82
temsil edildiğini vurgular. Ayrıca Eş‘arîyye’yi "muhaliflerimiz" diye
niteleyerek, kendilerinin Eş‘arîyye'den ayrı bir kelâm okuluna mensup
olduklarının altını çizer.
Nesefi'nin verdiği bilgilerden anlaşıldığına göre, Mâtürîdî ulemâsı ile
Eş‘arî ulemâsı arasındaki tartışmalar, iki ekolün liderlerinin vefatından yarım
asır gibi kısa bir süre sonra başlamıştır. Nesefî'nin, Mu'tezile tarafından
kendilerine yöneltilen eleştirilerin aslında sadece Eş‘arîyye'yi ilzam ettiğini
söylemesi, Mâtürîdiyye'nin ayrı bir Sünnî kelâm okulu olduğunun bilindiğine
dair dikkat çekici bir açıklamadır. Öte yandan İslâm kaynaklarında
Mâtürîdîyye adından çok geç dönemlerde bahsedilmesi, ekole bağlı âlimlerin
Mâtüridiyye yerine Ehl-i Sünnet adını tercih edip eserlerinde öne çıkarmaları
sebebiyle olmalıdır.
Nesefî ailesi Ebû’l-Mu’în dışındaki mensuplarıyla da Mâtürîdiyye
mezhebine hizmet etmiştir. Ömer Nesefî (v. 537/1142) ve Burhaneddîn
Nesefî (v. 687/1289) bu aileden çıkan âlimlerdendir. Teftazânî’nin şerhettiği
meşhur Akâid metni (Nesefî Akâidi), bu âlimlerden birisine nispet
edilmektedir. Yine Medârikü’t-Tenzîl adlı tefsir eserinin, aynı aileden Ebû’l-
Berekât Hâfîzuddîn Nesefî (v. 710/1310) tarafından telif edildiği
bilinmektedir. Nesefîler’den başka Ebû Hanife-Mâturidî metodu üzerine eser
telif edenler arasında Hâkim Semerkandî’yi (v. 342/953), Sadrü’l-İslâm
Pezdevî’yi (v. 493/1100), Sirâcüddîn el-Ûşî’yi (v. 575/1179), Nûreddîn
Sâbûnî’yi (v. 580/1184) sayabiliriz.
Osmanlı devri Mâtürîdiyye âlimleri, ekollerine sadece sözde bağlı
kalmışlardır. Zira Osmanlı medreselerinde daha çok Eş‘arîyye âlimlerine ait
kelâm kitapları okutulmuş, teliflerde de Eş‘arîyye kelâmcılarının görüşlerine
ağırlık verilmiştir. Batıdaki Aydınlanma hareketlerinin İslâm alemindeki
zararlı etkileri karşısında Müslüman kitleleri daha çok akli temelde
bilgilendirmek amacıyla, önemli bazı Mâturîdî kelâm kitapları 19 ve 20.
yüzyıllarda Türkçe'ye çevrilmiş, kelâm ilmini yeniden inşa etme faaliyeti
(yeni ilm-i kelâm) büyük ölçüde Mâtürîdî eğilimli kelâmcılarca başlatılmış,
bu arada inkârcı akımlara karşı İslâm'ı savunan ve materyalizmi reddeden
eserler telif edilmiştir.
İmam Mâtürîdî ve Mâtürîdiyye’nin erken dönemlerde İslâm coğrafyasında
yeterince tanınmamasının nedenleri hakkında ne düşünmektesiniz?
Dostları ilə paylaş: