Şia’yı Şirk İle Suçlama
Hafız: Konu o kadar açık ki izaha gerek yok sanırım. Allah-u Teâla’yı kabul edip Yine O’ndan başkasına yönelmenin şirk olduğu apaçık bir gerçektir. Müşrik, Allah’tan başkasına yönelip isteğini ondan talep eden kimsedir.
Görüldüğü kadarıyla Şia camiası asla Allah’a yönelmemektedir. Bütün dileklerini Allah’ın adı olmadan İmamlarından istiyorlar. Hatta Şia fakirleri, yollarda, evlerin kapılarına veya dükkanlara geldikleri zaman; “Ya Ali!”, “Ya Hüseyin!” “Ya garip İmam Rıza!”, “Ya Hazret-i Abbas” diyorlar. Bir kere olsun “Ya Allah” dedikleri görülmemiştir. Bütün bunlar şirke, Şia toplumunun Allah’a yönelmediğine ve Allah’tan başkasına yöneldiklerinin delilidir.
Davetçi: Sözlerinizi neye yorayım bilmiyorum. Acaba inatçılık yüzünden, bildiğiniz halde kendinizi bilmezliğe vurmanıza mı, yoksa gerçeklere gereken dikkati göstermediğinize mi? Umarım inat ehli değilsinizdir. Çünkü alim olmanın şartlarından birisi insaflı olmaktır. Hakkı bilen biri, kendi istek ve amacı uğruna hakkı zayi ederse, o kimse insaflı değil demektir. İnsafı olmayan alim de amelsiz alimdir. Resulullah (s.a.a) bir hadiste şöyle buyuruyor: “İlmiyle amel etmeyen, meyvesiz bir ağaç gibidir.”
Konuşmanızda defalarca şirk ve müşrik kelimelerini kullandınız. Boş ve asılsız delillerle Allah’ı bir bilen şiaları müşrik olarak tanıttınız. Bu gibi sözleriniz, bilinçsiz Ehl-i Sünnet kardeşlerin üzerinde tesir edip şiaları müşrik bilmelerine sebep olabilir (ki şimdiye kadar da kötü tesirini bırakmıştır). Öte yandan burada bulunan şialar da bu sözlerinizden çok rahatsızdırlar. Size garazlı bir âlim ve iftiracı gözüyle bakıyorlar. Çünkü onlar inançlarının farkında olup sözlerinizin hiçbirinin kendilerinde olmadığını görüyorlar. Öyleyse sözlerinizde öyle cümleler kullanın ki hem hak belli olsun, hem de kalplerde size karşı ilgi doğsun.
Burada olan ve olmayan Ehl-i Sünnet kardeşlerin zihinlerinin aydınlanması için eğer izin verirseniz mecburen toplantımızın vaktini de göz önünde bulundurarak Allame Hilli, Muhakkik-i Tusi, Allame Meclisi gibi Şia’nın iftiharı ve dahileri olan büyük araştırmacı alim, fakih ve hekimlerinin ve Molla Sadra, Molla Nevruzi, Ali Taligani, Molla Hadi Sebzevari, Merhum Feyz-i Kaşani ve Feyyaz Lahicani gibi öteki hekim ve araştırma ehli olanların, Kur’ân’ın ayetleri, Eimme-i Athar (a.s)’ın yüce emirlerinden yola çıkarak şirk ve müşrik konusundaki itikatlarını arz edeceğim. Böylece burada bulunanlar zannetmesinler ki şirkin manası mugalata eden Hafız kardeşin buyurduğu gibidir.
Hafız: (Sinirli bir şekilde) Buyurun, buyurun.
Nevvab: (Saygılı bir şekilde) Mecliste âlim olmayanlar da olduğundan rica ediyorum sözleriniz oldukça sade olsun. Sadece alimleri göz önünde bulundurup cevaplarınızı onlara yönelik vermeyin. Özellikle Hind ve Peşaver’den olanlar lisan ehli olmadıklarından meclisin genelini göz önünde bulundurmanız gerekiyor. Bu yüzden karmaşık ve zor konulardan kaçınmanızı temenni ediyorum.
