu iki ayetten Hz. Nuh’un (a.s) oğlunun zinadan olduğu neticesini çıkarmak mümkün müdür?
Cevap: Öncelikle Hz. Nuh’un (a.s) eşinin ihanetinden kastedilen sırların ifşa edilmesi ve kâfirlere yaptığı yardım idi, başka bir şey değil. İkinci olarak Hz. Nuh’un (a.s) oğlunun kendi ehlinden olmaması, salih amelinin olmaması yüzündendir. Bu durum başka bir nedene dayanmamaktadır.
196.
Kur’an’ın Bakiyyetullahı
(Allah’ın Geride Bıraktığı)
بَقِيَّتُ اللّٰهِ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنٖينَ وَمَا اَنَا عَلَيْكُمْ بِحَفٖيظٍ
“Eğer inanan kimselerseniz Allah’ın geride bıraktığı daha hayırlıdır. Ben sizin başınızda bir bekçi değilim.”
Hud, 86
Bu ayette ‘bakiyyetullah’ (Allah’ın geride bıraktığı) kâr ve elde edilen kazanç anlamındadır. Helal bir sermayeden Allah’ın razı olduğu şekilde insan için geride kalan kazanca denir. Ancak rivayetlerde Allah’ın iradesiyle insanlığa bırakılmış her varlığa ‘bakiyyetullah’ dendiğini görüyoruz. Örneğin savaş meydanından ilahi irade ile baki kalarak zaferle döndüklerinden dolayı mümin savaşçılara ‘bakiyetullah’ denmiştir. İmam Mehdi (Allah onun zuhurunu acil eylesin) için de ‘bakiyetullah’ ifadesi kullanılır. 1201 Çünkü Allah’ın iradesiyle o Hazret, insanların hidayeti için geride bırakılmış ve saklanmıştır.
Rivayetlerde Hz. İmam Mehdi’nin (Allah zuhurunu acil eylesin) mübarek isimlerinden birinin ‘Bakiyetullah’ olduğu belirtilmektedir. Biz de o Hazret’i bu isimle çağırır ve selamlarız: “Selam olsun sana, ki sen Allah’ın yeryüzünde geride bıraktığısın (Bakiyetullah’sın)”
Hz. İmam Mehdi (Allah zuhurunu acil eylesin) Mekke’de zuhur edeceği zaman bu ayeti okuyacak ve şöyle diyecektir: “Ben o Bakiyetullah’ım.”
Diğer Masum İmamlarımız için de ‘Bakiyetullah’ lakabı kullanılmıştır. 1202
197.
İyiliği Emredip
Kötülüğe Engel Olan Kimselere
Bir Tavsiye
قَالَ يَا قَوْمِ اَرَاَيْتُمْ اِنْ كُنْتُ عَلٰى بَيِّنَةٍ مِنْ رَبّٖى وَرَزَقَنٖى مِنْهُ رِزْقًا حَسَنًا وَمَا اُرٖيدُ اَنْ اُخَالِفَكُمْ اِلٰى مَا اَنْهٰیكُمْ عَنْهُ اِنْ اُرٖيدُ اِلَّا الْاِصْلَاحَ مَا اسْتَطَعْتُ وَمَا تَوْفٖيقٖى اِلَّا بِاللّٰهِ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَاِلَيْهِ اُنٖيبُ
“(Hz. Şuayb): ‘Ey kavmim! Rabbimden benim apaçık bir delilim olduğu ve bana güzel bir rızık da verdiği halde, O’na karşı gelebilir miyim? Söylesenize! Size yasak ettiğim şeylerde, aykırı hareket etmek istemem; gücümün yettiği kadar ıslah etmekten başka bir dileğim yoktur. Başarım ancak Allah’tandır, O’na güvendim; O’na yöneliyorum’ dedi.”
Hud, 88
Bu ayette iyiliği emredip kötülükten alıkoyan kimseler için bazı tavsiyelerde bulunulmuştur. Şöyle ki;
1 - Kendisi de söyledikleriyle amel etmelidir: “…size yasak ettiğim şeylerde, aykırı hareket etmek istemem.”
