PsiKİyatrik uyumlandirimda aşamali çalişma şemasi



Yüklə 0,95 Mb.
səhifə6/19
tarix15.01.2018
ölçüsü0,95 Mb.
#38180
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   19

TARTIŞMA

Günümüzde şizofreninin tedavisinde somatik tedavilerin yeri tartışmasız kabul edilmektedir. Bireysel psikoterapilerin somatik tedaviler olma-dan tek başına iyi sonuçlar vermediği, sosyal beceri yaklaşımlarıyla nörobilişsel ve sosyal bilişsel girişimlerin kombinasyonunun yararlı olduğu,7 grup tedavilerinin bazı türlerinin özellik-le sosyal uyumu geliştirmede, belirtilerle baş etmede ve tedavi işbirliğinin artmasında yararlı olduğu belirtilmektedir.17,18 Üç aylık ön çalışma-nın sonuçları şizofreni hastalarının psikososyal yaklaşımlara olumlu yanıt verdiğini göstermekte-dir. Hastalara uygulanan WHOQOL-BREF-TR, ADÖ, ÖİDÖ, ÇBASDÖ’nin alt ölçeklerinden çoğunun başlangıçtaki ve çalışmanın sonundaki ortalama puanları arasındaki fark istatistiksel yönden anlamlı bulunmuştur. Hastaların yaşam kalitelerinin arttığı, aile ilişkilerinin ve toplumsal ilişkilerinin iyileştiği, işlevlerini yerine getirmede daha iyi bir konuma geldikleri söylenebilir. Bu sonuçlar, kısa süreli bir psikososyal yaklaşımın/ psikoeğitimin bile hastalar açısından ne kadar önemli ve yararlı olduğunu göstermiştir. ADÖ’nin puanlarında başlangıca göre iyileşme olsa da, fark istatistiksel yönden anlamlı bulunmamıştır.


Psikososyal yaklaşımların ve özellikle aile ve hasta psikoeğitiminin somatik tedavilere eklen-mesiyle tedavinin etkinliğinin arttığı,19 toplumsal uyumun ve tedaviye işbirliğinin arttığı,20 yaşam kalitesinin arttığı,6 depreşme oranlarının düştü-ğü20-22 gösterilmiştir. Benzer sonuçlar çalışma-mızda da bulunmuş, çalışma kısa süreli olduğu için depreşme oranı değerlendirilmemiştir.
Toplum psikiyatri servislerinin kanıta dayalı giri-şimleri kapsaması, girişimlerin etkinliğinin değer-lendirilmesi, dikkatin uygulama kılavuzu, super-vizyon ve destek kadar çalışanların güdülen-mesine ve eğitimine verilmesi gerekmektedir.23
Çalışmamızın sonunda hastalar daha rahat ve topluma uyum yönünden daha sorunsuz olduk-larını, aile içi sorunlarının azaldığını ve iletişim-lerinin arttığını, hoşgörülerinin ve ilaca uyumla-rının arttığını, çalışmanın sürdürülmesini istedik-lerini belirtmişlerdir.
Çalışmamızın zayıf yönü sürenin kısa olması ve hasta sayısının az olmasıdır. Olumlu yönü ise, hastalara hizmetin yaşadıkları ortamda verilme-si, hizmetin ayaklarına götürülmesidir.
Psikososyal yaklaşımların diğer tedavilere ekle-nerek daha büyük hasta gruplarında uygulan-ması ve daha uzun süre sürdürülmesi önerilir.



KAYNAKLAR


1. Doğan S, Doğan O, Tel H, Çoker F, Polatöz Ö, Doğan Başeğmez F. Şizofrenide psikososyal yaklaşımlar. Bahar Sempozyumları VI, Bildiri Özetleri, (24-28 Nisan 2002, Antalya) s.137.

2. Klinberg S, Langle G, Buchkremer G. Neuro-leptics--psychotherapy--psychiatric social work. In schizophrenia help is needed from many sides. MMW Fortschr MedMMW 2003;145:28-31.

3. Bustillo J, Keith SJ, Lauriello J. Schizophrenia: psycho-social treatment. In: Sadock BJ, Sadock VA, editors. Comprehensive textbook of psychi-atry. 7th ed. Vol. I, Philadelphia: Lippincott Williams&Wilkins; 2000:1210-7.

4. Gabbard GO. Combined psychotherapy and pharmaco-therapy. Sadock BJ, Sadock VA, editors. Comprehensive textbook of psychiatry. 7th ed. Vol. II. Phila-delphia: Lippincott Williams& Wilkins; 2000:2225-34.

