Tarikat Geleneğine Yaslanan Oluşumlar İnsanın zikir ve riyazet yoluyla manevi dünyasını her türlü günah ve kötü
huydan arındırmasının, benliğini ahlakî bakımdan yükseltmesinin ve böylece
Allah’ın rızasını kazanmasının bir metodu olan tasavvuf, tarihi süreç içinde
tarikat adı altında kurumsallaşan yapılarda yaşanmaya ve yaşatılmaya
çalışılmıştır. Tasavvuf ve tarikatlar, İslâmiyet’in en kuvvetli geleneklerinden
birisini oluşturmaktadırlar. Medrese geleneğinde nasıl alimler-hocalar sil-
silesi varsa, tarikatlarda da geriye doğru Hz. Peygamber’e kadar ulaşan
şeyhler-mürşidler silsilesi bulunmaktadır. Mertebeler de, gavslar, kutublar,
abdallar, yediler, kırklar, şeyhler, dervişler olarak şekil almaktadır. Bunlar
özel bir geleneğe yaslanmanın çok önemli unsurlarıdır.
Başta fıkıh olmak üzere zâhirî bilgi geleneğinin kurumları olan medrese
ile, işarî, keşfî ya da bâtınî bilgi geleneğinin kurumları olan tarikatlar arasında
İslâm düşünce tarihinde doğal bir rekabet ve ihtilaf yaşanmıştır. Fakat bu
gerilimi asgarîye indiren hatta iki gelenek arasında işbirliği geliştiren
yapılanmalar da olmuş ve bunlar toplumda önemli başarılar da elde etmiştir.
Yukarıda konusu geçen Diyobendiye cemaatinde ve daha belirgin şekilde
Anadolu, Suriye, Irak ve Kafkaslar’da etkin Nakşîliğin Hâlidiyye koluna
bağlı tarikatlarda bu özelliği görmek mümkündür.
Bu tarikatların birçoğu günümüzde sadece tasavvufî terbiye veren bir
kurum olma boyutunu aşarak, mensuplarını her yönden kuşatan ve günlük
hayatın birçok sahasında faal olan modern dini hareketler konumuna
geçmişlerdir. Sahip oldukları büyük ticari şirketler, eğitim kurumları, yar-
dımlaşma vakıfları, görsel ve yazılı medya kuruluşları, hatta siyasi par-
tileriyle toplum hayatında oldukça fonksiyonel bir görev icra etmektedirler.
Tarikat geleneğine yaslanan oluşumlara, Hint alt kıtasının en büyük dini
teşkilatlarından birisi olan Birelviye özgün bir örnek olabilir.