2 - Hedefi toplumun ıslahı olmalıdır: “…gücümün yettiği kadar ıslah etmekten başka bir dileğim yoktur.”
3 - Muvaffakiyet ve başarısının Allah’tan olduğunu bilmelidir: “…başarım ancak Allah’tandır.”
4 - Her daim Allah’a tevekkül etmelidir: “…O’na güvendim.”
5 - Sıkıntılarda Allah’a sığınmalıdır: “…O’na yöneliyorum.”
198.
Yaratılış Felsefesi
اِلَّا مَنْ رَحِمَ رَبُّكَ وَلِذٰلِكَ خَلَقَهُمْ وَتَمَّتْ كَلِمَةُ رَبِّكَ لَاَمْلَپَنَّ جَهَنَّمَ مِنَ الْجِنَّةِ وَالنَّاسِ اَجْمَعٖينَ
“Ancak Rabbinin merhamet ettikleri müstesnadır. Zaten Rabbin onları bunun için yarattı. Rabbinin, ‘And olsun ki cehennemi tümüyle insanlar ve cinlerle dolduracağım’ sözü yerini buldu.”
Hud, 119
Yaratılışın hedefi, Kur’an-ı Kerim’de değişik şekillerde belirtilmiştir. Bir yerde şöyle buyrulur: “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” 1203 Bir başka yerde ise şöyle: “O, hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır.” 1204 Yukarıdaki ayetten ise insanların yaratılış hedefinin ilahi rahmete şamil olmak olduğu anlaşılmaktadır.
Böylece Kur’an’a göre insanın yaratılış felsefesi üç farklı başlıkta incelenebilir. İbadet, sınama (imtihan) ve rahmet. Ancak biraz dikkatlice baktığımızda üç başlığın da aslında bir noktada ortak olduğunu görebiliriz. O da kuşkusuz insanın manevi ve ruhi tekâmülüdür.
〉 Bir önceki ayette insanın özgür olduğu beyan edilirken, son ayette ise “And olsun ki cehennemi tümüyle insanlar ve cinlerle dolduracağım” buyrulmuştur. Bu iki ayetin ceminden şöyle bir netice çıkarabiliriz: ‘İnsan seçim yolunda özgürdür. Ancak batıl yolu kabul etmesi yüzünden cehennemlik olmaktadır.’
İmam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyurur: “Allah insanı ilahi rahmetini hak edecek davranışları göstersin diye yaratmıştır.” 1205
199.
Ağlama Çeşitleri
وَجَاؤُ اَبَاهُمْ عِشَاءً يَبْكُونَ
“(Kardeşleri Yusuf’u kuyuya bırakıp) akşamleyin ağlayarak babalarına geldiler.”
Yusuf, 16
Kur’an’da dört çeşit ağlama ve gözyaşı dökme olduğunu görürüz:
1 – Gönülden ağlamak: Hıristiyanlardan kimi Kur’an ayetlerini duydukları anda içtenlikle ağlıyorlardı: “Peygambere indirilen Kuran’ı işittiklerinde, gerçeği öğrenmelerinden gözlerinin yaşla dolarak, ‘Rabbimiz! İnandık, bizi de şahidlerden yaz’ derler” 1206
2 – Hüzün ve hasret ile ağlamak: Aşık müslümanlar, Hz. Peygamber’in (s.a.a) savaşa katılmaya durumu olmayanlara izin vermediği anda candan hüzünlenip ağlıyorlardı: “Binek vermen için sana geldiklerinde, ‘Size binek bulamıyorum’ dediğin zaman, sarfedecek bir şey bulamadıkları için üzüntüden gözyaşı dökerek geri dönenlere de sorumluluk yoktur.” 1207
3 – Korkudan ağlamak: Allah’ın evliyası ayetler okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı: “Rahman’ın ayetleri onlara okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı.” 1208, “Onlar ağlayarak yüzüstü yere kapanırlar. Bu da onların derin saygısını artırır.” 1209
4 – Sahte ve yapmacık bir şekilde ağlamak: Hz. Yusuf’un (a.s) kardeşleri, babaları Hz. Yakub’un (a.s) yanına ‘kardeşimizi kurt yedi’ deyip sahte gözyaşları dökmüşlerdi. “ağlayarak babalarına geldiler.”