5. American Psychiatric Association. Practice guide-line for the treatment of patients with schizo-phrenia. Washington D.C.: APA; 1997.

6. Hofer A, Rettenbacher MA, Widschwendter CG, Kemler G, Hummer M, Fleischhacker WW. Cor-relates of subjective and functional outcomes in outpatient clinic attendees with schizophrenia and schizoaffective disorder. Eur Arch Psychiatry Clin Neurosci 2006; 256(4):246-55.


7. Roder V, Mueller DR, Mueser KT, Brenner HD. Integrated psychological therapy (IPT) for schizo-phrenia: is it effective? Schizophr Bull 2006; 32(Suppl.1):S81-93.

8. Falloon IR, Held T, Roncone R, Coverdale JH, Laidlaw TM. Optimal treatment strategies to enhance recovery from schizophrenia. Aust N Z J Psychiatry 1998; 32(1):43-9.


9. Leff J. Needs of the families of people with schizophrenia. Advan Psychiatr Treat 1998; 4:277-84.

10. Barrowclough C, Johnston M, Tarrier N. Attri-butions, expressed emotion, and patient relapse: an attributional model of relatives’ response to schizophrenic illness. Behav Ther 1994; 25:67-88.

11. Carmin C, Ownby R. The relationship between discharge readiness inventory scales and the brief psychiatric rating scale. Hosp Com Psychiatry 1994; 45:248-52.


Anatolian Journal of Psychiatry 2008; 9(suppl.1):33-37

Doğan 37

_____________________________________________________________________________________________________


12. Fidaner H, Elbi H, Fidaner C, Yalçın Eser S, Eser E, Göker E. Yaşam kalitesinin ölçülmesi, WHOQOL-100 ve WHOQOL-BREF. 3P Dergisi 1999; 7(Ek sayı2):5-13.

13. Bulut I. Aile değerlendirme ölçeği (ADÖ) el kitabı. Ankara: Özgüzeliş Matbaası; 1990.

14. Schneider L, Struening E. SLOF: a behavioral rating scale for assessing the mentally ill. Soc Work Res Abstr 1983; 19(3):9-21.

15. Eker D, Arkar H. Çok Boyutlu Algılanan Sosyal Destek Ölçeği’nin faktör yapısı, geçerlik ve güve-nirliği. Türk Psikoloji Dergisi 1995; 10(34):45-55.

16. Herz MI, Lamberti JS, Mintz. A program for relapse prevention in schizophrenia. A controlled study. Arch Gen Psychiatry 2000; 57:277-83.

17. Yıldız M. Psikososyal beceri eğitimi uygulama kılavuzu. İstanbul: PAREM Yayınları; 2001.

18. Aker T, Sungur MZ. Şizofrenide bireysel ve davra-nışçı terapi yöntemleri. İstanbul: PAREM Yayın-ları; 2001.

19. Hogarty GE, Anderson CM, Reiss DJ, Kornblith SJ, Greenwald DP, Javna CD, et al. Family psycho-education, social skills training, and main-tenance chemotherapy in the aftercare treatment of schizophrenia, II: two-year effects of a cont-rolled study on relapse and adjustment. Arch Gen Psychiatry 1991; 48:340-7.

20. Pharoah FM, Mars JJ, Steiner D. Family inter-vention for schizophrenia. Cochrane Database Syst Rev 2003; 4:CD000088.

21. Anderson CM, Reiss D, Hogarty GE. Schizo-phrenia and the family. New York: Guilford; 1986.

22. Tarrier N, Barrwclough C, Vaughn C, Bamrah JS, Porceddu K, Watts S, et al. The community management of schizophrenia: a controlled trial of a behavioural intervention with families to reduce relapse. Br J Psychiatry 1988; 153:532-42.

23. Bengtsson-Tops A, Hansson L. Clinical and social changes in severely mentally ill individuals admitted to an outpatient psychosis team: an 18-month follow-up study. Scand J Caring Sci 2003; 17(1):3-11.

