Eleştirinin Cevabı
Davetçi: İlk önce hadisin senedinin silsilesine dikkat etmek gerekir; acaba hadis doğru mu, muteber mi, hasen mi, zayıf mı, veya merdut mu? Doğru olduğu takdirde, tevhit hakkındaki apaçık ayetler ve Ehl-i Beyt yoluyla ulaşan mütevatir hadisler karşısında haber-i vahitle amel etmek doğru değildir. Siz neden tevhit hakkındaki mevcut olan bu kadar hadisleri ve Ehl-i Beyt İmamlarının maddicilerle münazaralarını ve halis tevhidi ispat etmelerini görüp onlara teveccüh etmiyorsunuz? Halbuki Şia’nın önemli bütün tefsirleri ve hadis kitapları örneğin: Tevhid-i Mufazzal ve Tevhid-i Saduk ve Allame-i Meclisi’nin Bihar’ul- Envar kitabındaki tevhid bölümü ve Şia alimlerinin tevhid hakkındaki kitapları Ehl-i Beyt’ten naklolunan mütevatir hadislerle dolup taşmaktadır.
Siz neden hicri 413’te vefat eden ve Şia’nın büyük alimlerinden olan şeyh Mufi’din “En- Nuket’ul- İ’tikaddiyye” risalesini ve böylece o şahsiyetin telif etmiş olduğu “Evail’ul- Mekalat fi’l- Mezahib-i ve’l Muhterat” kitabını mütalaa etmiyorsunuz? Ve neden şeyh Ebu Mensur Ahmet bin Ali bin Ebi Talip et- Tabersi’nin “İhticac” kitabına Hz. Rıza (a.s)’ın muhalifler ve tevhidi inkar edenler karşısında halis tevhidi nasıl ispat ettiğini bilip öğrenmeniz için müracaat etmiyorsunuz da dönüp dolaşıp müteşabih hadisleri bulup onlara dayanarak Şia’ya saldırıyorsunuz? Arap şair ne de güzel söylemiştir:
Acaba benim gözümde çer-çöpü görüyorsun da;
Neden kendi gözündeki hurma gövdesini görmüyorsun?
Güya muhterem beyler kendi kitaplarındaki saçma-sapan, hatta küfriyatı görüp onlara dikkat etmiyorlar. O kitaplarda öyle sözler vardır ki, yavrusu ölen anneyi bile gülmeye zorluyorlar. Eğer onları görseniz utançtan başınızı yukarı kaldıramazsınız. Hatta sizin kendi güvenilir Sihahlarınızda o kadar gülünç hadisler nakl olunmuş ki insanı hayretler içerisinde bırakıyor.
Hafız: Gülünç olan sizin sözlerinizdir ki, büyüklük ve yücelikte eşi görülmemiş kitaplara, özellikle bizim alimlerimizin iftiharla hadislerini kabul ettiği Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim’e hurafe ve hata nispeti vererek değerlendiriyorsunuz. Kim bu iki kitaptaki hadisleri inkar eder ve bunlardaki olan sözlerin hata olduğunu söylerse, gerçekte Ehl-i Sünnet ve’l- Cemaat mezhebini inkar etmiştir. Çünkü bu iki büyük kitap Kur’ân’dan sonra toplum içerisinde en muteber sayılan kitaplardır.
Nitekim İbn-i Hacer-i Mekki “Savaik'ul- Muhrika” kitabının evvelinde görmüş olsanız şöyle yazmıştır:
“Bu bölüm Ebu Bekir’in hilafeti niteliğinin beyanı hakkındadır. Buhari ve Müslim bunu Sahihayn’de rivayet etmişlerdir. Bu iki kitap Kur’ân’dan sonra ümmetin icmasıyla en sahih kitaplardır.”
Şu açıktır ki, bu iki kitapta naklolunan hadislerin Resulullah’dan nakl olunduğu kesindir. Çünkü ümmet bunları kabul etmede icma etmiştir ve ümmetin kabul ettiği her şey de kesindir. Binaenaleyh Sahihayn kitaplarında naklolunan hadislerin de doğruluğu kesindir. Öyleyse bir kimse nasıl cüret edip de bu iki kitapta küfriyat, saçma-sapan söz ve hurafeler vardır diyebilir!
Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim’deki Hurafi Hadisler
Davetçi: İlk önce konuşmalarınız esnasında buyurdunuz ki, bu iki kitap (Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim) bütün ümmet tarafından kabul edilmiştir ve ilmi itirazlar size varittir. Sizin bu iddianız İbn-i Hacer’in sözüne istinat ederek ilim, amel ve mantık açısından, bilinç ve basiret üzere amel eden yüz milyon Müslümanların (şiaların) reddettiği bir şeydir. Öyleyse buradaki ümmetin icması sadr-ı İslam’da hilafet hususundaki kabul edilen icmanın aynısıdır.
İkinci olarak benim dediğim sözler delil ve burhanladır. Eğer muhterem beyler hakikati gören gözle o kitaplara bakarlarsa, bizim gördüğümüz şeyi sizler de göreceksiniz. Bizim ve bütün insanlar gibi siz de o kitaplardaki nakledilen sözler karşısında hayret içerisinde kalıp güleceksiniz.
Nitekim sizin büyük alimlerinizden çoğu örneğin: Darukutni, İbn-i Hazm ve Şahabuddin Ahmed bin Muhammed-i Kastalani “İrşad’us- Sari” kitabında ve allame Ebu’l- Fazl Cafer bin Sa’lebi eş- Şafii “el- İmata-u fi Ahkam’is- Sima” kitabında ve şeyh Abdulkadir bin Muhammed-i Kareşi el-Hanefi, “Cevahir’ul- Muzîe fi Tabakat’il- Hanefiyye” kitabında ve şeyh’ul- İslam Ebu Zekeriyya Nevevi Sahih’in şerhinde ve Şemsuddin Alkami “Kevkeb-u Munir fi Şerh-i Cami’us- Sağir”de ve İbn-i Kayyim “Zad’ul- Mead”da, velhasıl Hanefi alimlerinin hepsi ve Ehl-i Sünnetin diğer büyük alimleri açıkça Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim’deki bazı hadisleri eleştirip tenkit etmişlerdir ve bu iki kitapta sahih olmayan çok zayıf hadislerin mevcut olduğuna itiraf etmişlerdir. Çünkü Buhari ve Müslim sadece hadis toplamışlardır; onların sahih olup olmadığına dikkat etmemişlerdir.
Sizin muhakkik alimlerinizden bazıları örneğin: Kemaluddin Cafer bin Sa’leb, Sahihayn kitaplarındaki hadislerin fezahat ve kabahatlerini açıklamada ve onların utanç verici ayıplarını neşretmede oldukça çaba sarf etmişlerdir. Bu babdaki delil ve burhanlarımız pek bariz ve açıktır. Öyleyse hadisler hakkında araştırma yaparak sizin saldırınıza uğrayanlar sadece biz değiliz. Hatta sizin büyük muhakkik alimleriniz de gerçekler üzerinde araştırma yapıp bu çeşit sözleri beyan etmişlerdir.
Hafız: Kendi delil ve burhanlarınızı, mecliste olanların hakka hüküm vermeleri için beyan etmeniz çok iyi olur.
Davetçi: Gerçi biz bu konu üzerinde konuşmuyorduk, eğer bu konuya girmek istesem, sizin önceki sorunuzun cevabından geri kalmış olurum; ama yine de ispatı için özet olarak birkaç örnek vermeye çalışacağım.
Allah-u Teâla’yı Görmek Hususunda Ehl-i Sünnet’ten Hadisler
Eğer siz hulul, ittihat, cismaniyet ve Allah’ı görme hakkındaki insanı küfre düşüren hadisleri mütalaa etmek isteseniz kendi muteber kitaplarınıza Sahih-i Buhari’nin birinci cildindeki “Fazl’us- Sücud” babına, yine dördüncü cildin “Es- Sırat-u Min Kitab-ir Rikak” babına ve Sahih-i Müslim’in birinci cildindeki “İsbat’ur- Ru’yet’il Muminin Rabbehum fi’l Ahireti” babına ve imam Ahmet bin Hanbel’in Müsned’inin ikinci cildine bakacak olursanız iyice anlamış olursunuz. Örnek olarak o bablardan sadece iki hadisi huzurunuza arz edeyim:
Ebu Hureyre şöyle rivayet ediyor: “Cehennemin ateşi gürülder ve şiddetli bir şekilde galeyana gelir. Allah-u Teâla ayağını onun içersine koyduğunda artık sakin olup; Yeter, yeter, bana kafidir, bana kafidir der.”
