Gizli Şirk
Yeniden konumuza dönersek iyi olur. Şirkin ikinci kısmı “gizli şirk”tir. Bu şirk amellerde, ibadet ve itaatlerde riya olarak kendini gösterir. Bu şirkle, açık şirkin kısımlarından olan ibadette şirkin farkı şudur: İbadet şirkinde Allah’a ortak koşulmakta ve o ortağa da ibadet edilmektedir. Örneğin namaz kılarken eğer şeytanın aldatmasıyla, velayet makamı veya bir mürşit nazara alınırsa, kesinlikle bu amel batıl ve şirkin özüdür.
İbadet ederken Allah’ın zatından başka hiçbir şey insanın zihnine ve fikrine gelmemelidir. Yoksa açık şirk kısmına girer.
Resulullah (s.a.a)’in şöyle buyurduğu naklediliyor.
“Allah-u Teâla buyuruyor ki, kim salih bir amel işlerse ve benden başkasını da onda ortak ederse, o amel bütünüyle onun içindir; ben ondan [o amelden ya da o ameli yapandan] uzağım. Ben şirkten, ihtiyaçsızların en ihtiyaçsızıyım.”
Yine bir hadiste şöyle nakledilmektedir: “Kim halkın övmesi için namaz kılar, oruç tutar veya hacca giderse, şüphesiz o amelinde Allah’a ortak koşmuştur.”
İmam Cafer-i Sadık (a.s) da şöyle buyuruyor:
“Bir kul, Allah’ın rahmetiyle ahretin sevabını talep ederek bir ameli yapar ve o amele insanlardan birinin rızasını katarsa, o müşriktir.”
Gizli şirkin alanı çok geniştir. Her amele en küçük bir şekilde de olsa Allah’tan başkası ortak koşulursa, bunu yapan müşrik olur.
Sebeplerde Şirk
Gizli şirkin kısımlarından bir diğeri sebeplerdeki şirktir. Nitekim insanlardan çoğu, sebep ve yaratıklara ümit etmekte ve onlardan korkmaktalar. Bu da şirktir; ama bağışlanmış şirktir.
Sebeplerde şirkten kasıt şudur: Sebeplerin tesirlerinin kendilerinden olduğuna inanmaktır. Örneğin, güneşin birçok şey üzerinde tesiri vardır. Eğer bu tesiri onun kendinden olduğunu söyler ve onun yaratıcısından gaflet edilirse bu şirktir. Ama güneş, hekim yaratıcısı tarafından feyzi artıran bir vesile olarak kabul edilirse, bu asla şirk değildir. Aksine bunun kendisi bir çeşit ibadettir. Çünkü Hakkın ayetlerine yönelmenin kendisi, Hakka yönelmenin mukaddimesidir. Kur’ân-ı Kerim’in birçok ayetinde “İlahi ayetlere bakınız” diye emr olunmuştur. Çünkü bu bakışlar, Allah’a yönelmenin ortamını hazırlamaktadırlar.
Aynı şekilde (yani sebeplerde şirkin bir başka şekli), herhangi bir sebebi müstakil olarak kabul etmektir. Örneğin tacir ticaretine, çiftçi ziraatına işçi işine, kısacası herhangi bir işe sahip olan o işine müstakil gözle bakarsa müşriktir. Ama sebeplere, “Allah’tan başka hiçbir müessir yoktur” niyetiyle bakarsa, bu şirk olmaz.
Şia Hiçbir Şekilde Müşrik Değildir
Bu kısa mukaddimede şirkin aslı, manaları ve eserleri beyan olup açıklığa kavuştuktan sonra izin verirseniz bu sözlerimizden bir netice elde edelim. Söyler misiniz, şialar beyan ettiğimiz bu şirk çeşitlerinin (gizli ve açık) hangi grubuna girmektedirler? Acaba hangi alim ya da avam bir şianın, Allah-u Tebarek ve Teala’nın zat, sıfat ve fiillerinde şerik kabul ettiğini, duydu ya da gördünüz? Acaba neye dayanarak Allah’a ibadet ederken başka bir mabuda taptığını söylüyorsunuz?
Bu şirk çeşitlerinden birini acaba şiaların, usul, füru ve akait olmak üzere hangi kitaplarında okudunuz ve hangi İmamından (a.s) bir rivayet görüp duydunuz? Halkın dikkatini çekmek ve riya etmek gibi şirkin gizli kısmı ise sadece şialara özgü değildir.
Şia ve Sünnilerin tümü bu maddi alemde tutsaktır. İlim ve marifetin olmaması, günahlardan arınmamak, bazen şeytanın hileli vesveselerine uyarak riya etmenin Şia’sı, Sünni’si yoktur. Yine sebeplerde gark olup Allah’a itaat etmeme ve şeytana itaat etme konusu da aynı şekildedir. Böyle bir şirkin bağışlanmış olduğunu daha önce söylemiştik. Çünkü biraz kendine gelmekle insan kendisini ondan kurtarabiliyor. Öyleyse neye dayanarak şiaların müşrik olduğunu söylüyor ve bilmeyenleri de kandırıyorsunuz?
Hafız: Söylediklerinizin hepsi doğru, ama arz ettiğim gibi İmamlara tevessül edip onlardan dilek dilemek şirktir. Çünkü bizim vasıtaya ihtiyacımız yoktur. Ne zaman Allah’a yönelirsek sonuç alabiliriz.