Anadolu Psikiyatri Dergisi 2008; 9(ek sayı.1):33-37



38 Psikiyatrik rehabilitasyonda sivil toplum örgütleriyle kurumların ilişkisi

_____________________________________________________________________________________________________

Psikiyatrik rehabilitasyonda sivil toplum

örgütleriyle kurumların ilişkisi (konuşma metni)
Ayşen ESEN DANACI

Doç.Dr., Celal Bayar Üniversitesi, MANİSA



_____________________________________________________________________________________________________


Bu sunumun başlığı psikiyatrik rehabilitasyonda sivil toplum örgütleriyle kurumların ilişkisi, ancak belki şunu belirtmek gerekir: Sivil toplum örgütle-riyle kurumların hiçbir ilişkisi yok, sadece birey-ler anlamında bir ilişki var; ruh sağlığı çalışanları bireysel seçimleriyle derneklere üye oluyor ve gönüllülük ilkesi doğrultusunda çalışıyor.
Ülkemizde ilk kez 1996 yılında hasta, hasta yakınları ve ruh sağlığı çalışanları bir araya gelerek İstanbul’da Şizofreni Dostları Derneğini kurmuş ve 2007 yılına gelindiğinde dernek sayı-sı 13’e ulaşmıştır. Derneklerin tümü özerktir ve etkinliklerini bağımsız şekilde yürütmektedir. Çoğu dernek etkinliklerini yerel çerçevede sürdürmekte ve bulundukları ilde gerek hasta ve hasta yakınları, gerekse topluma yönelik eğitim ve damgalama karşıtı çalışmalarını sürdürmek-tedir. Türkiye’de hastaneyle ev arasında hasta-ların ruhsal toplumsal tedavilerini sürdürebile-ceği kurumların olmaması, bu eksikliği kısmen de olsa gidermek amacıyla kurulan bu dernekleri çok önemli kılmaktadır. Şizofreni tedavisinde hastalara yönelik ruhsal-toplumsal girişimlerin önemi yadsınamaz, bunun yanında hasta yakın-larına ve topluma yönelik eğitim ve damgalama karşıtı girişimlerin de çok önemli olduğu bir gerçektir. Bu nedenle bu dernekler hastaları ruhsal-toplumsal yönden desteklerken, bir yandan da hasta yakınları ve topluma yönelik girişimlerini sürdürmektedir.
Ben İzmir’deki derneğin kuruluş sürecinde bir miktar bulundum. Manisa’daki derneğin bütün sürecinin başından itibaren içindeyim. Bence bizdeki derneklerin kuruluşu diğer ülkelerdekin-den farklı olarak hasta ve hasta yakınlarından çok, sağlık ekibinin gereksinmelerinden dolayı ortaya çıkıyor, bizim gereksinmelerimiz daha ön planda sanki. Bu derneklerin çoğunun kuruluş aşamasına bakacak olursanız, temellerini kurumlarda yapılan aile gruplarından aldıklarını görebilirsiniz. Örneğin, İzmir’de ve Manisa’da önce bir kurumda ailelere eğitim grupları yapıl-maya başlanmıştı. Oradaki amaç aileleri bir ara-ya getirerek bir dayanışma ortamı yaratmaktı. Bu, hekimlerin psikolog, sosyal hizmet uzmanı ve hemşire gibi sağlık elemanlarının olmadığı ortamlarında psikoz hastalarının baş edilmesi gereken tıp dışı sorunlarıyla da uğraşmak duru-munda kalması sonucu hissettiği çaresizlik ve duyduğu destek gereksinmesiyle ilişkili. Ondan sonra bu gruplarla birlikte amaç aileleri bir araya getirerek bir dayanışma ortamı yaratmak oluyor. 
Bu dayanışma ortamı doğduktan bir süre sonra, yine biraz sağlık çalışanlarının desteğiyle ‘Hadi bunu bir kurum haline getirelim. Bir dernek mi kursak acaba? Bu dernek neler yapabilir?’ gibi bir süreç başlıyor.
Diğer ülkelerde derneklerin kurulma süreci bizdekinden farklı gelişmiş. Örneğin, ABD’de bu tür dernekler hekimlerin desteğiyle değil, hekim-lere karşı kurulmuştur; hasta yakınları tarafından hekimlerle ve sağlık sistemiyle baş etmek için kurulmuştur. Almanya’da ise, hastaların ve hasta yakınlarının alamadıkları sağlık hizmetle-rini alabilmesi için dayanışma amacıyla kurul-muştur. Sonra bu dernekler önce yerel yöne-timleri daha sonra genel yönetimleri sıkıştırmaya başlamış ve zaman içinde yasalar çıkmış ve birtakım rehabilitasyon merkezleri oluşmuştur.
Bizdeki sürece baktığımda, şöyle bir sorun olduğunu düşünüyorum: Tabandan gelen bir şey çok yok. Hekimler biraz kenara çekildiklerinde hasta yakınları ve hastaların yollarını biraz daha zor bulmaya başladıklarını görüyorum. Bu, bizim halkımızın belki kimlik ve yapısal özelliklerinden kaynaklanıyor olabilir.
Bu derneklerin hepsi özerk ve hepsi kendi başı-