Yine Ebu Hureyre şöyle rivayet ediyor:
Bir grup halk Resul-u Ekrem’e (s.a.a); “Acaba kıyamet günü Rabbimizi görebilecek miyiz?” dediklerinde şöyle buyurdu: “Evet göreceğiz. Acaba öğle vakti gökte bulut olmadığında güneşi görmede bir zarar size dokunuyor mu?”
Halk: “Hayır dokunmuyor” dediler.
Yine şöyle buyurdu: “Acaba gökte bulut olmadığı gecede dolun ayı görmede size bir zarar dokunuyor mu?”
Halk: “Ya Resulellah, hayır dokunmuyor” dediler.
Yine buyurdular ki: “O ikisini görmekle size zarar dokunmadığı gibi kıyamet günü Allah’ı görmede de size bir zarar dokunmayacaktır. Kıyamet günü bir müezzin şöyle nida edecektir: Her ümmet taptığına tabi olsun. Bu anda Allah’tan başkasına tapan herkes ateşe dökülecektir. Sadece Allah’a tapanlar baki olacaklar. Bu esnada alemlerin Rabbi halkın onu göreceği bir şekilde gelip ben sizin Rabbinizim diyecektir. Halk (onu görünce) biz senden Allah’a sığınıyoruz, Allah’a ortak koşmayız diyeceklerdir. Bunun üzerine şöyle buyuracaktır: ‘Acaba sizinle Allah arasında, onunla Allah’ı tanıyacak bir nişane var mıdır?’ Halk; ‘Evet vardır’ diyecekler. Derken Allah ayağını (onlara göstermek için) açacaktır. Daha sonra halk başlarını yukarı kaldırıp Rablerini, ilk gördükleri şekilde göreceklerdir. Sonra; “Ben sizin Rabbinizim” diyecektir; halk da; ‘Evet, sen bizim Rabbimizsin’ diyeceklerdir.”
Allah aşkına insafla söyleyin bakalım, Allah-u Teâla’nın mücessem olup bir cisim şeklinde kendisini insanlara göstermesi veya ayağını açıp onlara nişan vermesi küfür getirici sözler değil midir? Sözümüzün ispatına en büyük delil şudur ki, Müslim Allah-u Teâla’nın görünmesinin ispatı hususunda özel bir bab açmıştır ve Ebu Hureyre Zeyd bin Eslem ve Suveyd bin Said ve diğerlerinden saçma ve uydurma hadisler nakl etmiştir. Sizin büyük alimleriniz örneğin: Zehebi “Mizan’ul- İ’tidal” kitabında ve Süyuti “el- Lali’l- Masnuet-i fi Ahadis’il- Mevduati” kitabında ve Sibt bin Cevzi “el-Mevduat”ta onların uydurma olduğunu açık delillerle beyan etmişlerdir. Bu sözlerin batıllığına dair, hadis ve rivayetlerin yanı sıra, Kur’ân-ı Kerim’in birçok apaçık ayetleridir. Kur’ân’ın şu ayeti açıkça Allah Teala’nın görülmesini nefyetmektedir:
“Gözler O’nu (Allah’ı) idrak edemez ( göremez); O, bütün gözleri idrak eder (görür) O, latif ve haberdar olandır.”74
Yine Kur’ân-ı Kerim, Hz. Musa ve Beniisrail kıssasında Hz. Musa’nın Beniisrail'in baskısı karşısında münacat makamında şöyle arz ettiğini naklediyor:
“Rabbim kendini bana göster; seni göreyim (Allah Teala cevabında) beni asla göremezsin.” 75
Seyyid Abdulhay: (Ehl-i Sünnet’in cemaat imamı) Mevlamız Ali’den (kerremelleh vechehu); “Görmediğim Rabbe ibadet etmem” diye bir hadis nakl olunmamış mıdır? O halde Ali’nin (a.s) böyle bir sözünden Hak Teala’nın görülmesinin mümkün olduğu anlaşılıyor.
Dostları ilə paylaş: |