Islahatçı Oluşumlar Islahat, genel olarak herhangi bir kurumda, usûlde ya da devlet düzeninde
eskimiş, bozulmuş ya da aksayan yanları düzeltmek, iyileştirmek, eksiklikleri
tamamlamak, bozulanları onarmak manasına gelmektedir. Islahatçılar
bozulmayı İslâmiyet’in kendisinde aramazlar. Bozulma, Müslümanların din
algısında, yaşantılarında, dini kurumlarda, eğitim müesseselerinde, devlet
düzeninde, kısacası cemiyette, siyasette ve düşüncede olmuştur. Islahatçı
bunları düzeltmeye çalışır. Düzelmeyecek durumdaysa radikal bir tavır
sergileyerek yıkıp doğrusunu inşa etmeyi dener. Bozulmada yanlış
geleneklerin de rolü olduğu düşünüldüğü için, düzeltme ve inşa hareketinde
geleneğe saygı duymaya, onu korumaya öncelik verilmez. Fakat pratik bir
fayda görülmediği için derin bir gelenek sorgulamasına da gidilmez.
Islahatçılıkta batılılaşma ve modernizm eleştirisi güçlüdür. Fakat diğer
taraftan seçmeci bir mantıkla ve faydacı gayelerle, ileri bir medeniyet
addedilen batıdan ve modern dünyadan yararlanma yoluna gidilir. Temel
kaynak ve referanslarda nakil-akıl dengesi gözetilmeye çalışılır. Islahatçılıkta
sürekli bir faaliyet, dinamizm ve teşkilatçılık göze çarpar. Söz ve yazı yerine
iş, eylem ve hareket ön plandadır. Yani teoriye değil pratiğe dönük çalışırlar.
Faaliyetler ve gözetilen amaçlar, dinî-ilmî meseleler ile alakalı olmaktan
ziyade siyaset, ekonomi, eğitim-öğretim, basın-yayın merkezlidir. Gelenekçi
yapılarla kıyaslandığında ıslahatçı yapılarda daha sıkı disiplin, daha katı
hiyerarşi ve daha resmi ilişkiler göze çarpar. Teşkilatçı mantık baskındır.
Kadınların faaliyetlere daha geniş katılımı gözlenir. Liderliğe yükselmede
dini tahsil çok önem arzetmez. Üst kadrolarda daha çok seküler eğitimden
gelen teknokrat, mühendis, ekonomist, eğitimci ve gazeteciler bulunur.
Islahatçı hareketlerin bir kısmı sadece sosyal ve kültürel çalışmalar
üzerinde yoğunlaşmakta, siyasi faaliyetlerden uzak durmaktadır. Diğer kısmı
ise yönetimin ıslahını hedeflemekte, dolayısıyla iktidarı ya da devleti ele
geçirmeyi amaçlamaktadır.