Anatolian Journal of Psychiatry 2008; 9(suppl.1):38-40

Esen Danacı 39

_____________________________________________________________________________________________________


na çalışıyor. Zaman zaman bir araya gelip birta-kım etkinlikler yapsalar da, hepsinin kendi prog-ramları var. Bunların hemen hepsi hastalara, hasta yakınlarına ve topluma yönelik birtakım eğitim hizmetleri, destekleyici hizmetler verme-ye çalışıyor. Son dönemlerde özellikle damga-lama karşıtı eğitimler çok yaygınlaştı. Rehabili-tasyona yönelik birtakım girişimler başladı. Örneğin, Manisa’da Milli Eğitim Müdürlüğüyle birlikte iki yıl liselere eğitim verildi. Birçok dernek bu tür eğitimleri bulunduğu ilde değişik hedef kitlelere yönelik gerçekleştirdi. Bu toplantı-da konuştuğumuz temel konu Türkiye’de hasta-neyle ev arasında bir ara basamak olmaması. Son yıllara kadar şizofreni hastalarına rehabili-tasyon hizmeti veren kurum yoktu ve bunların oluşturulması da çok zordu. O yüzden dernekler kısmen de olsa bu eksikliği gidermek amacıyla kurulmuştu. Bu nedenle de özellikle hastalara ve hasta yakınlarına yönelik bu tür ciddi hizmetler veriyorlar. Rehabilitasyon anlamında hastalara yönelik terapi grupları, uğraşılar, toplumsal etkinlikler yapma, ailelere eğitimler verme gibi etkinlikler yürütüyorlar. Şu anda Türkiye’de bugün dinlediğiniz birkaç örnek dışında, belki de ruhsal toplumsal anlamda şizofreni hastalarını en fazla destekleyen kurumlar yine bu dernekler.
Ülkemizde sadece yerel düzeyde yapılan etkin-likler yeterli olmuyordu. Bu nedenle hastaları-mızın yasal konularda (eğitim, iş) çok ciddi mağduriyetleri vardı. Buradan hareketle bu düzenlemelerin yapılabilmesi açısından yasal ve idari otoriteler karşısında daha etkili olabilmek amacıyla dernekleri bir şemsiye altında toplaya-cak bir federasyon oluşturma düşüncesi doğdu. 
Bu düşünce ilk kez 22-27 Ekim 2002’de Marma-ris’te düzenlenen ‘38. Ulusal Psikiyatri Kongre-si’ne gelen dernek temsilcileri tarafından günde-me getirilmiş ve bir toplantı yapılarak bütün yönleriyle tartışılmıştır. Anılan toplantıya İzmir ‘Şizofreni Dayanışma Derneği’ adına Köksal Alptekin, Mehmet Çivi, Nilgün Durna; İstanbul ‘Şizofreni Dostları Derneği’ adına Aysel Doğan, Ümran Kurt, Sibel Çoşkun; İstanbul ‘Şizofreni Gönüllüleri ve Dayanışma Derneği’ adına Meliha Aksoy, Aynur Ekiz; Ankara ‘Şizofreni Hasta ve Yakınları Dayanışma Derneği’ adına Haldun Soygür, Ahmet Yasin Şenyurt; Konya ‘Şizofreni Gönüllüleri Derneği’ adına Emine Nur Barut, Rüstem Aşkın; İzmit ‘Bizim Bahçe Şizofreni Yakınları Dayanışma Derneği’ adına Mustafa Yıldız, Selvet Kurdoğlu; Antalya ‘Şizofreni Daya-nışma Derneği’ adına Sunar Birsöz; Manisa ‘Şizofreniyle Yaşam Derneği’ adına Ayşen Esen Danacı, Ömer Aydemir, Nilüfer Karaca, Aziz
Arkan, Ayşe Kırlı ve Mahmut Arslan katılmıştır.
Toplantıda federasyonlaşma yönünde olumlu tartışmalar olmuş, daha geniş kapsamlı araş-tırma yapılması ve ileri bir tarihte yine toplanıl-ması yönünde karar alınmıştır.
Bu listenin önemi şuydu: Burada hasta yakınları, hastalar, sağlık çalışanları vardı ve ilk kez bir araya gelip nasıl hep birlikte hareket edebiliriz diye tartışmaya başlandı.
5-7 Haziran 2003’te Ankara’da yapılan ‘Ulusal Sosyal Psikiyatri Kongresi’ sırasında aynı amaç-la toplanılmış ve konu derinlemesine tartışılmış-tır. Taslak tüzük oluşturulması ve sonraki toplan-tıda tüzük üzerinde çalışılması kararlaştırılmıştır.
26-27 Kasım 2004’te İstanbul’da yapılan ‘Psiki-yatri Günleri’ toplantısında konu yine ele alınmış ve ortaya çıkan taslak tüzük üzerinde geniş boyutlarıyla tartışılmıştır. Bu toplantıda ilk kez İstanbul Belediyesi de işin içine girdi. Onlar da özürlülerle ilgili çalışma biriminden bir doktorla katılmıştı. Hatta bu kişi Kasım 2007’de İstanbul Büyükşehir Belediyesinin düzenlediği sempoz-yumun da ana mimarlarından biriydi.
Toplantıya katılanların isimleri ve merkezleri idi: İstanbul’dan Aysel Doğan, Mesut Demirdoğan, Adnan Çoban, Saliha Elbasan, Taner Bilir, Sadık Elbasan, Nalan Engin, Aylin Çiftçi; Ankara’dan Haldun Soygür, Nilüfer Girgin, Ayşe Bayram; İzmir’den Köksal Alptekin, Nilgün Durna, Yalçın Eryiğit; Manisa’dan Ayşen Esen Danacı, Mahmut Arslan; Konya’dan Emine Nur Barut; Antalya’dan Sunar Birsöz; İzmit’den Mustafa Yıldız ve Mete Doğan.
Toplantı sonunda ortaya çıkan tüzük taslağı üzerinde çalışma yapmak ve taslağa son şeklini vermek üzere 9 Ocak 2005’te Ankara’da toplanma kararı alındı. 9 Ocak 2005’te Anka-ra’da yapılan toplantıda tüzüğe son şekli verildi ve Kurucu Yönetim Kurulu oluşturuldu. Toplan-tıya İstanbul toplantısında alınan karar doğrul-tusunda her derneği temsilen birer kişi ve beş doktordan oluşan etik kurul temsilcileri katıldı. Ayrıca, bu toplantıya İstanbul’daki toplantıya katılamamış olan Eskişehir grubu da katılmıştır. Bu toplantıda Geçici Federasyon Yönetim Kuru-lu şu şekilde oluşturulmuştur: Başkan Haldun Soygür-Ankara, Başkan Yrd. Mesut Demirdo-ğan-İstanbul, Sekreter Nilüfer Girgin-Ankara, Sayman Nilgün Durna-İzmir, Üye Köksal Alpte-kin-İzmir, Üye Emine Kocabey Çakır-Bursa, Üye Aysel Doğan-İstanbul.
Belirlenen geçici yönetim kurulu, gerekli başvu-ruyu yaparak ilk olağan genel kurul toplantısı