200.
Küçük Memurların Büyük İşleri
فَلَمَّا رَاٰ قَمٖيصَهُ قُدَّ مِنْ دُبُرٍ قَالَ اِنَّهُ مِنْ كَيْدِكُنَّ اِنَّ كَيْدَكُنَّ عَظٖيمٌ
“Kadının kocası Yusuf’un gömleğinin arkadan yırtıldığını görünce, dedi ki: ‘Şüphesiz bu, siz kadınların tuzağıdır. Şüphesiz sizin tuzağınız çok büyüktür.’”
Yusuf, 28
Allah kimi zaman büyük işleri çok küçük vesilelerle yerine getirir.
Ebrehe’nin ordusunu ‘ebabil’ kuşları ile dağıtmasındaki örnek gibi,
Hz. Peygamber’in (s.a.a) canını silahlı müşriklerden bir örümceğin ağı ile korumasındaki gibi…
Karganın Kabil’e defnetmeyi öğretmesinde olduğu gibi…
Yahudilerin attığı iftiralara karşılık Hz. Meryem’in (s.a) iffet ve temizliğini, dünyaya yeni gelmiş oğlu Hz. İsa’nın (a.s) insanlara anlatmasında olduğu gibi…
Hz. Yusuf’un (a.s) suçsuzluğunun ispatının, gömleğinin arkadan parçalanmış oluşu gibi…
Bir ülkenin iman etmesinin bir Hudhud kuşunun seferine bağlanması gibi…
Ashab-ı Kehf’in insanlar tarafından kim olduklarının anlaşılmasına, küçük bir madeni paranın sebep olmasındaki gibi…
201.
Yetkin İdareciliğin Şartları
ثُمَّ يَاْتٖى مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ سَبْعٌ شِدَادٌ يَاْكُلْنَ مَا قَدَّمْتُمْ لَهُنَّ اِلَّا قَلٖيلًا مِمَّا تُحْصِنُونَ ثُمَّ يَاْتٖى مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ عَامٌ فٖيهِ يُغَاثُ النَّاسُ وَفٖيهِ يَعْصِرُونَ
“Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelecek, saklayacağınız az bir miktar hariç bu yıllar için biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek. Sonra da bunun ardından insanların yağmura kavuşacağı bir yıl gelecek. O zaman (bol rızka kavuşup) şıra ve yağ sıkacaklar.”
Yusuf, 48 – 49
İdarecilerin toplumda başarılı olma koşulları şöyledir:
1 – İnsanların güveni: “Bize bunu yorumla; senin iyi bir kimse olduğunu görüyoruz” 1210
2 – Sadakat: “Ey doğru sözlü Yusuf” 1211
3 – İlim: “Bu, bana Rabbimin öğrettiklerindendir” 1212
4 – Doğru önseziş: “Yiyeceğiniz az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında bırakın” 1213
5 – İnsanların itaati: Zira insanlar Hz. Yusuf’un (a.s) programına harfiyen uyuyorlardı.
202.
Seçim ve Tercihte Ölçüt
قَالَ اجْعَلْنٖى عَلٰى خَزَائِنِ الْاَرْضِ اِنّٖى حَفٖيظٌ عَلٖيمٌ
“Yusuf: ‘Beni ülkenin hazinelerine bakmakla görevlendir. Çünkü ben iyi koruyucu ve bilgili bir kişiyim’ dedi.”
Yusuf, 55
Kur’an bireylerin seçiminde bir takım ölçüler beyan buyurmuştur. Şöyle ki;
1 – İman: “Hiç inanan kimse, yoldan çıkan kimse gibi olur mu? Elbette bunlar bir olmaz” 1214
2 – Geçmiş hali: “(İman ve amelde) öne geçenler ise (Ahirette de) öne geçenlerdir. İşte onlar (Allah’a) yaklaştırılmış kimselerdir.” 1215
3 – Hicret: “Doğrusu inanıp hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihad edenler ve muhacirleri barındırıp onlara yardım edenler, işte bunlar birbirinin velisidirler” 1216
4 – İlmi ve bedensel yeterlilik: “Doğrusu Allah size onu seçti, bilgice ve vücutça gücünü artırdı.” 1217
5 – Aile asaleti: “Ey Harun’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir insan değildi; annen de iffetsiz değildi.” 1218
6 – Cihad ve mücadele: “Allah, mallarıyla, canlarıyla cihad edenleri, derece itibariyle, cihattan geri kalanlardan üstün kılmıştır.” 1219
203.
Kur’an, Allah’ın Zikridir
وَمَا تَسْپَلُهُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍ اِنْ هُوَ اِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَمٖينَ
“Oysa sen buna karşılık onlardan bir ücret de istemiyorsun. Kuran, âlemler için sadece bir öğüttür.”
Yusuf, 104
Kur’an, zikirdir (hatırlatmadır). Çünkü;
1 – İlahi sıfatları ve nimetleri hatırlatan ayetleri vardır.
2 – İnsanın geçmişini ve geleceğini hatırlatır.
3 – Toplumların güç ve zillet nedenlerini hatırlatır.
4 – Kıyamet sahnelerini hatırlatır.
5 – Tarihte iz bırakmış şahsiyetlerin hayat ve hadiselerini hatırlatır.
204.
Yaratılış Düzenindeki Zevciyyet
(Eşlik, Çift Olma)
وَهُوَ الَّذٖى مَدَّ الْاَرْضَ وَجَعَلَ فٖيهَا رَوَاسِىَ وَاَنْهَارًا وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ جَعَلَ فٖيهَا زَوْجَيْنِ اثْنَيْنِ يُغْشِى الَّيْلَ النَّهَارَ اِنَّ فٖى ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
“Yeri düzleyen, orada dağlar, nehirler var eden, her türlü üründen çift çift yetiştiren, gündüzü geceyle bürüyen de O’dur. Doğrusu bunlarda, düşünen kimseler için ibretler vardır.”
R’ad, 3
Yaratılış düzeni eşlilik üzerine kurulmuştur:
1 - Bitkilerdeki eşlik durumu: “Her güzel bitkiden çift çift yetiştirir.” 1220
2 - Hayvanlardaki eşlik durumu: “Göklerin ve yerin yaratanı, size içinizden eşler, çift çift hayvanlar var etmiştir.” 1221
3 - İnsandaki eşlik durumu: “Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir.” 1222
4 - Her şeyde hakim olan zevciyyet: “Ve Biz, her şeyi iki çift yarattık. Umulur ki, öğüt alıp-düşünürsünüz.” 1223
205.
Batıl, Köpük Gibidir
اَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَسَالَتْ اَوْدِيَةٌ بِقَدَرِهَا فَاحْتَمَلَ السَّيْلُ زَبَدًا رَابِیًا وَمِمَّا يُوقِدُونَ عَلَيْهِ فِى النَّارِ ابْتِغَاءَ حِلْيَةٍ اَوْ مَتَاعٍ زَبَدٌ مِثْلُهُ كَذٰلِكَ يَضْرِبُ اللّٰهُ الْحَقَّ وَالْبَاطِلَ فَاَمَّا الزَّبَدُ فَيَذْهَبُ جُفَاءً وَاَمَّا مَا يَنْفَعُ النَّاسَ فَيَمْكُثُ فِى الْاَرْضِ كَذٰلِكَ يَضْرِبُ اللّٰهُ الْاَمْثَالَ
“Allah gökten su indirir, dereler onunla dolar taşar. Sel, üste çıkan köpüğü alır götürür. Süslenmek veya faydalanmak için ateşte erittiklerinizin üzerinde de buna benzer bir köpük vardır. Allah, hak ve batıl için şöyle misal verir: Köpük uçup gider,insanlara fayda veren ise yerde kalır. Allah bunun gibi daha nice misaller verir.”