Davetçi: Doğrusu sizin gibi insaflı ve düşünceli bir alimin araştırmadan, geçmiştekilerin tesirinde kalarak bunları söylemesi şaşırtıcı bir şeydir.
Galiba uykuda idiniz, veya az önce söylediklerimi dikkatle dinlemediniz. Yukarıda konuyu genişçe açıklamama rağmen yine de, İmamlardan (a.s) bir şey istemek şirktir diyorsunuz.
Söyler misiniz halktan bir şey istemek şirk midir? Eğer böyle olursa, o zaman herkes müşriktir. Hiçbir zaman bir muvahhid dahi bulamazsınız. İnsanlardan bir şey istemek, onlardan yardım dilemek şirkse öyleyse neden peygamberler (a.s) insanlardan yardım istiyorlardı. Beylerin gerçeği görebilmesi için, Kur’ân’ın ayetleri üzerinde biraz daha dikkatli bir şekilde düşünmeleri iyi olur.
Asif’in, Belkıs’ın Tahtını Hz. Süleyman’ın Yanına Getirmesi
Neml (27) suresinin 38. ayetinden 40. ayetine kadar Allah-u Teâla şöyle buyuruyor: (Elçinin gitmesinden sonra Süleyman:
“Ey önde gelenler! Onlar, bana teslim olup gelmeden önce, sizden kim onun tahtını bana getirebilir?” dedi.
Cinlerden bir ifrit: “Sen yerinden kalkmadan ben onu sana getiririm ve şüphe yok ki ben, elbette güvenilecek bir kuvvete sahibim” dedi.
Kitaba ait bir bilgiye sahip olan dedi ki: “Ben gözünü yumup açmadan onu sana getirebilir.” Derken (Süleyman) tahtı yanında durur vaziyette görünce dedi ki: “Bu Rabbimin lütuf ve ihsanındandır...”
Belkıs’ın o büyük ve azametli tahtı, uzun yollardan, bir göz açıp kapamaktan daha hızlı bir şekilde getirilmesi aciz mahlukun işi değildir. Bunun normalin üstünde bir şey olduğu bellidir. Hz. Süleyman (a.s) bu işin İlahi bir kudreti gerektirdiğini bildiği halde Allah’tan tahtın getirilmesini istemedi. Aksine onu getirmek için aciz bir mahluktan yardım istedi. Bizzat etrafında olanlardan o tahtı getirmelerini istedi. Hz. Süleyman (a.s)’ın aciz yaratıklardan böyle bir istekte bulunması, şunu gösteriyor ki, yaratıktan bir şeyi yapmasını istemek mutlak olarak şirk değildir.
Allah-u Teala dünyayı sebepler dünyası olarak yaratmıştır. Şirk kalbe ait olan bir şeydir. İnsan birisinden bir şey istediği zaman, onu Allah ya da Allah’ın şeriki olarak görmezse, ondan isteğini istemesi asla şirk sayılmaz. Nitekim bu amel insanların yanında normal olan şeylerdendir; zira insanlar sürekli, Allah’ın adını anmaksızın ondan bundan yardım istemekteler.
Acaba hasta birisi doktorlara gidip doktor bey derdime bir çare bul, bu hastalık beni öldürecek dediği zaman bu hasta müşrik mi olur?
Boğulmak üzere olan birisi, Allah’ın adını anmaksızın halktan yardım dilediği zaman müşrik mi oluyor?
Zalim birisi birisine zulmeder, o mazlum da örneğin bir bakanın yanına gidip de, bakan bey lütfen bu zalimin elinden beni kurtar, dediği zaman müşrik mi olur?
Eğer bir hırsız, birisinin evine girer ve o ev sahibinin can, mal veya namusuna zarar vermek isterse ve ev sahibi de dama çıkıp komşularını yardıma çağırır ve bizi kurtarın derse o adam müşrik mi olur?
Cevap kesinlikle hayırdır. Akıl sahibi hiçbir insan onlara müşrik demez. Eğer müşrik derlerse ya cahildirler ya da garazlı insanlardır.
Muhterem beyler, mugalata etmeyelim. Şia camiasının hepsi, Âl-i Muhammed’e (a.s) Allah diyen veya Âl-i Muhammed’i zat’da, sıfat’da veya fiillerde Allah’a şerik koşanları kesinlikle müşrik bilmekteler.
Şialar, zorluklarda Ya Ali, Ya Hüseyin diyorlarsa, bunun anlamı ey Allah olan Ali, Ey Allah olan Hüseyin değildir. Aksine dünya, sebepler dünyası olduğu ve Allah-u Teala da işleri sebeplerle yaptığı için Âl-i Muhammed’i de kurtuluş sebep ve vesileleri olarak kılmıştır. Onların vesilesiyle Allah’a yöneliyorlar.
Hafız: Neden direk olarak Allah’a yönelip de dileklerini O’ndan dilemiyorlar. Neden sebep ve vesilelerin peşinde gidip duruyorlar?
Davetçi: İsteklerimiz ve dertlerimizin giderilmesi konusunda Allah’a olan teveccühümüz yerindedir. Ancak semavi sağlam bir senet olan Kur’ân-ı Kerim, vesileyle Allah’a yönelmemizi ve vesileyle O’nun dergâhına gitmemizi kendisi emrediyor. Mâide (5) suresinin 35. ayetinde şöyle buyuruyor: “Ey inananlar, Allah’tan korkup-sakının ve (sizi) onu (yaklaştıracak) vesile arayın.”
Dostları ilə paylaş: |