Anadolu Psikiyatri Dergisi 2008; 9(ek sayı.1):38-40


40 Psikiyatrik rehabilitasyonda sivil toplum örgütleriyle kurumların ilişkisi

_____________________________________________________________________________________________________


çalışmalarını yürüttü ve 28 Şubat 2006’da Şizofreni Dernekleri Federasyonu resmen kurul-du. Bu toplantıda biz 7 kişiden oluşan bir geçici federasyon yönetim kurulu oluşturduk. Pratik olması açısından merkezin Ankara’da olmasını düşündük ve Ankara’daki dernek bu görevi üstlendi. Federasyon başkanı Haldun Soygür oldu. Geçici Yönetim Kurulunda İstanbul’dan, Ankara’dan, İzmir’den ve Bursa’dan temsilciler vardı. Burada Köksal Alptekin ve Haldun Soygür’ü bir kenara koyarsak geriye kalan beş kişiden dördünün hasta yakını, bir kişinin de hasta üye olması dikkate değerdi. Federasyon yönetim kurulunun ağırlıklı olarak hasta ve hasta yakınlarından oluşması önemli bir gelişmedir.
Federasyonun amaçları arasında şizofreni hastaları ve diğer ruhsal hastalıkların tedavisini, rehabilitasyonunu, hasta ve hasta yakınlarının dayanışmasını ve toplumun desteğini sağlamak, hastaları toplum dışına iten damgalayıcı anla-yışlara karşı mücadele etmek, hastaların yasal hakları konusunda bilgilendirme çalışmaları yapmak ve şizofreni ile ilgili bilimsel çalışmalara destek vermek. Hasta ve hasta yakını olarak hastalıktan etkilenen bireylerin moralini olabildi-ğince yüksek düzeye çıkarmak ve bunu sürdür-mek. Hastalığın neden olduğu işgücü, emek, üretim, zaman ve diğer ekonomik değer kayıp-larını en aza indirmek. ‘Kişilerde ruhsal, fiziksel ve sosyal iyilik halinin oluşmasına katkı sağla-yarak toplumsal fayda oluşturmak genel amacın-dadır.’ gibi çok güzel ve gerçekten gereksinme-lere yönelik bir amacı da vardı. 
Fakat şimdi şöyle bir süreç işliyor:  Yaklaşık on ay önce seçilen son yönetim kurulunda hiç hasta ve hasta yakını yoktur, hepsi hekimlerden oluş-muştur. Çünkü federasyon kurulduktan sonra dernekler arasında ciddi sorunlar yaşanmaya başlandı. Hasta yakınları birbirleriyle tartışmaya, herkes güç kavgası yapmaya başladı. ‘Merkez nerede olacak? Kim başkan olacak? Kim daha çok ekonomik destek alacak? Federasyona sağlanan herhangi bir ekonomik destekten neden A derneği hiç faydalanmamış?’ gibi tama-men ekonomik, güç ve rant kaygılı tartışmalar başladı. Bu süreç öyle karmaşık bir hale geldi ki, artık toplantılarda sadece bunlar tartışılır oldu.
On ay önce Ankara’da yaptığımız genel kurulda kendimize şunu sorduk: ‘Bu bir sivil toplum hareketi, ancak bizim toplumumuz bu hareketi yapma olgunluğuna ulaşmadı mı acaba?’ Çünkü bütün hedefler, bütün amaçlar bir yana bırakıl-mıştı. Aslında bunun en önemli nedeni belki de derneklerin maddi açıdan çok zor durumda olmasıdır.
Biz 2000-2005 yılları arasında dernekler olarak bir balayı dönemi yaşadık. Çünkü bu dönemde Türkiye’de ilk kez bu tür işler yapılıyordu ve dernekleri özellikle ilaç firmaları hem yapılan-dırma anlamında, hem de sosyal etkinliklerinin sürdürülmesi anlamında çok destekledi. Ama sonra değişen yasalarla birlikte bu destekler azalmaya başladı ve derneklerin gelir kaynakları giderek azaldı. Dernekler sadece kendi üretim-lerini satmak, kermesler yapmak gibi kaynak-lardan elde ettikleriyle varlıklarını sürdürmek zorunda kaldılar. Böyle olunca da gerçekten kimi dernekler kiraladıkları yerin kirasını ödemek için bile ciddi uğraşlar vermeye başladı. Derneklerin yapılacak bir uğraşı için eğitici bulmak ve onun ücretini ödeyecek bir geliri yok; ancak gönüllü-lerle bunları sürdürmeye çalışıyorlar. Günümüz-de dernekler gerçekten bir var olma savaşı veriyor.
Son birkaç yılda birtakım değişiklikler olmaya başladı. Bu kez de bu derneklerden bağımsız yasalar çıkmaya başladı. Özürlüler yasasında değişiklikler yapılmaya, belediyeler bu konuya eğilmeye başladı. Hükümet Avrupa Birliği uyum süreci içinde rehabilitasyon ve toplum psikiyatrisi hizmetlerine daha çok ağırlık vermeye başla-dı. Böyle olunca da ben şu anda şöyle bir şey görüyorum: Bir yanda dernekler, federasyon var; gerçekten bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Bir yanda ise, yerel ve merkezi yönetim hem yasa-lar çıkararak, hem de kendilerine bağlı kurum-larda gündüz hastanesi ve rehabilitasyon merke-zi gibi organlar oluşturarak daha yapılandırılmış bir şeyler yapıyorlar. Ama bunlar bir noktada buluşamıyor. Aslında gereksinme sahipleri bura-da, hizmeti verecekler de burada, ama bunlar bir araya gelip ‘bunu nasıl yapalım’ı konuşamıyor. Örneğin, ben Kasım 2007’de İstanbul Büyük Şehir Belediyesi’nin düzenlediği psikiyatrik reha-bilitasyon ve bakımla ilgili sempozyuma katıldım. Gerçekten çok yararlıydı, ama orada dernekler yoktu.
Ben sivil toplum örgütleriyle resmi kurumların bir araya gelerek çalışmasına ve psikiyatrik rehabi-litasyonla ilgili düzenlemelerin birlikte planlan-masına çok gereksinme olduğunu düşünü-yorum. Mustafa Yıldız’a çok teşekkür ediyorum. Çünkü burada hem dernekler, hem üniversiteler, hem sağlık bakanlığı gibi birçok kurumdan insan var. Belki bir sonraki toplantıda hasta ve hasta yakınları da bizim aramızda olur ve gerçek gereksinme sahiplerinin gereksinmelerine göre biz bir proje, bir yapılanma oluştururuz.