Ra’d, 17
〉 Ayette batılın tanınması için iki örnek verilmiştir. Suyun üzerinde beliren köpük ve madenlerin eridiği anda üzerlerini kaplayan köpük misalleri
〉 Batıl, suyun üzerindeki köpük gibidir. Zira;
1 – Kalıcı değil, gidicidir,
2 – Ancak hakkın gölgesinde kendisini gösterebilir,
3 – Hakkın üzerini örter.
4 – Görünüşte cazip olsa da bir kıymeti yoktur. Çünkü ne susuzun susuzluğunu giderir ne de bir bitkinin yetişmesini sağlar.
5 – Koşullar sakinleştiğinde ortadan kaybolur.
6 – Çağlayarak gürül gürül gelir ancak içi boş ve muhtevasızdır.
Başka ayetlerde de bu hususlara değinilmiş. Şöyle ki;
“Bilakis biz, hakkı batılın tepesine bindiririz de o, batılın işini bitirir.” 1224
“Ve Allah bâtılı yok eder; sözleriyle hakkı ortaya koyar.” 1225
“De ki: Hak geldi; artik batıl ne bir seyi ortaya çıkarabilir ne de geri getirebilir.” 1226
“Yine de ki: ‘Hak geldi; batıl yıkılıp gitti. Zaten batıl yıkılmaya mahkûmdur.” 1227
206.
İnfakın Dereceleri
وَالَّذٖينَ صَبَرُوا ابْتِغَاءَ وَجْهِ رَبِّهِمْ وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً وَيَدْرَؤُنَ بِالْحَسَنَةِ السَّيِّئَةَ اُولٰئِكَ لَهُمْ عُقْبَى الدَّارِ
“Yine onlar, Rablerinin rızasını isteyerek sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık olarak (Allah yolunda) harcayan ve kötülüğü iyilikle savan kimselerdir. İşte onlar var ya, dünya yurdunun (güzel) sonu sadece onlarındır.”
Ra’d, 22
İnfakın dereceleri vardır:
1. adım; Allah’ın fazlından, bolca verdiğinden bağışlamak: “…size verdiğimiz rızıktan hayır yolunda harcayın.” 1228
2. adım; helal kazançtan ve güçlükle elde edilenden vermek: “Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan hayra harcayın” 1229
3. adım; değer verilen ve sevilen şeylerden bağışlamak: “Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça ‘iyiliğe’ eremezsiniz.” 1230
4. adım; isâr, başkasını kendine tercih etmek: “Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler.” 1231
207.
Allah’ı Zikretmenin Bereket ve Etkileri
اَلَّذٖينَ اٰمَنُوا وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُمْ بِذِكْرِ اللّٰهِ اَلَا بِذِكْرِ اللّٰهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ
“Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah’ın zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.”
Ra’d, 28
Allah’ı hatırlamanın birçok bereketi bulunur:
1 – Allah’ın verdiği nimetleri hatırlamak, O’na şükretmeye sebep olur.
2 – Allah’ın kudretini hatırlamak, O’na tevekkül etmeye neden olur.
3 – Allah’ın lütfunu hatırlamak, O’na sevgi duymaya sebep olur.
4 – Allah’ın kahrını ve gazabını hatırlamak, O’ndan korkmayı sağlar.
5 – Allah’ın azametini ve büyüklüğünü hatırlamak, O’nun karşısında insanın kendisini küçük görmesine yol açar.
6 – Allah’ın gizlide ve açıkta her şeyi kuşatan ilmini hatırlamak, haya ve iffetli olmaya nedendir.
7 – Allah’ın kerem ve affını hatırlamak, ümitlenmeye ve tövbe etmeye sebeptir.
8 – Allah’ın adaletini hatırlamak, takvalı ve sakınan kimselerden olmaya nedendir.
208.
İnsanların Kısımları
Dostları ilə paylaş: |