Davetçi: Sayın Nevvab, hatırlatmalarınızı her zaman göz önünde bulunduruyorum. Yalnızca bu toplantıda değil, hangi toplantıda olursa olsun, sözlerimi alimlere değil, hep alim olmayan tabakaya karşı yöneltmek adetimdir. Peygamberlerin gönderilmesi, kitapların nazil olması, gerçeklerden habersiz olan insanlar için değil midir? Gerçekler sade ve herkesin anlayabileceği bir şekilde anlatılmalıdır. Bir hadiste Resulullah (s.a.a)’in şöyle buyurduğu naklediliyor:
“Biz peygamberler, insanlarla akılları miktarınca konuşuruz.”
İsteğinizi daima göz önünde bulunduruyorum. İnşaallah bundan böyle daha çok dikkat ederim. Eğer gaflet edersem, rica ediyorum beni uyarın.
Şirkin Çeşitleri
Davetçi: Kur’ân’ın ayetleri, birçok alimin derin araştırmalarını, özellikle Sadr’ul- Müteellihin ve Fazıl Taligani’nin önemli açıklamalarından şirkin iki çeşit olduğu anlaşılmaktadır. Şirkin öteki kısımları da bu ikisinin kapsamına girmektedirler. Sözü geçen iki kısım şirk:
1- Açık olan şirk.
2- Gizli olan şirk.
Açık Olan Şirk a) Zat’ta Şirk
İnsan Allah’a, zatında, sıfatlarında, fiillerinde veya ibadetlerinde ortak koşarsa bu açık şirktir.
Zatta şirk; uluhiyet, zat ve Allah’ın vahdaniyeti mertebesinde Allah’a şirk koşmak ve buna itiraf etmek demektir. Putperestler, nur ve zulmet (karanlık), Yezdan (Allah) ve Ehrimen (kötülük İlahi) gibi iki asl ve mebdeye (başlangıca) inanan Mecusiler buna güzel örnektirler.
Yine Hıristiyanlar, baba, oğul ve Ruh’ul- Kudüs olmak üzere Allah’ın zatı’nı üç kısma ayırmışlardır. Onlardan bazıları Ruh’ul- Kudüs’ün Meryem olduğunu söylüyorlar. Bu üçünün her birinin ayrı ayrı özellikleri olduğuna inanmaktadırlar. Bu üçü bir araya gelmezlerse, Allah’ın zatı da belirginleşmez diyorlar. Nitekim Allah-u Teâla da onların bu inancına, Mâide süresinin 73 ayetinde değinmiş ve onu reddetmiştir:
“Şüphe yok ki, “Allah, üçün üçüncüsüdür” diyenler küfre sapmışlardır. Oysa tek bir ilahtan başka ilah yoktur .”
Hıristiyanların Akaidi
Bu ayet Hıristiyanların Nesturiye, Milkaiye ve Yakubiye gibi fırkalarına aittir. Onlar da bu inançlarını putperestlerden ve Mecusîlerden almışlardır. Kısaca Hıristiyanlar da putperest ve Mecusiler gibi müşriktirler. Çünkü üç asl’a inanmaktadırlar.
Başka bir deyişle onlar uluhiyet‘in Allah, Meryem ve İsa’nın arasında ortak olduğunu söylüyorlar. Yine onlardan bazıları Allah, İsa ve Ruh’ul- Kudüs’ün ayrı-ayrı ilahlar olduğu inancıdadırlar. Diyorlar ki, başlangıçta ilahlar üç tane idiler: Baba, oğul ve Ruh’ul- Kudüs. Sonra bu üçü bir araya gelip Mesih oldular.
Şüphe yok ki, akli ve nakli delillere göre, bu anlamda böyle bir ittihat imkansız ve batıldır. Hatta Vacib’ul- Vücud’un zatı dışındaki varlıklar için bile imkansızdır. Bu nedenle yukarıda getirdiğimiz ayetin sonunda şöyle buyuruyor: “Oysa tek bir ilahtan başka ilah yoktur.” Yani, bir olan Allah’tan başka ibadete layık hiçbir varlık yoktur. O halis vahdaniyetle vasıflıdır.
Dostları ilə paylaş: |