Anatolian Journal of Psychiatry 2008; 9(suppl.1):38-40

Arıkan 41

_____________________________________________________________________________________________________

Bağımlılık ünitesi gündüz tedavi programı
Zehra ARIKAN

Prof.Dr., Gazi Üniversitesi, ANKARA



_____________________________________________________________________________________________________


Tedavi, çok getirisi olan toplumsal bir harcama-dır; ancak alkol ve madde bağımlılığı tedavi-sinde, toplum desteğini sağlamada hem kamu, hem de özel kesimde sorunlar vardır. Genel olarak kendi kendilerini hastalandıran ve aynı zamanda sık sık depreşmeler olduğundan gereksiz harcamalar yapılan bir grup olarak önyargı ile yaklaşılır. Bağımlılık halen ahlaksal bir sorun olarak görülmekte ve hastalık olarak kabullenmek zor olmaktadır.
MADDE ETKİN BAĞIMLILIĞI TEDAVİSİ
- Kişinin gereksinmesine yanıt verecek nitelik-te ve esnek olmalı,

- Kolay ulaşılabilmeli,

- Maliyeti uygun olmalı,

- Motivasyonu artırmalı,

- Ayık yaşama uyum sağlama becerilerini geliş-tirmeli,

- Madde kullanımını denetlemeli,

- Yüksek riskli davranışlar ve bulaşıcı hastalıklar konusunda bilgilendirmeli,
Depreşme ve yatışmalar olabileceğini kabul edip izleme programını ona göre belirlemelidir. Teda-vi hem yatırılarak, hem de ayaktan yapılabilir. Aynı zamanda gündüz tedavi programları da model olarak uygulanabilir modellerdir.
Gündüz hastanelerinin ekonomik, özgür, işlevsel olmaları ve toplumsallaşmanın sürekliliğini sağlaması nedeniyle bağımlılık tedavisinde yeri vardır. Bu tedavi programının bazı avantajları vardır:
- Kişiler işlerini sürdürebilir,

- Aile içi konum ve rolleri bozulmaz,

- Ayıklık toplumsal yaşam içinde sağlanır,

- Kişi ayıklığı sağlarken yaşam stresleri, depreş-meyi tetikleyen unsurlar ve toplumsal ilişkilerle yüz yüzedir.

- Yatarak tedavilere göre maliyeti daha düşüktür,

- Damgalamayı kısmen azaltmaktadır.


KLİNİĞİMİZDE UYGULANAN TEDAVİ MODELİ
Kliniğimizde MİNESOTA modelinin bir şekli olan VİTA (Vanderbilt Institute for Treatment of Addiction) programını temel alan bir tedavi programı uygulanmaktadır. Bu tedavi modelinin temel felsefesi şudur: Bağımlılık, birey ve ailesini fiziksel, ruhsal ve toplumsal yönden etkiler. Bu nedenle birey ve ailesi birlikte ele alınmalıdır. Yapılan tedavi bağımlı bireyin ve ailesinin fizik-sel, toplumsal ve ruhsal bütünlüklerinin tümüne yönelik olmalıdır. Yatışmayı olabildiğince uzat-mak ve alkol/madde kullanımını azaltmak teda-vinin amacıdır. Tedavinin özellikleri ise şunlardır:
1. Multidisipliner yaklaşım söz konusudur,

2. AA’nın 12 basamağı hem hastane içi, hem taburculuktan sonra yer alır,

3. Etkinlikler grup olarak yürütülür ve grup teda-vileri ağırlıklıdır (etkileşim, bilişsel ve davranışçı, bilgilendirme, sosyal etkinlik, spor, uğraş),

4. Önce gelenler yeni gelenlere rehberlik eder,

5. Bağımlının yakınları da ele alınır. Onlara yönelik bilgilendirme ve etkileşim grupları yapıl-maktadır,

6. Kişiler tedavide kaldıkları süre içinde alkol ve madde kullanmamaları kuraldır,

7. Hafta içi beş gün süre ile saat 9.00-17.00 arasında tedavi sürer ve 8 hafta sürelidir,

8. Taburculuktan sonra 1 yıl süre ile haftada bir grup toplantıları sürdürülür,

9. Hastalar destek gruplarına yönlendirilir ve katılmaları için yüreklendirilir.
Tedavi ekibimiz bir öğretim üyesi, iki asistan doktor, altı hemşire, bir psikolog, bir uğraş öğret-meni, iki intern doktor ve beş hizmetli personel-den oluşmaktadır.
Gündüz tedavi programının uygulanması hasta-


Anadolu Psikiyatri Dergisi 2008; 9(ek sayı.1):41-42

42 Bağımlılık ünitesi gündüz tedavi programı

_____________________________________________________________________________________________________


ların sosyal durumu uygun olduğunda, iyi aile desteği olduğunda ve başka bir zihinsel hastalık olmadığında uygun olur.
Aşağıdaki özellikleri taşıyan hastalar gündüz tedavi programına alınır:

- Ankara’da kalacak yeri olanlar,

- Alkol kullanım bozukluklarında ağır yoksunluk belirtileri olmayanlar (MAWS skoru 8 ve altında olanlar),

- Yatmak istemeyen ama yoğun tedavi progra-mına gereksinmesi olanlar,

- Diğer madde kullanım bozukluğu olanlardan yoksunluk belirtileri ağır olmayanlar,

- Taburculuk sırasında uyum güçlüğü yaşayan-lar,

- Bağımlılık için tedavi görmüş, yeniden alkol/b madde kullanmamış, ancak yoğun istek (craving) yaşayanlar,

- Başlangıçta gündüz tedavi programına alınan-lar ve yatarak tedaviden sonra ayık yaşama uyum sağlamakta zorlananlar.


Hastalar toplu taşıma araçları ya da bireysel ulaşım ile tedavi yerine ulaşmaktadır. Genellikle Ankara ili, çevresi ve Gölbaşı’nda oturan hasta-lar bu programa katılabilmektedir. En çok on hasta gündüz tedavi programına alınabilmek-tedir.
TEDAVİ PROGRAMINDA
- Hastanın değerlendirilmesi,

- Motivasyonel görüşmeler,

- Biyolojik tedaviler,

- Bilişsel ve davranışçı terapi,

- Bilgilendirme,

- Aile terapileri,

- Grup terapileri,

- Uğraş tedavisi,

- Bireysel terapiler,

- Toplumsal etkinlikler,

- Spor etkinlikleri,

- Kendine yardım grupları yer almaktadır.


TEDAVİ SÜRESİ VE ÜCRETLENDİRME
Tedavi süresi 2-6 hafta olup hafta içi her gün saat 9.00-17.00 arası uygulanmaktadır. Bu prog-ramda öğle yemeği yatış ücretine dahil olup çay ve kahve saatlerindeki masraflarını hastalar kendileri karşılamaktadır. Tedavi ücretleri sosyal güvenlik kurumu ya da kişiler tarafından karşı-lanmaktadır. Yaptığımız çalışmalara göre servi-simizde yatarak ya da gündüz tedavi progra-mında olan hastaların tam yatışma süresinde pek fark yoktur. Bu durum bize şunu göster-mektedir: Gündüz tedavi programlarının uygu-lanması etkinlik bakımından yatarak yapılanlarla aynı gibidir.
Alkol ve madde bağımlılığında özgül yaklaşım ve yöntemler bireyin gereksinmelerine yönelik olduğunda ve izleme programları sunduğunda etkinliği daha da belirginleşmektedir. Bu da rehabilitasyon programlarının gerekliliğini bir kez daha ortaya koymaktadır.



KAYNAKLAR


1. Friedman SL, Fleming NF, Roberts DH, Hyman SE. Source book of substance abuse and addic-tion. Baltimore; Williams and Wilkins: 1996:109-251.

2. Galanter M, Kleber HD. Textbook of substance abuse treatment. Second ed., Washington DC: The American Psychiatric Press; 1999:309-89.

3. Lerner WD, Burr MA. Treatment of stimulant dependence. In: Deborah L, Haller LD, Karen and Sidney H, editors. Handbook of hospital based substance abuse treatment. Second ed., New York: Pergamon; 1990;118-32.

4. McCrady BS, Epstein E. Addictions. A compre-hensive guidebook. New York: Oxford University Press; 1999:235-421.


Anatolian Journal of Psychiatry 2008; 9(suppl.1):41-42

Yanık 43

_____________________________________________________________________________________________________

İstanbul’da toplum ruh sağlığı örgütlenmesi örneği (Konuşma metni)

Yüklə 0,95 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   19




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin